Hergün Pahalılık yapanlar Muhittin Birgen — — Yahu, nasıl etsem de bir iki| kilo kahve tedarik etsem! İ — Bilmem, Bularlar buluyor - lar; amme fazla para vermek lâ- zam. Keseye elverir mi, dersin. — Vallâhi, bir kilo kahveye üç lira vermek de olur şey değil am- ma, bulsam vereceğim! Bu sözlerle başlıyan ve ihtikir- dan şikâyet eden muhavere uza - Yıp gitti; eğer tramvay Emi; ü e gelip yolcularını İsavdı, kahveden büşley pirince, fasulyeye doğru giden bahis etrafında bu ruh için- de cereyan eden ayak (sohbetini öbür ucuna kadar “dinliye. bilirdim. | * konuşurlarken ben de Onlar kendi kendime şunları düşünü - yordum: İ Yukardaki mevzuu dillerine! dolayıp ihtikârdan şıkâyet eden vatandaşlarım, hakiksten gafil in- sanlardır; bir kilo kahveye üç lira vermeği göze alan bu tiryaki zat, eğer cebi parası varsa, dört te verir, beş te verir. Şu hak de ihtikârdan neden öolayı şikâ - yet ediyor? Fiat denilen şey, he- men ber zaman ve İier şeyde dal- ma zorla salınan» bir kıymet de- Aildir; birçok ahvalde gönül rıza- $ile «verilen» bir kıymettir. Me -| selâ, şu kahve meselesinde tama -) men böyledir: Kahve bir zaruret maddesi değildir, Ne kadar tiryaki olursak olalım, ondan vazgeçme» sini bildiğimiz takdirde, Xarşımız- daki muhtekirin silâhını elinden almış oluruz. Fakat, biz bu ruh kuvvetini göstermeyip de elindeki kahveyi gizli gizli yüksek fiatla satan adamın peşinden dolaşırsak 6 da bizden sade kaynanasının de- Hil, onun bütün akrabasının ni - kâhlarını istemeğe yüzü olur Şu halde ihtikir sade — «Yapı - lans Obir sey deği, oayni zamanda müşteri tarafından da syapbrılan bir hareket demektir. Eğer, bütün vatandaş - miyecek miyiz?» Diyen gafil ev kadınları, kahve. den vazgeşmeği bilseler, kahvenin muhtekiri de ihtikâr yoluna sap- maktan kurtulurdu! Bu, müstehlik vatandaşın paha- lek unsuru olmaktaki gayretini gösteren misallerden bir nev'ic Nitekim, dudak bovularmın &teş pahasına opshalanmasını temine) ellerindn egeldiği kadar çahışan| hanımlarımızın gayretleri de bu kabildendir. İkinci bir nümüne de, o akşam dinlediği radyo haberleri üzerine etrafta kendisi cin bir tehlike se7- diğinden dolayı ertesi gün «birazi ihtiyat erzâk: tedarik! için bak -| kala veyahud Asmaaltına koşmıya | karar veren vatandaşın gayretidir, İki kilo seker, beş Xilo pirinç, on kilo makarna ve ilh... bütün bu ihtiyaç maddeleri halen piyasadan binlerce kilo kalkarak evlere hâp- sediliyor, Yarın bunların fiatları alanacak olursa kabahat muh-| iekirin mi olacaktır, yoksa piya - sada satılacak mal bırakmumak; için - gemisini kurtaran kaptandır, diye - çılgıncasına piyasaya koşan vatandaşın mi? Hakikat şudur ki, bugünkü dün-! yada hiç bir insan kendisini ken- di başına ve kendi ellerile kurta - ramaz. Eğer bir cemiyetin ferdleri müşkül zamanlarda birbirlerine| sarılmayı, birbirlerine yardım et-| meği bilmezlerse, eğer bu ferdler,| selâmetlerini yalnız kendi açık -| gözlüüklerinde aramamak lâzım liğini anlamazlarsa onlar için Ta vi içinde birlik demek bu demektir; miiletin selâ- meti böyle bir birliğe ve tesan bağlıdır. Eğer biz, evimizin kile - rinde sulh zamanındakinin birkaç mislini ihtiyat olarak saklamakta rar edersek emin olmalıyız ki Hatlar çıkacak, iktisadi hayatımız ferden ve millet halinde teşevvü- se ve peritanlığa ouğrıyacaktır. İevkalâde bir hal için iki günlük bir ihtiyat fikrine karsı söyliye - ceğim söz olamaz, Fakat, piyasa — pon stoklarını evlerine bapseden gefillere hem acımak, hem de kö- tü dua etmek lâzımdır: Bunlar ne kehdi hakiki menfaatlerini müd - tiktirler, ne de iyi bir vatandaş ol- duklarını iddiava hak sahibi ola- bilirler! C k rehitlir t Biag en İkinci küm3 terfi maçları İstanbul futbol oajanlığından: 13 Nisan 940 Pazar günü yapıla - cak ikinci küme terfi maçı, Fenerbahçe stadı: Saat 15 Davudpaşş - Taksim. Hakem: Selâmi Akal, Yan hakem: Necdet « Bahaeddin. yarın | , — İman ekmekleri, kaba bir İResimli Makale: Bazt memleketlerde münakağı Baz: memleketlerde ise halk pol İeketin siyasi ve içtimai inkişaflarını takib etmeyi | , |Anlayamadığım iki sima; iyadın ikisi de fenadır. SON POSTA ekseriyet politika meraklısıdır, bemes her min zewminini pohtika teşkil eder. itika ile hiç meşgul değildir. Mem- temamen ihmal Yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin tarihi İnsanlar ne zamandanberi buğday ekiyor, buğday yiyorlar ? Patates, kahve, çay ve kakao Avrupaya nasıl geldiler ? İnsanlığın ilk devirlerinde öyle zamanlar varmış ki, insanlar ekip biçmesini bilmezler, münhasıran etle karınlarını döyururlarmış. Bu devirlerde İnsanlar sadece odvla- dıkları payvanları değil fakat harblerde esir aldıkları hemcins- lerini de yerlermiş. Eski devirleri nlatan bezi kiteblarin yazdıkla ma göre Afrikada bir kabilenin mauharibleri, âi anları üzerine «Eli, Bil.» avazesile saldırırmış. Mağlüb-bir hi kaçmakta o- İlan kapşı taraf üzerinde bu nara- ların ne büyük bir dehşet uyan- dırdığını artık siz tasavvur edin! Şimali Amerika o kolonistlerin- den birinin anlattığına nazaran, Amerikadaki kızıl derililer, be- yazların buğday tarlalarını ilk gördükleri zaman fevkalâde bü- yük bir hayrete kapılmışlar. Kızıl derililerden bir kabilenin bu münasebetle kendi kabile efradına söyle bir hitabede bulunmuş: — Beyazlar bizden kuvvetli, çükü onlar hububat, biz ise et yiyoruz. Halbuki siz de pekâlâ bi- lirsiniz ki et insanın eline çok ser- rek geçer; yenebilecek etlik hay- vanlar ancak birkaç senede yeti- şir. Malbuki beyazların toprağa gömdükleri taneler, birkaç ay i- çinde, hem de birkaç yüz misli İazla olarak, sahiblerine döner. Bizim yemek için — avladığımız bayvanlar, bizden kaçmak içi dört ayağa maliktirler. Halbuk' bizim: ise ancak iki ayağınız. var- dır. Binaenaleyh onlar bizden da- ima çabuk koşabilirler. | Beyaz - ların ektikleri tanelere. gelinde, bunlar ekildikleri yerlerde kalır. hiçhir tarafa gitmezler. Biz kışla. rn dondurucu soğuklarında, av bülmük için günlerce ormanlarda dolaşır dururuz. Beyazlar ise bu fi evlerinde istirahat e- derler. Beni dinlemekte olanlara şunu söylüyorum: Hububatla ge- çinmekte olan insanlar, çok geç meden ct yiyen insanları yervü- zünden süpüreceklerdir; bunu iyi- ce biliniz!. İlk tane toprağa ne zaman alıldı? İlk tanenin insan elile toprağa ne zaman atıldığını söylemek çok güçtür. Biz, eski Mısır ehramları üzerinde, iki taş arasında öğütül- mekte olan buğdayları tasvir eden kabartmalar görmekteyiz!. İnsanların ilk devirlerindeki ek mekle bugünkü ekmek (arasında çok bürük farklar vardır. Eski 23- an tarzda dövülmüş buğdayların su ile ka- nştırılmasından o meydana gelen bir lâpa idi. Adeta bulgur gibi bir şey. Bazan bu lâpavı küçük par çalâr halinde kuruturlardı. İşte) bu kuru parçalar, sekmek vazife-| sini görürdü. Bugün bile bazı iptidaf ve geri mewileketlerde musur unundan yâ- pılân bir nevi bulamaç, ekmek va- ifesini görmektedir. İptidai insanların yaptıkları bu iptidai obulamaçların ekşiyarek, daha yumuşak bir hal aldığı sik sık vaki olurdu. Bu ekşimiş” ba- muru, tâze hamurla karıştırmağı ülkönee akıl eden şahıs, ekmeğin mucidi olmuş oluyor. ilk insanların yaptığı bu iptidai hamurlar niçin ekşiyordu?. Bundan evvelki bahsimizde -i- zah ettiğimiz üzere, bugün Yapı lan ekmeklere, maya kenuyordu. Halbuki ilk insanlar henüz mavs- dan falan haberdar olmadıkları icin tabii ekmeklerine maya falan koymasını bilmezlerdi. Peki, böy- le olduğu halde ilk insanların ek- mek hamurları nasi oluyor da ekşiyordu?, Süt bahsinde de irah ettiğimiz üzere, havada serbest olarak, sütü bozan mikroblar bulun - duğu gibi, ekmek hamurunu ekşt- ten mikroblar da mevcuddur. İşte bu mikroblar ekmek hamuru içi- ne girerek orada faaliyette bulun- (Arkası seyfa 6 sütun 5 te) İSTER iNAN, «Adisababa> da impurator Sa- rayma Haile Selâsiyenin bay - rağı çekilmiş. Gazetelerde gördüğümüz bu fıkra bize beş buçuk yıl evvelki zamanı hatırlattı, bir de küçük hüdiseye sebeb oldu: O vakit muharebe yeni baş- lamıştı, ker gazete Habeş hari- tası yapıyor ve askeri mubar - ririne müstakbel hâdiseler hak- kında © tahminler yazdırıyordu Bu mütalealardan bir kısmı ih- tiyatkâr, büyük ekseriyeti ise Habeşliler ekseriyeti o hesabma nikbindir. Hele bu meslekdaş - lar arasından bir tanesini tanı- yoruz ki, ilk yazısına: — Habeş ordusu için zafer mukadderdir, kanaatile başladı, sonuna kadar avni kanaati u- hafaza etti. İtalya ordusu dört İSTER İNANMA! İSTER iNAN, iSTER INANMA! e Politika fazla düşünen ve hiç düşünmiyen memleketler İTicar et Vekili ithalât Büyük ekseriyeti politika ile hastalık halinde iştigal eden bir mem. leket daima za; mak taok Renho ve yı£ kalmıya mahküm olduğu gibi, büyük ekseriyeti si. ve içtimai tahavvüllere tasrismen İikay yaşıyan memleket te siz ve cansız kalmya ulahkümduz, Politikayı hastalık haline ge- örmemek me kadar İlzimsa memleketin işlerine karsı hassas bulun - ansız ve İngiliz edik bleri ( Mallarme Yazan : Halid Ziya Uşaklıgil Arthur Rimbaud *Artür Renbo) Eserleri pek kıymet, fakat ha- yatı türlü türlü maceralarla dolu olan ve Yerlaine ile Mallarme a- rasında bir küçük mevki tutan bu şairden de bahsetmeğe lüzum var. Ondan kalabilen manzum, mens- sur eşerlerini yeniden yokladım. «Cehennemden bir mevsim> na | mında mensur bir eserile «Sarhoş! gemis serlâvhalı uzun bir manzu- mesi bang üzerinde. durulabilecek mahiyette göründü; fakat o man- zumeyi terceme edebilmek için ta mamile anlaşılamıyan : var. Bunları belki ben anlayamıyo rum, eğer birisini bulur da ona bu manzumenin nesir şeklinde ge- De İrânsizcaya bir tercemesini yap tırmak mümkün olursa her tara- fm ani mümkün olur Ümi- dile şimdilik bu işten sarf nazar ediyorum. Onun ası! şöhreti sait- lerde birer renk tasavvur ederek vazdığı manzume ile Başlar, A siyah, E beyaz, İ kırmızı, U yeşil, O mai, sa'itler... Diye başlayan bu manzume tü; i lü teşbihlerle devam eder. Haki- katen bu harflerde bir renk görür miydi, voksa bu lâtifeyi kendisi- ne dikkat celbetmek maksadile mi yaptı, onu bilmek mümkün de gil, bilinen bir hakikat varsa bu bir cinet eserine benziyen manzu- meyi ciddi alanların. hattâ sa'itler le renkler arasında fennin aradi- ğı birer Tenk mevcudiyeti teveh- a kapılanların mevcudiye- ti Burada şairin yazılarında tevak kuf etmiyerek yalnız bir merakı calib hikâye kabilinden olan haya tm icmal edelim: 1851 de Şarivil kasabasında doğ du ve Jurk vaşında Marsilyada istikametten ilerlemiş, Adisaba- baya girmişti. O, gene eski ka- nâatini müdafaa edip duruyor « du, garibi şu ki, bu kanaate içi- mizden de iştirak edenler vardı, hattâ bir dost: İtalyanlar bu dakikada Habeş toprağına girmiş olabi - Hirler. Fakat o toprakta kala - mazlar, iddiasile bir kravatına bahse girişmişti. Neticede kra - (| vatı aldık, dünyanın mes'ud, bem de çok mes'ud zamanlarıy- dı, zevkle taktık, eskittik, Fa- kat bu dost dün eski bahse av- det etti. Bize söylediği şudur: — Beş buçuk sene evvel sa - na vermiş olduğum kravstın bir muadilini akp bana vere - eksin. Üstelik bahsi kaybettin, ilâve olarak bir tane de yenisini alacaksın. öldü. Babası bir zabitti; annesi, mütedeyyin, ahlâk hususunda pek mutaassıb bir ev kadını idi, On beş yaşına kadar orada, aile oca- Hında iki kız bir erkek Okardeşile beraber, sıkı bir hayat yaşadı. Ço- cukluğu buhranlarla Golu geçti, ve ilk şiir tecrübelerini yaptıktan sosra henüz yirmi yaşını doldur. madan aile evinden kaçarak Pari. se 'gitti. Bu firardan sonra eile evine celbolundu, fakât burada ecikmiyerek tekrar kaçtı. Möz nehri vadisini inerek serserivane dolaştı. Hayatının bu dair in Junan birkaç manzumesinde tesbit etmiştir. Bilinemez nasıl bir macera he- vesi onu tekrar Parise sevketti, bir aile dostuna iltica etmek iste di, fakat bu firarları tasvib etmi. yen o dosttan yüz bulmadı; kışın soğuklarında, ekmeksiz, mesken- siz, ateşsiz sekiz gün koca şehrin sokaklarında dolaşarak ölecek ka- dar sefalete düşlü, ve nihayet mu kayemeti tükenerek tekrar aile yurduna döndü. 1871 hezimetini takib eden Commune ihtilâlinde üçüncü defa olarak Parise avdet İl maslardan sonra ticaret İseverin, İtakdir edilmi i Yalovaya gönderilen heyet dün şeh Nisan 13 tacirlerile görüştü Ticaret Vekili Mümtaz Ökmen dün de ticaret müdürlüğünde meş gul olmuştur. Vekil bu meşguli - yeti arasında £acirlerini kabul ederek, ith. ct rafında izahat, almıştır, Görüşme - lerde mal ithali için açılacak sk - redetif meseleleri mevzuubahs e - dilmiştir. Aynca ithelâtcler bu - günkü vaziyette memleketin ih - tiyacı olan bazı maddelerin getir - tilmesi hakkında Vekâletin tavas- sutunu da #aleb etmişlerdir. Tica- ret Vekili ithalâtçılarla yaptığı te- odasının hazırlamakta olduğu tek tip ayak kabı işle de meşgul olarak bazı izahat almıştır. Müt Öl Galatasaray resim sergisi Onuncu Galatasaray resim ser - gisi dün açılmıştır. Sergide B0 yağlı boya resimle (30 karikatür teşhir edilmektedir. Teşhir edilen resim « ler arasında, bilhassa Nejad Meli hin, Erden Kırdarın, Turgud Ca H Durunun resimli ir, Sergiyi başta Va. li ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kır - dar olduğu halde bir çok güzide zevat ve kalabalık bir halk kütlesi yiyaret etmiştir. Taksi ücretlerinde tad'lât Belediye bududlarinm yeniden ta yin edilmesi Üzerine evsele: taksi ücretleri için tesbit edilen fistlarda bazı tadilât yapılacaktır. Yeni tarifeye nazaran, Yeşilköy ve Sanyerde belediye hududları da hilinde kaldığından buraları da şe- bir tarifesi tatbik ulunmcak, ayrıca şehir dışı zammı alınmıyacaktır. Yalovanın imarı hazırlıkları Yalova kazasının imar etrafında tetkiklerde bulunmak üzere bir müddet evvel belediye tarafından irimize avdet etmiştir. Heyetin hazırladığı rapor Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kiidara verilmiştir. Altın fiatları Alnın fiatlarındaki yükselme dün de devam etmiştir. Dün muamele gören bir altının fiatı 26.50 Yiradan 27.50 Tirayi kadar Yüköeliniş ve'w. İmumi olarak | 27 “lirada kalmısür. Dün altın üzerine pek az muamele olmuştur. ————ğ mm. hayatını takib etti. 1980 de ona Mısırda, bir aralık Kıbrıs adasın- da tesadüf olunur, gene bu sıralar da bir büyük binanın inşasında nezaret etmek üzere maişetini te- min etti, daha sonra Adene geçe. rek bir mühim ticaret evinin he $abına Afrikanın şark sahilini, bü- İbün Somal gölünü geçerek Har- rar-a vâsıl oldu, ve altın, fildişi t- caretile iştigale koyuldu. Bu esna- da Ras Makonnen ile ve onun va- ederek #htilâl gönüllüleri arasına girdi, ve ihtilâl baslırınnca tek- rar memeleketine dönerek burada Verlalne ile muhdbereye girişti. Yukarıda ismi geçen «i ge“ mi> manzumesi bu zamanm mah. sulüdür, O zamanın büyük şalri sayılan Verlaine ile başlayan muhabere onun tekrar Parise avdetini #hzar etmiş oldu. Burada kendisi şuna buna tanıttırıldı, ve onun yazıla- rını gören şairleri bu garib eser. lerle şaşırttı, nihâyet âvare dolaş| sus bir fabrika tesisini teklif edi- malardan sonra Verlâine tarafın- | yordu. Ailesile muhabereden de dan ibzal edilen semahat Asarile| eri durmazdı, nihayet ölümüne bir me'vâ hattâ eşya tedarik ede.) sebeb olan bir illetin yavaş vavaş bildi. Verlaine onu samahat âsgri. | vücudunu istilâ ettiğine vâkıf ola- rile beraber himayesini ibzal eder | rak memlekete avdet çarelerini di; 1870 de her ikisi Londraya, bir ararken bir gün attan düştü, bu müddet sonra Brüksele geçtiler. | sukut neticesile “dizkapağındı bir Bu iki şair arasında teessüs e-|ur peyda oldu, Adene gecti, or&- den sıkı münasebet çeşid çeşid fa | dan Marsilyaya sevkolundu. ora- aziyata olmuştu rüksle.|da bir hastaneye girdi ve bacağı d ni Blnieii mma kesildi, Tekrar aile yurduna dön. de Rimbaud niyetini izhar edince ikisinin ars sında şedid bir münakaşa oldu, we Verlaine tehevvürle tabancasını sıktı ve onu hafifçe yaraladı. Bu vak'a neticesile Ver- İaine on sekiz ay hapse mahküm oldu, Belçikadan tardedilen mavera şairi tekrar alle yurduna döndü, fakat onu bir türlü yerinde dur- durmayan bir rüzgâr vardı ki tek rar yola çıkardı. Hollandada, Al- manyada, Avusturyada, İsviçrede, Akdeniz adalarında $€- faletle, hastalıkla cenkeğerek Taştıktan sonra vatanına iade © - lundu. Burada gene barınamıya- rak Felemenk ordusuna gönüllü o larak kaydedlidi ve Sumatrs-ya, | Java-ya kadar gitti. Burada asker! manlarda yaşadı, nihayet memle- kete dönebilmek için tercüman &- fatile bir İngiliz vapuruna iltica etti Gene duramadı; İsveçte, Nor- veçte bir hayli zaman dolaştıktan sonra bir canbaz takımile serseri İ girdi, ve Nögus nezdinde bir nevi iki kere| bayata dönmek üzere iken hasta- İtayada,/)İ de-i| stasile Menelik ile münasebete müşavir payesine kadar vüksel. di. Bir yandan da Ogaden havali- sinde seyranlarını ve tetkiklerini #htiva eden müfassal bir mektub yazdı, Pariste coğrafya heyetine göndererek kendisini tanıtmak is tedi Hattâ bir aralık o #aman Da hiliye Nazırı ve daha sonra Cüm- hur Reisi olan Fölix Faure ile muhabereye girişerek —Obock-da Habeşliler için fişenk imaline mah dü, ve gene mütenebbih olmıya- rak tek bacağile yeniden Serseri (Arakası sayfa 4 sütun 5 te)" süsen vesrrananrsanasananasnasa9e nasasasAs0a eaRANa TAKVİM İ l