12 Sayfa Ey” “Son Posta, nn Hikâyesi UN EZEL ÖLÜM HABERİ İİ LUAN. Çemen : in, Sen beni anlıyan. benim en çok sevdiğim arkadaşım olduğun için bu mek | tubu yazıyorum. Derdime bir çare bula- bunu ummuyorum. Fakat| mek, içimdek | Anlatırsam bel ısın, ğimi bilirsin. | m onu sevdiğimden çok bizi evlendik- sizde günlerce kaldığın için, hakkımızda bir fikir edin- mişsindir. Bİz ancak eşine milyonda bir tesadüf edilebilecek bir karı koca idik.. Aramızda en küçük bir münakaşa, her âilede gâyet tabii görülebilecek, ufak meselelardeki basit anlaşamamazlıklar bile vâki olmazdı. Şimdi, bu vaziyetimde sana yalan söyiiyecek değilim Nermin, sen bizi nasıl gördünse öyle idik. Bu hep devam etti. Yanl sen de hatırlarsın ya.. Üç sene, Evlendiğimi camın bir £ n üçüncü senesinde, kö- et işi için Çine gittiğini mız çök acıklı olmuş- ben onu bıra pura binerken | *gin manzara se- bizi ilk defa yrılamıyo: kömiyordum. Kocam rıhtımda olsay nım.. Bu halimize evvelâ hayret etmiş -| lerdi. Yaşlı hanım kendin! tutamamış, be- nimle birlikte ağlamıştı. Ve vapur hare- ket ettiği zaman iki elini havaya kaldı - rarak. — İnşallah ka Diye dua e şursunuz! işti, Kocam gittikten az müddet sonra se « hinle görüşmüştük. Ben | onun bir an evvel gi ep onu özlüyor, mesini bekliyor - dum. Fakat o gelmiyordu. Gelmediği gıbi bir haber de 'dum. Nihayet ha-| dım. O gün sen de bizde idin. Ben| kocamı beklerken ke ı ölüm haberi batmıştı. Bun- ki.. Bana ko - camın ülüm haberini veren, gemiden kur- tulan kazazedelerden biriydi. Kocamla seyahatte çok iyi arkadaş olmuşlardı. Ko- mın dalgalar arasında çırpınarak nasıl ii ve dünkü kısmın hü. manın kahramanı olan genç kızın Tap isminde bir köpeği yardır. Bu köpek bir aya- ğini bir otomobil kazasında kaybetmiş, bu yüzden genç kızın alâkasını ve sevgisini cel- betmiştir. Hayvan genç kıza çok düşkündür. a yanıbaşında gider, hiç ayrılmaz. an, başlarken genç kız köpeğini ara- maktadır. Çiftliğin bütün korularını, yolları- Bı gezmiştir, fakat köpek ortada yok. Bir te- peyi aşınca karşısına «Yeşilkür çıkmıştır. Bu, taşlar arasından akan çok ince, mini- mini bir sudur ki, bu İsmi ona genç kız ver- miştir. Bazan bura sanır, buradan Yeşilsuyu, karşı dağları urun n seyreder. Hele dağların öyle sessiz bir sırrı vardır ki, kız bunlara karşı büyük bir hayranlık duyar. Meselâ şu karşıdaki ince ince akan suyun yaslandığı dağın da çok güzel bir masal: ım kahramanı Semiha dirseklerini esini aruçlarına dayıyarak saat - yilrıya bakarak bu miasaldaki za - yallı derebeyile sevgilisinin ruhlarını keşfet. miye çalışıyor ve dere önünden geçip meç- hul diyarlara akıyor akıyor (Roman devam ediyor) duyduğum raya ge ruhumun . sükümetini bu esrarlı yerde ararım. Burası belki de dünyanın en tenha yeridir. Binde bir, küçük bir çoban, sırtında bir yığın © dunla bir ihti, kadın veyahud kes. fame toplamak için gelen bir köylü bu. radan geçer... Bunların hepsi beni ta. nır ve kn hanımını hürmetle s€- kat ben onlar» görmiyecek ıma ye hi iş n küçük hanımının DAŞ seye benzemediği onlarca da malüm - dur. İşte bugü gesi duydu di tahayyü! birdenbire kulağıma gelen ağır ve tatk bir erkek sesi duyunca bilâihtiyar ba « “mı çevirdim. Bu ses soruyord in de otlar üsörinde bir ayak | tımda devam ettim; fakat) boğulduğunu gözlerile görmüştü. Ne ha- le geldiğimi sana yazmama lüzum yok. iyi gen hatırlarsın, çünkü ben kendimi kaybetmiştim. Sanki dünya bir boşluktu. Ben bu boşlukta yapayalnız kalmıştım, bileyim. İşte kendime malik değildim. O an ağlıyamıyordum bile. Fükat zihnimi topladığım, bütün hakikati olanca açık - liğile kavradığım zaman göz yaşlarımı zaptedemez olmuştum. Ağlıyordum. Ba - cid için, Sacidle geçen güzel günlerin bir daha geçmiyeceği için. kendim için ağlı - yordum. Ben onsuz nasıl yaşıyabilecek- tim. O olmadan benim için hayatın ne kıymeti olabilirdi, Günler geçti. Ben Sacidin yokluğuna alışamadım. Sacid, o aziz ölü benim var- lığımda yaşıyordu. Ben ondan başkasile evlenemezdim. Ondan başka bir erkek İsevemezdim. Onsuz kayat benim için bir boşluktu, bir hiçti. Bu hep böyle devam etti. Tam üç sene.. Üç sene berabar ya - şamıştık, üç sene o öldükten sonra orun acısını çekerek yaşadım. Bir akşamdı. Bundan iki ay evvel, ka- beni birden &yecanlandırmıştı. Gözlerim yaşarmıştı. Kapıyı çalan, Sac! da çalıyordu. O olamazdı. Fakat ben hiz- metçiden evvel kapıya koştum, Sacid karşımda idi. O Sacid, kocam, çok sevdiğim kocam.. Yalnız şakaklarında ak peyda olmuştu. Ayni tatlı gülümseme ile gülüyordu. Beni görünce, bir insanın du- yabileceği sevinci en vazih sekilde ifa- de edebilecek bir sesle: — Kar Diye bağırdı. O anda ne yapacaktım; boynuna atılacak, kollarımı boynuna sa- karıcığım! sen geldin! Diye onu, onun yokluğunda çektiğim acıyı, ıztırabı unutturacak bir hırsla ö pecektim. okşıyacaktım, değil r Nermin ben böyle im Ben — Sacid sen mi zeldin? Dedim. Sesimin gayri tabii donuklu- ğu beni bile şaşırtmıştı. «Son Posta» nın tefrikas; 3 ği buraya çok uzak mı kızım? Kendi çiftliğimi » zin adını işitmek beni bir saniye için İde yerimden fırla « mıya mecbur et « | mişti, Otların üze * rine diz çökerek başımı kaldırdım ve gözlerimi o hafifçe kırparak bana bü suali soran adama baktım. Bu, yabancı biri. siydi ve mutlaka ir şehirli idi hem öyle alelâde bir şe- hirfi değil. Şüphe. siz Bursaya İstan * buldan gelmişti. Ne kadar tecrübesiz ve vahşi olsam gene karşımdaki adamın bizim köylü lerden değil, hattâ Bursanın yerlisi ol. roadığını anlamıştım. Uludağı ziyarete gelen seyyahlardan da olamazdı; çün. kü arkasında kısa pantalon, boynunda fotoğraf makinesi yoktu. Hem öyle ıIsa dağm bu tarafında ne idi ve niçin bizim çiftliği soruyordu? Karşımda duran yabancı genç, zayıf, uzun boy'u, yakışıklı bir adamdı. İşte ik dakikada ona bakarken yalnız bun- Kend b verecek yerde hay retle yüzüne bektığımı ve hiç skıl madan onu tedkike koyulduğumu gö- ren yabancı, biraz sabırsizlaşan bir Yanıbaşımda idin, şen gördün.. Benden| düşünüyordum, dalma düşünüyordum. No | in kapıyı çaldığı tarz. | Nimet Mustafa AMİR beni öptü. Hareket. â 5 kadar ki, Sacid Dediği zaman, kendi H rabetini ke de anlamiş min ga - , Onun ya- larımı dokundurdum. Du - daklarımı dakundurdum, diyorum. Çüz- kü bu dokundurmaktı. ece dudak kocamı olduğunu görmüşlerdi am bir mucize onu & 'mış, karaya sağ larak çıkabilmişti. Bana bir haber yol İ mayışının sebebi senelerce medeni in - sanlardan uzak yerlerde yaşamış olma - İsiydı. Bu teferrüstı anlatmıyacağım. Sa- na bir fikir vermek için Xı; liyeyim. Kocam uzun mi az çok bir Robenson hayatı yaşamıştı. Ve bu hayat- tan kurtulur kurtulmaz bana koşmu: cr şunu süy- Nermin, “kocam, Onunla beraber yaşıyoruz. Fakat ben o- nun yokluğunda kendimi ne kadar 24 vallı hissettiy mdi daha zavallı his- ulmak istediğim za - içime bir ürkek- Ve « k yı konuşurke Tiyor. | benimle Onu niçin böyle karşıladım. İki aydır niçin ona bu kadar soğuk duruyorum. Anlamıyorum. anlıyamıyorum. Ölümünün acısını duy - duğum, Yy: uğum, onun öldüğ Jinandığım cak, Onu artık fazla görüyorum leyim, dirilmiş bir ölü sanki o.. Dirllmiş ölülerden korkulur de- gil mi Nermin. İşt e ben de Sneldden korku, ud bir hayat ge- inandım ve nı çektim. Bir insanın ölmüş ol- *İduğuna inanmak O insanın hakiki ölü - müymüş demek. olacağım? Sacid ns olacak?. böyle ne kadar sü: Bu hayat DAĞLARIN RARI sesle tekrar sordu: — Dörtler çiftliğine giden en kısa |mukabele etti: yolu bana gösterir misin kızım? Onun bana ekizım gücenmedim; çünkü on altı basmış olduğuna kendim de ehemmi- yet vermiyor ve başkalarının beni hâ.|ve bunların acip rengini gördüm. Ye" İşil derin ve esrarlı bir İdakikada, garib bir benzetişle «Yeşil lâ küçük bir kız addetmesini mühim etmiyordum. Esasen Sacid evimde şimdi. demesine hiç | Yalnız senden soruyorum: Bana yolu yaşıma | gösterir misin yoksa göstermez misin? |Zem bana başımın iki tarafın. | dan sarkan kal #ımdan aşağı örgülerim, diz kap inen esvablarım ve bil- hassa hiç te: » görmemiş vahsi ta - vırlarım ve sözlerim benim on üç yâ. n fazla olmadığ şahadet ede. Yabancının $ de nazarı dikketi” mi celbeden biricik şey. onun, doğdus İniçin gittiğinizi ve orada ne yapacağı. İç ve dış BASUR M ERİNDB, Basur memelerinin türlü iltihaplarında, ceraballenmiş fistüllerde, basur memelerinin teduvisinde her kanayan PATI a Şifayı Temin Eder. İstanbul Belediyesi İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğünden : 1 — Muhammen bedeli -1450- lira tutan muhtelif sigorta müzapları açık ek « siltme usulile satın alınacaktır. 2 — Muvakkat teminat «108,75 liradır, 3 — Eksiltme 24/9/939 Perşembe günü saat 15 de Metro han binasının beşinci katında toplanacak olan arttırma ve eksiltme komisyonunda yapılacaktır. 4 — Bu işe aid şartnameler idarenin Levazım müdürlüğünden parasız teda - rik edilebilir. ni vesikaları ve muvakkat teminatları «6036» e ilân edilen gün ve saatte komisyonda hazır bulunmaları. ASEPTA TABLETİ Yemek salonlarına, yatak ve ban- yo odalarına, mutfaklara, aptesa- nelere, kahvelere. gazinolara, lo- kantalara, eşya depolarma asmakla SİNEK, SİVRİSİNEK, GÜVELER ve DİĞER HAŞERATI UZAKLAŞTIRMAK KABİL OLUR. Temas suretile mücadele ve imhası lâzım gelen GÜVELERİN SÜRFELERİ, KARINCALARI ve HAMAM BÜCEKLERİNİN İMHASI İÇİN ve kürklere, elbiselere, çamaşırlara, halılara, dolab ve çekmelerine sandıklara: im KRISTALIZE ASEPTAYI satılan hakkımdır. - Çiftliğinize mi? Genç adamın yüzünde sonsuz bı hayret vardı ve bu hayret beni eğlen« dirmiye kâfi geldi. — Çiftliğinize mi? Siz yoksa Semiha hanım mı?. Hayır, kabil değil; onun on altı yaşında bir genç kız olduğunu ba- na söylemişti. O vakte kadar otların üzerinde dis çökmüş duruyorken bu sözlerle kam çılanarak derhal yerimden fırladım, karşısında ayakta durup meydan oku” yan bir tavır aldım. — Evet, ben Semiha Kâmil hanı « mım... Benden size kim bahsetti? SİZ kimsiniz? — Ben sizin babanızın uzak akraba isından fakat yakın dostlarından Cahid i Oğuzum. Biraz lfikayıd bir tavırla fakat hay“ retimi büsbütün gizlemiye muval olamadan ona baktım. - Ya! Siz babamın akrabası mıs: © nız? Babamın yüzünü hiç görmemiştim. Ömrümü yanında geçirdiğim — ihtiyer Namiye teyze bana onun bir düzüy9 seyahat ettiğini söylerdi. Yalnız sened? bir defn teyzeme bir mektub gönderir benim" sihhatim hakkında malümat 18“ terdi. Bu mektub geldikten sonra tey” r elbise, bir kaç kat çam&” sır; çorab ve ayakkabı alır ve bunlari" babamin göndardiği para ile tederik edildiğini söylerdi. İşte bu kadar. Bana gelince, beni bir defa olsun . görmek ihtiyacını hissetmiyen bal karşi hislerim gayet soğuktu. Bir sani” ye bile onu aklıma getirmez ve olduğunu merak etmezdim. Hattâ 7” vallı anneciğimi bedbaht etmiş old! nu teyzemden öğrendikten sonra karşı içimde bir kin ve husumet duymıya başlamıştım. gum gündenberi dhtiyar Oo (eyzemle baraber (oyaşadı öm çiftliğin is- mini söylemişol. masıydı. Bu sebeb - ten o tekrar oranın yolunu sorunca me- rakım artti ve ce » vab verecek yerde ben de ona birkaç sual sordum: Siz Dörtler çiftliğine mi gidi - yorsunuz? o Orada ne yapacaksınız ? Kimi göreceksiniz ? Yabancının yü » zünde hayret be « lirdi. Bu sualleri » min onun boşuna gitmediği apaşikârdı. Soğuk bir sesle — Orada ne yapacağımdan sana ne? Tam o sırada onun gözlerine baktım yeşil... Ayni susyu ve onun derinliğindeki esrarı yabancı adamın birdenbire rakkim bir tavır takınması izzeti nefsime dokunmu Sert ve mağrur bir sesle cevab verdim: — Hayır, size yol göstermiyeceğim; günkü her şeyden evvel çiftliğimize pile (Arkası var)