İkinciteşrin POŞTA Sayfa 7 1939 Ramazanında Büyük Harb içinde Londrayı nasıl bombardıman etmiştik? Eski bir Alman tayyarecisinin İngiliz Büyük Harbde kullamlan Alman jeplinlerin den biri 31 Mayıs 1915 sabahında borazan 5es-! lerile erkenden uyandık. Bürükselde Evere zeplin sündurmala -'dan evvel yemek yedik. Sonra, deri ce- 2: Tında altnış arkadaştık, Bizi böyle don- rütubetli sabahın erken vaktinde saat beş buçukta uyandırdığı için böra- Zancı başıya epeyce veriştirdik. Fakat, yapılacak işlerin de mövcud ol- duğunu biliyorduk. Daha henüz isimleri İalüm olmıyan bir grupumuz Landrayı n etmiye gidecekti: O günü ve bunu takib eden mütl eyi sarki dün olmuş kadar bütün ra errüatile hatırlıyorum. İngiliz tayyare etlerinin faaliyetlerine dair gelen babetleri okuduğuma gülümsediğim için şaşmayınız. Zira bundan yirmi dört sene evvel şaşkına dönmüş Lendrayı te- Peden inme bir şekilde bambardıman et- Mistik. Halbuki, bugün ise vaziyetler ta- de değişmiştir, ve eski çamlar bar - olmuştur. Bence sivil ahaliyi bombardıman et - Mek için en iyi tayyareleri, zeplinleri gön rmek bir hatadır. Zira bundan ordu Şok sey kaybeder. Onun için de Berlinde- «en büyüğümüzsün, zeplinlerimizi ha- Arlamak üzere emir verdiğini öğrendiği- Zaman hayretten dona kaldık. Filha- taç» Tlitelif vesilelerle dört kere İngil Te havadan hücumlarda bulunmuş 0- bi binbaşı Ericoh Lennarz bizim kampta lünmakta idi. Lennarz şâhsi Fokker yarasi Londrayı bile bombardıman hı işti. Küçücük bir Fokker, ne de olsa za bir kuvvet ifade etmezdi. Bizde rağ inelerle bu tip makinelerden vardı. İn emir çok tuhaftı ve anlaşılması da Mümkün değildi. Yeni hücumda LZ 38 Zap kullanmamız tebliğ olunmuştu. ilimiz o zamanlar, cephede iş görü- YOR, sadece bahri istikşafta bulunu - vw" Allah göstermesin, böyle kıymetli iF balonu kaybetmek çok fena olurdu. ya verilen emirleri eünkaşa etmek düşmezdi. Bütün gün canımızı dişi- ve takarak boğaz seyahati için L. Z. İ bâzırlamaya çalıştık. Bomba yatak- rına bir buçuk ton yangın ve yüksek li bombalar yerleştirdik. Fakat ba- #arımız için bu bir buçuk ton mühimma- e kâfi gelmiyeceği anlaşılıyordu. Alelâ- X rdıman tayyarelerinden daha N yük kaldırma kabiliyetimiz olduğu lde Londranın binde birini silip süpü- Petek kadar mühimmat alamadığımızı Ylersem şaşmayımız. Neden mi?. Ala- Misdik işte!., © #ün ikindiye doğru bir kol halinde Mümandanın önümden geçtik, sefere işti. içek olan tayfslar seçildi. On saat ie bütün ömrünce duyamayacağı bir heyecan unaforuna tutularak olan bü tayfalardan “biri de bendim. Havalanma- ketleri sırtımıza, kürk külühlarımızı ba- amıza geçirdik. Yerlerimizi aldık. | Havalandik, “ve harb paniğine tutul-| muş olan Belçikanın üzerinden (geçtik. Şüphe yok ki, jeplinimiz, gece sefere çık-| maş olan modern bombardıman tayyare- lerinden daha sessiz idi. Fakat buna rağ- men. dinleme aletlerile izimiz bulunma- sın diye de iki bin metreden fazla yük- seldik, Binbaşı Linnarz yolu biliyordu, üste- lik te ayni yolu daha beş gün evvel katet-| wişti. Dolayısile, bizi Thames körfezin- den geçirip, Souihend üstünden, ve ne-| hir yukarısından Londraya ulaştırdı. Ço-| cuk iken Londraya gelip meşhur parla- mentoyu, Avam Kamarasını ve milli ga- leriyi görmeği çok arzu ederdim. işte şimdi fırsat düşmüş, Londraya gelmiş-| tim. Amma, Londranın içinde değil del üzerinde bulunuyordum, ne beis vardı, sanki... Buna Oreğmen bütün mız söndürülmüş yakalamış OO bulunan , teknemizi gündüz İatıyordu. Bu ışık pek göz kamaştırıcı İ- di, Mânevra yapıp, dönmemize ve tam yol ile hareket etmemize rağmen bu işık- lardan kurtulamıyorduk, çok sürmeden ve ancak birkaç dakika sonra da, izleyici Gbüslerin vınlayışını ve mermilerin Vi- zıldayışlarını duyduk. Bir saat kadar Londra üzerinde ve ce- nubuşarki sahillerinde, müthiş ve terle- tici bir köşo kapmaca oynadık. Her otuz saniyede birer bomba salladık. İsabetle- ti kaydederek portakal renkli alev sütün- larını kolladık, Süratimizin o derecesini, bu alev sütunlarnın yarattığı şelâler- den ve yângın bombalarımız düştükten |* sonra haveya yükselen siyah duman sü- tanlarından kestirdik, hesabladık, Evet, bize verilen emri hakkile yerine getiri- yorduk. Southimnsterde dafi tayyare topların dan kurtulmak için yükseldikçe yükse- terek sabile doğru yol aldık, Buna rağ- ışıkları -İlü ibt olduğu © halde, bi-|desini di ışıldak -Jo1s gibi aydın -İra İhie 10 bin kademe yükselirken donduruculmen tehlikeden kurtulmuş değildik. Ö- bir soğuk yüzlerimizi kamçıladı. Parlak, | kimden pervaları olmadığı anlaşılan İn- vrak bir gece idi. Bombardımanı mües-| gilizlerin kullandığı küğük İngiliz tayya- sir kılmak, bombaları tam yerine atmak |releri, jeplinimizin yanma tehlikeli su- için çarçabuk süratimizi, akışımızı hesab-! rette-endahtlarda bulumarak altımzıda v-| Jadık, Her bambâcımın yanında bulunan | çuşuyorlardı. Jeplin hidrojenle şişiril - bir muavin önünde duran, harita ve mü-| hendis cetvelile mesafeyi ve sü ko-| laylıkla tesbit ediyordu. Havada 120 mil! süratle kayan en modern bir bombardır | man tayyaresi bu derece kat'i atışlar yapamazdı. Kumandan: — Vorsieht!. (Dikkat!) diye bağırdı)” ve birinci elektrik düğmesi basıldı. Altı-| zwzdaki siyah ve gümüşi rerikli ay ışiğile| yanan haritada portakal rengindeki bir alevin parlamasından evvel geçeh daki-| kalar, bana tspki asırlar kadar uzun gel-! di. Muazzam 16 silindirli o makinemizin! çıkardığı uğultuyu, boğuk, tıkanık bir; gürleme bastırdı. Bomba hedefine isabet | etmişti. Yükseklerde, karanlıkta rahat rahat uçtuğumuzu sanırsanız, aldınırsınız. Hiç bir bombacının vazifesi kolay değildir. Dondurucu bir soğuk vardı, aracık gondol gibi mevkiimizde hapsedildiğimiz için adeta her tarafımız uyuşmuştu. Ara- den birkaç seniye geçmemişti ki, büyük, uzun ve enli ışık sütunları göğü tarama ya, bulutların arasından süzülmeğe baş- idılar, Işıldaklar harekete geçmişti. Bun- dan 24 sene evvel Londrada hakiki işık barajları mevcud değildi. mişti. Bir kurşun issbetile, Hindenburg jeplininin Lakehurstta uğradığı akıbet gibi, biz de berhava olur, alevler içinde kaynar gidebilirdik. Uzun, heyeçanlı bir kaçıştan sonra, şa- fak sökerken Belçika üzerine varmış bu- Tunuyorduk. Vazifemizi yapmışlık, sağ e salim geri döndüğümüze (seviniyor duk. Bü uçuş, cehennemi bir seyahat ol- Üslerimize dönünce bizi hararetle kar- İşiladılar, alkışladılar, kumandanımız teb- rikte bulundu. Su gibi içki içtik. Sonra, 10 saat devam eden bu baştanbaşa heye- canlı maceranın yorgunluğu ile yatakla- rımıza kendimizi der attık ve saatlerce süren bir uykuya daldık. Bu seyahatimiz, masrafına değmedi dersem inanınız. Zira, evvelâ beş yüz bin İngiliz liralık bir jeplini tehlikeye koy- muş, bir buçuk tonluk mühtmmatla yola çıkmış ve.en iyi tayyaresilerimizden bir kısmının hayatile oynamıştık. Bir günde hazırlanmış, bir gece içinde Londrayı bombardıman etmiş ve sowında da bütün kazancımız arcak yedi kişiyi öldürmek ve 35 kişiyi de yaralamak olmuştu. Böy- le bir seyahat, bugünkü şartlarla asla ya- pılamaz. Çeviren: İbrahim Hoyi Aksaray kahvesinde Karagöz seyrettim Yazan: Nusret Safa Coşkun Sigfirid veya Majino hatlarından bi-İne olduğu belirsiz bir göstermelik du. ri yarılmış deselerdi, Çembelâynle Hit. leri sarmaş dolaş görseydim, işitseydim ki, şehirde ihtikâr yapan esnaf ve tüc- car kalmamış, bunlara olmaz şeyler de- gil, der geçerdim. Dün Aksarayın bir köşesinde Karagözün ilânanı gördü - güm zaman düştüğüm hayret öyle de- rin oldu ki, dibini buluncaya kadar yü- varlandığım messfe çocukluğumla bü- günün arasını geren yılların uzunluğu. nu buldu. Ramazan demek Karagöz demektir. Karagöz deyince de muhakkak Rama- zan hatırlanır. Karagözle Hacivad ne ise Karagözle Ramazan odur. Birbirle- rinden ayrılmazlar. Halbuki yıllar var, Ramazanda şeh. anla beraber * arıyor; geçen günkü yazımda bir tarafta Karagöz perdesi kurul. madığından şikâvet etmiştim. Bunun heman ertesinde Karacözü sevimli çeh- kahvenin camekânında görünce ır görmediğim çok sevgili bir karsılasmış sibi sevindim. kahvenin, eskiden düğünlere tah. sis edilen üst salonu Ramazan münase. het'le Karacöze kanılarını açmıştı. A- Ra res'le İsuğıda tavla sakırbıları, radvonun sesi- ne bir parazit gibi karısırken, yukarıda awk balkon karısının önünde keman, def, ve cümbüşten ibaret üç kişilik bir heveti icrayı ahenk etmekte idi. pının önünde yarısı yırtılmıs hattı iye benziven bir yazı ile süslü bir afisin önünde bir adamcağız muttasıl ak cabyordu. hakısta vukarısının bir ilk mekteb teneffüshanesinden fark: yoktu. Çoluk cocuk, henüz salon tenha olduğu için Iomaca ovnuvorlar, mantar taban- ilarile Amerikan filmlerini taklid e. dex #estler vsvıvorler, sandalva altla- rından fırlavorlar. böton direklerin ar. asndan birbirlerini teslim “alıyorlar. d Pittabi bu gürültü arasında sazın bir tuzcunadan farkı kalmamıstı.. Sisman bir adamcağız kan ter içinde, durun, vspmavın, dive çocukları yerlerine 0- turtmıva cahsıvordü. Karsıki Valide camiinde teravih ni- havete erdikten sonra salon bir havli kalabalıklastı. Yaslı baslı bayanlar, gene kızlar ve erkekler de salonda ver alımca, cocuklar da daha fazla yaramaz. Vk etmekten çekinip yerlerine oturdu. lar. Salonun nihavetine bir Karanöz bir de kukla perdesi kurulmustu. Saat se- kiz bucuğu bulunca balkondaki saz heveti nerdenin önüne geçti. © « Ah o ne hakıs, o ne mözler» Sarkısile kukla basladı. Nazı istisna ile kuklanın perdesi kalktı. İpli bir kuk. Io, ali pullu, bir elbise sırtında ortava 4, kıvrıla, döküle, sarkısını sövledi. 'n sonra da verdan kırdı, söbek #ladı, titredi. Ve. onu zevbekten, cam'baza kadar bircok kuklalar takib ef. , valnız cocuklar mı va. bü- le kukladan pek hazrettiler. biter bitmez, Karaöz perdesi - nin asıkları yandı. Perdede keçi mi, merkeb mi, mek mi rayordu. Bir el çocukların: — Kışt, kışt! Sedaları arasında göstermeliği im bir zırıltı ile kaldırıp götürdü: Perde gazelini müteskiv Hacivad se. mai okuyarak boy gösterdi: Nakşi sun'un remzeder hüsnünde röyet perdesi Bir haci hükmü eseldendir hakikat perdesi Çocuklar bu söylenenlerden bir te - kinin mânasını anlamıyorlardı amma, belli bir zevkle seyrediyorlardı. Bana, bilhassa Hacivadin belini kırıp bacaklarını sallıyarak söylediği.: Etmiş istilâ cihanı habı gaflet perdesi Mısraı bilmem neden pek mânalı gel. di. Bu deve derisi hayal birkaç asırlık bir dille adetâ bugünü anlatıyordu. Karagözle Hacivad kapıştıkları za « man çocukların neşesi görülecek bir sevdi. Muhakkik ki. Karagözle Taci. vad garb cephesinden daha ciddi bir döğüş yaptılar. — Of bilim, muşmula gibi yerlere serildim, of omuz başlarım, samur kaş- Tarım, küp kapaklarım! diye Karagözün dayağı yedikten sonra sızlannmasile ma- Tüm muhavere başladı. Karagözle Hacivad şarkıcılık yapmı. ya karar verdiler. Bana muhavereler içinde en güzeli bu gelir. Hacivadia Karagöz mahaile mahalle dolaşırlar. Hacivadin kulakları ağır işittiği için pencereden seslenenle- rin hangi şarkıyı istediklerini acemi bir doçent gibi Karagöz Hacivada tercitme eder. Size birkaç tanesini nekledeyimi Bir kadın sesleniyo! — Hu, şarkıcı babalar, siz de «Firka. tine canlar dayanmaz» şarkısı var mı?» Hacivad — Ne diyor Karagöz? Karagöz — Fırtınaya camlar dayan. maz, diyor. Elbette bu lodosa cam da. yarır mı”. Diğer bir evden sesleniyorlar: — Siz de Şakir ağanın bestenigârı var mi? Hacivad — Ne diyorlar Karagöz? Karagöz — Şakir ağanin pestile engi. narı var mı?. diyorlar. Hele şu cidden nefis: — Haydi bakalım, «Açtım yüzünü âtı didarına baktım!» şarkısını söy« , ta ley Hacivad — Ne istiyorlar Karagöz?.. Karagöz — Bunlar kimyager galira Hecivad, baksana,: «Açtım gözümü Ta. 1ât beyin idrarıns baktım» diyor. Muhavere, Rusya-Finlandiya müza « kereleri kadar uzun sürdü. İkinci perdede Karagözün gelin ol « macını seyrettim. Zaten hayali İrfan Açıksöz, içeri girerken: Bu aksam niyetimiz Karagözü ge. Jin etmek, demişti. Cocuklar olsun, büyükler olsun, oyü- nu sonuna kadar alâka ve zevkle takib ettiler. Ben kendi hesabıma 1939 Ra- manında Kara hic de garipseme » dim. Aint*â #aripseyenlere hayret biraz 4a hiddet ettim. Mademki Karavöze, eski, budünkü zevklerimize tekabül etmivor, divoruz. '# kadar cür'etkârız da, ni“ zü biraz modernleştirip, bu. güne intibak ettirmek yoluna gitmiye. cek kadar alâkası712? Nusret Safa Coşkun