ği - Mazhar 7 Şükrü 1 S. Nisan SON POSTA Sayfa ? Son Postanın zabıla romanı, 13 Akıl hılzıssıkhası Konaresinde | | tad | | | Geçen hafta içinde, akıl hıfzıssıbhhası *emiyetinin kongresi aktedilmişti. Kon - ede çekilmiş fatoğrullar o gazetelerde Bitti. Pakat neler konuşulduğuna, hangi Mevzular etrafında münakaşalar yapıl - ğına dale malâmat yoktu. Çünkü na - psa 0 gün hiç bir gazetenin muhabiri Ye gitmemişti. Gazeteci olarak kon #rede yalnız ben vardım. Müzakereleri, Münakaşaları, konferansları baştan sona dinledim. * me toplandığı zaman kürsüye ilk Ayp» Püirettin Kerim oldu. Kürsünün Rin çıktı, Yanıbaşında düran sürahi- 21 kongrede bulunanların yüzü a, Börmelerine mâni olduğu için kaldır» bir kenara koydu ve söze başladı: — Sayın meslekdaşlarım. Kongremiz Mişin toplandı biliyor musunuz? sesler birden: Niçin olacak viziteleri arttıracağız. Yahrettin Kerim — Hayır bilemediniz. iş tek sax; Azaltmalıyız, çok azaltmalıyız ki, — bir sin, Pahrettin Kerim — Gene bilemediniz! Osman — Ben bildim. o biro- Yürür, Bilemedin kaldır vur oyunu. ha ru Diker — Buraya oyun oy » e: Ya geldikse daha ne güzel oyunlar lm, Birdirbir oynıyalım, mayna oynıya- Şükrü Ka hakkında etüdler yapmak zannetmiştim. Hal « , Kerim — Evet evet. İSE de » Akıl hıtzıssıhhası buğün için Şeyden güç osmuştur. bir ağızdan — Evet, evet. Osman — Kaçıran kaçırana. — Polise haber verelim ii ““ g Receb — Hemen telefon edelim, Muhtar — Bizim birader hesab- beş kilometreden urak yerler o - telefon etmek doğrudur. Daha ya- Yaya gidip haber vermek daha mü- İr i tre yays yürüyen Lir kimse- âyakkabısındaki aşınmaya müsavi erip değ zen Kerim — O tarzda kaçırmak taşi Paylar. bizim bahsettiğimiz kaçır. » akıl kaçırmaktır. Mazhar Osman — Birdenbire düşüne- Merhiştik. Şimdi ne olacak? a ret Kerim — Şimdi sizin kaşı « im hasta çıkaracağım. Onlar hak B tetkikat yapacağız. ep birden — Gelsinler. Bir hastabatıı yan odadan kırk beş'ik P getirir. 4, shrettin Kerim — İşte hastamız, ken- biraz meşgul olalım. konuşmıya başlamıştır. Alo alo battı, alo batmadı. AM an — Mk, ml &lo alo a'madılar. Alo alo mayn,| R torpli, alo alo işgal, al alo aah.. ik | Tettin Kerim — İşte bu hasta tam #Ydır bu tarzda konuşuyor. devam eder: Gitti mesaj, geldi mesai, gitti bom- Beldi bomba, uçtu uçtu tayyare uçtu, Yet, Ya, ordu'ar uçtu, uçar ya, mamleket Tera ya.. Zigfrid uçta. Maiins uçtu. Ba beni mi kandırıyorsunuz?.. Tettin Kerim — Bu hasta hakkında Birana ya tahkikat yaptım ve surları Müş, im. Hergün yevmi gazeteleri okur- Mehta de radyosu varmış. Radyodan tp yl ajans haberlerini dinlermiş. Bu esad, lardan son günlerde pek çoğuna $ ettik. Gittikçe artmaktadırlar. atin ar Osman — Benfm yaptığım İs - bütün, ri göre de on seneye varmadan le, 'nsanlar bu tip birer deli olacak - Ne, olah Diker — Caresine bakmalı. z Retelei tt — Bence bir tek çare var, gâ- HK, » | »iyoları kaldırmalı m” İrden — Evet yegâne çare bu - Fahrettin, Kerim — Şimdi ikinci has » k Betirteceğiz Bu hastamız bir kadın- — Yerine, on. Yirmi haşta muayeneye gel; Hizm — Efendim buraya akıl! şimdi) hatırladım. Biz bunun iğin top- olur, Bir telefon muhaveresi ücreti, | Yazan: İsmet Hulüsi — Evet! Hepsi şaşırmış vaziyette idiler. Bu- na ne mâna vereceklerini bilemiyorlar- dı. Buğday kralı, altın tabakasından bir yaldızlı sigara çıkararak oçavuşa uzattı: — Pekâlâ! Arabayı muhafaza etti - ğiniz için size teşekkür ederim. Şimdi onu alıp götüreceğim. Jandarma çavuşu cebindeki küçük not defterine bir şeyler yazdıktan son- Ta onları: — Alleha ısmarladık baylar! diye selâmladı ve karakola doğru gitti. Üç erkek yalniz kalınca birbirlerine bakış- tılar. Jülidenin babası târifi imkânsız bir teessiir içinde idi: — Hulki çocuğum! Buna ne mâna veriyorsun sen? Kızım delirmedi ya? Hastabakicı yan odadan otuz yaşında (Rüştü Receb — İşte ben de bununla kadar görünen, zayıf bir kadı ii Hulki, arsbasımın basamağına otur- meri en, zayıf bir nı - salana Kc fakat şu ana kadar keşfetmiş ug, başını yumruklarının ele Kadın salona girince etrafına dikkatli! Mazhar Osman — Kik ag iş e eni düşünüyordu. Güzel £ dikkatli bakar, elile dizini tutar. çi akbal mira önü 8- esrarengiz bir surette öldürülmüştü. si e Ondan birkaç saat sonra da Jülide eğ ükrü Hü: i Doktorlar şaşırmışlardır. kadın onlara gi h zm — Hiç, zannetmiyorum, kaybnluyordu. Korkunç bir beğ bu fki İdöner, | Mazhar Osman —- Hastalığın önü alı -İyek'ayı birbirine bağlıyordu. Acaba o nacağını zannetmiyor musunuz? Hakkı Hayri — Ben ne kaçtığım gör -| Şükrü Hâzem — Hayır kılıbıklığın. medim. Galiba kendi gözüm zayıfladı. Fahrettin Kerim — Şimdi getireceği- kalbin! burkuyordu — Düşüncelerine © Emin Belli — Kabahat oksesuarda, |MİZ hasta hakkında evvelden biraz ma-|kadar dalmıştı ki müstakbel kayınpe - | kaçanın ne olduğunu belli etmesi lâzumdı, |) Onat vermek isterim. Hasta bir genç ka-|derinin sözlerini duymamıştı. Bir ara- Mazhar Osman — Kızım söyle ne kaç. 'dındır. Onda bu şimei meşgul olduğumuz |ık başmı çevirdi. Yılmaz, yanıbaşında 4? erkek hastanın gösterdiği ârâzı tama -|hir ağaca dayanmış, sigarasının havaya Hasta — Kaçtı işte, hep: kaçıyor. Dür e e yaa mi e dalan 3 üse; enan — Mütehakkim, kıs. |seyrediyordu. tanışa ir iki suni rae ie gün aldığım da kaş yanç kadın. olduğu halde eski bir dosta hitab eder Gene elile dizini tutar. Fahrettin Kerim — Yeknazarda bize |Bibi sordu: — Gitti bir buçuk. de o hissi vermişti, fakat değil. -— Ne düşünüyorsun hay Yılmaz? Fahrettin Kerim izahat verir Hastabakıcı, genç, oldukça gülel birl O doğrudan doğruya bu suale cevab Bu k a Ballet det ki izleri kadını getirir, Kadın etrafına baker, vermedi: bii A pri > a im ik herkesi ayr: ayrı süzer, bilhasın kanın! — Vakit geçirmeden tekrar jandar- e Lea il şi ,İdoktorlara karşı dana fazla alâka göster.|ma karakoluna gidelim. Belki oraya İşanlısı mu kaçtı, dıyu merax etmiştim, Fa- diği bakışlarından belli olur. ba Pa OR Öyle tabımlı. edi” 'Kat nihayet anuyebildim, hastalığının se-| £ Kocufur* yorum ki Kristal Palas cinayeti Jandar- bebin A YL A fk ara nl bi lay ali DME 5 geçti, yenisini isterim, Dünkü o. bugün! b e eps ir e Sinai A başka olmalı, Aysede var. bende eN e akm heniz bilmiyoruz. Durmıyalım, emele rl erine cak. Fatmada var, ben de isterim, İste - |dakikalarımız çok kıymetlidir. Doktor Nebahat —- Ne aksi şimdi de İri. KA e Atâ. kızının terkettiği arabaya bi - İ ekim görem kaç. Fahrettin Kerim — İşte, hep böyle et-/nerken gazetecinin fikirlerini tasdik Hezlü devini Vdür: rafile alâkadar oluyor, Bu tarzda konu -/ettt İ — Kaçin gene kaçtı. Kaçtı; gene kaçtı, |9YOr , — Arkadaş, çek doğru söylüyor. Ben Kaçtı, kaçtı. İhsan Şükrü — Neden böyle olmuş? karakoldan eve telefon eder, Jüliderin Mazhar Osman — İki çare var, ya ipek | Nâzım Şakir — Ben izah edeyim. Ka -|dÖNÜP dönmediğini öğrenirim. çorapları ıslah etmek, yahuâ da büsbü . |dını bana kocası getirdi. Adamcağız çok |, Hulki, gazeteciyi kendileri için bir cinayetle bu gaybubet arasında bir mü- — Daha şimdi giyrlim kaçtı. nasebet mi vardı? Bu acı ibtimal onun | kaş Jet, bir müttefik olarak ka- tün ortadan kaldırmak, eğer bünlar ya -|74Yf ve kansızdı. Hattâ ilk bakışta has- pılmazsa kadınlar arasinda, bu nevi ae) tanın o olduğunu zannetmiştim. Fakat Pe ti. Arabasının kapısını açarak ım gitgide arttıklarına çahlı *derli toplu konuştu, Kadın şimdi burada ai ii Si © İsaşmaladığı tarzda saçmaladı, Hastanın| — Siz ae bizimle geliyorsunuz değil Fahrettin Kerim — Şimdi getireceği - kim olduğunu o zaman anladım. İmi” Bu iwle bize yardım etmenizi çok miz hasta bir erkektir. Henüz otuz üç) Atv7€d Şükrü — Bu hastalık nasıl ok rica ederim. h yaşındadır, göreceksiniz. muş? — Ban« itimad edebilirsiniz. İşi so- Hastabakıcı, dastıyı getirir. Hastanın Nâzum Şakir — Kadında giyim mera-|nvna kadar takib edeceğiz ve hakikati başı önüne eğıktir. Hiç bir tarafa bakmaz, Ki varmış. Bir giydiğini bir daha giymek e la çalnracağız. Hüseyin Kenan — Biraz bu tarafa bi- istemez .kim iyi ve yeni ne giyerse on-| “Karakola gittiler. Atâ, şehir telefo- kımız, dan kendisi için de yaplırırmış. Zaman'a hile evini bularak kızının dönüp dön- Hasta gene önüns bakıyordür. © hale gelmiş ki, kimde ne görse muhak. | mediğini sordu. Jülde henüz gelme - Hüseyin Kenan -- Size söylüyorum, kak istemiş. Ve nihayet işte, 'mişti. Onlar telefon başında meşcul 6- biraz buraya bakır. Muihar Osman — Bu tarsdu hastalar, |'urlariken bir jandarma elinde bir kâ- Hasta gene önün? bakar. la ben de karşılaştım. Bir çare bulmalı /8Xi Ile yanlarına geldi ve duyduğu Nebahat — Bu tarafa baksanıza. yaz; vak'ayı süratle not etmiye başladı. Bu Hasta bü sefer daha fazla önüne bakar.) Fahrettin Kerim — Bence bir tek ça- hal, buğday kralınm sinirine dokundu: Doktor Rüştü Receb izunat verir; re vardır, Moda denilen beliyeyi bir an! —- Kuzum. ne yazıyorsunuz? Bura- — -Hastayla ben meşgul oldum. Hiç evvel ortadan kaldırmak, ya size ifade vermiye gelmedik. konuşmaz ve daima önüne bakar, İ Mahmud Atâ — Affedersiniz sırası) — Biz vazifemizi biliriz. Evvelâ ifa- Mazhar Osman — Yerde bir şeyler arı- | gelmişken sorayım, bizim moda he oldu? |denizi nlacadız. Sonra biz de tahkikata yor olmasın. Hayru'lah Diker — Sizin moda hangi | £iriS*ceğiz. Kızmızın ismi ne idi? Rüştü Receb — Ben de evvelâ buna moda. yoksa siz de mi moda meraklışısı-| Atâ. küplere binmişti: zahib olmuştum. Fakat hastanede zevme. 'nız? — Ortala bir cürüm yok ki tahkika- sini de gördüğün zaman yanılmış oldu-| o Mahmud Atâ — O cinsten moda değil, |ta 8 Bumu anladım. moda sözü geçince sklima bizim moda -| Dive bağırdı. Joıderma sükünetle Bi'âhare ayni ârâz: gösteren birçok daki heyelân geldi de.. cevsb verdi: hasta'ara daha tesadüf ettim. Koma a | eitim Kerim — O moda başka moda,| — SİZ sinirlenmeyiniz. Biz olanı bi- gayri kabili tedavidir. Bir isim vermek biz bu hastadan konuşuyoruz. teni biliyoruz. Atâ; bu sözler karşısında duraladı: — Olanm bitenin bizimle alâkası nedir? — Vazifem bu hususta münakaşa etmek değildir. — Pekâlâ: Ne isterseniz yazınız. Or- tada bulunmuş bik otomobil vardır. — Ben ondan bahsetmiyorum. Sim- di polis müdüriyetinden bir müfettiş geliyor buraya! Yılmaz atıldı: — Polls müdüriyetinden mi? Jandarma gazeteciye ters ters baktı: lâzım gelirse en muvafığı, Dağlkılıbık ©-| Mazhar Osman — Moda. model heli- lacaktır. melerini kaldırmalıyız kı, bir daha bu Çünkü bu hastalara, umumiyetle kıs -İnevi hastalar görmiyelim. kanç karılarına muti erkekler arasında! Fahrettin Kerim — Sayın meslekdaş- tesadüf ediliyor. Daimn önlerine bak -İlarım. Şimdi size bir erkek hasta göste - maktan, hiç bir söze karışmamaktan oİreceğiz, bilhassa yürüyüşüne dikkat edi- hale geliyorlar kı, bır daha söz söylemiİniz. yor. etraflarına bakamıyorlar, Hastabakıcı yandaki odanın kapısını Şükrü Hâzım — Tedavi çaresi yoklaçar: madur? — Bay sizi bekliyorlar. Rüştü Receb — Maatteessüf hayır. — Atlasam mı, ziplasam mı, »a batar- İhsan Şükrü — Hastalığı önlemek, ça-|sam... (Devam: 11 inci sayfada) . © EA KELİMENİN Kaybolan ka Yazan: İhsan Arif dın — Evet bayım! Siz buraya gelmeden biraz evvel polis müdüriyetinden tele- fon ettiler. Ve bu otomobilin sahibi ba yan Jülidenin müfettiş gelinceye kadar burada alkonulmasını bildirdiler. İş mühimmiş! — Fakat, kızım meydanda yok. — Onu arayıp bulacağız. * 6 Zincirlikuyudaki işleri bitifkten son- Ta tekrar Emirgândeki villâya döndü » ler. Kızının esrarengiz bir surette kaybolması ihtiyar babayı kalbinin en hassas yerinden yaralamıştı. Otuz bu kadar sene çetin mücadeleler için geçen hayatının hiç bir safhasında bu kadar acı duyduğunu hatırlamıyordu. Yalnız karısını kaybettiği zaman müstesna olmek üzere... Dudüklarına fliştirdiği ve yakmağı unuttuğu sigarayı çeloşti- rerek söyleniyordu: — Ray Yılmaz; bütün kuvvetimizle bu muammay: balletmiye çalışabm. Ben bu Ihtiyar halimde elimden geleni yapacağım. Hulki benim oğlum sayılın O. şüphesiz ki hepimizden çok çalısa- caktır. Siz de gazetecisiniz. Bu işlerin en gizli tarafların bile biliysiniz. Kuv- vet ve nüfuzunuz. dostlerımiz vardır. Siz de bana yardım ediniz olmaz mı? — Emredersiniz! Ç — Şimdi ne yapacağız? Burada otu» rup sabır çekmekle iş olmaz. Veziyet çok feci! Kızım bir elnayet töhmet! al tında bulunduğu bir sirada kayboldu. Yılmaz, hislerini sakladı: — Bayan Jülide arkadaşlarile bir - Ukte bir yere gitmiş olsalardı sizi ha « berdar ederlerdi tafvif!? Atâ, omuzlarını silkti: — Sizde pekâlâ. biliyorsunuz ki, Jülide dostlarile beraber değildi. Bina- enaleyh. bunu bir kenara bırakalım. Hulki Iâfa karıştı: — Bay Yilmaz, Jülidenin bu sabah Boğuz Palas otelinden ayrıldığı sırada arkadaşının öldürülmüş olmasından haberi olmamasi mümkün değil midir sanki? — Mümkündür Atâ atıldı: — Mümkün diyorsunuz amma: kı - nmın bu cinayet esnasmda odada b - tunduğu 'ddiz ediliyor. — Bu hususta hiç kimse iddiada bu Junamaz. Runu ancak kendisinden öğ- renebiliriz. — Sözümü yanlış anladınız. Ben Se- niha öldürülürken kızım hazırdı de - mek istemiyorum. Böyle bir şüpheye bile tahammülüm yok. Ben, Jülidenin otomobilini terkettiği esnada bile bu faciadan haberdar olduğunu zannet « miyorum. — Yani” — Yam demek istiyorum ki Boğaz Palas oteli cinayeti ile kızımın gâybu- beti srasında bir münasebet olmamak Yâzım. Gazeteci sordu: — Kızımızın asabi bir rahatsızlığı var mı idi? — Hayır! Üçü Kütüphanede konuştukları sı « rada villânın kapısı çalındı. Kap:yı a çan uşak, orta boylu. tıknazca vicudl, miş bir adamla karşılaştı. Bu adam sor- du: — Evdeler mi? — Evet! Yan cebinden bir kart çıkararak u « zattı: — Derhal götür, ver: Uşak karta bir göz gezdirdi ve şun- ları okudu: Haşmet Polis müdüriyeti cinayet masası şefi Kartı okur okumaz uşak başını uzatarak sordu: hayrete düşen iz d kırmız: yüzlü, zeki gözlü; temiz giyin. — Fakat kart: kime vereceğimi söy- lemeğiniz. (Arkas var)!