MA 6 Sayfa Bursada Leyleklerle körtallar arasında başlıyan harb devam ediyor Bursa (Hususi) — Leyleklerle kartallar arasında başlayan muha- Tebe bütün bir şiddetle.devem et- mektedir, Silidar, Demirtaş ve Ağlaşan köyleri arasında cereyan etmekte olan harb, bu mıntakalar halkı tarafından büyük bir merak ve heyecanla takib edilmektedir. Leyleklerin Uludağ istikametin - den gelerek arkadaşlarının imda- dına koştukları (görülmektedir. Leylekierin sürüler halinde basım larına yüklendikleri en uzak me- Bafelerden dahi görülmektedir. Edirnede Türk Maarif cemiyeti iki bina satın aldı Edirne (Hususi) — Mili Em - lâk idaresinin malı olup Kiz ve Erkek Talebe yurdu olarak kul- anılmakta bulunan iki bina Türk Maarif Cemiyeti tarafından 4815 Hiraya satın alınmıştır. Ferağ mu- amelesi Cemiyet mümessili sıfa- tile Umumi Müfettişlik Maarif Müşaviri Fakir Erdem tarafından yapılmıştır. Binaların esaslı suret- te tamirine Haziran ayında başla- Dacaktır, Boyabadda bir dilenci u çaya düşerek boğu'du Boyabad (Hususi) — Evvelki Pazar kasabaya yarım saatlik me- safede bulunan Gazi deresi köyü önünden geçen çaya Olukbaşı kö- yünden tehminen 75 yaşlarındaki 'Ahmed adında bir dilenci düşerek boğulmuş ve cesedi çay köylüler (tarafından (o görülerek müddetumumiliğe haber verilmiş- tir. Muradlıdan kaçan bir katil yakalandı Muradlı (Hususi) — Muradlı - nın Ağağısırt köyünden çoban E- min oğlu Emini ağır surette ya - ralayıp 330 İira parasını aldıktan sonra kaçan katil Malkaralı Ah - med, Muradlı karakol komutanın sıkı takibi neticesinde Tekirdağı - Din Barbaros nahiyesinde yakalan muştur. Üzerinde para beş lira ek- sik olarak bulunmuştur. Katil tev- kif edilmiştir. İzmitte köyl"ye bedava sinema İzmit (Hasusi) — Şehsimiz Halk pineması sahibi Nazmi Oğuzun Pa- zar günleri köylüye gösterdiği beda va sinema çok rağbet görmiye baş. lamıştır. Köylület sinemayı hinca- hinç doldurmakta ve Filmleri heye- canla seyretmektedirler. Bu sinema nin parasız oluşu bilhassa onları memnun etmektedir. Sinema, Pazar günleri akın halinde gelen köylüle rimizi istiab edemez olmuştur. Adanada 12 caddeye yeni isimler kondu Adana (Hususi) — Şehir mec- bsi evvelki gün 'toplantılar yap - mış ve bazı kararlar ajmiştir. Bu arada şehrimizde on iki caddeye ad konmuştur. Bunlardan asfalta (Atatürk), Asri sinema caddesine (İnönü), Borsa caddesine de (Sa- fsözler adları verilmiştir. Sİ lale) Böylece süratle geldiği yollar./ nerini alarak geri doğru itti dan geri döndü. Gizli kapının ar-| gizli kasına geldiği zaman, içerisini dinledi, hiçbir gürültü işitmeyin- ce zinciri çekti. Yanan mamun ya- nında Bergi ayakta durur görün. ce, ayaklarının ucuna basarak yü- rümek istedi; fakat çok geç kak mıstı, iri yarı Mi sir müş ve bir havret nidasi çıkara kendisine doğru yürümeğe başla- Muştu Vörify.. Staphenin mazgal oğeda derin bir sessizlik duymuş olduklarını, ve kimsenin bulunmadığına kanaat ten sonra içeriye girmiş, oldukla- rını dinledi Bora, kaba bir küfür savurarak, Amerikalıyı, elinden elektrik fe-İaçık duran kapıya içinde | İlediği kırk bin lira Wemleket Elaberleri Hatayda sağlık işleri Şimdiye kadar birçok sıhhi tesisat vücude getirildi, hastanelerin bütün sıhhi malzeme ihtiyacı temin edildi İskenderun memleket hastanesi ve Hatay Sıhhat Müdürü Hatay oOmuhabirimiz yazı - yor: Manda idaresi ozama - nında burada umumi o sağ- ik durumu acınacak bir halde idi. Amuk havalisinde herkes sıtma- dan ve diğer birçok bastalıklardan muztaribdi, Kazalarda trahom nis beti mütemadi bir tezayüd ârzet- mekte, hele köyler her-türlü sıh. bat tedbirlerinden mahrum bu- lunmakta idiler, Bu idarenin San- caktaki bütün aıhi tedabir ve te- sisatı Antakya ve İskenderunda açılan iki hastaneye inhisar et - mekte idi, Ne yazık ki, bu müesseselerin de gösterişlerinden ve Fransızla- ra yararlığından başka manası yoktu. Vakıâ, her iki bina da mi- mari bakımdan son derece mükem mel ve moderndir. Fakat, sörler idaresindeki bu binalar müstem- leke sübaylarının iki pansiyonun- dan başka bir şey değildi. Türk- ler buraya pek nazlı kabul edilir, kabul edilseler de lüzumu veçhile /alâka ve tedavi görmezlerdi. San aki belediyelerden temin fakrühal sa- hiblerini yatırmak taahhüdünde < ; 0 Ni 5 X leri, eşya ve mefruşatı, karyola- ları, yatak ve çamaşırları, sair a- İât ve devatı ve rontken cihazla-| rile cenub Anadolusunda her tür lü ihtiyaca cevab veren iki mü- kemmel müessesedir. Geçen bir yıl içinde bu hastanelerde yat - mak suretile tedavi edilenlerin sa iyısı 2372 ve polikliniklerde bakı - Tanların sayısı da 21.082 dir. İ Büyük sağlık vurdlarını bu su- retle kuran Vekâlet kazaların müs İncel ihtiyaçlarını karşılamak üze Te beş merkezde muayene ve te- davi evleri açtırmıştır. Hakikaten pek faydalı hizmetler gören bu evlerde 940 senesi zarfında (1311 vatandaş parasız muayene edilmiş ve fakirlerin ilâçları temin olun- muştur, Vilâyetin Antakya - Kırıkhan, Reyhaniye ve Yayladağ kazaları halkında az veya çok trahom mev Şud olduğu anlaşılması üzerine bu muntakalarda birer trahom dis panseri açılarak umumi müvaze- ne emrine verilmiştir. Sabit ve seyyar tabiblerle müteaddid sıh- hat memuru Ve hastabakıcıların | vazife gördükleri bu dispanserler) ON POSTA İporonunda yapılan ağzından, | sordu, getirdik- | görebilirsiniz, dedi. Buradan de-| Yanına ilk önce Berg geldi bulunan mezkür bastaneler bu tahsisattan yalnız gayri Türkleri'de 7015 trahomlu her gün tedavi) istifade ettirmiş ve hai tapuya | görmektedir. Bu” suretle © parasiz kâyıdlı malı bulunanların parasız) iliçlama sayısı 333.998 ze balığ ol tedavi edilemiyecekleri oyolunda| muştur. garib tamimler neşretmiştir. Bun-| Sıhhat ve İctimaf Mnavenet m da maksadın Türklerin bu! Müdürlüğü deruhte eylediği vazi- müesseselerden © faydalanmama -İ feleri muvaffakiyetle başarmakta Tl a İyem sal ro üzme aid kayıdlar i rse ler r. 940 da 37.891 ki- esseselerde yirmi Türkün dahi pa rasız tedavi görmediği tebarüz ©- der, Her İki müessesenin fenni ve tıbbi malzeme ihtiyacları da pek noksandı, Ninekim. kapalı bir hal de bulduğumuz Antakya hastane- sinde istimal kabiliyetlerini kay- betmiş kırık ve bozuk 67 karyola ile mladları gemiş bir miktar eski yatak tekmı ve hasta çamaşırı, eksik mutbak edevatı, herhangi bir ameliyatta istifade edilemiye- cek vaziyette cerrahi âletler, bir kaç eski masa, sandalya, dolap ve bir de pek iptidai ve halen kullamılmıyan bir röntken cihazın dan başka bir âlet ve techizata te sadüf olunmamıştır İskenderunda ki müessese de bundan pek farklı| değildi. . Sıhhat ve “ İçtimaf Muavenet Vekâletimizin gösterdiği yakın a. Yâka, her iki müesseseyi bugün örnek birer sağlık yurdu haline getirmiştir. 1/Eylâl /939 tarihin - den itibaren yüz yataklı olarak fa İunan banyo ve hamamları, etüv.! luluyu gösteriyor, Vörity: piyı o kapatmış hiç kimse bir seyden haberdar olamıyacaktı. Fakat şimdi her*gey lima çıktı. Katil de bulunu- ve Yazan; Valentin Williams m ee m e mi kmde Bini Boldini. ve Pierrelnuz! Gali ürüdü-) — Vrity başile tasdik etti — Evet, onu, Herkesi şaşırtan âile sırrı da bu suretle meydanâ çıktı. X Garrison şaşırmış bir halde; Aman Stephen: — şükür! diye haykırdı. e Kare diye mırıl - Sonra arkadaşının yüzüne can-| — dan gülerek baktı ve: dandı, — Bizi epey korkuttunuz, bü-| Sonra kendisi de bu gizli geçi - tün bunlar ne demek oluyor? diye|de doğru yürüdü. ” Kendi kendine düşünceye da- Vörity omuzların kaldırdı: lan Vörity, masaya oturdu. cebin- — Her şeyi bizzat kendiniz de|den kâğ ve kalem çıkardı. xi ize di len gizli bir zeçidlçük mevi lerini bir boncuk re eği bi Re Kozludan amal Burada ” Martin ii Antakya ve 50 yatak) habatı başlamış, ıma kadar sürmüştür. la arm haltemeleri , ilâve o-| anlaşılamamıştır. Resim sandık başında İzmirde Mağşuş bir takım nesneler kahve fiatına satılıyor İzmir (Hususi) — İzmir piyasa swnda satılan öğtülmüş kahvelerin karışık halde yüksek fiata ve ha- kiki kahve değerine satıldığı ya-| Plan tetkiklerden anlaşılmıştır. Nolvud, arpa ve fındık kabuğu ile karıştırılarak satılan mağşuş kah velerin, yüksek flatla * satılması muvafık görülmediğinden bu gibi satışlarla halkı iğfal edenlerin ce zalandırılmaları kararlaştırılmış - tır. Mintaka ticaret müdürlüğün- deki fat mürakabe bürosu, bı mevzu üzerinde tetkikat için pi- yasada bazı memurları faaliyete geçirmiştir. Vilâyet fiat mürakabe komis- yonu, mıntaka ticaret müdürlü Hünde vali Fuad Tuksalin “eisi inde toplanmış, mürakabe .sle; ne aid muhtelif mevzular üzerin. de müzakerede bulunmuş, bazı ka- rarlar almıştır. Hereke Halkevinin faaliyeti Herekeden © yazıl'yor: İstanbul - Ankara yolu üzennde ağaçlık ve şi rin manzarasile bilhassa hiçbir istas yonumuzda eşina tesadü" edilemi. yen Hereke fabrikası memur ve iş çiler kooperatifi tarafından istasyon temiz ve kon - forlu büfesile nazarı dikkati çeken ipek kumaşlarile Avrupa mensucat âleminde şöhret bulmuş fabrikayı kucakıyan bu küçücük köyceğizde Partimizin o himâyesile ve Hereke Fabrikasının genç müdürü Kenan Sıdalın başkanlığı altıhda açilan halkevimiz o verimli çalışmalarına devam etmektedir. Halkevimizin: o Yayım, O Güzel san'atlar ve spor şubelerinin açtığı biçki, dikiş, örgü kursları; hiç oku- yup yazma bilmiyenlere dersler, ge ne okuyup yazma bilenlere ingilize ve fransızca lisan derslerile tarih ve yurd bilgisi dersleri vermekte, yüz- İerce kişi bu kurslardan istifade et- imektedirler. Fabrika şefleri tarafın» dan da konferanslar tertib edilmek tedir. Spor şubesi atıcılık ve dağ. cik faaliyetlerine hız vermiş ve &- nümüzdeki ay içinde büyük bir spor günü hazırlamıştır. —————. siye çiçek aşısı tatbik eden ve 1158 çiftin evlenme muayenelerini yapan müdiriyet, aldığı tedbirler le halkı her türlü sari hastalıklar- dan vikaye etmektedir, di mi a lek Bir uklal Su ii... 1. MERLİN Kozluda belediye seçimi - neticesi henüz ullanan bir Koz. olan mumun Philippe'in damlaları — Bu kapıyı nasıl keşfettiniz? | ceketinin yenine kadar sıçradı, mam lâzım, İri yarı berif homurdandı: — Yüzünü şeytan görsün! Di- ye homurdandı. Sizin de hakkı - nız varmış, bana katili bulacağı- nızı ve teslim edeceğinizi vâdet- miştiniz, #özünüzde durdunuz. İş- te temiz iş buna derler, dostum! Verity azami bir yavaşlıkla mu mu üfledi, sonra, çekmecenin gö- zünden İkinci mumu aldı, her iki- sini de bir parça kâğıda sardı ve paketi cebine koydu. Sonra sükünetle cevab verdi: — 2 kadar aceleye gli yok, dedi. Zira yapacağım tetkikler ve istintaklar henüz bitmedi. Sonradan odaya giren Berg'in arkadaşları, Amerikalının etrafı - nı çepçevre sardılar. Amerikalı sözlerine devam et - ti: Nisan 13 Niçin-Nerede-Nasıl (Baştarafı 2 nei sayfada) mak suretile ekmeğin hamurunu ekşitmektedriler, Bugün bile ekmekçiler, ekmek hamuruna maya değil de, ekşimiş ekmek hamuru koymaktadırlar, İnsanlar, bugünkü O mütekâmil ve pişkin ekmeği ineydana geti- rinceye kadar, uradan uzun yıllar geçti. Daha bundan ik! yüz yal ön- ceye kadar, insanların ekserisi, bugün elimize bile almak istemi. yeceğimiz bir nevi ekmek yiyor- tardı, Patatese gelince, bunu eski de- vir insanlarının en zenginleri bile yiyemiyordu. Çünkü patatesin Avrupada kullanılışı henüz pek yenidir. Çünkü patates Avrupa mahsulü değildir. Patatesin vata- nı Peru ve Şilidir, Patatesi, diğer jbir takım gıda ynaddelerile birlik- te ancak XVI nci yüz yılda Av- rupaya getirmişlerdir. Patates Avrupaya yeni geldiği sıralarda değil bahçelerde, fakat evlerde, adeta bir süs olarak sak- siların içinde yetiştiriliyordu. 1792 Fransa inkılâbı zamanında patates Avrupa için henüz pek yeni idi. Fransız kraliçesi, göğsün- de bir süs olarak bir patates çiçe- ğini taşırdı. Patates ise, nadide bir yemek olarak kralın sofrasın- dan hiç eksik olmazdı. Şimdi patates değil yalnız A- merikada, fakat dünyanın her ta- rafında pek bol olarak yetiştirik mektedir. Bir zamanlar kralların sofrasını nadide bir yemek olarak süsliyen patates, simdi fakirlerin en ucuz tedarik edebildikleri bir sebze haline gelmiş bulunuyor. İnsanlar eski devirde ne içerlerdi?. - Eski devirlerde zenginler şarab ile fakirler ise su içerlerdi. akat ne zenginlerin, ne de fakir- İerin, çay ve kahve hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktu. Ancak 300 yıl kadar önce, Çin- lilerle Japonların içtikleri hariku- lâde nefis bir içkinin mevcudiye- tinden Avrupada ilk defa bahso- Tunmağa başlandı. Bu içkinin in- sanlara uzun bir ömür temin etti- Bi rivayet edilmekte idi. Nihayet, ancak 1510 yılında çay, ilk defa olârak Avrupaya ge- tirildi Fakat bu içki, Avrupanın Türkiye, Misir ve Arabistan bulunmuş olan Fransız tüccarla bir hayli zaman önce, memleke lerinde, 'Türkiye, Mısır ve Ar bistanda gördükleri karikulâ befis bir içkiden oahsediyorlare Bir ağaçtan elde edilen ve tan leri kavrulduktan sonra öğütül rek ince bir toz haline getirile ve ancak bundan sonra $u içinc kaynatılarak içilen bu içki, birçe bakımlardan fevkalâde nefis v lezzetli imiş. Fransız tüccarlarını anlattıklarına nazaran Türkler v Arablar bu içkiye va «kova», ya hud «kofas gibi bir isim vermekti imişler. Bu içki insanın bütün ka derlerini alıp götürürmüş, İnsaz fevkalâde srhhatli ve sağlam ya parmış, Çok geçmeden kahve, Frans kralının yemeklerden sonra içtiğ resmi bir içki haline geldi. Fran &z krallık sarayı davetlerde mi safirlerine bu içkiyi ikrama baş ladı, Kralı prensler ve kontlar ta kib etti. Kontlardan sonra vikont lar. asilzadeler, tüccarlar, doktor lar, avukatlar da kahve kullanma Ha başladılar. Şehirlerde bircol kahveler açıldı. Boş ve işsiz kim seler, günün birçok saatlerini kah velerde geçirmeğe başladılar. Ma İğm olduğu üzere © devirlerdi Fransada sarayın kullandığı he: şey, süratle bir moda halini alırdı Maamafih kahvenin düşmanla rı da vardı. Bunlar mütesssib ka toliklerdi. Bunların kansatince dini bütün katoliklerin Türk kah. vesi içmeleri büyük bir günahtı Bunların taraftarları kendilerine göre kahve aleyhtarı bir takım propagandalar yapıyorlardı. Bun- lardan bazıları o devrin tanınmız nazırlarmdan Kobberin kahve ik midesini yaktığını, umumiyetle kadywenin ömrü kızalttığını, kah veden insanın karnında omüthk sancılar peyda olduğunu, bir ke lime ile kahvenin insanın sinirle rini bozduğunu söylüyorlardı. Gene o devrin tanınmıs tren. seslerindön biri, kahve deniler «su fle isten ibaret» o kötü ickiv asla ağzına alamayacakını, kri yıllık şarab ve biranın buna mü . reccah olduğunu söylüyordu. Çikolataya gelincs... Çikolataya gelince. o Avrupalı sabahleyin belediye inti |satm alamıyacak vaziyette idi. i Kahve çaydan daha sonra gelir. her yerine de birden girmedi. Me-| lar çikolatayı daha büyük bir düş selâ Rusyada ve Balkanlarda Av-| manlıkla karşıladı i Tupaya girişinden yüz yıl kadar sonra çay kullanılmağa başlandı. Çayı Avrupaya sokanlar, Ho- Jandalılardır. Holandalılar çayı u- zak Cava adasından alip getirmiş- lerdi. Tabii bunu Avrupaya geti- ren Holandalı tüccarlar, derhal çayın iyiliği ve faydaları hakkın- da müthiş bir propagandaya gi- riştiler. Onlar bu nebata, ilâhi ot» ismini verdiler ve günün her asatinde içilmesini tavsiye ettiler. Holanda tüccarlarına nazaran gün mek lâzım geliyordu. Holanda doktorlarından biri ise, daha ileri hastalarına, her hastalığı karşı bir deva olmak üzere. çay tavsiye etmeğe başladı. Bilindiği üzere çay hiç te «ot değildir; çayı, çay ağacının yap- raklarını kurutmak suretile elde ederler. Sonra çay, hiç te ilâç fa- Tan değildir. Hattâ koyu olarak içi len çayen vücüd için zarari bile olduğu kabul edilmektedir. Holanda tüccarlarının bütün gayretlerine rağmen çay ilk 7 manlar yalnız zenginler kullan mağa başladılar. Çünkü çay, bil- hassa o zamanlar, çok pahalı bir nesne İdi. Binaenaleyh halkin bü- yük bir kısmı bu Mahalı nesneyi Reldiğini iddia ediyorlardı. Çünkü çikolata insanın kanını yakıyor- muş ve insanları öldürebilirmiş. Avrupalıların bu iddiası kısmen doğru idi. çünkü tanınmış seyyab- du. Meksikalılar çikolatayı kakao, musır unu ve biberden yapıyor lardı, İçine hiç şeker falan koy- muyorlardı, Tabii bu suretle yapı- lan çikolata hem acı, bem yaka oluyordu. Çok sonra, şimdi yemkete ok duğumuz çikolatalar omefasetinde çikolatalar oyapılmağı başlandı. Bu yeni şekilde çikolata yapmak için, kakaoyu öğülmek şekerle, sütle karıştırmak, içine vanilya ve vanilyaya benzer bir takım güzel kokulu maddeler koymak lâzum- dır. Mekteb maçları tehir edildi Şeref sahasında yapılacağı teb- liğ edilen mekteb lig maçları ha- vanın yağmurlu olması dolayısile tehir edilmiştir. Bu arada bul lisesinin spor bayramı da dün Fenerbahçe sta - dında yapılacaktı. Hava fena ol- duğu için spor bayramı gelecek haftaya kalmıştır. n neticesini al-| ye kalkıp geldim ve şimdi de ben Ka lr la den hesab istemiye karar verdiği. nizi duymuş bulunuyorum. Yoksa aldanıyor muyum? İri yarı adam, içine kan hü cum eden gözlerini döndürdü, diş Kahvenin tarihi Berg yumruklarını sıktı ve hid detli hiddetli etrafına bakındı — Daha başka bir isbata ihti - yaç kaldı mı ki? Dedi. Bu gizli yolu şatoda bilen biricik insan O-İ erini gıcırdatlı ve haykırdı: dur. Na, ja... Siz yemek esnasın-| Evet, öyle, ,. da bu esrarın babadan oğula in) oya sebeble? tikal ettiğini söylemiştiniz, Sesini daha yükseltti ve homur- dana homurdana: — Torray bunlara cevab ver- — Bu sebebi bildiğinizi sanıyo- Berg bu sözleri söyledikten son ra, vücudlarile bu gizli geçidin sin! Dedi, e ri : kapısının görünmesine engel olan Sakin bir ses, arkasından ona Pierre Boldini'yi geri it. Sonra cevab verdi: da, sert bir sesle: — Bu neye yarar, Mösyö Berg? to sahibi kapının eşiğinde e gibi duruyor ve ihtiyar) bursunuz. dedi. Duncan'ın sakalı da, onun omuzu) o Torray, içeri girmişti ve bulun- üzerinden görünüyordu. Torray|duğu yerden geçidin açık kapısı. etrafındaki adamların yüzlerinelnin kanadı görünebiliyordu. dikkatli dikkatli baktı ve sonra| Babasının arkasından odaya gi- — Bana Raoul d'Arenne'in kat li hakkında cevab vermiye mec