Tefrika Numarası : 78 Yaver Sol Elinde Tuttuğu Evrak Yığınını Cemal Paşaya Verdi Paşa Emretti: Şurada Dur, Onları Birer | TEAKLIK Yaver sesini çıkarmadı, sakallı | Kumandanı selâmladı, odadan çıl ti, eşiği atlarken Paşa seslendi — Gelirken İstanbul postasını da beraber getir... Dün azşam Mamıştım!. — Başüstüne efendim... Genç yüzbaşı iki dakika sonra | #linde bir yığın evrakla tokrar ku- Matdanın yanına girdi. Esas vazi- «— Şeyh Numan El Rüiş Paşam... Çölde, bedevilerin Yanındaymış, bir müfre Zerinde hareket ediyorn Zenin şimdilik aşiret merkezi ol: Telebyadda iki oğ » Bişler.. On hede emri devletinize insizarda — Şeyh kaçmış demek? r bur. — Oğulları | İstanbul ni getirdin | uttuğu evrak a uzattlı: Fakat da- Kumandan parmağile Sâsının ucunu işaret etti, yer — Şurada dur, onları birer bi- ter aç, oku! — Başüstüne paşam! Genç yüzbaşı hürmet duruşile GBösterilen aldı, | Mazanın kenarına yığdığı zarfla- ı birer birar açarak göz gezdir - Meğe, sonra hu: dirmeğe başı — Umumi karargâhın istihba - Tat şubesi raporları paşam! — Bize dair mi? Evet Paşam! — Yeni birşeyler var mı? Yaver, üstüste iğnelenmiş bir türü kâğıdı şimşek hızile gözden Röçirdi, son yaprakta rasladığı bir bendi dikkatle okudu, cevab ver- & — Bundan evvelki raporlarda | bildirilen şayiaların tahakkuk et- tiği, General Tavshend'in kuman- dasında 34 bin kişilik yeni bir kolordunun Süveyşe ihraç edil - diği, iki Hindli süvari fırkası ile Pensob piyade fırki da mü- retteb yeri olan Filistine sevke - | didikleri yazılıyor. Yalnız şura- | da mühim bir nokta var. | Yaslandığı koltukta kabadayı- ta bir tavızla yaveri dinliyen Ce- Mal Paşanın sakalı kıpırdadı: — Ne noktası 0? — İngiliz istihbarat şubesinin &n faal memurlarından — miralay Lavrens Suriye topraklarına gir- Miş! endi ma- yavere Mademki evlenmişti. Artık onu yeniden o günlere sürüklememe [ Üydi. Bir başkasına aid olan ka- dına mektub yazmak, onu bir an casından başka erkeğ. he sebeb olacak vüsi- memek Tâzımdi. Yılların biriktirdiği hâdiseleri y tasfiyeye kâfi gelmişi eki ki hatıra da olsa düşünm leler icı a okuyardu. Bu| ada bitmiş değildi. Delleri yüzıli soa yaptığı nım.[ Yele erimiş, gözle ar u terinde cevrilt M son. gatı Valenızia | oldu. Onun için Macarların Leh- | Mareşal Pilsüdski ile Hitler arı Birer Aç, Oku — Mühim havadis bu mu? Yaver, kumandanın mül semediği ve haddizalında € him bir nokta olan bu alay edişine sükütla karşı Gi, Cemal Paşa ayni kabadayı tav» rını muhafaza e ede ve (r) ları | çatlatarak cakalı bir dille ilâve ettiz — Bu çok meşhur giliz casusu Suriye topra girmiş ha!, Öyle mi?. Hani o güne ada, şu Süriye toprak « rada iken bu topraklara ayak bas- mak cür'etini gösterecek Lavrens değil ya, kim olursa olsun, soluğu tanla M terek hudud için bir acaristan arasında müş - k Macaristan « | dan çekinecek het kalmamış lilerle birlikte müşterek bir hu- duda sahil 1 bundan son- ra Almanyanın önünde bir mâni teşkil edecek değildir. Lehistan dalma Rı manya arasında bitaraf kalmak istediğini söyli L AL manya Pa pakta girmi sa bitaraflıktan çıkmış ve Rusya vaziyet almış olacak. Bu teklif Berlin ile Varşova a- da hararetli münakaşalara | yol açtı. Bu münakaşalı iki taraf arasındaki gerginliği daha olmalı aleyhine Hariciye Nezaretinin Korrespondenz'de redilen her yazı Berlinin t tiği politikayı anlatmak it eş - kib € mehaflin or. Onun & n mesele- e dair yazdığı y miyetle karşılanm Korrespöndenz diyor ki: 984 de sında kararlaştırılmış olan poli- tikanın artık bugün bazı Leh me- bafili tarafından bırakıldığını son zamundaki hidiseler gösteriyor. Lahistanın mes'ul mehafili hiç şüphesiz Lehistanın coğrafi vazi- yetini gözönünden ayı Tardır. Bu vaziyet şimdiye kadar Yazan: Nusret Safa COŞKUN diyordu. Mabadi ydı. Bu akşam her görüşünde ürper- diği defterile başbaşa kalmak, bu sefer kendisini- kavuran ıztırab a- teşini büsbütün — alevlendirmek, bazan acı, bazan mes'ud, sonra da çok karanlık geçen günl mek istemişti. İstanbula gündenberi defterinden bir düş- | man gibi nın bir gözü Bazan bir şeyi aramak * zaman, eline değer deği e fırlat riyor, sanki kendisini tekrar o kâ- buslu günlere defterin sırtında si- | hirli hir halı üzerinde dönüvere- Rahmi YAĞIZ Yazan ertesi günü darağacında alır... De- vam eti Yaver yeni bir zarfı aç! kudu, İ | gambotu Mar - giliz tahtelbahirini ile mürettebatı - ni esir etmiş, donanma kuman - danlığından nezarete bildirden raporun sureti pi Cemal Paşa homurdandı: — Hele şükür Soşun bir iş gör- müş demek, onu da geç, başka?. Yaver üçüncü bir zarf a — Başkumandan vekili ve Har- biye Nazırı ır Paşa hazre | rinin birinci ferikliğe terfiini bi diren bir tezkere... (Devamı var) Lehlilere hep Almanya ile iyi kım'şıı olmak lâzım geldiğini yös- terdi. Bu yazıda nasıl bir tehdid ma- yyor. Diğer ta- rşova mehafilinin fikir- lerine tercüman olan yarı resmi 1 Viçzor gazetesi ise Alman Hariciye mezaretinin — vasıtasına cevab verirken diyor ki: Lehis - tan şimdiye kadar Almanyanın görmüyor de- #ildir. Avrupada müvazeneyi boz- mak için Almanya faaliyete ge « çince Lehistan da dahüt ve hâ - rici kuvvetini göstermekten geri kalmamıştır, Lehistan bundan son- ra da ittifaklarına ve ade miteca- vüz misaklarına sadık kalmak is- ter. Hiçbir zümre ile beraber tü- rüklenmek arzusunda değildir. Wa- kat lâzım oldukça harekete ge cektir, Yalnız başkalarını tehrik i de istemiyo: bunlar maksada | tika —manevrası | ır, yoksa hakikaten Berlin ta- farşova üzerinde mü « azyik ve tehdid m: ya. pilmak isteniyor?. ından İnsan Kasabı (8 inci sayfadan 2evam) — | müsaid olanlardan tahsilini em - | rettiği için bu âkıbete uğramış - tır, Suçluların — iki ümidleri var: Temyizin nakzı ve Cumhur relsi- nin idam cezasını küreğe tahvil etmesi.. ni tutuşuyor, gözünün önünde bir| takım hayaller ve hâdiseler bir - | birini koğalıyordu. Bu defa, elt değmeden, gözü i- lişmeden defteri karıştırmağı arzu etti. Evde yalnızdı. Hizmi başka kimse yoktu. Kardeşi, ko- casile tek mış, r İstanbuldan uzaklaş- giderken annesini de beraber| götürmüştü. Babası da bir iş pe- şinde seyahatteydi. | İşte, defterin bittiği — yerden, sonraki hâdiseli kafa tasına not edilmiş kısmı burada başlı yor. Janet Parise dönmüştü. ı ırlıyordu ki, M me kararını veri Janete bunu bi ile evlen-| ği akşam, daha neden o, has- talanmış, kendisini endişeye dü- | şüren buhranlı birkaç gün geçir- | ti, Bu birkaç gün sonunda ya-| taktan bitab kalkan Janet, e«kt 1 | birdenbire dalıyordu çiden | seti Başı ağrıdan çatlıyacak gibi ağrılarını dindirir Bütün ağrı, sızı ve Nezle, Grip ve Romatizmaya karşı çok —müestirdir. Yugoslavya Birliği Meselesi (4 üncü sayfadan devam) ların bu erellerini yerine getir - mek İâzim olduğunu da kâr edemez. Bu zünden Yugoslav, yasası bozulmuştu. yanın ihraç ettiği zah kimse | yük müşterileri Almanya ile İtal- | yadır. Bu Alman gazetesi sözüne niha- n indiri- asını tav- ğunu, onun için bi lerek Almanyaya s: siye etmektedir. İtalya Başvekilinin geçen gün söylediği nutukta Adriyatik denizi| dolayısile geçen sözler Yugoslav mehafilinde iyi — karşılanmıştır. Bundan çıkan mana İtalyanın Hır- A, bü-, İt bir işi o- Vat mese karışmıyacı nu Yugoslavyanın dı larak telâkki ettiği e Yıllar Geçince.. (5 inci sayfadan devam) kollarını açarak; — Kiızım Doris sen burada mi- ladığını görünce şaşırmıştır. Fakat çok geçmeden o da bu aksaçlı kadının nnesi olduğunu anlamış - Annesi © zaman herşeyi söye — Ben babandan ayrıldım. S tim, O zamandanberi on sene geçli. Başka bir kocaya vardım. İki çocuğum oldu. Onlar da büyüdü. Seni senelerdenberi im, bulamadım. Ben çok zen- gin bir kadınım, Ana ile kız bu suretle birbir - lerini bulmuşlar, sonra ayrılmiş- lar, o zamandanberi de on beş ay geçmiştir. Yaşlı kadın İngiltereyp gel - geçenlerde vefat etmiştir. Ka- dının vasiyetnamesi açılınca Ame- rikadaki kızına 600,000 İngiliz. li- iraktığı anlaşılmıştır. | şünceli ve mağmumdu. Çok az konuştyor, konuşürken Sermed on- ikliğe hiçbir. mana | . Zaten mana vermek, öğrenmek için de imkân | Hanımın çe ya girmiş, muh-| bir saadette bu dolab içinde| kaybolup gitmişti. Hemen o gece Janetle yola çik- mışlardı. Janetin bu âni hareketel hiç aklı ermemişti. Fakat ilk defa| memnüniyet izhar etmiş, neş'eli ve sevinçli göürnmüştü. ternel Lâkin bu da uzun sürmemişti. | Zira Sermed İstanbula iner inmez| od kapanmış n vi bir ha-| t yaşamağa başlamıştı. Otur - duğu yerden bazı mali davaları, arkadaşları vasıtasile ve beraber üzerine alarak, bu kabil işlerin dışarı çıkmadan yapılacak taraf- na (3 inci sayfadan para etmez bu işin kıy mek lâzım. San'at gündengüne ö- lüyor. sam) metini bil- için ölüyor? — Kıymetli mevaddı iptidaiye getiremiyor lâ fildişi, keh- ibar ve saire gibi. Getirsek de mahrecimiz yok. Hiç bir ere gönderemiyoruz. all, ız mevaddı ipti « daiye n Bu sözüme Nuri verdi: usta cevab ibar, som, Nükka, zer - fil amber, ödağacı. sandal, yılan ağacı, gül (Rodosta gerdan, — Belli başlı tesbihçi ustaları | kimlerdir? | 10 ilâ 25 sene evveline kadar | gu isimleri z! Beşiktaşlı Rifat ust apaşalı — Salih — usta, Sul - tanhamamlı — Ali bey (benli Ali) | Mevlevihanekapılı Mahmud usta, Topkapılı Sadık usta, Erzurumlu | Mehmed usta... Bu Mehmed us»- tanın siyah kehribar üzerinc altı işlemeli bir te: İngiltere mü- zesindedir. Bu saydığım ustaların da $ lira- | sun yalnız san — Yerinize kalfa musunuz? ; 1—soN İ-nıı.o;ı —T NİSAN 1999 Yavaş Yavaş Göçüp İGRiPiN Giden Sanatlar nasıl olsa böyle sü ceğiz bari onlar açlığa olmasın... Diğer bir usta sözüne şöyle de- vam etti: | — Benim kendi oğlum olduk- ça yetişmiştir. Çarşıda koltuk - çuluk yaptırıyorum. Çünkü ancak, bu suretle evimizin iaşesini temiy iyoruz. — Biz öldük mü bu 'at da ölüb San'atkâr duvarda asılı takdir- nameleri işaret ederek: üklenip gide - mahküm dan dolayı çok memnun ve müte-| şekkirim doğrusu. Bunlardan birl 1936 yılında ya- | pilan el işleri ve küçük san'atlar sergisinde İktısad Vek fından verilen bir takdirname idi, diğeri de ebedi Şef Atatürkün ken- azılarile yazdıkları bir tak- dir ve tebrik cümlesi idi. San'atkâr ilâve etti: famızın ölüb gitmesi çıkıldı. Bugün ne biliyoruz ne de kendimiz dağı | rüst geçinebiliyoruz. Ha rupanın gıpta ile takdir ettiği bu özbeöz Türk himayeye Jüyıktır. Bi dirla beraber üzül- memek ve onlara hak vermemek eli edi. Ben di ediyörum. Bu Türk san'atı yık ve muhtacdır. 'ati ehemmiyetle | Ikl san'at n ge tekrar | size | izleri taşımıyarak şu haberi ver- DİŞİ KAD!'N (4 üncü sayfadan devam) tim. Bakiye hanımefendi, masa- mün başında mütemadiyen kaybe- den ve kaybettiği için de renkten renge giren © delikanhıya istih « famla, istihza İle baktı. Sonra, ba- na döndü — Bu çocuk budala, dedi. Birden şaşaladım. Lâkayd bir gülümseme fikrini tekrar etti: — Sahih söylüyorum.. İnanınız ki bu, böyledir. Ve — hükmümde kat'i, yorum.. Bakınız n bir macerasını anlata - akat, sizden bilhassa rica n. Bu macera aramızda gizli sır olarak ka riyorsunuz değil mi Başımı salladım: y hay anıln yım. ederli efendi. anlattı: | anlı şimdi yirmi beş ır. Herkesin yaşını siz ba- - (Kendi ş Evvelki İ iki sene olu- Onu Büyükadada, Yürükali plâjında görmüştüm. Bir| sabahtı. Pazar değildi. Plâj tenha ve güzeldi. Bu delikanlı da deniz- de idi. Sağlam, mütenasib vücudü, kuvvetli adaleleri, uzun boyu var. Yüzünün hatları da fena değildir. Ne yalan söyliyeyim. hoşuma gitti.| Bu çocukla konuşmalıyım, diye | karar verdim. Denizde konuşmak için fırsat ve vesile bulmak, bilir. siniz, kolay ve basit şeydir. Uzat miyalım birkaç dakika sonra, o, anmıda idi. Öğleye doğru, deniz-| ha sorun yor. geçirmek yolunu tutmuştu. Dos - yalar arasında sabahtan kadar çalışıyordu. Janct, onun yeni ıztırablar içe- risinde bunaldığını, fakat ken » disini aramadığını açıkça görü - yordu. Bu sırada beklenilmiyen bir hâ- dise olmuştu: Bir gün Fransız şe- farethanesinden Janeti aramışlar, akşama bu davete hiçbir mana veremiyeni Janet sefarethaneden yüz avdetinde le hiçbir mübalâğalı sevinç. mişti: — Parisde ölen amcamın bütün ben vâris olmuşum. Bü- çağırmışlar!. Janete, çoktan unutulan amca- nin biraktığı servet yarım milyon! frank kadar tutuyordu. 4 vallı | terbiyeli bir çocuktu. O kadar.. lıkta yü-| Dile di uz, Bü üyüş. gezinti ve konuşma n fazla sürdü. Nizam ka-| aklaşırken — ayrıldık.. Ertesi gün gece için, Lünoparkta gözleştik. Ve buluştuk.. Üç dört gün beraberdik. Bir gün ondan bir mektub aldım. Ne yazsa beğen: siniz?. Hayretten donakaldım.. A- sabiyetten mektubu yırtıp akmiş- tım. Hu ak şöyle diyordu: «Sizden ayrılmak mecburiye « tindeyim.. Çünkü kallrim bir aşk | ateşile Beni — affediniz. | Genç bir kızı seviyorum.. Sizinle, | ona ihanet etmeği vicdanım kabul | etmedi, den beraberce çıktık. Ç 1 geliyo a yanıyor. nberi kararsız « Günlerd z lık ve mücadele içinde idim.. Alla- ha ısmarladık.. 16 yaşındaki ma- sum sevgilime ihanet edemem.e Mektub aşağı y budala deli terbiyesizliği Çocuk, tuhaf nuşan karı budur. Bu nlıinin kur i görüyor musnuz? , abdal. Wektubunda ir gurür ve yakarıdan ko- bir eda var. Hödise nedir, biliyor musunuz?. 1 buda- la, beni, sevgil azaran çok yaşlı buldu.. Adeta, bunu mektu - bunda ima etmeğe kalkışacak ka- dar küstahlık ediyor, Zavallı ço- | cuk.. Kadın nedir?. Bilmiyor?, Ka-| dın kime derler?. Bilmiyor Şimdi | de kalkmış, aşk yoktur, diyor.. Ka- dini tanımıyan, / kadını bilmiyen | aşkı bilir mi?. Soruyorum size.. Kuzüm, rica ederim, cevab ve - rin. Aradan on beş gün geçmişti. Bir. akşam küçük tura çıkmıştım.. Za- delikanlının, 16 yaşındaki sevgilisi ile omuz omuza, başbaşa | çamlarda dolaştıklarını görmüş - tüm. Delikanlı beni tanır tanımaz şaşırdı.. Ben, ona değil yanındaki, çok sevdiği genç kıza baktım. Aşk, yaptığı genç kıza.. Güldüm. De- Hkanlıya güldüm. — Kızcağız iyi, RESAD FEYZİ Devredilecek İhtira Beratı Madenlerin — Mordanlanması» hakkındaki ihtira için alınmış o « Jan 21 mart 1935 tarih ve 1998 nu- maralı ihtira beratının Ihtiva et- | tiği hukuk bu kerre başkasına de- vir veyahud ihtiram mevkll flile konması için icara dahi verilebile. ceği teklif edilmekte olmakla bu hususta fazla malümat edinmek is-| tiyenlerin Galatada Aslan han 5 | Vücudunuzda ağrı, kergınlık. ürperme hisseder etmez hemen bir kaşe S GRiPiN alınız, rahatsızlığınız sancı, sızı hemen soğuk algınlı maya karşı en tesirli ve hiç zararsız. ilâçtır. Rağbet gören her şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRİPİN bir marka verilirse Aldanmayı: yerine başka şiddetle Hokkabazların Sırları (5 inci sayfadan devam) ladım, yanlarına yaklaştım, ve: — Affedersi , matmazeller, Dedim. Maksadımı anlattım, bul ettiler, beraber çalışmağa ra- z oldular. Bu numara büyük bir rağbet gördü. Tiyatroyu dolduran halk meraktan çatlıyordu. Halbuki buns da bir fevkalâdelik yoktu: Kız- lardan biri, seyirciler arasında do- laşıyor, sonra sahneye çıkıyor, öre tadaki sandalyanın üzerin tüme beyaz bir , yerdeki düğmeye basınca sandalya ile beraber kızda sahnenin altına iniyor, ka boluyor Galeride, seyir: turan hemşiresi veriyordu: — Buradayım, Mösyi Herkeste bir hayre kızın nasıl olup da gale ğine bir türlü akıl erdiremiyor - lardı. Fakat, bir gece foyam meyda. arayı tekrar e- eye bastım. Ör- . San » yor, kız da ü- zerinde oturuyor. Bunun far - kında olmuyan öteki kız da gale- riden: — Buradayım, Mösyöl. Diye bağırınca halk gülmiye | başladı. Hileyi anlamışlardı.. Sihirli İbrik «Seyircilerin hoşuna giden nu maralarımdan biri de (Sihirli ib rik) dir. Bu, emzikli bir teneki ibrikti. Bununla, seyircilere is tedikleri içkileri veriyordum. İç yorlar, memnun oluyorlardı. İbrik beş kısma ayrılnı risinde şarab, viski, konyak git beş türlü içki vardı. gizli bir düğmeye bası diğim içkiyi kadehe dolduruyor dum.e Süt makinası demek sütten kremayı a ran demektir. VİKİNG markalı Makine kremayı yüzde yi kalkıyor, cevab bul edilmişti: Güalata Per; Sakibi ve neşriyatı idare eder Baş muharriri inci kat 1 - 3 numaralara müracaat| EFKEM İZZET BENİCE