Demokratlar Arasında.. — İngiliz- Amerika Arasındakı] - Anlaşmanın Mahiyeti Nedir? Amerika; Fransa'ya Niçin Ve Ne Gibi yardımlarda Bulunacak ?.. - Bu, Amerikan Fabrikalarının Boş - Kalmamaları lçın Manevramı?. S merika devlet adamları şim- diye kadar pek çok şeyler söylemişlerdir. Fakat bütün bu #özler daha ziyade manevi ve ah- lâki sahada kalmıştı. Çünkü Ames rikanın Avrupada bir harb çık- tiğı takdirde buna filer. karışaca- ğını açıktan açığa salâhiyetli bır Usan ile söyliyecek Amerikada mes'ul bir devlet adamı görüle- miyordu. Fakat Avrupada bir harb çıkarsa Amerikanın hududu Prag- sada olduğu tarzında söylenen bir söz sulhun muhafazası için en kes- tirme bir çare mahiyetini almış - tır. Bu süz her tarafı düşündür- müştür. Ortalığa bir vüzuh ve kat'iyet getirmiştir. Amerikanın haricinde olan işlere Amerikanın karışmıyarak seyirci kalması va- ziyeti yirmi senedenberi tecrübe edilmiş oldu. Her gün geçlikçe ulhun muhafazası için A- Tz dünya nâdisati ise Amerikanın böyle çekilmiş olarak kalmasını değil, milletlerin bugün birbir - lerine her vakitkinden ziyade bağ- h olması dolayısile başka yerler- de olan biten işlere de alâkasını Röstermesini icab ettirmektedir. Rels Ruzveltin, Avrupada böy- le bir harb ihtimali kazşısında A- merikanın filen karışacağını kat'i bir lisanla anlatmış olması ise öy- Dünya Maliyesine Hâkim Bir Adam: İngiltere Bankası | Müdürü Garib Bir Adamdır Şahtın Azline Yahudiler mi ör Montag Norman çok ga- rib, esrarengiz bir adamdır. 5 Hiçbir hareketi diğerine uy- maz. Dünyanın en büyük bir banka: gını idare eden bu zat bir mali * yeciden ziyade bir artıste benzer, Uzun beyaz saçları, sivrice bir sa- kalı vardir. Kıyafeti çok şadedir. Kısın bir Makferlan, yazın da Al- paga'dan bir kostüm giyinir, — ——— ——— — Öyle şey olur mu hiç? — E dünya bu. Herşey olur! — Kâah... Kah... Kaht... — Yamansın be Cingöz! Ne sandın Marmı Sebeb Oldu Ortada: Londra borsası Geçenlerde, sabık Rayihşbank müdürü doktot Şahtı ziyaret içi Berline gitmişti. Orada bir muhı vere esnasında kendisine iyi bir otomobil tavsiye edilirken demiş- tir kiz — Beni, evnden nankaya gö- türen araba çok rahat ve lükstür, Sonra elli kişt alır... Çünkü İngiltere bankasının mü- (Devamı 7 inci sahifede) — Fakat, bu völi her vakit çıkmaz. Kırk yılda bir — Beş ün gün bize yeter. Bunlar konuşa konuşa aslalttan karanlık s0- a da otel odasında iki kaklara saparken Suadle Seli aanmamasısııma V0 Gi gezmamaana Yüran: ETEM İZZET BENİCE Çaeaaanaamazın Gözlerinden yanaklarını islata islata çenesine akan yaşlar arasında o boyuna elindeki uzun mek« binden ayrılmam.. Diyordu. Selma: — Sen öyle. Fakat, ya ben ne yapayım? Bu le birdenbire olan şeylerden de - Bildir. Amerikalılar istikbalde Avrupa- da çıkacak bir harbin ihtimalleri | karşısında şimdiden kendilerine kat'i bir vaziyet tayin etmek İs- tiyorlarsa bu Amerika efkârı u- mumiyesinin uzun zamandanberi hazırla! 1 göstermeştir. İngiliz k»ıl) nesinden — Hariciyo Nazırı Eden çekilmeden evvel A- merika ve İngiliz donanmalarının icabında teşriki mesai edecekleri sözleri ortaya çıkmıştı. Öyle ki Amerika ile İngiltere arasında kâ- Bd Üzerinde yazılı bir ittifak ob mamakla beraber filiyat sahasında böyl mıştır. Buna göre, Bahrimuhitistlaside İngiliz donanması çalışacak, Ame- hitikebirde de Amtflka dönanılai gı serbest kalarak o taraftan ge- rek Amerika kıt'aşına ve gerek Avustralya, Yeni Zeland gibi İn- dominyonlarına taarruz ih- timallerinin önüne geçecek. İngilizlerin Amerikada tayyare yaptırmak suretile haya kuvyet- lerinin artmasına Amerikalılar yardım edeceklerdir. Bugün bir İngiliz daminyonu olan Kanadayı elde etmek için şimali Amerika « zan hiçbir emöl beslemediği ilân edilmiştir. Diğer taraftan Fransanın Ame- rikadan en son sistem 100 tayyare satın almasına reis Ruzvelt tara « fından müsaade edilmiştir. Çünkü Ruzvelt Avrupada sul- hun devamı için Fransanın kuv « vetli olarak silâhlanma programı- ni yerine getirmesini elzem say- mıştır. Reis Ruzvelte muhalif olanlar Fransanın tayyare siparişlerini al- | makla Amerikanın — kendi işleri geri kalacağını iddia - etmişlerse de bu dinlenmemiştir. Amerikanın yeniden silâhlan « mak için yaptığı büyük bir prog- (Devamı 6 ıncı sahifede) bir teşriki mosai hazırlan - | Merıkh Şeyler AlI, BU İNTİYARLIKI, » birinci Lül, siani arttıkça aa- yınıyı. sik sik hastalanıyordu. Fikat, bunün harleden düyül- mamasını, İhtlyarladığının, sayıfladı- Aanin anlaşılmasını islemiyorda. Bunun için, dünyanın dört bir tara- fina mahremlerini - gönderiyor, kıy « metli ve antika eşyalar, nadir hayvamı lar saln aldırıyor, bu süretle kendin- den bahsolunacak vesileler ihdas edi- yordu. Plesis şatosünü birçok bayvanlarla doldurmuştu. Polonya sülünleri, İsveç ronları, Afrika kaplanları, sırtlanları, Hân.. bahçede dolaşıp daruyorlardı. Meselâ, İtalyanın ezak bir şehrinde Küzel bir kurak veya ai bulunduğunu haber aldı, değil mit, Hemen birini gönderiyor, İslenilen parayı veriyor, alıyordu. Kralın en büzük merakı küçük kö- peklerle şatoda bulunan sıçanları av- damaktı. Sürü sürü köpekleri vardı. Bunları İspanyadan, Bretanyadan, İn- Killereden getirtmişti. 50 İNCİ SENESİ İRSO genesi son kânunun 29 unca çınmartesi zünü Almanyanın Viyana se- fareli parlak bir surette donatılmıştı. Prens Röus, sülera heyeli şerefine bir süvara veriyordu, Dave Vi yananın en yüksek ve kibar aitelerime mensub Vdi Vellahdin zevcesi #Prenses Stofani, Bütün Arşidükler ve Arşidilesler da- veti kabul etmişlerdi. Örkesirayı bizzat, meşhur. bastekâr | Btrams idare ediyordu. Bütün nazarlar, Vellahd Prem Ro - dolfe çevrilmiştk Prems çok ney'eli rö- Tünüyorda. Fakat, karısı ile hiç maş- Bul olmuyordu. Davetliler arasında, kibar sosyet.. xine Ük giren bir kadın vardı: — Morl Vetsara... Üzerinde koyu mavf bir rob, başında ay şeklinde pırtanta bir iğme bulunan bu kadın cldden güzel ve se- vimli idi. Arşidük Rodolf, bir aralık yanımdan geçerken eğildi, yavaşca — şa sörleri söyledi: — Salı günü avlanmak için Meşer- dinze gidecefimizi unutmayın!. Mari Vetsera, salı günü, Prensin söy- kediği yere gi Küşük Bir av köşe künde kendisini buldu. Rodolflen baş- ka Prens Filip dö Koburg, Könt Hoyos da yardı. Gülerek, şakalaşarak — yemeklerini yediler, eğlendiler, Proms ve Mari çok neş'eli görünüyorlardı. Künü avlandılar. Ve akşam l yer yemez yattılar, Erlesi günü Diari uyandı. Prems ya- minda d O gün ava çıkmıyacağmı söyledi. Öğleden sonra çıklılar, — elvardaki ormanda dolaştılar. Ranra köşke dö: düler. Prens, annesine kısa bir mektub Haberslz ve kendisinl gö için af diliyorda. ya dönmüştü. Marf: Prens ve nedimi Kont Hoyosla yalamı kalmıyti. Yemek yerken avdan, şundan ve bundan bah- setiler, sonra kulktılar, yatak odaları- na çekildiler. Oda hirmeteisi Loşek, seyyar kar. yolasını kapının yanına koydu, uzan- d Köşkte derin bir sükünet hüküm sürüyordu. Loşek, uykutu arasında bir silâh xç #i İşltli, yalağında doğrülâm, dinledi. İkinci bir Bitâh patladı. Memen, Pren- gin bulunduğu odanın kapısma koştu. Kapı içeriden kiHti idi. Kont da u- yanmış. zelmişti, İkisi birden dayan- Aatar, kapıyı açtılar, içeri gindiler. Ma- Fi yatakta yatıyordu. Yastığının üze. rinde, elinde kırmazı güller vardı. Bo yaz ipek gümleği kıpkırmızı olmuşta. Prens yende yalıyordu. Ba$ şakağı- na sıktığı bir kurşun beynini parça- damıştı. 30 san kâmum 1888.. Prens Rodelfun kendini ve sevrili. sini öldürmesinin sebebi ne? Aradan tam 50 seno reçtiği halde bu |gir bir türlü anlaşıtamadı ve anlaşı. | hamıyacak... tuptan şu satırları okuyordu: HİKÂYE Bayram Hediyesi uhaf değil mi, an.ı uğursuzluk ge kolay kolay yakanızı kur- taramzsınız. Fakat bunun günü, saati, yeri, şekli belli olmuyor. Canınız çıkarcasına — sıkilirken birdenbire neş'elenirsiniz, kah - kahalarınız etrafı çınçın öttürür, dünyanın sahibi sizmişsiniz gibi yaptığınızı hesab edemezsiniz. Bilmem buna böyle geliyor am ma sizin için de öyle mi?, size de öyle geliyorsa o zaman me- sele yok. Bakınız bir iki tekerleme İle anlatmak istediğim malüm keyfi: yetin başıma getirdiği büyük ma- ceraya (!) Eğer hikâye ettiğim hâdisenin doğruluğuna inanmıyacağını tah- min etsem gahitlerimi sıralamak- tan kaçınmıyacağım. Asıl maceraya geçmeden evvel ilâve edilecek bir noktayı Ihmal etmezsem belki başımdan geçen- lerin kıymetini takdirde güçlük çekersiniz. Bir zamanlar ben semtin gü - zellerinden birine fşik olmuş - tum. Hem de nasıl?, Uzun zaman büyük aşkım plâtonik tuvaleti i- çinde muhteşem bir köşede yaşa- dr Fakat sevgilin bana hiç yüz vermiyordu. Yapmadığım hokka- bazlık kalmamıştı. Amma neye ya: rar. Yüzünü görebilmek için gün- lerce kapisında dolaştığım kadın daha uzaktan görünür görünmez içimde müthiş bir korku belirir, onun bakışları altında ezilmemek için kâçacak yer arardım. Bilmem ki makara gözlü kadın da ne sihir vardı?. Hâlâ, onu hatırladıkça tatlı bir korku geçiririm. Fakat © kadar za- man geçtiği halde onun eşine lamak bana nasib olmadı. Kim- Yazan: MURAT KAYAHAN türeyim de keder, gözyaşı par der mi gört Dedi. Ben: — Vallahi eve gidiyorum. maz. Beklerler de soluğu bir kapının önünde ald BSordum — Burası ne? — Şen!... — No şeni canım — Gir de gö n. Neşe Tusu burada. İsmi üstünde Şet İtiraz lasızdı. Gindik. Mi zik, kadın, içki hepsi bir toplanmıştı. Bir ara masamıza kadın geldi. Makara gözlü bir din. İşte ondan sonrasını bilmiy dum. Yalnız bildiğim bir tek var; 'Tesadüfün bayram hediy Halifenin Sarayında Bir İspanyo, Güzeli Çok — Yakında Radyo Programi Are| bilir belki o zaman ben çocuktum | Ankara Radyo 45 da ondan tesir büyüdü. Yalnız o hâlâ bana çocuk gibi geliyor... Anladınız. mı? Ben, bana hâlâ | çocuk gibi gelen - kadından kor - kuyorken etrafta da onun eşini arattlak Ceğaretini gösteriyorum. İşte bu bayram bana bir iki ay evvel ve yine bayram gününde geçen bir hâdiseyi hatırlattı Geçen bayram yayi şeker bay- raraı içime hüzün çökmüştü. Ken- di kendime: — Ne olurdu ben de herkes gibi sevgilimi koluma taksam, bir bay- ram gezmesi yapabilseydim diye düşündüm. Gözlerim yaşardı, ak- lım başımdan gitti. O teessürle soluğu bir sıra mey- hanesinde almışım. Gece olmuştu. Aklıma yine eski sevgilim gel - mişti. Sallana sallana Beyoğluna çıktım, tünelo doğru yürüyordum. Daha yolu yarılamadan beni ar- kadaşlarım karşıladılar. Gözleri- min yaşı, bükük boynumun hüznü onlara tesir etmiş olacak ki etra- fimı sardilar: Nen vat Anlatsana yahu... Söylesene bireder. Yine eski aşk mı?, — Yazık... — Bugün bayram. Böyle keder- lenmek olur mu? Ve buna benzer bir sürü sözle büsbütün sarhoş olmuştum. Biri kulağıma iğildi. — Bak şimdi seni bir yere gö- m bile sen sakın kanma, inanma. Gözke- paklarımın içinde ve benliğimin özünde yaşıyan o varlıkla ben hep beraberim. Böyle olmasaydı deli- rirdim, yaşıyamazdım, bunardım. O gün Maslak yolu üzerindeki küçük korunun. dibinde de sana söyledim: cektir. — Ölürken bile gözkapaklarım senin varlığını e alarak yumulacaktır. Mezarda bile lın kemik parçam! Yine Ferit.. Ferit... diye inliye- son ka- yüz voltluk bir elektrik çarpmasından kurtulmuş- İac gibi geniş soluklar alıyor: — Amma büyük belâ savuşturduk. — Sabah ölür olmaz ilk vapurla gidelim. — Ömrümde böyle şey başıma gelmedi! — Ya karakola düşseydik ne olacaktı? — Yedi yüz değil, bin yedi yüz de verirdim. — Neyse ikimizede geçmiş olsun.. Diyerek karşılıklı derd yanıyor, biribirlerine #öÖz veriyor, and içiyorlardı: — Bir daha m:.. Allah göstermesin. Hele Buad: — Vay canına. Evim, barkim, ünüm. Her şeyim sıfır olacaktı. Bir daha Lövbe.. Karımın dizinin di- yüzden geçiniyorum. Mecburum.. Diyor, gözlerinden birer damla yaş yanaklarına iniyor ve içli içli mırıldanıyordu: — Hiç bir gün istiyerek bir erkeğin koynuna girraedim. Her vakit bir ödev yapar gibi, her vakit satılık etlerimi vermek için!. GÖZ YAŞLARI Gramofon durmadan çalıyordu; «Ömrüm seni sevmekle nihayet bulucaktır! Belki üstüste yirmı kere bu plâ gı çaldı. Sonra: «Nöoden hiç durmadan sevmiş bu gönlüm böy- Tek,er Berkısına başladı. Münir Nuzettinik döldurdür *Feritçiğim. Umut. Her vakit umut. Bu bizim sevdamızın desteği olacak. Ve., en sonunda ikimizi biribirimize verecektir. Aşk alevinden kavrulan kalblerimizi ancak bu sonsuz umut besliyebilir. Biribirimizi seviyoruz. Bibirimiz için çıldırıyo- ruz. Bu sevginin gücüne inanmak gerek. ÂAramıza konan ve bizi çarçabuk biribirimizin olmaktan alı- koyan zorlukları yonmek için daha çok biribirimizi sevmeliyiz. Ferit, benim için gözkapaklarınım için. de yaşıyan bir varlıktır. Günler, haftalar, aylar ge- çiyor da seni görmüyorum. Sanır masın ki, bu gor- gekten görmemektir?. Ben: Fakat ölmiyeceğiz, yaşıyacağız. Bütün zerluk- lora karşı koyarak, bütün güçlükleri yenerek bir- teşecek, öyle yaşıyacağız. Sen hiç tasalanma ve bunu bana bırak! .e Sonra yine kadehini kaldırıyor, obur gibi; küp- leri midesine indirecekmiş gibi içiyor, plâğı tazeli- yordu: «Öksüz ganırım kendimi ben sensiz içerkne... Bu şarkıyı ağzile de murıldanıyordu. O, bu akşam posta kutusundan mektubu alir almaz doğru odasına gelmiş, mektubu okudukça bem gönül bağlarını sonuna kadar bütün bütün çöz- tüş, ham-de binbir düşünce içinde ne yapacağını, heye karar vereceğini y BUGÜN |— 1820 Program. 18,38 Müsik (soli ve Hederler - 19 Konuşma (Türkiye postamı) 1818 Yürk müsziği (İncesax Paxlı” carkâr). Safiye Tekayın işlirakile 20 Ajans, meteoroloji haberleri, raat borsası (flat). 20.15 Türk müziği. Okuyanları — Radife Nerdik, Maşves. Çalanları Vecihe, Keşad Erer, | det Kozan. K. N, Seyhun, i— Osman Beyin Seba peşrevi — Dedenin: Göş eyle gül bülbi 3— Hüsnü Etendk: Çok sürmedi. G— Aşık Mustafa: Bir esmece nül verdim. G— Reşad Krer; Keman taksimi 6— Badeddin. Kaynakı — Durül bir bakışın. T— Bakd Etendi: Şevkelra saz # el 8— Sadeddin Kaynak: Kiâ gözlü kurbazı olduğum. O— Balan gün kana bensiyor, At Refik Persanı Kız bürü galına, 31 Memlekel saal ayarı, Ti Konuşma (Hukuk ilmi yaymı vumu). TLIS Esbam, tahvilât, kambiye : Kat borsası (fiat). 21,20 Müzik (radyo orkasteası - Praetorius). 2215 Müzik (Saksafea seloları had Esengin farafından), 3215 Müzik (Dans plçkları). 13 Memleket saat ayarı, ağant, toorelaji habortleri, 13,10 - 14 Riyaseti Cumhur bali ef (İhsan Künçer), Ki 1357 Hicri 1354 Run ZİLHİCCE 17 1989, Ay-2, Gün 38. Kasım X 7 Şubat SALI Vakitler | Vemti $â. da, İkincikâne 25