TefrikaNo: 76 Yazan : M, Necdet Tunçer Maiyet zabiti Sua hükümdara çok bağlı ve sa- dık zabitlerdendi. Sahranın ata binip gitti- ğini sarayda ondan başka gören yoktu. Sah- : ra o gün acaba nereye gitmişti ? B arse l y fizları bu mahalde bir kaç çadır di- laı%d'n başka bir şey bulamadı « Maiyet zabiti sağa sola bakındı. Hendekleri, dere kenarlarını ve Yük ağaç kovuklarını araştırdı. Hamolulardan bir kişi bile göre- . m“mıındı altın değil, bir çöp yok- Muhafızlar biribirlerine bakın - lar: — Şimdi ne yapacağız? — Dönmekten başka At sürdüler.. Ve Kudüse döndüler. ... Sua, Kudüs sarayında hükümda- Zin ilimadını kazanmış genç bir za- ti. O gün Hamolular üzerine giden Tmuhafızların ertesi günü eli baş o- ük döndüğünü görünce hiç şaş- D Saraydan Sahranın bir atla çıkıp ini Şuadan başka gören yok- Sua onun gidişinden şüphelen - Ve kendi kendine: — İşte Sahra, kabilesine haber :nıuy. gidiyor. Ne de olsa ken- Soyunun zarar görmesine ta - ül edemedi. Hükümdardan Ziyede kendi kabilesine sadakat Bösterdi. Diye söylenmişti. Sua bu hâdiseyi hazmedemiyor- liç— _Sırıyda hükümdara — sadık ta kimse yok mu? Bu işi neden veriyor? d)'erek odasında dolaşıp duru- u, “Muhafızların eli boş olarak dön- Si herkesten ziyade Suanın Stüni sıkmıştı. lükümdarın neş'esi büsbütün kı- Muş, ne yapacağını şaşırmıştı. Ş olular, zaviyelerinden nasıl hereye kaçmışlardı? _H“leymın. çalınan altınlardan ü- İNi kesmişti. Amon kraliçesi hakkında yeni tedbirler almayı dü- Hinüyordu. Kür* Hirada maiyet zabiti Sua, hü- 1 görmiye karar vermişti. Ne olursa olsun, Sahranın at- Bidişini Süleymana h: y aber vere- Diyordu. liı::' hükümdarın yanına girdi- — görçün çok heyecanlıydı. Üne XTan ince sesile kendi ken- Harkılar söylüyordu. Fakat, N:mdann neş'esizliği sesinin a- gönden belli ti Üa —; ğümd.. ederseniz, size mü - -it haber vereceğim, mellâ! Bç Tek hükümdarı selâmladı. Yaşamanın kaşları çatıktı. &:" Bülmüyordu.. w::mm son bestesini tamam- Wn_u; Soönra, başını genç zabite İlıı' Zabitin cevap vermesine mey- lmadan ilâve etti: beç Seni, ne zaman bir harp- ..___':uışııcı- olarak dönersen, o İlik faltif edeceğim! n“Nıenç ve tecrübesiz bir za- Belmer Cden bu kadar çabuk yük- &ha _’:!vesinn düştün? Tak A, Gdal ve cesaretini topliya- — Ka başladı: Sek geç dime ait bir şey söyleye- | #eloğen GN Şmellâ! Mühira bir me- BU M_“h—!elm'.yo geldirm. he Evuhün bir mesele mi dedin? Seğim *1. Hamolulardan bahsede- M S L e Za Bözlerini açtı.. ç 9h Bakalım.. Hamolulardan . &ber mi var? Nereye kaç- hu öğrendin? ' e H Ka Atluların niçin ve nasıl a) öy — İütdümı Hül onlara buradan kimin İi İ öğrenmek istemez Hamulilar, Süleymanın muhafızları gelmeden çadırlarını toplamağa başladılar. Süleyman hiddetlendi: — Haydi, çabuk söyle dedim ya. seni dinliyorum. Sua yutkunmıya başladı: — Bu işi Hamolulara muhafızlar. dan evvel haber veren (Sahra) dır, Onu atla giderken gördüm, mellâ! (Devamı var) Kutupta kayboldu- ğu bildirilen profe- sör Şmit kimdir? (5 inci sayfadan devam) şifler yapmalıyım. Onun için ev - velâ Fransua Jozef adasına doğru , bir uçuş yapmak niyetindeyim.» Şmid bu niyetimi çok beğendi ve çok geçmeden Moskovadan Fran- sua Jozef adasına gidip gelmek ü- zere bana müsaade verildi. Benim tariflerime göre, sureti mahsusa- da iki tayyare hazırland. Benim | tayyare uçuşlarımın en müşkülü hiç şüphesiz bu olmuştur. Ben ve arkadaşlarım, kutup m takalarının hava şartlarının mah - zurları karşısında hayli müşkülât çektik. Fakat tarihte ilk defa ola- rak, Moskova ile kutba en yakın olan bir yer arasında muvasalayı temin ettik. 'Tekrar Moskovaya avdet elti « ğim zaman, kutba bir sefer heye- tinin gönderilmesinin mümkün ol- duğuna kanaat hasıl etmiştim. Ni- hayet Şmid'e kat'i bir proje ver « dim ve hükümet de bu projeyi ka- bul etti, Bidayette bir tek tayyarenin bu işi görmiye kâfi olduğu kanaatin- de idim. Bu tayyare oralarda kış- layacaklar için, bir nevi suçan ev> € benzeyen bir tayyare olacaktı. Fakat tehlikeler büyük olduğu (- çin bu fikirden vazgeçtik. — Dört tayyarelik-bir filo ile hareket et - miye karar verdik. Şu yolu seçtik: Moskovadan Marl Jelani burnu ve Rudolf adası! Bu tercihimizin sebebi bu yolun üzerinde bir çok telsiz istasyonla - rının mevcut buluünması idi, Martta hareket etmeyi muvaffık bulmuştuk. Çünkü kutup mınta - kalarında uzun gece, bu zamanlar- da nihayet bulur. Hava tayyare se- | yahatlerine daha müsait bir hale gelir, soğuklar da sıfırdan aşağı 20 - 25 dereceyi geçmez, * Tayyarelerden birinde sefer he- yeti kumandanı Papanin yer ala- caktı. Bütün bir gece onunla be - raber, Fransua Jozef adaşının ha- ritasını tesbit ettik. Bu adanın et- rafında kendisinin bundan evvel keşfetmiş olduğu bir çok adalar da- | | | | ha vardı. Hava üssümüzü tesis e deceğimiz bu küçük adalar hak kında kendisinden bir çok malümat | &ldım. Papanin yoldaş Rudolf adasında en gayri müsait şartlar dahilinde tesisat vücude getirmiş bir adam- | ©. Şimal kutbunun — sabih - buzları | üzerinde dört kişi - kalacaklardır: Papanin, telsiz memuru Krenkel, | || felekiyat mütehassısı Fedorol,, su mütehassısı Şirkof, Bir sene sonra, şimal kutbunun ilk sükinlerini getirmek üzere bir sefer heyeti daha — gönderilecekti. Papanin yoldaş cesur arkadaşlar in- tihap etti. Bir seneyi buzlar üze- rinde geçirmek ve cereyanların key fine tâbi olan bu buzların — Üzer - rinde bu kadar uzun zaman kal - mak , kutbun her çeşit sürpriz - lerine karşı daima müteyakkız bu- lunmak, pek çok — babayiğitlerin gözlerine aldıracakları bir iş de « ğlldi. Kutup sâkinlerinin bütün ihti- yaçları temin edilmişti. Yiyecekleri ve hususf surette i- | mâl edilen giyecekleri, silâhları, İ- lâçları, telsiz postaları ve saire v& | saire.. Beşeriyetin tarihinde ilk Gefa ©- | larak, insanlar, fenni tetkiklerde bulunmak üzere, kutuplarda yaşı- yorlar, İşte kısaca hava yolundan kut- ba gidişimizin hikâyesi, budur. 'Tayyareler Rudolf adasına va - rınca, orada sefer heyetine İâzım olan her şeyi tamamladıktan son- ra döneceklerdir. Rudolf adası ku- tuptan 920 kilometre mesafededir. Demek oluyor ki 10, 12 saatte 2 bin kilometrelik bir hava seyahati yap- mak lâzım geliyor. Nasıl ineceğiz? Her şey, mahal- linde tesadüf edeceğimiz şartlara bağlıdır. Belki de bir tayyare iner ve bu tayyarede bulunan, arkadan gelecek tayyareler için inecek bir yer hazırlarlar. Hulâsa büyük bir işe girişmiş bulunuyoruz. ve mu - vaffak olacağımıza da eminiz. İzdivaç bugün bir nevi ticaret | şirketi kurmak halini almıştır. Eğer isterseniz, — siz direktör olumuz, ben de kasadar, | KIYAS | Bayan F.. vaktile bir çok gönül- | leri meşgul etmiş, şimdi iyice yıp- | ranmış bir kadıncağızdır | Geçenlerde bir muhabhet esna - | sında bize dedi ki: — Umumi ahlâkın gitgide bo - Yirmi se- 4 mı, peşime dört beş € takılırdı, | lir miyim diye provaya geldim. | NÖBETÇİ şimdi bir tanesi dönüp yüzüme bi le bakmıyor PROVA Terzi — (Kapıyı açan hizmetçi- ye) Beye haber veriniz, ben terzi- 1 | & — Üstadım size son romanımı ge- tizdim — Hakikaten son romanınız mı? Sizi tebrik ederim, siyim. ' Hizmetçi — Provaya mı geldiniz? Terzi — Evet, biraz para alabi - ZAMANE ÇOCUĞU Reşat Feyzi bir gün sokakta gi- derken, ufacık bir çocuğun, bir e- | vin kapısının ziline yetişmeğe uğ - râştığını görüp acıdı yanına gide- | rek: Dur, çocuğum, ben çalaym, de- di. Ve uzun uzun çaldı. Çocuk kah- kâha ile gülmeğe başladı ve hay - retten dona kalan Reşat Feyzinin | kolundan tutarak: — Haydi şimdi savuşalım, dedi, | içeriden ev sahipleri çıkarsa, iki - miz de dayak yeriz. —Ne dersiniz doktar, kocama dağ havası mı iyldir, deniz havası mı? — Kocanıza dağ havasını mutva- , fik görüyorum, Jakar sizin de gidip deniz havası almanız şartile. büateme gğetimasnannamanse üN caN dN ECZANELER Bu akşam şehrin muhtelif semt- lerinde nöbetçi olan cezaneler şun- lardır; İstanbul cihetindekiler: Eminönünde (Bensason), Beya - zıdda (Asador), Küçükpazarda (Ne- catı Ahmet), Eyübsultanda (Mus - Kâragümrükte (Arif), Samatyada (Teofilos), Şehzadebaşında (Ham- di), Aksarayda (Şeref), Fenerde (Emilyadi), Alemdarda (Esad), Ba- kırköyde (Hilâl). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Della Suda), Karaköyde (Hüseyin Hüsnü), Tak- simde (Limoncıyan), Pangallıda Halâskâr caddesinde (Nargikeci - yan), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Nesim Aseo), Beşiktaş- ta (Ali Rıza), Sarıyerde (Osman). Üsküdar. Kadıköy ve Adalarda- kiler: Üsküdar, Kadıköy ve Adalarda- Kadıköyünde Muvakithane cadde- sinde (Sasdet), Büyükadada (Şi - nasi Riza), Heybelide (Halk), v y Hep böyle aldatırsanız, büyü- | düğünüz zaman ne olacaksımız? - Rasathane müdürü. — Sevgilim, ben şu uçurumdan a şağı düşersem ne olu — Deli! — Yekrar evlenir misin? - Yook! O kader deli olmam! TAHSİL Salamon, arkadaşı Yasefle bir - Tikte, bir alacağı tahsil için banker Sabetayın yüzihanesine gitti — ve Yasefi da bekleterek, — yalnız başına içeriye girdi. Lâkin girme - | sile çıkması bir oldu. Yasef heye- | canla si u: — Nasil, parayi aldın, hetti mi? Salamon hiddetle cevap verdi: — Bu Sabetay ne kaba adam be? Daba boylesine iç raz yelmedim. — Ne oldu? — Bana dayak atmaya istedi. — Ne? sayiden istedi mi? — Elbet istedi, istemasaydi, a - | tar miydi? - Ben zengin olacaktım ammma, babam beni mahvetti — Nasıl olur? — Ölmeden evvel, bütün berç « | larımı ödedi. — Siz hizmetçinizi değiştirmiş- siniz. — Nereden anladınız? — Parmak izleri eski parmak iz- leri değil, BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 1830 Konferans: Beyoğlu Halk Evinden naklen İhsan Arif (Cumhuriyetçilik ve milliyetcilik) 19,30 Konferans: Eminönü Halkevi meşriyat kolu namıma Bay Nusret Safa, 20 Belma ve arkadaşları ta- LRADYO |1 dedi, iki sene evvel bir paran yoktu — Dilenciye yirmi beş kuruş mu verdin? — Aman ne hoşuma gitti, senin için bana — «babanız mıdır?» diye sördü. — * MEKTEPTE — Kızım bir adın Meliha, ki, soyadın ne? — Henüz bilmiyorum, daha ev . lenmedim.. öte FARK “ Nesimaçi bir gün bir müslüman dostuna tesi etti ve söz arasın- da, Büyükadada bir köşk satın al. dığını söyledi. Müslüman: — Anlâmıyorum, nasıl oluyor? Şimdi binlerce Tira ile oymuyorsun. | Nesimaçi gül ş — Ha, ha, ha! dedi, biz sezin yi « — Baba patron ne demektir? — Oğlum, patron demek, bir mee mür daireye erken gittiği za » man geç gelen, geç gittiği zaman erken gelen adam demektir.. g bi değiliz da andan. Biz iptidadan di linces iptidadan tükân açar, sonra dilenirsiniz. MEMNUNİYET Evkaf memurlarından Süruriye nüzül isabet etmişti, evinde yalı » yordu. Ertesi gün daire müdürü zi- yareline geldi ve kendisine dedi kiz y — Dün ziyadece rahatsız — oldu. ğunuzu bildirerek daireye gelme- diniz. Mazeretinizin aslı olup ol « madığını anlamak için bizzat gele dim, Yalan söylememiş olduğunu- zu görmekle bilhassa memnun ol- — Mektup aldım, ammem bay - ramda gelecekmiş! 3 — Hiç öyle bayram olur mu? li l yi emikrknrmmam A TarARa HaKaNüN AA AMAYA UAYAT DA AA H at ÜN aa Tahtları Deviren Çocuk ÇOCUK ROMANI 4 YAZAN: İSKENDER FAHREDDİN rafından Türk musikisi ve halk ser-| Bütün kıları, 20,30 Ömer Rıza tarafından Arapça söylev, 2045 Cemâl Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları (saât ayarı) 21,15 Radyo fonik dram (Hamlet), 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâk- la sololar, apera ve operet parça- ları, 23 Son, YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: 5 Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,06 Muhtelif plâk neşriyatı, H»!ll_' j K adai » okuyucularımıza tavsiye ederiz Zührevt ve cild hastalıkları ! : or. Hayri Ömer ? Öğleden sonra Beyoğlu Ağacami karşısında No, 133 Telefonı $ 43585 M GA60 b0 b K