$—SON T GRAF —10Z ci Teşrin 1834 Bir katilin macerası Jandarma kumandanı: “Gözünüzü açınız. Her devlet memnun olduğu kada dikkatediniz. Buçokazılı bir ketildir...,, demişti Pencereden sarkan katil, zavallı çavuşu da boşluğa sürükledi ve.. a bulunan karısına seslendi: — Allaha ısmarladık!... — Ne o, kemen gidiyor musun? Güle, güle. Fakat, yavrularını öp- miyecek misin?... — Vaktim yok. Geç de kaldım. Kumandan söylenir... — Yavrularını öpsene... Cevab alamayınca pencereye koştu. Ve çocuklara seslendi: — Geliniz çabu. Babanız gidi- yor. Çocuklar, yemeklerini bıraktı- lar, pencerenin önüne - geldiler. Miniminicik - ellerini bağırıyorlardı: — Güle güle baba!... Sonra ağlamıya başladılar. Bü- sallıyorlar, nereye gidiyor?... klara, Fransanın — cenub tarafına... — Ne işi var orada?... — Bir mahpus götürüyor... 'Tekrar yemek odasına döndü- ler. Çocuklar yemeklerine devam ederken anaları da pencerenin ö- hünc oturdu, yününü örmiye baş- ladı. Kendi kendine söyleniyordu: «Yazık, çocukları öpmeden- git- til.. Sonra omuzalrımı silkti: «Erkekler böyledir. Daima vazife, vazife derler. şey düşünmezler.. Genç kadının hakkı vardı. Ev- lenelidenberi ilk defa olarak ko- gasından ayrılıyordu. Bu birkaç günlük yalnızlığı nasıl geçirecek- ti? Elindeki işi dizlerinin üstüne 2 Lâmbanın aşığı altında şan yavrularına bak ders Tine ç Saat altıyı çalıyordu. Düşündü: «Tamblin Mar- ü gözrünün | önüne geldi. Mahpus yanında ©- şapkası: miş, gö zünü çözmüş, arkadaşı jandarma Kognarla konuşuyor, piposunu İ- çiyor. TRENDE Jandarma çavuşu husust bir konypartimanda arkadaşile karşı karşıya oturmuş - konuşuyorlar, dertleşiyorlardı. Yanlarında, bi - lekleri kelepçeli delikanlıyı âde ta unutmuşlardı. Paristen hareket edelidenberi hiç ağzını açmamış, bir söz söyle- memişti: Bu, uzun boylu, geniş o- muzlu, adaleleri kuvvetli bir de- likanlı idi. Güzel bir çehresi, par- lak gözleri vardı. Kıyafeti gayet düzgün, elleri gayet temiz, par- makları cilâh di Bu ellerle, pa- rasını çalmak için yaşlı bir kadı- tü öldürmesine insanın İnanamı- yacağı geliyordu. * Paris'de tevkif olunmuştu. Hü- viyeti meçhuldü. Her halde kibar bir ailenin haşarı bir evlâdı oldu- ğu muhakkaktı. Sefal ve kadın yüzünden nil katil olmuştu. Cürmünü itiraf et- mişti. Marsilya sorgu hâkiminin talebi üzerine oraya götürülüyor- du. Jandarma kumandanı Tambine: «— Gözlerinizi dört açınız, dik- kat ediniz. Bu çok azılı bir katil- dir. Çehresindeki safiyete, masu- miyete aldanmayınız. Ben insanı gözünden anlerım. Bunun bakış- larını hiç beğenmiyorum. Çok dikkat ediniz.. Demişti. Delikanlı gen oturuyordu. Saat sekize gelmişti. Tren sür- atle yoluna devam ediyordu. Saat sekiz! Tambin yavrularını düşünüyordu. Yemeklerini bitir « mişlerdi, şübhesiz her geceki gi- bi derslerine çalışıyorlardı. Koguar bekârdı. Zihni vazife - sinder. başka bir şeyle meşgul de- Bildi. Cebinden kocaman gümüş saatini çıkardı, kurdu. Bibi ara s: rordu. Dakikalar ordu. Her üçü de süküt edi ldandı: eder misiniz, çavuş, 'a gideceğim. Tambin'le arkadaşı biribirleri: ne bakıştılar. Bu gayet tabit bir taleb idi. Fakat, tehlikeli bir câ- | niyi helâya götürmek de bir işdi. Ya kaçıverirse'... Fakat sür'atle (Devamı 6 ıncı sahifede) EDEBİ ROMAN: 4 YAZAN: NUSRET SAFACOŞKUN Aferin.. — inadetlığı — bırak. Dört senedir çok değişmişsin! Fa- kat yine eskisi gibi inadcısın?.. Bir çocuk gibi soyuş. Vüvud bir buz parçası. - Olmaz böyle Sermed. Sıcak bir banyo almalısın!.. Ellerin çıplak ve tüylü bir gö- Güs üzerinde kavuşturuluşu: — İstemem! — Çocuk gibisin!.. Erkeğin göğsüne iştihalı btr ba- Hatıralar vadisinde açılan bir Arteziyen kuyusu: — Neyi hatırladım biliyor mu- sun Sermed?.. — Ne bilirim! i ifade eden bir dudak hareke- - — Hani ilk konuştuğumuz ge - ce.. hatırladın mı? Ben ağaçtan senin odanın balkonuna atlamış- tım! Sen yatakta idin. Fanilenden göğsün gözüküyordu, sana «Kapa- sana, ayıbl» demiştim. Kahkahalar birbiri peşine yere atılmış bardakların sesini veri « yor: — Hatırladın mı?,. Aman o ak- dalgın dal- | !Viyana kararından sonra isteğininyerinegelmediğinianlıyor Yeni anlaşmaların Paris müzakerele- rinden sonra kurulacağı zannediliyor Orta Avrupa işlerinde İtalya - nin istediği olup olmadığı!... Bu sualin cevabıni aramak lâzım ge- liyor. Çünkü gününmeselesi yine şudur" Berlin-Roma mihveri sağ- h mihverdir, değil midır?. Çe - koslovakyanın — yeniden — taksim edilerek Macarların memnun edil- mış bu suale yol açti Macaristan ile Çekoslovakya arasındaki yeni hududun nasıl olacağı meselesi artık halledilmiş oldu. Alman ve İtalyan Hariciye nazırlarının Vi- yanada hakem olarak toplanarak verdikleri karar üzerine bu hu - düd tayin edilmiş, hükümlerdir. Adalet dairesinde bir iş yaptık - larından memnün - kaldıklarını ilân etmişlerdir. Günü gününe ge- len telgraf haberlerinin - vermiş olduğu mâlümatı burada tekrara lüzum kalmıyor. Neticeye bakın- ca şunu söylemek lâzım - geliyor. Artık Budapeşte ile Prag arasın. da vahim olabilecek herhangi bir ihtilâfa meydan bırakılmamış o - luyor. Münihte dört devlet baş- vekillerinin toplantısında veril - miş olan karar esas tutularak Ma- caristan da memnun edilmiş oldu. Çekoslovakyanın bir parçası daha gitti. Ayın 10 uncu gününe kadar bu arazi Macarlara geçmiş bulu- nacaktır. Teferrumta aid diğer meseleleri de vardır. Onlar iki a konuşulacak- tekrar hükümet ara: Keza uyuşulamazsı Romanın nliğine ektir. Macarlar yeni hududa göre bir tarafdan Slovakları topraklarından, bir ta- | raftan da Ki talti Rusyası Bu akşam SARA Y I 1 î denilen yerden toprak aldı. Ma - carların ele geçirdiği yeriec e- hemmiyetlidir. Alman ve İtalyı Hariciye Nazırları kararı verd ten sonra müşterek beyanatların: da bu hakemliği İtalya ve Alman- ya arasında karşılıklı dost!'uk hislerile vermiş olduklarını sey - lediler.Her iki nazırın bu vesile ile| de bir kere daha anlamak istedi- dikleri nokta şu oluyordu: Berlin - Roma mihveri sağlam- dır!.. Yeni gelen Avrupa gazoteleri bunün tahlili ile meşguldük. Ma- carlar memnün edilirken Sicvak- | larla Rutenler bu kararın kendi | aleyhlerine çıkdığını söyliyerek hoşnudsuzluk göstermekten geri kalmamışlardır. Macarların ev - | velâ istedikleri yerlerin genişliği 14.000 kilometro murabbar üze - rinde oturan 1.300.000 nüfusdan fazlasına malik büyük bir arszi davası idi. Azamf olarak istedik - Jeri bu ldi. İtalya ve Almanyanın hakemliği ile şimdi Macariste" n eline geçmi şolan nüfusu 861000 ile - 1.000.000 — kişi arasındadır. Bunların arasında 35.000 Slovak ve Rüten varmış. Üst tarafı Ma- cardır. Macaristanın nüfusu bu süretle artmış oldu. Her halde Berlin ve Roma mat- buatı birlikte varilmiş olan bu kararından pek memnun görü - üyor. Berlin - Roma mihverinin imış an kalk- tığını, bu işi de İtalya ve Alman - yanın yapmağa muvaffak olduk- larırını söylüyor. Roma matbuatına gelince; İtal- yanın bir zaferi olarak gösteri - yorlar. Berlin ve Roma gazeteleri bu tarzda neşriyata devam ede, dursun bütün bunlardan anlaşı - lan esaslı bir keyfiyet varsa o da yukarıda işaret edildiği gibi Ber- lin - Roma mihverinin artık eski sağlamlığı kalımıyacağına dalr or- taya çıkan sözlerin. yürütülen tah- minlerin doğru olmadığını gös - termek için her iki taraf diplo matlarının bilhassa uğraşmış, dik- kat etmiş olduklarıdır. Macaris - tanın istediği şeyleri yerine geti- rip getirmemek meselesi Berlin HER GÜN BİR HİKÂ ARKADAŞ-. Çeviren: F. S. (Dünkü sayıdan devam) Ertosı gün sabahleyin, hizmetci kız madamın uyandığını ve ken- disini beklediğini söyleyince yanı- na girdi. üezaketle selâmladı. — Gazeteler neredet... Hakikaten elinde bir şey yok- tle Ramanın münasebat noktai na- zarından çok ehemmiyetli idi. Çünkü şimdiye kadar bu meseleyi takib ederken «Son Telgraf» 1n ) bü sütunlarında Avrupa matbua- tından çıkarılan hülâsalardan an- laşılıyor ki - Macarları memnun etmek için İtalya büyük bir ar - zu beslemekte idi. Berlinin ise bu husustaki arzusu öyle pek te hâraretli görünmüyordu. Alman- ya pek kolay anlaşılacağı üzere Lehlerle Macarlar arasında müş- terek bir hudud olmasını istemi- yordu. Çünkü bunu kendi aleyhi- ne görüyordu. Halbuki İtalya bu müşterek hududa pek taraftardı. İşte bu vaziyet karşısında Berlin- Roma mihverinin yeni bir imtihan geçireceği söylendi. Neticede Ber- lin ile Roma anlaşmış oldular. Al. manya için orta Avrupada ileri - lemekte istikbalde karşısına çı - kacak müşterek bir Lehistan - Macaristan engeli yoktur. Alman- ya böyle bir engele meydan ver - Memiştir, İtalyaya gelince; o da Macaris- tan için büyük büyük yerler ver- dirmek suretile Macarların ken - disine olan merbutiyetini daha zi- “yade arttırmış olmağı temin et - tiği kanaatindedir. Söylemeğe hacet yok ki Alman- yanın da, İtalyanın da ve nihayet Macaristanın da memnun kaldık- ları bu neticeden koşnud olmıyan taraf Çekoslovak oluyor. Alman - ya artık orta Avrupayı elde ede- ceğini etmiş, ilerisi için de kendi- sine emin bir vaziyet temin et ; “Devamı 6 incı sahifede) "!'A'”—;Nî::m.:mu——— İPEK sinemalarında Tamamiyle memleketimize veait olduğu sahneler Milo adasında çekilen Numarak Ko tuklar şamki şaşkınlığını hiç unutmiya - gağım. Annem babana - gelerek, beni park kapısında geceleyin öp- tüğünden dolayı şikâyet - etmişti. HBalbuki, zavallı, senin bir şeyden haberin yoktu. Gece yarısı da be- ni karşında görünce o kadar şaşır- dındi ki.. Kah, kah, kah.. Genç erkek gülmüyor. Dalgın. Belki de söylenilenleri duymadı bile.. duysa da iştirak etmiyccek buna, Çünkü tüylü göğsün başka hatıraları var, Sesin ortadan kırılışı; hüzünlü bir kafa sallayış: — O zaman başimda kavak yeli esiyordu. Çılgın, marti gibi bir genç kız- dım. Halbuki şimdi... Alâkadar olmak mecburiyeti: — Halinden memnun değll mi- sin!.. Mes'ud bir dekor ortasında- sın sanıyorum. — Lüks, ihtişam, para insanın gözünü doyurmuyor. Doyursa bi- | er iki #inemi le kalb dolmuyar. Niçin evlendin öyle ise?. Sev« diğin birine varaydın!. — Banyonu al. Bir şey yiyelim. Uzun uzun konuşuruz. Banyo.. Yemek.. Tekrar salona avdet. Karşılıklı şezlonga yan geliş.. Kadın konuşuyor: — «Niçin evlendin öyle sevdiğin birine varaydın! sun, Sermed. Anlatayım: Annemi mes'ud etmek için be- nim bedbaht olmam lâzım geli - yordu. Annemin lüks, yüksek bir bayat yaşamak ihtiyacını tatmin etmek maksadile önüme çıkardı- ği taliblerden birile evlenmem i cab etti. Bu bir mecburiyetti. Zi- ra, ânnem babamdan ne kaldıysa | har vurup harman — savurmuştu. | Borç gırtlağımıza çıkmış, sıkinti baş göslermişti. Etrafımda dönen züppelerden birile evlenmektense yaşlıca bir talibi tercih ettim. Ko- ise, diyor- AYNAROZ KADISI | BAŞ ROLLERDE : Bebzat « I. Galip - Jeli » Halide « Mahmut - Şevkiye - Muammer HAZIM-VASFi pişev'n”e sıtılmaktadır. Telefon 44289 Saray 41656 cam Şekib Sinan, ağır başlı, ken- di halinde bir adamdı. Yaşı babam yerindeydi. Kabul ettim. Bunun yarıdan fazla sebebi sensin!.. E- vet, çünkü seni nasıl sevdiğimi bi- lirsin. Ben seninle evlenmek isti- yordum. Halbuki sen her fırsat benden nefret ettiğini tekrarlı - yor, bucak bucak kaçıyordun! Bil- mem noden yıldızın. benimle bir türlü barışmadı. Hergün kavga e- diyorduk. Ben aramasam semtime Uğramıyordun. Zaten seninle ko- nuşuşumuz bir iddia yüzünden ol da, Kadınlara ehemmiyet vermi- yor, aşka inanmıyordun! Aşk şeh- vettir. Kalb ne demek, sevmek, ıztırab çekmek, düşünmek, his, fa- lan filân bunlar fasafiso şeyler di- yordun! ü Seni seven arkadaşlarıma kar- gı takındığın tavırlar sinirime do- kundu. Seni baştarı çıkarmıya ka- rar verdim. Fakat seni aşkın ağı- 'na düşüreyim derken kazdığım — Kararımız vechile gazeteleri hazfettik. Yalnız bir «havadis» al- dırdım. Size bütün dünya gazete- lerini erberden okuyabilirim. Si- hâdiselerden mi, dahilf hava- rden mi hoşlanıyorsunuz? Cinayetleri, faclaları, kıskariçları imı öğrenmek istiyorsunuz?.. Do - landırıcıların hilelerini mi merak ediyorsunuz? Söyleyiniz... Size bunlara ald malümat vereyim. — Bir gangster hikâyesi dinle- Tek isterim. Genç kadının üzerinde kolları bol, ötesi berisi dantelâlarla süs- 1ü bir sabahlık vardı. Gözleri sü- zülüyordu. Jim, mütebessimane bakıyordu. Elindeki gazeteyi açı- yormuş gibi yaptı, sonra: — Buldum!... Dedi. Ve okuyormuş gibi yük- sek sesle: «Paris gansterleri: Pul o Ri mü- dürü pek cür'etkârane bir tecavü- ze uğramıştır. «Pol o Ri, Parisin en kibar bir gece barıdır, ve şimdiye kadar gö- rülmemiş bir hâdiseye sahne ol- müuştur. Barda caz çalar, müşteri- | ler dans ederken yüzleri maskeli üç kişi, Müdür Mösyö Ledot'un o- 'Tabancala li tane almışlardır. mlik Zavallı ö Ledot ne bir ses çıkarmış de yerinden kımıldanabil- miştir. Hırsızların ikisi paraları a- larak kaçıp gitmişler. Üçüncüsü, müdürün ellerini, ayaklarını bağ- ladıktan ve ağzına bir mendil tı- kadıktan sonra koltuğa bağlamış, geldiği gibi sessizce çekilip git « miştir. *Gangsterlerin bu tecavüzü bü- yük bir heyecan uyandırmıştır. başka bir kadına âşık olmuştun, onu delicesine seviyordun. Bu iki sebeb Şekib Sinanla evlenme- me sebeb oldu. Kocamı bir baba gibi seviyorum. Sevmek kelimesi tuhaf gitti. Hürmet ediyorum, de- mek daha doğru. O bir inşaat şir- ketinin müdürü umumisi olarak Anadoluya gitti. — Ben gitmem! Dedim. Burada ayni ihtişamla hayatı- ma devam ediyorum. Mes'ud mu- yum? Buna kat'iyetle «Hayır!» di- yebilirim. Boyalı insanlar, yüzleri kadar cuhları da boyalı ve bayağı dost- lardan, ahbablardan hiç hazzet- miyorum. Salonlar amatör fahi- gelerin eteklerini — sürüdükleri, züppe, iğrenç erkeklerin en âdi jestleri ve kelimeleri asâlet un- vanı içinde kadırların önüne serp- tikleri bir mezbele,. iğreniyorum. Fakat iğrene iğrene gitmem lâ- kuyuya kendim yuvarlandım. Sen zım geliyor. O saat dedikodu ha- — Bunlardan biri, kapıdan Şi dilencilerden birine bin İT bir banknot vermiştir. Zabiti aliyete geçmiştir...» j — Ne âlâ!. Ne âlâi Günler geçiyordu. Artık çıkmıyorlardı. Jim oda hizi yorum.. Diyordu. Bir gece Jime: — Biliyor musunuz, #f mam üç haftadır evdeyiğ — Zaman ne çabuk ge$ — Üç haftadır bir yere © dik Hiç sıkılmıyor musun! — Ben mi? Aslal... — Tam iki sevdalı gibi ruz. : — Evet, onun gibi... — Onun gibi mit.. Bu pek nazik değilsiniz... — Niçin? Buna neden diyorsunuz?. — Onun gibi ne demek'-? Delikanlı omuzlarını — Müsaadenizle gidebil” yim? : — Pekâlâ... Gidiniz. güzel vakit geçirdik. Tatli inizle beni oyüladınız. | sevdirdiniz. Mazur — görü Jim başını eğdi. Artık semiyordu. Kapıya doğft dü. Genç kadın teessürl! — Pekâlâ, gidiniz. Ertesi gün, hizmetci Kİ di: n — Mösyö Jime ıöylzıyl""ı sin... Bu sırada telefon çaldı. Pgl ci kız âhizeyi kendisine verk zaktan gelen bir ses: ) — Allo! Madam, âiz (Devama 6 ıncı tar. Annem fevkalâde müf” akşam müteahhid Reşsd poker var. Gelmiyecek. yor, yaşıyor, ben bırmla başbaşayım. Seni gÜ ne iyi oldu Sermed. Dört “ y nerelerdesin.. hiç görmedi'i Bana ara sıra arkadı misin?.. — Bu vasdi yapebilmt j aklımın başımda olması A” g ral, Ben dört aydır hi bir ğ tıktan, şuurdan mı!ıru#'nj lük gibi dolaşıyorum. yim.. deliden hiçbir ııı Yegâne farkım - saldıti? Saldırmıyor da değilim- İiWi da bir fark var, yalnız * N dime saldırıyor, hücun' Yaşamak zevkini kay' semleştim. Hayatı mânasif g ması elzem olmuyan bİr. diyorum. Öyle bir yük ğir, sırtıma yükler yokuşu çıkarmağa . # y D