4—SONTELGR *t — 22 Haziran 1937 “ Alman Hariciye nazırı Londradane isteyecek ve — kendisinden neler istenecek Londrada karşılaşacak olan Alman wn İngiliz Harictye nazırları ?_ Üç gün sürecek olan bu misafirlik esna- sında görüşülecek çok mühim meseleler vardır Almanyanın müstemleke mes e- v lesini bir defa daha ileri süreceği anlaşılıyor Ingiltere iselspanyadaki — Alman ve italyan gönüllülerin geri alınma- ' sında israr edecek K B '.Yuın Alman — Hari Fon Nöyrat İngilt tinin daveti üzerine Londraya git- miş bulunacak. Ayın 23 üncü günü için tesbit edilen bu ziyaret iki gün | sürecek, Alman Hariciye Nazırı İn- Biliz devlet adamlarile gö tir. Alman Hariciye Nazı son haftalarla Balku: ristanı ziyafetinde ta şu Lon- dra seyahati değildir. Bilhâssa bu ziyaret İngiltere © az manalı kümeti tarafından edilen davet ü- terine ol vel İngil, r. Bundan iki sene ev- Hariciye Nazırı Berline Bitmişti. Şimdi zırımın da Londra seyahati o ziya- ı lman Hariciye Na- reti iade için oluyor; deniyor. Fas kat iki senedenberi olup biteri ve daha da bitmiyen şeyler düşünü - lürse Fon Nöyrat'ın İngiliz payi- fahtını ziyâreti çolk ehemmiyetli olduğu kendiliğinden meydana çı- kar. Dünkü posta ile gelen Avrupa ga- zetelerinde bu ziyarete dair verilen _ıııınmıı «Son Telgraf» ın okuyu- cularına veriyoruz: 1 — Alman hükümeti bilhassa Alman - erkânıharbiyesi — Berlinin | artık bu yalnızlıktan çıkarak diğer devletlerle - Fransa ve İngiltere ile- münasebatını siklaştırması lâ- Zmgeldiği kanaatindedir. Halbuki, Berlinin Londra münasebatı pek dostça olurşa bundan Roma Mmihveri hükümeti elbette kuşku - Janır diyotlardı. Bugün ise artık Berlin - Româ mihverinin, Berlin- Londra dostluğuna mani olamıya- cağı anlaşılmıştır. Almanya her dev-| letle dostluk istiyor, Fakat Rusya ile değil... 2 — Geçen ây Alman Milli Mü- | dafaa Nazırı Mareşal Biombergin Londraya kralın tac giyme mera- &imi münasebetile gitmiş olması o- ile | şey daha: Yada-İngilir devlet adamlarile çok sıkı fıkı görüşmesine fırsat ver - mişti. Alman Mareşali İngiliz do- nanmasının geçit resminde de bu- | Tundu. İngilterenin kuvvetini ya- | kından gördü. Mareşalin bu seya - hati ergeç bir beklendi. Gene © mareşa iyayı görmiye gitti. dafaa Nazarımın bu Hinden sonradır ki, şimdi de Almanı Hariciye Nazırı Londraya gidiyor. 3 — Alman İktısat Nazırı Dok- İşte Milli ibe verecek diye j bir de | | seyahatle. tor Şaht Parise gitti ve Fransiz dev- | let adamlarile -gayri resmi suretle- Rörüştü. 4 — Pek şayanı dikkat olan bir Alman — Erkânıharbiye Reisi General Bek Parise giderek | Fransız Erkânıharbiye Reisi Gene- | ral Gamelin ile görüşmüştür. General Gamelin Londrada Ma- reşal Blomberg ile görüşmüştü: O- nun için bu ziyaretler -gayri rez- mi olmakla beraber- az manalı de- gildir. $ — İngiltere Kralının tac giy- mesi vesilesile Londrada olan ko- nuşmalardanberi İngiliz - Fransız - Alman münasebatında şayanı dik- | kat bir yenilik vardır. Nihayet Fon Nöyratın Londraya çağırılır çağı- rılmaz Berlin hükümetinin bu da- veti hemen kabul edivermesi bunu göstermiştir. 6 — Berlin hükümeti, daha doğ- rusu Alman Erkânıharbiyesi İngil- tere ile bozuşmak, Londra ile-an « laşmak imkânının kapılarını kapa- mak şöyle dursun, bilâkis bu kapı- ları ardına kadar açık bulundur « mak istemektedir. 7 — Her işde biribirlerine danış- mayı kabul eden Berlin ve Roma hükümetleri arasında geçen sene teşrinievvelde yapılan anlaşma bo- zulmamakla beraber Alman hükü- Edebi Roman No: 34 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz bunlar devam edecekse bir daha gelmiyeceğim ve beni affediniz. — İsrar etme. Gidersen ayıp o- lur. Ben bu bahsi kapadım. Bir da- ha açmıyacağım. — Siz de israr elmeyiniz. — Hi; olmazsa iki üç saat daha kal. Runm motörü ile gönderirim. Ne- redeyse o da gelecek. ’ Prenses koluma girdi, sürükler. cesine büfeye götürdü. Büfenin ö- nü bir âlemdi. Nesime Behlül Mus- tafanın koluna girmiş, kokteyl ka- dehleri ellerinde idi. Bir yudumda içtiler, daha doğrusu Nesime içir- — Gi İçime kıskançlık gelmedi. Çün- kü Mustafayı tanıyorum. Yalnız / biraz kızdım, Mustafanın gözleri aü z n — O zaman vapur yok. — Sizi torpido filosu kumanda- ——— ———ccıc parlıyordu. Demek kısa zamanda birçok kadeh içirmiş. Yanımıza de Şevalef geldi. Bu bahsi artık kapadım diyen prenses birdenbire Şevalefe: — Gitmek istiyor, yani seni iste- miyor, Demesin mi? Şevalef insanı hiddetten çıldırtan bir gururla bana baktı ve prensese dedi ki: — O beni istemiyebilir. Kimse- yi cebredemeyiz. Yeter ki ben onu istemiş olayım. Benim onu - iste- mekliğim kâfidir. İzzeti nefsime yediğim bu şamar- dan sersemledim. Ayni gururla ce- vap verdim: — Siz her şeyi isteyebilirsiniz. Fakat ben, bilhassa sizin İstediği- niz şeylerden hiç bir tanesini size meti harici siyasette, dostlarını in- tihap etmekte her şeyini feda et- miş değildir. İspanya sahillerine da- şa geçerek yaptığı itilâfa Alman- ya dahil oluvermiş, İtalya da gir- | miştir. Dünkü posta ile gelen İngiliz ga- zetelerinin Alman Hariciye Nazırının Lon reti mühim neticeler verecektir. Al- manya ile İngilterenin dost olma- gına, Berlin - Roma mihveri mani olamıyacaktır. devi ler çok seyrek olmaktadır. Çünkü Almanya Milletler Meclisinden çık- tığı için Cenevreye kimseyi gön - dermiyor ki, İngiliz Hariciye Na- zarı, Alman murahhasını orada gör- sün, görüşsün. Sontra Berlin yolu başka, Cenevre yolu başkadır. O - İngiliz ve Alman adamları arasında görüşme- nun için Cenevreye giderken İngi- | liz Hariciye Nazırı Berline uğra - yamamaktadır. Halbuki meselâ Parise her vakit gelip gitmek fırsa- tani bulmaktadır. Bu ziyarette konuşulacak en mü- him mesele İspanya işleri olacaktır. İspanyadaki İtalyan ve Alman askerlerinin geri çekilmek meselesi — Ediniz bakayım. — Gitmiye kalkışınız, gürürsü - nüz. — Ne yaparsınız? — Skandal çıkarırım, — Siz mi? — Evet, ben! Şevalef! — Skandala cesaretle mukabele ederim. atmazel! kısa - söyliyelim: Böyle bir teşebbüste bulunmayı « nuz! bulunursanız... — Bulunursam? - — Siz — gitmiye > kalkışmadan Müustalayı bu kalabalıkta tokatlar zi kolkola vererek kapı dı- Süvari zabiti de beplerini de canım istedi lerim. — Buradakiler size ne der? — Buradakiler mi? Püf! Başta Haneşka olduğu halde buradakile- rin hepsi bana vız gelir. Buradaki ler beni ve bizi sadece eğlendir - miye memurdurlar, O kadar! Ben, cenevimden sarsıldım. Göz- ziya- halledilmiş ulmaktân çök uzaktır. İngiltere, İspanyadaki ecnebi (gö- nüNlü) lerin çıkarılmasında ısrar e- | decektir. ir şu son günlerde İngilterenin ba- | Unutmamalı ki, Lokarno muahe- desi bozulduktan sonra onun yeri ne bir şey konmamıştır. Önun garp devletleri arasında vücude getirecek on derece ehemmiyel Alman! BEill yetine dönüp gelmesi fikrinde 8- car edecektir, Alman lüâmata bakılı: Nazırı, Lond bulmak için de çalışacak fürter Zeitung gazetesi fatın Londra seyahati csnasında Londra - Roma münascbatının iyi- leşmesine de uğraşacağını ileri sür- mektedir. stin icin bir teklif Mısır Veliahtı Prenses Mehmet Ali Filistin meselesinin halli için bir teklifte bulunmuştur. Bu teklife göre Filistin Suriye ile birleştiri. meh, İngiltere Ve Fransa ile mütte. fik olmalıdır. Yahudiler de bu dev. letin tob'ası olurlar, bu mesele de ortadan kalkar. Birleşik hükümetin başına Emir Abdullahın getirilmesi de istenmiştir lerinin üzerinde çı- kan yesmi vesika aradım. Meydanda yoktu. Nazik görünen Şevalefin ne müthiş bir edepsiz olduğunu anlamıştım. Bu adam blöf yapmamıştı. Yanımdan ayrılır ayrılmaz Mustafanın yanı- na gitti ve yalnız başına bir kok- teyl aldı. Yapacaktı. En ufak bir git- me hareketinde bulunsam, dediği- ni yapmıya hazırlanmıştı. Babamın bir tâbiri vardır ki her zaman söyler: Baskın basanındır. Öyleyse burada kalır ve işi ört- ba$ etmiş gibi gösteririm. Tam 2a- manını getirince bu herifl ben to- katlarım. Düştüğüm bu labirentin içinde karşıma çıkan bu Paris rezilini dö- yecoğim! Buna karar verdim. Hissediyorum, Şevalef göz ucu ile beni kontrol ediyordu. Gitmiye teşebbüs edip etmiyeceğimi gözet. liyordu. Üzerine doğru yürüdüm. | Büfenin önündekilerden birkaç ki- şi bize bakıyordu. Gülümsiye - rek yaklaştım: — Mösyö de Şevalet! dedim, kokteylinizi yalnız başınıza içtiği- nizi ilk defa gördüm. BÜ ş İ HIKAYE Yazan: Zeki Cemal Bak! Dumanı altın yapan sakallı — Yahudi milyonerleri bütün dünyadaki İsrall oğullarından eli kalem tutanlar arasında büyük bir Mmüsabaka açmıya karar verdiler, Bu müsabakanın hedefi, İsrail o- ğullarının zekâsını isbat ve ticaret kabiliyetlerini tebarüz ettirmekti. Bu işle uğraşmak üzere seçilen heyet Telâvivden itibaren — bütün dünyada intişar eden Yahudi gaze- telerine müracaat etti. Her taraftaki Yahudi muharrir- lerinin müsabakaya iştirak etme - leri temin edildi. Nihayet şu hikâ- ktai nazara en muvafık ola- n edildi. tan arkadaşım: elime geçen hikâ- yeyi sana v ” DUMANI ALTIN YAPAN SAKALLI İşrail namı diğer Yakup babamı- zın ölümünden bugüne kadar dün- yaya gelip giden yüz milyonca in- san oğlu arasında dünyada kötü- lük yaptıkları melekler tarafından tesbit edilenler cehenneme doldu- rulmuştu. Bunlar arasında dünya, da ticaretle meşgul olüp kaza- ra (?) eli teraziye takilıp yüz gra- at 200 grüm tartan ve yahut arşı mın ucu- tezgâha değip yarım ar- şını bir buçuk arşın olarak haberi olmadan (?1) ölçen İsrail oğulları da vardı. Bir gün., Beş gün.. İsrail oğulları veveg vayag Anlan achannamda 11 caret yapıp birkaç para kazanmak sevdasına düştüler. Hoş.. bedava yemek geliyor.. cl- biseye lüzum yok.. amma.. yine in- san alış veriş etmeli.. Fakat ortada da alış veriş için hiç bir mal yok. Bir gün bütün milletlere mensup tüccarlar, tüccar gibi görünenler cebennem taamını yedikten sonra kızgın ateşlerin kenarına oturmuş- lar, dereden, tepeden konuşuyor- lardı. — Para kazanmak.. İngiliz, Fransız, İtalyan, Ameri- kan, Rus, Arap, Ermeni, Rum - ve nihayet Çingeneye vartıncıya ka- dar her millet mensubu dünyada- ki *tecrübelerine istinat ederek fi- kirlerini söylediler, — Burada para kazanılmaz. Bu fikre, yalnız sakallı Yahudi iştirak etmedi. Ve herkes fikrini söyledikten sonra: uradak! kazanı- Kalmak kararını verdi dı. Şen-bir tavırla: — Çitt içmek için yalnız sizi bek. Tiyardum matmazel. Dedi. — 'Nuziksiniz. Bunu bilmem nasıl söylemiş ol- malıyım ki Şevalef bir sarardı, bir kızardı. Prenses, bir dişi mefisto gibi he- men oracıkta peyda oluverdi. — Siz kokteyl içmiyorsunuz, bü- yük bir saadeti yudum yüdüm ta- dıyorsunuz. y j Bunları işiden Mustala hemen prensesa baktı, Prenses, bu söz o- - radakilerin hepsine aitmiş gibi: — Öyle değil mi Mustafa bey? Öyle değil mi Mister Prat? Öyle değil mi Madam Nesim? Böyle bi- ribirine hürmet eden “dostlar ve güzel kadınlar bir arada olunca.. Toy Muştafa bu sözlere inanarak gülümsedi. Nesime Behlül Musta- fanın koluna girip tarasaya götür- dü. Anladım ki benden uzaklaştır- mak istiyor. Beş dakika evvel- ki Şevalefle şimdikinin arasında 2 ndğe lan para hiç bir yerde kaun_ılğ*"' Yalnız kazanılacak parayı ŞÜT faizini getirecek banka yoktur. dişem buradadır. — Nasi?.. K — Bunu ancak Yahudi yapöf Yahudi anlar.. — Nasıl? — Deci ya. bunü anlıyabilmek için Yahudi olmak lTâzımdır. Nasıl, öyle mi, böyle mi diye K” nuşulurken münakaşa uzadı. cehennem müdüriyetine kadar setti. Cehennem müdürü geldi: öyle bakalım sakallı.. pa İf Siz de işden anlı yapacar Yarın benim xi bütün - cehennemde orsunuz. teklifi 1z işe girmem, Üzerimi dilen işi de yaparım. Ertesi gün sakallı Yahudi, tSD” riren müdüriyet makamına ŞU kilde müracaat etti: ai Cehennemde ne kadar fabrikf ve ocak bacası varsa hepsinden $7 kacak dumanların kıymeti mi menesi üzerinden bana ihalesii lerim. Müdür, bu kâğıdı okuyunca gÜİ dü. Fakat işe aklı ermedi. BütÜÜ tacirlere bunu ilân etti. Hiç KİTE senin bu hesaba aklı ermediği ” çin pey sürmediler. Yahudi $ ”:..ı yon vermeyi kabul etti. Der mukavele yapıldı. Cehennem umum müdürlüğü? * den eline vesika alan Yahudi, ©& ” tesi günden itibaren işe başlü di. Cehennemde füz binlerce fab ” rika ve ocak bacası vardır. HepSt ” ne tahriren şu tebligatta buluP du; <— Cehennem umum müdürlü” ğünün emrile bugünden — itibart? ceherinem semasında görülecek İ tün dumanlar bana nittir. Bütüf cehennem sakinlerine ve fabit H sahiplerine ve bacası olan - bütü i halka şunü ilân ederim ki.. 24 i'»'_ sonra hiç kimse bacasından haVE ya duman salıyermiyecektir. 4' takdirde istediğim kadar pars ": zası tarhetmiye salâhiyetim VEF dir.» Jamızda) ni dit (Devamı 6 1ncı n çok fark vardı. Artık eskilerd? hiç bit kelime konuşmuyardu. Sofra vaktine kadar — yanı ayrılmadı. Nesimenin elinden tulan Mustafa bir Ik! defa yâfi! za geldi. Şevalef çok kibar dü ve dost davrandı. Mustafa, önümüzden kolkola &” çen iki kadını göstererek su:“' | — Bunlar kim? Geldiğimi kikadanberi hep başbaşa — görüy” Tufn. Kimse ile konuşmuyorlâr | — Geçenlerde tanışmıştım 20 ma şöyle böyle, bilmiyorum. — De Şevalef analmıya başladı” — Şer mösyöl Görüyorum bu hayata biraz fazla yabat Soldaki madam, prensesin * akrabasındandır. Kocası P göre ayrı bir hayat yaşar. Bir t Bayri tabil ve gayri ahlâki bir , — Madamı da şarkta ayrı yı!“",ı' $ bu yaşayış da kocasına gör€ tabil ve gayri ahlâkidir. — Gayri tabiilik nerede? n — Bu iki kadın biribirlerine **