Tefrika Numarası » 116 Yüzbaşı Dimitriyef Selâm Vaziyetinde Emri Tekrarladı Beş Dakika Sonra Altı Şalope. Türk Takalarına İlerlemeğe Başladılar ; Doğru Birkaç dakika sonra, Tufan reis 'ezesinin ilk grupu yelkenle- Mayna etmiş, Rus gemisinin işarete mutavaatla hare- Ketten kalmıştı. Yalnız diğer üç Etmilik (ki grup sinsi bir akışla lemesine devam ediyor, her sa- Bİye biraz daha mevkiinden uzak ak Rus filotillâsının sancak afını #hata edercesine bir so- Bişla hedefine yaklaşıyordu. ÜS gemisinin içaretleri tek - Tarlandı: — Silâhlarınızı mayna ediniz... amy Tyfalar güvertede toplan. “:“iıı Reis bunları emre tahvil — Ha uşaklar, topu buranda ile ... Makineli tüfekleri de iyice Tüverteye bastırın... 5 ki Yertede ayakta dursun, eller 1 kaldırsın, ben: — Haydi!... Deyince bu beş kişi yere yata - Sak, silâhlar da ateşlenecek! An- h mı? Reisin bu emri öteki iki takaya a bildirildi... Tertibat çarçabuk . Rus albayı Çakalof, bu asi Vt emir dinlemez korsanların ilk Maat edişini biraz hay » Fetle karşılamıştı. Rus albayı, daha uzakta iken top Aleşile bunları batırmayı düşün- Tüş, fakat gecenin sessizliği için- — (* ortalığı velveleye verecek ve Mtak mesafeden işitilecek top ses- İtrinden çekinmişti Çünkü, bu Tahillerde devamlı karakol hiz - Telinde bulunan Midilli ve Ha- Didiyenin top seslerine yetişme- leri, harbe müdahale - etmeleri, Sendi gemilerile birleşecek halk çapulcularının da — iştirak ökleri deniz çarpışmasında disinin müşkül vazyiete düş- Tesi, Rus destroyerlerinin bat « Tak veya esir olmak tehlikesine Bitmelerini intaç edebilirdi. Onun için Rus albayı Neboga - bfün intikamile alev alev yanan Anana damarlarında tadile uğra- b ":n İşaret ve tavsiyelerle yola ge- 'k"'mma. mecbür olmazsa — top Ullanmamağa karar vermişti. te, verdiği Işaretler, vaziyetin Yahametni idrâk eden korsan teş- ütın le karşılanıyordu. Sön çektiği: — Silâhlar mayna, tayfaları gü- Yertede toplayın! leri de mutavaatla karşı- — İânınca albay yanında bulunan *mir zabiti üstteğmen Suvarofla xı"'“ı“ı: — Üstteğmen Suvarof! — Eniret kumandan! ZORBALAR SALTANATI No, 164 Ağalar saltanatı, kadınlar salta-| Batı, zorbalar saltanatı, hadım Balar saltanatı, üfürükçüler salta- Batı ilâh.. Bütün bu devirlerin malül olan farafı hep Türk karakterinin hari- Sinde bulunan hallerdir. * Sultan Mahmud, isyan ateşin'n hlşıu alevlendiğini ve Yeniçeri- -Etmeydanında toplandıkla - i€ enderun — ağalarını *i Paşaları etrafma ae — İşaretlerimizin — korsanlarca | kolaylıkla kabul edilmesine şaş - tım doğrusu! Emir zabiti omuzlarını silkti: Azlık ve çaresizlik içinde her haydudun başvurduğu tek çare hayatını kurtarmak endişesile tes- lim olmaktır kumandan! — Yani siz hayret etmediniz mi? — Bu vaziyette hayır kuman- dan! — Bunların sinsi bir hareket ve gizli bir döüşünüşle böyle yapma- dıkları akla gelmez mi? — Arzettim kumandan, bu va- ziyette ve şu snda hayır... — Pekâlâ... Yüzbaşı Dimitriyefi çağır! — Başüstüne kumandan! Emir zabiti Albay Çakalofun ya-| nından ayrıldı, yukarı güverte - den seslendi: — Yüzbaşı Dimitryef... Kuman- danın yanına gelsin! Bir dakika sonza sarı saçlı, orta boylu, tıknazca ve kırk yaşlarında mavi gözlü bir yüzbaşı albay Ça- kalofun yanına geldi, albayı se- lâmladı, kendini tanıttı: Şimdi iki büyük şalopeyi indire- ceksiniz,.. Her birine 20 şer silâh- endaz alacaksınız. öi ü HİKÂYE:!: DALGIN SEVDALI ($ üncü sayfadan devam) Hidayet, içinden, yaptığı bu dalgınlığa kızıyordu. Bu kadar da dalgınlık olur mu idi?. İş adam- ları dalgin olurlar amma.. Bazan böyle müşkül vaziyete düşerler.. | Bereket mektuplarda isim yazılı değildi. Maszallah ya, isim ya- zılı olsa idi.. felâketti.. Eve girdiler.. Hidayet karısına karşı çok müşfik ve nazik görü- nüyordu. Mütemadiyen de ak- şam saat 9 u hatırlıyordu. Ne ola- caktı?.. Karısile karşı karşıya — geçmiş könuşuyor, İzmiri anlatıyor, kah- ve içiyordu.. birden telefon çaldı. Hidayet koştu. “Telefondaki ses şöyle diyordu: — Ortağınız Kümil beyin kâ. tibiyim.. Kâmll bey rica ediyar. Bu akşam rahatsız olmazsa eve kadar teşrif etsin. Yazıhaneye a- it görüşülecek bazı müstacel iş- ler var, diyor. Saat onda sizi bek- liyor.. Yazan: M. Sami KAKAYEL bil değildir. Elde mevcud kuv - wetler kâfi değildir. Başta Padişah olmak üzere en- derun ricalile Ruscuk yaranı son vaziyet hakkında tereddüdlere düşmüşlerdi. Sekbanı cedid askerile tekrar saraydan dışarı çıkıp bir hareke- te geçmek kabil değildi. Çünkü; sekbanı cedid askeri ev- velki huruç hareketinde afzla za- yiata uğradığı için asker arasın- da bir yılgınlık hasıl olmuştu. Sonra; sekbanı cedid kuman - Suleyman ağa da çarpışma- ; verdiği emri tekrarladı, sonra hiz- | İngiltere Silâhı Eline Aldı Yazan: Rahmi YAĞIZ takaya gidecek, onları işgal ede- ceksiniz... Takalardaki tayfaları şalopelerle buraya, gemiye gör- dereceksiniz... Orada bekliyecek, vereceğim emre göre hareket ede- ceksiniz... Anlaşıldı mı?. — Anlaşıldı kumandan! — Tkrar edin! (1). Yüzbaşı Dimitryef elini selâm vaziyetinde tutarak kumandanın la merdivenlerden inerek bunu yerine getirmeğe koştu. Anadirin iki büyük şalopesi mataforalarından denize mayna e dilirken albay emir zabitine ayni emri diğer iki destroyere, Suvir ve Ostromaya bildirmesini de söy- ledi. Beş dakika sonra üç Rus dest- rayerinden ayrılan içi silâhlı bah- riyelilerle dolu 6 şalopeden ikisi Tunan reisin grupuna, ikisi Adem reisinkine, diğer ikisi de Osman kaptanın takalarına doğru ilerle- meğe başladı. (Devamı var) —Ö (9 Adkerlikte üst tarafından verilen emir ast — taralın - dan — tekrarlanır. Bu te- amül her orduda caridir. Em- rin tamamen anlaşılması — ve iyi tatbik edilmesi için yapılan bu kinci münasebetsiz randevuya da- ha çok canı sıkıldı. Meseleyi ka- rısına açtı.. Zehra: — Git kocacığım.. Belki mü - him bir şeydir. Diyordu. Hidayetin kafasında, birden, şimşek gibi bir fikir çaktı. Evden daha evvel çıkacak, Leylâya uğ- rıyacak, onunla buluşacaktı. Ve böyle yapmıştı. Saat tam 9 idi. Hidayet Leylânın — kapısının önünde otomobilden indi. Daha zili çalmamış'a ki, kapı aralanmış- tı. Leylâ, giyinmiş, hazırlanmış bir vaziyette karşısında idi. Gü- lerek: — Haydi, dedi, otomobil - git- mesin.. Binelim.. Hidayet şaşkın bir halde Ley- lânın yüzüne bakıyordu. Güzel kadın sevdiği erkeği daha fazla üzmemek İçin: — Düşünme Hidayet, dedi, te- lefonu ettiren bendim. —Ortağın filân aramıyor.. İyi bir buluş de- Bil mi?, REŞAD PEYZİ Esasen; enderun ricalile saray muhafız ve baltacılarının yeniçe- rilerle hemfikir olmaları da büs- bütün işi müvazenesinden çıkarm mıişti. Ramiz Paşa le Kâadı Paşa vas ziyelin çok vahim olduğunu an - Tamışlardı. Bu iki zat için yapılacak yegüâne şey bir çalımına getirip aarayı terkedip kaçmaktı. Fakat; sultan Mahmudu bıra- kıp kaçmak ©o kadar kölay bir iş değildi. Ramiz Paşanın ve bilhassa Ka- dt Paşânın karktukları kadar var- dı. Yeniçeriler ilk evvelâ kendi kellelerini istiyeceklerdi. Alemdar Mustafa Paşa gibi bir adamı Babiâlide muhasara edip berhava ettikten sonra kendileri- için bu badireden kurtulmak müm-| kün olamazdı. Sultan Mahmudun, mahlü' sul- tan Mustafayı katlettirip hazırlık- (8 inci sayfadan devam) Bu $e 68 nisbeti gösteriyor ki İn- Bilterede halk arasında mecburi askerliğin ergeç kabul edilmesi kanaati gitgide kuvvetleniyordu,. Askerlik çağındaki gençler se bir an evvel talime gitmeğe hazırla- myarlardı. Oğulları askere gidecek fakir babaların birbirlerine: - Çök iyi, çok iyi. Hem Iyi yi- yecek var, hem açık havada ta- lüm varl. diye sevingrek söyleş - tikleri ışitilmekte idi. Haşarı dee Hikanlıların babaları da şöyle di yorlarmış: — Çok iyi., Bizim çocuk biraz uslanacak!. Bunlar halk arasında mecburl askerliğin neş'e ile karşılandığım Bgösteren sade, fakat çok manâlı misaller olarak yazılıyor. İngilizler için yaşlı veya genç, bugün askerlik bahsi bir vatan meselesidir. İngiliz gazetelerinden öğrenili- | yor ki Ingiliz efkârı umumiyesi Avrupanın uğrıyacağı bir tehli- keden İngilterenin uza€ kalarmı - yacağını çok iyi takdir etmiş ve kendisinden istenen fedakârlığı kabul yoluna gitmiştir. Avrupada başkalarına tecavüz etmek eme- we olanlar varsa bunların mak- sadlarına mâni olmak zamanı tık gelmiştir diye düşünüyorlar. Fakat bunun için artık başkaları uğraşsın da İngilizler yalnız silâh ve parâ versin diye düşünmek vakti geçmiştir. İngiliz de artık kansat getir. kendisinden beklenen işi gi Doğru, yahlış her ne ise, şöyl bir fıkra vardır: Umumf Harbde bir İngiliz ku- mandanı şöyle demiş: — Evet, tek bir Fransız neleri kalıncıya kadar İngiltere harbe devam etmeğe karar vermiştir! Bu söz uydurulmuş olduğun - dan nedense çok yayılmıştır. Fakat İngilizlerin canını sıkan bir fıkradır. Onun için bugünkü İngiltere - nin Başvekili de geçenlerde mec- burf askerliği parlâmentoda mü- dafua ederken şöyle demişti: — Son Fransız neferine kadar döğüşmeğe azmettiğimize dalr o- Tan İstihzalı fıkranın Ikide bir yü- zümüze fırlatılmasına artık ma- hal kalmasın!. Mecburi askerlik kabul edil - meden evvel çok münakaşalar ol- muştur. Fakat Avrupanın bugün- kü vaziyetinde İngiltere için her mat disinden beklenen vatan boreunu yerine getirmeğe karar — vermiş bulunuyor. Onun için artık mec- | buri askerlik bahsi kapanmıştır denebilir. Efkârı umumiye bunu Kkabul etti. Parlâmentoda mesele kat'i safhaya geldi. Şimdi İngiliz gençleri için ta - lim ve terbiye var, Artık müna - kaşa yok. Geçen sene bu zamanda unu - tulmamıştır: Çekoslovakya me « selesi çıkıyordu. Südet Almanla- rın Almanyaya verilmesi bahsi çıkmış, Südet Almanlar Prag hü- riyet li bir vaziyet takınması Ramiz ve Kadı Paşalar için büyük bir ders teşkil etmiş bulunuyordu. Padişah; sultan Mustafayı Ra - mniz Paşa ile Kadı Paşaya katlet- tirmişti. Hiç şüphe yok ki; sultan Mah- mud çok kurnazca hareket etmiş- t Bir kere vârisi saltanatı orta - dan kaldırmakla kendi taç ve tahtını ebediyyen kurtardığı gibi şahsi masuniyetini de almıştı. Çünkü; yeniçeriler ne kadar sul- | tan Mahmuda düşman olmuş öl- salardı, sultan Mahmudu hilüfet ve padişahlık mevkiinden indi - remezlerdi. Padişahın yerine ge- çebilecek kimse kalmamıştı. Zaten; Sultan Müustafanın da Alemdar Müstafa Paşanın saray baskınında yapmak istediği ayni şey İdi, Sultan Selimi katlettirmişti. E- Ber, sultan Mahmudun da vücu- dünü ortadan kaldırmış olsaydı, sile hazır bulunmak mecbu- | riyeti karşısında her İngiliz ken- | lardı. Nihayet işler dönüp dola- şarak nerelere vardığı malüm. O zamanı böyle kısaca hatırlamak | şunun için lüzimdir ki İngiliz el- | kârı umumiyesi 938 senesi mayıs ayında mecburi askerliğin bah - sini bile etmek istemezken 939 mayısında her genç İngiliz talim- Büha koşmaktadır. Südet Almanlar meselesinde İn- Eiliz efkârı umumiyesi Almanya İle beraber olmakta tereddüd et- miyebilirdi: Milyonlarca Alman niçin muhtariyet ile idare edi- lerek yaşamasın da başka bir dev- letin merkezinde yapılan ve ken- disine yabancı gelen kanunlara tâbi olsun?. Onun için İngiltereden bir mü- şavir gönderildi. Çekoslovakya hükümeti ile Südet Almanların arasını bulmak, 'Südetlere muh- tariyet şeklinde bir idare temin etmek cihetine gidildi. Çünkü İn- giliz efârı umumiyesi böylelikle halledilmesi mümkün bir mese - leden dolayı Avrupa sulhunun tohlikeye girmesini doğru bulmu- yordu. Bu yüzden bir harb çıkar- | iz ona karışmağa pek de sebeb görmüyordu. Fakat vekayi © halde mi kaldı?. Südet Alman- lara muhtariyet derken Çekoslo- vakya parçalandı. Önden sönreki vekayi gösterdi ki orta Avrupada nüufz ve tesirlerini gitgide ya - yarak büyümek istiyenler vardır. Bunlar daha yayılarak bütün Av- rupaya hâkim olmak, onunla da kalmıyarak denizleri geçerek di- ğör kıt'aları da ele geçirmek eme- lini besliyorlar. Avrupada istediği gibi hâkim | olmak mı?. İşte İngiliz hiçbir dev- letin böyle bir ermel beslemesine razi değildir. Avrupada kimsenin istediği gibi hökün olmasını csiz görmiyen İngiliz çimdi e bu yol- | da emelleri onlara karşı durmak için eline silâhını almaş, asker 0- larak bekliyor. Yeni Usul Bir Şantaj Çıktı (5 inci sayfadan devam) geldi. Vak'ayı anlayınca yaban- cıyı uyandırdı ve sordu: — Sen madamın kocası mısın? — Evet... — İsbat edebilir misin?. — Ederim, işte kâğıdlarım... at, bunlar sahte... Yabancı cevab vermedi. Fo - yası meydana çıktı. — Bırakınız, gideyim dedi. — Başkalarını şantajla tehdid etmek için değil mi? İki gün sonra bütün Paris ga - zeteleri zabıta vukustu sütunun- da şunu yazdılar: «Bu müthiş serserinin yüzü, vaktile bütün servetini yiyip terk ettiği metresi tarafından zaçyaği- le yakılmıştı. Fakat, o, bundan da istifade yolunu buldu. Birçok za- wallıları şantajla tehdid ederek paralarını aldı.. Nihayet yakayı ele verdi mesele kendi kendiliğinden bi miş olacaktı. Yani; saraya giren Alemdar Mustafa Paşa; varisi tahtı salta- nat kimseyi bulamıyacağı cihetle çarünaçâr sultan Mustafayı pa- dişahlik mevkünde ipka edecekti. İşte; birçok vekayiden sonra; Bultan Mustafanın elinden güç - belâ canını kurtaran ve Alemdar Mustafa Paşa tarafından padişah» lığa getirilen Sultan mahmud da, sultan Mustafanın yapmak iste- diğini yapmıştı. Mahlü' padişshı mahpus oldu- | ğu yerde boğdurmuştu. Sultan Mahmud, Kadı Paşanın kumandasında bulunan sekban askerlerile yeniçeri isyanını bas- tıramıyacağımı anladıktan sçn - ra; isyanı olduğu göbi başıb 3 bi- raktı. Kendi kendine verdiği ka- rar işi'zamana terketmekti. TENİE | ı İstanbul Vakıflar Direktörlüğü İ anları l Semti ve mahallesi sokağı Vezneciler, Camctali | Vefa Mollahüsrev Mahmutpaşa Çarşı Aksaray, Çakırağa tramvay Ayvansaray, Atik Mustafapaşa lar Kalemine gelmeleri. meleri lüzumu ilân olunur. Mütevelliliğinden : demeleri ilân olunur. Kadın Hekimleri Aylık Toplantısı 'Türk Ginekologi kurumu, bu mevsimin son toplantısını Dr. Ors han Tahsin'in başkanlığında yap- tı. Bu celsede: tadan ameliyatla çıkardığı rahim ve yumurtalık urlarını (Myome ve Adenomyosls) göstererek. bun- lar hakkında izahat verdi. Keza çok kanayan gebe bir kadında yap- tığı kanser ameliyesine dair tafsi- lât verdi ve rahmin alt kısmına yapı mış olan meşimeyi (Placenta prosvia totalis) gösterdi. Bu vak'alar için yapılan görüş- melcer: Orhan Tahsin, Ahmed A- sım Onur, Hadi İhsan Gediz, Nuri Süleyman Canbakan, Şükrü Fa - zıl İlkel, İhsan Arif, Robert Ba - yar, Leontiyadis, Sinay ve Freskol iştirak etti. Kurum, yeni cemiyetler kanu- nuna göre, nizamnamesine ilâvesi icabeden maddeleri tesbit ve ka- bul ederek, gelecek ilkteşrinde top- lanmak üzere kış mevsiminin içti. malarına son verdi. | | İstanbul 4 üncü icra memurlu- gundan: Paraya çevrilmesine karar ve- rilen komodin, ayna ve sairenin açık arttırmasının 22 mayıs — 939 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat 9,30 da Beyoğlunda İz- tiklâl caddesinde 303/1 sayılı mo- bilya deposunda yapılacak ve kıy-| metlerinin 96 75 ini bulmadığı tak- dirde ikinci açık arttırmasının 25 mayıs 939 tarihine tesadüf eden cumartesi günü ayni mahal ve saatte yapılacağı ilân o'unur. RAMİZ VE KADI PAŞALARIN FİRARI Ramiz Paşa, işin fena bir vazi- yete girdiğini görünce can kây - gısına düştü. Artık sarayda bir dakika bile durmak tehlikeli idi Çünkü; asiler muhakkak surette katliçin padişahtan kendisini isti- yeceklerdi. Ve sultan Mahmud da hiç düşünmeden yeniçeri zor- balarını memnun ve teskin etmek için etrafındakilari feda edecekti. Kadı Paşa da şaşkın bir hale gelmişti. Sarayın içi altüst olmuş- tu. Kimin kime hâkim olduğu belli değildi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kadı Paşa; meyus - ve müteessir Ramiz Paşanın yanına gitti ve aralarında şu suretle ko- nuşmağa başladılar. — Paşa; vaziyet ne yapacağız?. — * gök Tenalaçtı, | Dr. Ahmed Asım Onur: Bir has- cüdde veya Tramvay Kâtibçelebi Sultanodaları . Sıraodalar hanı Çuhacıhan üst katta Davutpaşa Fırın No, su Cinsı — Muh iamen aylığı LriKr. Mektab yeri 12 00 Sinekli meseidi —4 5ü Dükkân 5 00 , 300 Odanın nısıt payı Arsa 3 00 Ya-l4 75 1T Ev 400 Yukarıda yazılı mahaller 940 senesi Mayıs sonuna kadar pazarlıkla kiraya verileceğinden istekliler 23/Mayıs/939 Salı günü sast on beşe kadar Çemberlitaşta İstanbul Vakıflar Başmü ürlüğünde Vakıf Akar- (3497) Amasya C. H. P. İlyönkurul Başkanlığından: Ulus gazetesinin 1308/2429 ilân numaralı ve Son Telgraf gazelesi — nin 782, 756, 760, 764 numarali hüshalarile neşredilen ilânlarda mü- nakasa şeralti yazılı Amasya Parti ve Halkevi binası inşaatı talip zuhür etmemesine mebni ayni şersit dahilinde pazarlığa bırakılmıştır. Pazarlık 22/Mayıs/939 tarhine müsadif Pazartesi günü saat 15 de Amasya C. H. Partisi İlyönkurul huzurunda yapılacaktır. Pazarlığa iştirak etmek istiyenlerin ayni gün ve saatte İlyönkurula müracaat et- (8297) Bahriye Nazırı Merhum Hasan Hüsnü Paşa Vakfı Hasan Hüsnü Paşa vakfı musakkafatından Galatada Çeşmemeyda- nında Yolcuzade İskender mahallesinde üç numaralı Hasan Paşa apar- tamamaın yedi numaralı dairesi 10/Haziran/1939 tarihinde kiraya ve- | rileceğinden talib olanların tarihi ilândan on beş gün zarfında teminat — akçelerini hâmilen Kiteçburnunda Mısır caddesinde 17 numaralı ha- nede mükim vakfı mezkür mütevellisi Amiral Rüştüye müracaat ey- — VE; Fazla Rağbet Bulan Pudranin Yeni *LD’ MEŞHUR BİR Güzellik mütehassısı Şu kiymetli tavsiyelerde Bulunuyor : — Rob ve şapkalarda olduğu gi- bi, pudra renklerinin de modası mütemadiyen değişir. Bunum için- ir ki dalma yeni ve cazib renkler hemen Tokalon müessesesinin gü- zellik mütehassısı tarafından pi - yasaya sürülmektedir. * PECHE — İlkbahar tuvalet - lerile ahenktar olan ve bilhassa sarışınlarla saçları kestane rengin- de olanlara yakışan, şeftali yumu- Şşaklığı tesirini yapan pudradır. * BRUN SOLEİL — Esmer ten- ler için gayet sevimli ve «Mat» bir tesir yapan ve bugün Pariste pek fazla rağbet bulan pudradır. * RACHEL - DORE — Zayıf. tiplere hafif ve mahrem bir par- laklık veren ve bilhasas suvare tuvaletlerine 'âhenktar bir pudra- dır. . Cazib ve sehhar renklerin bütün #erisini tecrübe ediniz. Bir çok kadınlar, maalesef ten- lerine uygun - renkteki pudrayı kullanmıyorlar. Bunun için yüz - lerine makyaj olmuş ve seri bir manzara veriyor. Teninize uygun pudrayı bulmanın yegâne çaresi yüzünüzün bir tarafına bir renk ve diğer tarafına başka renk tec- yübe ötmektir. Adresimize yazınız. Size para - sız olarak muhtelif renklerde 6 a- det nümunelik yeni Tokalon pud- rasını göndereceğiz ve bu tecrü - beyi kolaylıkla yapınız. Adres: İa- — tanbul 622, posta kutusu (20 No b —