Satie davası Münasebetile Yazan: Muhittin Birgen erhum Denizbankın Satie şir. ketinden aldığı arsa üzerinde yapılan tahkikat, nihayet adliyeye inti. kal etti, Adliye eline geçmiş olan işler hakkın. da, esas bakımından hiç bir şey söyle « memek, en basit bir dürüsü kaidesirir. Hâkimin bir kılı kırka bükimeğe kadir eli, bu meseleyi adalet masasının üstüne koyduktan sonra meselenin en derin saf. halarına kadar tetkik edileceği ve niba- yet çıkarılması insanca mümkün olan hakikat unsurunun meydana çıkarılacağı şüphesizdir. Fakat, her dava gibi, bü Satie davası da bir içlimai meseledir. Bilhassa, bu defaki öyle bir içtimai me - seledir ki onunla alâkadar unsurlar, bu. gün davada isimleri geçen şahsiyetler nevinden olunca cemiyet için hususi bir &hemmiyet kesbeder. Bunun için, dava. bin esas bakımından mahkeme tarafın - dan halline intizaren. bizim için bu içti - mal hâdise etralmda (felsefe yapmak mümkündür. Sade mümkün değil, hattâ bir vazifedir. * Her şeyden evvel şunu temer.ni ede . im: Dün, bu memleketin mühim bir Mmüessesenin ve hattâ müesseselerinin idaresine iştirak etmiş oldukları halde, bugün bir mahkeme huzuruna çıkmış bu. lunan insanlar, orada kendilerini öyle müdafaa etsinler ki neticede mahkeme, hepsinin de, her bakımdan berâetlerine karar versin ve biz de şu kanaate vâsıl olalım &i bugün mahkeme huzurunda bulunan o vatandaşlarımız, oraya sirf yanlış bir görüşün, yanlış yere hâsıl e. dilmiş bir kanaatin kurbanı olarak gif- mişlerdir. Biz bu temennide çok samimiyiz ve hep öyle olmalıyız; çünkü mahkemenin, bunun aksine olarak vâsıl olacağı her hangi bir netice, çok hazin bir Nâdise tej- kil edecektir. Hattâ bu netice hafif bir cürme, yahud ağır bir mübalâtsızlığa münhasır kalsa bile ve davada bugün isimleri zikredilen vatandaşların, mah - keme huzuruna çıkmalarının sebebi, bula cürüm veya mübalâtsızlığı fülen iştirak. deri değil de, meselede resmi alâkaları bulunmasından ibaret olsa dahi... Farzedelim ki muhakemenin neticesinde bir veya müteaddid vestandaşı bir suüsti. mal ile itham etmeği mümkün kılacak kanaâtlere varılmıştır. Bunun ne dere. ce acı olacağını tasvir elmek gücdür. Bu memleketin vasati kültür seviyesi miyet içinde kendilerine cil ve tezkiye havası temin ey! İnsanlar arasından tek bir su dahi zuhur etmişse, bu, bizim için, sade hüzün verici bir acılık değil, belki, yü - rekleri parçalıyacak bır facia olur, Ken - dilerine, bu memleketi hayat seviyesi itibarile vasatinin çok üstünde bir maişet derecesi temin edilmiş olan bir takım münevver vatandaşlar, eğer bir vedin o. Jarak ellerinde tuttukları, idare ettikleri millet malından haram yemişlerse, bun. dan daha feci ne tasavvur edilebilir? Millet Meclisine girdiğim gündenberi, bu memleket kanunlarının emirlerini ye. rine getirmek için, bir zamandanberi bi - rikmiş bir takım idam hükümlerini tas dik etmek üzere, sık sık el kaldırıyorum. Bir vatandaş hayatını söndürmek için a- Iman kararlara el kaldırırken vicdanım bir kere sızlar ve daima, hâdiseye dikkat ederim: İdamlarına hükmedilen insan - ların ekserisi cahildir ve birçoğu da ters anlaşılmış bir namus mefhumunun, ipti. dai bir ruhta yaptığı vahşi ihtilâtlarla a. Yikadardır. Cahil insanların adam öldür. meleri, bence, kültür, mevki ve hattâ refah sâhibi bir insanın, miller malına kasden el uzatması hâdisesi yanında, ah. Jâk bakımından çok daha basit bir cü . rümdür. Bunun için, bütün yüreğimle te. menni ediyorum Xi mahkeme, davanın neticesinde bu suüstimal meselesini ta - marâsile bertaraf eden bir kansate vâsıl olsun. * Suistimal değil de mübalâtsızlık m var? Bu defa kabahatli oluruz. Fakat, bu 'kabahstin manevi kusuru, © cürümden daha aşağı değildir. Kültür sabibi olmak, mevki sahibi olmak ve az veya çok geniş (Devartı 10 uncu sayfada) i polyonun, Paris civarında SON POSTA Hayatın en kavvetli zinciri aşktır, derler. İnanmaymız, aşktan hırsa geçen insanı her gün görürüz. Fakat hırsı b. rakip aşk hayatına başlıyanı nuz. gok nadir Obulursu- Hayat için zehir ve ilâç... & Hırs insanı sadece bir hedefe bağlayıp ölüm zamanında çözülen zincirden ibaret değildir, derecesine göre bazan hayatı acılâştıran zehir, bazan da tembelliğe karşı ilâçtır. Faydası veya zararı derecesi ile değişir. SOZ ARASINDA | Vücudü Venüs'ün Vücudüne çok Benziyen genç kız İngilterede Ramsgate'de yapılan gü- zellik müsabakasında, soldaki genç kı- zın endamı, meşhur Venüs heykelinin ölçülerine tıpatıp uyduğundan birinci n”edilmiştir» Yanmdakiler de sirasi- le ikinci ve üçüncü gelmişlerdir. Napolyonun 37 makta 3175 sterline satıldı Jozefinden ayrıldıktan sonra Napol- yonun yazmış olduğu ve şimdiye ka - dar asla neşredilmemiş (bulunan 37 mektubu 3175 İngiliz lirasına Londra- lı bir kitabcıya satılmıştır. Bu mektublardan büyük asker Na - Nevilly'de kendi kız kardeşinin evinde oturan Ma dam Mathis isminde bir İtalyan kadı- İnina âşık olmuş olduğu anlaşılmakta - Idır. Merasim salonuna kemersiz giren Başvekil karısı İngiliz hükümdarlarının Amerika se. yahatlerinden avdette Londra belediye salona dahil olurken tuvaletinin kemeri. madam Baldwin de kemeri madam Çem.- İSTER Bir dostumuz tehlikeli bir hastalığa iyi bir mütehasusa göstermek üzere frenk doktorunu methediyordu: «— Beni birçok &letlerin tetkikinden ne de gösterdi, onunla da istişare etti, yollıyacağını söyledi. Ve beni serbest İSTER İ ni düşürmüş, bir uşak bularak getirmşi. |... yerlerinden biri olarak berlaynin beline kopçalamaya ( çalıştığı| şaçgi! halde muvaffak olamamış, madam Çem.| çocuk, erkek kadın herke: berlayn de merasim salonuna kemersiz| gara düşmüyor. Menedilsin diyemem, fa.| Amerikanın ihracat işlerinin oartmasmazetmek arzusu ne İNAN, de tutarak, en aşağı bir saat muayene etti. Sonra muavini. ve raporlar, düşünerek yazdıktan sonra bilâhare adresime uzun uzadıya meşgul olabilmek için vakti de vardı, çünkü günde en fazla altı hastayı musyene ediyordu. Böyle bir mütehassıs memleketimizde de vardır, gem ka ie Hergün bir fıkra Aksi sada Mersilyah Mariyüş seyahat ediyor. du. Bir dağ eteğinden geçerken ora « nın yerlilerinden biri Mariyüse: — Burada aksi sada fevkalddedir; dedikten sonra: — Nasılsın? Diye bağırmışlı. Sada aynen ak - setmişti: — Namlsın? Mariyüs gülmüştü: — Bu bir şey değil, siz aksi sadayi bizim Marsilyada dinlemelisiniz? Nasılsın? diye bağırdığımız zaman aksi sada; teşekkür ederim, iyiyim! cevabını verir. 4 N En sıcak kanlı İnsan Amerika boks ve sinema âleminin tanınmış simalarından Rosenblam Ka- Wformiya üniversitesi talebeleri tara - fından: «En sıcak kanlı insane müsa - bakasında birinciliği almış, jüri heyeti| kendisine madalya vermiştir. Tütün ve bir kadın hatib Avam Kamarasının en güzide şöyle demiştir: «— Sigara içmeği asrımızın en büyük sayıyorum. Tütünün, bü nesil için ne müthiş bir afet iğini düşünmüyenler var. Çoluk ağzından si. kadın | reisi tarafından verilen ziysfete davet e.| hatiblerinden Lady Astor, tütüne konu.| dilen, İngiliz Başvekili Çemberlaynin eşi, |lan vergi fazlalığını müdafaa ederken İnsanla hayvan Arasındaki ezeli Mücadele İnsan ile hayvan arasıt daki ezeli mü- cadele seneleri sayılmıyacak kadar €$- ki bir tarihe dayânır. İşte bu resimde kaplanla mürebbisini görüyorsunuz. E- ğer mürebbi gözlerini kırpacak olursa vahşi hayvanın üzerine sıçrâyacağı ve pençelerini boynuna geçireceği muhak- kaktır. Fakat mürebbi kendi kudretin- den pek emindir. Nitekim bu fotoğra - fn alınışından yarım saniye sorra, kaplan gözünü kırpmış, ve geriye Şe - kilmiştir. Fransada giyotinle idamlar matbuata aksettirilmiyecek Fransa Cümhur Reisi Lebrun bun - dan böyle giyotinle yapılacak olani - damların matbustta intişarını meneden İbir emirname imzalamıştır. Buna se - beb de, katil Vaidmanın İdamının pek etraflıca olarak matbuata aksetmesi - dir. Ruzveltin istediği yeni tahsisat Vaşingtondan bildirildiğine göre, Ruz. fvelt, Amerikanın ticaretini arttırmak i İçin meelisten 772 milyon İngiliz liralık tahsisat istemiştir. Bu paranın 174 mil yonu da kısa ve uzun vadeli istikrazlar şeklinde, Avrupada harcanacaktır. Bu da kat ağır vergi muhakkak konulmalıdır.» | yarayacaktır. İSTER tutulmuş, kendisini | günde yirmi, yirmi Avrupaya gitmiş, geçirerek, röntgene not aldı, reçeteleri — 25 lira: bıraktı, bu şekilde fakat NAN, bizimkiler İSTER ta için ayırdıkları muayene zamanı azami 15 dakikadır. Dostumuzu dinliyen biri sordu: — Avrupslı mütehassısa verdiğiniz muayene ücreti bizim paramızla ne tuttu, — Günde 6 hastayı muayene ettiğine göre 150 lira alıyor, demektir. Halbuki bizim en büyük profesörümüz hastasın. dan 5 lira alır, günde 20 Hastayı muayene etse eline geçen para 100 liradır. Bizimkilerin de mümkün olsa, 20 hasta ile meşgul olup 100 lira alacaklarına yalnız 6 bâsta ile uğra. şıp 150 lira almayı tercih etmiyeceklerine: INANMA!T İNANMA! beş hasta ile meşgul olurlar. Beher has. Haziran 29 > Sözün kısası ! İsrafı yasak eden | Kanun i E Talu .# arem vesaire telâşı arasında güme gider gibi bir meseleye bugün ehemmiyetle temas etmek istiyo - rüm, . Harekâtı Milliye esnasında idi galiba. hükümet düğün, dernek vesaire vesilesile köylünün en eski zamanlardanberi sap » makta olduğu israfı, yurdun iktisadi bünyesi için muzır telâkki ederek bunu bit kanunla yasak etmişti. Bu kanuna muhakkak ki lüzum vardı. Çünkü Anadolu köylüsü kırk değil am - ma, çök defa yedi gün yedi gece düğün yapmayı bir an'ane haline sokmuş ve emsalinden geri kalmamak için öküzünü, sapanını ve hattâ tarlasını gözden çı - karmıya, satıp savmağa, rehin etmeğe, ve aldığı para ile davul zurna çaldırma. Za, çengi köçek oynatmağâ, pehlivan gü. reşlirmeğe, hülâsa «nam için» har vurup harman savurmağa alışmıştı. Bu muzır âdetler, * köylerimi . ze, çekirge kadır, dolu kadar ve Yahudi tefeciler kadar zarar veriyordu. Men'i israf kanunu sırf bunun önüne geçmek maksadile vazolunmuş « tur. Şimdi bu kanunu Ankara, İstanbul ve İzmir gibi kalabalık ve zengin, sasyal du. rumu ve hayat şartları köylerdekinden bambaşka şehirlerde de tatbik etmeğe kalkıştık. Ankaralının, İstanbullunun, İzmirli . nin israfı bundan ibaret olsaydı diyece - İğimiz yoktu. Lâkin iki üç bin liralık oto. mobile binen, arkasına yöz liralık kostüm giyen, yüz elli liralık apartımanda otu - iran, bir övünde yüz elli kuruşluk yemek .IYiyen, çağırdığı hekime on liradan aşa. ğı vizite kabul ettiremiyen, bir yılbaşı gecesinde yüzlerce lirayı birden kumar. da kaybeden bir adama <beş yüz lira har. cayıp ta bilmem hangi umumi yerde dü. ğün yapmıyacaksın!z demek doğru ola . bilir mi? Diğer taraftan, meselâ İstanbulu ele alarak, şunu tebarüz ettirmek isterim ki bu kanunun şehirliye bu şekilde teşmili otelcilik, çiçekçilik, tuhafiyecilik, şeker cilik gibi zaten himayeye muhtaç san'at. İların mahvina yürümektedir. Memlekete turist gelmez.. otelde ika » met an'anelerimiz de yoktur.. Kazara bir yabancı misatirimiz geldiği zaman onu barındırabileceğimiz iki üç otelimiz kal . mıştır ki bunların yegâne kazançlarını bu düğün toplantıları teşkil ediyordu. Bunlar da yasak edilince, himaye edil. meleri her bakımdan elzem bulunan bu müesseseler, Azerbaycatlının «ört ki ğ. iem!, vaziyetine düştüler. Ve bu iyetten bizzat vatandaşlar da şikâyetçidirler. Bir insanın hayatında ek. seriyetle yalnız bir tek defa hâdis olacak bir vak'ayı tes'id edememek kendilerine ıztırab veriyor. Hal ve vakitleri müsaid olan vatan . daşlar arasında birkeç yüz liralık düğün masrafından şikâyet edenler, boşanma masrafından müşteki bulunanlara nis - betie çok daha azdır. Kaldı ki, bu derece şiddetle tatbik e dildiği zannolunan bu kanun sırası ge - lince, dedikoduyu mucib istisnaları da pekâlâ kabul ediyor, Ve beri tarafta otel, ci avucunu yalarken, filân klüp, falan mahfel, falanca hâlkevi düğün dernek vesilesile dolup dolup boşalıyor. Kendi evlerinde, gene dışarıdan iki kat pahası. na sofracı, takım, çalgı, yemek, içki ge, tirterek işini görenler de caba! Bu vaziyet sakattır. Köyü şehre ben » N kadar meşru ise, şehri köye döndürmek, zaten kıt olan neş'e kaynaklarını daraltmak, arzu ile harca. nan paranın tedavülünü durdurmak, & . caretin bir iki şubesini felce uğratmak mamasızdır. Yukarıda dediğim gibi, zenginlerimir için o kadar çok israf kapısı varken bu iğne deliği kadar ehemmiyetsiz bir şeyi tıkamakla ne kazanıyoruz? ği Gi emi KE eeerememerarenren rana ene sere BALA MEANA, SonPostanin TARİH MÜSABAKASI .KÜPONÜ