Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
5 Ağustos SON POSTA Sayfa 7? — ASKERLİK BAHİSLERİ — İngilterenin, Akdenize, burada hir donanma besliyecek ve kaleler donatacak kadar ehemmiyet vermesinin sebebleri nelerdir ? h ngiliz Akdeniz filosunun başkomuta- nı Amiral Cunnigham, sancak gemi- Si ile, iki gündenberi İstanbulda donan- Mamızın misafiri bulunmaktadır. Ayni zamanda diğer bir İngiliz zırhlısı; Akde- hDiz kalemizi, İzmiri ziyaret etmiştir. Bu Bösteriler, cenub doğu Avrupada ve do- ğu Akdenizde bariş nizamımı korumağa #zmeden Türklerle İngilizlerin bu uğur- a kuvvetlerini birleştirmiş olduklarını ade eder. Bu itibarla ve bahusus Avru- Panın ve dünyanın emniyetsizlik içinde Ulunduğu şu sıralarda, İngiliz amirali © İngiliz harb gemilerinin Türk sula- Tinda bulunmaları yürek ve fikirlere em- hiyet ve ferah veren bir hâdisedir. İnsa- diytin yakın tarihi, hayati emniyet kay- Süarı ve menfaatleri muayyen semtler- de bu derece birleşmiş iki memleketin Tmütekabil eksiklerin ve kuvvetlerini €ndi aralarında bu derece mes'ud ve Sillüğişten azade tamamlıyan ve dolayı- ile barışa yani Avrupanın ve hattâ dün- Yanın saadetine hizmet eden Türk - İn- Siliz ittifakı kadar sağlam ve sarılmaz €mellere dayalı makul bir ittifak kay- €tmemiştir. Bu sebeble bugün tören ya- an Türk ve İngiliz denizcileri, hükü- €t ve devletlerinin hal ve zamana uy- ÜN olarak vermiş oldukları muazzam hjî“i!'dan dolayı istedikleri kadar haklı T iftihar ve sevinş duyabilirler. tngilteı'e Akdenizde tam bir filo bes- ı“mektedir. O bunu acaba Büyük Bri- İanya adasını besliyen şah damarı mu- AZa için mi yapıyor? Yoksa bundan kş © evvel, emperyal nüfuzunu korumak Wih mi?! Fakat dikkat edilirse görülür Nü bu sebeblerin her ikisi de ancak Sü- 'tıuyş kanalı açıldıktan sonra vücud bul- IŞI"dır. Halbuki Akdeniz donanması- N İngiliz devlet bütçesinde muntazam V»“.lğî.vamh yer bulması 1869 dan çok ev- duîngilterenin bayrağını Cebelüttarıkın h'!bı Unda göstermesi için çok eski se- 'hiler vardır. Daha 1651 de, süratli ge- *rden mürekkeb bir İngiliz donan- 1 İspanyanın cenub burnunu dolaştığı n İngilterenin o vakitki Madrid se- Zunu“bu_hâdisenin yakında İngiliz nüfu- tn h İspanyada teessüsüne yarayacağı- hİrSGZmlşti. İşte İngiltere üç asra yakın zî_iman evvel Akdenize nüfuz kazan- için girmiş bulunuyordu ve o tarih- Ve , ! burada hep o nüfuz için kalmış Ve gğ’le sırf o nüfuz için zorlu savaşlar ü î:ışm'- İngiltereyi Akdenizde kuvvet B , "durmağa sevkeden başlıca sebeb tiktir“"menin dediği gibi (1) diplöma- qabqîîlğmasinin daha çok konferanslar- 8enej 'bik yeri bulduğu harbden sonraki *rde bu mühim nokta İngilterece Xe“ kaçırılmıştı. Gerçi konferanslar (D Tüe, Les enjenx Politigues en Mediterra - Yazan : Emekli d sı Maltada enin Akdeniz sistemi suya düşünce İngiliz Akdeniz do- nanmasının ehemntiyeti yeniden canlan- dı ve 1935 yılında İngiltere nüfuz ve kud- retini kullanmak istedi. Fakat İtalyayı müttehiden mahküm etmek için 51 mil- letin ona manen yardım etmesine Trağ- men o vakit muvaffak olamamıştı; çün- kü onun Akdenizdeki kuvveti o vakitler ehemmiyetli surette aşağılamıştı. İşte İngilterenin o tarihlerdenberi baş- lıyan deniz ve hava teslihatı bu zafiyete karşı bir kan aşısı yerine geçer. Fakat daha o zaman, Akdenizde kalmak için bu kadar fedakârlıklar ihtiyar edilecek yerde bir Hind kısa yolu olan bu denizin terkedilmesini ve onun yerine Kap yolu- nun ikame edilmesini, hattâ ısrarla ter- cih ve tavsiye edenler olmuştur. Ancak bu meseleler münakaşa olu- nurken daima ortaya atılmış bulunan «Akdeniz İngiliz imparatorluğunun baş şah damarıdır, beylik sözü tam bir sıh- hat ifade etmez. Kezalik Akdeniz rota- sile İngiltereye yollanan her türlü ham malzeme ve gıdaların «besleyici kan» a teşbih olunması ve Akdeniz yoluna «ha- yat kordonu» denmesi tamamile yerinde değildir; çünkü Akdeniz İngiltere - için yalnız bunlardan ibaret 'değildir. İngil- tere, ihtiyaç halinde, bu ticaret yolun- dan vazgeçebilir; bahusus yeni icadlar dış denizler yolunu kısaltmak ve kolay- laştırmakla o şimdi daha ziyade serbest- lemiştir. İngiltereyi Akdenizde kuvvetli bulun- durmağa mecbur eden başlıca sebeb Av- rupa müzakerelerinde onun sesini yük- seltecek ötoriteyi oradan kazanması ve onu doğudaki dominyonlarile ve Hindle dağmi temasta bulunduran ve bahusus dünyanın en zengin petrollerini ihtiva eden topraklara isal eden bir memleket- ler silsilesinde itibar ve nüfuzunun ol- gunlaşmasıdır. Ondan sonra sevkulceyşi sebeb gelir. Onun Akdenizdeki kaleleri, bir harb ha- linde, imparatorluğun müdafaasına daha ziyade bir elâstikiyet verirler. Bundan başka düşmanı, en hassas bulunduğu bir mıntakada, yani Cebelüttarıkla Aden a- rasında vurmağa yararlar. 22 sene ev- velki denizaltılarla 1937 korsanları gös- terdiler ki Akdenizde müdafaa güç ve bilâkis taarruz daha kolaydır. Üçüncü ticarf bir sebeb daha var ki 0 da şudur: İngiltere dünyanın en büyük tüccarlarından biri olduğu için dünya- nın en belli başlı yollarından birisi üze- rinde yapacağı ilân masrafları ona ecir ve mükâfat getirmekten hâli olmazlar. İşte İngiltereye Akdenizde kalmak ka- rarını verdiren üç bürhan - E. Monroeye göre - bunlardır. Fakat bir dördüncü se- beb daha ilâve edenler vardır: Onlar, İn- giltereyi Akdeniz müstamerelerindeki milletlere karşı bağlıyan manevi bir va- zifenin vücudünü farzederler. Gerçi bu nazariye pratikte her tarafta ayni kuv- vetle cari değildir. Meselâ eğer İngilte- General H. Emir Erkilet re Akdenizi terkederse Filistin Arabları onun bu gidişine yalnız memnuniyetle ba. karlar. Keza Kıbrıs adasının Türkleri veya Rumları adanın Türkiye veya Ylf' nanistanla birleştiğini görmek için İngi- lizlerin buradan çekilmelerini isterler, fakat şu şartla ki Kıbrısın İtalyan eline düşmemesi için İngiliz himayesi üzerle- rinde devam etsin, İngilizlerin Maltızlarla münasebeti başkadır; çünkü Maltalılar İngilizlerle kaynaşmış ve his ve menfaatlerini onlar- la birleştirmişlerdir. Bu itibarla eğer İn- giltere Maltayı bir üçüncü ele terkeder- se Maltalılara en büyük bir fenalığı yap- mış oluür. İngilterenin birinci derecede manevi meoburiyetlerle bağlı bulundu- ğu bir kavim vardır ki o da Filistin Ya- hudileridir. İngilterenin Filistin Yahudi yurdu davasını terk ihtimaline karşı derhal içlerinde isyan duyan birçok İn- gilizler vardır. Elhasıl İngiliz Akdeniz davası diplo- matik tesir, cihangirane strateji, —milli refah ve saadet ve nihayet Yahudilere karşı girişilmiş olan manevi taahhüd ke- limelarile hülâsa edilebilir. Ehemmiyet sırasile dizilmiş olan bu sebebler Büyük Britanyanın Akdenizde niçin hiçbir şey terketmiyeceğini- gösterirler. Yalnız bir tanesi müstesna, bu sebeblerin hepsi de maddidtr. Çünkü emperyalizm — daima maddi bir temele dayanır. «Fakat mu- vaffak ve müreffeh olmuş bir impara- torluğun kuvvetlerini doğuran vasıfları sıhhatle izah için yalnız maddilikten bahsetmek kâfi gelmez. Büyük Britanya- yı müstemlekelerini zapta sevkeden ego- izm onun bilâhare onlara karşı olan ha- reket tarzının ve bilhassa onun idare a- damlarının bizzat oralardaki faaliyetleri- nin ekseriyetle feragatli hizmetlere birer örnek teşkil etmesine mâni olmamış- tır» (2). İng"ltereyi Akdenize bağlıyan mane- vi bağlara bugün Romanya ve Yunanis- tana verdiği garantileri de katmak lâ- zımdır. Fakat onu Akdenizde bu kadar ağır yeni taahhüdler yüklenmeğe sevke- den sebebi tetkik edersek bunun da - F. Monroenin dediği gibi - daha ziyade dip- lomatik olduğunu anlarız. İngiltere Ak- denizi terkettiği gün Avrupada bir bü- yük devlet olarak rol oynamaktan fariğ olur. İşte onu bu hususta bağlıyan ve Tür kiye ile de ittifaka süren amillerin kün- hünü bu hakikatte araamk iktıza eder. H. E. Erkilet (2) E. Monroe - Les enjenx Politigues en Mediterrande. Muallimlerin kıdem zammı tahsisatı 1939 senesi Vilâyet İdarei Hususi - ye bütçesine konan kıdem zammı tah- sisatının kifayet etmiyeceği anlaşıl « mıştır. Vilâyet — muallimlere kıdem zam- larını — vaktinde — verebilmek — için suretile — para tedarikile münakale mesguldür. gözile Alman himayesi ve Çek milleti Almanlar içinde (Eden ) kelimesi geçiyor diye İncilir İngilizçe tercümesinin Pragda satılmasını menetmişler! Prağdan Geçen gün Pragın kenar mahallele- rınden birinde <«Arşimed ve Romalı as- ker» adında kısa bir oyun oynandı. Âk- törler kuklalardı. Seyirciler şehrin tipik orta sınıf halkıydı, oyunun sonuna kadar bira içtiler, çikolatalı çörek yediler. Sah- ne; Siragüzenin Romalılar tarafından iş- gal edildiği zamanı gösteriyordu. Dişinden tırnağına kadar zırhlı bir Romalı asker; Arşimedden Romalılarla elele vermesini ve yeni askeri makinenin yapılmasına yardım etmesini istemeye gelmiştir. Kabul ettiği takdirde kendisi- ne mühim mükâfatlar verilecektir. Çün- kü: Yapılacak makinenin yeni ülkeler zaptında Romalılarca sonsuz bir kıymeti olacaktır. Romalı; bir düzüye imparatorluğun büyüklerini ve Roma halkının hergün biraz daha genişliyen topraklarını öv- mektedir. Kırık bir sütunun yanında tek başına, sükün içinde bunları dinliyen Arşimed; teklifi reddeder. İstilânın hiç bir kıymeti olamıyacağını, kabilıyetleri- ni yalnız ilim yolunda harcayacağını söy- ler ve enamütenahi genişleme cismin da- hili bünyesini zâfa düşürür» fizik naza- riyesini tekrarlarken Romalı asker kılı- cile üstüne hücum eder. Bu dakikada bütün ışıklar söndürü- lür ve birdenbire Prag radyosu açılır. Spikerin sesi şu haberi verir: «Resmi mahfellerden öğrenildiğine gö- re Arşimed şehrin işgali sırasında hayata gözlerini kapamıştır.> « Oyun Avusturyanın ilhakı sıralarında Karel Kapek tarafından yazılmıştı. Bit- ttiği vakit halk ayağa kalktı ve karanlık- ta hep bir ağızdan Çek millf marşını söy- ledi: «Nerede benim vatanım?» * Cekler; en korkunç dakikalarda bile duğgulnnnı halk san'atile ifade etmeyi bilmişlerdir. 1917 de İtalyanlar cepheyi işgal ettikleri ve Çek kıt'aları geri çekil- diği vakit ortaya Avuzsturya generalleri- le Kayzer Wilhelm'in kuklaları çıkmıştı. Çek askeri Avrupadan Okyanusa doğru yol almaya çabalarken yük vagonlarında tiyatrolar kurulmuştu. Halkın milli kah- ramanları çiçeklerle anması, milli musi- kiyi dinlerken gösterdiği taşkın heyecan, milli gösterilere daima fırsat araması ha- kiki birer kuvvet nişanesidir. Ordusunu kaybeden millet; kendine yeni silâhlar, yeni müdafaa vasıtaları arıyor. Almanlar bir sürpriz halinde karşıla- rına çıkan bu taktiklerden dehşetli sinir- leniyor ve şaşkına dönüyorlar. Geçen yaz ve Pragin işgalinden az evvel yapılan şiddetli propagandalardan Çeklerin yal- nız dikbaşlı, disiplinsiz ve çılgınca Al- man aleyhtarı olduğuna inanmakla kal- mamışlar, Martta biraz olsün mukave- met göreceklerini de sanmışlardı. Onla- ra göre işgal; pust kurmak lâzım gelen yerde göğüse süngü dayamak demekti. Halbuki, Alman ordusu «Pilsen» e& tam bir harb halinde girdiği vakit kendileri- ni karşılıyan Çek polisi: 4 — A.., Biz sizi epeydir. bekliyoruz. Şehre şuradan girilir, işte... demişti. Ve o gün motörlü kıta'lar yemeğe gi- bir manzara den halkla ve tramvaylarla dolu Prag caddelerinden geçer, Çek meçhul asker mezarının önünde elinde bayrak bekli- yen ufak bir Südet kafilesi tarafından al- kışlanır, yegâne musiki şenliği — olarak radyo merkezinin münavebe ile çaldığı Aida ve «Viyana ormanlarının masalı» plâklarını dinlerken zafer; olanca parlak- Wlığını kaybetmişti. Almanlar şimdi Çeklere karşı istihfa- |fa benzer bir tavır takınıyorlar. Bu mü- tavaati gösteren Çeklerin, Eylü! ve Marı darbelerini takib eden kısa bir nekahet devresinden sonra, bütün bütün baş eğe- ıcekler'mi sanıyorlar. Köylü; sene sonun- da mahsulünün getireceği yüksek kazan- cın kadrini bilecek, amele Almanyadaki işi Çekoslovakyadaki işsizliğe tercih ede- |cektir, diye düşünüyorlar. ? * Halbuki Almanyanın Münihtenber Çeklere karşı güttüğü siyasete bir psiko- lojik hatalar serisinden başka gözle bakı- lamza. Almanya ile Çekosiovakya arasın- da 1918 den sonra şaşılacak kadar az te- mas olmuştu. Fakat devamlı bir Alman dostluğu halini almaya pek müsaid olan Çek harici siyasetine Münih gibi bir an- laşma ile mukabele etmenin Pragda ne sonsuz bir hayal inkisari uyandıracağını tahmin edebilmek için mevzif şartları yakından tanımaya lüzum yoktu. Bir Çek gazetecisinin yazdığı gibi: «Çekler meleklerle şarkı söyliyecekle- rini sanmışlardı. Kurdlarla ulumaya mecbur kaldılar.» Evvelce Almanyanın hudud tashihin- de baş vurduğu metod ve Çekoslovakya- dan gelen Südet mültecilerin tethiş hi- kâyeleri anlaşma ihtimalini ortadan kal- dırmıştı. Pragın işgalindenberi Çek - Alman mMmünasebeti Südetlerin yüzünden büsbü- tün gerginleşti. Brno, Jilhava vesair Çek şehirleri - istikbal ve menfaatlerinin bir leştiği iddia edilen - Reich'in mümessil. lerini nadiren görüyorlar. Bütün gördük- leri şundan ibaret: Kendilerinin ve ken: dilerinden evvelkderin uğrunda çalışıp çabaladıkları (mahalli hükümetin de- mokrat seçime dayanması, maleri iştirak ettikleri şehir meclisinin ekseriyet tara- fından temsil edilmesi gibi) haklar Al- man makamları tarafından tamamen in- kâr ediliyor ve tersine çevriliyor. Çekoslovak Cümhuriyetinde — hiçbir kıymetleri olmıyan Çek faşist elemanla: ra gösterilen teşvik ve himaye bu kırgın: lığı büsbütün körüklüyor. Çek polis dos- yalarının sabıkalı Çek faşistlerine Al- malnar .şimdi kıymet veriyor, Çek mille- tinin en iyi elemanları, işbirliği yapıla- bilecek yegâne insanları sayıyorlar. Çekleri bugün en fazla işgal eden dü- şünce Almanlaşmaktan kaçınmaktır. Zli, kolu bağlı hükümet ve tecrübesiz, şaşkın ebirlik partisi» milli haklar uğurunda el- lerinden geldiği kadar uğraşıyorlar. On- lara bakan halkın Mmaneviyatı sarsılmak- tan kurtuluyor. Görünürde manevi zâfa delâlet eden hiçbir emare yok. Vergiler muntazaman veriliyor, aykırı hareket e- den az. Halkın hayatı birçok bakımdan değişmemiş gibi. (Devamı 10 uncu sayfada)