4. Kinelteğrin N POSTA Sayfa Almanya, nereden, ne vakit taarruz edebilir ? Fransız askeri muharrirleri vaziyeti nasıl görüyorlar ? germ i “Son Posta, nın asker YAZANI senem Emekli General H. Emir Erkilet i muharriri iğ Garb cephesinde Alman ağır toplarının nakli RF ransız askeri mubharrirlerinin ya- zilarından öğreniyoruz ki Fransız başkumandanlığı Lehistana yardım için Eylül iptidalarında Almanların — Ziztrid Müstahkem mevziine taarruz etmek isti- Yorlarmış; fakat Fransada umumi sefer- berliğin birinci günü 2 Eylül, yani AL » Manların Lehistana taarruzlarının erte- Si günü. olduğu için orduları ve bahusus Yüksek kudretli ağır topçulssı henüz ha- Ar değilmiş. Eylül bidayetlerinde, elde ancak örtme (setir) kıt'aları hazır bu- Yunduğu için başkumandanlık, Lehlilere Yardım için bunlarla derhal Alman müs- em. hattının ileri mevzilerini almağa Far vermiş. İşte garb cephesinde, 3 Eylülden 15 Eylüle kadar, devam etmiş olan Fransız etlerinin malüm şartlarla Alman &- Yazisi içindeki ileri harekâtı bu sebeb ve Büretle olmuştu. Fakat 15 te Zigiriğin e gelmiş olan Fransız kıt'aları artık liyemez oldular. Çünkü, Fransız a- muharrirlerine göre, Zigirid hattını döğüp tahrib edecek olan yüksek kud- Yetli ağır topçular hâlâ gelememişlerdi. Transız ordularının seferberliklerini bitirerek hududlar gerisine yığılmaları 20 Eylâle doğru bitmiş ve bu tarihte z başkumandanlığı, ancak zayıf Alman kuvvetlerinin işgal ettiği, Zigirid batına taarruz için artık, icab eden kör- (kolordular) la her türlü malzemeye Malik imiş, Fakat bu sefer Leh ordusu bulunmuyordu. Rus orduları da, İeh topraklarma yürümüşlerdi. Keza, Fransız muherrirlerine | göre, #ârb hududuna ilk Alman kuvvetlerinin Beldiği tarih 17 Eylüldür. Bidayette oz İuvvetlerie tutulmuş olmak dolayısile Ziğirid hattına karşı bir teşebbüs ne ka- dar makul görünüyör idiyse takviye e almeğe başlamasından sonra buraya bir artık hiçbir muvaffakiyet ümid #tirmiyen delice bir hareket telâkki 0- ğa başladı. Bundan başka mevcud yan Polonyaya yardım bahis mev- An olamazdı. Örün için Fransız başkumandanlığı, in kürmetin de tesvibile, Eylül sorundan ©aren taarruzdan vazgeçmek kararını iş İmiş. Zaten 15 Eylül tarihine ka- devam eden Fransız öncülerinin ileri areketleri bu tarihten itibaren Zigfrid att önünde müdafaaya inkılâb etmişti. Fekat bu karar, askerlik cihetile, diğer aslı bir kararın daha verilmesini icab ettirmişti, ki bu da tabistile muhtemel bir Alman faarruzuna, hangi mukave- wet hattında kafi müdafaa edilecektir. Bizzat Majino hattında mı, yoksa bunun (ilerisinde ve Alman topraklarında diğer bir hatta mı? Fransızlara göre tebiye (bakımından iki müteakıb mukavemet hattına malik olmaklık mantıka muhaliftir. Çünkü böy- le bir tertibat müdafaanın kuvvetlerini ve enerjisini dağıtmaktan başka bir şeye yaramaz. Buna mukabil düşmanı dur- durtmak için intiheb olunacak tek mev- ziin bütün vasıtalarla tahkim edilmiş en kuvvetli bir hat olması iktıza eder, Bunun için Fransızlar, Alman toprak- larında varmış bulundukları en öndeki hatlarını ancak zayıf ileri karakol posta- larile tütarak ön kuvvelterini Majinoya doğru kademelendirmişlerdi, İşte 18 Bi- rinciteşrin tarihinde başlıyan Al ü cülerinin ilerlemeleri Fransızları rar ve halde bularak neticede Fransızlar bütün Alman topraklarını ta) lerdir. Fakat Almanlar da, esas Majinoya taarruz niyetinde olmadıkla- rından, Fransız hududunun ötesinde fle lemeğe teşebbüs etmemişlerdir. Bu se- beble tahliye tarihindenberi garb cephe- sinde Sarre ve Lawter ırmakları bölge- lerinde ehemmiyetli askeri faaliyetler ol mamıştır. Bu cephede bu müddet zarfın- da olan vak'aların en ehemmiyetlisi kü- çük baskınlarla topçu atöşidir. Fransız- ların tahminine göre yakın bir Alman taarruzuna delâlet edebilecek hicbir ema- re yoktur. O halde müttefikler için bugün bahis mevzuu olan şey, Almanlar garb cephe- sinde bir taarruza geçmek isterles İse a- sıl taarrumun hangi mıntakada vukubu- lacağı meselesidir! Fransızlara göre, Almanların bir mtid- det evvel Firth of Forth ve Scapa-Flow limanlarına, herhalde tecrübe maksadile yaptıkları zannolunan, hava akınl: mruvaffakiyetsizlikle neticelenmiştir. kü, Alman bombardıman uçakları, bu ka- dar uzak mesafelere av uçakları refakat ettirmenin imkânsızlığı ve bizzat kendi- lerinin İngiliz av uçaklarına nisbetle muharebe kabiliyetlerinin azlığı dolayı- mek de sile, İngiltereye yaptıkları her bir akın- da çok fazla hisbetlerde zayiata uğramış- lardır. Bunun neticesi olarak, Fransada İöyle zannolunuyor ki, fimabaad, fazla miktarda kuvvetli av uçaklarına malik İbir düşmana karşı bu kadar uzuk mesa- felerdeki hedefleri uçak kütlelerile bam- bardiman etmek teşebbüsleri artık bahis mevzuu olamaz. Bundan dolayı, Alman- lerm, İngiliz sahillerine daha yakın de- niz uçak limanları tederik etmek ve sirf *|bu teknik sebeble Holandayı istilâ etmek istemeleri mümküntsüz değildir. Filvaki o Vilhelmshafenin oLondraya mesafesi takriba 800 Kın. olduğu halde İZölande'nin İngiliz bâşşehrine olan me- safesi $00 Kın. den daha azdır ve bunun için bu son üslerden hareket edecek olan bombacılara avcıların refakat etmesi ka- bildir. İ Fakat malümdur ki bir Alman taarru- | (Devamı 10 uncu sayfada) Holânda Kraliçesi orduyu teftiş ediyor | Holimda kraliçesi Vilhelmina Alman hududuna doğru uzanan Gelderlanâ eyale- tinde askerlerini teftiş etmiştir. Havanın yağmurlu olmasına rağmen resmi geçid çok muntazam yapılmıştır. Kaloriferli omşunun tavuğu komşuya kaz göründüğü gibi, kalorifersiz & parlımanda oturduğum için komşunun kaloriferi de bana, dünyada eşi bulun. maz bir konfor vasıtası gibi görünmüş- tü. Ne yalan söyliyeyim havaların bir. denbire soğuduğu bugünlerde komşu- mu çok kıskanmıştım, Dün akşam oturduğu apartımana gittim, kapı açılır açılmaz, tatlı bir sı- caklık vücüdümü okşayınca kıskanç - ığım bir kat daha artt. — Masallah sizde kalorifer yanmış! Demekten kendimi alamadım. Müte. vaxı bir insan olarak tanıdığım kom - şum, mahçub bir tavırla: — Daha bugün yaktılar. Pek de ısınmıyor yal Dedi. Salona girdik. Karşılıklı otur- Komşum bir sigara uzatırken ka- iferin radyatöründen — Tak, tak! Diye bir ses geldi. Radystöre baktım Koraşıım da baktı. Yüzünde hoşnudsuz | tuk. ifade eden bir sıfat vardı. Bu tak taklar sanldi apartman sahibinin bir xazı İdi: — Seni asıtryorum da, gene kadrimi | bilmezsin! ta, Komşumun yüzünden hiddetlendiği i idi. Tak taklardan çıkardığı mâ- olabilirdi? — Bir günde ne kadar kömür yani - yor, fari nunu kaça veriyorlar, umurlamazsı - nız... Fora yansın, parası sizin cel de çikmi Polonya köy'ülerinin telgrafı Polonyanm. ba- SE zı o mahallerinde köylülerin kendi lerine mahsus tel grafları (ovardır. Bu telgraflar ağız tarafı dar, diğer tarafı geniş uzun borulardır. Köylüler bu boruları a - ğızlarına yaklaştırıp bağırarak konu -| şutlar. Fakat bağırmaları söz söyle -| Idir, kendi aralarında karar- ırdıkları bir nevi şifrelere göre ses- lerini aynen telsiz telgrafta olduğu gi. Fakat hayat budur Bugün «garib» kelimesile tavsif e- debileceğim bir mektub aldım. Bu mektubu yazan okuyucum kendi kullandığı tabirle «yaşamakta» zevk değil zehir bulmuş» bir erkektir. Müsaadesile sergüzeştini biraz kı » saltarak anlatacağım. Diyor ki: — «30 yaşına kadar hiç bir kon - trole tâbi olmadan gayesiz ve prog- ramsiz olarak yaşadım. Hayatım eski devrin eğlence ve safahat Âlem. lerinde manasız olarak geçti, bu. nunla ber#ber (çalışmaktan ziyade muharebe devrinin garib tesadüf - Jerinden istifade ederek hayatın pa. ra kısmını temin etmiş oldum. Hayatın birinci kısmı budur. İkin- el kısmına gelince: Programsız, hedefsiz, kontrolsuz, daimi eğlence içinde geçen hayat beni günün birinde evlenmeye diverdi. Karım sevmediğim, istemediğim bir kadındı, evlendiğimin ilk hafta - larında ayrılmaklığım lâzımdı, acı « dım, zayıf bulundum, tembellik et. tim, ayrılmadım. Yekdiğeri arka - sından üç çocuğum oldu. Ve benim için hayat bu sevmediğim (kadınla çocuklarımın arasında müvazenesiz lab değilsiniz.. Kömürün to-|. apartıman Bir müddet geçmizti. birbiri arka- sına duyulan: — Tak tak! ları müteakıb: — Fıs Diye de bir ses çıktı. Fism arkası ke. silmiyordu: — Bu kadarı da fazla! Komşum nihayet kendini zaptede - memiş, isyan etmişti. Bu sefer herhal- de daha fena mânalar çıkarmış olacak. tb — Bir de karşında oturana sorsana, kalorifersiz apartımanda nasıl da tit. rer?... * Farkında değilsen, ben sana ha- yım, bu akşam soğuktan dön » a geldi. tır! mamak için bu ... Sizi ısıttığımız kâfi gelmiyor. Ko- nu kamşunuzu da ısıtaca; ha! hele kunlurat bitsin sen bu evde güç olu « .. Lüpe konmak buna derler, Tursun. Kâloriferin, Kaloriferli oaparlıman sahibine tercüman olan, tak takları, Ksfısları bitmiyordu. Komşum da hid. detlendikçe hiddetleniyor, D Müsaade alıp çıktım Ve kelorifersiz apartımanıma döndüm, Kapıyı anahtarla açtığım zaman, la » lı nefesine benzer soğuk bir beni karşıladı amma: Adam se renkten renge giriyordu. a ha fazla oturmam olacaktı. hava dedim, böylesi da iç olmazsa bu cihetten kafam dinç kalıyor. a KP sak kl ha iy Geceleri uçan kuş Gece ktşlarının ekserisinin, gece- leri çıkıp gündüz- leri Oyuvalarına girmelerinin se - bebi, (oyedikleri böcek, fare, nev” - inden höyvanla - rn Oo gündüzleri toprak altında sak lanan ve geceleri çıkan hayvanlar olmasındandır. geçti. Bari çocuklarım istediğim gibi olsalardı, hayır bu saadetten de mah rum oldum. Büyüdüler, birer biret başlarını alp gittiler. Ve ben gene sevmediğim kadınla karşı (karşıya kaldım. Gazelenizi hergün köşemde oku * rum ve gönül işleri bahsine gelince gülerim, masal derim.» * Okuyucumun gönül işlerini masal sanmakta hakkı var: Hayatı görme - miş, anlamamış, yaşamamış, tabii zevkini de almamış bir adamdır; bu itibarla ömrü beyhude geçmiştir de. nilebilir. Hiç şüphe yok ki başlan - gıçta kabahat kendisinin (değildir. Alle hayatından, programından di » siplininden mahrumiyet yüzde dok - san kişiyi küreksiz ve dümensiz ksl- mış bir sandala çevirir, (dalgaların akıntısma tâbi olarak calkalar. Fa ket «başlangıçta (o kabahat» dedir zira okuyucum düşünme çağına gel. diği zaman kendisini kurtarabilirdi, yüzde doksan bedbahtın arasından sıyrılarak geriye (okalan yüzde ona iltihak edebilirdi, onu da yapmamış. tır. Fakat fazla şikâyet etmiyeli Bir kısmımız için hayat budur, böy- le gelir, böyle geçer. TEYZE