| t v SON POSTA atında a Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil —— irat Ferdinand İstanbulda Son hazırlıklar - Rifat Paşanın refikasının gösterdiği himmet - Saray haber veriyor: Herşey hazır - Misa- firlerin gelişi - Kral ve Kraliçe - Kraliçenin haremi hümayunda iadei ziyareti - Baş kadın Efendi Programın teferrüatı ve Kral ile Kra-|cek zevata, kral ve kraliçeye, maiyetle -|den itibaren bütün güzergâhı dolduran İlçenin maliyetlerinde gelecek olanların! rine, vükelâya tahsis olunacak lando . halk kütlelerinin alkışları arasında Yıl aded ve sıfatları anlaşıldıktan sonra bat-| larla Yıldızda daima emre müheyya o -İdiz yolu tutuldu. Burada hünkâr misa - tâ daha evvel saray, tertibat ahzını te -İlarak bulundurulacak kupalar, fayton »|firlerini yerlerine tevdi ettikten sonra, şebbüs etti. Bir kere Bulgar Kral ve Kra (lar ve bunlar için lâzım olan hayvanlar | kralın padişaha Dolmabahçede iadeli zi - liçesine aid cihet temin edilince münfe-|öyle bir yekün teşkil ediyordu ki Istablı | yareti vukua geldi. ridon ve daha kuvvetli bir maiyetle ge- âmire mevcudunun bu ihtiyaca tekebül! Kal çocuklarını, bugün Bulgaristan lecek olan Sırbistan Kralı için yapılacak edip etmiyeceği bizleri oldukça düşün -! tahtına calis olan ve o zaman veliahd bu: bir iş kalmamış olacaktı. jgürdü. Biliyorduk ki arabalar gözleri|lunan Prens Boris - bugün kral Boris ile Abdülhamidin halini omüteskib her) taltif edecek bir halde değildi, hele hay- türlü tahribattan uzade kalmış olan me- vanlar gösterişlerine rağmen pek yor - rasim dairesile Şale kasrı, ve icab eder-! gun bir halde idiler. Bütün bu noksan - se mevcudiyetinden istifade edilecek o - Tara rağmen Istablı âmire müdiriyeti lan küçük mabeynls Yıldızın diğer bazı öyle az bir zamanda öyle muvaffakiyet. aksamı öyle bir halda, ve her neviden lerle bu müşkülâtı da tesviye etmiş ol - misafiri izaz edecek (öyle bir vazieytte du ki artık saray, hariciye n idi ki mefruşat idaresine teveccüh eden|sünü gere gere teminat vererek onu da vazife pek hafif kalıyordu. Maiyete mah | üzüntüden kurtarmış oldu. Son yapıla - sus yatak odalarını. bususile kral ve krâ-| cak bir iş vardı: Onu da yaparak, sefa - liçeye tahsis olunacak daireleri ihzar et-İretten memurini mahsusa istedik, Onla- mek ve en küçük teferrüata kadar bura-|ra, Yıldızın misafirlere tahsış olunan da- O... ii z da ber ilem görülebilecek şeyleri bu -|irelerinin her tarafını gezdirdik. Sima - il e 3 iyi bir tesir bıraka lundurmak lâzımdı. Hariciye Nazırının 'lerında okunan hayret, ve, lisanlarından em ği ağla e gene refikası —ki Rus | asilzadegânından bir dökülen takdir manalarını bittabi büyük alaliğ > sasi e gomlek le e aileye mensub ve irfan ile, san'atla mit-| bir itmi'nan ile topladık. Tek bir mütalea “Kat © > Smepemeliine. a eehhez, her manasile kibar ve nüfuzu olarak sefaret erkânından bir zat; — Kral | e lizine — ez Messe a ; nazar, isabeti rey sahibi bir hanım i -'ve kraliçe için mükellef bir kahvaltı ta- barlar iğne eitli m Miş Eyi di— lütlederek Yıldıza kadar mükerre- kımı bulundurulsa... dedi Bumu derhâl pre Bize min Mi çilesi ren gelmek zahmetini ihtiyar etti, ve yihnimin bir köşesine yerleştirdim, ve değildi; | saray memurinini ihtaratından müste hazinei hassa vasıtasile kral ve kraliçe | Bilmek Metini ii 2 eylemek himmetini gösterdi. Bu sayede için, mümkünse meselâ hazinei hüma MELE MK anl ve bim başta kral ve kraliçenin dairelerile mai-| yunda mahfuz nefis eşya meyanından iğ ie Kİ gem yet odaları tamamile hazır olmak işinde kahvaltı takımları getirtildi. Bunlardan; Se” abin; ğe veni olan müşkülât görülmedi. Zaten bura'arda e-|biri ki krala mahsus idi - tepsisi ile be- ii il r hin ii e nis 3 Em sas eşya mevcud olduğundan yalnız ya-! raber kahveliği, çaylığı, fincanı, şeker süküridarl"t uman kraliçe, derhal tak takımları döşetilmek lâzımdı, bun - hukkası, altın kafes içine alınmış Sövres Pİ KAM AMİRE AD lar için de mefruşat idaresi fazlasile, mamulâtından mavi zemin üzerinde be -|bikte liyakat gösterdiği gibi nezaretine battâ tuvalet takımlarına kadar, bol bir) yaz çiçeklerle temaşasını doyulmaz bir |tevdi edilen küçük prenslere karşı da her sermayeye malikti. Bazı salonlara, ez -İeseri nefis idi. Bu takımın bir hikâyesi Marasile validelik şefkat ve takayyüd â- cümle kral ve kraliçenin dairelerine eş-' oldu ki sırasında onu nakledeceğim, onun |$arıni da göstermişti. İstanbulda üç gün. yayi nadire koyarak buralara san'atkâ -| için bu tafsilâtı vermek istedim. ilük misafiretinde onu yakından gören 1 Tane bir eda vermek de düşünüldü. Bu-| Misafirlerin vürudu günü geldi. Alı - ler meziyyatını takdir etmekte gecikme. ! nün için de muhtelif saraylardan, hüsu-İnan tertibat cümlesinden olarak ve bu Trier. sile hazinei hümayundan bir takım kıy-! kabilden ahvalde beyneddüvel mer'i olan| Kralın Dolmabahçede hünkâra Şadel | küçük kardeşini beraberinde getirme -| mişti. Onlar bir hayli zaman sonra hu - susi bir surette ve pek için İstanbula geldiler, Şi ideğer yerlerini, bu meyanda Yıldız ve Dolmabahçe, Beylerbeyi, Göksu sarayla- rını gezip gördükten sonra hemen avdet| jettiler. Gözlerimin önüne geldiler: Her Jikisi de gayet sevimli, güler yüzlü, sıcak kanlı, henüz çocuk denecek yaşta, fakat mevkilerini idrak eden bir vakar içinde, sa bir zaman| rin temaşaya İn; Nekleden: İbrahim Safa Casusluk teşkilâtı Ben şimdi buradayım. Pek yakında geleceğim ve bu seyahatin sebebini izah erim, — Leman.» Komiser. kartı taharri uzattı. Ali Osman; Artık, dedi; Fikri Asım ticaret - hanesindeki evrakın kimin tarafından aşırıldığında şüphem kalmadı. Sedad. müstehziyane bir tebessüm- memuruna le: — Acaba bu karttaki yazı kızın ya- ası m? — Ha, bu cihete gelelim. Benim ilk işim yazıyı tahkik etmek oldu ve şu neticeye vardım: Kartı gönderen Ay- şe Lemuandır, yani yazan da odur. İm- za, el yazısı hep onundur. Fikri - Asım genç kızlar istifraşına inhimak gösterdi - ğine vâkıf değiliz. Başkadın efendiyi şahsen bilmezdim aminü pek nazik, pek hal0k, yaşlılığına rağmen hâlâ pek güzel olduğuna, ve ha- yatlarını daima sarayda kapah olarak geçiren ve başlıca eğlenceleri yemek olan bütün saraylılar gibi, yürüyüşüne, her hareketine fazla bir ağırlık verecek de - recede şişman olduğuna, müsahiblerin gevezeliklerile vâkıf idik. Hattâ kraliçe- nin bu ziyareti haberi üzerine epeyce ü- rüntü içinde kaldığına da agâh olduk. Bi- zi düşündüren haremi hümayunun pek basit bir şekilde mefruş olmasıydı. Es mettar âvani getirtmek imkân Vardı.|usule tevfikan padişahın misafirlerini) ziyatet etmiş olmasının bir zeyli olarak Hazinei hassa bunları mahallerinden s©-İmemlekete vâsıl olücskları yerde istikbal | kraliçenin de haremi hümayunda hünkâ. | ned mukabilinde alarak icab eden yer- etmesi icab ederdi. N tis muhtasar bir|rin asıl zevcesi olmak sfatını kim haizse ler süslendi. Kiler levazımı, kahvaltı ta-| alay ha'inde hünk: kımları, Yıldız sarayının hal'den sonra!sesini lâbis ve nişanlarını hâ; metrik kalan cesim mutfaklarından bir Sirkeci mevkiinde, istihzar edilen ma » şa: küçük kısmı da ber türlü teferrlatı ile | hali mahsusta ve tam zamanında hazır Merakiş sultanı gibi, dört nikâhlı zevce- #hzar edilince artık sarayın misafirleri-İ bulundu. Kral kraliçe ve maiyeti vâsıl o-İden başka yüzlerce müstefrişesi ne: «Buyursunlar!» demekten başka bir|lunca âsimi mutade Ile istikbal edil -| Nikâhlı olarak kı ine evlâd oluyordu. diler. Her iki hükümdar refakatlerinde him ve oldukça müşkül! bir! bulunan zevatı, mertebelerin: göre, mü- ki Istablı amireye aiddi.| tekabilen yekâiğerine takdim ettiler. Ve il olarak |haiz olan Başkadın efendi idı. Su'tan Re- baş ikba'i vardı. Başka müstefrişeleri ok muştur elbette, fakat zamanımızda biz »| eşya pek iyi olmakla beraber bir ecn kraliçenin gözünü taltif edebilecek tefer- büyük Tesmi elbi -Jonu ziyaret etmesi mukarrerdi, Bu sıfat, |rüa'lan matrum idi. Bittabı bu ziyaret |ve ğdaba ti başkadın efendinin asıl haremi hümayun susi ik ne mahsus dairade vukua ge- yoktu ilemezdi. Büyükçe bir konak makamında ziyaret merasimi pek iy vermiş olan bu daire nefis Herek» kumaşlarile,'dın efendi vazifesini Jâ ç kadınefendi ile, bizce malüm olan bir | fakat haremi hümayundan daha basit bir heremi hü şekilde mefruş İdi, sonra bina da hare mi hümayunda görülen haşmetlen mah- - Senin de babamın da elleri - Merasimin icrasında, ezcümle istikbal ve|bu iş de bitince büyük alay teşekkül ef. teşyi esnasında teşekkül ederek alaylar-|ti, sira ve mevki itibarile herkes kendi. da padişaha ve hanedandan İştirak ede- Demiyecekler mi?.. Hayır. hayır gitmiyeceğim. Babamın hastalığını bahane edeceğim. 5 Temmuz Sönt altıya doğru yazıhaneye geldi. Fevkalâde ifinalı giyinmiş, traş ol - muştu. Kendisini saatlerce bekliyen iki ziyaretçiyi, çok işi olduğunu bahane €- derek savdı. Odada yalnız kâlır kal - maz, ellerini uğuşturardk sordu: — E gidiyoruz değil mi? Karşısında ezilip büzülüyordum: — Maalesef beyefendi, dedim. ba - bam çok hasta. vaktinde evde bulun- malıyım. Evdeki ihtiyar kadın. İlâçları! beceremiyor. Canı sıkılmıştı. Kaşlarını çattı. Bir müddet tırnaklarını dişledi. Hiddetli bir sesle mırıldandı: du. Haftaya Büyükderede kır belosu — Peki öyle olsun! yapılacakmış. beni de götürmek iste. Çantasını aldı, çıktı gitti. Derin bir|dğini söyledi. Büna mazeretim bazir- nefes aldım. kurtulmuştum. di: 18 Temmuz | — Nasıl olur, beyefendi. dedim, Hiç İki gündür bana karşı soğuk hare-|elbisem yok. hele yanınıza yakıştcak ket ediyor. Maamafih memnunum. Şu|hiç bir tuvalete malik değilim! arasıra, gözlerini kırpmadan tetkik et-İ Halbuki, Tarıkla son gittiğimiz kır mekten de vazgeçse kiç bir şikâyetim olmıyarak.. Avrupada tahsilde bulu - nan oğlu geliyormuş.. bu haberi aldı- ğı yaman bayağı canı sıkıldı. Bu nasıl bsba böyle?. ” 20 Temmuz Bugün yeni bir teklifte daha bulun- lerin ıttıla dairesine getirecek bir emare!rum idi. Binaenaleyh kabul merasimine görmedik. Hele, belki de yaşı müsald ol İharemi hümayunun yukarı katında bü - madığı için, biraderi Abdülhamid gibi yük salonun kara cihetinde, köşede bu - ai ie balosunun beyaz tafta tuvaleti duru - yor, Buna da çare buldu: — Güç bir iş mi bu? Önümüzde birİNe mazeret bulssm karşılamıya karar ihafta var yetiştiririz. vermiş görünüyordu. Sükütumü razı — Yalnız bu kadar değil, efendim,İoldum, zannetti: dedim. Bütün bir gece babamı nasil Öyle eğleneceğiz ki.. yalnız brakırım?, gidecek! “ “Adetâ homurdandı: Diye beni kandırmıya kalktı. — Babanız. babanız. siz hiç nefesi Bu büsbütün kabul edilmez bir tek- almıyacak mısınız kuzum. Elbette si-|lif.. gece yarıları tanımadığım yerlerde zin biraz eğlenmenizi o da ister. Benlne yaparım? Geceyi nerede geçirece- gelip izin alacağım. gim? İş sârpa sarıyordu; — Ben! effediniz beyefendi. diye iti- — ©. gitme diyemez. fakat benim'zar ettim; benim bu baloya gitmem çok onu bırakmam doğru olmaz. "müşkül, adeta imkânsız; sonra zevk — Mâdemki evde hizmetçi var. bir gece o meşgul oluversin! çok hoşa Söyliyecek hiç Bir söz bulamadım.! | mcarethanesinde de onun yazısını der. hal tanıdılar. i Ali Osman, vurarak: — Tabii, bize yol göründü değil mit, — Nereye hazret? - Allah Allah. nereye olacak? His caza, yahud Parise değil ya... — Evet amma, bu kızı Hicazda ve- ya Pariste bulmak ihtimali Manisada bulmak ihtimalinden fazladır. Elinde tufluğu sigara All Osma - nın sigarasından yakan Sedad onun müteheyyir ve istifsarkâr o bakışlarına ehemmiyet vermiyerek sakitene devam etti: l rt masanın Üstüne lunan ettik. Oraya > kadar merdivenler, solalar pek ziyade &x zameti halz yerlerdi; intihab edilen o - daya da sarayların muhtelit eşyasından bir takım dolablar, âvani celbedilerek bu rası bir kraliçeyi kabul edebilecek hale getirildi. Sarayda kraliçeye tercümanlık jve delillik vazifesine de başmağeyneinin İyeğeni, eski sadrazam Halil Rifat Paşa « nın torunu Fatma ile başkâtibin kızı Bi- hin tayin olundular. O zamandan sonra yüzlerce, hele cümhuriyet devrinde bin- lerce yetiştirilen güzide ve münevver Türk kızlarının piştari olan nesilde bu vazifeyi görebilecek olanlar pek nadirdi, Fatma ile Bihin henüz çocuk denecek şta olmakla beraber fransızca ve ingi- pek muşan, müsikişinas, erkân mile vâkıf, iyi İni, iyi davranmaşını bilen kıvracık b | şark hükümdarları gibi, meselâ |denilen kısma bir zeyil makamında hu -İnım #ızlardı. Sonradan onlar habe: verdiler ki bu i geçmiş, başka- kile ifa etmiş, yunda haz ar çok e- deb dairesinde hizmet görmüş, ve, neti- ce olarak kraliçe haremi hümayundan hiç beklenmemiş güzel intıbslarla ayrıl korkarım. Of yarabbi amma ısrar ediyordu: — Yoo, kat'iyen sıkılmazsınız.. ben sizin yanınızdan ayrılacak değilim ki. bem bu defa da teklifimi kabul etmez. seniz bana itimad elmediğiniz manasını içıkaracağım. s#İtimad» o hakikaten bütün mesele bu kelimenin içindeydi. Henüz insan- lara ne derece itimad edilebileceğini Jkat”i hükümlere bağlamamıştım. Çalış- mıya başlar başlamaz karşılaştığım müessif vaziyetler beni insanlardan bilhassa erkeklerden ürkütmüştü. * Beni himaye eder görünen adamdan da çekiniyordum. Bir o hissikablelvuku hana bir şeyler söylüyordu. Gözlerini benden ayırmıyordu. Bunu fena niyet- lerinin (Ik adımı addetmekte hata mı adiyorum? 21 Temmuz Mecburen baloya gidiyorum. Müş- külâtla bu Kararı verebildim babam teşvik ediyor. Kendisini lanırcasına müdafaa eden bu adamdan şüphe etmeği aklına getirmiyor. (Arkasi var)