8 Sayfa Jtalyanın ültimatomu Fena bir haber - Nazırlar saraya geliyorlar - Sadrazamın hali - Harb edilebilir mi idi? - Acaba Said Paşa ne diyecek ? - Uzun süren bir intizar O gecenin hatıralarını hiç bir zaman unutamıyacağım. En küçük tafsilâtına, en ufak elvahını okadar b saatlerin heye - can ve telâş ile dolu safhaları sönmek bilmiyen bir aydınlıkla gözlerimin içi de yaşıyor. İlk önce Babıâliden bir vaver geldi, ve bana: — Sadrazam paşa rica € diyor. dedi; «ben gelinciye kadar saray- dan ayrılmasın, ve telâişa düşürmeden hünkârın mabeynden hareme çeki'me- sini de tehir edecek surette tedbir sisin!» diyor..” — Pekâlâ! dedim amma bunun mana < sını anlamadım. Yâverin beni tatmin €- debilecek izahat verebileceğinde de ihti- mal yoktu, onun için fazla bir şey söyle- medim, sabirsızlıkla sadrazamın vürudu- nu beklemekten başka yapılabilecek bir iş yoktu. Ne kadar zaman geçii; belki pek Bz. İakat bana pek uzun göründü. Akşam ol- muş. saray mutad clan karanlığına gö - mülmüştü. bir türlü tesisatının ikmali müyesser olmıyan elektrik nımetin; bek- liyerek mumlarla idare ediyorduk. Niha- yet sadrazam geldi, yalnız v değil, VÜ - kelâdan birkaçı da birer ikişer arkasın - dan yetiştiler. Kimlerdi? Necmettin Mol la, Halil Hayri beyler ve bir iki nazır daha... On'ar sadarete mahsus odada toplanırken Hakkı Paya bana geldi. Bü- tün hayatı resmiyesini dolduran müşkül- ler arasından her vakit nikbin çıkan, her zorluğa tesadüf ettikçe «nasıl olsa bu - nun da içinden çıkılır» emniyetile neş'e « sinden, nefsine itimaddan ayrılmıyan bu adamı hiç bu halde görmemiştim. Sanki simsiyah kesilmişti. gözlüklerinin altında biç bir sabit noktada tevakkuf edemiye- rek etraftan meded umarcasına dönen nazarı derin bir endişe ile silinmiş biydi. Tâ karşıma kadar geldi, sesinde bir kurulukla; — Fena bir haber!.. deği, İtalyadan yirmi dört saatlik bir ülüüma - istiyor. tom geldi. Bizden Trablusgarbi Verilmezse harb... Ben de dondum, Yirmi dört s de hal'olunacak mesele: Ya szim Miyeti terketmek, yahud akibeti meçhul, daha doğrusu. fecaati pek kolay keşfolu- nacak bir harbe girişmek... Vektile Ce - zayirden, daha sonra Tunustan, son Za - manlarda Mısırdan el etek çeken Türklük şimdi Trablısgarbı da kaçırmak tehlike sinde idi. Dünyanın bu en güzel memic- ketlerinde asır'arca hiç bir menfaat gr- tirecek lcraatta bulunulamamış olması - mn peticesile eskiler nasıl Türk salta - natından koparılmış ise bugün de koş - koca bir vilâyetin, Afrikada henliz rabi- ——— -—----—— Artık fazla yaşımak için “direnmiyor- du. Eser ikmal edilmişti: istirahate hak kazanmıştı. İşte o zaman, bir lühza içinde, haya - tının zembereklerini bizzat gevşettiğin - den, ilk bakışta tatlı tatlı o ihtiyarlamış| göründü... Daha biraz evvel canlı, ira -| deli, muhakemeli ve sabatkârken, şimdi! işte birdenbire son nefes saatinde can çe- kişen ve ö'üme razı olan bir kadından başka bir şey değildi. Ruhunun bütün kuvvetlerile kendisin- de zaptettiği hayat, artık gitmekte ser - best, çekilmeğe başladı. İhtiyar Nataşa, o vakit, ellerini koltu- ğun kollarına şiddetle dayıyarak, dim-- dik doğruldu. Gene zayıf bir sesle; —... E'veda, oğlum. dedi. Ve böylece, dimdik. Allaha çıkarken yolunda düşmeden ve başka yola sapme- dan, sönen bir dua gibi öldü. Artık Mavi Sakal, benliğinde kesilen bu çift kurbanla, son nefesteki hastalara yedirilen mukaddes şarablı &kmek gibi, Aaziz'iğin iki rızkına malikti: Iztırab ve İ SON POSTA Talebelikten sinema yıldızlığına' yükselen İki talihli genç m m Şikagonun muazzam salonlarından birinde bir hayır cemiyeti i€ verilen müzamerede henüz talebe olan Ânn Miller ile Kenny Bak bir anda binlerce lira ve büyük bir göhret sah'bi oluverdiler. Şi bütün Amerika bu iki gencin şarkılarını dinlemeğe ve fili seyretmeğe koşuyorlar Lü tasını çözmemiş yegâne mühüm bir kıt'a-'lusgarb?.. Ne uzak. ne müphem bir yeri. nin ayni bedbaht muküddersta uğraması Mahlü' biraderin düşman “ağdettiği a tehdidine karşı, hemen yirmi dört ssat (damları nefyettirdiği Fizan değil mi? içinde, bir tedbir bul, muhatarayı| Bilmiyorum, ne düşüncü- — Ne yapa- bertaraf edecek bir çare aramak, mu'cize, | cak'ar? diye sordu. isihr nev'inden bir acil ilâç bulmak lâ -| — Bir kere küçük Said Paşanın mü - zınidı. taleasını almak istiyorlar. müsaade bu - Bunu kim bulabilirdi? İşte her türlü | yurulursa kendisini tarafı şuhanenizden zorlukları izale edecek mevkide bulu »' davet edelim; dedim. nanlar âciz kalmışlar ve perişın hal'erile| o— Pek iyi olur; dedi ve mutadı veçbile İsaraya iltica etmişlerdi, o Bulunamıyan İmustalah iladesile: — Ne kadar olsa İtedbiri saraydan mi bekliyorlardı? | kârazmüde, teerübedide, müteaddid de » 'Trablısgarb!.. En ziyade ihmal olunan, r sadaret mevkiinde bulunmuş bir re- | Yemen gibi. Hicaz gibi, hattâ daha ziya-'cüli devlettir, dedi, İde, istibdadın uzun yıfarında şüphe ve-| Hemen İstabliâmireden bir araba, sa- İren biçareler için menfâa hizmetini gör -iraydan bir yaver göndererek Said Pa - | mekten başka bir maksada hâğdim adde -;şayı davet ettim. Bu müddet zarfında ,dilmiyen bu vilâyette ne hükümet dene-! Hakkı Paşa, odamda, enina boyuna ibilecek bir idare, ne asker denebilecek zinerek bekliyordu. Neticeyi s6; inoa bir kuvvet vardı. İt İibir nefes aldı. Sanki Said Paşa konağın *! bu memleketin bü inanmasını Mem-İdan bir eksiri â'zam gelirecekti. Hemen! leketin her söhilinde ta? odamdan reliklerinin bekledikleri salona! igeçirmek demekti, buna rar gitti, onlara da hsber vermiş olucak. İyalnız Trablusgarb tini değil, vata! «Ben de Lütfi ve Tevfik rle bulu- mı müthiş bir âfete sürüklemek olurdu. |şarak bu hiç beklenmiyen hâdise ile meş- Trablusgarba asker sevketmek, hiç ol - 'gül olduk. Sanki biz de kendi halimize! “ ilani İmazsa mahallf bir müdafan (le devletin göre bir çare aradık. Tevfik Bey böyle göre Bakar e e en sein Te namusunu, şerefini muhafazaya çalışmak şeylerde düşüncelerin: kendi için saklar. o Meşhur ve zengin olmak... Hayat mü- nınız', Salonlardakiler gözlerini mümkündü? İtalya ile çarpışmak mevzit dı, Lütfi Bey de bu fikirden o fikre at. emdelesinde hedef olan bu noktaya var-| yo başındakiler kulaklarını açıyorlar: bir hudud dairesinde hapso'unabilerek |Jiyarak, ve biç birinde tevakkuf edem) - mak ekseriya cehd ve gayretin değil, te-|sanevi ziyalar altında büsbütün altı?” bir teşebbüs sayılsı bile bunu yapmak yerek söyledi; bende 'ne söylenebilecek #adüflerin yardımile milmkün olur. Sine- şan saçları, gülen gözleri ile bir genç için elde bir vamta yoktu. Asker, mmühim- bir fikir, ne bulunabilecek bir çare yok- ma dünyaunda son günlerde bu saadete neye çıkıyor. mat. para... Bunlar oraya nasıl sevkalu- İtu; en doğrusu ilçümüzde de bir bubt Dall olan Jki genç de «Kenny Baker» ile, Kenny Baker; yıldızlardan süzülür nabilirdi? Şu halde her şeyden evvel Tür- küküm sürüyordu; aynile sadrazam ve |sAnn Miller» dir. İbi inliyen sesi ile bütün gönülleri bi kiye İtalya ile resmi bir harbe giri - Tefikleri nasılsa biz de öyle, gelecek olan | Kenny Baker ile Ann Miller nani yıl. içinde fethediyor, Sonra, bir müzük E şemiyecekti. Şu halde azim bir vilâyet Said Paşayı beklemekten başka yapacak | diz oldular? Anlatalım: nağmeli, bir kalb çarpıntısı kadar. yirmi dört saat içinde terkedi'mek zarı- bir iş bulamıyorduk. | «Şikago» nun en muazzam salonların. tazam bir «step, gürültüsü gitgide retile karşılamılıyordu, buna nasıl taham-' O da ne kadar gecikti! İkide birde dan birinde bir hayır cemiyoti ie aye mül edilebilirdi. bu miskinane kerarın Hakkı Paşa. yahud Rifat Paşa, arasıya De müsamere veriliyor. Yeni dünyanm! . İki siyab pırlanta tesadüf ettiği her ayıbın hangi bir hükümet yüklenebilir. şişman göbeğine rağnen pek çevik olan sayısız yıldızları. en yüksek şahsiyetleri, |bi yakarak salonda bir fırtına gibi G* di, İHali* Bey bizlere uğruyorlar: — Ne ha-'en meşhur rejisörleri, en kurnaz yıldız işiyor. 3 İşte karşımda, müzmahi! hâlile, duran ber? Halâ gelmedi; diyorlardı. Vakıâ ge- avcıları ve bütün tanınmış yıldızları o -| Bir sev gibi kıvrılan, bir gölge gibi ve yüzüme bakamıyarak duvarlardan me lecek kadar zaman da geçmemişti, yaver rada... Hâsılatı yükseltmek içm kibar çan Ann Miller hakiki ve tehlikeli ded uman sadrazam nihayet söz söy'e -İve araba ancak oraya varmiştı. Dekleme: | aileler birbir'erile yarış ediyorlar. Karmen. meğe kuvvet bularak: -- Hünkâra, dedi; Jiydi... İ Genç ve güzel kırlar ileri! Bu iki genç, salonu saatlerce İn münasib bir şekilde arzediniz. Telâşa dü-” Yukarıdan beşer onat dakika fasıla ile güzel sesliler altın seslerini, dans perileri! çılgın alkışlara bırakarak yerlerine şürmeden,.. Sonra lerafı şahaneden Sald bendegindan biri, esvapçibağı Sabit Bey, | ayaklarının sihrini bu hayır uğrunda sar-|nüyorlar. z Paşayı saraya davet ettiriniz. Bu siyaset yahud seccadecibaşı Emin Bey gelerek: *ediyorler. İşte bu muvaffakiyet onların hay#t pirinin de fikrini alalım. İ— Efendimiz soruyorlar, Said Paşa geli:| Şikagonun bu salonu, Amerikanın dört|zının dönüm noktası oluyor. Bir Huzura çıktım, Ben içeriye girer gir- yor mu, diyorlar; sua'ile hünkârın sa - bucağına bağlanmış, herkes radyosunun (içinde hayatları, âlemleri değişiyor. mez hünkâr: — Ne varmış? dıye srodu. ' bırsızlığına tercüman oluyorlardı. İbaşında bu zevke ortaklık ediyor. Birden| Ertesi günü radyo ve film kumpsf Onda her saat bir nahoş vak'a zuhür ede-| Dolmabahçe mutad sükünündan sy İşpikerin sesi yükseliyor: ları direktörleri birbirlerile mücadel& cekmişçesine bekliyen. fakat beklediği | rılmış gibiydi. Havasında telâşın, — Üniversitenin Nelson Edi ile giriyorlar. Her grup bu paha biçil in olacak ne zuhür ederse etsin onu fü- endişenin esintileri vardı. Yaverlerden,| Ginger Rogers'ini alkışlamağa hazırla Ri tursuzlukla, kayıdsızlıkla kabul için ha- kâtibletden başka bendegân, hâremâğa «| amam er emi (Devami 16 uncu sayfada) İnr bulunan bir temkin vardı. ları, belki bekçiler, hattâ, hünkârin ge - devresinden sonra, Said Paşa bastonuma binin gizli bir yerinde umulmıyan bir di Pek hülâse ederek, meselenin muh -İeikmesinden doğan bir merak ile, hare -|dayana dayana, hasta bacaklarının Üze- re getirecek bu iktiyar veziri âdeta bir. İtemel Akibetlerine; neticelerine temas et mi hümayun hall, kep anlamışlardı kilrinde yer yer dinlenerek, soluya soluya lay halinde çerçeve içine aldık, tâ be” meksizin, İtalyanin Trablusgarbı istilâ pek mühim yeni bir vak'a var... İsaraya girdi; divanhaneyi geçti; biz, Hak | odama kadar... teşebbüsünden kısaca bahsettim. Trab -| Nihayet pek uzun görünen bir intizar İki Paşa ve refikleri onu istikbal ettik. Ce- NANMAYAN TERCÜME EDEN :* HALİT FAHRİ OZANSOY Yazan: Jorj Delaki tâ sizin olmıyan bir küçücük kız için * sunuz ya, hayat kazanılıyordu! Ve, hiç düşünür, yoksa kötülük mü, insan bunu|senize, yapyalniz bir Kadın... Hâsılı İşe, szuyacak değilsiniz ya... Ne vi” değilse, insanın ömrünü küf'endiren a - anlıyamıyor... Ah! ne sinir herif: a size yemin ederim ki, an oluyor, ha- yim, büşkalarins: rastlıyacıksınız, eviiii i i 1 olmuş, bunun doğ. !rım başıma vuruvor ve gidip şu güzelim Me iz İİ damlar yoktu. İnsan içi tamamile rahat sonra bu vak'a nası! olmuş, İ n neceksiniz!,.. Halbuki ben... Bir çodü uyuyordu. Ve işte şimdi o bir çukurun rusu bir türlü anlaşılamadı ki... ke cebimde tabancamla bir yok- gum gibi idi benim o... bü küçük... içinde! Bu, yaldızlı mermerden güzel bir bence onu öldüren kendisidir, han! bu'lamak istiyorum... a — Pupet... çukur olabilir. ancsk yaşsmanın yerine fikri dünyada kafamdan çıkaramazlar! | — Sakın ha, Pupet, bu işi yapn'avın . Jak, kendiliğinden, merd İzin € elinin içine altış ve onu hafit hafif ile harb demek ib hareketi nr z Halid Ziya Uşaklıgik omeri varmaz ma benden nasihat, imdad, yahud yar© istiyebileceksiniz. — ©! buna şüphe etmiyorum kuzt fakat ne de olsa hayatı dolduracak 9. bu değildir. Masmatik, Mösyö Jak, b bunu söylemekle çok ince, çok ki davrandınız. Hiç şüphesiz size inanıy© rum; size keder vermek istemem... kat nihayet siz de bir erkeksiniz. Ele niz geçecek sizin; bütün ömrünüzce, Mi «Son Posta»nım edebi tefrikası: 27 AŞKA değmez... Maamafih bunu görmek ne aci Ya'nız şu var ki, hu yüksek tabakadan | Öyle şeyler var ki siz anlıyamazsınız,' felâket! bir müsyö: bunun için polis onu rehat bi- “ ben de anlıyamam... öyle şeyler Yamakta ünde bikikcna Gesi - Jak: rakıyor, 2 SN eri | Ben 1eessürünü zaptede, iyordu. Esasen E — Evet, Pupet, çok acı felâket... di -| Jak: — Şeyler mi? Ne şeyleri canım! ni şiddetli ölan tesasürü, çocuğun mezi yordu, Bilmezsiniz bu nasıl felâkettir.| — Pupet, dedi, kötü düşünmemeli, Kendi hesabıma şunu anladım ki bİr GE“ ziyaretten geldiği bu anda garib bunu tasavvur edemezsiniz... VâkıA ölümünden manen © mes'ul; fa -|kadaşım vardı, tatlı tatlı sevişiyorduk ©- ziyade'eşmişti. — O! bilâkis, mösyü Jak, tasavvur edi-|kat muhakkak ki kız, kendisini kendi|nunla, iki hemşire gibi.. O benim ha-| yorum. Biliyorum ki siz onu gönülden |iradesile öldürmüş. yatımda bir tek kişi idi ve şimdi onu bü teesşirim bilseniz. bütün bunlara bi seviyordunuz. Zaten yalnız bunun için; — Haydi esnım, bunu size anlalan|mezarcı herifin yüzünden kaybettim... hatam sebeb old — An, Mösyö Juk, en ziyade neye An ni — Amma ben ona söyledimdi, zavallı yavrucak, söyledimdi ona- Ah mösyö Jak, eğer beni dinlemiş olsaydı, gene bu-| rada bulunacaktı! İkimiz bahtiyar ola - caktık; gene © menekşelerini o satacaktlı, ben de traş bıçaklarımı... Hani biliyor »" değil mi ya, size çok itimad besliyordum... | kendisi. Fakat işin iç yüzü bakalım öy -İŞimdi ben ne yapayım, lütfen söyler mi- git o mel'un kon Hem sonra görülüyor ki kederini: var.. le mi? Hani bu anda. mezarlığın karşı -İşiniz bana bunu? ve o moruk felâket nı hakikf kederiniz.. kendini belli etmekten sındaki bu kahvehanede sizinle oturmuş. küçük mu- yuvarlağını geri ver diye... 'korkmıyan apaçık zavallı bir keder... Bü,İşu acı kahveyi içtiğimize nasıl eminse - yok olup gitmek tehlikesine ötekinin ki, baronun ki gibi, bilmem meniz. içimden de bazan müthiş bir hırs DİZ “, (0 Parayı tufsn idi ve a biçim yapmacıklar!a göze çarpan bir ke-| geçtiğine ve kendimi gor zaptedebildip. | kendinize iyi bir arkadaş olarak bula — geyet çetin a'sa idi! Hani siz de iri der değil... Oadam şaki ettiği yahud |me öyle emin olun! Beni de kun başıma |cakumız. benimle daima onder bâhsede-İ dersiniz ya, bu kadar namuslu olmak hiç bir şey söylemediği “vakit, İyilik mi fışkırıyor. amma naknız miyim?.. Düşüm İbilecek ve lüzum hisseltiğiniz vakit dui-İdalalıktır! (Arkası vari — Pupet. biliyorsunuz ki Mibbemizin hatırası olarak Deni daima Me ii e Ül nl m kabz kd Ko Ber wee, S., pm SEE TEJVEEİRTE a —-—— ene di