Hergün Sükünet, itidal ve itimad Yazan: Muhittin Birgen eklenilmiyen bir zamanda har- bin birdenbire patlayıvermesi ve bilhassa buna taksddüm eden günler. de enternasyonal münasebetlerde fovka- İâde sürprizler yapınış olan bir takım hâ- diseler kaydedilmiş bulunması, ber yer. de olduğu gibi, bizde de halk muhayyi. Iesini son kuvvetile harekete getirdi. Meselâ, herkes, bankalardaki paralarını çekmeği düşünüyor ve bu maksadla sa- atlerce banka gişeleri önünde nöbet bek. Hyor. Bu, sade bizde değil, her tarafta böyle: Budapeştede' bulunduğum soz bir kaç gün içinde bünka gişelerinin önünde nöbet bekliyen birçok halk bulunduğunu görmüştüm. Belgradda kaldığım birkaç saat içinde orada da ayni hareketin mev. cud olduğunu öğrendim. Ayni hâdisenin Sofyada da kendisini gösterdiğini Bul garistandan geçerken duydum. Sâde ban. ka gişelerine değil, hemen her tarafta halk, yiyecek, içecek tedariki için mağa. zalara da ayni suretle tehacüm gösteri- yarlar. Bir dereceye kadar ve bir kısım halk için ben bunu tabii görürüm. Fevkalâde| zamanlarda halk, daima kendisini beye.| cana kaptırır ve bu yolda hareketlere te. şebbüs eder. Belki de, daha fevkalâd: o. Jan bazı elywalde, halkın bu tarzda bir heyecana düşmesi büsbütün haksız değildir. Fekat, şurasını da unut mamak lâzmdır ki, lüzumundan fazla heyecana düşmek, kendimizi muhayyis Iemizin, binbir türlü musibet icadına ka. dir famerilerine terketmek, sade iht bakımdan değil, ferdi menfaat bukımın. dan da hatadır. Eğer, halk. lüzumsuz ye- re kendisini heyecana kaptırır ve aklını kullanmayı bir tarafa bırakıp, coşmuş ginirlerinin yayior: ile oturup kalkarsa bu, bizim mili hayatımızın da, ferdi ha. yatımızın da bütün selâmetıni ihlâl eden nisbetler alabibr. Bunun için sinirleri, mizin fevri hareketlerine mâni olmak & çin onları aklımızın dizgini altına almak bir zarurettir. * Avrupa tarihinin bu büyük günlerinde hepimizin bilmemiz lâzım gelen bir ta. kım esaslı noktalar vardır ki bunları da buraya ehemmiyetle kaydetmek isterim. 1 — Harb yeni başlamıştır. Gerek sey. ti, gerek inkişaf ve sirayet ihtimalleri benüz esrar içindedir. Şu halde, ne ka dar devam edeceği, nerelere sirayet edes| ceği malüm olmıyan bir badirenin henüz daha ilk günlerinde, gerek paramızı Bân. kadan çekmek, gerek bakk na tehacüm etmek gibi te lere teves. sÜl etmenin hiç manası yoktur. Çünkü, harb o kadar uzayabilir ve bize o kadar uzak kalabilir ki bütün bu hiç manası olmaz. 2 — Bugünkü hâdisele Düz hiçbir unsur yoktur ki bu harbe iştirakini icab ettirsin. Biz har- bi anesk memileketimizin müdafaası mevzuubahs olduğu zaman r edel riz. Şu halde, mümkündü? ” lerce mahal bir şekilde devam etsin ve bu esnada Türkiye de kendisine mühare- be halinde bulunan bir dünya içinde, bir hali tabii şeklini alan bir iktisadi hayat kurmaya mecbur olsun. Bu imkân mev. cud oldukça, biz kendi hayalımızda fev. kalâdelikler ve bilhassa fevkalâde ihtilât- lar yapabilecek heyecanlı hareketlerden tevakki etmeliyiz. tedbirlerin tirsiniz; wze: ceklerdir, cerler. miş bir Mükümdür, Ük perde kalkınca Hindyağı içen Pelikanlar we “mm beğ Londra hayvanat bahçesindeki o peli- kan kuşları soğuktan ziyadesile mütees. sir olur ve mide ağrımna tutulurlar. Kuş. lari bu gbi hastalıklardan korumak için de alfkadarlar, onlara haftada birkaç de- fa hindyağı içirmektedirler. — muharebe havasına uydurmayı bilmek mecburiyetindeyiz. Sakin olmak, sa » kin düşünmek, sakin hareket etmek ilk vazifemizdir. Bu gibi ahvalde insan . lara herhangi hiçliir tedbire tevessül etmemeği tavsiye eylemek mânasız birşey olduğunu biliriz. Fakat, bu ted. birleri sekin bir ruh ile düşünecek o- İursak görürüz ki ortada ne telâş ede.| cek birşey vardır, ne de alelitlâk te -| lâştan bir fayda hâsl olur. Şu halde H#tihazma lüzum göreceğimiz tedbir . lerde itidalden ayrılmamayı unutmıya. cağız. Bu bize çok lâzımdır; her vatan. 3 — Biraz kendi kendimize itimad etmeği de öğrenmek mecburiyetinde. yiz. Türkiye çocuk değildir. Türkiye. Yi idare eden insanlar, son otuz sene içinde en çok tecrübe görmüş bir nes. lin çocuklarıdır. Bilhassa Mili Şefi - mizin, bu bakımdan ne kuvvetli va - sıflarla mücehhez olduğunu hep bili - yoruz. Türkiyeyi sergüzeşte sevkedecek hiç kimse yoktur. Türkiyenin, bügün. £ü badire arasında, kendisine hiç ol - mazsa nisbi bir normal hayat tesi lemeğe ihtiyacı olduğunu düşü ferd halinde, hepimiz normalin de duran hareketlerden tevakkiye mec buruz. 3 * Bu esasları böylece gözönünde tuta- cak olursak görürüz ki şu dakikada halkımızın esaslı vaşbfelarini, sükü - net, itidal ve itimad kelimelerile hülâ. sa etmek lâzımdır. Her şeyden evvel <inirlerimizi yeni daş, kendisini bununla mükellef say - maldır. Nihayet, Türk evvelâ kendi kendi - sine, sonra da milletine ve nihayet bu milleti bugün idare eden siyasi cami. anm olgunluğuma, bu siyasi camiaya riyaset eden Milli Şefin büyük tecrü - Almanyadan ve Fransadan gelen talebe kafileleri ile ko- nuşunuz, ber iki milet için de ayni hükmün verildiğim işi, — Semnerek, istiyerek, ne yaptıklarını bilerek harbede. Hakikatte ba; simaları örten ilk perdeye bakarak Verii- belerine, sakin azmine ve çok basiret. ISTER İN Sözü bizce mevsuk ve işte alâkalı hir za: — Tıb Fakültesinin son sınıf talebesinden bir genç ge * çenlerde hastalandı, Gureba hastanesin? Binde tedavi olunduğu ecnebi profesör o sırada mezun bu. Tunuyordu. Hasta talebe ise, hocası tarafından o manayene Hastanın ısrarlı Tİ. ediletek olursa kurtulacağına kanidi. <aları üzerine snası ile babası mezuni; çiren profesörün evine gittiler. Ellerime, ayaklarına ka - pandılar. Fakat profesör cenabları mezun olduğunu beyan İNAN, İSTER rünecektir. Vazife halinde harb... — İlk çağlarda değiliz, çapul ve talan için savaş yapmanın unutulduğu zamanın Üzerinden asırla: geçti, bugün insan harbederse kan dökmekten zevir aldığı, şahsi talan umduğu için değil, vazife gördüğü, vazife bildiği o şekilde telkin al. ından düşünce gö. o te v > Hergün bir fıkra | Maatteessüf o yok İki arkadaş konuşuyorlardı, Biri sordu: — Sen harb taraftarı misin, sulh taraftarı m? Öteki cevab verdi: — Harbe taraftar olmam, çünkü harb iyi bir şey değildir, sulhe de ta. raftar olamam. Çünkü arkasından gene harb çıkıyor. — Ya neye turaftarsın? — Bu ikisinden başka bir şey ol. saydı ona taraftar olacaktım amma, maatteessüf o yok! .— Irak Kralınıa Dünyadan haberi yok! Dört yaşındaki Irak kralı harbettiğin, den, törltü türlü hâdiselerin o cere- yan etmekte oldu. ğundan “habersiz Berutta yaz tatili, ni geçirmekte ve burada (gördüğü: nâz gibi şehrin sı. esk (o kumlarında kovasile etrafı su, layarak eğlenmek- tedir, Küçük kralın en çok sevdiği şey de kuşlardır. Bu yüz. den Irak eşrafi ta. rafından mütead- did elins birçok kuşlar takdim edilmek. tedir. Bunlar arasında çocuk gibi konu. şan bir papağan kralı en fazla alâkadar etmektedir. —— m M zekfisına itimad ile mükelleftir. Bi. ri bunun aksine sevkedebilecek ortada hiçbir sebeb olmadığı gibi, bilâkis bi- ği telâşa ve heyecana düşmekten me. netmesi icab eyliyen pek kuvvetli â. miller vardır. Bu esaslara aziz vatandaşlarımın € hemmiyetle dikkatlerini celbetmeği Yizum gördüm. Muhittin Bi “İSTER ssirle anlattı: AN, ederek bu ricaları yatırıldı, Klini, tb talebesinin hs nm muayene için tini şehrimizde go- | hareketini en basit de ey okuyucu: TER | dığı için yapar, bütün mesele baklkati olduğu gibi görmek- görmemektedir. sSOZ ARASINDA | Ana - evlâdın ayrılık Öpüşmeleri Harb yeni başlamış bulunuyor. Fekat henüz hiçbir kat'i ve korkunç çarpışma yapılmış değildir. Kalabalık - şehirlerin boşaltılmasına da elin devam edilmekte. dir. Bu arada Pariste yeni yeni çocuk ka. #fleleri civar vilâyet ve kazalara naklo- lurmaktadır. Yukarıdaki resim bu faali. yetten hazin bir sahneyi canlandırmak. tadır, Ana, yola çıkmak üzere olan çocü- Bunu öpüyor ve kapalı gözlerinde yavru. sunun hayalini tezbite çalışıyor. Portakalcılık yapan bir sinema artisti Meşhur sinema san'atkârı Clark Gable Hollywood civarında Encinoda büyük bir çikliğe sahib bulunmaktadır. Bu çiftlik. te 500 den fazla portakal ağacı vardır. Bu sene portakal mahsulli çok güzel olmuş- tur. Bu mahsulün bereketinden ve nefa. setinden huberdar olan bir tüccar san'at. kâra müracaat ederek portakalları değe- rinden çok fazlaya satın almağa talib ol. muştur. Fakat buna şu şartı koşmuştur: Bu portekalları «Gable> portakalları is. mi altında satmasına müsaade edilmesi! Clark Gable bu hususta henliz bir ka- rar vermemiştir. İNANMA! is'af etmedi. Bu vaziyet karşısında yük. şek makam işgal eden zevatın tavaasutları istirham edildi. Onlar da bu profesör nezdinde teşebbüste bulundular. Ge. ne kâr etmedi, Ölüm halinde bulunan bir hastanın ve bir ne acımıyarak yarım saatlik tatil zama- feda edemiyen bu prmfesörün bu tarı hocalik ve doktorluk duygusu ve kaide. sı ile kabili telif bulmadık ve buna inanmak istemedik. Son NANMA! Sözün kısası htikârdan önce ihtikâr ihniyetile mücadele lâzı uhtekir yalnız, “””* İM manlarda değil, her an buhranlı 'culdur. Muhtekir, en küçük bir hâdise- den kendine fazla kâr hissesi ayırmak i, çin ihtikâr yoluma sapar. Bu yaratılışta, bu düşüncede bir kimsenin bilhassa bili ranlı zamanlarda ihtikâru teşebbüs ede- ceğini Ve yüzde yüzü mütecaviz kazancı bile kendine az göreceğini gayet tabi karşılamak icab eder, Muhtekirin ht. İârından önce onun ihtikâr zihniyetini yere vurmak için lâzım gelen tedbiri al. mak Jâzundır ki, bu husus hükümet şecek bir vazifedir, Ben işin bu cephesile meşgul! olacak değilim, ihtikâr zihniye. tinin bir de halk cephesi vardır ki bu cephenin yıkılması ihtikârı önlemek için en başta gelir. Muhtekir Umum! Harbin içten vuran bir düşmanı idi, Hariçte ordularla uğra. şırken; dahilde de, muhtekir ordus'le uğraşmak mecburiyeti hâsıl olmuştu Umumi Harbi takib eden mütareke sene. lerinde de gene muhlekir yaşıyordu. Hattâ şulh senelerinde başı ezilmiş ol. duğu halde en küçük fırsatlardan istifa. de edip baş kaldırmakta devam © du. Fakat muhtekir, bazan halkınebilmi, yerek yaptığı yardımdan da İstifade edi. yor, bu yüzden ortaya çıkabiliyor. Nite» kim bugün bortlamak istidadını gösteri, yorsa, bunda halkın bilmiyerek yap'ığı ene meilizi Halkın bizmetini, daha harb haberleri çıkmadığı bir zamanda İstanbulda mef. ruz hava hücumları yapılacağı ilân edi» lir edilmez gördük. Mefruz hücumların ancak yarım saat devam edeceği, tayya. İcelerden tehlikeli hiçbir şey atılmıyacağı güzelelere defaatla yazıldığı halde, halle fırınlara bücüm'etmiş, diğer günlere nis. betle çok fazla ezmek almış, hattâ daha tedbirK hareket ettiklerini zannedenler, çuvalla un, teneke ile yağ almayı ihmal etmemişlerdi. “Bü vaziyette “muhYekiie ihtikâr yoluna sapacağı muhakkak adde- dilebilirdi. Beş gün evvel başlıyan Alman - Leh harbi ve onu müteakıb İngiltere ve Fran, ftnin Almanyaya hali harbde oldukları. nı ilân etmeleri, mefruz hava hücumun- da telâşlanmak gefletina düşen halkı, gene telâşlandırdı. Bunlardan bir kısmı, | bakkalda, toplancıda buldukları gs maddelerini bir gün sonra bulunnuya. cakmış gibi hemen «lip evlerine götür. İdüler. Şu veya bu madde miktar itibari- le piyasada azalınca muhtekir elindeki azın flatını artırmai i durmadı ve halk arasında, her Şi E İsr. Zö MEVe ge lanıy zda bir zehab hâsıl oldu ki, bunün Su. sulünde halkın lüzumsuz telâş en büyük âmildir. Vaziyeti olduğu gibi görmek, stok, münferid piyasaların o vaziyetleri, nakliyat gibi ethlianın flatına tesiri olan noktaları gözönünde tulmak ve ona göre hüküm vermek icab eder, Bugün memleketteki mevaddı gıdaiye stoku memlekete kâfi gelecek miktarda» dır. 1914 deki vaziyete nazaran bugünkü vaziyet çok başkadır, 1914 de hariçten celbettiğimiz, birçok gıda maddeleri bu. gün bizim ihraç emitlalarımız arasında yer almışlır. 1914 deki nakliyat güçlüğü bugün için hiç varid değildir. Hal böyle iken, telâşla mevzii piyasa stokunu tüke. tecek kadar mal alıp muhtekire ihtikâr fırsatı vermek kadar büyük hata olamaz, şu veya bu maddenin bügün için bir mik- tar pahaya çıkmış olması, o maddenin bi? müddet sonra daha pahalanacağına delil sddedilmemelidir. Bir müddet sonra; mevzil piyasa stoku gene muayyen miks tarımı bulduğu zaman o madde pahalan. mıyacak, bilâkis daha ucuzlıyacaktın Çünkü telâş müstehlik kendine o mad- deden uzun zaman sarfedeceği kadarını almış olması piyasada arzın fazlalaşması, buna mukabil talebin azalması hâdisesi, ni meydana getirecektir ki, bu hâdise doğrudan doğruya flatta tesirini göste. recektir. Sözün kısası: Yarın bir ihtikârla kam şılaşıp onunla mücadele mecburiyetinde kalmak istemiyorsak, bugünden ihtikâra yol açan kapıları kapamalıyız. k4*