İ j En zayif noktamız; Köy iktısadiyatımız Yazan: Muhittin Birgen — Budapeşte, 24 Temmuz — ün akşam, büyük Erzsödet caddesinde yürüyorduk. Pa - zar akşerm olduğu için geniş a kaldı- rmi üzerinde büyük bir kalabalık akıp gidiyordu. Birden gözüme bir şey ilişti: Kırmızı mintanile genç bir köylü kadın, idmanı vücudünün kuvvetlerine güve - nerek, dimdik ve canlı, kslabanğı yara yara yürüyordu. Gözüme ilişen ökinci| gey: Ayakları çıpınktı. Onl Zümkiler de daha yanık, daha mosmor. daha hazin, fakar, bizim köylüler, kasabaya ve hiç olmazsa şehre girdikleri zaman kojtuklarının altında ta- şadıkarı ayakkâbılsrını ayaklarına geçir eği #mal etmezler. Burada gördüğüm - ve her zaman görülen - köylü kadınlar ise şehirde de çıplak ayakla gerinmekten çekinmezler. Köyde, bu kadınlar içi hayet bir buçuk liraya ayakkabı bul kabiklir. Buna rağmen, bu bir buçuk rayı bulmak bir marifettir. Onun burada da ayakkabı, köylü için lüks ie Zile oa yakın bir metadır. Şehrin as - fak kaldırımını bulunca köylü çıplak a - yakta yürümeği tercih ediyor. Doğdukları gündenberi ğa çıplak #yakla basmıya alışanlar için böyle gez- mek belki de'güç bir şey değildir; fak #desini bizze ç olmazsa iptidai bir ayakkabı e ai hakkı olmak “lâ - mndır. Şehirli ketdisine türlü türlü &- yakkabı yapmak için Asya ve Afrika or- Mmanlarının derilerini yüzerken, köylü - nün Kendi ayağının köselesini, çocuklu - undan itibaren kendi tabanının altında imal etmeğe mecbur olması, elbet büyük bir içtimai adaletsizliktir. * Halbuki, Macaristan köylüsü bizimki- ne nisbetle çok iyi şartlar içinde çalışır ve çok iyi yaşar. Bu memlekette, bütün toprak mahsulleri, bizdekilere nisbetle dalma birkaç misli fazla verir. Meselâ, buğday mahsulü bakımından Macarista- nan vasatisi bire on ve hattâ on iki almak- tır. Bizde ise 3-4 arasında bir vasati an - cak vardır. Ayni zamanda bu memleke - tin köy mahsulleri, istihlâk piyasalarına hem gayet yakın, hem de en ucuz ve ko May vamtalarda sevkedilir. Bir ton buğ - day, Alman veya İtalyan hududunu geç- mek için ancak birkaç yüz kilometrelik mesafe için navlun ödiyeteklir. Demir - yolu tarifeleri ucuz. Allahın bu memle- ketlere verdiği bir imtiyaz olan Tuna büsbütün ehwen bir şeydir. Burada köy BA, tabiatin her türlü kalay'ıklarından is- tifade eder ve bundan aldığı şevk Ne çok çahşır. Meselâ, bizim şehirli kadınları - mızın seve seve giydikleri bir Macar blu- zu, sun'i ipek üzerine İşlenmiş alli güllü çiçeklerile, Macar köylülerinin ellerin - den çıkmıştır. Bu bluzları onlar Peştenin bir meydanında bir buçuk liradan daha eksik bir fiatle satarlar. Üzerinde birçok günlerin işi ile birlikte bir buçuk metre sun'i İpekten kumaş ve bir hayli gram ip- Ek bulunan bu bluzları bu kadar uduza satmak için, Macar köylüsünün nasl bir #hiyaç içinde bulunduğunu tasavvur et- mek kebildir. Halbuki, bizim köylümüzün istihsal vasatisi düşlsün olduğu kadar bizim piya- şamız istihlâk piyasalarına da uzaktır. Köy mahsullerimizin kendi istihlik mer- kedlerimize kadar gelmesi için yapılan masratlar, buradakilere nisbetle birkaç defa yüksektir. Bu nisbet sade buğday ü- zerinde değil her nevi mahsuller üzerin- de de böyledir. Fakat. bütün bunların üs- tünde Macaristanın bir de, bize nisbetle çok mükemmel işliyen bir köy Iktisadi - yatı vardır. Meselâ, bu sene Macaristan- da kayısı rekoltesi birdenbire hiç görül Mmedik bir fazlalık yapmış: beş bin va - gon, elli bin ton taze kayısı. Bunu zama- #wnda ortadan kaldırmanın ne demek ok duğunu tahmin edebilirsiniz. Buna rağ- men, hükümet ve halk teşkilâtı elele ver- miş, geçen senenin İk. yüz tonuna muka- bil bu sene şimdiye kadar bin üç yüz ton ihraç edilmiş. Burada Karınca adını taşıyan bir koo- peratif teşkilâtı vardır: Vaktile her ta - Tafını tetkik etmiş olduğum bu teşkilât köy Be şehir arasında hakikaten bir ka - rınca gibi çalışır. Bütün sene köy mah - pey n ayakları bizde de çıplaktır; bil daha çatlaklı! Avrupanın er Vüyük olomabil fabrikalarından tesis etmiş nihayet bir müflıs olarak öldü. clan Citroen hayata bir makin: ressamı ola- rak atılmıştı. Sonra küçük bir tamir atelyesine malik oldu, ve bu tamir ateiyesinden bir gün milyonlerca otomobil çık- mıya başladı, fakat muvaffakiyet «Citroen» e çok fazla gu- rur getirmişti, başaramıyacağı kadar büyük işlere daldı birini cen büyü! ve zehirdir. Küçükten başlanacak bir işi istihfaf etmeyiniz, tedricen büyüyebilir, etrsfma dal budak salabilir, esasen muhtelif işlerin içinde en sağlam olanları küçüxten başlamış, tedri- üş olenlarıdır. Fakat hiç yoktan tesis edilmiş, gittikçe büyütülmüş bir işe sahib olduğunuz zaman asla gurura kapılmayınız, biliniz ki, gurur en sağlam adamları bile tedricen öldürecek kadar kuvvetli, aman vermez bir SOZ ARASINDA Eski Çek Cilmhurreisi | Londrada Doktor Beneş Amerikadan Londraya dönmüştür. Kendisini ziyaret eden gaze- te fotografiçısı eski Çekoslovakya Cüm- bürreisini diktatörlere dair bir eseri mü- talea ederken bulmuş ve resmini almış tar. #ilerini şehirlere ve şehir mamulâtını da köylere taşımakla meşgul olan bu Ka- rewa şebekesi, bu memleketin ölçülerine göre, başlı başına muazzam bir teşkilât- tır ve hattâ bizzat fabrikalar işletmeğe kadar giderek köye hesabsız faydalar te- min eder. * Bütün bunlara rağmen, Macar köylü- gü ayakkabıyı tasarruf etmek rztırarınd» buhunursa, bizim köylümlzün kendisini daha nelerden mahrum etmesi lâzım ge- Teceğini tahimin etmek güç değildir. Hak buki, Macaristan he kadar bir köy mem- keti ise bizim mmleketimiz de öyledir ve hattâ daha «köy; dir. Bizde köy, sade bakım, teşkilât ve ser- maye gibi sırf bizim köy tarihimizin ge- işi itibarile mevcud olan noksanlardan '&layı geri ve iptidat kalmış değil, belki de gerek tabil, gerek coğrafi bakımlar - dan da #etsadi zâflara mahküm bir var - hiktır: Birçdk yerlerde tabiat kısır ve bi- zim piyasalarımız dünya piyasalarına u - zaktar. Buna, nak'iyar işlerimizdeki pa - hahlığı ve bilhassa köy iktısadiyatımızın İSTER Bır gazetede şu satırları okuduk: «— Yarabt"!,. Bu zevksizlik denilen mişsin ki umumi kaide hâline gelmis, deleri boyamak için bir renik seçsek. İSTER -| İNAN, mıza nereden musajlat,ettin? Hem öyle bir m hengi g'bi hir şey dimuşuz. Meselâ nered3 b'r camui tamir etsek, bir bahçe yapmaya kalksak, hir bina yaptırisak, cad- eşe eya key X Hergün bir fıkra i il Kayınpederin evi i Cerre çıkan hir hoca, hallerın çok sofu olduklarını haber aldığı bir şeh- re inmişti. Şehrin en zengininin ka- pısını çaldı. İyi ağırlanmak istiyordu. Bunun için bir yalan söylemeyi fay - dak buldu: — Ben Allahın damadımm!. Dedi, Sofu adam, onu nezuketl: selâm- ladı., Ayakkabısını giyip evden çıktı. Sofu önde, cer hocası arkada yü- rümiye başladılar. Caminin önüne geldikleri zaman sofu durdu: — Büyurun, dedi, burası sizin ka- w yabancı yerde kalmıya her halde tercih edersiniz. Memili mim İsveç İzcilerinin dansı | yınpederin evi, Orun evinde kalma İngilterede birçok (omemleketlerden gelen izcilerin toplantısında İsveç izcile- ri sonu resimde gördüğünüz gibi biten milli danslarından birini oynamışlar ve seyircilerin kahkahelarile elkişlarmı t0p- e teşkiliis4hiktan mütevellii perişanlığını ilâve edersek, Avrupanm orta çapta bir böy memleketi olan Macaristana nisbetle ne kadar zayıf bir mevkide bulunduğu - muzu görürüz. Evet, köy bizde çök zayıftır. Köy iktı- sadiyatımızı kemiren iktisadi kansızlık, Bizim en zayıf noktamızdır. Bunu canlan-| dırmak, böy Iktısadiyatına kan vermek| için ne kadar şuurlu hamleler yapsak az- dır. Halbuki biz hem bu hamleleri az ya- pıyaruz, hem de bunların içine şuur ko- yamıyoruz. eskisi Cc Bizg en İSTER güzeldir. Han!ya bazı davaları «sb absurdo. hallederler. Biz de güzeli bulmak istiyorsak muhakkak icraatımızını ak- sini düşünmeliyiz. Hiç şaşmaz, ona buluruz» «Ve kazam güzel bir şey görürsek, arıyalım, ya eski bir bâdiseyi b'zim başı- salat et - âdeza zevksizlik mi- eserdir, yahud da aksi | eserdir. ISTER mubakkar ki NAN, INANMAL Hanri Garat üçüncü defa evlendi Fransız sinema yıldızlarının en yakı-|”. şıklısı Hanri Garat üçüncü defa olarak evlenmiştir. Altı ay evvel rasladığı ve anide sevdiği karım 23 yaşlarında Kon- 45 bin Alman talebesi çiftçilik yapıyor! 45 bin Alman talebesi Şarki Prusyada basad işlerinde çalışmaktadır. Bu tale- benin yarısından fazlası Nazi talebe bir- liğine mensubdur. Bir tayyarecinin fedakârlığı Londrada bir İngiliz pilotu bombardı- man tayyaresile uçuş yaparken, makine- sinin kuyruğu başka bir tayyarenin per- vanesine takılarak kopmuş. Bunun üze- rine yere inmek mecburiyetinde kalan pilot, tayyarede bulunan mekteb talebe- si yolcusuna: - Telâş etme, beşe kadar say ve pa- İraşlıtinüm ipini çek, demiştir. Çocuk bu suretle sağ salim olarak ye- re inmiştir. Pilot ta ayni şekilde yere at- lamak istemiş ise de paraşütü pervaneye takıldığından açılmamış, savallı adam parçalanımştar, INANMA! «mütehâssıs firması olmıyan birinin maa Sözün kısâsi Kıyamet | emine. e) vrupa gazetelerinden, gazete Terimize nakledilen bir habere göre, bugün Merih dünyaya çarpacak, bu yikrden kıyamet kopacakmış, İnanmadım, inanamadım. Çünkü ina - nılacak şey değil. Merih uzun şenelerdenberi birçok â - limllerin tetkik ettikleri, hakkında türü şeyler söyledikleri bir seyyarodir. Bir - çukları Merihte bizim gibi eRi, ayaklı, güclü, kaşlı insanlar olduğunu da iddia ededler. Böyle olduğuna göre Merih sey- yaresindeki insanlar, belki bizi ziyaret hevesine kapılmışlardır. Koskoca Merihi harekete getirip dün- yamıza doğru sevketmek kudretini haiz lolduklerına göre, Solacık iskelesine va - pur yanaştırır gibi seyyareyi dünyaya yanuştırır, ve oradan buraya geçerek, mi- safirimiz olurlardı. Hattâ bizi de kendi düryalırına davet edip bir ziyafet çek - meleri de muhtemeld. Faka,, Me rh dünyaya yaklaştığı zaman © radan dünyayı kollyanlar, dün- yada neler olup bittiğini görecekler, ve böyde bir dünyaya misafir gelmek hoş bir şey dirmyscağı içir derhal rolayı de- Biştirecek, Merihi başka taraflara sevke deceklerdir. * Ben rivayete de pek inanmıyo- rum. Bu rivayet; heyetçilerin, siyasetçi- erden bir intikamı climasın.. Çünkü siyesetçiler, birkaç senedenberi ikide bir çıkardıkları aharbolacak» şayia” sile herkesi telâşa veriyorlardı. Heyetgi - ler de, telâşa düşenler arasmda “idi »; Ter. Onlar da düşünmüş, taşınmış ve gi“ yasetçileri de telâşa verecek («kıyamet kopacak» şayiasını çıkarmışlardır. * Şimdiye kadar kıysmetin kopmadığı « na bakılırsa şimdiden sonra da kopacağa İpek Benzemez, Fakat kıyamet kopması da ben gene, i bu kıyamet şayiası yüzünden üzülmedim, İdesem yalan söylemiş olurum. Devletler arasında vukubulan her hangi teması, bir harb işareti addedip gazetelere: «Hartiolacak»., Manşetleri koyan gazeteciler, bundan; böyfe, «harbolacak, Omanşetleri ole, korkutup heyecana düşüremedikleri ka « rilerini o kıyamet Okopacakı Oman - şeflerile (okorkutmak oyolunu tu- tarllarsa, gece yarıları kapılarımızın ö « nünde bağıran müvezzilerin seferile tat- hı uykularımızdan uyanacağız. Pencere « Yere üşüşeceğiz, ve dinliyeceğiz! — Kıyamet kopacağını yazıyor.. İkin- Susam rekoltesi fazla olacak Geçen senenin susam rekoltesinden 1100 çuval susam kalmıştır. Yeni mahsul bütün ekim mıntakalarında iyi, bilhassa Trakya ve Marmsra mıntakalarında çok bereketlidir. Geçen senenin 70 bin çuva- la varan rekoitesine mukabil bu sene 200 bin çuval susam idrak edileceği tahmin edilmektedir. Diğer taraftan dış piyasalardan bu mahsul üzerine geniş alâkslar devam etmiste gduğundan, ihracatın da fazla olacağı omakkak görülmektedir. Keşan mıntakası mallarından 110 bin kiloluk bir parti, kilosu 1455 kuruştan alivre olarak satılmıştır. Beşiktaş fırınları teftiş edildi Belediye müfettişleri tarafından Be. şiktaş kazası: dahilindeki fırınlar tef « tiş edi 213 ekmeğin vezni noksan olduğu için müsadere olunmuştur. TAKVİM TEMMUZ 21 Resmi sar) 1529 Zye m Temeriiz