16 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 -—-HOL M GRM— e —a Cambaz kızı M. Elle Harison, oyunun en hararetli bir zamanında Görünmez kazaya kurban gitti Cezayirden bildiriliyor: Darius”un seyyar sırkı birkaç gün evvel Kale gelmişti Ameleler. büyük bir meyda nın ortasına kocaman beyaz ve | Gece birçok seyirci çadırı dol - durdü. Oturâcak yer kalmadı. Soy- tarılar sıçrıyorlar, oynuyorlar ve halkı güldürüyorlar, eğlendiriyor- lardı. Fakat, suvarenin en mühim nu- marasını Matmazel Harison is - minde güzel bir cambaz kız ya - pıyordu. Ertesi gün herkes kendi. sinden takdirle bahsediyordu. Halk her gece sirkı doldürüyor, güzel san'atkârı alkışlıyordu. Matmazel Harison, beyaz ve sa- rı sırma işlemeli bir harmaniye İle çıkiyor, sonrü bunu sırtırdan atıyor, ipek mayyosu ile traj üzerinde birçok hünerler yapıyo:- dü. Bir geec, arkadaşlarınan biri kendisini düşünceli ve gamlı gör- dü. Acaba birini seviyor, kalben | muztarib mi bulunuyordu?.. Kimsenin ihtimal vermediği, ık- lından geçirmediği facla bir gece sonra vukua geldi. Oyun başla- mış, sıra Matmazel Harisona gel- mişti. Biraz geciktiği için seyir ciler el çırpmıya: — Matmazel Harison Diye bağırmağa - başladılar. © çıkmıyordu. Acaba ne yapıyordu?. Sirk müdürü, genç artistin bu- lunduğu —arabaya gitti. Kapıyı vurdu. Bu sırada bir silâh sesi tildi. Müdür, kapıyı açıp içeri gir- diği zaman matmazel Harisonun beyaz ipek mayyosu ile ve kanlar içinde yerde yattığını gördü. Genç “Şan'atkârın numara yapmak içın | İngiliz Başvekilinin Her Hitler rüşmek üzere — Almanyaya gideceği Geçen sene sonbaharda şimdi İngiliz Hariciye Nazırı Lord Ha- faks da Almanyaya bilhassa gön- derilmişti. İngiliz Başvekilinin Almanya- Yü gitmesi vmiyetli; Fa « kat şaşılacak gibi olmasa gerek. Çünkü İngilizler Avrupa sulhunu korumak için her türlü diplomat- hk faaliyetini göstererek — sulh yolunda hiçbir teşebbüsten geri kalınıyacaklardır. Başvekilin se- yahati de bu yolda mühim bir harekettir. Yeni gelen Avrupa gazetcic n çıkarılan aşağıki hulâza meselenin muhtelif cep - helerini zösterebilecek gibidir: Her gün gelen telgraflar Çekos- lovakyada vukuatın birbirini ta- lngılız Başvekili'nin Almanya se- yahatini hazırlıyan sebebleri gözönünden kaçırmamalı İngilizler her şeyden evvel Çekoslovakya'ya gön” derilmiş olan Ingiliz müşavirinin işi muvaffakiyetle neticelensin istiyorlar *Inuillz amiralleri şimal denizinde Jâzımgelen tedhir- deri alarak donanmayı ona göre hazırlamışlar, daha gvvel'de bu hususta Framsızlarla konuşmuşlardır. dır, İkidebir, Fransa ile İngiltere- yi ayırmak Almanyanın takib ot- | tiği bir gayedir. Bu böyle olunca bu neşriyat tahii görülmektedir. a karşı beriki tarafın vere-, mektedir. reyan eden rmüzakereler neti de varılan bu anlaşma bugi filiyat sahasında kendini g7 İngiltere - Almanya : Arkadaşım ne de saf, ne de te- müz, ne.de yüksek bir kalbe sahih- di. Yalnız biraz hoppa, çocukça bir hoppalık. Onun bu hafifliğini görenler yalnız görünüşe aldanı- yorlar, zavallının o melekler gibi içini hiç de hesaba katmıyorlardı Ona öğle nüfuz etmiştim kt aramız| da iki yaş fark olmasına rağmen | bütün kalbinin derinliklerini yordum. Gösterişe kapılan, muhite uyan, her şeye müstald bir ruh ba- zan nasıl uçuruma doğru gider bi- | ll misiniz? Fakat bazan da bir- denbire değişebilir. Onda hayat gördüğü gibidir. Fakat hayal öy- le derindir ki, kimsenin erişemiye- | ceği kadar işte — benim bu za; ruhlu küçük arkadaşım da sevi yordu, bir deli gibi âşıktı. Yaltız 0 aşkı gözlerinde yaşatamıyor, za man zaman sarsan bir melânköli ile hissediyordu. Gözleri yine alay- la gülüyor bakışları yine öteye be riye sekiyordu. — Onu bir 'sabah | ceği cevabların de hulâsası çu « dur: İşte karşı taratın da Alma 1 g zetelerine verd gi cevablardın ha hulâsa çıkıyor. İngilterenin Bo: - hemmiyet vermedi. girkin ve Biçimsiz tramvayda görmüştü Evvelâ e- | | Hatti buldu. 1m saatimi bu şekilsiz'e ya nasıl geçireceğim di- alay etti. Zabitti, temiz beyaz elbiseleri sırma - şeridlerle işü yakışıklı bir deniz zabiti. Her şeye gülen her şeyle eğlenen ru- hu o kadar zayıftı ki, günlerce o ndü. Günler, karan - geçti. O bekleyişin bü- tün azabını içinde duya duva s:16- tu... Hayat ne tuhaftı. Bazan le 'tesadüfler doğar ki insan ümi: dinin üstünde erdiği isteğinin a- kıntısına kapılarak kendini unu- kırmızı çadırı kurdular. Erkeklerin Ruyalarıııa Uykularını Kaçıran kadın Vera Hali, Amerikanın en meş- bur «fotoğraf modeli» kadındır. Birçok mecmuaların kapakların- da, ilân sahifelerinde onun fo - toğrafı görünür. Sakız, sigara, otomobil firma « ları Vera Hall sakız çiğner, si içer, otomobil kullanırken çekil- miş fotoğraflarını kuydukarı rek- lâmlar sayesinde satışlarının art- tığını görmüşlerdir. Vera Hall, totoğrafını çektir - mekle senede 180,000 frank ka - sanmaktadır. Vera Hall, (k! sene evvel attan düşmüş, belkemiği incinerek, altı ay alçı içinde yatmıştı. zetecilere: (Devamı 7 inci — Artık yeler, bıktım! tedbirler almak mec - inde kaldığını gösteriyor. Verilen bu haberleri burada l4- zelemeğe lüzum olmasa gerek, Bir taraftan vukuat, diğer taraftan tahkikat oladursun müzâkerelere girip kün. Müzakereler yalnız Pragda Südet Almanlarla Çekoslovakya hükümeti ve İn, sında değil, Paris, Londra ve Ber lin arasında devam edip gidiyor Alman gazetelerinin bugünler- deki neşriyatı hayli şayanı dikkat oluyor. Bu noşriyat —şu itibarla şayanı dikkattir Fransa ile İngiltere arasındaki Çekoslovakya meselesinde — gös- terilen tesanüd öyle hakiki bı: tesanüd deği'dir. Paris ile Londra zahiri olarag vöyle bir vaziye , al- mışlardır. Mazsedları ancak ma- nevi bir tazyik icra ederek işin i çinden çıkıraktır. Lâkim Avrupa bir gün bir emrivaki karşısında kalacak olursa işler öyle zanı İz Müşaviri ara- | |u 2— Avustüryanın malüm şe de devam ediliyor. Bu da müm- | 1— Alman gâazetelerinin bu fik- ri yaymaları tehijkelidir. - İngil » tere'ile Fransa arasındlaki tesa » nüdün gevşediğine — hükmetmek için ortada bir sebeb yoktur. Kilde Almanya tarafından zapte”| dilmesi ile Çekoslovakyanın vâ - | ziyeti bir değildir. Avusturyalı - lar Almanlara karşı mukavemet Ginicmüşlerdir. Halbuki Çekler memleketlecin! karumak için hem kuvvetli bulunuyorlar, hem de son derece mukavemete- hazırla. nıyorlar. 3 — Sonru Çeküslovakyanın | müttefikleri vardır. Çekoslovak- yaya karşı gir'eilmiş tashhüdler vardır. 4— Çekoslovakya meselesi Sü- det Almanların vaziyeti meselesi olarak Çekoslovakya için dahâli bir iş alarak kalmiyor. Bu mesele artık milletlerarası meselesi ol » muştur. Avrupa devletleri bunun halli ile yakından alâkadar olu- yor, 5— Fransa ile İngilterenin bir- | lindeki elçisi de Alman Hari: ye Nazırile çgörüşerek İngiliz - Fzan- sız münasebatıl da herhangi bir değişiklik clduğuna dair ortaya çıkarılan şayialırın doğru olmu- dığını söylemiştir. * Göçen gün İngiliz Başyekiti parlâmentodasi işçi fırkası mu liflerinin risini çağırtarak kotu sile Avrapa işleri hakkında gö - rüşmüştür. Behran zamanlarında İngilterede hükümet relsi böyle muhaliflerin Leşimı çağırarak ©- na vaziyeti #olatmak eskidenhari bir kaldedir, cevam ediyor, Bu sefer de öyle c.muştur. Açık olan bir keyfiyet d> şudur: Çekcsle -« vak'yaya gönerilmiş olan İngi- liz müşaviri : ordun Vazifesini mu vaffakiyetle 1 eticelendirmesi ! giliz hükümeti kçin varılmak is - 'tenen en birirci gayedir. Onua 1- için müşavirin gayret ve sine Londra bi'kümeti lıımn'ılr müzaheret eimektedir. Bu nok- taya venlen hemmiyet Londra- dün Berline de bildirmiştir. Diğer taraftar İngiliz gazetele. tur. Ferhan o tesadüfün esiri ola- rak sürüklenirken fark bile etrre- di, ve bir gün kendini onunla karşı karşıya görünce yaptığını düşün- meden bütün kalbini açtı. Tur - gud zevkine düşkün bir bahriyeli idi. Çapkındı, kalenderdi, we 'ni- hayet hissizdi. O ince ve hassas Ferhanıavuttü. Nasıl değişmişti şaşarım, ona nasıl inanıyordu hay-| ret, Bir gün: — Ferhan dedim ne türlü bir yölda fürüdüğünün farkında m! swi? Belki içinden biraz kızdı ve sıkıldı. Fakat beni darıltmak iste- mezdi. — Neden Nerin dedi. Beni sı diğine inanmıyor musun? İçimde ince bir sızı duydum. — Onu daha fazla bırpalıyamazdım. Başımı ö Büme eğdim. Dudaklarım çok hai- siz kıpırdadı. — Evet doğru, * Bazan yıllar en candan inâan - ların da arasına girince o eski bağların üstüne ağır bir yük gibi inerler, onu yavaş yavaş uyutur- lar. Fakat öldüremezler. Doktarlar, anun bütün haya - | — Diye bağırmıştır. i ş y tınca belkeniğinin düzelmiyece- Artık, gülmekten içimden | dildiği kadar vahim olmiyacz- ğini söylemişierdi. Bu, Vera Hali | gelmediği 'zamanlarda gülmek -| tır. Geçen "mürila öyle olmadı in Atlantic City'de «Amerikanın mı? eh şirin kadımı» olarak aranılma- sınn. beğenilmesine mani olma - maktadır. Fakat Veri Hall, artık <Ameri- kanın en şirin kadınıs olutaktan sıkılmağa başlamıştır. ten, fotoğraf önünde pozlar al - maktan, cicili bicili esvablar giy- mekten .bıktin! Vera Hali, Amerikadan Lond- raya geçmiş, Londradan da «şana öğrenmek için - Parise gelecaktir. Artık meslek değiştirmek isti - Almanya malüm olan — şekilde Avusturyayı alıverdi. Kimse ses çıkazmadı. Ş'ındi de Çekoslovak- yaya karşı bir emrivak) — olursa yine ses çıkarmıyacaktır!. İşte Alman pazetelerinin — son Aradan iki söno — tekrar resme baktı Geçen gün, etrafımı kuşatan ga- | yormuş! dardır ki, verem olmazlar. Refik, bu dej Onun içindir ki ber gün biraz daha eriyor; onun içindir ki Nimetin her sözünde bir mana arıyor. Onun içindir ki bövle bir türlü bu eve ve Nimete ısınamıyor; onun içind -<i böyle her gün ve her sabah balkona çıkıp üzun uzun düşünmekten kendini alamıyor! Refik zincirden bir halka gibi biribirine bağlı bü- tün noktaları tekrar tekrar düşünür, tahlil ederken gözü yeniden elinde tuttuğu gazete sahifesine kaydı. — Ne var? Diye, bir dâha göz gezdirdi. Yine her vakitki söz: — Okunacak bir şey yok!. Sonra, — Bazan ilân sahifelerinde de iyice meraklı şeyler olur. Birçok meseleler çıkar. Dedi, gazeteki başmuhabirliği zamanını hatır- ladı, altıncı sahifeyi çevirdi. Emniyet sandığından, defterdarlıktan, kâtibi adillerden. otomobil, mani - Zatura, ayakkabı ticarethanelerinden sürü sürü ilân teşhir ediliyor! Son sütunda da iki doktor ilânı ara- sına sıkıştırılmış, küçük, resimli bir ilân var. Klişe- ye baktı; Bir çocuk resmi. Serlevhasına göz gez - dirdi: Bir gaib ilâm. Fotografisi gazeteye konan bu çocuk kaybolmuş! Bütün satırları merakla, diki okudu.. Okudu.. Bir lâhza düşündü! Sonra tekrar Bakışlarını bu resim üzerindex ayıramadı, daldı. Daha sonra, bakışlarını cezb ve teshir eden bu resim gözleri önünden silindi, silindi kayboldu, onun yerine yeni bir “tesim — geldi ve... günlerdeki zoştiyatı bu Ç O Edebi Roman No. 106 zihninde siyah bir perde açıldı. Kafa tasının — içini boşaltan ve sadece o resimle, ona aid hatıraları bir- leştiren bir perdenin açılışı! Bu resim Meralın res- mi, bu hatıralar Meralın hatıralarıdır. — Meral... Meral... Kızım... Gözlerime bak, yüzüme bak!. Gül göreyim... Oh! Dediği, sonra ga: — Al piçi: Diyip anasının yüzüne fırlattığı, —katıla katıla ağlayıp haykırışlarıa kulak bile asmadan evden çıkıp bir daha yüzünü görmediği Meralın resmi, o- nün hatıraları?. Keşke bu gazeteyi eline almasa, keşke bu ilânı görmeseydi. Galb çocuğun resmine baktıkça gözlerine hücum eden hatıralar — keşafet buluyor, kuvvetli bir tahassürün hummasına tutul- muş gibi bunalı — Acaba Meral ne oldu?.. Diyordu. Acaba ne oldu?.. Bu hakikaten bir me- S birlerine olan tesanüdü vaziyeti gerek İngiliz Başvekilinin ve ge- rek Maliye Nazırının nutukların- da pek açık bir surette anlatı! - miştir. ©— Fransız - ingiliz anlaşması vardır. Nisanda Londrada İngiliz ve Fransız devlet adamları ile çe rinin verdiği talümat gösteriyor ki Tngiliz Amirehharı da bit takımı todbirler âlatük deniz müdafaa: ve donanmamı: hareketi içiz ka: rarlar vermiylerdir. Bunun giti İngiliz hava Levvetlerine de lü- Anadoluda bir geldiğim zaman da zım gelen em*İer verilmişti;. müddet tım. Yine biy gün fırtınalı bir kış yatak odamın buğulu cam- Ündan dışarı bakarak - yerleri bembeyaz bir karla örtülü görün- Bgeçmişti. Ben kalmış onu bulamamış (Devamı 7 inci sayfamızda » ce Yazan: Etem İzzet BENİCE seledir. İstanbula geleli Üç ayı geçiyor. Niçin bir de- fa bile merak etmedi?. Niçin bir defa bile gidip a- ramadı, sormadı?. Sormadı. Çünkü, — Ben bir piçi arıyamam.. Diyor. Sormadı. Çünkü, Moralı ararken Ferhünde ile karşılaşabilirim. Onu görmek istemem.. Diyor. Ondan nefret ediyor, önu — hatırladıkça tüyleri şeytan görmüş gibi diken diken oluyor ve gayrüht ğzından bir kelime çıkıyor! — Orospu... Ancak bunu demesine rağmen onu seviyor, 6- nun bir ahu gibi boyun kırarak iri yeşil gözleri ile hâkimane fakat saf, temiz, nurlu, muhabbetini ta- şırahı bir saffetle hâlâ kendine baktığını hissetmiyor mu?. — Oraspu.. yorganı başıma çektim ve içer- —— De, dese.. Nefret de etse, ne yaparsa yapsa Ferhundenin hayalini nazarlarının hududu - dışına koğarken yine bu tertemiz, nurlu, muhabbetini ta- şiran bakışlarını birdenbire koğamıyor, istemiye is- temiye kinle, gayızla, nefretle bunların tesiri altır- da kalıyor ve.. Kalbinin sızladığını hissediyor. O ta- Man, bütün Amarlarımın bir aşk nöbeti geçirdiğini, kalbinin sızladığını hissediyor: — Onu nekadar da seviyordum... Diyor, adeta pişmanlık duyuyor, — Niçin bana hiyanet ettin Ferhunde. Seni çu- dırasıya seviyordum. Deli gibi seviyordum. Senin için, çocuğum için yaşıyordum.. Neden bu hiyaneti bana reva gördün?. Diye avaz avaz bağırmamak için elile gırtlağını sıkıyor, zorla susüyor, bu tesirin sürükleyici hum- lelerinden- kurtulmak için tekrar tekrar izzeti nele sini zorluyor, ona taan ediyor: — Mektublarını keni elimle tuttum. Kendi e- limle yüzüne çarptım... Diyor ve Bepsini feda edip de yegâne hiyanct vesikası olarak sakladığı foloğrafiyi —Ççekmecesinin gözünden çıkarıyor, parmaklarını her birinin sura- HIKÂAYE AŞKIN MANTIKİ d" de meydana gelen meaklili gun başımı bıirakarak W; ğe başladım. Onu, n!l Ferhanı düşündüm. SOf ğimiz gün gözleri banâ PÜ 'î;;“ yalvararak — bakmışti- ııl” hareketine yarım saat Vi tımı dolduran - kalal kaşan birisi merdivenlerr gelince başını yukari h*:u' Zaman o içli © islak gÖZİCÜ K Siyak Tarımız. birleşti. Knı:*“" ıı; girerek yukarı çıkardım. kenacak gibi atıyordu. Nede auııvsı'ın'*"'ı sün ha! Demek artık KİM#İL vd Beni düşünerek s.ıyııdısi' aa keşke tutsaydım. Belki'0 y ğk seni kirdim değil mi? konuşuşundan bir Ş€Y gibi yüzüne baktım. — Çok-yorgunsuh Asabın h(vıulmuş biraz dedi yim. Boğazına saplanan W öksürerek durdurdu. HeCt tüne basa basa: dj' — Turgudlan ayrıldık Vat — Nasil? Ayrıldınız Mi oldü Ferhan. Ah sen hepsini N“"v dedi. Beni zorla çekmdi du. Sonra ellerime unh':,. Darılma dedi. Ca':m”,,ı ribim ne yaplığımı - bil M' Ona'bütün kalbimi vi M madı, Bütün ıı:ııgımll”uv dum. Yine anlamadı. “_ı? vaziyeti düzeltmeğe karâf Kutf tim. Söyledim. Ona beni Ü ge dedim: Ah Nerin ne vahşi Bf müş meğer o, güldü. ©' — Çocuk dedi. Haki v cuksun ben zana nc kurtaracağım? Sen kendindet, şey kaybettinse ım çok-mu görüyorsun. Eileril rimi aradı. Onu nasıl ::;,.ı' mem, Ne iğrenç bir meğer, ç Koridorlarda inleyen bir k;n pana. sesi yanımızdan İ”.Lgıl“ mindenberi işleyen vinçlef _ç,d Başını, onun o mukaddes göğsüme bastırdım. İçim du. pırak w — Sana lâyık değilim. ni diye inledi. — Ferhan dedim. Güzel ,.”Ş şim benim, sen beşeri .u, lığına kurban giden düny! yüksek kızısın. Hareket — kampanasi durdu. O başını kaldırazaki ,u" — Şimdi dedi yaşlı bi disle eyleniyorum, Bir.€' de çocuğum olursa hayat boyunca go:lar .f lığını göstermemek İÇİN virdim. Sanra mniınw' ,ı' rek: — Ferhân göreyim ıınl ş ı* u.a“ ççit Tesadüflerin kurbamı ol sinle değil, dimağınla bi Vapurumuz Beşikteş Ü nünciye kadar ufak beY? dilini salladı. Sonra gözlerimden kaybettiM-* / pavit Yatağın nefesimle Sflİ ) gi sından kurtulup başımı PU af soğuk rüzgâra bıraktığıf .f alnımın hâlâ 'ateş gibi Yi a * hissediyordum. Arl çldı. Ufak bir - fısılti İt çevirdim. Annem: Dd?'";ç — Nerin diyordu. Di lim kim geldi. Nasil bir hi mem belki deminden! *:::" siri altinda oıdugumdl" bak” — Ferhan! Ferhan! diy€ D dım. Koşarak j 'Yanakları çökmüş, ıöll“"::# leri siyah halkalar peydi İ7 gf Sarıldık. Ağlaştık. Hay? ',p' mağa cesaret edemeden | KP bundan bundan konuştuk: arasında bir isim '.çırl!'”'“ 3 - Kim o Ferhan di !" Güldü. aS —- Çocuğum dedi. oğlum çe leri birdenbire sanki BN dü. Ciğerlerini sıkan ” vayı yavaş yavaş ""ıu ç. — Çocuğum dedi Zavü .ıı; cuğum babası geçen. İimin Nerin o zaman talihsi tına ayrı ayrı bastırarak: — İşte öşıkı, işte kendi!. Diye uzun uzun dalıyor. ikisine de beddüâ &- Giyor. İ Tâ beni bırakmadığın! uı:;: Geçen kış ayında ha$t taraflı bir zatürreeye V Yaşlı idi. Zayıf düştü Ve Devanu T

Bu sayıdan diğer sayfalar: