Tefrika Numarası : 47 Tahtelbahir Suyun İçinde Sağa Ve Sola Dönüyordu * 10 dakika kadar süren bu ateş 15 yaralı verdirdikten sonra daha &eri sahillerdeki Boğaz topçuları- Tn müdehalesile nihayet buldu.(| Karadan atılan mermilerin teh- Gidi karşısında Arkadiya tahtel - i suya daldı gözden kayboldu. Bu tahtelbahir Amiral Kolçağın! denizaltı harekâtına başlamak ü- Zere Boğaz istikametinde sevk ve tahrik ettiği tahtelbahir filotillâ- fiha mensub 280 tonluk bir top ve' İki ağır makinelitüfekle müceh - hez en iyi Rus tahtelbahirlerinden| biriydi. Binbaşı Tegidof'un, ku - HİKÂYE: ALDANMAK (4 üncü sahifeden devam) — İşte geldi galiba, Semiha- Siğım.. dedi. Odadan çıktı. Dışa- Tıda konuşmalar, ayak sesleri o- İüyordu. Birkaç dakika sonra salona uzun boylu, genç bir kadın girdi. Ce- Til Nihadın âdeta gözleri kama- Hyordu. Gülerek delikanlının ya- Tuna geldi. Elini uzattı. Cemil Ni- Tad uzanan eli büyük bir heye - I tanla öptü, Semiha harımefendi, yeni fran- BIZCA tepeden tırnağa kadar bir defa süzdü. Sonra kar- e Dlat:.: koltuğa oturdu. t Nihad, genç kadının söze - | başlamasını bekliyordu. Nihayet Semiha Hanım sonradan zengin Ulmış insanlara mahsus bir şuma- Yıklık ve hoppalıkla söze başladı: | — Vallahi beyefendi çok garib Lir tesadüf oldu. Bugün rasgel- SYiğlm bir ahbab, bize iyi bir mu- Sllim tavsiye etti. Söz vermiş bu- İandum, Sizden istifade etmek çok İfterdim. Pakat, maalesef.. Mas- Yuafih ileride imkân bulacağımızı ÜMüd ediyorum.. Rahatsız oldunuz. Cemil Nihad, beyninden vürül- Müşa döndü. Ne söyliyeceğini şa- Bi'dı, Yutkundu. Sonra, birden a- Yağa kalktı: — Affedersiniz, — hanımefendi, KS rahatsız ettim, dedi. Teveccü- “Önüze teşekkür ederim. Müsaa - Üenizi rica edeceğim. Semiha Hanım da ayağa kâlk- Tüştı. Salondan çıktılar. Cemil Nihad, apartımandan ay- Tilirken, hem işin olmadığına, hem e Semihayı bir daha göremiye- “tğine üzülüyordu. Ceaddeye çıkmıştı. Dalgın dalgrrt ı’j"nıunu istasyonuna doğru yü- Karşıdan birden, esk! Tüyordu. Tekteb arkadaşlarından Mümtaz | IA'”'llıin geldiğini gördü. İki ar- ı':'hu sarmaş dolaş oldular. Sene- * vardı ki birbirlerini görmü - Yörlerdi. Cemil Nihad, bankadaa Siktiğini, boğta olduğunu anlattı. Ş î*ş dakika evvel fransızca dersi '©Tmek üzere müracaat ettiği bir Sileden de menfi cevab aldığını Söyledi. Mümtaz Avni gülerek Sordu: Tt S Bvet.., n n Ythu ben de oraya gidiyo - Ş ““f“— Vah Cemilciğim.. Demek ki M. apartımanı, beşinci kat Bi lüyoruz. Evine daha rahat ınlp çıkınak için böyle bir fran- "g A dersi meselesi İcad ettik.. , cesina karsı da vaziyeti kurtar- &:: İçin gazeteye Tlün — verdik.. h—ım 'Oraya gidiyorum. İlk derse vaş Yacağım. — Vah, Cemilciğim Dlar, ÂYOL, ben o derse angaje Aylar var, — REŞAD FEYZİ Kayalıktan Açılınca Preskop Başında Duran Kumandan Harekete Geçmişti mandasındaki bu gemi filotillâ ile| Boğaza kadar gelmiş, mayinlerin ölüm tehdidi, Boğaz topçularının faal tarassudları karşısına geçişe cesaret edemiyen filotillâ döner- ken Arkadaya'nın — türbinlerinde zuhur eden bir ârıza Tegidof'un devamlı mesaisi ile ve güçlükle izale edilmişti. O zamana kadar Varna istika- metinde Boğazdan hayli açılan fi- kotillâyı kaybeden Arkadaya ken- di başına harekete başlamadan ev-| wel İrva adasının kayaları arasın- da, hali sahilde havasını tazele - mek, efradın açık havada istira- hat etmelerini temin maksadile Tegidof tarafından suyun üzerine çıkarılmıştı. Bir iki saat dinlenen mürettebat yeniden harekete ge- çecekleri zaman balığa çıkan Şileli balıkçı Halidle arkadaşı İsmailin gözüne çarpmış, balıkçılar deh - şete kapılmışlar — balıktan - filân vaz geçmişler, koşa koşa hâdiseyi bölüğe haber vermişlerdi. Kuman-| dan tegidof tehlikenin farkında bile değil, kayaların arasında de- nizin sakin ve emsalsiz manza - rasını seyrediyor, ikincisi Aleksi Aleksiyef ile şakalaşarak konuşu- yordu. Kasare kapağında rasıd vardiya-| Bi tutan Nikolayeviç — memleket hasreti ve sonu meçhul bir deni « Yazan: Rahmi YAĞIZ —| nun üçüncü bölüğü tam bomba - larını savuracakları zaman Davud| çavuş tüfeğini — ateşlemiş, çıkan kurşun Nikolayeviçin kulağında ıslık çalınca rastd kendine gelmiş. başını kaldırıp bakınca dehşetle irlleşen gözlerine inanamamıştı. Tepesinde kendilerini sinek gibi avlıyacak, hâkim vazıyette duran| bir bölük Türk askerleri — vardı. Nikolayeviç deli gibi kendini ka- paktan aşağı attı, makine korido- rundan rüzgâr gibi geçti, süvari - nin bulunduğu kamı ündi vazı çıktığı kadar haykır — Felâket... Felâket kuman - dan., Türkler.. Türk askerleri üs- | tümüzdeki kayalığa tırmanmışlar.| Süvari soğuk kanlılıkla emir ver- di: — Donkiler İşlesin dalacağız! Nikolayeviçin heyecanla savur- duğu nağra üzerine emir almadan alarım yapan mürettebat süvari- hin emrini yerine getirdiler. Don- kiler Befinedekilerin - kalblerine tempo tutan muntazam veseri ta- kırdılarla işledi, Arkadya bir an- da bulunduğu noktada suya dal- d sür'atle kayalığı dolaştı, İrva- mın İlerisine doğru yürüdü. Kayalıktan birkaç metro açılın- €a pereskop başında duran kuman-| dan Tegidof ağır ağır pereskopu suyun üstüne yükseltti. Etrafı, bi- vaz evvel kendilerine ateş eden “üstündeki bölüğü (Devamı var) Kadının Kocası Boşboğazlık Etmiş! (5 inci sahifeden derum) Çay hazırlamak bahanesile içe- riye kirap çıkan hazmetçi kız her şeyi duymuş ve onun şehadetile iş mahkemeye düşmüştür. İşte kü- çük hemşiro kendisine böyle ha - karet eden ablasını dava ederek 750 İngiliz Uirası istemiştir. Bu ha-| karete uğrıyan kadın çak hasla ol- müş, sinir hekimleri tarafından tedavi edilerek kendisine uzun bir deniz seyahati yapması tavsiye - lunmuştur. Kadın tedavi için çok para sarfetmiştir. Onun için bu 780 lira kendisine bir tazminat ö- lacaktır. Avukat bu süretle anlatacağını anlattıktan sonra asıl vak'aya gei- miştir. Dendiği gibi Şand ismin: deki adam baldızi olan kızı no vakit iğfal etmiştir? Bunun senesi anlaşılmak lâzım geliyordu. Bu- rada münakaşalar olmuş, her iki Kadının yaşları mevzuu bahsci - muş, fakat mahkemece aranan ci- het-Misis Denin ihtiyar ablası ta- rafından bu hakarete uğrayıp uğ: ramadığı olduğu için o cihet aran- mıştır. Bu sözlerin söylendiği an- laşılıyordu. Ahali tarafından intihab odile- rek vicdan kanaatlerine göre mı danda bir cürüm olup olmadı üylemek mevkiinde bulunan ve işlerinde kadınlar da bulunan jüri heyetinin bu husustaki kanaati ne olduğunu anlamak lâzım geld'gin. söyliyen hâkim demiştir ki: — Keşke böyle birşey meydana çıkmasaydı!, Maznun mevklin - deki lhliyyır abla kendini müda - faa ederken demiştir ki: — Ben son derece müteessir ol- müştum. Ben henişireme itimad etmiştim. Bundan sonra artık iti- madım kalmamıştı. Fakat ben ona ölei sakak kadınından fena olduğunu söylemedim. Çünkü böyle oiz kadınla bir erkeğin metresi olmuş bir kadın arasında fark vardır. Her iki taraf dinlendikten soura hâkim demiştir ki: — Şu dünyada birçok insanlar vardır ki söz söylemek için ne ya- pacaklarını bilemezler, İşte bö kleri söz söylemeğe — başlayını söylenmesi Vâzım olmuyan şeyleri Ge söylerler, Senelerdenberi bu vak'ada alâ- kodar olan kadın ile örkek içle - rindeki sırrı muhafaza etmişler. Bu bir günahtı. Yahud du bir deli- lik idi. Fakat bizce malüm olmu- yarak olmuş, geçmiş bir vak'a idi. Keşke yine böyle kalmış olsaydı! Bundan sonra jüri heyeti çekil- miş, bir müddet sonra vicadni ka- maatini bildirerek maznun ihtiyar abların suçlu olduğu”anlaşılmış- tır. Bunun üzerine hâkim 750 Jira- nin verilmesini karar altına ala- rak tebliğ etmiştir. 'Tepebaşında Şehir Tiyatrosu DRAM KISMI Ruakçam 2030 da (ANNA KARENİN) T tablo İSTİKLAL CADDESİNDE KÖMEDİ KISMI (BİR MUHASİP ARANIYOR) 4 P. * Halk epereti e| Bugün 16 da, akşam, 9 da (ŞİRİN TEYZE) “Pek yakında: ZOZO Dalmas Halk Operetinde. | kendisinden istedij *harekette bulunulmıyacağı temin (IKrala,PrenslereMiras Bırakan Milyoner (3 inci sahifeden devim) | Gibi birşey söylüyor. Yeni zengin de bunu duyunca sevincinden ne yapacağını şa k Farkharın parayı veri- yordu. Farkhar da ona bir duve- | tiye göndertmeyi vâdediyordu!. İşte bu mülyoner ve pek akıllı | bir banger diye şöhret kazanması- 'a vesile olan Farkharın muvaf - fakiyetlerindeki esrar bunlardır. Dünyaca tananmış olan meşhur zengin banger Lord Roçildin Fark- har için söylediği şey şayanı dik- kattir. Diyor ki: — Bankactlığın ilk kaidesini bi- le bilmezdi. Bazı şeyler üzerinde talihini deniyerek oynamıştı. O- nun talihsizliği yalnız bir takım muvaffakiyetli tahminlerle işe başlamış olmasındadır. Bu tahminlerinde yanılmamış, muvaffak olmuştu. Roçildin dedi- Bi gibi onun böyle muvaffakiyetli tahminlerde bulunması ve işi da- Ispanya Meselesi Ne Olacak? (4 üncü sahifeden devam man orada bulunarak varmış ol- duğu neticelere göre şunu anlatı- yör; General Frankonun vaziyete bâkim görünmüş olmasına rağ - men İspanyada dahili mücadele ve zekabetin nihayet bulacağına ih- timâl verilemez. Eğer Cumhuri - yeçi Başvekili Dr. Hiegrin çv- Hib gelseydi yine böyle olacaktı. 30 ay süren dahili harbden sonra da siyasi zümreler arasında birlik muvakkattir. Her iki tarafta da gayeler ve zihniyetler başka baş- kadır. Franko tarafında böyledir, Cumhuriyetciler arasında da böy- le ayrılık vardır. 931 de Cumhuriyet ilân edildik- ten az sonra kiliseler yakılmış, ar- 'tik katolik kilisesi ile İspanyanın kalmadığını — söyliyenler ki tarafın da büyük bir cesaretle döğüştüğünü yazıyor, Bunun da sebebi İspanyolların zaten harbe- dici adamlar olmasında aranaca- ğını ilâve ediyor. İngiltere ile Fransa Franko hü- kümetini artık İspanyayı temsil eden hükümet olarak tanıyor. Fa- kat General Franko acaba İspan- yadaki muhaliflerine ne yapacak? Taymisin yazdığına göre Gene- ral tarafından İngiliz hükümetine bir nota verilmiş ve burida dahil- deki muhaliflere karşı zecri bir edildiği gibi harice karşı da İs - panyarın istiklâlini muhafaza « deceğini bildirmiştir. Diğer taraftan Mançester Gu- ardiyan gazetesi de Londranın si- yast mehafilinin fikrini anlatarak diyor ki: *Londrada düşünülen şudur ki İspanya meselesi Avrupanın en mühim ve en tehlikeli meselelerin- den biri olmakta kalacaktır. Tah- min edildiğine göre İspanya iş - lerine haricden edilegelen müda- hale başka şekillerle yine devam edecektir. Bu şekil ise herhalde müdahalenin ilk şeklinden daha ziyade emniyet verici olacak de- kildir. Bu vaziyette İngiltere için daha ziyade uzakta kalmak — ve İspanyanın dahili işlerine karşı lükayd kalmak imkânsızdır. Ge - neral Frankoyu böyle derhal ta- nimak ise İngilterenin kazanması lâzım gelen nüfuz ve tesiri göste- rebilmesi için en kolay vasıta ola- tak görülmüştür. Şimdi General Frankonun pay- tahtında bir çok hükümetlerin mümessilleri vardır. İngiltere ile Fransayı da temsil edecek olan si- yasi memurların orada bulunması Bürgosta mühim bir faaliyetin başlıyacağını gösteriyor. Sandey Taymis gazetesi de İn- giliz noktai nararını şöyle anlatı- yor: İngiltere İspanyada bitaraf kal- a ı x ima ileri götürmüş olması artık o- | renmek ih- | tiyacından kurtar'yordu. Farkhar öldüğü zaman onun pa- rasızlığı, borçları, hele vasiyetna- mesindeki mirasın asılsızlığı mey- dana çıktığı gibi bir çok da başka türlü dedikodular almış, yürümüş- tü. Farkhar umumi harb bittikten sonra ölmüştür. Bir takım yeni zenginler kendilerine rütbe ve unvan alabilmek için çırpınırken Farkhara müracaat ederek ken- disine paralar verdiklerini, fakat istedikleri rütbe ve unvanları el- de edemediklerini ileri stürmüş - lerdir, Yalnız bunlar birer dedi - kodudan ileri geçememiştir. Fark- hara böylelikle para verenler kim- ler ise mahkemeye müracaat ede- rek davalarını isbat edemedikleri için ortalık bir müddet bu dediko- dularla çalkanmış, sonra Farkha- rın ismi var, cismi yok milyonları da herşey gibi unutulmuş gitmiştir. dı. Onun İçin ister ki İspanya da Avrupada — bitaraf kalsın. Eğer İspanya kendi menfaatlerini gö- zelerek hareket ederse böyle bi- taraf kalır. Halkın hissiyatı da bu merkezdedir. Fakat bunu böyle #öylemekle pek karışık bir vazi- yetin Lirdenbire düzeleceği ma - nası çıkmaz. Yeniden bir takım müşkülât çıkacaktır. Bu müşkü- lât çıktığı zaman İngiltere ile Fransa bunları halletmek için rol- lerini yapmaları lâzım gelecektir. Komşusu İspanyanın — Avrıpada | bitaraf kalmasında Fransanın bü- yük menfasti vardır. Bütün İs - panya uzun zamanlar İngilterenin büyük bir nüfuz ve itibarı vardı. Bunu tekrar elde etmek İngiltere oluyor. İtalyan — gazetelerine — gelince; Paris ve Londra kabinelerinin şu son günlerdeki faaliyeti Roma zetelerini pek meşgül ediyor. Çün- kü Fransa ile İngilterenin Gene- ral Franko hükümeti ile temasa girişerek münasebetlerini arttır- mış olmaları İtalyanları çok dü- şündürüyor. Franko hükümeti ta- mındıktan sonra Madridde Cum- hüriyet hükümetinin yanında da İngilterenin bir mümessil bulun- duracağından bahseden Tribuna Bgazetesi maksad İspanyayı mali cihetten Londraya: buğlamak, as- kerl elhetten Pransız erkânıharbi- yesine, deniz cihetinden de İngiliz amirallerine bağlamak olduğunu söylüyor, Diğer taraftan da İngiliz serma- yedarlarından mürekkep bir grup tarafından General Frankoya mü- him surette ödünç para teklif edil- | diği halde Generalın bunu reddet- | tiğini yazıyorlar. General Franko İspanyayı bore- landırmıyarak kendi kendine kâfi | gelecek surette idare etmek isti- yormuş. Alman gazeteleri İspanya işle- rinden bahsederken General Fran- konun İngiltere ve Fransa tara - fından tasdik edilmesi artık - bir emrivaki olduğunu yazdıkları za- man bunu Frankonun bir zaferi olarak ileri sürüyorlar ve zaten İsise Melanko lik İnsanlar Ne Düşünürler, Ne Yaparlar? — (5 inci sahifeden devam) Onlara sual sorarsınız, — cevab vermezler, Bön bön vüzünüze ba-, karlar. Sualinizi tekrarlarsınız. Ni- hayet dudaklarını aralarlar, bir kelime fısıldarlar: — Bilmiyorum. Hastalığın bazı ârazları daha gö- rülür: Dalma ümidsizlik ve yeis içindedirler. Kendilerini verem, kanser ve Siviliz (frengi) zanne- derler. Bir zamanlar Veliahd Yusuf İz- zeddin: e— Ben kanserim!. diye tutturmuştu. Kendisini mütenddidi doktorlara muayene ettirdi. Hepst)| de: — Sizde kat'iyyen kanser mik-| robü mevcud değildir. — dediler. Fakat Veliahd bunlara İnanamı - yordu. Muayeneden sonra onları | karşılarına alıyor, kendisinin kan-| ser olmadığına dair, anlara ço - cuklarının başı üzerine yemin et- tiriyordu ve doktorlar — ancak: «Vallahi, billâhi, tallahi» şeklinde| yemin ettikleri zaman biraz sükü-! net buluyordu. Bir gün muayenehaneme bir ka-| dın geldi: — Ben biraz $'nirliyim. saçla - rımı ondülâsyon yaptırmak isti- | yorum, bir mahzuru var mı? diye sordu. Ona: n — Hayır, dedim. Yaptırabilir - | siniz. Birkaç gün sonra muayeneha - nemdeyim. Bir kadın — telefonda yine bana ayni suali sordu. Tabli ben de ayni cevabı verdim. Kadın:! — Ha.. Anladım, beni tanıdınız, dedi ve telefonu kapadı. Hasta kendisini günahkâr zan- neder, herkesin kendisile alay et- tiğine emindir: — Benim için ra- hat, hakkı hayat ve huzur yoktur» der, Birçok melenkolikler gördüm: — Ben fena bir adamım, kom - gşulara gülerdim, şimdi benim de başıma geldi: Bir gün bir fakir, bir zavallı benden para iztedi, ona acımadım, bu arzusunu yerine ge- tirmedim. Ya biçare açlıktan öldü ise!.. Ben çok fena, çok alçak, çok rezil bir adamım.. Mclenkolikler, son derece hasis, tamahkâr olurlar. Çünkü bunlar günün birinde hiçbir şe yaramı - caklarına ve nihayet açlıktan ceklerine emindirler, Sarfet - tikleri on parada gözleri vardır. Bir adam tanırım: Melenkoliye tutulmuştu. Kendisini tedâvi et- tim. Aradan bir müddet geçtikten sonra, tekrar ayni hastalığa yaka- landı. Hastalanmadan bir gün ev- vel de kendisine tayyare piyango-) sundan 30,000 çıkmış, Ailesi: «— Seni yine Mazhar Osmana te- davi ettirelim.» diyor. Fakat hasta| itiraz ediyor: — Aman, onun vizitesi çok p halıdır, istemem, diyor. Profesör dersin sonunda: — Şimdi size bir iki vak'a gös- tereceğim, dedi. Kürsiye genç bir hâsta geldi. Uzman: — Bu zatın adı Necibdir. Başın- — dan büyük bir macera geçmiştir. — Baba katilidir. Bu cinayeti işleme sinin sebebi, babasının kızkarda.. şini, kendisinin sevmediği bir : dama vermesidir. Necib yedi &.- nedenberi hastanemizdedir. Dedikten sonra. hastaya sordu: — Adın ne oğlum? Cevab yok.. Soru tekrar ediliyor, gene yok. Adamın ağzından lâkırdı mak çok güç. Profesör talebeye dönüyor: — Onu söyletmek, ağzından bir kaç kelime çıkarmak — için, ağaç sarsar gibi sarsmak lâzım. 4 Ve hastanın omzundan tutuyor, sarsmağa başlıyor: ğ — Niçin hastaneye geldin? — Ben hasta değilim. ğ Çok mağmum bir yüz.. Haşta ol- duğunu kabul etmiyor, kimbilir, belki de baştan savmak — İstiyor. Mütcmadiyen ellerini uğuşturu « yor.. Kurnaz her şeyi biliyar, fas kat söylemek istemiyor. Kürsiye diğer bir melonkolik ge- tiriliyor.. Bu ikinci hasta müte « madiyen gülüyor. Doktor soruyor: — Adın ne? Kaç sene oldu hastaneye ge- Jeli — Beş sene, Buraya neden geldin? € Paşo espiri yapıyor: — Seninle görüşmeğe, " — Beni tanıyor musun? j Hasta müstehzi bir tavırlar —— — Tanımmaz olur muyum? Al uuıı.vıdıı' bana alfabeyi sen — Bugün ne? — Salı. — Ay ne ayı? — Zannedersem ay başı, şuvatı devirdik, martı yakalamağa ça - lışıyoruz. (*) ; Profesör talebeleri işaret ede rek hastaya soruyor: — Bunlar kim? — Sözde talebe amma, cüzleri yok. İ Sen karını nacak ile öldür- Mmüşsün, doğru mu? — Evet, — Niçin bu cinayeti işledin? — Bana: «Senin — artık ateşin söndü!» dedi. Bu bana dokundu, bende onu öldürdüm!.. — ü MEHMED HİCRET Ö (*) O gün şubatın 28 3 idi. ———ooa e ç— TÜ RKİYE j ve CAM FABRİKALARI | ANONİM SOSYETESİNDEN Paşabahçe fabrikamız için ayda yüzer ton hesabile bir sene için- de takriben 1200 ton mermer taş alınacaktır. Taliplerin şartname- |) yi görmek üzere en geç 10/3/939 târihli Cuma günü saat 17 ye l kadar Galatada Perşenbepazarı İş hanındaki İstanbul büromuza her gün müracaatlrı. ! İstanbul Asliye 3 üncü Hukuk ğundan kanunu medeninin 134, 181 d Mahkemesinden: ve 142 inci maddeleri mucibince ta- 'Tophanede Kaârabaş mahallesin- "afların boşanmalarına ve müd de ve çıkmazında 54 numaralı ha - &leyhin bir sene müddetle evlene. nede mukim Ahmet kızı Zineti ta-, Ttmesine ve keyfiyetin tesciline | İ Ü ifa İzitından Tophanöde Mumhane çad-i T e PCC TvelRyeini n İdesinde 148 numaralı evde '”n_"'"“u 13711.:;&:?:' 'P'“;' ü '#"'l': olmadığını Yazı- İHasan Hüseyin aleyhine 838/006 püy ü havi 930/184 Terb Şotler. Frstkturtar “Tultungdi- İnumara ile açılan boşanma dava -. ğ ü yor ğ re EER v ık:âdî;:leyh Hasan Hüseyinin mez. ünih konferansından! e| habar Aşınl p metgâhiti terk ve yenisinin n';',: w,m:;":m_î::ğf İmuhakeme neticesinde: “Müddela- y meçhul bulunmasına mebmi | siyat gu merkezdedir: Jleyhin çalışıp ailevi vezaif ve Veca-'kuk uşulü muhakemeleri kanunus Fransa ile İngiltere kendilerini |H!>! ifa etmediği ve karısının — kas'nun 141 inci maddesine tevfikan siyas! sahada mağlâb olmuş farze- Zandığı parayı da elinden aldığı ve lânen tebliği tensip kılınmış ve b diyorlar, Halbuki buna lüzum İmünazaslar ihdes ederek mezbu -sureli de mahkeme “di anhanesine yoktur, İşte onların böyle zannet- Feyi dövdüğü ve bilâhare- büsbü -İtalık edilmiş olduğundan tarihi i - meleridir ki dalma daha ziyade |0" Sile evini terkederek mumai LA A a ttinda silâhlanmak yolunda ilerlemele |leyhin bugün bulunduğu yer de be-imüddelaleyh Husan Hüseyinin teme rini icab ettiriyor. Ne Almanya- İlirsiz olduğu şahadetle sabit oldu -| ,, L L mın, ne de İtalyanın istedikleri İğundan ve karı koca arasında gid-lmına kalm olmak üzere ilân olu | şeyler verilmez gibi değildir. tli geçimsizlik mevcut bulundu - nur, $ n . Fransanın menfaatleri ile Franko | İspanyasının menfaatleri arasın-