m rr e çe e a Tir e Evra er pi İ | i ; | | | İ ; ; ; | 12 Sayfa gı” “Son Posta, nın Hikâyesi Şu Petkin cidden çok tuhaf bir adam. Ben Petkini epey zamandır tarıyo- rum; biz onunla gyni apartımanda otur- maktayız! Sessiz, sadasız, kendi halinde bir adam. Ben, şu Petkin denilen adamın bir defa bile olsun ne şarkı söylediğini, ne dansettiğini, ne de şununla bununla münakaşa ettiğini hiç görmedim. Pet- kinin sarhoş olduğunu, içki içtiğini gö. Ten de yoktur. Petkin, fabrikalardan bi- rinde elektrikçi olarak çalışır; bekârdır. Bugün size, Petkinle aramızda geçen bir macerayı, Petkinin beni nasıl korkut- tuğunu solatacağım!, Petkin beni öyle bir korkuttu, ki artık © gündenberi hiç kimseye yüzme öğret. memeğe kut'i olarak karar verdim. Bu $inirli hi , bu yufka yüreğimle in. gahların göz görs göre bu koca ummanda boğulmalarını seyretmek tahammül ede- bileceğim bir şey değildir. Bakınız mesele nasıl oldu. Bu sene yâz #atilimi sahil bir yerde geçirmeğe karar vermiştim. Dediğimi de yaptım. Kırım sahillerinde istirahate müsaid iyi bir yer Seçtim. İstirahat için seçtiğim yere gel #iğimin ertesi gün, plâjda, Petkinle bu- run buruna geldim, Pelkin, böylu boyunca sırtüstü kum. ların üstüne yatmış, güneşte yanıp duru: yordu. Bu arada dikkatimi bir şey çekti: Petkin, âteş'a karşısında bir döner kebab gibi güneşle yanıyor, şıpır şıpır terler akıyor, fakat bir türlü denize girmiyor- du. Ben onun bu halıni görünce dayana- madım. Yanını yaklaşarak sordum: Aziz komşum, dedim, siz niçin de. nize girmiyorsunuz", Bakınız herkes nâ gözel yıkanıyor! Petkin baş'nı yerden kaldırdı ve kıp- &ırmızı kesilerek: — Ah sormayın Porfiri Nikolayeviç, dedi. Ben küçüklüğümdenberi sudan pek korkarım. Küçücük bir dereye bile syak- İarımı sokmaktan çekinirim; nerede kal dı &i bu ucsuz bucaksız denize gireyim', Şu Petkin cidder tuhaf bir adam!, O. nun verdiği bu cevab karşısında hem öf Kelendim, hem güleceğim tuttu. Öyle ya Canım, Petkin gib: nisbeten genç sayıla- bilecek bir kimsenin zamanımızda sudan korkması görülmüş bir şey midir?. Ka — Ben başına geçirdiğin bu gâvur icadı şapkadan bir şey anlamam kızım amma herhalde insan gözü var, iz'an sen galiba bunu başına ters ge - çirâin. — Aldırma dadı, ters olmuş düz ol. ; böyle şeylere ehemmiyet veren im?! Benim içim kan ağlıyor, sen hâ. İâ bana şapkadan bahsedip duruyor. sun. — Ne yapayım kızım, haline bak; tımarhaneden kaçmış gibisin... Ayna. ya baksana... Duvara asılı duran ve rütubetten le- kelenen aynaya yaklaşarak kendime baktım. Zannederim ki ömrümde üç defa bile kendi resmimle karşı karşıya gelmemiştim. Bu sebebten bugünkü halime gülmekten kendimi alamadım. Kıyır kıvır kıvrıldıktan sonra gözleri. me, kulaklarıma, enseme dökülen saç. Jarımın üzerinde alelâcayib ve isimsiz bir şey oturmuştu. Fakat gözlerim, her nedense, bu a. cayib şapkada duracak yerde yüzüme gitti. İnce çizgili bir burun, kıpkırmızı iki dudak, geniş bir alın, keskin çizgili bir çene ve bütün bunlara hâkim olan ve beni birdenbire hayrete düşüren iri ve mavi gözler... Şimdiye kadar ne bü yanık yüze, ne de iri mavi gözleri ör. ten siyah kıvrek kirpiklerime bak - mak aklımdan bile geçmemişti. Onlar. Ja ilk karşılaştığım gün de bende İyi © bir hatıra bırakmadılar. Vahşi, kindar ve haşindiler. Derinliklerinde müthiş bir öfke gizlendiği apaşikâr görülüyor. du. Yanımda duran dadım sordu: — Öyle durmuş ne bakıyorsun? Ken dini güzel sanıyorsan eldanırsın... A- damakıllı çirkinsin kızım... Samimiyetle cevab verdim: — Çirkin olursam olayım; umurum. da değil... Sert bir hareketle şapkamın tepesini yassıladıktan sonra zavallı sakat re Sessiz Komşu i: KR lll... Çeviren : H. Alaz dınlar da dahil olduğu halde bugün spor- Ja uğraşmıyan bir tek insan gösterilemez! Kendimi tutamadım; bu fikrimi Petkine söyledim: — Komşum, dedim, doğrusunu İster- sen bu seninkisi pek ayıb'. Kadınlar # şitmesin, bu haline kahkahalarla güler. ler. Hayatınızda ufak bir inkılâb yapa. rak bu hal'nizden vazgeçmeniz lâzım. Petkin gene bir çocuk gibi kızararak: — Ne yaparsınız Porfiri Nikolayeviç, yaratılışım böyle.. çu yaştan sonra tabi. âtimi değiştiremem ki... Ben, gâyet kati ve — Pekâlâ dağiştirebiliriniz, dedim. Ben bunu kendime iş ediniyorum; her ne pahasına olursa olsun size yüzme öğre- teceğim!, Petkin, denizin lâfmdar. bile muştu. Adetâ titriyerek: — Aman dostum, ne yâpıyorsunuz?. dedi.. bu yaştan sonra?. Ben kim, yüzme öğrenme kim?. — Pekâlâ öğrenirsiniz, diye ısrar et- tim. Yarından tezi yok, derslere başlıyo» ruz, bem de sabah sabah. Petkin hiçbir cevab vermedi. Esasen verilecek bir cevab da yoktu. Ertesi sabah Petkine damladım, Onu yanıma alarak sahiıc yollandım. Petkin, &detâ darağacına gider gibi isteksiz yü. rüyordu. Nihayet sahile vardık; sözüm meclisten dışarı, soyunduk. Petkine dö- merek, kat'i, fakat nazik bir ifade ile: — Buyusunuz bakayım, atlayın deni. zel. dedim. Petkin gözlerini yumdu ve suya gir. di. Fakat su diz kapaklarına gelir gel mez, feryadı basarak büyük bir korku içinde gerisin geriye sahile' fırladı. Ben durur muyum?. Derhal arkasından ko- şarak ensesine yapıştım; onu tekrar su- ya sürükledim. Su diz boyunu bulunca Petkin gene kendisini sahile dar attı. El. den ne gelir?. Her:f karaya alı şmış'. Mâ. sb kelâm herif ber: bir saattan fazla uğ” raştırdı. Kan ter içinde kaldım; iki kilo kaybettim, İkimiz de iyice yorulduktan sonra Pet. kin boylu boyunca sahildeki kızgın kum. ların Üzerine uzandı; hiç te kendi tabif sesine benzemiyen acaib bir sesle: «Son Posta» nın tefrikası: 13 kork- NAVLEVEN Fakat o avluda durmuş, o şoförüne talimat veriyordu . Beni görünce te - pemden tırnağıma kadar dikkatle süz. dü ve belirsiz bir gülümseme ile: — Şapkanı adam akılh giysen müna. pesend değilmişsin Semiha! Lütfen bir aynaya bak ta saç. Tarım ve şapkanı düzelt... Sandığın hazır mı? Hamdi gidip alsın mı? — Hazırdır zannederim, isterse çı. kıp alsın- — Haydi çık Hamdi... Sana gelince Semiha, teyzene veda et, vakit kaybet. meden yola düzülelim. Namiye teyzenin odasına girdim. Za. vallı ihtiyar teyze, ömründe ilk defa olarak biraz müteessir görünüyordu ve gene ilk defa olarak bana Kollarını açtı. Hattâ kirpiklerinin arasinda bir damla yı ile farkeder gibi oldum. O dakikada benim de içimde garib b şey oldu. Şimdiye kadar nadiren hissettiğim ve ancak hasta hayvanları gördüğüm veyahud annesi ölen bir kı. vanlarıma veda elmek maksadile aşa.izın hikâyesini okuduğum zaman oldu. — Porfiri Nikolayeviç, dedi, Alak aş- kına benim yakamı bırakınız, Benim yüzme öğrenmeme imkân yök. Ne yapa- yım, zorla değil ya, sudan hoşlaşmıyo. TUM. Ben hiç oralı olmadım: — Yarın te yüzme derslerimize , dedim. Bu sahada hiç na imkân yok. Verdiğim ür ve «gayri kabili temyiz». denilen adam, cidden çok n. Biz ertesi gün gene pâşa etkin bana, adetâ bir cellâda, bir İşkembeciye bakav gibi o bukıyordu. Gözünü seveyim Porf'ri Nikolaye- | ” smmm — gaz viç, dedi, gel bu işten vazgeçelim, bireda ile: vuz bakayım, dedim. atia- Petkin denize girdi" arkasindan ben de girdim ve ona yüzme hareketler: ta- lim etmeğe başıadım. Takriben bir sart geçmeden Petkin, ufaktefek ei hareke lerine alıştı. Fakat gelgelelim ayak ka- reketlerini bir #ürlü beceremiyordu.. elle rini mükemmele" kımıldattığı halde, a- yaklarını bir türlü hareket ettiremiyor. du. Tektük ayaklarım da münferiden oynatmı! değildi; fakat ikisini birden &st'iyen kaldıramıyordu. Tabi! bugün de fena halde yoruldum: gene en aşağı iki kilo kaybettim, Bon üçüncü günü de sabah sabıh Pet- kine dariladım, Onu yakalıyarak sahile getirdim. Deniz müthiş dalgalı idi. Deni. zin bu halini görünce Petkine dönerek — Aziz komşum, dedim, doğrusu ta. Jihiniz varmış!, Bugünkü dersimizi talik etmek mecburiyetinde; Fakat şu Petkin cidden çok tuhaf bir adam. Soyundu ve bana dönerek; — Parfiri Nikolayeviç, dedi, yavaş ya. vaş suya alışmağa başlıyorum. Size çok çok teşekkür ederim Porfiri : Nikoluye- viç!, Cesaretim! ve alışkanlığımı kaybet- memek için, şöyle kenarda biraz yıkanı- vereyim. Herif bu sözleri söyledikten sonra su. ya girmesin mi?, Ben bu hali görünce telâşla; — Aman dikkat ediniz, dedim, Daj- La Gİ/Aİ ğu gibi boğazıma bir top çıktı, çenele- rim sıkıştı... Annemin teyzesi bana karşı bugüne kadar ne derece Jâkayid olursa olsun dünyada bana en yakın olan insandı. Bundan başka, bütün ömrümü onunl|mi yanmda, onun evinde, onun sofrasında geçi N Başka bir şey daha vardı: Burada ge. girdiğim günler nasıl olursa olsun, herhalde beni serbest ve bâşiboş bira- kıyordu; -h Ibuki şimdi ufukta dört s, birçok ya- insanlar ve benim için temamile meçhul bir hayat vardı. İşte bu hayat beni korkütuyordu. Boğazıma bir hıçkırık yükseldi, göz. lerim yaşardı. Fakat ağlamak istemi. A — Eksiltme şartnamesi, B — Muküvele projesi. C — Yapı işleri fenni şartnamesi. D — Nafia Vekâleti genel şartnamesi E — Hususi şartname, F — Projeler metraj, keşif hülâsası, İstiyenlere bu şartname ile evrakları 3 — Eksiltme 29/8/0938 Salı saat İ4de tarafından yapılacaktır. Jira 65 kuruş ver ehliyet vesikasını ibraz etmesi şarttır. mektubların hn zarfın mühür mumu ile iyice kapatılmış meler kabul edilmez. (o (6182) Büyük bir e içinde muazzam bir dalganın ge görmüyeyim mi? — P, kini. Petkin, diye haykırdım. Takriben sahilden on metre mesafe. köpüklü dalgalar arasında dığını farkettim. derhal k dalgalar dolayı, nek İmkânını bula- mıyordum. Heyesat içinde sahile fıria dım ve bağırmağa başladım! .. Yetiğin!, Adam boğu. Benim bu feryadım Üzerine svw&in muhtelif eye insanlar benim ta. rafıma koş .. bunlardan bazı crsaret- Miler soyunarak $ atıldılar.. bu arada İetehlisiye teşkilât» na mensub bir bah- riyeli de koşarak yanımıza geldi ve tah- Ağustos 21 Yozgad Nafıa Müdürlüğünden : 1 — (27355) lira 40 kuruş keşif tutarlı vilâyet merkezinde Jandarma okuluna ilâve edilen iki dershaneli psvponun inşsatı kapalı Zarf usulile eksiltmeye çı - 2 — Bu işe aid şartname ve evrak şunlardır: Nafin dairesinde görülebilir. Nafia dairesinde müteşekkil kamisyon 4 — Eksiltmeye girebilmek için İsteklilerin muvakkat teminat mukabili (2051) si ve bu işe mahsus olmak üzere eksiltmenin yapılacağı gün - den en az sekiz gün evvel tarihli bir istida ile Nafia komisyonundan vetilecek 5 — Teklif mektubları 3 üncü maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde “verilecektir. Posta ile ayet üçüncü maddede yazılı saate kadar gelmiş olması ve dış gönderilecek bulunması iie Postada olan gecik - Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı Mesa keser icabında çünde 3 kaşe alınabilir. Ben ise, yası diri, yarı ölü bir halde an. Jaşılmaz bir takım (o şeyler (o murıldanı. yordum. Fekat, takriben sahilden elli metre mesafede, kudurmuş dalgalar arasında birisinin, kulaç atarak yüzdüğünü bir denbire görmiyelim mi? Hem de nasıl bir yüzüş!. Kudurmuş dalgalar ona vız geliyordu. Yanındaki dürbünle bu vaziyeti takıb eden bir deniz zabiti gülerek. — Müsterih olunuz, dedı, bu meşhur yüzme şampiyonu Petkindir. Siz meşhur yüzücü Petkini bilmiyor musunuz?. Herkes hayretis bana bakara kahka. ha ile gülmeğe başladı. Ben ise, sözüm meclisten dişatı; budala gibi duruyor, utancımdan yer açılsın da içeri gireyim diye düşünüyordum. Şu Petkin cidden çok tuhaf bir adam!, Herif o gün beni öyle korkuttu, öyle kor. kuttu ki, artık o gündenberi kimseye iisiye aletlerile suya atılmağa hazırlandı. AA ANA yır, ağlarsam «0» çok memnun ola- cak, kibirli © başı göklere erecek, yeşil gözlerinde zafer işi. ğı yanacak, kapalı yüzü büsbütün ka « panârak mağrufla - gacak... Teyzem beni göğ. sünün üzerinde sık. ti, omuzlarımı, saç. Tarımı okşadı ve ku- lağıma şu sözleri #. sıldadı: — Akıl ve uslu) ol kızım! Cahid be.| yin hakkı var, se - n terbiyeni ve tah siliri düşünmek lâ. zımdır; bunun zamanı çoktan geldi ve geçti... Hem ben onun çok iyi kalbli ve namuslu bir insan olduğunu anlı . yorum; ihtiyar gözlerim beni aldatmı. Bu adam sana azab ver mü yok edip yı detimin kaim olmasına yardım etti; de. rin bir nefretle: Ondan her zaman, her zaman nef. ret edeceğim... dedim. Ve arkamdan teyzemin: — Bana yazarsın değil mi kızım? Bursada Muzaffer hanımın adresine yolluyacağn mektubları her hafta Jâ. lan bidip alır. Diye seslenmesine ehemmiyet ver - yüzme öğrelmemeğe karar verdim. meden ve ona bir cevab vermek ihti « yacını bile duymadan onun kolları a. rasından sıyrılıp alelâcele dişarı fırla. dım. O sırada Cahid Oğuz bey de içeriye girip teyzeme veda ettikten sonra taş. ikta bana iltihak etti. Önde omuzunda benim küçük san « dığımı taşıyan şoför olduğu halde ya. vaş yavaş kapıya doğru yürüdük, da « dımla lalam orada bizi bekliyorlardı. İZavallı Ferah #alfanın ihtiyar yüzün. de o kadar derin bir teessür vardı £i kendimi tutamadan boynuna sarıldım: — Allaha ısmarladık dadıcığım. Ta. pa, Tintine, Tiktike iyi bak.. onları sa. na emanet ediyorum. — Merak etme yavrum; onlara senin hatırın için bakacağım. Sen de uslu o. tur, ken ü Bu sözlerden sonra kulağıma eğildi: — Kendini üzme; inşallah bir kısme. tin çıkar da çabucak bu adamın elin » den kurtulursun... — O vakte kadar ölüp gideceğim... O dakikada köpeğim fırlıyarak bana koştu; ayni zamanda zavallı kedim öe sürüne sürüne avluya çıkmıştı. Onları görünce göz yaşlarımı tuta - madım ve boşanacağımı ariliyarak he. men eğilip Tapm pembe burnunu öp- tüm, kedinin $irtını okşadım. koşa ko- şa kapıdan çıktım. Çiftiikten ayrılır « ken son sözlerim şu oldu: — Kapıyı kapat dadı; arkamdan koş masınlar! Kapi ile otomohil srâsında Nuri ağa durmuştu; Söz söylemiye < aşmamış ağzından bir iki kelime çıktı amma bunları anlıyacak halde değildim; doğ- ruca otomobile doğru yürüdüm. Vasim ayakta beni bekliyordu. Aydaya gelin. ce, o çoktan otomobile girmiş, ön ta. rafa boylu boyunca uzanmıştı. İçeriye girerken ona kaşlarımı çatarak baktım, o da göz ucile beni süzdü amma yerin- den kıpırdamadı. (Arkan var)