987 Fransa, hava kuvvetleri İ : her sene : milyarlarcafrank sarfediyor Fransız hava Erkânıharbiyesinin yeni tecrübelerden aldığı neti- ceye göre havacılıkta en mühim şey sür'attir DT O R LA Si AD ESUMEA M Sür'at demek, havanın hâkimiyeti demektir Sivil tayyarecilik ingiltere ve Amerikadakile- rinden geridir, fakat ayrıca bir tayyarecilik sanayii vücude getiriliyor | FD A Amerika hava kuvvetlerinden bir filo uçeş halinde ngilterenin, Rusyanın, Alm hava kuvvetler: i,ııı ne- irdiklerini geçenl bu süt! enerek, oküyücü- za bildirmiştik. senesi fiyatı 2 milyardan etmek lâzım ge- de ise hava kuv- ştur, 659 milyon frank âve edilmiştir. Bu parala Fransırlorin reni m Edebi Roman No:20 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz Ne yüzde teprenti, ne gözlerde » şık. Fakat mırıltı artıyor. — Demek işitiyorsun? 1 elinin parmaklarımı oy- | e elini tutmak istediğini lattı. Demin bilmeden tuttuğu bu eli şimdi bilerek naml tutadaktı. Mirıltı ona yalvaran bir ses gibi geldi. Çökmüş bir insan, diri bir in- sanın şefkat elini tutmak istiyordu. En büyük tedaviyi, teselliyi bu ordu. Belki hayatta son is- | ten eli sıcak avucunda sıktı, bıraktı ve kendini dışarıya attı. Loş kori- dorun havasından kurtulmak için adımını atarken - bir başka hasta bakıcı kız karşısına dikildi, elin - deki antiseptik şişesini uzatarak: — Lütfen, leyiniz. Bol solüsyonla elle, rini, tırnaklarının arasını yıkayıp uladıktan so: Ha nden ge r_'ı-ı'(ı'n du « dedi. Ellerinizi temiz- i, bi 'a indi. staha- ; tediği bir şey, en son bir dilek. Bu şefkati mi esirgemeli, yoksa teh - likeden mi esirgenmeli idi? Biran | Genç muharrir birincisi- başladktan sonra, nelerle kı Parlak bir tajla ga: yükseltmek isterken kâh karanlık, kâh yıldırımlı bir kasırganın nünde bir hayat ve cemiyet faci- ni tercih etti. Gözlerini kapadı, eli- ni uzattı. Mirilti ö kadar hassaslaştı, tit- rekleşti ki dayanamadı, 0 kemik- t fedilmişti. Bu sene de bu tayyare- lerin yenileştirilmesi için 1 milyar 659 milyon frank sarfedilecektir. Hayva ordursu için geçen sene 724 milyon frank sarfedilmiş, bu sene de 849 milyon sarfedilecektir. Si- vil tayyarecilik için 1936 da sarfe- dilen para 198 milyondur, Bu sene | bu miktar 234 milyon franga çıka- | rılmıştır. Fransız parlâmentosuna verilen pek şayanı dikkat bir rapordan an« laşıldığına göre, Fransa derhal harp maksadile kullanılmak üzere yepyeni bir tayyarecilik sa- ude getirmek niyetinde - Son derece hızlı hava vi kullanmak için lâzım tcabında dir. lar fa ştirilmesi sbetle ngmkı relerinin azami ti saatte 100 kilometrelik b fazlasına mâliktir denebili: kiklerden sonra l'rA'ısa Hava Er- kânıharbiyesi şu neticeye varmış- tır ki bir ordunun fikir ve malü- puslu cam arkasından yarı görü - len, yarı seçilen,,, yarı tahmin edi- len manzaraya benziyordu. Açıklı- | ğının arkasında esrar, esrarlı görü: nürken vuzul Bununla uğraşmakta devam et- meli mi yoksa olduğu yerde bi - rakmalı mı? Bırakmasa ne olacak? Ölenler dirilemezler ki onu bu yol- da tenvir etsinler. Asıl düğüm nol sını teşkil eden — katil bilinmiyor. Bütün mesele onun bilinmesinde. nun da imkânı kalmadı. Dü- ri bu âkibete uğramamış olsaydı belki... Kendi kendine: bi yu kılıçlâ kesme- (Cumhuriyet) biri Mekki ştı. Mekkinin kolun - altın saçlı, sim h Köşeyi dönerken | gözlü, pembe beyaz bir bayan var- dı. İki genç yolcu durdular, Mecdi sordu: asının ortasına yuvarlanmıştı. Bu, | — Vaz geç yavrum! dedi. Hayatı | | | | | aşırsam | met kuvveti, bu ordunun fikir ve | malümat seviyesi itibarile yetişti rilmesi, onun feni vasıtalarla tec- hiz edilmesi kadar ve belki daha e- | hemmiyetlidir. Onun için bir tan tayyarelerin yepyeni uplı—ı vüs| cüde gi bun.ır göre yetiştirilmek Fransız Hava Erkânıharbiyesi bu- gün en zi şununla meşgul ol- maktadır: Sür'at!, recilik demek sür'at- mek havaların hâki - etmek de 4 tayyareler uçul ada giden büyük ar Fakat F rbiyesi zanmı if mü - bardıman tayyare- e yeni yapılan tayya- n çok müvaffak olanlar da avcı tayyareleri olmuştur Fransız parlâmentosuna verilen rapnm Fransanın yek çi w bu ağurda bir çok fed lara katlanması icap ettiği tekrar (Devamı 6 1nct sayfada) | nirdim, tlcoret tağı — Vay! böyle kolkola nereye gi- diyorsunuz? Mühim bir konferans dinle - meğe, — Mühim Konferansın bir konferans mi? mühimi olur mu? Konferans; hiç mühim — olmıyan | şeylerin bir ağızdan bir çırpıda fışkırmasına derler. Kim veriyor bu mühim konferansı? — Şair Bayan Pünhan Pervane. — Lâflarının mevzuu ne? — Hayatta sahdet yolları, — Kah, kah, kah! — Neye gülüyorsunuz? — Bayan — Pünhan- Pervaneyi görmek için gidilir amma, könfe- rans dinlemek için gidilmez; | de hay ransı... kaldırımsız olup olmadığı bilmiyoruz. Bizim için ha ları Ankara asfalt düzdür. — Vazgeçin bu Geliniz pastacıda size birer kahve içireyim. yorgunluktan acı | kuyruğunu ısırmak n ÇİniL— H KAYE ü | KOMEDİ (Akgünle Ayhan bir aylık evli- | dirler. Biribirlerini de çıldırasıya seviyorlar. Fakat ikisi de kıskanç ma, kuskanç! Bir gece Şehir tiyat- rosunda, locadadırlar, sahnede — de herhangi bir piyes temsil ediliyor) | Ayhan — (biraz sinirli) Yeter artık, kadına öyle bakı gözlerinle yedin, bitirdin Akgü Tuhaf şi yorsun. Hangi kadına bakıyormu- ben? şum ederim, bi a » şu kadın >, bi iki Joca ötede -.. Hele kiyafı kara bir kıya- ısrarla £ yrektenbi llahi m Ne mi gördüm? klerinizi... O n nan bu sen d süzüyorsun. Eğer ediyorsam, Bözl han, sen zor- a baharı belki ben-o ka- bakılır bakmı ti mahsus ile değil, Z. dında da hani hiç görmes zevkime yörsün, Olurya bu. a.. Bir Fakat ten o ka- bir fevkalâdelik ! Bir defa benim leğil! Bilirs Senin gi- herkese n dına ımdır ben tmem. severim, - Bu yalanlarına sarışınlı bi esmeri Ayhan yım mi di Akgün — Y âdetim değile Ayhar üzü sini gibi! Hem benim o dar iri göğsüm ©o bir yer an söyle Aman, ne çirkin kadın ka - vermeğe doğ. rusu hiç lüzum görmüy Ayhan — Hani alırsâm, seninle bir dakika b turmam. Onu da iyi bil! Akgün — Bu gece amma da tuha konuşuyorsun. Ömrümüz oldı beraberiz ruhum, niçin böyle telâ ediyorsun?. . (Piyesin ikinci perdesi oynanmak- tadır. Bir müddettenberi Ayhanın Bugün pek melânkolik, pek bedbin görünüyorsunuz. Gülüşerek ayrıldılar, Mecdi pasta salonuna girmedi. Bü- yük meydana doğru yürüdü. Her- esilerin, güllerin yanındaki — bir kanapede iki genç oturmuş - tatlı tatlı ve gizli gizli konuşuyorlardı. Lepiska saçlı tombul genç kız, res- sam saçlı zayıf delikanlıya gayet mühim şeyler söylüyordu. — İşte, —hayatın saadet yolları hakkında hususi bir konferans da- ha.. Diye gülümsedi. Yaşlıca bir erkekle biraz pay - takca bir kadın ağır ağır yürüyor- lar ve yere bakarak yavaş yavaş konuşuyorlar, Yine gülümsedi — Bir konferans daha. — Fakat hafif surette bayatlamışa benzi - yor. Üç serçe, bir serçey du. Güzel tüylü bir kovalıyör - köpeği, bir av kurt köpeğinden du Karşılıklı gelip di arabalı n bir çöpçünün beygiri, n beygirinin burnu- arı - inana- | ga hareketlerini tetkik eden AF feveran eder) ç vek! Akgün — Yok Ayhan, bana Bundan fazlasına tahammül mem Ayhan — Ne var? Akgi Önümüzdeki — SE. turan şu şişman herife k&rğl rıtmaktan ne vakit vaz geçe” bana baber ve Ayhan — Ben mi »vıun—mı':!"Y_ Akgün — Eğer işinize mani © temadi” sen &€ Terif mü ana bakıyor nstiyorsurt Neler? gülü: Akgür Ayhan — Pekâlâ rkeğin nıı şişma; Kadın kısını bir büyle düşünür Akgün Ayhan — (kalun İki gözüm kür rafa baktığını Ben de, doj böyle bir hantal herife bak hiç tahmir etmen ün İsabı: z Daha iy vÜmüğ 0 kami döneyim seninle yer değişivere! Âkgün — O vakit de temezsin, Ayhan < zaten ti için gelinmez ki! “ Akgün — (karısının ellerifi bip tarak) Bizim gibi y bif aya BESET iy 'e bir aVf ç derke nu üpüyordu. Çapkın bir şoför süslü hanımelendi lusu öpücük göndereyim kalsın ağaca çarpacaktı. Hauııîın kenarındaki k"'”* oturan bir şişman delikanli l:' bir zarfın üstüne bir adref * yordu. Başı kirli örtülü bir c'"R'”' a rısı koca memesini çıkarm! | öi ıo' çecuğunu emziriyor, het luyor, hem dileniyordu. İki çocuk arabası yedefi “ bahçenin dibindeki dadılâP devu yerine saptılar. 7i Çok uzak bir semtte OfUfÜ evin beyi sile bura diyordu. Bir daha mırıldanari — Evet, dö dilediği yatakta dile gitsin, Artık bu işle uğraf rar vermek üzere :;“;" ld,; vaz geçti. Kafasın! a yevarmt ğ çocuklarını! rda başbasü bird