“Son Posta,, Ki dnna İvan, SNgirağile sn Saat ovna, aci acı çalan telefon ğından fırladı, Gecenin MİN telefer Gecenin bu sastinde ki- si edebileceğini zihnen tahmi - E Neyi ahizeyi eline aldı: iğ Kimsiniz?. Kim . Liza, sen Ni » Bu vakitte ne istiyor. *. Nereye gideyim, nereye koşa allahi hiç bir şey anlamıyorum. £ sandığına Nİ varı asar Hüzp pa 157. E, sonra?. Demek Bunu kim söyledi? mı?. Hani kocası şu lacakımış” & Filotoyn, k lâzım. Teşekkür ede- en şimdi gider, sıroya Anne İva ii E İvanovna deli gibi telefondan ay. ürültü ile çorablarını ve iskar - Pirlerini o Mİ giydi, atkısım omuzlarına ters sti, pg) Ne oluyoruz?, Sen deli mi oldun ka- Diyen kocama: in karışmal. diye çıkıştı. Ben ts adığındaki peralarımız: çekme.| Buksana harb başlamış Yy kıtlaşacakmış!, Umumi Harbde > imiyor musun?. Hemen şeceğim.. Şayed sen e ben dönmezsem Ni - MN Üzerine odayı kilide. anahları Ağ üzerinde bırak... agiz İVanovna kocasının çevabını bek Birş en Sokağa fırladı. Sabaha kadar ta- ven ağının buz gibi mermer mer. nde İ üzerinde oturdu. Saoah karan- kesi, işe gitmek üzere yanından geçeni, Mylaşe yaşlı birkaç kadına bir şeyler “döp,, Bu kadınlar da derhal evlerine lavarruf sandığına ald cüzdan - Aldılar ve Anna İvanovnanın ar - Siraya dizildiler.. M dokuz olup ta «tasarruf sandığı» YE başlar başlamaz, içeriye ilk İvanovna oldu. Cüzdanım Eldinciye ka kin, ciye kadar k rl İvanowna bu ilk işi hallettikten arayı, “Oğru, oradaki otomatik telefon - sip zerine koşarak Lizeya telefon etti: Meyag Zitağım, benim, ben Arma İva - eğ Birinci işi zahmetsizce hallettim. sta, pek <hangi birinci işi Canım | s€ Biga (0İ sandığı, ndan para almak İşini. & ,; Püralarımı çeri çektim. Ne”, Şim Mı, kere mi koşayım?." Kim - söyledi?. di > Pilatovna m?. Öyle ise doğru - ar, $i Simdi gidiyorum... tana İvanovna evine döndüğü zaman, tir N birinde soluğu aldı. Oradaki tez« < erden birine yaklaşarak: N Seker var mı? Tabii var, iye sordu. sna alabilir miyim?, Ki ——— KRİOrİ otelinin bolüne gi ki) bici Yanıma yak St 9 #itkin bir mektub veri > İçinde bin drahmi ve bir kü 3. Metmazel Petkoviç, bir obil ve içki ması kısmın ne kadar ol- mediği İ ni olarak he- borcunu ödemek üzere bu pa - irakmıştı. Yugoslav hekimleri ka - re > buğün memleketlerine dörmek Mruç#Teket edeceğini ve. beni tahırdış Karşyyan zevk duyduğunu vezıyordu, Map, İtteki isminin ve ünvanının altı - İNE mu?. Ne diye?, Niçin?.| ON POSTA nın Hikâyesi “MamnmaRmı1 mıı i Gaz: Şeker * Sabun Çeviren: Hasan Âli Ediz .MWEEEWİR Ya Ber kil Bitti. Bahusus kedi yavrusu da gözden — On kilo da alabilirsiniz! kaybolmuştu. Nikişa için biricik eğlence — Ya ben bir çuval şeker almak isti -|bir bu kalraştı. yorsam?, Anna İvanovna, ancak geç vakit eve — On çuval da alabilirsiniz! dönebildi, İçeri girdiği zaman, kocasmı — Neyse,. Şimdilik bana yirmi kilo ve-| çoktan gelmiş buldu: Kapi açılınca, ilk iriniz!, Dünya hali bu, ne olur ne olmaz!.İönce kese kâğıdlarile dopdolu bir sepet | Bugün varız, yarın yokuz.. İnsanın evin-.| içeri uzattı. Onun ardından bizzat Anna İde daima biraz şeker bulunmalıdır. İvanovna girdi. Anna İvanovna evine döndüzü zeman,| Nikişa yatağında haykırıyor, kocası Sayfa 9 «Son Posta» nım tarihi tefrikas: 58 BİNBİRDİREK, 'BATAKMHANESİ Yazan: Reşad Ekrem encesi ti ile geç Hünkârın eği Diye bağırıyordu, karşıdan gelen ka.| Kayık, limanı, bütün $i yikçilara sesleniyor, iki sahil arasında'mişti. imanın yüzünü kaplayan kayık dulmuşa adam taşıyan yüzlerce pereme pereme ve salların arasında, srkas arasından Padişahın kayığına yol açı -| birkaç seniye devam eden geniş bir ü yordu. O zamanlar, limanda, liman fle| birekmıştı. O Sarayburnunu dolaşırken Eoğaziçi mesireleri arssında işleyen ka -| Saraydan, Padişahın kayığını yedi par yıklara pereme denilirdi. Kayıkçılarına| top ile selâmlamışlardı. » Polonya ile Almanya küçük Nikişayı emeklerken buldu. An -İkom; laşılan Nikişa küçük karyolasından yere yuvarlanmış olacaktı.. Kirpiklerinin 1s - İlaklığma bakılırsa, yavrucak bir hayli de versin yalnız değildi: Kedi yavrusu ML. mi onu eğlendirebilirdi. Anna İvanovna, çocuğunu okşıyarak İ — Benim güzel yatrum yavrum, dedi, bak anr işi var, sen uslu uslu otur, Mimi ile oyna!. Ben tek - İrar sokağa gideceğim. İ oSekerleri torbadan boşaltmak icab et- it Toz şekerini kavanozlara doldurdu. İ Fakat buna rağmen bir heyli şeker ar İBu erteni da, büytk çorba tenceresine doldurdu. Kesmeler! raflara yerleştirdi. İ “Bu mrada tekrar telefon çaldı: İ Kim o? Liza sen misin?.. Biliyorum, şekerim, biliyorum, Tabii sabun da, gaz | da, un da alacağım.. Yiyeceğe aid her şeyi alacağım. Ya, Marya Filâtovn kundura İbo hakkında bir şey söylemedi mi?. Demek bir şey söylemedi. Manmafih ben kundura boyası da alacağım. Şöyle alt. mış, yetmiş kutu kadar bir şey.. Çok mu, dedin? Çok değil, canım, karardır. Anna İvanovna, yirmi litrelik birinci parti gazi, bütün boş şişelere, derin ta - baklara doldurdu. Nikişa odanın orta yerine oturmuş, toz şekerden ehramlar, mahrutlar yapıyor - du. Annesi bunu görünce: — Aman Allahım, ne çocuk, diye söy- lendi. Nikişa, şekere dokunma, şekerle oynama!, Sonra, sakın ha gaze dokuna - İyım deme!, Gez cızız... Kaka!, Uslu otur, ağlama!, Be * ı seninle W hiç oyna. Anna İvanovna, ikinci parti g İkeve boşalttı. Arta kalanını da çorba tenceresine boca ediverdi. derhal: Eyvah, diye haykırdı, bak ne halt azi tene ik İyerü i İbir de sabun , sabun kalıplarından temel kuruyor, bunun üzerine şekerden duvarlar inşa e. diyor, koridorları da kundura boyalarının kutulerie süslüyordu. Bu sırada siyah boys kutularından bir tanesi sçıhverdi. Kikişa karyolası yaz ayal boyadı. Bey: ım ayaklarım, ve babasının be- blarından bir tekini siyaha silik Nikişanın pek hoş «Son Posta» nın yeni edebi roman; vektim yok. Uslu uslu otur da kedi ile : sik! İnsan neyin nerede olduğunu ha -| vamıyor ki. Meğer tencerenin içinde! cakları arttıkça artı vi in altında muhtelif renkte! ğını peyda olmuştu. Ni -| firsatı hiç kaçırmadı. Derhal) GEY şu kadınlardan birile konuşuyordu. Komşu kadın: — Nikişanın haykırmazı, herhalde fazla lışan kadın değil mi? Öy-| ağlamış olacaktı. Fakat neyse, bereket) *©K*7 yemesinden olsa gerek, Maamafih de sabundandır. Çocukesğız bütün gi akşama doğru bir de ne bakayım, ağzi köpük içinde. Bir e - benim şeker linde de şurasından burasından ısırılmış bir sabun. Şu gördüğünüz parçayı zorla ağzından çıkardım. Bundan önce ne ka. şeker yem dar yediğini Allah bilir.. Kocası öfke ile karısına dönerek: — Tabii yemek falan hak getire! Dedi ve çorba tenceresinin durmakta olduğu masaya doğru yürüdü. Kadın, kocasının tencereye yaklaştığı-! nı görünce; çorba falan yok. Orada benim hatam var.. tedi, fakat irgilerek geri sıçradı: doğrudur... l vadı bâsti: Bı altüst etim. Şimdi de... ayağı kaydı, Anna boyu Mel ' i Köse” eranelar Bu gece nöbetçi olan cerameler şunlar. der: İstanbul cihetindekiler: Şehendebuşında: (Asaf), Eminönünde (Yong, Aksarayda: (Şeref), Alemdardı (Abdülkadir), Bayamıddt; (Cemil), Fa » tihde: (Vital, Bakırküyünde: (Merkem), Eyübde: (Eyübsultan) Bevoklu eihetindektler: İsiKlA) caddesinde: (Dellasıda), Dal rede: (Güneşi, Taksimde: (Limonciyan), Pangı (Nargileciyan), Karaköydü (Hüceyin Hüsnü), Beşiktaşta: (Vidin) , Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Kadıköyünde: (Kadıköy), Üsküdarda: (İzarahar), Sarıyerde; (Nurh, Adalarda: (Halk) | —Aman dikkat, diye haykırdı, orada|muşa giderlerse, adam başına öthiş bir Kocası eğilerek tencereye bakmak is - Evet, diye haykırdı, boğulmuş kedi yavrusuna «müthiş hatas demek caizse, Anna İvanovna ellerini havava kaldı. rsrak kendisinin olmıyan bir sesle fer - — Evet, evet hakhısın!, Ben budala - nın biri imişim!, Ben sersemin biri imi. im! Şunun bunun sözüne kapılarak or- Arna İvanovna sözünü bitiremedi. Bir sabım parçasının Üzerine basmış olan sol İvanovna da boylu get dolu teknenin içine yuvar- da peremeci denilirdi. İstanbul limanın. da kayıdlı altı bin pereme vardı; bu altı bin peremede on bin peremeci esnafı İş- lerdi. Bu peremelerin ve peremecilerin, kâhyaları ile İstanbul OGalata ve Eyüb kadıları tarafından tanzim edilmiş gayet ntuntezam ücret tarifeleri ve tavır ve ha- rekst nizamnameleri vardı. On yedinci asır ortasında, İstanbul pi-| yasasının en canlı merkezi Bahçekapısı! iskelesi ve civarı idi. Bütün İstanbul €s - zafının bağlı bulunduğu en büyük bele. diye âmiri olan Muhtesib orada oturur ve oturduğu yere Muhtesib çardağı tabir edilirdi. Önündeki iskelenin adı da Çar- dak iskelesi idi. Limanda işleyen bütün © peremelerin ücret tarifeleri evvelâ Çardak iskelesine İgöre tanzim edilirdi. Meselâ, Çardak is - keleşinden Eyübe: Altı kürekli bir pere- İme beş akçe, dört kürekli (dört akçeye,| Jiki kürekli üç akçeye giderdi. Bunlar dol| yarımşar Jskçe alınırdı. Çardak iskelesinden Kâ - hdhaneye, bütün peremeler, kaç çifte o. İurlarsa olsunlar, deniz sakin olursa on üzgârlı, sular sert olursa on beş Böylece, peremelerin ücret - leri kürek adedine ve gidecekleri yere göre tayin ödilmişti. Boğaz seyranlarında ayrı tarile kul - lanılırdı. O zamanlar, peremecilere ye - mek vermek şartile altı kürekli bir pere- me ötuz akçeye tutulurdu. Yemek veril mez, peremeciler gittikleri mesirede ken di keselerinden yerlerse, altı kürekli bir| peremenin gündelik kirası kırk skçe idi.! Kadırların ve küçük erkek çocukların erkeklerle beraber bindirilmesi yasaktı. | Peremelere tahammülünden fazla müş - teri almak yasaktı, Liman içinde yelken açmak yasaktı. Bu yasakları dinleme - yenlerin hem peremeleri müsadere edi - lir, bem de kendileri san'attan menedi - Yirdi. Limanda işliyecek peremelerin de leri ve boyları tayin edilmişti. Bu öl-| lere uygun olmivan peremelerin de pılması şiddetle yasak edilmişti. O za- İmamlar, İstanbul limanının en mühim nakil vasıtalarından biri de sallar idi. Sallar ile, eşya pakledilirdi. Açıkta demirleyen gemilerin yükü ev- velâ bu söllara boşaltılır ve gümrük ö -| nüne çekilirdi. Üzerlerine binleree okka. ık yük yüklenen bu şalların, kendileri - İns mahsus kat kat kafes şeklinde bir mi- İ mersi vardı. Varda... Varda,.. Savulun! Savu- Tun", Kayık sola a1: Hey. Salerlar, sal - *, Warda.. varda,,. Kayık sağı al", ık sağa 4l!, Savulun, savulun! - Bre Hünkâr geçti!. — Sultan Murad geçti, Sultan Murad geçti... — Ulan insan daha evvel haber ver » İmez mi be... Ulan insan daha evvel ha- ber vermez mi? Şimdiye akdar hiçde yüzünü görmemiştim Padişahın! i Bre Mehmed koş, bre Ahmed koş, > Ali koş... Hünkâr geçiyor... Hünkâr geçi LÂN AVI Hünkâr iki asırdanberi ecdadını ba rındıran Sarayı Hümayununa uzaktan şöyle bir baktı. Yüzünde, birdenbire bf kara bulut uçar gibi oldu ve biraz evvel ki tebessüm derhal kayboldu. Sultân Mu rTadin gözü önüne bir kaç saat evvel al dığı tehdid mektubu gelmişti. Sonra, ü vev kardeşi Genç Osmanın feci âkibeti ni hatırlamıştı. Kendisi küçük olmasına rağmen, ihtilâl günü sarayın korkun; aRsarani pek mükemmel hatırlıyor lu. İhtilâleiler sarayı bastıkları zaman Osmanın yerine bir deliyi, amcaları bi rinci Mustafayı tahta geçirmişlerdi. Fa, kat, Muslafanın saraydaki taraftarlarının efendilerini imparatorluk tahtında rakib siz bırakmak için hanedan erkânına bi suikasd tertib etmelerini önlemek üze de, şehzadeleri görmek istemişlerdi. G zaman, henüz on dört yaşında buluna Muradı, diğer Üç kardeşile beraber sa raydu kapalı oldukları dairelerden çı * karıp ibtilâlcilere göstermişlerdi. yın en büyük zabitleri, şehzadelerin ha . yatına kefil olmuşlardı. Bir Yeniçeri « gün Muradın ayaklarına atılmış, şehza deleri muhafaza eden saray kapıcıların dan biri de, şehzadeye bir kötülük et « mek zannile, adamın yüzüne kılıç çalmış tı. Bir yanağında boydan boya derin biz yara açan bu darbeye ehemmiyet ver. miyen Yeniçeri, küçük şehzadenin ayak: larını şapur şupur öpmüş ve sonra, kan İçinde kalan yüzünü, ayağa kalkmadan Muradın Ürkek göz önünde yukarıya kaldırmış: şalleh yakında padişahımız ol... Uğurunda şimdi gazi oldum, o zaman şe hid olayım... ti. Pek az sonra, amcasının deli iği gizlenemiyecek bir hal alınca, im - parstorluk tahtına Muradı çıkarmşılardı Sultan Murad, bu meçhul Yeniçeriyi w. zun zaman aratmıştı, fakat bulamamış « lardı. Belki, ihtilâl günlerinin kanlı vak'a. Tarı arasında öldürülmüş idi. Bir gün Sultan Murada, Genç Osmanın Yedikule zindanındaki feci ölümünü kendisine yapılan tecavüz ve hakaretleri bütün tafşilâtile anlatmışlardı. Karaağaş bahçesine bir ok içinde atılan mektub acaba kendisine, Osmanın sürüklendiği felâket kadar korkunç bir akibeti mi hs- ber veriyordu?! O kan dervasınm yeni - den köpürüp kabarması mümkün müy - dü? Osmanla berâber, onun en yakın küz- deleri, sevdikleri de mahvolmuşlardı Bu ##fer de kendisi ile beraber yüzler- ce gözide insan, bu arada, Musa Melek Çelebiler, Hasan Halifeler, Deli Hüse - yinler, Güllü Fatmalar mı ölüme sürük- Jeneceklerdi. Murad gözlerinin önüne ge. len bir kan deryasından kaçmak ister gi- bi gözlerini yumdu. Padişahın yüzündeki bu ani tahavvülün sebebini yalnız Musa Melek biliyordu. İmparatorun genç ve güzel sakisi, efendisinin o anda korkunç bir ihtilâli düşündüğünü bile tehmin et - mişti. genç yüzdeki sicak güzellik, insanın içi- ne ferahlık veren, sonsuzluğu dolduran, geniş ve hududsuz ufukların zevk'ni his- gettiren bu taze güzellik bu ta ö rü kadar uzun değil, ancak k #'e öleülen kisa bir maziye #; vakit ne hale gelecek? Bu güzel çehreyi ihtiyarlıktan kurtar. mak, bozulmaktan. bırpalanmaktan ko - kılâb etti - *reyvabilmek için büyük bir ihtiras duyu - ş.m mana Yazan: Refik Ahmed Sevengil — Evet. evet, dedi, vaktiie bir kitab- İ yorum. Dar bir koridordan geçilerek ancak bir koc metre murabbaı sahada yuvarlak bir balkon giriliyor. Buradan Atinanın w - Miyyi, Erddaki ev adresini de ilâve et -|durdu. Yolun kenarında küçük sandık -Jor bir küçük kasaba daha vücud buldu de İL süreli öğle olalı Veli meli “Gti lar Kapıya; b, Szoslavyah mikafirler gittiler mi? E,ordum; cevab verdi: Vet, bu akşam trenle hareket et - e gi te otelden ayrıldılar. İeseşiatİb kadın! Ne garib ahlâk ve si, ökkisi! Munsr sosyetenin Mya düğü her yerde kadınların » kumi'ygekler tarafından çekilir ve bu kar Sn ir nezaket mecburiyeti sayılır - b yazetenin nizamlarını bozmağa kal hin a dilberi önce kendi menfaati 2. iy * bir hareketle işe başlamış olu - Bine * Beyr, Yorginin kız kardeşi ve karısi #lip > bir gezinti yaptık. Otomobil ti beni otelden aldılar. Eski eserle- a Üzere —faket programsız, ge- Ma üze * di Akropolün dış Kapısına ka - dolaşa çıkan asfalt yolu bitirip üldik “İmiş yatıyor. Asırların korkunç tahriba - içinde boy boy mavi püsküllü, kırmı-| ve kepsi birden akrl ve zekâ allahı Ate - İzi çepkenli, kıvrım kıvrım fistanlı bebek-İna'nın himayesine verilerek Atina şehri ler satıyorlar, bir tarafta küçük heykel -| ortaya çıkmış oldu. lerle dolu bir masanın önünde yabancı (Elinde rehber kitabı, gözünde şözlük, mwlletlerden seyyahlar alış verişle meş -' boynunda fotograf makinesi asılı, |ol el. gul. İbiseli, ökçesiz ayakkabılı, yaşı beli ol - Kapıda bilet alarak içeriye girdik, ge.|mıyan bir Amerikalı kadın önümüz sira niş taş merdivenleri tırmanmağa başla -| dolaşıyordu. Matmazel Dimitriysdu'nun Lizava İngilizce olarak izahat verdiğini geniş) ve Lizanın bunları bazan Türkçe, bazan Pranszes olarak bana tercüme ettiğini işitince yavaşladı, durakladı, ee - tina karşı koyarak ayakta kalmış sütun-|llisizce yaklaşarak bizimle birlikte do - lar, zamanın geçişini içi boş ölü gözleri -|laşmağa başladı. Dimitriyadisin kız kar- le seyrediyor. Tavansız ere mi ie belki de seyyah rehberi zannet - delik deşik duvarlarında çırpına! ora -İ müişti, pi oraya konan kuşlar, ziyaretçilerden di NE a le k hoşnudsuzluk gösteriyor-| toprakları arasında bulunduğu senelerde emen Ve Akropolün cami olarak kullanılan köşe - İsanm” doğuşundan iki bin yıl evvel Sehrin en yüksek noktasındaki terasds koskoca bir tarih yerlere seril - — sini ve buradaki minare harabesinin ve- Mısırdan ayrılarak: Atiki kıt'aşına hicret een Kekropi, burada Akropolis kasaba- cığını tesis etmişti; sonraları etrafında rini sorduğum zaman matmazel Dimitri- 'adu derin bir hayrete düştü; Amreikal İn hemen söze karışarak: le bir şey | tefeyrüat kısımlarile birlikte görülüyor. Sehri: yukarıdan ve uzaktan seyretmek — Akropal tepesinde genç bakire Ate-|icin parmaklığa dayanan Lizanın saçları nâ namına iki mabed ve mihrab Yun | rüzgârla uçuşuyor, etekleri çırpınıyor, muştu; bu mabedlerin biri İrstürlar ta -İgüzel vücudünün bütün çizgileri şiirli bir rafından tahrib edildi; Perikleş asrında Jifade ile belirerek beni kendimden geçi- yeniden imar olundu. Partenon kudur. Ö-İzıvor. Zamsnin yaman zulmüne uğrama- tekisi de vaktile yıkılma ve Peleponezİdir, sönüm gitmeden. harab olmadan bu kali aman Tende gag: güzellikten lm almamalı mum e "İ Partenonu gördükten, Akropol müze. Bunların her hangi birisinin son zaman - ter v Müslü p > 5 İsine girip çıktıktan sonra civardaki muh- arda Müsümener tarafından da mabedi şeye eyi eserleri gördük, sonra Diyoniyes olarak kullanıldığını duymadım. a Taş merdivenleri iniyor, yere uzanmış! fiyswosu harabelerine gittik, Filopappos sütunları atlıyor, kabartmaları «Jabidi Romen mezarlığını ve arkeo - rek geçiyoruz. Stunlara dayanmış taş -|loji esini ziyaret ettik. Sehrin muh- tan kadın ve erkeklerin kırık kollu, bu -İtelif yerlerinde olan bu harebe ve mü « runsuz çehreli, yüzlerinin yarısı kopmuşİzelerden ber birinden ötekisine gitmek manzaraları insana ürkünyü veriyor. licin ctemobile biniyorduk. Yorginin ka - Yan gözle Lizanın güzel çehvesindeki!rsı ve kız kardeşi beni aralarına alıyor - asil çizgileri seyrediyorum. Bir kere ba- Jerdi. kılması bile' insana heyecan veren bul Matmazel Dimitriyadu böy! bilmiyordu: (Arkası var