“ ni hâdiselere yol açacak bir sev- Tefrika Numarası : 69 Davust İkinci Akşam Meleği Çok Daha Fevkalâde Buldu İpek Pijamaların İçinde İmrenilecek Bir Jestle Kabaran Göğsü, Hakikaten Bir Cennet Firarisine Benziyordu Davust akşam üzeri Dikranın bulduğu han katını gezmeğe git- mişti. Bu, perşembe Dazarında bir yağcı dükkânının üst katı idi. Sahibi Karamanlı Hıralâmbo is - minde bir Rumdu. Paragöz yağcı yüksek bir fiatla ayda 140 lira üc- retle bu kısmı Davust'a kiralama- ğa razı olmuştu. Dolikanlı bu parayı hiç istik- sar etmedi, konturatın ertesi gü- nu derhal yapılmasını, 6 aylık ki- rayı peşin vereceğini anlattıktan sonra yağcıya sordu: — Size güvenebilir miyim? Karaman'lı hayret etti: — Ne gibi? — Bir gır ifşa etmek istiyorum! — Nasil sır bu? Delkanlı câli bir şüpheli ba - kışla etrafını gözden geçirdi, son- ra gizli birşey fısıldıyormuş gibi Usta Haralambo'ya anlattı: — Biz burada kaçakçılık yapa- z — Kaçakçılık mı? Ne kaçakçı- 1 — Yok canım o kadar korkma- na lüzum yok... Tehlikeli birşey değil, amma biraz gizli bir iş... — Tütün mü kıyacaksınız?! , — Hayır, tütün kıymıyacağız... Petrol aliıp benzin - çıkaracağız! Burası zaten yağcı dükkân: değil mi?... Üzerinde bir - tasfiyehane bulunması pek tabiü görülür. Ben- zin çok para ediyor.”“Biz kendi â- | damlarımızla bürada kuracağımız makimeleri işleterek petrolden | benzin istihsal edeceğiz. Sonra yi- ne kendi adamlarımızın - ellerile piyasaya süreceğiz. Karaman'lı işin bu tarafına e- | hemmiyet vermediğini gösutrir bir omuz silkşle bunun kendisini alâkadar etmodiğini tebarüz etti. rerek söylendi: — Ne çıkarırsanız çıkarın. Kon- turat üzerinize değil mi? Basılır- sanız benim haberim yok der, 1- | şin içinden çıkarım. | Davust'un keyfi yerine gelmişti. Haralambo'ya bir miktar pey ver- di, Dindan'ı aldı; oradan uzak - laştılar. Mühendis Kâğıdhanedeki mı zeme parkından yeni istasyona lâ- zım olan malzemeyi ertesi günü buraya taşımak üzere Davust'tan ayrıldı. Delikanlı da Ayaspaşa - mnın, kendi evinin yolunu tuttu. Bir müddet evvel Büyükderede basılan telsiz istasyonunun yeni - sini tesis etmek imkün ve firse - tını böye kolayca halleden genç casusun şimdi kafasını yoran bir mesele kalmıştı. Bir akşam evvel yolda bulduğu, evine getirdiği genç kadını düşünüyor, onun anlattığı hikâyede tasni oluşundan şüphe etüiği tarafları tekrar tekrar dü- şün gsinde didikliyor, kendisine sorduğu suallerin hangi maksadla| F giye doğru baş döndürücü bir hızla koşuyorlardı. Davust ikinci akşam Melek'i çok daha fevkalâde buldu. İpek pijamaların içinde imrenilecek bir jestle kabaran göğsü, incecik beli, mevzun baldırlarile Melek hakt- katen bir cennet firarisine, ilâhf otoritedeğ kaçıp da arza düşmüş bir melek görünüşüne sahib ke - silmişti. Delikanlı kapıdan girer girmez mütebessim bir yüzle söylendi: — Maşallah erken gelmişsiniz! — Tabil değil mi ya.. Şimdilik Iâtfunuzla yuvam diye benimse- “iğim bu evden başka sığınacak bir dâmaltı yok ki... — Mersi Melek! Ve. iki genç, körpe ve hariku- lâde güzel insandan mürekkeb bu çift şakrak bir neş'e havası için- de yemeklerini yediler. Sonra (4 üncü sayfadan devam) muşmaların, temasların neticesi ne olursa olsun Lehli'lerde daha ilk günde kendini gösteren — bir karar vardır. Eğer Almanya tarafından Le - histan üzerine de bir hareket ya- pılmak istenirse Lehli'ler olanca kuvyetlerile mukavemete hazır - dırlar, Şu günlerde Rusya ile İngilte- re'nin münasebatı daha - sıkı bir hale gelmiştir. Rusyanın hava kuvvetlerinden bahseden kumandan Demisof ta - | ratından Moskova'da söylenen söz-| leri oradaki İngiliz tüccarları Lond. ra'ya bildirmekte gecikmemişler- | dir. Verilen malümata göre Rus ku- mandanı Rus hava kuvvetlerinin dünyada en mükemmeli olduğunu söyledikten sonra şunları da ilâve etmiş: us tayyareleri pek yüksek- lere kadar çıkar, Daha çabuk u- çar ve daha uzaklara gider. Eğer Tâzam olursa Rus tayyareleri harb açacak olanların üzerine İnecek - tir, İngilizlerin harici politikasında mühim bir değişiklik olacaktır. Almanya'nın takib ettiği yol yal- Dünya Dönmüyor mu: Yani İddia Yanlış.. (5 tnci sayfadan devam) çekip götürseydi, hava molekül - yapıldığını kestirmeğe çalışıyor- dü. Melek'in tahrirli iri siyah göz- leri Davusl'un içini gıcıklamakta gecikmemişti. Tuttuğu yolda, seç- tiği meslekte ilerlemekten başka n delikanlı ken- ylendi — Göreyim seni Davust, hele gönlünü yokla... - Rakalım orada aşka verilccek yer bulebilecek mi- sin?. * İçin tuhalı Melek olsun, Davust olsun her biri diğerini kendi e- mellerine alet etmek, teshir kuv- 'olü oy- namak süretile buna muvaffak olmak, sevdaya kapilmadan sev- gili görünmek kararile hateket - derken içli, büyük ve. ileride ye- lerinin yağmur gibi, arz üzerine düşmesi lâzım gelirdi. Ay, bizden 360 bin kilemetro uzaktır. Dünya, kendi mihveri etrafında dönme- seydi de dursaydı, arzın sühumeti değişirdi. Hava molekülleri sani- yede 450 metre sür'atle uçarlar. Profesör Salih Murad, dünya- nın kendi mihveri otrafında dön- düğünü isbat için, bana daha bir- çok nazariyelerden, riyazi netice- lerden bahsetti. Fakat, okuyucu - Tarımın, çok ilmi ve ihtisasa ta - nllük eden bu meselelerle alâka- Tarınm fazla olamıyacağını tah - min ettiğim için, buraya yazmı- yorum. İtiraf edeyim ki profesör- öyle hesablar yapıyor ve öyle ne- ticeler çıkarıyordu ki, bunları kav- rayıp not dahi edemedim. Alman Donanması Kayde Bağlanamaz | gibi Almanya'nın deniz kuvvetle- Yazan: Rahmi YAĞIZ başbaşa gece yarısına, saat 24 den sonralara kadar bavadan, sudan, şurdan buradan konuştulr, niha- yet Davust saatine baktı: — Eh Bayan Melek... Yarınki işlerimiz için artık yatmak zama- ni geldi! Dedi, genç kızın elini sıktı, ilâve ettk — Hayırlı geceler dilerim... Melek delikanlının elini bırak- mıyordu. Davust güzel gözlerini baygın bir bakışla genç kadının iri, tahrirli, siyah kadife gözbe- beklerinde dinlendirirken —murıl- dandı: — Haydi, uyu artık Melek! — Sen yatmıyor musun?. — Yatacağım! — Nerede?, — Tabil kendi odamda!. | (Devamı var) nız Avrupa itibarile İngiltere'yi değil, Afrika müstemlekeleri iti barile de alfikadar eden İngiliz do- minyonlarını meşgul ediyor. Bu takdirde Almanya'ya kurşı İngil- in alacağı vaziyette eğer do- minyonlar müessir olacaksa bu herhalde mukavemet göstermek ve artık uysal olmaktan vazgeç » mek şeklinde görünecektir. Alman gazeteleri İngiliz impa - ratorluğuna karşı Berlin'in takib edeceği politikayı da saklamağa lüzum görmüyorlar. Bugünkü Al- manya'nın en ileri gelen bir ga - zetesi Völkişe Beobahter diyor ki: Artık Almanya şimdiye kadar İngiltere'ye karşı takib ettiği po- | litikayı değiştirmelidir. İngiliz imparâtorluğuna karşı Berlin'in politikası değişmesi de- mek müstemleke bahsinin artık tamamile ortaya çıkacağı olduğu rini de arttıracaği demektir. İn - giltere ile Almanya arasında de- niz kuvvetleri için bir anlaşma vardır. Alman gazetölerinde baş- hyan neşriyat öyle gösteriyor ki Artık Almanya kendisini bu an - Taşma ile bağlı saymıyatak istedi- Bi kadar harb gemisi yaptırmakta serbest görecek... Kendisinden ayrılıyordum. Son sual olarak dodim ki: — Bir de Merih'e seyahat et - mek, aya gitmek iddiaları var - dir. Bunların — mabiyeti nedir Bunlar da birer fantezi kabilin - den iddialardır?. Bir gün ayla, Merih'e seyahat etmek mümkün | olacak mıdır?, Kıymetli profesör bir âhza dur- du. Yine gülümsiyerek: — Bu, ayrı bahis, dedi.. Belki, mümkündür. Mümkün olacaktır. Fakat, ne zaman?, Sonra, profesör, aya, Merih'e seyahallerin mahiyetlerini anlattı. Bir gün Merih'e gidebilecek mi- yiz?, Salih Murad'ın bu sualime ver- Çok Hazin Bir Vak'a (3 inci sayfadan devam) daki rovelveri alıp salona geçi - yor. Şaşırıp kalıyor. Şöminenin üs - tündeki resmin önünde bir çocuk diz çökmüş, başını elleri arasına almış ağlıyor. Rober'i görünce ayağa kalkan çocuk yalvarıyor: — Mösyö, mösyö... beni... Affediniz... — Söyle, bakayım serseri, kö- şenin başında bekliye'- sen değil misin?.. Beni öldürmek, paramı çalmak istiyordun, değil mi?.. Ne susuyorsun, cevab versene... Çocuk hıçkırarak ağlıyor, bo - Affediniz » mösyö... Yalnız, hırsizlik... Evet, hırsizlik için bu- | raya girdim. Sizin zengin oldu - kunuzu söylemişlerdi. Ben bir se- filim... Fâkat, buraya girince şö- | Minenin üzerinde annemin... Evet! zavallı annemin resmini gördüm. Bu resim burada ne arıyor, bilmi- yorum. Annemin tath bakışları, gülüşleri karşısında ceesretim kı- rıldı. Ot Atfediniz mösyö... di - yor Ve Rober'in dizlerine kapanı- yor. Ne' yapacağını şaşıran Rober çocuğu bir kanepeye nturtuyor, ve) masasının başına geçerek şu mek-, tubu yazıyor: Sevgili dostum, «Garib bir tesadüf beni oğlu - nuzla karşılaştırdı. Kıymetli bir yadigâr olarak sakladığım resmi- niz sayesinde kendisini büyük bir| hatadan kurtardım, o kadar sev - diğim annesine iade ediyorum... Rober Dalzak salona döndüğü, zaman çocuğun uyuduğunu görü- yor ve üzerine bir örtü örtüyor. Mektubu kapıcı ile gönderdik- dikten bir saat sonra da çocuğun| annesi geliyor. Rober diyor ki: — Eğer şöminenin üzerindeki resim olmasaydı. çocuğunuz bir hırsız olacaktı. Evet, Pizlice apae tımana girmiş. Hırsızlık için... Fa-| kat resminizi görünc> cesaretini kaybetmiş. Ben salona girdiğim zaman kendisini ağlar buldum. Ve âffettim. O zaman genç kadın! — Affet, benl Rober. diyor., Bi- liyorum, sana karşı merhametsiz davrandım, tekrar izdivaç tekli- fini reddettim. Affet beni... Çocu- ğumu bana fade ettin. Babası da olmak istemez misin?.. Ğoicaklarında 4000 Deli Gezinen Şehir (4 üncü sayfadan devam) nasıl hastanelerine — kapatılmaz, deli gömleği giydirilmez. Kendi haline, serbest bırakılır. Bu şehirde, akıllılarla — deliler bir arada yaşarlar, pek de iyi ge- çinirler... Resmini gördüğünüz bu yaşlı kadın çok zengin imiş. Servetini kaybedince çıldırmış. Şimdi her gün kolunda mukavva bir kutu ile, sokakları dolaşıyor, lüzümsuz kâ- Bıdları topluyormuş. ğ Resimdeki adam da, sokaklarda dolaşan delilerden birisi, Bu ada- mın kimseye zararı yok. Sabahtan| akşama kadar dolaşıyor, kendi kendine söyleniyor. Şunun bunun verdiği şeylerle karnını doyuru - yor, geceleri kırlarda veya ahir - larda yatıyor. | 'Tepet Şehir Tiyatrosu ı DRAM KISMI Mi Buakezm 20,30 da KORKUNÇ GECE 5 perde Halk epereti akşam 9 da Zozo Dalmas diği cevabları gelecek — yazımda anlatacağım. Aşk Borsası Büyük oöperet 3 perde HİKÂYE: 'Sakın Bana Derılma! (4 üncü sayfadan devam) Aradan üç dört ay geçmişti. —| Melâhat iki yıldanberi kibar ya-, gıyordu. Kocası Çanakkaleye gi- den bir vapurla batarak denizde boğulmuştu. Melâhati o zamandan- beri istiyenler yok — değildi. O bâlâ kocasının matemini tutuyor- dü. Bir akşam tramvaydan inerken yetmişlik bir ihtiyar masılsa Me- lâhatin ayağına bastı. İhtiyar, is- bu kabalıktan medim.. Sakın bana darilma! — | Melâhatin canı yanmıştı.. Ce - | vab vermeden yürüdü. Eve ge * Tince ihtiyarın sözleri ona muzllim Fazılı hatırlatmıştı. Doktor Nec- | detin evinde rastlacığı bu adam- dah ilkönce ne kaaır hoşlanma- ğint fakat bira kadar şen, temiz yi olduğunu düşün1” - Nefret ettiğim bu tip beni şimdi neden alâkeder ediyor?! diye söylendi. Garib bir tesadüftâ bu. O gün doktor. Necdet karitıle — birlikte Melâhate uğssmuçı Needetin di-| linin altınd. bir şeyler gizliydi. Sabredemedi: — Melâhat Hanım, dedi, bizim muallim Fazıl sık sık bana sizden| bahsediyor. Hatta geçen gün: — İs-| tesem var maz mı? dedi. Haydi | gelin sizi Fazıl ile evlendireltm. Ve arkasından gülmeğe baş - Tadı: — Sakın bana darılma e mi? Melâhat süzgün gözlerini dok- tora çevirmişti. Yarı hicab, yarı hayret ifade eden bir bakışla: — Mademki siz tensib ettiniz! dedi. Peki.. Darılmıyacağım. Ah bu kadınlar!. Ne garib mah- Tüklardır. Ekseriya, ya çok sev- dikleri, yahud da çok nefret et - tikleri erkeklerle evlenirler. 5 İki Sene Mihraceler Yurdunda (5 inci sayfadan devam) burada ağaç altında yaşıyan bir azizle görüştü. Oradan Bengal'e ve Kalküta'ya geçti. Gandi'nin hocası yetmiş yaşında bir şairle görüştü, Oradan Himalaya'daki Camna- | yı ziyaret etti. Daha uzaklara git- ti Dünyanın en tesib prenslikle- rinden olan Napali ziyaret etti. En sonra Bombaya döndü. Va- pura bindi. Avrupaya döndü. O- ©u Hindli gömleği ile ve ayakları çıplak görünce şaşırdılar. Fakat 'Tanza memleketine gelince ken- | di kendine soruyondu: Acabavrüyada mıydım? Pijama Kimin? ($ inci sayfadan devam) ve kadın elbiseleri varmış... Madam — Elbiseler mi?... Bun- lar, üç senedenberi ayrı yaşadı - ğim köcamın elbiseleridir. Reis — Gecenin saat altısında mösyö ile beraber yalmız ne ya - pıyordunuz?.. Madam — Sobanın tamirini ko-| nuşuyorduk. Reis — (Maznuna) san'atınız nedir sizin?... Maznun — Sobaci!.. İyi çekme- yen boruları - müayeneye - gel - miştim. Reis — İyi amma, polisler sizi ipekli bir pijema ile görmüşler... | Maznun — Bu pijama benim | geğildi. Madam — Hayır! Onun değil. kocamın pijaması... Rois — Soba tamiri pahasına... aşkdaşlık yapıyordunuz değil mi?.| Bu söz üzerine kadın ve erkek birbirlerine bakışırlar, cevab ver- mezler. Zevcin vekili cezaya çarpılma- larını ister. Jüri heyeti kısa bir müzakereden sonra erkekle kadı nt üçer ay hapse mahkâm eder: * ba j | tira onun ne | ekti bir adam| konulmuştur. Şartrğmesi Levazım | Askerlik İşleri | Eminönü Yb. As, Ş. sinden: 1 — İstanbulda bulunan yabancı mükelleflerden aşağıda doğum ve | sınıfları gösterden yoklama ka- çakları sevkedileceklerinden top- lanma günü olan 29 mart 999 gü- | nüne kadar nüfus — cüzdanlarile | çubeye geleceklerdir. Bedel vere- | ceklerin bedelleri 29 mart 939 ak- şamına kadar kabul edileçektir, 1 — 316 ; 332 dahil piyade sınıf 2 — 316 ; 33 dahil mubabere » 38 — 316 : 33 Nakliye 33 Mizika , 2 — Teşrin 938 celbinde bedel vermiş olanlarla daha evvelki | celblerde bedel verdikleri halde | kanımt sebebler dolayısile sevke- | dilmemiş olanların da 30 mart 939 günü şubeye gelmeleri aksi tak - dirde haklarnıda kanunun gös « terdiği ceza hükümlerinin tatbik olunacağı ilân olunur. . Beyoğlu yerli askerlik şubesin- den: 333 ve 334 doğumlulardan nakdi bodel veren ve verecek olanların bu celbde askere sevkedilmiye - cekleri dünkü gazetelerle ilân e- dilmişti. Bunlar da bu celbde as- kere — sevkolunacaklarından — 30 mart 939 sabahı şubede bulunma- ları yeniden ilân olunur. * Kadıköy yerli ve yabancı asker- lik şubesinden! 1 — 838 teşrin celbinde bedel | veren erlerle 939 nisan celbinde | bedel verecek erler talim için 1 || nisan 939 da kıt'ada bulunmak ü- | zere 30 mart 939 da sevkedile - cektir. ? — Kadıköy yerli ve yabancı şubesinde kayıtlı bedel erjarinin | mezkür gün saat 9 da şubeye gel- | meleri Nân olunur. 3 — 333 doğumlu erler sevke - dilmiyecektir. . | Bakırköy askerlik şubesinden: 1 — 816 - 333 (dahil) doğumlu- lardan henüz askerliğini yapma- muış olan piyade, topçu. istihkâm, muhabere, nakliye ve mizika 5- mıflarına mensub islâm eratla 334| doğumlulardan yalnız topçu erat derhal askere — sevkecileceklerin- den 30 mart 939 günü sabahı ssat | 9 da şubede bulunmoları, 2 — Bu erattan nakdi bedel vere| mek istiyenlerin bedelişri 29 mart| 939 akşamına kadar kabul edile- | cektir. 3 — Evvelki celplerde bedel ver-i miş olan erat dahi 30 mart 939 da sevkedileceklerinden bunların da ayni gün ve saatte şubede bulun- maları ilân olunur. .. iye tümen askerlik daire-| sinden: 1 — Evvelki celplerde olduğu Bibi 939 nisan celbinde de 316 : 329) doğurnlulardan bakiye kalanlarla,| 330, 331, 332, 333 doğumluların pi-| yade, topçu, nakliye, istihkâm mu-| habere, mızıka sinıfina — mensub ve askerliğini yapmamış olanları| kâmilen ve 384 doğumluların yal- nız topçuları silâh altına çağırı - lacaktır. 2 — Şubelerde toplanma günü 30 mart 939 günüdür. Bedeli nak-| dt 29 mart 939 akçamına kadar ahınacaktır. Alâkadarların şube - lerine müracaatları ilân olunur. 'Taksiım nüfus memurluğundar Taksim Hamalbaşı Korneşli 80-| kak 23 No, da oturan Üsküdar Kuzguncük Çiçekçi sakak 3 No da kayıtlı Baruh Boveti İstanbul | müftülüğünün 29/12/938 tarih ml sayılı vesikasile ihtida ederek is- | mi Muzaffer tesmiye edildiği ilân olunur, el İlânları Senelik muhammen kirası 48 lira olan Mercanda Yavaşça Şahin | mahallesinde Uzunçarşı sokağında 41 numaralı dükkân teslim tarihin- den itibaren bir sene müddetle kiraya verilmek üzere açık arttırmaya Müdürlüğünde görüebilir. İstek- Wer 3 Pra 60 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 1i/ 4/339 Salı günü saat 14,30 da Dalmi Encümende bulunmalıdırlar. (1966) aa <o —— ——— dayanıklı ve elverişli olan ye- gâne süt makımesidir. Satış yeri: M.CAMCAN Galata. Mahmudiye Cad. No. 61 Telgraf Camcan - İstanbul İf HALKEVLERİNDE Eminönü Halkevinden: ğ 1 — Cağaloğlundaki salonumuz. da 28/3/939 akşamı sant (20.30) da muharrirlerimizden Bay Peyami Safa tarafından (Türk İnkılâbı) mevzulu bir konferans verilecek. tir. 2 — 29/3/939 çarşamba günü ak- Şamı saat (2030) da Doçent Dr. Bay Orhan Alisbah tarafından da (İlim ve terbiye) mevzulu bir kan- ferans verilecektir. ü Her iki konferans için davetiye yoktur. Arzu edenler gelebilir. Dr. HORHORONİ | Hastalarını akşama kadar Sir- keci Viyana Oteli yanındaki muayenehanesinde tedavi eder, Telefon: 24131 YENİ BİR TEN GÜZELLİĞİNE doğru atılacak