4—SON TELGRAF— 9 MAYIS 1989 I İspanyollar İtalyanlara Sorma, a Başladılar “Artık Nezaman Buradan Çıkıp Gideceksiniz ?,, Dahilf Harb Bitince, İspanyollar Günleri Saymağa Baş!'adılar Ay Ortasında Dönecekler mi ? İspanyadan F asa gönderilen İspanyol kuvvetleri Müşkül bir vaziyete düşüyor- lar diye korkulu şayialar dö- nüyordu. Franko hazırlanıyor, Al- man donanması İspanya sularına geliyor, İtalya şöyle düşünüyor, hattâ Japonlardan da yardımcı kuvvetler gelmek üzere bulunu - yor sözleri dönerken İngiliz mat- ın buna verdiği cevab şu- ınıü(ılec Cebelüttarıkta pek Cebelüttarık kolayca zaptedilir gibi değildir!. 'Taymis gazetesinin İspanyadaki muhabirinin bugün İspanyadaki haleti ruhiyeyi anlatırken de - diklerinden şu hulâsa çıkabiliyor: Dahili harb bitti diye herkes seviniyor. Dahili harb dolayısile üç seneye yakın zamandanberi oynanmamış olan 'hoğa oyunları ve saire tekrar ecek diye halk sabırsizlikla bekliyor. Diğer taraftan da Cebelüttarık civarın- da harb hazırlıkları görülmesi bir tezad teşkil ediyor. Geçen pazar | günü Sevilde boğa göreşi olmuş, Frarko da bunu seyretmeğe gel- miş ve alkışlarmış. Devrisi gün le Sevilde 50,000 kişilik bir geçid resmi Yapılmıştır. Bu vesile ile yina Frafko alkışlanmıştır. 15 ma- yısda Mâdridde yapılacak büyük Beçid resmi de bittikten sonra İs- panyada ordunun terhis edileceği söyleniyor. İspanyadaki — İtalyan askerleri de ondan sonra çıkıp gi- deceklerdir, deniyor. İtalyanların bir an evvel çıkıp gittiğini gör - mek İspanyolları memnun ede - cektir. İspanyada İtalyanlara aid olarak sokaklarda dolaşan otomo- billerde C. T- V. harfleri vardır. İspanyollar bu harflerden şöyle bir tuhaflık çıkarmışlardı do Te Vas gibi üç kelimenin ba- şında da yukarıki üç harf yok mu? İşte İspanyollar bu üç harfin yu- karıki cümleyi teşkil eden üç ke- limenin ilk harfleri demek oldu- ğunüu söylüyorlar. Bu üç kelime- nin teşkil ettiği mana ise İspan - yolların İtalyanları nasıl gördük- lerini gösteriyor: Ne vakit gide- ceksiniz? Taymis muhabirinin — anlattığı bu fıkra İspanyadaki İtalyanlara karşı memleketin sahibleri tara - fından nasıl bir duygu beslendi - ğini gösteriyor. Fakat bugünlerde Portekiz hükümeti ile İspanyanın İtalyanın münasebatı da şayanı dikkat bir safhadadır. Bolşevikli- ğe karşı mücadele ismi — verilen Alman - İtalyan - Japon misakı- na Franko hükümeti de girmişti. ftalyanın İspanyaya gö derdiği tanklardan bir kısım — Ahahım nedir bu benim başıma — gelenler. Hayır desem karım elden gidiyor, meteliğim g'decek. Ne yapacağım düştüm. Sen bana acı, sen bana iyiliklerini ver. GECE İÇİNDE 'Ayrı ayrı karyo'alarda yatıyorlardı. Güney: — Ancak dediklerimi yaptığıra vakit seninle konuşacağım! Deği, tek kelime söylemeden de sırtını doktorun karyolasına çevirdi ve hemen gözlerini yumdu. Doktor da yine: Allahım ne olursa senden Diye yatağa girdi. fakat ne bir türlü gözünü yumabiuli, ne düşünmeden başını kurtarabildi. Aye taşmayı keserken: — Nasıl olsa ben onu sabaha kader yumuşa - tırım.. Deyişini hatırlıyor. — No yapsam acaba?.. Diye plânlar tasarlıyordu. En son: — Yanına gideyim. Biraz yılışıyım, belki bir puntunu getirir, işi düzenine sokarım. Dedi, karyolasından indi: Güneyin yanına git- ti. Fakat daha yatağa çıkarken genç kadın gözle- tini âçtı. evel desem son ben?.. Ocağına O zaman Avrupa gazetelerinde verilen malümat gösteriyordu ki İspanyanın bu misaka girmesi komşusu Portekiz tarafından iyi karşılanmamıştı. Portekiz malüm olduğu üzere dahili harbin baş - langıcından sonuna kadar — hep Franko tarafına silâh göndererek yardım etti. Fakat İtaiyanların, Almanların İspanyada nüfuz sa- hibi olmaları üzerine Portekizin son zamanlarda endişesi artmük- tadır. Diğer taraftan yine unutulmu: yor ki Portekiz ile İngiltere bir- birlerinin müttefiki bulunuyor « lar. İspanyadaki İtalyan gönüllüle- rinin çıkarılması için İngiltere ta- rafından gerek İtalya: ve gerek İspanya nezdindeki teşebbüsler şimdiye kadar neticelenmemiş, nihayet 15 mayıs büyük geçid res- minden sonra kat'i olarak İtalyan kıtaatının çıkarılacağı temin edil- miştir. Diğer taraftan İspanyada- ki Alman askerlerinin de çıkarıl- ması için bu sefer İngiltere elçisi tarafından Berlinde teşebbüslere geçilmiştir. Portekizin — vaziyetine gelinci İspanyadan İtalyanların hâlâ çıl mamış olması Portekizde endişe ve asabiyet uyandırdığından ni- hayet Roma hükümeti Lizbon hü- kümetine teminat vermeğe lüzum görmüştür. Bu teminata göre İs- panyada bulunan İtalyan kitaatı Portekiz hududuna yakın yerler- de bulunmuyorlarmış. Yalnız Ali- kantede imişler. Almanların İspanyadaki vazi - yetine gelince; dahili harbin de- vam ettiği zaman zarfında bun- ların Frankoya ettikleri yardım - dari çok bahsedilmiş, buna muka- bil Almanların bir takım mühim (Devamı 6 met sahifede) — Hemen karyolana dön. Yoksı bağırırım. Is- yattı. Yatarken — kandal çıkar, Dedi. Doktar; — Karıcığın.. olur.. Şekerim! Bir taneciğimi.. Diyecek oldu. Güney yine sözünde ısrar etti: — Bağırıyorur. Haydi bir, ıki, üç. Kalk. Beşe kadar sayıyorum. Kalkmazsan çığlığı bar sıyorum. Doktor: Dedi. Gün — Beşt. şündü: — Yapar mı, yaparl y dört buçuktayken kendisi: Diye, yataktan fırladı- Kendi kendisine dü - | ÇOCUKSUZ, KAHVESİZ DEVRİALEM SEYAHATİ KALEM UÇLARI NASIL IMerakh Şeylerl GARİR REKLAMLAR merikalılar, reklâmcilikta — çok İleri gitmişlerdir. Reklâm için | herşeyden istifade ederler. Hattâ ölü- lerden bile, İşte birkaç nümune: Büyük mezarlığın en göze çarpıcak yerinde, henür boş bir mezacın taşı üzerinde şu cümle yazılı: «Buraya bir Kün, sucuklarının nefaseti, lerzeti ile meşhur B. gelip yatacaklır,» Diğer bir mezar taşının ürerinde şu yazı vardırı «Eğer buraya vakitsiz ge- Mp yatmak istememeniz, « .... kuvyete şarubundan sabah ve akşam | küçük bir kadeh içmeyi ihmal etme - yinız. Yoksa benim gibi toprağın altına zömülürünüz. Son pişmanlık fayda İdam mahkümlarına, son dakikalar- d arsu ettiklori şeyi vermek Mdettir. Büde bir bardak su İçirirler. seytin yuttururlar Avrupada — rom, konyak Zihi içkiler verirler. Canlarının çektiği yemeği yedirirler. Geçenlerde, Pariste idama mahiküâm birini —şefakla beraber — uyandırırlar, sön arrusu ne olduğunu sorarlar: — Mayonezli btakozt, — Mayonesli istakez mut, — Evet.. İstakoza başılırım. Fakat, e zaNmrin yesem. yarım aat Soura mültniş bir mide sancısı başlar, yedi- ülme, yiyeceğime Tünet ederim — Bu Sefer, mide sancısına uğramıyacakım dan emin olurak iştiha ile yiyeceğim de ondı BİR ŞEHIR İngilterede, Huntingdon — Kontluğu dahilinde Kaldekot adlı bir küçük köy vardır. Bu küyde çocuk ve kahvehane yoktur. Geçen aya gelinciye kadar lek bir çocuk varmış. Bir bostan kuyusu- na düşmüş, ölmüş. Belki de yavrucak, oymuyacak bir başka çocuk bulama - yınca cansıkınlısından kendini kuyuya atmıştır. Bu köy ahalisi hep yaşlıdır. Yüzle rinin züldüğü görülmemiştir. Köyde kahvehane de yoktur, BİR KARTPOSTALIN Ürerinde birçok adres ve pul bulu- man bir kartpostal, beynelmilel posta- Tarın intizamı sayesinde 50,000 kile - anctre Katettikten sanra tekrar imür » seline gelmiştir. Bu kartpostal, € eylâl 1937 de Brük- #el merkez postahanesine verilmişli. Amerika, Avustralya, Kango ve İranı dolaştıktan sonra 17 sonkânun 1939 da Brüksele gelmiş, mürseline lade olun- muştur. BOKSÖR KRAL Dördüncü Hanri, 16 eylâl 1554 de - Parise girdiğinin ertesi günü - ne- | dimlertle boks yapmağa başladı ve yir- mi yedisini nakavt yaptı. Hanrinla gömleki parça parça ol - mauş, Üstü başı toz içinde kalmıştı. YAPILIR? Kullandığımız kalemlerin uçları çe- İlktendir. Banları imal için miltmetre- nin yüzde 6 kalınlığında çelik levha- dar kullanılır, İlk evvel bu çelik levhalar, iki up kesilecek ende şeritlere ayrılır, Şerlt- der, muhtelif haddelerden Feçirilir, in- celtilir. Bir makina, şeridi, kalem ucu boyun- | da keser, Bir başka makise, ortasına küçük bir delik açar. Sanra bir makine ile kıvrılır ve ue şekli verilir. Daha sonra kıpkırmızı olunciya kadar isiti. lır. Zeytinyağı içerisine atılır. Bu, aç darı sertleştirir ve elâstikiyetini temin eder. Nihayet we yıkanır, temlelenir, par- fatılır, Bir makinoden daha geçer. Ba | liyacı makine ortasından ikiye ayırır. YOSMAİ —aaamm Ve 155 gaa Yözan: ETEM İZZET BENİCFE gaa sananamzz — Bir tek kurtuluş yolu kaldı. O da maska - ralık.. Ve. Bir salış palyoçosu gibi kar yolanın dibi - ne oturdu: — Barışalıra artık . Diye şaklabanlık yapmıya başladı. Fakat, Gü- ney sırtını — çevirip ne yaptıklarının bir tanesine baktı, ne bir sözünü dinledi, baktı ki, yapılacak bir şey yok, — Başka çareler aramak gerek ... Diye yatağına döndü. Bu dönüş tam bir iske- let dönüşü idi, İçi boşalmış bir kafa, titreyen ba- caklar, çökük omuzlar, sarsık ve sarsak bir gövde. O da bunun ayırdımındaydı ki. karyolasına girer- kena mırıldandı: — Kafamın içi boşaldı, düşünecek te hiçbir şeyim yuk galika! Boş dağarcıktan ne çıkar ki. ben de bu bomboş kafadan çıkarayım?.. Oteldeki Merasim edad cumartesi günü öğle- Syin işinden çıkınca, bütün kış özlediği açık havayı ve denizi doya doya kucaklamak i- çin, Adaya gitmeyi kafasına koy- du. Köprüye indi, saat 13,30 va- puruna yetişti. Güzel bir bahar günü idi. Vapur, geceyi ve pazarı Adada geçirmeğe karar veren in- sanlarla dolü idi. Adaya çıktı. İskele meydanının daha şimdiden tadı gelmeğe baş- lamıştı. Sağ taraftaki gazinonun önünde iskömle atıışı, denizi sey- rederek kahve içen insanlara ım- rendi. Hiç birşey düşünmeden (- lerledi Bir masaya oturdu. — Oh.. diye bir nefe saldı.. Deniz ve bahar ne güzel şeydi. Kahvesini yudum şudum içerken sanki, hayata yeniden - doğmuş gibiydi, Düşündü. “Deniz - kenarındaki «Leylâk» öteline gidecek, orada bir oda kira , akşami üzeri, tarasada, tek başına bir yemek yi- yecek, bizaz kafasını dinlendire- cekti. Bir saat kadar sonra, gazinodan kalktı.. asfaltta ağır ağır yürüdü.. Yazlık, açık renk elbiseler içinde, genç kız kafileleri şimdiden gez - meğe çıkmışlardı. Aklı onlarda kalmadı değil... Fakat, niyeti boğ- mak istemiyordu. Yürüdü. Kendi kendinı — EYürü Sedad, önüne bak, di- yordu.. eLeylâke oteline girerken, ken- disini patron karşıladı. Eski âşina idi: — Buyurun Seded Bey ...Hangi rüzgürlar sizi bu tarafa attı?. Şöyle bir başım. dinlendir - meğe geldim. Deniz üstünde gü- zel bir oda istiyorum.. — İstediğiniz oda olsun beyim. — Kalabalık mı otel?. — Epeyoe.. Hava güzel... Haf- ta tatilini geçirmek üzere gelen birkaç kişi var. Sedad, memnundu.. Salona geç- — Soğuk bir bira içsem, iyi - lur, dedi.. Oturdu.. Tarasanın geniş kapısı açıktı. Denizin bütün güzelliği üs- tünde idi, Akşam oluyordu. İçtiği küçük salonda caz çalı- yordu. Sedad, yudum yudum birasını içerken, patron tekrar yanıma gel- mişti: — Sodad Bey, dedi, bu akşam şansınız varmmış... — Ne münasebet?. — Bu akşam eğlencemiz bol... Zengin bir dul kadın yeğenizin i- sir gününü kutluluyor, — Yarım Baat sonra misafirler gelmeğe baş- Dans, büfe.. Daha ne is- tersiniz?. — Peki, bunlardan bana ne, ben davetli değilim ki... Hem davetli olmak da istemem.. Çütkü, eğlen- meğe değil, dinlenmeğe geldim.. Hattâ, verdiğin bu habere canım bile sıkıldı. Rahatım kaçacak.. Ben ise sessizlik ve yalnızlık istiyo- rum. Ve., İçi sızlı — Mankafk Bir tek şey yandırmak için — Süney ne o böyle erken erken? Genç kadın — Nereyet. — Hayır.. Güneyin hej Ve böyle düşüne dala uyudu kaldı. Güney sabahleyin giyindi Gürültüsüne doktor da uyandı. Zaten u- | — Gidiyorum. — İstanbula... — Deniz banyosu almıyacak masin: torun y e başına cinlerini topluyor. beynine bağlı bir dan.erın sanki kopup sızladığırı - duyuüyordu. Onu yürdüşatmak, gevşetmek, İstanbula ne yalnız, ne de kendisi ile beraber gitmemes! için bir şeyler yapmak istiyordu. Birden, patronun yüzünün ren- gi değişti: — Vah vah... dedi... Öyle ise, Bece tarasada yalnız kalamıya - caksınız... Erkenden odanıza çe- kilmek icab edecek.. Üzüldüm doğrusu.., S>dad, bir müddet düşünmüş- tü. Sonra, gülerek patrona döndü: — Kalabalık çok fazla mı?. — Hayır... Bize 75 kişilik bir büfe hazırlattılar. — Tabif bunların ekserisi ka - dındir. Patron da demindenberi ilk de- fe gülmüşti — Zannederim.. muzünü tuttu: — Üzülme Sedad Beyeiğim.. Eğ- lenmiş olursun bir gece... Ada - miza kadar geldin.. Tatlı gir ge- ce geçirmeden mi gideceksin?, — Döğru.. * İsim günü tes'id edilen zengin dul kadının yeğeni henüz 19 ya- şında genç bir kızdı. Şeytan gibi gözleri, artistik tavırları, uzun, mütenasib bir boyu, güler yüzü vardı. O gece, Sedad, bu kızla bel- ki yirmi defa dansetti. Şampanya | ve viskilerin sarhoşluğu ikisini de | mahmur yapmıştı. Dansediyorlardı. Sedad bir ara- lik, genç İçıza: — Sizin kadar güzel bir genç kızi sevmek isterdim.. Hayatımın bütün bedbahtlığı budur. Dedi. Kız, Sedadin gözlerinin — içine bakmıştı. Cevab vermedi. Önüne bakıyordu. Dönüyorlardı. d, bir an daha ziyade ken- dinden geçmişti. Kızın kulağına fısıldar gibi: — Ba gece, hayatımın en mes- ud hatıtası olacak... dedi... İsim gününüzün moerasiminde bulun - mak saadetini ebediyen unutamı- yacağım.. Şimdi, bilseniz; ne de- iyarak söyledi: oldum artık. bile düşünemiyorumt: erkenden kalktı. Hemen | gürültü yapmıştı. Sordu: asık suratla bu soruyu karşıladı: p böyle sert sert konuşması dok- Sonra, teklifsizce Sedadın © - | €Devamı var) lesem, belki gülersiniz. Genç kız, birden mereklanmfir — Nedir bu? diye sordu.. Genç #dam cevab verdi: — Zanhediyorum k., bu meri sim yalnız sizin için değil, "İ lice hayallere kapılıyorum. zamanda benln için de yapılıl (Devamı 6 16cı sahifedi GLDEŞİLE SErLETEPERARE -. rcrg Lr .. —w .i Çalanlar: Vecihe, Kuşen Kam, C7 del Kozan, Reşat rer. Okuyanları Muzaffer İlkar, serf hat Özdenses. i— Andonun Hüseyni peşrevik 2— Şuphi Ziranın Mikeyal ( (Feryad ediyar bir gül için). w — Rahmi Beyin Hüseyal çarkı €eb nâzende şuhsun). d— Falz Kapancının şarkı: ıl/ dağlar canım dağlar). 5— Kanun taksimi: Vecihe, ö— Tübi elendinin Müseyal yub semalsi: (Ben gibi sana), T— Andomun Hüseyul saz U_,' 8— Rimen Şenin Següh şarkı: € da İçsin yar elinden), — Secüh şarkı: (Sevda okunuf) , 2115 Esham, tahvilâi, — kambiğ? nukut ziraat borsası (Kiat). 21,25 Neşeli plüklar - R. 21.20 Müzik (Radyo örkestrası - # Hasan Ferit Alnar), 22,30 Müsik (Opereller - Pl). 23,15 - M Müzik (Carzband » YARIN 12,85 Türk müzlği, Calanlar: Zühtü Bardakoğta, RE Forsan, Kemal Niyazi Seybun, GÜ det Çağla. Okuyan: Necmi Riza Ahıskan. 1— Bultani yegâh peşrevi. £— Lem'inin Sultanl yezâh (Andıkça geçen günleri). 3— Lem'inin — Ferahfesa (Dinlendi başım dün xece), p 4— Zühtü Bardakoğlu: Santur #” simi. S— Yezarl Asmam — Sultani yeff şarkı: (Bir Heybelide her gece). 6— Halk türküsü: (Mecnunam 1” Tâmı gördüm). T— Halk türküsü: (Şa dağları d meli), d 13 Memleket saal ayarı, ajans metooroloji haberleri. 1215 - 14 Müzik (Riyâseti bandosu YAR aa ga OK Z