var oktor D dünyaca ta- ninmiş bir adam olduğu için Alman milli ban- üdürünün Şaht Kendisi evvelce İktısad Nazırı Şimdi yine ka « bineye dahil ol « makla beraber ar- tk Almanyanın mali ve siyasi ha- yatında öyle faal bir rol sahibi ola- Umu- Harbden mağ mayacaktir m lüb çıkan ve tami altında poralar mecbür ve zat namı birçok vermeğe kalan iktısadi mali vazi Üst olan bir Al - manyada Dr. Şaht * devlet i alte seneli bankasının başın- da bulunarak çok şler görmeğe muv.dfak olmuştu. Şahtın çekilmesi - Almanyanın bundan sonra mali vaziyeti ne o- Avrupa gazetelerin- yeniden birçok neşriyata yol Harb malzemesi hazır- lamak için çok para gitmektedir. | Bunun için yenicen vergiler zııy-( lacağına dai de mak mi lâzım gelecek? İngiliz gazeteleri için Dr. Şah- tın devlet bankasından çekilmesi büyük bir hâdise olarak karşılan- mışlır. — E bugün ne yapacağız? Selma durmadan nazlanıyordu:. — Hiçbir şey. Ötelde oturacaj — Niyet BiR KAVUK EVRiLDi 4—8SON f!hg IAI—”İMI_” Almanya Durmadan Silâhlanıyor Geçen Yıl 300 Milyon — İngiliz Lirası Sarfedilmiş! Şahfın Alman Bankasının Başından Çekilmesile Bu Masraflar Artacak Bu Çekiliş,Mü lüfritlerinGalebesidir İngiliz devlet bankası relisi Montagu Norman Onlara göre Doktorun gitmesi artık Almanyanın mali politika - sında itidalden ayrılmak demek oluyormuş. Londranın mali me- hafili ile Şahtın arası çok iyi idi. Hattâ İngiliz devlet bankası mü- dürü olan Montagu Norman 1le pek dost idiler. Hattâ Dr. Şahtın bir erkek to- runu dünyaya gelmiş. Çocuğa İn- Biliz devlet bankası müdürünün adını koymuş. Geçenlerde Dr. Şaht Londraya aa KIYMETLİ SAN'ATKÂRIMIZ itmiş, memleketi için Londra mali mehafıli e temasa girişmiş- ti. Sonra da Montagu Norman kalkmış, Berline gitmişti Londrâlı Observer gazetesi Şah- tın çekilmesi münasebetile yaz - dığı şayanı dikkat bur yazıda şöy- le demektedir Takib edilecek usul ne olursa olsun Almanya bundan sonra harb| malzemesi yetiştirmek için para sarfedecektir. Deyli Ekv;ım gazetesi de Al- manyada mühim mevkilerde bu- lunanlardan çekilmiş veya çeki- lecek olanların yalnız devlet ban- kası müdüründen ibaret olmadı- ğanı yazarak şu Mmalümatı ver - mektedir: «Fon Krosiğ de vardır. E) yaşlarında olan bu Maliye Nazırı de 933 de daha Hitler hükümeti iş başına gelmeden evvel kabine- de bulunuyordu. O zamandanberi çekilmemişti. 'Onun da - istifası | beklenmektedir. Diğer taraftan Hitlerin hususi yaveri olan yüz - başı Vidman da Berlinden uza laştırılarak Amerika ve San Fran- siskoya konsolos olarak gönderil- | mektedir. Vidman milli sosyalist fırkasının muhafazakârlarından - dır.Eskiden San Fransiskoda kon- solos olan Fon Klinger de Hariç ye nezaretinde mühim bir işe ge- tırilmektedir. Bu da milli sosya - | hstlerin radikal grupunu kuvvet; lendirmektedir. Hariciye Nezare- ş tindeki erkân arasında mühim de- T olacaktır. Şahtın çe- Almarnıyada öyle bir mali siyasetin takib edileceğini göste- rir ki bundan Almanyanın harice olan borçları da müteessir ola - caktır. (Devamı 7 inci sahifede) Meraklı Şeyler AHÇILAR AKADEMİSİ (Bekârlar mektebi), ilk dip - G lomalarını tevzi citi. Bekârlar mektebi, buna sadece (al çılar akademisi) de — denilebilir. Bu mektebe devam edenker, diploma al- dıktan #onra lokantacılık, Gteleilik yap- mak miyetinde olan Adamlar değildir. Mepsinin bir san'atı, bir mesleki var- dır. İçlerinde Budapeşlenin kibar aile- kerine meosub delikanlılar, avukatlar, döktortar da vardır. Bunlar bekârdırlar. Yemeklerini lo- kanlalarda yermekten usanmışlar. Ba- zan evlerinde bir kap yemek pişirmek ağız tadile yemek İstiyorlar, İşte mek- tebo devamlarına sebeb bu: Vemek Pişirmesini öğrenmek.. Buzün bütün Poşto halkı, filân avı katın yaplıkı piliç kızactmasının lez- zetinden, filân doktorun pişirdiği bö- reğin Befasetinden bahsediyor. (Ahçılar akademisi) nin tesisinden yalnız kadınlar memnun değii. Hakları da var. Bakınız ne diyorları — Erkekler şemek pişlemesini ök- rendikten sonra büsbâlün “evlenmek- tem vazgöçecekler. Kızlarımız jcin ko- €2 bulmak ihtimali aralacak... BİR PORSİYON TİMSAH içe sene Büdapeşlede — açılan KIZARTMASI âMl?. Brüksel lokanlaları ilstesine yeni bir kıtartma ülve olunmaş: Tümsah kı- zartmasa!. Uzun müddet Belçika Konrosunda yaşıyan bir avcı, yerli ahalinin thmsah etlerini büyük bir iştiha ile yedikleri- İ görmüş ve buna nasıl pişirdiklerini Yetkik etmiş. Hattâ kendisi de yemiş. memnun kalmış. Yerliler, Umsabi avladıklarn sonra etlerini komiklerinden ayırıyorlar, bir tencereye koyup haşlıyorlar, sonra te- reyağında kizartıyorlarmış. İlindi e- tinden farkı olmuyormuş. Timşah kızartınası, Belçikalıların pek hoşuna gitmiş. Bunun bir mahzuru var. Çok pahalı olması... DÜNYANIN EX YÜKSEK ŞEHİRLERİ Dünyanın ca yüksek şebirleri Pora- dadır: Serro dö Pasküo şehrinin yük- sekliği — 4.300 metrodur. — Puna 3,800, Orroya 3625, Küziyo şehri de 3,550 metre yüksekliğindedir. Bonra Bölivideki — Huaaşaka — şebri gelir: 4,100 metre, Potoal 4,000 metro, Asyada, — Tibel havalisinde “2,020, 3.560 metro yüksekliğinde iki şehir var- dırı Şiyazaste ve Lassa,. Afrikada Habeşistandaki — Ankeber 2.500, Akxum 2.200, Gondar 2200 met- ro yüksekliktedir. Avrüpasa gelincet En yüksek şehir Geğli n yüksek köy Fransada, Alp- lardaki Sen Veran köyü 2,000 mot- rodadır. HA zı M DİYOR Kİ: Bır Kavuk Devrildi “-Bugüne Kadar Memleketimizde Yaptığımız Filimlerin En Güzeli Ve EN ÇOK NWUVAFFAK OLANIDIR ELHAMRA sinemasındı Bayramın İkinci Çarşamba Günü Akşamından İtibaren SARAY«İPE İZMİRDE. sirindk gününden Sinemalarında birden Gösterilecektir. | Hİ iPEKLİ — ÇORAP abriyenin kalbi, .genç ya- çı— da kırılmıştı. Babası, bir * hastalığa tutulmuş, genç ya- şında ölmüştü. Sâbriye babasını hiç tanımıyordu bile... Arinesi Hu- riye Hanım, küçük yaşla yetim kalan kızının büyütülmesi, o tulması için icab eden bütün vı sıtalardan mahrumdu. Evi geçin- direcek en küçük bir servet yok- tu. Beyazıdda, dört odalı bir ev« de oturürlarken, Edirnekapı ta- raflarında, bir küçük zemin kat odasına taşınmağa mecbur kal mışlardı. Hüriye Hanım, elişi ö rüyor, evin bir lokma ekmeğini temin elmeğe çalışıyordu. Sabriye bu baharda on doku zunu sürüyordu. Fakir, yoksul bü- yümüştü. İlk mektebi bile bitir - meden tahsilini bırakmağa mec- bur kalmıştı. Fakat, o, muhitinin tesirlerinden uzak kalmıştı. Oku« mağa, aclamağa son derece me - raklı idi. Mahalledeki komşu kız- larından kitablar, mecmualar, ga- zeteler alır, gece yatağına girer, sessiz sessiz okurdu. Sabriye izzetinefs sahibi bir kız- dı. İçli, hassas bir kalbi vardı. Ha- linden ümld edilmiyecek derece- de gutürlü, vakarlı idi. Bazan, geceleri düşünür, hayat istikbalinin neye varacağını kendi kendine sorardı. Çok zaman da ağlardı. Ağladığı geceler, gö- zünü uyku tutmaz, sabaha kadar buhranlı, asâbi saatler geçirirdi. * ü ve Bir gün Sabriye, evde yalnızdı. Annesi Huriye Hanım, ördüğü bir e yün kazağı karşı komşuya gö: müştü. Elemeği olarak bir lira Yacak, onunla, o akşam, Sabı ye, çoktandır, hissettirdiği bir i- pek çorab alacaktı. Çünkü, Sâb- riye herşeyin farkında olan bir kızdı, hiçbir şey istemezdi. Hattâ, annesine yük olduğu için üzülür, gözyaşı dökerdi. rdenberi çalışmak, bir işe | çin uğraşıyordu. Bir yer- de küçük bir kâtiplik, bir daktilo- luk yapabilirdi. Bir fabrikada işçi larak çalışabilirdi. Fakat nereye aşvursa: — İlk mekteb şehadetnamem var mi, diye soruyorlardı. O zaman Sabriye, hayata karşı | büyük bir isyan duyuyor, koşa - rak eve geliyor, odaya kapanıp hüngür hüngür ağlıyordu. Sabriye odada bütün bunları düşünüyor, ânnesinin karşı kam- Se şudan getireceği bir lirayı sabır- sızlıkla. bekliyordu. Sabriye ha- yatında ilk defa bir ipek çorap a- | lacaktı. Bunu bayramda giyecek, || on dokuz senelik ömründe ilk de- fa bir zevkin hazzını tatacaktı. Bir lâhza, kendi kendine düşün- müştü: Acaba, böyle bir çorab al- | bir lirayı oraya vermek doğ- tu mudür?. Evin binbir ihtiyacı varken, Sabriyenin böyle bir ha reketi manasızlık olmaz mı?. Fa- kat, nihayet o da gençti, o da bir kızd. Onun da bir takım heves- leri, zevkleri vardı.. Genç 'kiz, pencerenin önünde oturmuş, annesinin yolunu bekli- yördü. Nihayet, Hüriye Tfanım, sokağın köşesinde görünmüştü. Sabriyenİn kalbi birden heyecanla attı. Koşarak kapıyı açtı. Annesi, düşünceli bir tavırla içeri gir - mişti. Hiçbir şey söylemedi. Be- raber odaya doğru yürüdüler.. Ka- dın minderin üstüne oturdu. Sab- riye karşısındaki sandalyeye ilişti. Anno, kızının yüzüne baktı, içi- hi çekti İkisi de konuşamıyorlardı. Fa- kat, belliydi ki Huriye Hanım, di- linin ucunda saklamağa çalıştığı eyi güçlükle zaptediyordu. Bu acı süküt, talisiz kadınin gözlerin- de iki damla yaş halinde bir ha- reket yaptı. O zaman Sabriye: ŞIK SİNEMADA Bugün Matinelerden iticaren AŞKIN GÖZ YAŞLARI Türkçe sözlü, Arapça şarkılı 'ne en başt oldu! Ve.. daha coşkun devam eti ve en önde bir erkek ve bütün erkekler — Hiçbir kadın kötü yoldan memnun değildir. — E ben bu halimle nasıl sokağa çıkarım. Ne pudra, ne krem, hiçbir şey bu lekeleri kapamaz. geçelim. — Hiçbir yere çıkamam. — Nuzlanma. — Gerçek naz değil. Baksanat, Ve., genç kadın kendi kendisine mırıldândı: — Ah., Yosma senin başina bu da mı gelecekti? Ne vardı kendinden bu kadar geçecek?, Suat tektar söze başladı: — Ben de-Büyükadaya filân gidelim.. diyorum amma hiç öte yanını düşünmüyorum. — Neyi düşünmüyorsun?. — Evgekini. Ben Balıkesire gidiyorum, diye çıktım. On günde döneceğlimi söyledim, şimdi ben- den boyuna mektup beklerler, — Çok kıskanç mi?, — Kıskancın kıskancı?, Selmanın, yani bu yeni müşterisinin yeni adlı kadını, Yosmanın yuzü birden buruştu: — Öyle ise niye kârına hainlik ediyorsumi e YOSM — Ne hainliği — Benimle buraya kapanıp yedi gün kalmak hainlik değil mi?. — Buna hainlik denmez cicim. Böyle şeyler er- kekliğin tuzu biberidir. Tat verir. Erkek oldukça ağız değiştirmelidir. Bir çiçekle bahar olmaz, derler. Yasma da:; —Balıkesir Bandırma, sen bu işe aldırma... der Dedi, güldü, sonra yine birden yüzü buruştu, sesi değişti: — Amma, ne de olsa fena yapıyorsunuz. Kocalı kadınların kötü olmasına yüzde doksan dokuz ko- caları ön veriyorlar! Ya şimdi başka erkekle kapalı ise... — İmkânı yok,.. Aklımdan bile geçmez!. — Neden geçmesin. Eğer senin çapkınlığının, aldatıldığının farkında ise öç almak için o da bir erkeğe gönül verebilir. senin karın da bir öteüeeninz HÜ e eeei a SİĞRRÜĞÜRE aeti yi burada geçirdik. İstersen bugün Bü- — gea VO 59 gaa Yözan: ETEM İZZET BENİCE O gea seaan — Benim karım öylesi değildir. — Zaten hiçbir kadın öylesi değildir. Her ka- dın anadan tertemiz doğar. Ve.. her kadın temizdir. Onu kötü yapan hayat örnekleridir. Akla #elmiyen sebeb ve araçlardır. Suat sustu. Selma devam ediyordu: — Ben do kötüyüm. Senin koynundayım. Bir hafta seninle kaldım. Daha üç gün, beş gün kalaca- ğım. Paranı alacağım. Yiyorum, içiyorum. Sendöti ayrıldıklan sonra da bir başka erkekle bir den beş geceye, yüz geceye kadar hep seninle g çirdiğim günleri, dakikaları, saniyeleri geçireceğim. Ve. bana sen de, senin gibi bütün erkekler de kö- tü kadm.. diye bakarsınız. Fakat, ni ? Bunu bir kerecik olsun düşündünüz mü, sordunuz mu?, Kötü.. der geçersiniz. Asıl kötü sizsiniz. Erkekler. Beni de kötü eden. benim gibileri de kötü edon yi- Kötülüğe bilerek, sızı duyarak katlanır, Düştüğü ba- taktan kurtulamadığı için kötülük eder, Ve., siz bütün erkekler bundan zevk duyarsınız. Kadını ilk saplandığı batakta asfaltta ve lüks bir araba içindeymiş gibi alkışlarsınız, ve sürüp giden alkış- larınız zavallıyı gırtlağına kadar batağa sokar, en sonurida da bütün bütün çamura dalsın ve batağın içinde görünmesin, gözden kaybolsun diye alkışla- dığıniz başa bir tekme vurur, onu en dibe gömersi- niz. Bu gömüşte ve o gömülüşte zerre kadar kılınız bile kıpırdam; Her erkeğin sırtında en aşağı yüz kadının öt hak- kı vardır, Kündi etini sıranın içini ü Suat bütün bu sözlerin hiçbirisini dinlememiş gibi: — Bırak canım bu moral profesörlüğü. Olmuş olmamış, olsun olmasın bizim nemize!, Biz eğlen « ' Yazan: REŞAD FEYZİ l — Ne var, anne, dedi, niye Ü” züldün?. İ (Devamı 7 inci sahifede) e aei I Radyo Programı Ankara Radyosu raat borsası (flat). 20.15 Türk müziği (klâsik prograsıh i— Tanburi Cemli - İstahan peşref — Zaharya - İstahan bester Lerlİ süllün dilimecnun. ü Üç eski serhat türküsü, A— Yabandan geldim yabandat B— Yine yol vermedi Asem dallth C— Yinç de kaynadı coştu dağlff 21,15 Esham, tahvilât, I-—' mukut borsası (fiat), 21,30 Müzik (Sonat) Celle: M Cemll - Piyano: Cemal Reşit. 3155 Müzik (opera aryaları - Fir, 2215 Müsük (Küçük orkesire < #7 Necip Aşkın). 2215 Müzik (Senfonik pliklar). 2845 - 24 Son afans haberleri, röf” ki program. YARIN 12.30 Program, 12335 Türk müziği - PL 18 Memleket xat ayarı, ajaas. ” tesrolaji haberleri. 18.10 - M Müzik Çoperetler - Fi S L Saalla . — ım Ay 1, Gün 30, Kasım 8l İkincikânım PAZARTESİ Vakıtler | Vasati Güneş cemize, bugün ne yapacağımıza bakalım sevgilimi. (Devamı var) A üE Li — eati Böket Üa KUÜ e aa DBkü ai ae bede eei Rne Öğle İlkindi Akşam Yatın İmsak