(Baştarafı & ne sayfada) — Ali Osman, eğer bu kız hikika - ten Manisada olsa oradan kart gönde- rir mi idi sanıyorsun? — Bu hususta ona fevkalâde maha- ret ve basiret atfediyorsun gibi geliyor Sen de onun pek saf olduğu ka - naatindesin galiba... Bu kart ailesini onu aramaktan ve bize haber vermek- ten alakoymak için yazılmıştır. Havaya bir duman savurarak ve emin bir tavırla: — Delil mi istersin dostum? Bir korkusu, büyük bir korkusu da anne- sinin sağa sola başvurmasıdır. Bunun sonunda işin polise aksetmemesi de var tabii... — O halde şimdi ne vemacağız? — Twağın tekemmülünü bekliyece- giz. — Tuzak mı? Ne tuzağı? AL Osman, komiserin aklından ge- çenelri. onun istidlâllerini hiç anlıya- madığı için sabırsızlıkla yüzüne bakı- yordu, Komiser dostane bir hareketle elini arkadaşımın omuzuna dayıyarak; — Polisin isi başka, casuslukla ve casusiarla mücadele işi başkadır. Casus, bizim hereüin karşılaştıımız serseri. lerden büsbütün ayrı tertibat ve vasi- talarla hareket eder. Bunlarin vasita- arım, imkânlarını bilmek lâzımdır. Eğer mücadeleye girişecek isek karşı. mızdakilerin nasıl silâh kullanacakla- rını öğrenmemiz ienb eder. Görüyorum ki sen bu ciheti ihmal ediyorsun. Za- ten tecrüben de buna müsald değildir. maamafib beraber çalısacağımıza göre benim tecrübemden istifade edeceksin, Ali Osman sustu. Bu hususta karşı- #ndekine hak vermek mecburiyetinde idi. — O halde; dedi. Beni tenvir et. — Tabi edeceğim. Şimdi şu elindeki kart yok mu? O bir yemdir. Avlanscak adam arıyor. Sureli umumiyede, ma- dem ki kaybolan kız kendisi hakkında aflesini haberdar etmiştir. O halde o artık bir kayıb değildir. — Evet amma, sonra,., — Dinle beni. Tabiatile polis artık bu kızı aramıyacaktır. Onunla şimdi alâkadar olacak olan ailesidir. Eğer kız- larınm aile ocağından kaçtığı kanak. tinde iseler, . Maamafih Ayse Leman Yirmi üç yaşında olduğuna göre redd- ir. Binaenaleyh o. babasının evine avdete icbar edilemez. Bütün bunlara rağmen eğer polis bu kızı arayıp bul- mıya lüzum görüyorsa bu da ancak onun maznun olduğuna kanaat getir- mesinden ileri gelebilir. Bu noktadan hâlâ bir şey anlamıyan Ali Osman sabırsızlıkla: — Peki, maznun değil mi a birader? — Resmen. hayır,.. Mamun değil dir. Onu maznun mvkfinde farzetmek #celecilik. ihtiyatsızlık olur oOÇünkü mu maznun addederek hareket etmek- le bâzı evrakın çalmmış olduğundan haberdar olduğumuzu ilân etmiş olu. Filhakika benim bu plânım tatbik e - dildi. Yemekten sonra hep beraber otu- #uyorduk. Kendisine gayet yavaş sesle Deni istemesi Yizumundan bahsettim, Beş dakika geçince: — Madam ve mösyö; dedi, Matmazel Maryora ile anlaştığımızı zannediyorum. Size hüviyet ve vaziyetimi yemekte arz Komiser Sedad ruz. Hiç bir şeyden haberimiz yokmuş gibi hareket edersek casusların teşkilâ- t: bize bir ip ucunu verecek ihtiyatsız- lıklarda bulunabilir. Ali Osmanın gözü açıldı: — Casusluk teşkilâtı mı? Bu işlerde bövle bir teşkilâtın işlediğini mi zanne- diyorsunuz? — Ona şüphe mi var? Bir iki kişinin yapamıyacağı, geniş tertibat karşısm- dayız. — Ya onlar her şeyi hazırlamış, iş- lerini sağlama bağlamışlarsa? — O takdirde bizim şimdilik hiç bir harekette (o bulummamaklığımız Oda- ha doğrudur. Herhalde polisin bir casusluktan şüphelendiğini belli etmi. veceğiz. Mühim bir dosyanın kayboldu- Bundan haberdar değilmişiz gibi yapa cağız, (Arkas var) Miz>h: Her meslekte genç nesil (Bastarafı 7 nci sayafada) ği adamı, kadına bakanların önlerinde duracak: — Pilân terzinin sayesinde onu bu hal. de görebiliyorsunuz, gönlünüzden ne ko- parsa verin. Diyecek. Gönlü kadında kalanların gönüllerinden kopan birer lira, beşer li- ra, genç nesil kadın terzisi için kâfi ka - zanç olacağı gibi kadının kocasının da hiç masraftan çıkmamasını temin edecek, — Ya çirkinler! Diyeceksiniz. Genç nesil kadın terzisi ona da çare bulmuştur. Çirkin kadına da en kapalı elbiseyi dikecek, Çirkin kadın sokağa çıktığı zaman da gene adam: pe- şisira gidip herkese: — Filân terzinin sayesinde onun çok çirkin olan vücudünü çıplak görmüyor - suruz. Diyerek, sağdan, soldan para toplıya - cak, İsmet Hulüsi Ankara borsası Açılış - Kapanış 32 gul 1 Sterlin 10019 205 868 29,105 00.1324 214225 0.965 1,5825 0 2416 04123 3.045 31046 308215 100 Pran 100 Liret 100 İsviç, Pr. 109 Florin 100 Belga 100 Drahmi 100 Lava 100 Peçeta 100 Pengö 100 Ley 100 Dinar 109 Yen 100 İzreç Kr. Esham ve tahvilât Türk borcu I peşin Ergani Sivas.Krrurum I Sıvas.Brzurum VE Merkez Bankam peşin 180 1047 18.12 0 108.— SON POSTA Bir doktorun günlük notlarından | Müzmin bronşitler Müzmin bronşitlerden her ne pahasına olursa olsun çekinmeliyiz; bazı kimse - ler hattâ daha genç denecek bir yaşta sık sik öksürmektedirler. Bol bol sigara İçer'er. Sonra büyük bir şeref ve mezi yetmilş gibi sabah akşam her yerde ve ber zaman öksürür dururlar. Zaman 28. man balgam da çekarırlar, Şüphesia bu #ksürüklerde sigaranın yani (nikotinin çok tesir! vardır. Büz kimselere sigara hiç İyi gelmiyor. Hele genç kadınlar görü! yoruz Ki sırf görenek ve modaya kurban olarak sigaraya alışmaktadırlar, bir iki sigara içince derhal çarpıntı — bağlıyor. Kendilerine fenalık geldiği halde sigara teklifterini redde cesaret edemiyorlar. Sıgara içmek şerel değildir. Bunu açık. $a söylemek lâzımdır. Tütünün uzviyete hiç bir faydası yoktur. Zararları çoktur. Şüphesiz birçok defa tütünün zararları | zam edilmiş ve kalbde ve ciğerlerde v9 damarlarda görülen hastalıkların ye. (| râne sebebi tütündür, denilmişti. Bu müdden doğru değildir. Tütün sadece teneffüs boruların: tahriş eder ve kalb v2 damarlarda bir hastalık varsa onu arttırır. Hastalığın ilerlemesine sebeb 6. tar. Bu sebeble tâli olarak zararlar husu. 6 getirir. Masmafih bazı vakayide me . selâ göz sinirini kurutarak körlüğe de sebeb olabilir. Biz burada bugün tütn - nün mazarratlarından tafsilâtile bahse. dacek değildik. Müzmin bronşitler dola - yısile sırası düştüğü için bu birkaç sa bri yazdık. (Devam edeceğiz) Oerab istiyen okuyucularımız o poma pulu yollamalarıcı rica ederim, Akal tak- dirde wtekleri mukabelesin Kalabilir. EDEBİYAT (Baştarafı 7 nci sayafada) olunmaktadır. XVI ürcü, XVI ind ve XVII ncı asırların bütün siyasi ve fikri tarihi noktasından mühim hiç bir elhet unutulmamıştır. Bilhassa Büyük Fransız İhtilâM ile bunun neticeleri ve arkasın - dan gelen diğer inkılâb ve ılahat etra - fında tafsilâtla durulmaktadır. On babdan mürekkeo olan bu ikinci cildin son babı «Büyük Harb ve netice x| i Fakat Seiynobos'un düne aid olan dü - günce ve tahlilleri ve bu meyanda şim- diki Avrupa rejiminde yer tutmuş olan muhtelif rejimlerin esasları ve istihale- leri etrafında çıkardığı hükümler, bir tarihçi kadar yüksek bir filozofun, bir iç- timaiyatçının da vardığı neticeleridir. İkuyorsun sen, Esma sultandan mı?. Burada, tekrar, Hüseyin Cahid Yalçını| linden dolayı tekrar tebrik ederim; çün| kü her kütübhane bu eserle kiymetli bir tedenniye uğradığını daha iyi anlatabi- lir, ve izah etmiştim. O bende aradığını bel Maryana — Yerin dibine girseydim de |ber hıçkırıklara gömülen 'Türk muttasıl: duğunu söylüyor. Bense Maryorada ara- dığımın bin misli fazlasını buldum. Ken- disini mes'ud edeceğim muhakkaktır. Mu vafakat buyurursanız... Maryana birdenbire atıldı; — Bir yabancıya kız vermek, bizim silemiz için, mümkün değildir mösyöl, Bâhusuş bir Türkel. — Bahusus bir Türke mi?, Niçin muh- Mmadam?. — Bunu izaha mecbur değilim... Bu defa da muhterem pederim sahne- Ye çikti: — Sebebi niçin söylenmesin Maryana; dedi; lütfen dinleyiniz mösyö!. Tarihte Türklerin Kazıklı Voyvoda dedikleri 22- ta bilirsiniz,., — Evet mösyği,. — O zat bu familyaya mensubdur. Bu sebeble Türklerle ailevi münasebet tesis *demeyiz!, — Fakat baba!,, — Sus kızım!, Yarabbi, bu sözleri işitmeseydimi!. Dostu — Biz sana bu terbiyeyi mi ver- dik?, Türk — İstirham ederim; Kazıklı Voy- voda ile bugünün münasebeti nedir mösyö?. Ben — Artık vesayetinize ihtiyacım yok. Beni kanunlar himaye eder. Muhterem pederim — Ben sağken bir 'Türkle evlenemezsin!., Maryana — Allemizin bin yıllık şere- fini perişan edemeyiz!, Türk — Bana hakarete hakkınız yok- tur!, Hakaretlerinizi iadeye mecburum!, Ben — Bu evde artık yerim kalmadı... Bir curcuna, bir kiyamet; Türkle be - raber evden çıkarak Union otele geldik. Odaya girer, girmez masaya kapandım; asabi buhranlar içinde ağlamağa başla- dım: — Ben ne yaptım Yarabbi, ben ne yap- tım?, Artık yer yözünde yapayalnızım. — Beba!, Ben bu Türkü seviyorum!, | Bana merhamet et Allahım! — Hicabsız!, Çekil karşımdan!,. Ben böyle söylendikşe benimle bera - — Ağlama Maryora; diyordu, benim için yaptığın bu fedakârlığı takdir et - iniyecek tıynette bir adam değilim. Bun- dan sonra sen benimsin. Artık bana, be- nim himayeme güvenmelisin. — Sözrünüzde duruyor musunuz mös- yör — Bana böyle hitabına müsaade et - mem Maryora... Birdenbire silkinerek doğruldum: — Evlenmeliyiz! — Ne zaman istersen!.. — Fakat sen müslümansın. Ben kili - sede evlenmek isterimi.. — Bence hepsi müsavidir; kabul... — Pazarâ evleneceğiz! — Hazırım. Çantamı açarak nüfus cüzdanımı w - zattım: — Otelciden adamı iste; yaptırsın... — Baban, Karlisbaddaki annen, tey - zen, akrabaların?.. İböyle değerli bir tarihi lisanımıza nak - Şatıbvermişti. Sesi de değişmişti: malzeme kazanmış ölür. Bu sebebden; Çocuk sözünü tekrar edemedi. Tay - kültüre Aşık her münevverin kütübha - yarzade Midilliyi koltuklarından tutup nesinde bulunması lâzım gelen kitablar. hayvanın üzerine attı; arkasından, ken - dan biri de budur, Hele eserin bazı say -| disi de sıçradı. Bu sefer çocuğu önüne faları, bugün (bu son asrın ihtiras ve in- oturtmuştu. Fakat atını, geriye e ii hal ünürsek d doğ in ii RE za â pile re iz a mi ERA ri Gevkerli Esma Hânim sultanın saraym- 1 dan, korku... Haydi dönelim ağacığım... ladı ve gözlerini çocuğun yaşlı gözlerine dikerek sordu: Tur gibi iki isim fısıldadı: lini tekrar etti: için kendisini zor tutuyordu. leri» dir. O neticelerin ne olduğumu bu-| aklından, atın yularışı bırakıp kaçmak | günkü harb Avrupasında da görüyoruz.) e. yordu. Evvelce eline doladığı kayışı| usulca açmağa başlamıştı. çocuğun niyetini sezdı ve Midi'liyi öbür! bileğinden sımsıkı yakaladı, Midini; BATAKMHANESİ Xazan: Reşad Ekrem Midillinin itirafları — Hiç ağacığım... — Bir gelerek mi var yoksa, il bakmış, Arnavud Sinanın da köşeden çi“ karak kendi — Kimi gelecek? — Ne bileyim ben. bir kıskaç gibi yakalarmş olan kolundan arkamızdan kurtulmağa çalışmadı. Tayyarzade, ay leriye doğru sürerken arkasına dönüp ine doğru gelmekte oldu. — Ağacığım... Haydi dönem bura-| ğunu görmüştü. Tam sarayın önünden — Neden? geçerken de, bir karış kadar yukarıya kaldırılmış altından, olan bir kafesin — Ne bileyim ben. korkuyorum işte...| parmakları elmas yüzüklerle parıldıyan — Kimden? — Hiç kimseden değil... Öyle bir bir kadın eli uzanmış, Tayyarzadeye, bit küşesine ağırca bir şey düğümlenmiş iş lemeli bir çevre fırlatmıştı. Tayyarzade, Midilli Tayyarzadeyi kolundan tutup| büyük ustalıkla atılan çevreyi havada — Ağacığım doğrü eve gidelim. Sa- na her şeyi anlatayım ben.. amma. am- ma şimdi eve gidelim ağavığım... 'Tayyarzade çocuğu omuzundan yaka- — Söyle bakalım Midilli, kimden kor-| Çocuk gene etrafına bakındı ve, boğu- | — Amavud Sinandan... Bir de... — Bir de?. — Yandım Ali ağamdan... — Sinan şu kahvedeki Arnavud mu? Çocuk «evet, manasına başını salladı. — Yandım Ali ağan kim?.. — Yandım Ali ağan kim Midilli? Midilli Müngür hüngür ağlamamak Çocuğun ! * 'Tayyarzade | — Birak elimi... Dedi. — Ne dedin?! Çocuk titredi. Tayyarzadenin kaşları — Ne dedin?! değil, durmuştu. Delikanlı çocuğu tepeden tır-|iken tutmuş ve koynuna atarak atını dört nağa şöyle bir süzdü. Midillinin esmer/nala kaldırmıştı; yüzü, sapsarı kesilmişti. Gözleri, korku- ldan açılmıştı, ve yaşarmak üzere nemli idi; sesi kısık ve titrek: — Bre Midilli bu çevreyi kim attı ba İSİ, na?, Çocuk ağlıyordu: — Gevherli Hanım sultan... — Ucunda ne bağlı ki?.. — Bilinem âğacığım... — Haydi söyle bakayım şimdi Yandım Ali ağan kim genin?.. — Bir... Hırsız. hem de. — Ne sustun” — Korkuyorum ağam... Yemin ettirdi bana... — Ne yemini” — Söylersem diye... — Neyi söylersen diye?. — Beni öldürecekler ağacığım!. — Bre adam öldürmek kolay mı? — Onlar için kolay... — Yandım Ali için mi? — Onun için de, Arnavud için de... . © rün ve o gece, Midilli çocuk Tay « yarzadeye Gevherli Fsma Hanım sulta- nın nursuz ve imansız kapısı kullarına aid bildiklerini, birer birer Anlatırken yer yer susmuş, yer yer ağ « anlatmıştı. mış, «beni öldürürler artık... Beni ök dürürler artık.» diye çırpınmış, Tayyan zade de zaman zaman kendisini koruyacağına yeminler ederek çocuğu söyletmisti. Ve nihayet, Tayyar. zade, Midillinin itiraflarından öğrenmiş» ti ki 6 tehdid ederek, Gevherli Esma Hanımın Fazlı Paşa sarayı denilen muhteşem sarayında İs « tanbulun korkunç bir batakhanesi kurul. İmuştur... Mısırçarşılı Osman Efendi ve balıkça güzeli Ahmed ile başlıyan ilk esrarengia kaybolma vak'alarının Oo kahramanları, mağı düşünmüş olan serseri çocuk, onun|da toplanmış olan serseriler ve katiller. kendirini alıp götürmesi üzerine, hırçın-İden mürekkeb bir çetedir. Halid Fahri Ozansoy (hk etmedi, delikanlının kendisini çelik — Benim yer yüzünde senden başka kimsem yoktur. ma bildirmek bahantsile İş adresini istedim ve yazdım. (Arkası var) — Onu da düşünerek bazı arkadaşlari. İstanbuldaki Maryora çantasından çıkardığı bir kâ- ğıdı annesine uzattı... — Vakit geliyor anne, ben gitmeliyimi Öpüşerek ayrıldılar... » Karısı ansızın ortadan kaybolduktan sonra Nikoleskoya müthiş bir asabiyef Boynuma atıldı; yaşlı gözlerimize FAĞ-İ diz olmuştu. İlk günleri şeytanların bis men uzun, uzun öpüştük. — Oteldeki garsonlardan birisine nü- fus cüzdanlarımızı verdik. Muamelesini tamamlattı. Üç gün sonra nikâhımız kı - Jyılır kıyılmaz irene atlıyarak Köstence- evvelâ ne gelir?.. Radyo! ye, oradan da vapurla İstanbula geçece -| ğiz. Nikâhımızı İstanbulda Türk kanun- larına göre tescil ettireceğiz. Anladın mı cadı?, — Anladım aşifte, anladım. Beni ne; zaman aldıracaksın?. — Evime yerleşir yerleşmez... Güya 'Karlisbaddan dönmüş olacaksın, keyfi - yeti tabil hahber alacaksın, babamı, tey- zemi haksız bulacaksın, benden uzak ya-| şamağa tahammülün olmadığını bildire- rek her şeyi terketmek suretile yanıma gelmek istediğini bana yazacaksın — Ne zaman yazayım?. — Tam bir ay sonra... — Adres?. a le aklına gelmiyecek gilzette küfürleri evi doldurduktan sonra eşyayı satmağa Eşya satmak mevzuubahs olunca akla Bir Yahudiye satıldık... Yahudinin dükkânında dört gün kak dıktan sonra bir memura devredildik. Fena bir aileye düşmemiştim. Memurun karısı kendisini Pazartesi, Çarşamba, Cu- ma günleri ziyaret 'eden bir zabitle, Salı, Perşembe, Cumartesi muntazaman yol Miyan bir mektebliden ; | düşüp kalkmıyordu. Kadının üçüncü kos İcası olan memur cidden balim, gelim ve | namuslu bir adamdı. Parasını dışarıda israf etmiyor, evdeki hizmetçi kızla ik» a ila edecek kadar feragat gösteriyordu... başka kimse ile (Arkan ver)