1 “Çığ, mecmuasında yazı yazal yari bir gence cevalı Yazan: Halid Fabri Ozansoy u, biraz, bir La Fontaine ikâyesine benziyor: Bir çığ devrildi delindi, altın. dan sıska bir horozdur çıktı. Me- çlıkla dile gel- yor da değil, cı- yak cıyak bağırıyor. Fakat ona kim öğretmişse bu dili, yalnız küfürleri o ezberletmiş. oAçlıkla » kendi öyle diyor . gözleri dön- müş, bir demiryolunun kenarın. da kanad çırparken, bir trenin geçtiğini görüyor ve bir vagonda benim çehremi seziyor. Meğer «Vagonlis de kahve içiyormu- şum, Aç horoz. birden, garib bir mucize ile yazmasını öğreniyor ve yazdığı küfürleri oAdana'nın Çığ mecmuasında nasılsa baslır- mağa da muvaffak oluyor. Toy horoz bana neden kızmış? Sebebi basit: son Anadolu seya- bati notlarımın ilk yazısında Çığ'daki bir takım şiirleri tenkid etmiştim ve bunların pek dau lalı, pek bezgin ruhlu yazıl duğunu belirtmiş ve bütün bu genç Anadolulu şairlerin, mu- hayyel ülkelere yelken açan xe milerin hasretini duyacaklarına, z topraklarındaki büyük- ik ve kahramanlık destanlarını terennüm etmeleri- ni yazmıştım. Çünkü, demiştim, Torosların üstünden onların bu dinç ve gürbüz seslerini işitmek istiyoruz. Meğer o gürbüz ses, çıka çıka, yalnız, bu sıska horozun boş kur- sağımı da dışarıya uğratacak ©- lan bu gülünç ve iğrenç gürültü olacakmış! Bu horoz, ayni zamanda bir psikopat! Zavallı basta kafasın. dan adeta kusar gibi öte öte say- falara döktüğü incilere bakınız: (Anadolu dağları için diyor) bu yollar Abdülhamid «fendimi. zin zamanında da böyle idi. Aziz efendimizin devrinde de... Bu dağlar Kanuninin zamanında da böyle idi, Yavuzun devrinde de .. Bu dağlar hep o Bizans'tan kal| ma dağlar, hep o yollar...» Zavallı horoz, «Vağonlin ye düşman! Anadoluda on beş gün bir trenden öbür trene atlıyar. seyahat eden bir adamın nas bir Ankara - Denizli treninde bir kerecik bir yatak bulmuş olması- nı bile çekemiyor. 8 lira yatak parası vermek, onun İçin şu de- mektir: «Bir Amerikalı milyoner de, yabancı bir memlekette hep böy. ie seyahat eder.» Horozun, gene bu Vagonliyi vamta ederek, Türk halkı, Türk milleti için düşündüğü de şunlar: «Onlar o «Vagonlin ye nasıl yaklaşabilirler, ve kim yaklaştı- rırl Bu yaklaşma onlar için Alla. ha, padişaha yaklaşmak kadar sah ve halife Abdülmecidin kü- mesinden mi uçmuş?.-. Şu satırlarda da, horozun gö- rüştü ile, Anadolulu yurddaşların bugün için korkunç bir iftira olan bali ve hayali anlatılıyor: «Ne gezer!... Onun hayal am. barı sizin zannettiğiniz gibi ne Yazan; Cevad Fehmi insanlara herkesten o başka, aykırı dü şünüşleri oo olan OoObu o genç, erkek karşısında kadını her 27- Hayata ve man kadın olarak görmedi. Er-| kek ve kadın mefhumlarım dai- ma cinsi şartlar ik nde müta. lea etmedi. Meşhur âmiyane leş- bihe dayanarak birinin barut, ö- tekinin ateş olduğunu, bir araya gelemiyeceklerini düşünmedi. Bir erkek ve bir kadının velev Ayni yaşta olsalar, velev ayni gü- zellikte olsalar, velev fikren ve hissen anlaşmış obulunsalar. ve battâ velev birbirlerini beğense- ler dahi yalnız dost ve ahbab 6- Jabileceklerine, yalnız iyi bir ar- sid) EBİY bal, ne tereyağı ne de bir şey do-! lw. Onun hayaldağarcığı ancak | ve ancak anasından, isli bir ocak! başında dinlediği masallarla do.| Iu, Yani padişahlar, sultanlar, sehzadeler...» Horoza soruyorum: O başımı- zın üstünde yeri olan Türk ana-| ları, çocuklarına İstiklâl harb'n-| den ve 9 harbin gerelli hatırala- rındar iç mi bahsetmemişler? Horozun soyadı Akkor imiş! Şu aşağıdaki sözlerini de kayde. delim, o zaman kor'un ak mı, yoksa sadece kor mu olduğu dü- şünülebilir. İf-desi bozuk amma, kusura bakmayın, horoz dili cak bu kadar düzgün olabilir. «Ona (yani halka) yakın ol- mak için hiç olmazsa birinci mev- kie kadar, daha yakın olmak için ikinci mevkie, çok yakın olmak için de üçüncüye kadar tenezzül etmeniz ve yolcularla üstüste, başbaşa, koyun koyuna geceyi, geceleri geçirmek gerek. Ona büsbütün yaklaşmak için bizim gibi dördüncü mevkide, evet, penceresi yok karşılıklı iki kapalı katır vagonlarında, yular halka- larını tuta tuta, ve basınızı, bağ- rınıza basmak ihtiyacını duydu. ğunuz kimselerin çıplak ayakla rının üstüne, onlar da sizinkilerin üstüne ve ayni şekilde sarmaş dolaş, ağıldaki koyunlar gibi, bir| arada otaz, kırk kişilik yolculuk etmek gerek. Ve biletçinizin sizi, biletinizi sormak için ayağile ba. şınızdan dürterek (O uyandırması lâzem. Hattâ bu kadarı bile on- ları anlamak için yetmez bayım.» Bu ne dediğini bilmiyen, y hud kendisince pek iyı bilen A! kor, bana, vagonlinin penceresin- de oturduğum için «Amerikalın. ya bitab ediyor ve halkı da «başı tüylü bir vahşi» ye benzetiyor. Ben trenle geçermişim, onlar da bana dışarıdan böyle bakarlar- miş! Ya horozun şu sözlerine ne dersi verdiğimiz o cevabdan (dolayı «Çığ» da yazı ypzanlara da ko. ünistlik lekesi sürmeğe kalkar-| in geçer akçesi, İ Bugün, mazimizin iyi tarafla- rım söylemek «yobazlık», halk” arasında yaşayarak onların derd| i dinleyip yazı yazmak «Kı- ıle olayor.» Şaşılacak şey! böyle vehimlere kapılıyor? giyen alınsın derler. Durun, daha dinliyelim horo- İzun nağmesini: «İşte B. Ozansoy, bu sebeble. dir ki ne «Çığu «ne de «Çığ» da çıkan şiirleri, ve şeirlerini onla- yacak durumda değilsiniz. Çü: kü bize «Lira» burcunun «Vega» yıldızı kadar uzak ve bu vaziye- tinizle, bir Amerikalı kadar ye- bancısınız. Bir Anadolu köy evi Jile «Vagonlin ve bir kulübe ile | apartıman arasındaki uçurum ha- dar farklı.» , Horozcuk nereden bu hücum ettiği adam, ihtimal kendisinin daha doğmadığı br tarihte, veni bundan virmi yedi yıl evvel Anadoluda ilk öğret manliğine haslamıstı. o Muğlada, Akkor neden Al bilsin kadaş olarak O kalabileceklerine daima inandım. Bu benim ka. en kökleşmiş Bütün haya» tımca elrafımdakilerie onun mü. nakaşasını yaptım. Ve hattâ bu kanaat, bu iman beni evlendik. ten çok sonra gayet tehlikeli bir tecrübe yapmağa kadar sürükle- di. Tecrübeyi yaptım ve muzaf- ter oldum. z İhtiyar anam, ilk delikanlılık aren bütün analar fikir halinde bhe- ni şeyi söylemeye İİmeden evvel Ce emek İs» | çağından itibi gibi sabit bir men hergün 8) başlamıştı: © den © mil'imin mürüvvetini gö' e saatten (o saais siddetini! arttıran arzuyu (senelerce kâh gülerek, kâh kızar görünerek önlemeğe çalıştım. Evlenmek ni- yetinde değil mi idim? Hayır, fakat izdivaca karsı içimde rib bir ürkeklik duyuyor, bem de müstakbel zevcemi anamın kalı kadar yabancı bulduğu -İslmağa ve ceblerine bir yabancı AT J Konyada bulunmuştu. O zaman. larda da Anadolu intibalarını ya- zıp İstanbul gazetelerine yollar. dı. İşte horozun, hiç sıkılmadan, hiç vicdanı sızlamadan Amer dam budur. Bu adamın otuz yıl- dır yağdığı yazıları, ; kitabları ve bilhassa hececilik, açık ve için uğraşmaları da sanki bir ha- kikat değildir. Ve nihayet hiç düşünmeyor ki bu adam, bir tek kelime ile Türktür, Akkor ne hakla, vatandasla. rın nüfus tezkerelerini ( elinden pasaport sokmağa kalkıyor? O zaman o valandasların da, haklı olarak, ona hakiki bü tini sormaları lâzım gelmez mi Akkor, yukarıda son (iktibas ettiğim cevherlerinden sonra şu» nu dn vumurtlayor: «Çığ'da çıkan sörlerin niçin sekserivetle daussılalı ve H ranlı olduğunu şimdi anlayabil- diniz mi?» . Evet, anladım galiba... Fakat anladığımı açıkça yazmasam ho- rozun dah. ine gelir. Bundan sonra Akkor, son ka- nad darbelerile şöyle ötüyor: «Şimdilik bu kadar B. Ozan- soy. «Çığ» cılar fazla yazdırma. yorlar. Onların da hakkı var. A- nadolu bul Bozkırdır malâm: EL lerine birkaç ayda bir iki top kâğıd geçecek te mecmua çıka. racaklar! Ne ise; siir anlayışvuzla «Çığ» cıların' anlayısı arasındaki farka aid yazımızı da, sağ kalana, ge- lecek yazımızda. Hoşça kalınız.» | Üzülme, Akkorumi Ben hoşça kalırım, Sana gelince, o insallab m de, ötüslü ve külredişli ya- zında benim için sorduğun bir suali kendine tatbik eder, mes'ud olursun. Hani benim için «Bağrı yanık dervişler gibi geziyor. E- linde keşkül var mıydı yok mıydı bilmiyoruz» diye ( yazmaktı Görüyorum ki o keşkül sana pek lâzım, Arkadaşlarına bir iki top kâğıd parası temin eder, kırk yı- lin birinde faydalı bir iş görmüş olursun. Anlaşıldı artık... Derdin sade ce kursak meselesi Fakat ne yazık ki ben senin sandığın mil. voner değilim. Demek ki sence, Anadoludaki halk, trende tasvir ettiğin halktır, yağı, peyniri yok- tur, açtır, cıplai Akkor! Sa sırdın mt) Hangi devirden bahse- worsun? Övle sanıyorum ki, va- Tah süirlerine dönsen daha Fahri Ozansoy şeylerini foda etmeğe hazır insan | demektir. hayet bir zaman! geldi ki beni yola getiremiyece-| anlayan anam ağlayıp $i7- amağa, bana hakkını helâl et. miyeceğinden, gözleri açık gide- ceğinden Obahse (o başladı. Bu vaziyet Okarşısında bir gün nasıl o oldu o bilmem (birden razı ooluverdim. İhtiyar Oka dıncağız bir sevinç delisi ha- lile derhal sokağa uğradı, Kız a- ramağa mı çıktı? Yoo, o tahar- riyi ve intihabı çoktan yapmış imiş, bu telâşlı sokağa uğrayış sırf seçtiği kızı bana göstermek içinmiş. Kısa bir zamanda (evlendim. Zevcem bir gümrük komisyoncu- sunun kızı idi, Zengince, fakat basit bir nileye nensubdu, Aşağı SPOR Türkiye güreş birincilikleri bugün başlıyor Bu haftaki lig maç- larının şayanı dikkat oyunları Lig maçlarına yarın Fener - bahçe ve Şeref sahalarında de- vam edilecek, bu suretle birinci devrenin tarihi bir günü daha yaşanmış olacaktır. Fenerbahçe ve Beşiktaşla maç yapmamağa karar vermiş olan Galatasarayın bu hafta önünde güç atlatacağı bir oyun vardır. Galatasaray - Vefa maçı. Galatasaray - Vefa maçının bu derece ehemmiyet kesbetmiş ol. ması neden icab etti gibi bir fikir belki de zihinlere gelir. Anlata: hım: Senelerdenberi sinesine almış olduğu oyuncuları bugün teker teker kaybetmeğe başlamış olan Galatasaray gene tehlikeli gün-| ler yaşamağa başladı. Sağ mua- vin Musa, merkez m in Enver, sağiç Mustafa Ankaranın Ma: kespor klübüne iltihak ettikleri için Galatasaray takımında de - rin bir boşluk hâsıl oldu. Birinci tüm kadrosunda husule gelen bu &edik şöyle böyle gayretlerle belki de güç dolacaktır. Bu sene bilhassa dikkatli bir takım halini alan Vefa k m. da tutunmak, zayıflamış Galata- saray için kolay detildir. Bu haf- ta sarı kırmızı repgi taşıyacak o- lan futbolcular bu zorlu maçta kuvvetli bir ruh tasımağa ve a ralarında iş birliği yapmağa mec hırrdurlar. Vafn takımı karsısm-| da tutunabilmek ancak bu ena| prensiple kabildir. Fener ateli; Fanersakçs - Davutpaşa Davudpaşa takımı için bu maç ta her hangi bir ümide kapılmak mümkün değildir. Fenerbahçe bu maçı her halde çok kolay ka-| zanacaktır. Galatasaray - Vela Galatasaray - Vefa maçı hem haftanın, hem de liğin çok ente- vesan bir oyunu olacaktır. Bu yük sıkıntı Galatasaray müdafaasının omuzlarındadır. Şeref stadı: İ. Spor - Taksim Ligde sonundu olan Taksim ta! kımının, bu maçta hiç bir fev - ruz. İ. Spor için bu maçı kaybet-; mek ancak bir sütrnrizdir. Beşiktaş - Süleyminiyz Ligde en iyi vaziyette olan Be. şiktaş bu maçta gelecek hafta Fenerbahçe ile yapacığı maç için ancak iyi bir antrenman yap- mış olacaktır. Kasımpaşa - Bykoz İki takım birbirlei mağlüb edebilmek için büyük bir çekiş me yapacaktır. Maçın netice: son dakikaya kadar mücadeleyi bırakmıyacak olan tarafın elinde kalacaktır. Ömer Besim | Türkiye gürzş bir'aci ikleri bugün başlıyor Türkiye grekorumen güreş bi. İlik ve bilgisizlik yüzünden dört kalâdelik yapacağını sanmıye -| k arb ekonomisi mutlâk, yani kaçınılması, geçiştirilmesi müm - kün olmıyan bir zarurettir , > Harbde veya harb tehlikesin- Fur ve arttırır. Hiç bir devletin de harbde veya harb tehlikesin- de bundan daha büyük bir düşün cesi olamaz. Muharib veya harb tehlikesine maruz olan devletler, iktisad sahasındaki bütün faali - yetlerinde istikbale aid kazanç ve refah fikirlerinden tamamile wzak olarak mevcud buhrana karşı dayanmayı ve ondan sapa. sağlam çıkmayı düsünürler, Birinci dünya harbine iren milletler, harbin mahiyetini tak- dir yolunda aldandılar. Harbin kısa süreceğini ve yalnız askeri başarılabileceğini İktisadi hazırlıklar, yiyecek maddelerinden ve karb malzemesinden bir miktar stok yapmaktan ve harb masrafları - ibaretti. Harb daha ilk yılında| total bir mahiyet aldı. Total harb millet harbi demektir. Bütün bir Milletin ferdleri her devlet ülkesindeki her türlü ikti sadi kuvvetler bütün varlıklarile harb için kullanılacaktır. İşte o zaman harbin bu mahiyeti geç anlaşıldığından bu kadar etraflı bir hazırlık yoktu. Bütün muh. ribler bocaladılar. Merkezi dev- letler ablukadan çok müteessir oldular ve yıkılmalarında iktisa- di vaziyetleri mühim bir âmil ol. du. Iktisadi müşküllere karşı koy| mak için, o zamana kadar yalnız sevklilceyiş £ prensiblerine göre idare edilen harbin cereyanı de- öişti, İtilaf devletleri, yiyecekten o kadar olmasa bile cephane ve maİzeme ikmali bakımından zor. luklara uğradılar. İki taraf ta e- konomiyi harb isteklerine uydur- mak için çok uğraştı. Alınan ted birler çok zaman muyaffak ol- madı, Elemansızlık, hazırlıksız- sene içinde muhariblerin hiç bi. risi esaslı surette bir harb ekono misi meydana getiremedi. Ame- rika tayyare ve tanklarını çok; geç yapabildi, tanklar harb cep- helerine yetişemedi. Harbden senra bütün milletler | ekonomilerinde bu yolda bir ha- zırhün başladılar. Fakat harbin mma rine'likleri bugün ü salonunda Müsabakalara yarın da devam €- dilecek ve bu suretle birincilik- ler nihayet Obulmuş olacaktır. Muhtelif bölgelerin iştirak ede. cekleri bu müsabakalar için ya” pılan bütün hazırlıklar ikınal *- dilmiştir. Dün İstanbul bölgesinde bi - rincilikler münasebetile bir top- lantı yapılmış ve federasyon reisi Fotih güreş! yapılacaktır. icab eden talimatı vermiştir. hetorlarımız Mısıra gidecek İngliz amatörlerile karşılaşa *| cak olan kuvvetli bir boks ekibi| vakmda Mısıra gidecektir. İ Bu hattı yazı'acah big maçları! İstanbul Futbol Ajanlığından: Şeref Stadı: Suat 11 İst. Spor. Harb ve iktısad: Harb ekonomisi mutlak bir zarurettir Yazan: Seyfi Ku.tbek total mahiyetine ciddi bir suret; te nüfuz edilmedikçe hakiki bit hazırlık meydana getirmek münj) kün değildir. Geçmisin ölü pre siblerine dayanılarak yapili bazırlıkların hazerden itibaren harb maksad larına, milli müdafaa düşüncele. rine uygun olarak düzenlediler. Bazıları ise, serbest iktisad sabif fikrine saplanarak 'ktisadi" sef, berliği serbestlik içinde hazır! mak istediler. Bugün İngiliz ada- larında ve Amerikadaki iktisndi zorluklar bu şekilde bir hazırlı. ğin neticesidir. Bugün milletler arasında mü: | badeleye dayanan bir dünya eka nomisi mevcud değildir. Muhı ler ekonomilerini kendi içlerinde | kapamışlar, tarafsızların dış dey letlerle mübadele ve münasebet leri ise ya tamamen durmuş veya çok azalmıştır. Milletler arasında yap'labilen iktisadi mü ak hark ve politikanın icablarına uymak, tadır. Dünya ekonomisinin fele€ uğraması, muharib olsun olma: sin bütün devletlerin ekonomile. rini harb vaziyetinin İsteklerine göre ve devamlı olarak düzenle mesini mecburi yâpmıştır. Har bin daha çok uzun süreceği an aşılıyor. Gelecek uzun harb se yetlerini daha mi | sokacaktır. Harb bir de bitse bile tekrar yeni bir ikti sadi düzenin kurulması için de oldukça uzun bir zaman geçe, cektir. Şu halde dünya iktisadi buhranı henüz takdir edilmesi mümkün olmıyan bir zaman ka: dar uzayıp gidecektir. İşte bu sabebledir ki harbe git memiş milletlerin bile harb eko nomisi tedricen kurulmağa bas lamıştır. Bugün için ekouomide başka bir müşkül aranmıyacak tr. Her türlü zorlukiarına, her ük mahzur ve külfetlerine rağ men harb ekonomisi, dünya buh. ranı içinde bir milletin sapasağ lam mücadeleye devam edebil mesi ve zayıflamadan dayanabil mesi için yegâne çıkar yoldur. Harb ekonomisini bütün geniş lik ve şümulile, bütün şartlarile kurmak milletler için mutlâk bü zururettir: ondan kacınılamaz Taksim. Haked: Muzaffer, Lütfi Fazıl, Saat 13 Beşiktaş - Süleymani ye. Hakem Adnan, Sadık, Semih Sant 15 Kasımpaşa - Beykoz Hakem: Samih, Selâmi, Zeki, Fener Stadı: Saat 13 Fenerbab çe - Davutpaşa. Hakem Sami Muhtar, Münür. Snat 15 G. Saray - Vefa. Ha kem: Tarık, Bülend, Mustafa, Fatih Stadı: Saat 9 Haliç - Be yoğlu. Hakem: Baha, Mücyyed Hayati. Saat 11 Eyüp » Rami. Hakem. Şazi, Hayri, Sabahattin. Sant 13 İstiklal . Hilâl, kem: Nejat, Riza, Neşet. Saat 15 A. Hisar - Doğu. Ha kem: Necdet, Halt, Faruk. Ha velâ sessizliği, sonra bana olan derin sevgisi. Evde gürültü edeceğim diye! korka korka yürüyecek kadar; sessizdi, hiçbir zaman bana ol! maz demiyecek, hiçbir fikrimi ve hareketimi beğenmediğini söy lemiyecek kadar da süküti... Se-| neler süren aile hayatımızda ©- nun benim mütalesm Buricinde bir 'mütalea ileri sürdüğünü medim. Son faciayı hazırlayan sebebler haricinde bir sebeble bir tek defa şikâyet de etmedi. A- deta sevimli bir hayalet halinde aya dolaşır, Şimdi onun o iri ve koyu lâci- verd gözlerini üzerimde hissedi. yorum. Zaten onun her şeyi göz“ leriydi. Bu gözler mütemadiyen yukarı ayni yaşta idik. Onu tarif #tmek için vücudunun biçimi ve kafasının içini anlatmak beyhude olur, Böyle bir tarif dalma eksik kalacaktır. Bence onu diğer in- arayıp seçmesine razı olamıyor- dum, Fakat borçlu İnsan birçok sanlardan ayıran belli başlı hu. susiyetleri yalnız iki tane idi. Ev- konuşurlardı ve ne güzel, ne a- çık, ne vazıh... Evvelâ ve en çok beni sevdiklerini söylerlerdi. Ba- zan engin bir sevinç, bazan de- rin bir gurur, bazan hezin bir yalvarma, bazan muztarib bir kıvranış içinde daima ayni şeyi tekrarlarlardı: — Cemil seni seviyorum!... Bir kedi gibi her dakika soku- lan, sevilip (o okşanmak istiyen, muti ve ürkek bir hali vardı. Şüphesiz o da bepim dür şünüyer, seviniyor, müteessir o. İuyor, nefret ediyor, takdir veya tenkid ediyordu. Fakat bunları ekseriya gözleriyle anlatırdı. Onu sevdim mi? Ona aliştim| ve ondan hoşlandım. Kendisine bittabi daima fazlas'le hürmet ettim. Bana gösterdiği derin sev- gi karşısında hiçbir men Şi marmadan, sarsılmaz itaati kar- sısmda hiçbir taşkınlık yapma. dan, daima onu kırmamağa çalı- sarak, onun gücenmemesine İti- na ederek nazik, şefkatli oldum. Kendisini sevmediğimi (anla. mış m Şüphesiz evet. Bunu bazan gözlerinde okurdum, O mütevekkil, o hazin, o yalvaran bakışlarında... Fakat bu benim nim yaratılışım böyle Ber aşk ve ihtirasla kimseyi sevemez dim, sevemiyeceğimi anlıyordum. Hayatımız yatağına alışmış büyük nehirler gibi gürültüsü; akıp gidiyordu. o Yaşayışımdan memnundum. Yalnız bazan, « da pek nadir olarak, karımı yek nesak ve basit bulduğum olu yordu. Kisa zamanda memleketin ta nınmış romahcılarından biri ol muştum. Fakat beni en az oku yan ve en az anlıyan kimse ka rımdı. Okumaktan sanki nefre ederdi. Muvaffakıyetle | geçtiği söylenen bir lise tahsili | vardı Ancak bu lisenin kapısından çı karken kitah denen «ew kapa mış ve bir daha hangi neviden o Tursa olsun hicbir tanesini elin almamıştı. Yazdığım eserleri ev velâ ona okurdum, Gözlerini a çarak ve bunlara mübalâğalı bi meftunivet edası vermeğe çalı sarak dinlerdi. Neticeda fevkslâ de bulduğunu sövlerdi. elimde olmayan bir şey idi. Be. (Arkası var) ş