DA ÇE AE VE MR 1895 senesinin Eyl... . > , Mister Grifitle karısı yemekten a, ofrabâşı sohbeti yaparak kahve « r, ve bir gün evvel giden hiz- in yerine yeni birisini bulmak ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Madam Grifit, — İyisi mi kocacığım yarın şehre iner, Sdoğru hizmetçi idarehanelerinden birine Müğrer, eli ayağı düzgün birisini bulurum. tete ilânlarını bekliyecek olursak işi- var.. dedi. Mister Grifit uysal uysal cevab verdi. — Pekâlâ karıcığım. Nasıl istersen Kyap!.. dedi, ve hizmetçi arıyacağımıza, nuz Portenler gibi bir sütnine ara» saydık diye düşünerek içini çekti. Evet, h bir türlü çocuk vermiyordu, on - İlâra,. buna alışmışlardı da.. Fakir, fıka - ia bir lokma ekmeği düşünür, değirme- inde çalışan ömeleler ayaklarına gi - İyecek bir takunya bile bulamazken, çif. ter çifter çocuk sahibi oluyorlardı da, j #kendileri bir taneye bile hasret kalıyor- İardı. Ne garib tecelli idi bu?.. Adeta göz“ İleri arkada gideceklerdi bu dünyadan... İN Mister Grifit kahvesini yudumlarken, bir şey duyar gibi oldu. Kulak kabarttı. #sonra karısına bakarak mırıldandı: — Hayrola, karıcığım!, NB Karısı, tuhaf, garib bir eda ile onu süz- dü. — Duymuyor musun?. Dinlesene!. © dedi. © © Mister Grifit başını uzattı. Tekrar din- ledi. Hayır aldanmıyordüu. Bir viyaklama| * geliyordu. — Sahih, bir çocuk ağlaması bu!. di- iye söylendi. Ayağa kalkarken de ilâve etti: — Belki de kapı çalınmıştır. Bir ço - Çuklu birisi misafirliğe gelmiştir... * Mister Grifit kapıyı açtı, Karısı da en- #esinden bakıyordu. Kimsecikler yoktu. İDerken bir viyaklama daha duyuldu. He yavrucak çatlarcasına ağlıyordu, Mister Grifit: © — Yarabbim Bırakmışlar çocuğu... # Diye mırıldandı. OÖyle (şaşırmış, i-| yapamadan put | kabaca: #men oracıkta eşikte, bir kundağa sarılı bir | Heafallamıştı ki bir hareket o bile Artık bu ihmelini tamir etmek Biizamanı geldiğini takdir ediyor demek- Bitir. Bana gelince, seni yarın doktora © götürürüm yavrum. Sana karşı en ufak ç bir hizmette bulunmakla pek memnun Ekalacağımı bilirsin. Bugüne kadar eli- me böyle bir fırsat geçmemişti. Annesinin sözlerini büyük bir #lâka le dinliyen Fah; söze karıştı: — Fakat Feridun beyin Nerimeyi “oktora gölürmesini ânnesine teklif etmemiş olmasına hayret etmemek ka- MW bil deği! doğrusu. — Bu da, Feridun beyin annesinin W huyunu pek iyi bildiğine ve onun Ne- © rimeye karşı gösterdiği o düşmanlığın farkında olduğuna delâlet eder. Bütün bu hâreketlerile, Nerimeyi amnesinin Sert ve hain otoritesinden kurtarmak ve onunla bizzat meşgul olmak istedi- Bini ispat ediyor. Esasen bununla da © vazifesini yapmış oluyor amma herhal- $de kendisinin annesinden daha iyi kalbli ve âdil bir adam olduğunu ve Mİ şimdiye kadar bir akraba kızıma karşı Yapmıs olduğu hakaretlere nadim ol - duğunu da pösteriyor demektir. Meliha müstehziyane güldü ve dü - #dakları arasından mırıldandığı: sözleri fancak yanımda oturan Zerrin işitti: — Evet, artık ona itimad edebiliriz... Onun vicdanına, adiletine ve şefkati- ne... - Zerrin yan gözle halasına bakti. Nu- riye hanım da kızlari da, Feridun beyin BM Nerimeye karşı takındığı yeni vaziyeti ve gösterdiği alâkayı pek mânalı bul - dukları halle onun gibi mütekebbir ve mağrur bir adamın herhangi bir kadına, am gvgi i a LUMEllliih. Çeviren: M. Y. gibi olduğu yerden çocuğa bakıyordu. Bazı insanların çocuk” larını böyle kapı eşiklerine biraktıkları- ö değildi amma. Kendi başına ğini de asla ummamışlı. Metanelini kaybetmiyerek, eğilip çocu- ğu yerden kaldıran, ve göğsüne bastıra - rak yemek odasına götüren Madam Gri- fit oldu. Kundak vazifesini gören eski püskü şalı açmıya çalışarak: — Zavallıcık donmuş, acıkmıştır da. Bari biraz süt versek, haydi kocacığım. mutfakta süt ver. Biraz wt ta getir. di- ye yalvardı. Çoduk durmadan ağlıyor, Madam Grifit, olduğu yerde kıvranıyor, ne yapacağını, yumuk bebeği nasıl sus- turacağını bilemiyordu. Çocuğun feryadından, bağırmasından sabaha kadar gözlerini bir an olsun ka - pıyamıyan Mister Grifit, karısının ısrarla, hattâ biraz da ihtirasla: — Kabil değil, bu Tanrı vergisini ellere | İ medi, veremem, Zaten de çocuğumuz yok!., de- yince apıştı, kaldı. İtiraz edemedi. — Değirmene giderken doktora uğrar, yollarım.. Üzülme karıcığım. dedi.. Fakat Allah istediği kulunu şad eder » raiş. Daha doktor gelmeden kapı çalındı, ve eli yüzü temiz bir genç kız gülümsi - yerek Madam Girifite: — Ben Mari Terlim. Eski hizmetçiniz Alis sizden 'çıktığımı söyledi. Ve yeni bir adama ihtiyacınız var mı, diye sormıya geldim, dedi. Madam Grifit bu beklenmi- İyen misafiri, çocuğun bulunduğu odaya aldı, Konuşmalarından uyanan bebek ağ- lamıya başladı. Madam Giifit gene O şaş- kın tavrile. — Küçükün nesi var bilmem kl . di yerek çocuğu kucağına aldı. Yüzü koyun çevirerek hefif hafif sırtına vurmıya, piş piş demeğe ve çatlak sesile ninni söyle - meğe koyuldu. Mari, bilgiç bir eda ile; — Çocuğun bir şeyciği vok, biraz ra batlamak &stiyor, galiba, dedi, Sonra — Afedersiniz. amma madam. Pek beceriksizsiniz.. dedi. Madam Grifit hiddetle, yeni gelen hiz: metçiye baktı Mari de en ufak şeye pd buç bırakır takımından olmadığını gös- termek istermiş gibi, Madam Grifiti süz- bahusus kendi maiyetinde çalışan fa- kir bir akraba kızma kur yapacak dere- cede alçalmıyacağına inanıyorlar ve bu sebebden Nerimeye karşı hiç bir imah söz söy.ememiye dikkat ediyorlardı. Fakat Meliha hanım bu fikirlerde de- Bil; erkekleri herkesten iyi tanıdığını, Feridun bey gibi mağrur bir adamın bu gibi düşünceler karşısında tereddüd ve tevakkuf etmiyeceğini söyliyerek 0- nun Nerimeyi elde etmek için her türlü çarelere baş vuracağını ileri sürüyor- du. Bu nokta üzerinde Meliha ve Nuriye hanımlar ve çocukları, arasında uzun münakaşalar cereyan etmiş fakat her- kes kendi fikrinde seb#t etmişti. Bütün bunlara rağmen görümcesinin sözleri Nuriye hanımı tereddüde düşürdüğün- den Nerime gibi saf ve genç bir kızın akıbeti hakkımda içinde bir endişe duy- maktan kendini alamıyordu. Zavallı Nerimecik, bu fakirliğine ve yalnızlığı- na rağmen güzel olması ve gözleri ken- disine çekmesi ne büyük bir tetihsizlik! Bir gün olup Süheylâ hanımefendinin konağından kovulursa «Bülbül Yuva- 8» onun için her zaman açık bir melce olabilecekti amma gene yeniden İş ara- mak ve kendisini başka tehlikelere ma- ruz kılmak lâzım gelecekti, İyi kalbli kadıncağız bunları" zihnin- den geçirdikten sonra şu düşüncelerle müteselli oldu: «Allahtan ki bu tehlfke henüz varid değil ve Nerime gibi hilkaten nazik ve akıllı bir kız bu gibi vaziyetlerden sıy- rılmanın çaresini bulur.» Ertesi gün Nerime yazıhaneye git - SON POSTA amal dü. Nihayet dam Grifit ve olan biteni anlattı; ve: — Kucağınıza alınız bakalım, avutabile- cek misiniz?.. diye de sözünü bağladı. Marinin çocuğu avutuşu görülecek şey- di. Sanki bebeğin öz anası imiş gibi, onu okşadı, salladı. Aradan on dakika geç - memişti ki, çocuk mışıl mışıl uyumya başlamıştı. Madam Grifit, sevincinden: — Mariciğim diye çağladı.. Ne güzel de çöcüuk bakmasını biliyormuşsun.. Mari: — Elbet. Hem bilmeliyim de... diye - eek oldu, Sonra pek ileri gitmiş, bir ser - rını ortaya vurmuş gibi hemen sustu, n.. öz çocuğunuz yoktu, değil mi Mari dudaklarını kemirdi, cevab verdi: — Vardı madam. — O halde. siz kız değilsiniz”. — Öyledir. madam.. Evlenmedim de. Madam Grifit pek şaşalamış görün - dayansmadı — Aferin size Mis Mari. Peki çocuğu - nuz nerededir?.. — Çocuğum sizlere örnür madam.. Madam Grifit eğildi, yeni hizmetçisinin İ dizine vurdu: — Üzüldüm yavrum.. Sen sağ ol kı - zım.. dedi. * Mister Grifit, her nedense yeni hızmet» çiden bir türlü hoşlanamamıştı. «Pek mükemmel bir kadın bul. İnsan. asla kusursuz olmamalı, Mari pek fevkalbe- şer bir mahlüi müsamaha hi cuğunu kaybedi rinde bulunuyordu. ilerine kalsaydı, çocu) huysuz, haylâz edi lardı. Hal- buki Mari o si varlığı ile Peteri öyle suyuna gitmesine rağ, veriyordu. l u. Mektebde iken Pe'e analığına, babalığına veri iş. fa) hanımla birlikte dokto-|di ise kar: ö evin kapısından | disini mü. girerken Süheylâ hanmla (karşılaştı. Azametli kadın soğuk o nazarlarla onu süzdükten sonra hiddetle sordu: — Bu saatte sokakta ne arıyorsun? Gezmeğe mi çıktın? Yazıhaneye kaçta gidiyorsun? — Feridun bey bugün bana doktora gitmek için izin verdi yenge... — Doktora mı? Neyin var senin? — Yorgunluk.. kansızlık... — Saçma! Kendi kendini birdüziye dinliyorsun. Senin gibi nazlı ve naze - nin bir kızın sonunda bu hale gelece - ğini biliyordum. Oğlum gibi ciddi ve a- kıllı bir adamın senin bu yalanlarına kanmıyarak bundan böyle seni daha i- yi tanıyacağını ümid ederim. Genç kız öfke ile titreyen bir sesle ve başını gururla kaldırarak yengesi « ne baktı: — Evet, biliyorum. Benim hasta ol - mağa hakkım yoktur... Bunu bana bir defa değil yüz (defa söylemişsinizdir yenge. Bu sözlerinizi hatırımdan çı - karmadığıma emin olabilirsiniz. Eğer Feridun bey sıhhatimin (sarsıldığını bizzat görüp bu hususta bana sualler sormasaydı bupüne kadar yaptığım gi- bi bundan sonra da susar ve öleceği - mi bilsem kendimden kimseye bahset- mez, sesimi çıkarmazdım. Bunları söyledikten sonra, Süheylâ hanımın ilk defa olarak (kendisinden duyduğu bu sözler karşısında hayret - te kaldığma ehemmiyet vermeden yü- rüyüp geçti. İhtiyar kadın bir iki (saniye kadar kendisini şaşkınlığına birakarak ağzı - nı bile açmadan durduktan sonra ya - vaş yavâş içinden büyük bir öfke fır - tınası yükselmeğe başladı ve altı sene- denberi gururunu kırmağa çalıştığı hal de muvaffak olamadığı bu kızı bir pa - Beyhude Iztırab Çekmeyiniz ! NEVROZİN' Bütün Ağrıların Panzehiridir. BİR TEK KAŞE NEVROZIN Bu muannid baş ve diş ağrılarını söratle izaleye kâfidir. Romatiz- ma evcaı, sinir, mafsal ve adale ıztırabları NEVROZİN'le tedavi edilir, i Nezle, Grip ve Bronşite karşı en müessir iliç NEVROZİN'dir. İcabında Günde 3 Kaşe Alınabilir. İsmine dikkat, taklidlerinden başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. pup ta teğmen Peter cepheye gidince, 2- nalığına bâbalığına her mektub yazışın- da ona da birkaç satır göndermeği ihmal etmiyordu. 1916 senesinin bir Eylül ak - şamındâ gelen meş'um telgrufı açan Ma- dam Grifit oldu. Okur okumaz da, — Allahım, Allahım.. ölmüş. Bir hü - cum esnasında ölmüş yavrum.. diye bir çığlık atarak, Marinin kolları arasına bey gın düşüverdi Doktor gelip gittikten ve sular karar - dıktan sonra, Mari perdeleri mdirdi, Lâm- bayı kıstı, ve Madam Grifiti yatağına ya- tırdı, Üstünü bastırdı, Sonra bir elile ya- nan kandili siper ederek çevik adımlarla oda kapısına doğru ilerledi. 7 Madam Grifir fısıldadı: iht | Kapısını sessizce ardından kapadı. > ihtiyacı olduğunu nasıl İ başucunda, loş gözleri, ge: İkendisine bakarak duran cak olursa ferahlıyacağını nasl anlata - İ birdir. Madam Grifit kendi kendisine konuşur“ ında bir çocuk değil, ken - asya muktedir ve başkala- rının sözlerine ve fikirlerine aldırmı - yan bir genç kız vardı... Süheylâ ha - nım şimdi karşısında mağrur olduğu kadar ızlırabla olgunlaşmış bir Neri - me görüyordu. İhtiyar kadın, şemsiyesinin sapını öf ke ile sıkarak düşünmeğe (koyuldu: «Arsız ve nankör bir &ız bu! Hele Fe - ridunun kendisile meşgul olmak gibi gülünç bir fikre kapıldığı gündenberi kendisine bir emniyet geldi. Belki de bu aptal kız Feridunun nazarı dikkati- ni celbettiğini mi vehmediyor? Ne ah- maklık! Fakat Feriduna böyle tabintte olan kadınlara pek yüz vermek doğru olmıyacağını hatırlatmalı, gözünü aç malıyım. Erkeklerin gözleri böyle şey leri çok çok göremez ve hizim gibi av-! lamaz. Hattâ onun şibi tam manasile | ciddi ve mükemmel bir insan, aklı fik- ri işinde olan bir adam bile bu küçük kıza karşı biraz müsamahakâr hare - 'ketle bulundbilir ve onun gösterdiği en ufacık bir alâka, ne kadar ehemmiyet- siz olursa osun, böylelerine fazla ge - lir, onların şımarmasıma, yüz bulması- na sebeb olur» O akşam ve ondan sonraki #kşamlar Süheylâ hanım oğlunun kendisine Ne - rimenin hastatığından; doktora gitti - dinden bahsetmesini boş yere bekledi lâkin onun bu hususta okendisine bir tek kelime söylemediğini görünce ar - tık bundan böyle Nerimeye aid en u - fak bir şeyle bile alâkadar oolmaktan kat'iyen menedildiğini anladı. Nerimeye gelince, ertesi gün dokto - ra olan ziysrelinin neticesini “Feridun beye bildirip bildirmemek lâzım gel - diğini düşünür ve bu hususta mitered- did kalarak bir karar veremezken, öğ- le yemeği için eve gideceği sırada ko - ridorda ona rastladı. Genç adam onun solunu bekliyor gibiydi ve onu görür | görmez sordu: — Söyle bakalım, doktor.ne dedi? NEVROZİN'i tercih ediniz. i i Maya, sakınınız ve Nevrozin yerine değil mi?.. Yavrun öldüğü, gözlerini eb” z diyen kapadığı zaman kin: bilir me köEğİ yandın.. bittin. Ak bilirim. bilirim. Gi” ye söylendi. Mari gene dudaklarını kemirdi. Bi i durakladı. Sonra ağır ağır konuştu” «— Çocuğum ölmemişti ki... Sizs yi lan söyledim...» dedi. Madam Grifit hayretle, | hizmetçisi © baktı. Güç işitiler bir sesle: — Peki ne oldu yavruna güzelim. d£ ye fısıldadı, Mari bir lühza cevab vermedi pm doğruldu. Nefesile ürperen kandil. çe sağ elile siper ederek: ? eşiğine b — Yavrumu sizin kapınızın rakmıştım, dedi, ve hanımının ağır ağır uzaklaşarak, yatak e ie “8 EwEn m Gehzadebaşı TURAN ilyatrosunda < Bu gece okuyal BURHAN aşkın göl yaşları filmin şarkıları Arabo8 Türkçe olarak söyliyecektir. 8; (YAVIBOZUK ) vodvil okuyucu AYSEL çi Ve Nerimenin suallerine verdiği © gi ? vabları dikkatle dinledikten sanrs ©“ vabın: verdi: ii — Pekâlâ, doktorun dediklerini fiyen yapar, güzel havalarda sonra büroya gelmiyerek kırlarda meğe gidersin. Genç kız itiraz etmek istedi: il — Her şeyden evvel vazifemi etmemek niyetindeyim ağabey» ie ” X 1 Ni e Pİ X mek saatlerinde, birden (ikiye yade” ği hava alacak vaktim ver. 504 Feridun biraz sabırsızlanan bir — le itiraz etti: — Sıhhatin tamamile düzelinceY€ dar bu söylediklerimi yapa cdsi dan sonrasını düşünürüz. İlâçlara im lince, bunları da doktorun tavsiyesi d cibinçe almanı ve hiç bir şeyi hn * . İznemeni İstiyorum. Bununla da ç hanımını meşgul olmasını rica “a İfaturasını bana yollasın. Nerimenin kızararak teşekkür ğe çalıştığını görünce sözünü e N — Hayır, hayır, beşkiklir o hatin burada, bizim aramızda ğuna göre onu düzeltmeğe Sahak alemi : benim en tabii bir borç ve e N * Feridunun bu sözlerini işitine€ kız hafifçe titredi ve samimi ye lerine nüfuz etmek İs ise gi dine derin derin bakan gözlü erden mak için başını yans çevirdi. yl beyin, şimdiye kadar kendisin€ mek İstemediği şeyleri, Süheyli ir mın zalim nüfuzu altında çektiği Kg” di ve manevi ıztırabların hepsini, yi fettiğini anlamıştı. Demek ki a raz olsun adilâne ve insanca! bİf keme vardı? oDemeko, fena kalbli ve hain değildi? Halbuki vaktile kendisine By rile yalvarmış olan bir küçük are adam ne fena muamele etmiş sıl alçakça cezalandırmıştıl Bi v yasli di bile onun herkese karşı sert külpesend davrandığını Yl