28 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa Erkekler diyorlar ki “Kadınlar üç nevidir: Evvelki günün kadını, dünün kadını, bugünün kadını... Birinci neviden kalmadı. İkinci nevi bizim her cihetçe takdir ve hürmete lâyık analarımızdır. Üçüncü nevi ise alâyiş ummanının akıntısına kapılmış dümensiz birer sandal olan kızlarımız teşkil ediyor. İşte bundan evlenmiyoruzl,, © Muharrem Tezer (Ankara edi sek Ziraat Enstitüsü): «Gayem. emelim, arzum ve yegâne dü- güncem şen ve mes'ud bir alle yuvası kurmak. Öyle istiyorum ki zevcem bü- &in derdlerime deva, gayelerime hedef disur. Elem, ztırab, mihnet, arab deniler geyler semtimize uğramasın. Hayatın en büyük zevkini, en ulvi szadetini, en yüce safasını onun müşfik kolları arasında bu- ayım... Bugün böyle bir düşünceye çocukça bir hülyadır diyotlar. O halde bu saadeti tekmeliyen'er kimlerdir? Kabahat seciyesiz erkeğin bir cinsi Mtii görünce uğuruna varını yoğunu fe- da etmeğe hazır, güzelliği karşısında bayran ve bir Jütfü karşısında mestol- #masırkla; #ücat asıl kabuhat; yaldızlı aşk mektublerile ne oldum delisi olan canım, mâvum, güzelim, şekerim sözlerile çile- den çıkan bayanda, Bayanlar; saçınızın uzun, aklınızın ksa diduğu ezeli bir darbımesel, Saçınızı kesmekde aklınızın uradığına mı zahib ol- dunuz. (Biz ustura ile kazınmış bir ka- dın kafası henüz görmedik.) Müdafaslarınız erkeklerin bekâr kal- mamaları için aradığınız çarelerden baş- ka bir şey değil. Oh olsun evlenmiyece- iz işte. Hele bir tanenizin - ne kadar derin-; den gekliği kestirilemiyen - Allah, bize acısın sözü tâ yüreğime işledi. Cidden; 'dnğru ve halkiki bir düşünüşünüz, bir gö- rüğünüz, herkesi teshirle müterafık hay- retlere düşürüşünüz var. Fakat bu kadar Tunmıyan, dudakları boyasız kaç genç kız vandır, Sinemalarda, bahçelerde, vel- basil her yerde onları görüyoruz. Bu vs- ziyet dahilinde kurulan bir yuvanın sas- deli geçmesine imkân var madır?.. Süse ve zevke düşkün olan bir kız hiçbir za- man aile yuvası kuramaz. Kursa bile bu pek çürük olacaktır. Eğer kızlarımız biraz süsten ve bhavaiyattan kendilerini alırlar, ev İşlerine alâkn gösterirlerse da- ha iyi, daha sağlam yuva kurmaya nam- zed olurlar. Evet, süs, zevk, eğlence hak- lardır. Fakat ifrata kaçmamak şertile, İşte bu aşırı vaziyetler kızlarımızda git- “ikçe biyüre istidadı gösterdiğinden biz erkekler bundan çekinmekte ve evlen- meğe bir türlü cesaret edememekteyiz. Çünkü sonunda mahkeme kapılarında sürürmeğe vektimiz yoktur.» —>>> © |. Bizden (Ankara): «Oh ne iyi oldu. Bekârlar niçin evlen- bizde bu hal böyle devam edip gidiyor. Bir gün annesinin evine gittim, annesi kapıya geldi. hanım nerede valide? Bazde! niçin gelmiyor? Biraz başını dinleyecek, peki! Amma bizim evde davul çalmeyor- İsr ya, orada dinlesin başını. Yoksa kızın seninle mi evâi? Çok 1â9 istemez, defol o- radan! demez mi? Halbuki eskiden bir kız gelin olup ta giderken annesi, babası kızam artık burayı unut evine iyi ısın, sekin geçimsizliğe meydan verme, yoksa bu kapı sana kapalıdır, gibi öğüdler ve rirlerdi. Şimdi de galiba aksini yapıyor- lar. Kızım biz seni bogün için yetişlindik i sakın burayı unutma, bizim halimiz ma- |lüm, koca mezarı seksen tane anne, baba i mezarı bir tane gibi, öğüdler imi veriyor- | ar? Bilmem bunun üzerine kupkuru, tamâakwe bırakıncıya kadar vardığı yeri yana kapılıp bütün fenalıklar koleksiyo- rumu talbike başlıyor. Ayıkla pirincin taşını. İffet ismet sahibeliği, hamaratlığı metbüsena edilirken şirmdi de aksi diller güzelee bir soyuyor, üstelik bir de cere-! miyorsunuz? serlevhası altındaki anke-| de destan oldu. Bu işe rüfsilerin de bile te Bizum gördünüz. İlâlah Havvanın| akh ezmez didu. Nihayet mahkemeye şeytanlarının elinden! Bar! bu vesile İle düştük ve bir de çocuğum var. Gökten kin ve nefreti dökmüş oluyoruz da biraz! zenbil ile imdi deseler itimadım kalmadı Gisun rahat nefes alıyoruz. Değerli gaze-! Hawvanın şeytanlarına. Çünkü şeytana tenizin bundan birkaç gün evvelki nüs- bile üzüm yedirirler de pekmez kustu- hasmda bir bayanın serdetiği fikre rorlar, göre güya çaylarda, mesirelerde tanışıl-| maş bir kıla teşriki mesai edilirse elbet sl > © Alo (Kayseri): « (Bekârlar niçin eylenmiyorsunuz? ) bedbaht olunurmuş. Evet hakları var| aniketimizi bidayetindenberi takip ediyo- beyecana sebeb ne! Derdsiz başına derd! yat geçirmek için yoruluncaya kadar 2- arayan ve henüz sizin gili aklı başına ramak lâzumdır. İşte ben de aradım bul A A EM yâr olmıyan erkekler de yok değil. dum, fakat bunun gibisini Allah kimse- güm: fikrinin doğru olmadığını söylemektir. Al yanaktan, gil dudaktan vazgeçiniz Neşrinde bir mahzur yoksa müsaadeniz- Süzel huylu irfanlıca sevilecek Arab! reciğim oğlum gözümü yummadan senin olsa.» | mürüvvetini göreyim, diyerek beni ev- en zi hatti aylarca aradı, çok iyidir, hamarat- tır, iMet istikamet sahibesidir, diye bir «Bugünkü kızları süse ve zevke pek gün deli derlerse deli olurmuş, bu ba- #ezla düşkün görüyorum. Eğer bu vazi-| yana da değii, ork kişi, yüz kırk kişi rulacak yuvanın pek kısa bir zamanda | suyu aktı, doğrusu iki sene rahat bir ha- ne şekil alabileceği kolayca tahmin edi-!yet geçirdik; fakat bizim kavlimiz iki se- * Daha küçük yaşta, dizden yukarı rob giymiyen, parmaklarında manikür bei Netice itibarile evlencek erkeklere sö- lere mâsib etmesin. Maksadım o bayanın meğer olsa | le anlatayım. Bundan ü; sene evvel an- iendirmeye kalktı, günlerce, haftalarca © Yalçın (Ankara Hacıdoğan): | bayanla evkandik. Haniya bir udama kırk yet onlanda hep böyle devam ederse, ku- | methüscna ettiler. Bizım de ağzımızın Bir. Fdehi tefrikamı” İne mi idi ya? Üçüncü seneye devrolu- burken bayanda bir başağrısıdır baş gös- terdi. Müsaade falan istihsal etmeden KÖYDEKİ DOST Dedim ki: Burhan Cahiğ mi samimi olarak anlattım. Düşündü. — İsterseniz burada duralım. Biraz İSonra kolunu direksiyona dayadı. Par- da otomabilin teknik bilgisini anlata - Nasıl durulacağını biliyorsunuz. Önce gazden ayağınızı kaldırın. Araba hafifledikçe siz de hafif hafif frene ba” sın. Bu sefer istop ettirmeden tam göl - gede durdu. — Brawo. Şimdi marş düğmesini s0” la çevirin. Motör dursun. — İstop! Bravo. — Nasıl buldunuz Cevad Bey. — Mükemmel. Çabuk öğreneceksi- niz. Esasen zekânızdan asla şüphe et- wedim. — Demek başka şeylerimden şüphe- Miz var. .— Onu demek istemedim. Bununla beraber şüphe ettiğim taraflarınız da Olabilir. — Ya. izah eder misiniz? Yeni bir münakaşa ve yeni bir dar- gınlık hoşuma gitmiyecek. Bu bisleri- maklarını çenesine iliştirdi. — Cevad Bey, dedi. İtiraf ederim ki hırçın bir kadınım. Bana hoppa, şıma- rık diyenler de olabilir, Fakat emin o- lunuz, hırçın, sinirli olmamda muhiti- min, etrafımdakilerin tesiri vardır. Ben tahmin edemiyeveğiniz kadar uysalım. Yalnız anlaşılmamış insanlar arasında bunalıp kaldim. Genç kadının davasını deşmek için fırsattı. Fakat onun yarasını açmaktan çekindim. Zaten bir iki tesadüf bana her şeyi anlatmıştı. Bu genç karı koca” yı bağlayan münasebetin sadece genç- lik ve srdece ayni içtima! vaziyet oldu- ğu muhakkaktır: İkisi de genç ve tec rübesiz. İkisi de Avrupada okumuş. İkisi de ayni içtimal aile vaziyetinde. | bu şekle göre bundan daha normal ve hatta mes'ud İzdivaç olamaz. Ne fikir, ne seviye Ve ne terbiye ayrılığı yok. İkisi biribirine denk. Ve onlar muhak- #mma ben aksini yaptım da gere ayni yorum. Ben de genç bekir bir erkek ol notleeyi aldım. Buna ne buyu- ruhır? Ölünciye kadar rehet be maklığım ve bayanlarımızın ithamlarını artık tahammülüm kalmaması dolayısile ariketinize iştirake mecbur kaldım. Her şeyden evvet kadınların bir tasifın! ya- pecağım. Bu tasnife göre kadınlar üçe ayrıhır; 1 — Evvelki günün kadını. 2 — Dünün kadını. 3 — Bugünün kadın. Bunlardan birincisi: Tamamen maziye | karışmış olduğundan bahsetmiyeceğim. | İkincisi: Hayatlarında her cefaya. her maebrumiyete, her acıya, ve bilhassa her fedakârlığa katlanmış, kurduğu alle oca- daran meaklığını ideme ettirmiş, yavru- karını şefkatli kollarile sinesine başarak yetiştirmiş tam manasile kadın olan an- nelerimizdir. (Devamı 14 Üncü sayfada) kuvveti ile mes'ud gibi yaşamışlar. kat izdivaç işlerinde teraziye ağır - lik veren karakter tarafları biribirle- rinden o kadar uzak ve aykıri ki! Vildan cıva gibi hisleri ve hareketle. ri dinamik bir kadın. Mühendis Süley- man Bey karışık bir buhar makinesi gibi geç işler, fakat muntazam işler, et ve kemik yapılı bir robot. Şüphesiz ki böyle adamlar meslek hayatlarında çok takdir edilirler: İstikballeri #iğor- İtalıdır. Fakat cemiyet içinde çok silik kalırlar. Hele aile hayatında eğer düm düz bir kadına tesadüf etmezlerse ta- hammül edilmez bir kâbus olurlar, Bunu sezmek için onlarla biraz te - mas etmek ve bir çok aile, cemiyet tah Yilleri yapmış romancı olmak kâfi... Bunları genç kadına söyliyemezdim. Ne hakkım, ne salâhiyetim vardı. Fakat tesadüf istemiyerek beni bu aile ile ta- nıştırdı ve genç kadın sekin ve dur - wen (O ballerimle kendine birfi- kir. arkadaşi olarak buldu. Daha ilerisine gitmek bu dumanı tüten ge - çimsizliği körüklemek olurdu. O düşünürken dedim ki: — Vildan Hanım-teessür ve üzüntü İsize yakışmıyor ve emin olun ki değer- siz şeylere üzülmekle neşeli ve hare- ketli ruhunuz cevvaliyetini kaybede bilir. Basit hadiseler sizi incitmesin. Kadınlar diyorlar Ki “ Erkeklerin elinde daima ezilmiye mahküm zavallı kadınlık... Onun zulmünden kurtulmak için tek silâhı çalışmaktır. Öyle iken bunu da çok görüyorlar ,, © Çiğdem: fedakâr ve müşfik bir yuva kadını or Erkeklerimizin yazılarını okudukça|duğunu gösteren canlı bir misal. isyan ediyardum. Sizin ihtarınız üze - rine fırsat buldum ve şimdi ben de dü- şündüklerimi yazıyorum. Bir çok erkeklerimizin saydıkları şi- kâyetler şunlar: «Kızlarımız süse, debdebeye, şöhre- te düşkün, bir ev kadınına lâzım o “ lan bütün evsafa malik değil ve müs - riftirler.» Bu iddiaya bakılacak olursa demek ki erkeklerimiz ahlâk hususunda tam numara alabilirler. Kızlarımızın yuva kurma kabiliyetine gelince sıfırdır. Ne güzel görüş ve düşünüş. Kızlarımız denildiği zaman tabil murad ettiğimiz aile kızlarıdır. Yoksa iher memlekette de eşleri bulunan so - kak kadınları değil.. Halbuki namuslu kadına yaklaşma - ğa fırsat bulamayıp kadın diye yalnız bu nevi mahlükları tanıyabilen bay - larımız onlarda gördükleri seciyesiz - İlik, Adilik ve ahlâk zdaflarını hepimi- İze teşmil ederek, hepimizi ayni seviye- İ ye indirmiş bulunuyorlar. Fakat bizim hepimize onların kaba - hatlerini yükleten bu bayların en te - mizleri en iyileri (ode genç ve masum İbir kızm meclisine ve yakınlığına ge - ne © nevi kadınların sohbetini tercih e“ diyorlar. Ve onların muhitine öyle in- tibak ediyor, anların ahlâksızliğile bü- tün bekârlık hayatlarında öyle bir ün- sivet pevda ediyorlar ki.. bütün bu ah lâksızlıkların ne olduğunu (o bilmiyen genç kızlarımızın kurdukları.afle yu - vasının havasına bir mikrob olarak ka” rışıyorlar. Yalnız benim muhitimde, iki aile ta- nıyorum.. baylarının bu gibi âdi ka” dınlarla gönül eğlendirmesi dolayısi - le bugün ikişer yavrularile, babaları - nın evlerinde kalbleri (o yelsii, gözleri yaşlı olarak inliyorlar. Onlar ikisi de bi rer temiz sile kadını oldukları halde ikişer yavrularile inlerlerken ve buna rağmen kocalarına yuvamız dağılma - sm diye yalvarırlarken, çocuklarını ba basız bırakmak istemiyen anaların bu ricalarına Kocaların kulakları sağır ve onların çektiklerine (gözleri kördür. Serbest yaşamak için o onları evlerine almıyorlar. Çocuklarile sokakta, bi - rakıyorlar. Bu bayların bir tanesi, bel- Ni başlı bir müessese direktörüdür. Ka rısının elinde bir çok delillerle onu re zil etmek imkânı varken, (kocasının mevkiini korumak için bütün mahru - miyetler içinde yaşamağa katlanıyor. İşte bugünkü Türk kadınının vefakâr, -İmobil kullanmanın kolaylıklarını, Ta- rahatlıklarını da öğreteyim. Dalgınlıktan kurtuldu. Neşeli görün” miye çalışarak: — Peki. Cevad Bey, dedi, sizi dinli- yorüm efendim. Yere indim, radyatörü açtım, ve kar büratörden başlayarak motörün esas teşkilâtını ve benzinin nasıl yanıp kuv. vet haline geldiğini anlattım. Dikkat- le dinledi, kavramıştı. Motör hakkın- da ilk (bilgilerini unutmamıştı. beş yirmi dakika içinde anlattıklarımı tekrar etti. -— Şimdi direksiyona alışmak ve hâ- kim olmak, bir de göz ayarınızı kuv- vetlendirmek lâzım. — Göz ayarı nasil kuvvetlenir? — Her şey gibi buda ekzersizle Süratle mesafeyi ölçmek için göz aya- rı lâzımdır. Meselâ süratle gidiyorsu - üz. Önünüzden bir otomobil gidiyor. Onu geçmek istiyorsunuz. Tabii onun iki hattâ üç misli bir sürat vermek |4- zım. Bir de bakıyorsunuz Karşıdan da bir otomobil geliyor. Gelen otomobil tabi! sağ taraftan geliyor. Siz öndeki ni geçip tekrar sağa alarak bu karşı - dan gelen otomubile yol vereceksiniz. İşte mühim bir göz ayarı meselesi. Bir anda hem kendi süratinizi, hem önde geçmek istediğiniz arabamın süratini, kak ki ilk zamanlar bu beraberliğin| Haydi dalgınlığp bırakınız da size oto- bem de karşıdan gelen arabanın süra- Yalnız bir mahallede böyle feci vak- alara şahid olunursa ekseri kadınları- mızın böyle haksızlıklar ve felâketler içinde inledikleri aşikârdır. Kâdınlarımız içinde, poker partile “ rine kendilerini vermiş ve hayatlarını kapıp koyuvermiş, bir kayıdsızlık ve çignlik seline kendilerini kaptırmış olanlardan bahsetmiyorum. Onlar ka- dınlığımız içinde küçük bir ekalliyet temsil edebilirler. Ben akseriyetten bahsetmek istiyorum. Erkeklerin elin- de daima ezilmeğe mahküm olan za “ vallı kadınlıktan.. Bu kadınlığın elindeki silâh çalış - mak hakkıdır. Erkeklerin zulmünden kurtulmak için yenâne çare evden ha- riç işlere merbut kalmaktır. O zaman kendisini ezdirmez. Şahid olduğum iki aile faclası bana öğretti ki, kendisi de bir vatandaş gibi ekmeğin! kazanabil - mek çarelerinden mahrum olan kadın- lar haysiyetsizliklere boyun eğmek mecburiyetindedirler. < Ve işte bugün kadın bunu anlamış ve birçok erkekler rimizin hilâfına olarak dışarıda çalışr yor. Bir sile kızı temiz (o giyinebilir, süs yapabilir, veyahud bazı kadınların me ziyetleri diğerlerinden daha az olabilin Fakat bütün bunlara rağmen erkekle « rimiz iyice bilmelidir ki, kadının kal “ bi şefkatten mamuldür. Bu şefkat de bir yuva kurmak için en kuvvetli te « meldir. Kadın ihanet görmedikçe, ih «- mal edilmedikçe kat'iyen zalimlik va * pamaz. Bu şefkat, bu hassasiyet kadın kalbinin en birinci hususiyetidir. De- Hil birkaç bekâr erkeğin haykırışı, bü- tün dünya erkekleri bir araya gelse de «Bugünkü kadın yuva yapamaz, ava « redir diye bağırsa; bu böyledir hiç değişmez: «Kadın yuva (oyapmak için yaradılmıştır. Allah bu meziyetleri o * nun ruhuna işlemiştir.» Bir kız giyi - nişine itina ediyorsa iyi gören bir er - kek onun inceliğini (oanlamalı. Biraz durgunsa hassasiyetine hamletmeli, faz la neş'eli ise mesi olduğunu bilme * Udir. Fakat kadını ( anlayacak erkek nerede? Hele yazılar içinde en sinirime do - kunan bir takım baylarımızın Avrupa kadınlarını methetmeleridir. Onlar i - çin: «Kanaatkârdırlar, icabında basme entari ile gezer» diyorlar. o Herhalde Avrupa kadınlarını bu kadar iyi tanr yıp onlarla bizler arasındaki mukaye - (Devamı 14 üncü sayfada) tini hesab etmeğe mecbursunuz. Bunü yapamadınız mı öç otomobilin bir an* da burun buruna gelmeleri ihtimali vardır. Ve kabahat de tebil sizindir Çünkü onların ikisi de yollarından ye” ni sağlarından gidiyorlar. — Bu mühim bir şey. — En mühim şey. Otomobil kullan mak güç değildir. Direksiyonu ne t# rafa çevirseniz otomabil emrinize ita” at eder. Fakat asıl mesele böyle göz 8 On yarı ile mesafe ve sürati ölçmek, bir †müşkül vaziyetlerde manevra kabiliy€ ti göslermek. Bu da tabii zamanla W istidadla olur. Öyle şoförler vardır & on beş yirmi yıl direksiyon kullanır * lar. Hâlâ tereddüd ve korku içindedir” ler. Çünkü göz ayarları yoktur, Dah evvel istidadlar» yoktur. Avuçlarile yüzünü kapadı: — Ya benim, de yoksa! — Hiç telâş “etmeyiniz. Ben sf daha volana el sürdüğünüz anda hü” mü verdim. d — Ne gibi? — Mükemmel kullanacaksınız. — Nereden anladınız? — Bir kere yadıngamadınız. Sons korkmadınız. Daha sonra eliniz dire” siyonda iken ayağınızla gazi çok gi idare ettiniz. 1 Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: