Mehmed Paşa Kaplan Giraya manalı manalı sordu: — Nasil birnderi âlişanımız, bugünlerde Patrona ağayı ziya- ret buyur misız? Kırım: Hanı birdenbire cevab veremedi. Saray ve hükümet ih- tilâlcilerin ne kadar sularına uy- maya çalışıyor görünüyorsa gö rünsün neticenin mutlak yeni ını yerdi. Sarayın 08 yapıp ana ne yapı Bip bir gün başmdaki gsileyi atacağına da kanidi. Bunun için padişah ve vezirine kapılanmak- la daha esaslı menfaatler bulur yordu. Öte tarafın hâkimiyeti ne olursa olsun ancak geçici bir bu- luta benzeyebilirdi: — Patrona ağa ile mukad- deminden tanışuk değilüz benim efendim. Ancak «Moskoflus me- saili üzerine bir hal iki > defa buluşulup r ermai Sadrazam üs — Ya, Halil ağa serdar olmak İstemez mi? — Bu makule nesneler söyle- Burada Mehmed Paşa önün- deki murassa enfiye kutusunu Kaplan Giray Hanım önüne sür- di: — Ya, bu kârm encamı ne o- hr buyumursız? | Kırım Hanı veziriazamın dili altında ıslak duran bir bakla duğunu sezdiği için bütün zekâ- #nı başıma topladı! — Haybet ve hüsran olur pa- an hazretleri karındaşım. Bir devlet kalemervi hâkimiyetinde| kangi şaki barınmış ve kangi eri kiya başını vermedin reha bula- bilmiştir? Mehmed Paşa, yüzünden için- dekileri elifi elifine okumak is yormuş gibi gözlerini Kaplan Gi- rayın gök mavisi gözleri içine dikti: # i — Eşkiyaya ne yapılur ve na- ni edilür han hazretle- sı) — Karmdaşımız olsa sizale-| en çalışur idük efendim. — Ya, şevketlü efendimizin! bezem ve teennilerine ne buyu-| rraz? linde lâyüs'eldir. Ol ciheti saölâ- haza haddimiz değildür. — Ya padişah islâma ianet, bilcümle müslimin üzerine ferz -İ| değil midür dersiz? — Farzı ayındır sultanım. — Ya, şevketlü efendimiz bu babda cenabı şerifinizden oedna bir hizmet memul buyursalar idi. ne yapar idiniz? — Can ve başımız kendüleri- > uğurlarma bezi eyler i- — Ya, mushafı şerife el basa- rak yemin eder misiz? Kaplan Giray Hanın cevab vermesine meydan kalmadan Mehmed Paşa yerinden fırladı, orada üzeri sedef kaplamalı bir rable üzerinde duran yeşil çuha-! ya sarılı bir kur'an alıp getire- rek uzattı: — İşte mushafı şerif, el basıp kasmeylen hanı âlişan karında- Kırım Hanı tereddüd etme- İden elini uzattı: — Vallahi ve tallahi sultanım. Kaplan Girayın yeşil pre mushaf üzerindeki sağ oli 'titri yordu. Mehmed Paşa rahat bir ini aldı. Mushafı tekrar vahle! üzerine koyacağı zaman kapı #- çıldı: Kethüda Mustafa Bey der- ya kaptanı Canım Hoca Paşanın geldiğini haber vermeğe gelmişli. Cunm Hoca Mehmed Paşa ciddi, gülmez ve hep asık surat- la konuşan bir adamdı. Fakat kx akşam nedense yüzü gülümsü- yordu. Kırım Hanın: odada gös rünce daha tatlı gülümsedi. — Hanı âlişan hâzretleri ka- rındaşımız dahi müsahabeti ş6- riflerinde imişler! Diyerek ilerledi. — Padişah olan âmâl ve ef" Gİ — Beli, MN mühimme üze- İrins söyleşür i Han kızardı. Gini Hoca Pa: İşa başımı sallıyarak oturdu: — Han hniretlerinin o Aristo tedbir bir zatı sstüde sfste ok duklarım bilüriz. Sahibi rey ve tedbirlerinden ber yar istifade folunsa şnyestedir! Bİr müddet bir şey konuşma- İdılar. Nihayet, lâkırdi anahtarı- m gene Mehmed Paşa çevirdi? — Benim canımdan oziz ve lezzeti müsahabetleri (O şekerden leziz karındaşlarım, ahvali âlem malümunuz olup ilâma hacet ay yoktur, — Beli sultanım, malümumuz- dur. — Şevketlü efendimiz zişsde stırab üzre bulunurlar. Hüda bilür «leylleri nehar ve neharla- rı dahi leyl» (17 olup mübarek dideleri uyhu yüzü görmez! Et- meydanındaki bügat ve melâin| müdahalesinden azade devlet işi İdahi kalmamıştır sultanım. Bu gidişle heman Allahü tealâ enca- mine eritin İ Cenabı şeriflerinizi daveti. nasib tedbir ( söyleşmek Ez içün ee kaptanı Canım Hoca 'aşa kaşlarını çattı: — Müsamaha edilür sultanım. — Ya etmeyip me idebilür Lidük) — Elbet çaresine bakılebilür! idi.“ sadrazam Kırım Hanıma dön-| dü: — Böyle mi dersiz? — Eyüce tefahhüs edildikte de İvası bulunmaz derd olmaz idi İ sultanım. — Ya bu tauna deva nedir dersiz? — İzaleleri esbabına' tevessül aka idi dirüz, (Arkası var) 11) Geceleri gündüz oldu, uyn- SON POSTA «Son Postap nın edebi rontaru: 112 Erkeği Can acısile, kavradım, — Bötün O kuvvetimle İ savurdum onu. Boylu boyunca odanın ortasina yuvarlandı. Ba» şını şiddelle masanın ayağına çarpmıştı. Ne can acısını, ne isyamnı gös“ terir bir hareket yaptı, cehevvür- le ayağa kalkmış bekliyordum. İçime, le zalim bir arsu' gel mişti ki... Her şeyi vurmak, kır: mak, onu dövmek, parçalamak istiyordum. Doğruldu, arkasını masanın şim dayayarak, başını geris raktı, Gözleri kapalı iye kaldır Geriye . dökülen muntazam çizgiler halinde görü nen profilile harikulâde idi. Sek gun yüzünden yaşlar o akıyordu. Islandıkça boyaları dağılan du- dakları arasıra kıpırdıyor, nuştuğu hissini veriyordu. Gözle- rimi kırpamadan seyrediyordum. Böyle bir kadınla, münakaşaya, mücadeleye ne lüzum vardı? O. sadece ihtirasların emrinde bir insandı. Onunla yalnız hislerin konuşması icab ederdi. Amma, Kavgaların, çekişmelerin sönun- da hırsla birbirimizin kollarına atılmaz mıydık? Ne. olsa karşımdaki bir kadın! Kadınlar, en vahşi, 65 müte- hakkim hallerden öyle süratle! zavallılığa düşüyorlar ki. acı dım, Hele, saçlarının arasından İşakağına doğru inmeğe başlıyan küçük ken dereceğini görünce büsbütün yumuşadım, ter için deydi. Alnından akan terler, şa- kaklarından süzülen kanla karış mış, dudaklarının kenarına doğ» ru yaşlıya Bayılmış nuydı acaba? Yak aştım, tuttum, bu hararet Hi el, bileğimi kavradı. Yüzüme sıcak bir nefes esintisiyle bir inik ti çarpı: — — Vedad! Ben de, yanına, yere oturdum. ri? Cenabı şerifiniz olsa İdiniz| Sadrazam manalı bir cevab|yaM'yor, gündüzleri de zindan gibi| Başı omuzuma #ne yapar idiniz? verdi: karanlık oldu manasina gelir, — Beni öldür Vedad, razıyım!i kadı n ie SAR ta bileklerindas! ko-| Sana uğ bir sesle konuşuyordu: - Evvelâ kollarınm * ara; al, vk, sev, öp. Sonra dilediğin gibi öldür beni.. Oooh, senin kok larında ölmek ne sandet!.. Tekrar kıçkırmağa başlamıştı. Bir isteri nöbeti.. » — Haydi yavrum, biraz ken di gel. Sakin ol! Gözleri aralandı, nın kenarlarında acı bir mün in göeileri belirdi. Bana «yavrum!» mu de: üni, Oh, demek benden nefret etmiyorsun, eskisi gibi, yavrum rs m daklarımı, omuzumdaki saç illa değdirdim. — Ben senin kadar zalim de- ğilim Saadet! Karşımdakinin fe- Balığını hiçbir zaman düşünmem. dargın olmakta haklıyım. Gözle-| Türlü şüphelerle bana karşı suj- kasd hazırladığını biliyorum. Çevik bir hareketle doğruldu, /omuzlarımdan yakalayarak, be- ni kendine, kendini bana yaklas- iturdı, — Sana suikasd ha!.. Ben, sa- na fenalık yapabilir miyim? Hep. bu gevezelikleri o budala gocuk! yaptı değil mi? Ben bu lâfları| kıskançlıkla söyledim. — Gene kıskançlıkla söyledik. lerini yapabilirsin! Sustu, gözlerime ayni vahşi nazarlarla bakıyordu. — Seni tamamen kaybetliği- mi anlarsam belki,, Titredim. — Ne yapmak tasavvurunda- sın! — Sen beni bırakmak niyetin- de misin? — Böyle bir şey düşünmedim.; — Şu halde benden korkma) İmalısın! — Sadece bir merak.. Ne ya- pacaksın, diye... Dişlerinin gıcırtısı duydum: — O kadını kocasına, kızım annesine haber vereceğim, Dehşet İşinde kalmsbıam, De- vam ettir ayara — Sen hem 5 kadını, hem kı- zını seviyorsuni — Neler söylüyorsun Saadet! — inkâr etme çocu- ğum! Sizi sinemadı, kuytu bir yerde başbaşa görmüşler. Baştan asaği ürperdim. Kim görmüştü acaba? Soğukkanlı olmağa çalışarak sordum; — Kim görmüş! — Arkadaşlardan biri. seni tanıyor. Kızı tarif etti, Anladım ki odur, İnkâra imkân yok, fakat tevil mümkün,, — Onunla sinemaya gitmek mutlaka sevişmek demek m'dir? Unutma ki, Gönül benim tale- bemdir, Filmde Schubert'in eser- leri çalınıyordu. Kulağımın dibinde o müstehzi bir kahkaha çınladı: — Ha, talebenizi tatbikata gö türdünüz! İlkmekte o talebesini hayat bilgisi dersi için öteye be- riye götürürler. Siz de onlardan özendiniz galiba! Bu gülüş sinirime dokundu. Saadet, yavaş yavas tekrar eski hüviyetine dönüyordu. Ne yapabileceğini öğrenmiş tm. Artık bu mevzuu, daha teh- Fkeli bir safhaya girmeden bu- rada kesmek lâzımdı, (Arkası var) “Ma rf müüri Ankarada Maarif müdürü Muhsin Âdil Binal Maarif Vekilliği ile muh telif meseleler etrafında temas - karaya gitmiştir. meal ağa 50 kuruşa ekmek satmış! Aksarayda ofırncıhk yapan Ramazan isminde biri, bir ek - meği karnesiz ve 50 kuruşa sa - tarken yakalanmış, milli korun- ma mahkemesi kararile 45 Ura ağır para cezasına ve firininin 10 isin müddetle kapatılmasına ka- rar W ir, |