21 Ağustos SON POSTA Sayfa 13 “San Pastam nım fafriksen 66 Osmanlı tarihini kana boyayan. bin- lerce ve binlerce masum hayatın sön. mesine sebeb olan (cehalet), işte şim- Ğ, bir kurban daha vermişti. * Halil ağanın parçalanması, korkunç ve kanl; isyan bayrağının açılmış cl - Ması demekti. Anadolukavağında bulunan (İngiliz Mahmud efendi, bü müthiş haberi alı” almaz, derhal bir kayığa stlıyarak İs- tanbula kaçmak istedi. Fakat bu bedbaht adam da, kendisin! kendi ayağile felâkete sürüklemişti. İ Oo Kürekçiler, yamakların yabancıları değillerdi. Kayığı, kasten akıntıya kap. tirarak, Büyükdere önüne getirmişler. Yedek tabyanın önüne gelir gelmez: — Efendil. Bundan ileri gitmiye Yamakların izni yoktur. Hele iskeleye er da, kendilerine bir danışa - Demişlerdi. Mâhmud efendi, başına geleni anla. Mıştı. Kendisini denize atmak için ve- Tinden fırlamıştı. Fakat o kürekçiler Onu sımsıkı yakalamışlar. kayığ: der- i bal iskeleye yanaştırarak onu dişar! | Çıkarıp, bir saman çuvalı gibi yamak. Yarın önüne atmışlardı. 1222 isyanı, İkinci kurbanını da bu. Tada vermişti. ce yarisındanberi gizlice asilerle te » mas hâlinde bulunuyor.. hemen her saat başında, Rumelikavağından ken » disine bir adam gelerek şifahi rapor veriyordu. Ayni zamanda şeyhislâm Atâ Molla, nn mühürdarı da sık sık Babıâliye gi- dip geliyor.. daha hâlâ Rumelikava - ğında, asiler arasında bulunan Hamal zade Mustafa efendiden gelen gizli ha. berleri, Musa paşaya bildiriyor.. Musa paşadan aldığı malümatı da, Atâ Mol. laya naklediyordu. Rumeli kav da başlıyan isyanın, başlıca bu iki devlet adamının teşvikile vukua geldiğinden henüz hiç kimse haberdar değildi. Hattâ sultan Selimin aleyhtarlarından olup, epeyce zamandanberi muhalefet . şebekesine dahil olanlar bile, bedbaht Halil ağa ile zavallı Mahmud efendinin .yamaklar elinde parçalandığını duydukları za - man; — 'Tam, fırsat zamanıdır. Amma, bi. zim Köse baba da (1) rizamı cedid ta- PAVIR © Köse Musanın sinsi MR . evo igi — Zati şâhâne, her masrafa tercihan, nizamı cedid kullarını düşünüyor! mademki müzayekaya tahammilünüz yoktur. Şu halde sizler de nizamı ce. did elbisesi giyin. Devletin aylıklı ha. demesi meyanma girin. Ulüfe bekleme. nize lüzum kalmaz. Her ay maaşınızı alırsınız. Diye cevab veriyordu. Halbuki, Musa paşa, bu hareketle. rinde samimi değildi. Maksadı, bu ha raketlerini ve sözlerini saraya aksetti. rerek, padişahın teveccühünü kaybet. memek.. böylece de daima ikbal mev. klinde kalarak, Atâ Molla ile beraber çevirdiği entrikaları daha kolaylıkla şehzade Mustafayı saltanat makamına getirmekti. 3 üncü Selim, derin bir gaflet uy » kusuna dalmış gibi idi. Hükümetin bü. tün kuvvetin! eline teslim ettiği ada - mın, bu kuvveti kendi aleyhinde kul landığından zerre kadar haberdar de - i. Hattâ Musa passya o kadar bü » 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohamyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 45 Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Ordu sefere çıkıyor! Bundan sonra «Padişah (o hazretlerine kendisi hakkında malümat arzını ve bu suretle hünkârın yüksek ve değerli teveccihhlerinin kazanılmış bulunma. sına lütfen yardım etmesini» tevazula paşadan rica etmişti. * Sinan Paşa; kendisine getirilen bu mahrem dosya muhteviyatının vakit geçirmeksizin Türkçeye terelime €- dilmesi için, derhal Alman dönmele- rini çağırtmış ve bu tercüme işini on- idare etmek. ve bir an evvel; veliahdllara vermişti. Neticede de ileri gelen birçok devlet memurlarının, padişah karılarından birinin bu işlerde parmak lar: olduğunu görmüştü İhtiyar tilki; gerek V ütün idari işlere «az veya çok” burunlarını sokmakta olduklarını iyi raftarıdır. Korkulur ki, bu fırsat fevt öla.. bu yüzden, tabyalara nizamı ce « did askeri sevkolunup birkaç yüz ya. mak kırıla... telerdi. Zava'lı Mahmud efendiye derhal ki- İç ve pala üşürülmüş.. o devrin en Münevverlerinden olan bu zat da ora. da, püre pâre edilmişti. Habil ağa ve, Mahmud efenöt.. bu iki Mâsumün kanı, Osmanlı tarihinin en korkunç sayfalarından birini teşkil! &den hailevi bir isyanın ilk kızıl baş Tağını teşkil etmişti. a— * EMSALSİZ BİR İHANET Bu kanlı ve korkunç haber, ancak #kindi vaktine doğru saraya aksede «| bildi. 3 üncü Selim bu haberi aldığı za - Man, harem dairesinde idi. Derhal ha- Yemden çıkıp arz odasma gelerek: EL kaymakam paşayı çağırın. i. 3 üncü Selim, büyük bir korku ve Yecan İçinde bulunmakla beraber, *ükünetini muhafaza etmiye çalışıyor. Ön. Saray halkı da, vaziyetin ne mer. kezde olduğunu bilmedikleri için orta Ön teliş görünmüyordu.. mesele, sade- © yamakların basit bir isyanından iba. Tet telâkki ediliyordu. Yalnız bostancıbaşı Şakir bey büyük bir endişe içinde idi. Fakat, padisah Ve diğer saray erkânmın gösterdiği sü- * karşısında, o da hislerini sakla- Mâk mecburiyetini hissetmişli. Yalnız, Akilâne bir tedbir olmak üzere bostan. © zabitlerini birer ikişer odasına ça « Burmış, kendilerine sessiz sadasız ha - “rlık emri vermişti. Bu emir mucibin. “e izinli bostancılar saraya celbedile. Bek. hiç bir nefere izin verilmiyecek.. $ayet isyan yeniçeri kışlalarına da sira Yet ederek saraya karşı tehditkârane bir hareket vukubulursa, derhal sara. Yın kapıları kapanacak, müdafaa vazi. Yetine geçilecekti. * 3 üncü Selimin Musa paşaya gönder. “İĞİ haseki Babıllye gidip te padi » #ahın iradesini tebliğ ettiği zaman, sa« Ötret kaymakamı derhal şu sözlerle Mukabele etti: — Boğaz canibinden bazı güna va. Tamaz haberler aldık. Nizamı cedide #2 çok meytl ve rağbet gösteren ya - Wakların bu hareketlerine, şaşa kaldık. Ne iştir bu, bilmem ki. ben de şimdi, Meclis edip bu fitnenin def'i esbabını were etmek fikrinde idim. Fakat, zhti hümayun ferman buyur. Tuşlar, bari, evvelemirde huzuru şâ - neye şitab edelim. Dedi. Ve derhal, atının hazırlanma - * için emir verdi. Musa paşa, yalan söylüyordu. O, ge- , Jsan ve ihtilâl ateşlerini hazırlarken, İustalarına Görülüyor ki; kurnaz Köse, vaziveti çok büvük maharetle idare etmek. te idi. Bu dessas adam, bir taraftan is- k alarını ziyaret ederek zabitlere fatlarda bulunuyor.. ara sıra Boğnza gidip Yabyaları teftiş ederken, parasız. ktan şikâyet eden yamakların aön ve () Köse Musa paşa. Kuruluş tarihi; 4 500 , 4 40 100 120 160 8 Diye, fikir ve mütalea beyan etmek.| Kümet başın lerine sile sile 2,000 1,0009 4,000 essir bir tavır aldı. göz ya ivet ve itimad hası! etmişti | kaymakamı arz Oda-| kendisine karşı olan teveccühünün kay sının kapısından girer girmez: : — Aman, paşa. bu, ne haldir?. Hü-İhiyetteki vesikaları meydana çıkarmı" , sen eihi âkil ve dâna! yarak, pi N bir vezir mevcud iken, bu güna ahval|3, elçisi pasıl vukubulur k Demişti. Musa Paşa, Atâ Molla fle müş ken tertib ettiği bu bü â5 bizzat deruhde eyled T. C. ZIRAAT BANKASI Sermayesi: 100.000.000 Türk Lirası Şube ve ajans adedi: 262 Ziral va ticari her nevi banka muamais'yri PARA BiRiKTiRENLERE 28.800 Lira iKRAMiYE VERECEK Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf besablarında en az $0 lirası bulunanlara senede 4 dafa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır: İ 4 Aded 1,000 Liralık 4,000 Lira tere. bildiği için. onlarla uğraşarak sarayın İbolmasından içtinab etmiş ve bu ma. keri ve sİy diseler ve harek naya muntazaman ve gizli haberler isal etmiş ol yazılarla uğunu vş bu yol pılan sıkı bir araştırma sonunda elde edilmiş bulunduğunu» bildirdi ve «bi. naenaleyh bu husus hakkında ne su » sordu. Bunun üzerine hünkâr, gerek elçi efendimin ve gerek onun maiyetini kadderatını Sinan Paşanm eline ver. di; hakkımızda istediği- gibi harekette kendisini serbest bıraktı. Ve işte bu andan itibaren de yiye » İcek ve içecek olarak yalnız ekmek ve İyalnız su vermiye başladilar; iaşe kâ- İtibimizin her sabah çarşıya çıkarak yiyecek ihtiyaçlarımızı tedarik etmek için evvelce verilen müsaâdeyi de ge ri aldılar; konaktan kimsenin çıkma » İsına meydan vermemek için de kona. ğın ber tarafına askeri nöbetçiler ika- me ettiler. Von Kregwitz, anbenn gerek kendisi ve gerek bizler için daha büyük tehli. kelerin vukuumu beklemekte olduğun. dan bu zavsllı ihtiyarın sıhhf vaziyeti çok sarsılmış, şiddetli bir (hunnak) hastalık kendisini günlerce yatakta alıkoymuştu. Maliyeti olan bizlere gelince: Yarı « imızdan fazlası sıhhati muhtel olmuştu, her birimiz bir dertten muztarib bulu. Duyorduk. İçimizde tam anlamile sağ. hk duyumu bozulmamış, sarsılmamış birkaç kişiden başka kimse kalmamıştı. Bu esnada bizim en iyi ilâcımız (rom şarabı) olmuştu ki bu nesneden kona- ğımızda altmış fıçı kadar vardı. Bir çoklarımız bu gamlı ve elemli günleri kısaltmak ve ruhlarımızda biraz neş'e olmak için boyuna şarab çekerken hastalıktan kıvrananlarımız o«mes'ud #nsın yani ölümün gelmesini temenni ediyorlardı, Elçi efendimiz de dahil olduğu halde bütün hasta bulunanlara elçilik rahibi tarafından dinf ve mane. vi teselli ve telkinler yapılıyor ve has. talar kendilerini Cenabıhakka emanet etmiş bulunuyorlardı. * Macaristana karşı yapılacak büyük bir savaş için bir müddettenberi Os. manlı diyarmda yapılmakta olan hazırlıkların #kmali üzerine Ağustosun an “beşinci günü Sinan Paşa Hiünkârın dini öptükten ve başkumandanlık kı. oni aldiktan sonra omüdebdeb ve mulantan bir alayla konağımız ö- .İlemeli diba elbiseler giyamişi: retle hâreket edilmek lâzım olduğunu» | teşkil eden bizlerin ve uşaklarının mu-| nünden geçerek İstanbul şehrini terk etmişti. (1) Bu esnada bütün devlet ricali, aşağı yukarı, bütün şehir sekenesi kendisini takib ediyordu. Alayın önünde atlı 0- larak hochlar, dervişler, yeşil sarıklı ve hırkalı (savat) denilen ve müslü « manların peygamberi Muhammedin hafidleri olduğu söylenen insanlar gi- diyor, bunlar: yaya olarak yarı çıplak bir takım terikat ehli takib ediyordu. Bu yarı çıplak adamlar, birbirinin elinden tutmuş ve sağa sola dönerek ve (Allah hu.) diye haykırıyor, yor « gunluktan bitab kalıp yerlere yuvar- lanıncıya kadar böyle galiba ibadet etmiş oluyorlardı. Bazıları da yüksek sesle Allahtan orduya ve başkuman » dana (nusret ve hayırlı fütuhat) te menni ediyorlar, paşanın flerisinde gi. den (papazlar ellerinde açık kitablar olduğu halde, teganni ediyorlardı. Paşanın ardından (içoğlan) denilen ve saray bhademelerinden olan yirmi dört genç, gayet güzel atlara binmiş 0- larak gidiyorlardı. Bu gençler altır iş. rdi; atla. rının öğer, üzengi yani genel olarak bütün binek takımları, kalkanları altın ve kıymetli taşlarla süslenmiş ve bun- ların, bilhassa murassa kılıçları ve mızraklarının parıltısı insanin göz - lerini kamaştırıyordu. Paşanın sefere çıktığı gün de, fevka- ide güzel, ilik ve müstesna günlerden biri idi. O kadar ki güneş, nurlu ışık. ların: bu gençler üzerine saçarken bü- tün bu altın ve mücevherattan göz alıcı parıltılar hasıl oluyordu. ' Gerçekten bütün bu büyük ihtişam ve debdebenin fevkinde, hemen hemen diyebilirim ki, koca bir şehir halkının ordu (Serdarıazamı) Sinan Paşayı şe- hir dışında kurulan ordu kampına ka- dar gölürmeleri görülmeğe değer bir manzara teşkil ediyordu. ; (Arkası var) (1) Sadrazam Sinan Paşa ordunun ku mandanlığına teyin olunup Ferhad Paşayı İstanbulda kaymakam bırakarak Macaris - *ana azimet eyledi, Derrişler Taksederek (mevlerilerin sıma demek ols gerek) ve «bus sadaları çıkararak orduya refakat edi- yorlardı; büziları kâğıttan inamul top, to- pus ve diğer sflâhları hamil idiler; bir tak'- mi birbirine irtibat İle bir zincir teşkil etm'; ve ayı kıyafetine sokulmuş idi, (arkalarına ve önlerine post almış demek olacaktır.) Hammer, elld 7, sayfa 179. Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Çatalçeşme sokak, 23 İSTANBUL resimlerin bütün baklari mahfuz ve gazetemize alddir, ABONE FIATLARI ndi de RA RR