24 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

24 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Almanlar Arjantinden orlar?.. | lağimi İ Nele r Alıy | | Almanlar Aldıkları Buğdaya Mukabil Malzeme Veriyorlar Cenubi Amerikada Vaziyet Nedir Riyodejeneyro şehrinin umumi manzarası vrupa meselesi — bundan sonra daha ne gibi safha - lata girecek? Gün geçtikçe bunlar anlaşılacak. Lâkin dünya- min meseleleri yalnız Avrupa iş- lerinden ibaret değil. Yeni gelen Avrupa gazetelerinde meselâ ce- nubi Amerikaya dair yazılmış bazı! mektublar vardır kı yeni dünya- nın öbür kısmında olan biten ba- zı hâdiselerin çok manalı oldu- ğunu gösteriyor. Meselâ Arjantin ile Avrupanın arasında büyük bir mesafe var. Fakat Avrupada ne oluyorsa Ar- jantinde büyük bir merak ve &- hemmiyet ile takib ediliyormuş. Cenubi Amerikanın böyle mü - him bir kısmının Avrupa vekayi- ini büyük bir alâka ile takib et- mesı ise sadece bir merak meselesi | değildir, Son senelerde Almanların ce - nubi Amerikaya dair bir takım e- meller beslediğinden evvelâ hafif tertib bahsedilmeğe — başlanmış, ondan sonra bu bahis pek ilerli- yerek gitgide ortaya şayanı dik - kat malümat çıkmakta gecikme - Miştir. İşte yeni gelen Avrupa ga- zetelerinde görülen yazılara ba- karak çıkarılan şu hulâsa da yine bu mevzu tazelenmiş oluyor. Cenubi Amerika Memleketleri- sin şimali Amerika Cumhurreisi Ruzveltin-sulh yolundaki faaliye- LÂLE'nin B tine iştirak etmeleri de istikbali düşündüklerini göstermektedir. Geçen sonbaharda Perunun mer- kezi Limâda toplanan Amerika birliği kongresi vesilesile bu mev- Zu etrafında neler söylendiğinden © zaman «Son Telgraf» ın bu sü- tunlarında hulâsalar yapılmıştı. Arjantindeki Almanlar gitgide artmaktadır. Umumi Harbin çık- tığı 914 senesinde 50,000 den fazla olmuyan Alman nüfusu bugün 150,000 den aşağı değildir!. Söylemeğe hacet olmasa gerek- tir ki bu Almanlar bugün birleş- miş halde çalışıyorlar. Almanya - dan gönderilen adamların idaresi altında müşterek bir gaye için uğ- raşıyorlar. Almanyadan gönderilen ve Ar- jantindeki yüz elli bin Almanı i- dare edenler kimlerdir?. Resmi bir sıfat ve salâhiyeti olmamâkla beraber oradaki Alman elçisinden daha ziyade nüfuzlu kimseler ki bunları Berlin bilhassa seçerek oraya göndermiş bulunuyor. Ar - jantinde Yahudiler aleyhine baş- gösteren cereyanda bunlar da mü- im birer âmil olmuşlardır. Bun- lar yerliler arasında ve kendileri- ne taraftar bularak tahrikât yap- maktan geri durmuyorlar. Hulâsa tam bir propaganda faaliyetidir gidiyor, Arjantin matbuatının bir kamı üyük Müjtdesi Her büyük sinema yazlık programlarına hazırlanırken alarak en büyük LÂLE :: 1939 Altın A Salonlarındaki soğukhava tertibatından kuvvet filmlerini göstermeğe karar Görülen en zengin filmlerin en emsalsizi ayan Kızlar Kaptan Blud, Keşif Alayı gibi daima en büyük filmleri yapan MİHAİL KORTES'in gi örülmemiş yeni eseri oOĞUŞ Yarın akşam LALE - Sinemasında Demekte ısrar ediyordu. Fakat, , Yosma dudak- darının kıvrımı arasında uzanan sigarasını bıraktı. Asabiyetle: — Soruyorum sana, istediğim yör müusun, almıyor. musun?. Dedi, Genç kadın bu sert ve si yepınca alacağı karşılık üzerinde apartımanı alı- inirli sorusunu de sarki güçlü — MEmEEEME UKLNDN | tır. Bilâkis Almanya hükümeti ta- | disini kârlı görmüş: Çünkü s: bundan bahsederek memleketteki tahrikâtın aleyhinde bulunuyor. Fakat bir kısım gezetelerin nöş- 1 da mübalâgalı görülmüyor. değildir. Onun için Arjantin hü- kümeti bu mesele ile meşgul ol- muyor görünüyordu. Yalnız şu son zamanlarda mesele artık ka- palı kalır gib olmaktan çıkmıştır. Çünkü bazı yerlerde Almanların mektebler açtıkları görülmüş, tah- kikat yapılarak bu mekteblerin Alman çocukları için değil, yerli- ler için açıklığı anlaşılmıştır. Bu mektebler tamamile Alman pro- pagandası maksadile açılmış bu- lunuyor, buralarda yalnız alman- €a olarak ders okutuluyordu. Nihayet Arjantin hükümeti bu- ralarda almanca yerine ispanyol- ganın okuturulmasını tamim et- miş, bu mekteblerin sınıflarında asılı olan resimler indirilmiş, bun- ların yetine Arjantinin kendi mil- li kahramanlarının resimleri sılmıştır. Gazeteler Alman mek - teblerinden bahsetmekte devam ediyor. Fakat meselenin asıl ehem- miyeti kalmamış diye zannedili « yordu. Lükin bahis yeniden taze- lenmiştir. Fakat bu propaganda işlerinden dolayı Arjantin hükümeti ile Al- manya arasındaki siyasi müna - sebetler bozulmuş olmuyor. Ar - jantin hükümeti bunları ileri sü- rerek Berlin ile arasını bozmamış- ratından teklif edilen alışverişi de kabul etmiştir. Bu da şudur: Arjantinden 100,000 y istiyorlar, Bundan başka 8,000 tön da yün alacaklar- dır. Buna karşı da Arjantine şi- mendifer malzemesi gönderecek- Jerdir. Bu alışverişte Arjantin ken- il. muyan bir kısım buğdayları içi hazır müşteri buluyor, Ambarlar- da çürüyecek olan fazla buğday - —— ORİGAN NEDİR?. — GAZETECİLERİN FEDAKARLIGI eçenlerde Kanadada müthiş bir. | einayet oldu. Adamın biri, sezlik makandile bir eve girdi. Tanacağını anlayınca ev. sah rısını ve dört yaşındaki küçi suğu öldürdü. Bütün gazeleler, büyük manşetlerle bu cinayetten bahsediyorlardı. | Katilin karısı, o sırada hastahanede bulunuyordu. Bir çocuk doğurmaştn. Hayatı tehlikede (di Ufak bir heyeca- min ölümd teviid etmesi fhttmali vardı. Tabil vak'ayı sakladılar, kendisine duyurmamağa — çalışlılar, — Kabil mi?.. Herkes bundan böhsediyordu. Kadının kulağına da aksetti. Kocasının, ziya- retine relmemesinden şüphelendi. Ha- kikati öğrenmek istedi. — Dektorlara, hastabakıcılara, bir gazete aklırmala- | Tını rica ediyordu. Ricasının kabul olunmadığını görün- 'ce üsabi bozüldü, Sihhi vaziyeti va - hamet kesbetti. Hayatı tehlikeye gir- | di Buna bir çare bulmak lâzımdı. Dok- tor, hastabakıcılardan birine: Mademki ısrar ediyor, dedi. a sabah bir gazele alınız, veriniz.. Brtesi sabah, Toromle Star gazele- sinin bir nüshasını verdiler, Cmayete | alt birçok malâmat vardı. Pakat, ka- Hilin ismi başka İdi. Doktor, gazete müdürüne müraca « atla hâdiseyi anlatmışlı. Müdür, yal- mız haslaya mahsus olmak üzere bir müsha tab'ını emretti. Katilin ismi de- Hiştirildi. Bu suretle bir kadının haya- t kurtarılmış oldu. Origan, kokusu nane kokusuna ya- kin bir nebatlır. Provans dağlarında yetişir. Yapraklarile tallı bir Hkör yapılır, Origan tarihte büyük bir rel oymamış- ftır. Lâtinlerden evvel İtalyada mes - kün bulanan Etrüskler, dini âyinlerde günlük yerine Oriçan yakarlardı. Son samanlarda Lâvanlası da yapılmağa başlanmınlır. vi larını altı ay içinde kaldırtmış o- lacak. Bununla beraber Almanlara bu | tarzda buğday satmak işi Arjan- tinde itirazlara uğramamış değil- dir. Bir kere Almanlar bu buğda- yı bugünkü piyasadan aşağı bir fiatla alıyorlar, deniyor. Sonra da Avrupanın bugünkü vaziyeti göz önüne getirilince Almanyanın bir gün harbe sürüklenmesi ihtimah leri kuvvetli görülmektedir. —O zaman şimendiler malzemesini nasıl olup da Arjantine gönderi- lecek?, Buna imkân var mı?. Gi- den buğdayların karşılığını ala- bilmek ıçin kimbilir kaç sene bek- temek lâzım geleçek ki o zaman gelince de yine Arjantin kârlı çık- mıyacaktır. Çünkü o kadar çok miktarda buğdayının parasını se- nelerce almamış olacaktır. ve sa- ire gibi... Bununla beraber bu mukavele Imzaalnmış oldu. Artık Arjantin Almanya arasında bu alışve- riş kat'i şeklini aldı. Lâkin bu müukavelerin imzalandığı günün devrisi gün birdenbire ortaya bir mesele çıkıyör: Bu vesikanın fo- toğrafisi alınmış, tahkikata giri - şilmişti. Arjantin Cumhuriyeti - nin idaresinde olan Patagonyada Almanların tahrikât yaptığı, pro- pagandası devam ettiği, yerlilere almanca öğrettikleri meselesi Za- ten uzun uzadıya bahsedilen bir mevzu olurken şimdi böyle bir vesikanın ortaya çıkması ise az dedikoduya yol açmıyacaktı. Çünkü bu vesikaya göre Al - manların Patagonya arazisini al- mak istedikleri ileri sürülüyordu. —. —— —a No 170 gea aN ETEM İZZET BENİCK gazmammusumunuz — Japon Edebiyatından — Seslerin ve Renklerin Kuvveti angimizi sevdiği belli de - ğildi. ikimize de gülerdi. gün, iki arkadaş yolunu A Bir Arkadaşım, sarı bir kırçiçeği uzattı. Ben de arkamda duran dıkenli çiçeklerden birini kopardım. Ona verdim. İkisini de gülerek aldı ve göğ- süne taktı. Yürümek istedi. Sorduk: — Hangimizi seviyorsun? Cevab vermet Göğsündeki çiçekleri gösterdi. Yürüdü. praklı zarif © akşam, arkadaşım: — İkimizi de seviyor. giyi aramızda paylaşalım. Diye söylendi. Mal, para, toprak.. Herşey pay- daşılır. hiç. Arkadaşımın sözüne, omuzumu silkerek: — Peki... Dedim. Ayrıldık. Bu sev- » imdi yalnızım... Onu düşüni yorut * Vong çok akıllı bir kız. İkimizi de beğeniyor. Fakat, iki- miz de onu seviyoruz. O, bunu el- bette anlamıştır. Acaba hangimizi tercih edecek? Ben bir bestekârım... Arkadaşım da ressam. Beni tercih ederse, ona bol bol şiirler, şarkılar okuyaca- ğim. Arkadaşımı seçerse - o biraz tembeldir amma - elbette birkaç tablo yapar, gönlünü alır. * Dün ona çarşıda dasladım. Yalbizdim. Bir çiçekçi dükkânının önünde durdu. Göğsünde hâlâ benim ver- diğim dikenli çiçek vardı. . Sordum: — Azkadaşı — Çabuk soldu... Attım, dedi. Etrafına bakındı... Çekingen bir tavırla ilâve etti: — İlkönce çok kızmıştım sarta. Fakat, günler geçtikçe, göğsümde- Doktorun Öğütleri: BRONŞİT Kasabatta husule gelen il- tihap, yani göğüs nezlesi... Bronşite tutulanlar hemen yatağa yatmalı, istirahat et- meli, Sonra sıcak şeyler içme- 1L Terlemeli. Göğse sıcak lâ- pa koymalı.. En azı iki gün yataktan çıkmamalı. Bronşit, ehemmiyetsiz bir histalıktır. Vaktinde tedavi edilirse çabuk geçer. Fakat, ehemmiyet verilmezse başka hastalıkları tevlid eder. Bu tehlikelidir. — — Niçin? — Aptal değilim de onun için... — Herkes, her iş sahibi tssizlikten, darlıktan çiçeği nerede? | ——— — Ciddi söylüyorum. — Haydi Bayım.. Geçt.. — Bak inanmıyorsun dat, — İnanmam ya... ki dikenli çiçeğin tazeliğini 'mu- hafaza ettiğini gördüm.. Dikenle- ri her gün beni iğnelemekle be - raber, onları hâlâ göğsümden a- tamıyorum. Cevab verdim: — Çabuk solan çiçeklere çok acırım ben. Sevgilerin de bu ka- dar çobuk söndüğünü görmüyor müuyüz?, Yine her zamanki gibi güldü. Çarçabuk ayrılmak istedi. Peşine takıldım: — O halde itiraf et... Hangimizi seviyorsun? — Söyledim ya... İnsan, aşkını bundan daha açık bir şekilde iz- har edehilir mi?. x Sevişerek geçen günlerimiz git- tikçe daralıyor ve kısalıyordu. Ev- lenmeğe karar vermiştik. Düğün. hazırlığı yapıyorduk. Onu her sabah köşkünün bah- çesindeki havuz başında ziyaret ederdim. Şi - Vongun sesini bir gün duy- masam, o gün bütün dünyayı ka- ranlık görürdüm. En büyük neş'em, onun sesiydi. Ona yeni şarkılar besteliyor - dum O, «ses> den ziyade «renk» i se- verdi. Ben, «renk» den ziyade «ses» den hoşlanırdım. Bir gün onun da, benim gibi, güzel sese karşı ruhunda bir in- cizab duyacağını umuyordum. * Bir gün arkadaşım, kıskançlığı- ni yenememiş... Köşkün bahçesi- ne girerek, havuzdaki suyu boşalt- miş. Zemindeki beyaz mermere sevgilimin renkli bir resmini yap- mış. Boyalar kuruyunca, tekrar havuzu su le doldurmuş. Şi - Vöng, havuz başında beni beklerken gözü suya dalmış.. Ha- vuzun içindeki büyük, renkli res- mini görmüş. O gün buluştuğumuz — zaman bâna iltifat etmedi. Sebebini sor- bir etki yapmak istiyormuş gibi gece renkli, iri si- yah gözlerini de açmış, Tufanın gözlerine dikmiş- Yüzü değişmiş, rengi değişmiş, pozları değiş - nin tonu değişmişti. Sonra, birden yine oldu. Kadınlığının bütün civelikliğini, tılışından fıkırdaklığı bakışlarındaki alım - ağı, çekiciliği, görünüşündeki yüzde yüz dişiliği decledi, sesinin bütün büyüleylci ezgisi ile: — Haydi söylesene.. Dedi Tufan bir bakışta gözleri tılısımlıyan, bir söyleyişte çeker, bağlayan, iradesine tutsak eden kadına baktı baktı; sordu:; im hangi apartıman bu söylediğin?. — Canım Taksimdeki Çifte apartımanlar. Ha- ni Cumhuziyet anıtının karşısındakiler... Dr. Fa- zıln apartımanları. —. E. Apartımanı ne yapacaksın? Genç kadın gene bütün civelekliğini bir şehvet fokıyası gibi Tufanın gözlerine ve damarlarına püskürttü: — Ne yapacağımı söyledim.. Dedi, ekledi: — Milyonlarından pay istiyorum. Gençliği - min, kadınlığımın hakkını. Bütün güzelliğimi siz- lere verdikten sonra sürünmemek için anladın mı? Tufan: — Nasil olur bu söylediğin. bir lâfla apartı - alınır mı?, Sonra senin yıpranmandan bana Der gibi güldü, heyheyleri arasında lâkırdıyı ğiştirmek, kapamak istedi. Fakat, genç kadın göğsünün bir boksör yumruğu gibi iri, katı ve ka- barık, biribirine eşit şişkinliğini diriliği ile Tufa- man iştahalı gözlerine dikerek. — Siz bütün o milyonları havadan kazandı - nax. Bana da bir hava payı verirsen ne çıkar? Dedi, ilâve etti: — Benim on kuruşumla sizin on bin liranız arasında hiçbir ayırdım yoktur. Benim otuz beş kuruş harcamamı düşün... O ne ise, senin 35 bin Ilsayı veremen de tıpkı o ve o kadar kolay. Zaten bu apartıman da pahalı bir şey değil. Doktor çif- tini yetmiş bin liraya verecekmiş... Tufan düşündü, gerindi, bir kafasını İç yüzü- na: bir karşısındaki taze kadının şehvet bürümcü- Üü ile tüllenen yüzüne ve onun iki büyük lâle Bgibi göğsünü nüzerinden taşan meme topaçlarına baktı bakt — Gerçek hakkın var. Fakat, eski volilerimiz yok. İşler daraldı, gözler açıldı... Dedi. Ve.. Konuşmalar sürdü: — O size göre değili. — Ya kime göre? — Sen anlarsın. söyletme beni?, Onlar haklı! — Tuhaf söylüyorsun. — Tuhaf değil, doğrü söylüyorum. Sizin gözü- nüz bir türlü doymuyor ki, geriye iş ve kazanç kalsın. En büyük işlerin başında siz varsınız. Biri- birinizi dehşetli tutuyorsunuz. Çelikten daha kuv- vetli olarak kurduğunuz dostluk zincirlemesi içine kimseyi almıyorsunuz. Her birinizin elt altında sa- yılamıyacak kadar çok iş var. Nerede söyle hafif tertip bir iş canlıliğı görürseniz leşe üşüşen kar- gelar gibi hemen oraya konuyorsunuz. — Paranız, dostlarınız, biribirinizi tutmanız, her istediğinize Türkçeye çeviren: İskender F. SERTİ dum. Söylemedi. Kısa konuştük Fakat, hep renklerden bahsettik Ressamlardan bahsettik. Yeni bestelediğim bir şarkiği Okumak istedim. Dinlemedi. V? bana, havuzun tabloyu göstererek Şu mühteşem eseri görüy0f çindeki za çevirdim.. Süyun için loyu görünce tamdım. San'akı renkleri, man; Herşeyi ile 8 kadaşımın yarattığı bir şahest bu. Birdenbire titredim... Sevgilimin gözleri sudan 4Y ” rılmıyordu. Ve bana sadece elile işaret d7 rek: — Haydı git.. Dedi. Dizlerimin üstünde v80 deliyerek geriye çekildim. Uzaklaştım. Eve döndüğüm zaman, aksaçl babacığım beni teselli ediyordu: — Oğlum, kadınlar, kulaklarım” dan ziyade gözlerine inanan lüklardır. Sen ona sesini duyuft” madın. Fakat, arkadaşın, elindeki fırçaşile onun gözlerini boyamö” ğa muvaffak oldu. Bir daha kt” dın avına çıktığın zaman, işe - $0" ten ve sözden ziyade - renkten V boyadan başlaınayı unutma! 19,15 Türk müziği (Pasıl heyetih: 20 Memleket saat ayarı, ajans V" metcoroleji haberleri. 2015 Türk müzlüi. 1— Cemil Beyin Muhayyer peşreri — Tanburi Alİ Btcadinin Mubar” yer şarkı: (Feryada me hacet). 3— Hacı Arif Beyin Muhayyer (47 kı: (İltimas etmeye yare varınız): 4— Şevki Beyin Hüseyni şarkı: (Nİ" ran okü sinem deler). 5— Halk türküsü: (Esmer buzün aE* lamış). 6— Halk türküsü: (Yadı). — Kemençe taksimi. 8— Mahmut Celâlettin Paşanın Kâf- cığar şarkı: (Vah meyusu visalindir)ı $— Rahmi Beyin Bayati araban çf” YLIS Ksham, tahvilât, — kambiyo * mukut ve Ziraat barsası (flat). 2125 Ney'eli plâklar - PL 21.80 Müzik (Viyolanselist Edip Se“ zenin konseri), 21.50 Müzik (Melodiler - Pi). 22 Müzik (Küçük orkesira - — Şefi Aşkın). 23 Son ajans haberleri ve yarınki program. 2215 - M Müzik (Caxband - Pi YARIN 1230 Programı, 1235 Türk müziği - P. 12 Memleket saat ayarı, ajamı Ve metcorolaji haberleri. 1315 - 14 Müzlk (Karışık progrz! Pi gea | SpYE A sizi sahib kılıyor. Fakat, bütün bu hareketlerini - zin şahsiyteleriniz ve karanlık işleriniz üzerinde nekadar iğreti ve diş sıkma uyandırdığının bilmem farkında mısınız?. Anlarsın ya çok yönetimli ve kendimi sansör ederek konuşuyorum! “Devamı var) GE SH *YET UNO *g 4V G6T u ç sXtye gua FEm y ÇÇT HSTH LÇET

Bu sayıdan diğer sayfalar: