bir şayia: Kralın getirdiği “ Perapalâs ,, ta dolaşan .uve0 70 bavul, altın mı dolu? Sabık Arnavud Kralı, kendisine hizmet edenlerle Türkçe konuşuyor hi CET vp Sör zevatın odalari, çi bik Arnavud Kralı Majes ik Perapalâş saki Zoğu dün İstanbuld “MİŞ bulunmaktadır. Sazetelerimiz. majestenin yirmi X8palı, havasız kalmasına gö- Tiz olmamiş olucak ki, kendisine 1, Pan eşi Jeraldin ile ve otomobille Mara gezmesi yaptırmışlardır. Hal. al ve kraliçe evvelki gün dairele- Kral dışarı adım atmamışlardır. S imara Palasın birine: katındaki 30 ln in 14 odayı işmi ee »sasen bu katta da başka oda 5 dört odada ikamet edi spdir. Yirmi dokuzdan olan diğer maiyet merisu! Tir enlerin yetmişe blarının ün i e hâdisat değilse bile seya- di işa kısmen almış olacağı vileda a eril bazi refiklerimizin Bi a Ek arı muhayyel gezintiyi Die Pası ihtimalini düşürerek, holündeki “Bambo kamışı kal al ardan birine angaje oldum. Daki da teinden yet Sabik kral bir türlü muyorlardı. Hiç bir seyi smağa çalışı ek smerdivende du. Akan birinci kattan çalı. emi Sıkarmağa uğraşı - Yördum, kafama Taklıklarndan Ta, tecessüsümün akalı,, “odası Perapalâs otelinde kral ve maiyetinin işgal ettikle ri odalar Eral dün akşam Per apalas otelinden çıkarken Evvelki akşam mütenevvi çerezlerle ba- lık ve ufak bir tavuk parçası yemiştir. Dün de yediği yemek et suyu, balık, et ve meyvadan ibarettir. Dün kralın iki hemşiresi ve kardeşi prens Hüseyin öğ. le yemeklerini otelin umumi salonunda yemişlerdir. Kraliçenin küçük erkek kar- döşi Apony da kraliçenin beraberinde bu- Yor, en ufak| hanmaktadır. Ri İşin bir de türlü şekilde tefsir edilen enteresân bir tarafı var: Kral Perapalâsa muvasalat ettiği za - man yanında vasat boyda 10 bavulla çan- tâ ortası eşya getirmiştir. Bir çocuğun kolaylıkla kaldırabileceği küçüklükte olan bu çantaları üç hizmet- kir güç taşımışlardır. Ağırlıkları 100-120 kilo arasında tahmin ediliyor. Söylenilen- bakarsanız bunlar altın ve gümüş doludur, Günahı vebali söyliyenlerin boy Dün'ayni zamanda kralın getirdiği, bi- ri Hitlerin düğün hediyesi olan dört oto - Le ade etmek da. kat biraz, Şan ortalıkta Eururl Bevezeliğine cl otel h aramaz e başladım > var: Bu yolda uğ. imdi Bözden geçirelim; beraberce © hirf 7 Kral Muvasala Atama © kadar ve ilibazen dün) 5. Biraz balen sigara İçmek Damı pi erle pek &z konu * Yanm . ite ilâ vaktin Uy. vaktini başba; g Vela duğu RMA edir drireşin ge eVİYOR, onu kucağına dolaştırıyor. Şi ili illa Şimdilik e, alarak aha on edecektir. Malüm g Dereye © Yerisseceki İmamak; 'şecekleri la beraber, kralın Bo. mobile plâka almak için polis müdüriye- tine müracaat edilmiştir. Bu otomobille - rin şoförleri de beraber getirilmişlerdir. Hazır gitmişken, (Vakit) refikimizin ortaya attığı bir iddiayı da tahkik ede - hm şa noktayı ileri Kralın üçüncü hemşiresi Prenses Se. hiye, ikinci Abdülhamidin oğlu Prens A- a da m Abid eskiden Pariste Ar - ama ER ei idi, İtalyanın Ar. sından birkac gün evvel Abid Tirana gelmişti, göre, eda gi op iie bul saltanat hanedanından olanların cümhu- riyet o kanunlarındaki yerlerin tayin eden arkadaşımış Türkiyeye bu zatın na- al gelebileceğini soruyor. Arnavud konsoloshanesi erkânından salâhiyet bir zat bunu kat'iyetle tekzib ederek bana dedi ki: «— Prens Abid, esasen Avrupada bu » lunmaktadır. Arnavudluk istilâ olundu. Zu zaman kralla birlikte memleketi ter. kedenler arasında değildi, İstanbula da gelmemiştir.» Ötele bir ikinci defa uğradım. Yeni bir havadis yok. Sadece kralın namına gelen bir iki mektub ve kabul edilmiyen bir fk ziyaretçi... 'Tam kapıdan çıkacağım. Başında beyaz bone, beyaz göğüslüklü, sarışın bir genç kadın içeri girdi. Yanında uzun boylu, ihtiyar bir kadın daha var... Ben bu sarışın, mavi ile yeşil karış - ması gözlü kadını tanıyacağım.. tanıdım. Küçük welishdin dadısı.. Ayaklarında be- yaz lâstik ayakkabılar var, yürüyor, iler. ledim. Konuşabilecek miyim? Konuşur - sam bana ne söyliyebilir? Bir iki basamak çıktık, bir çocuk sesi. veliahd ağlıyor. O bu sesi duyunca bir. den hızlandı, merdivenleri ikişer üçer çıkarak gözden kayboldu. Kulağımda küçük veliahdin sesi, ne bileyim, bütün gayretime rağmen bunu İdalettayin bir çocuk uğlamasına benze - temiyorum bir türlü... Bu masum ses ba- na daha başka türlü fesir ediyor. * Kralın dün akşamki gezintisi ii Geçmiş Günler 3 Kadınlar vaktile nasıl süslenirlerdi? Vaktile şimdiki kuvafürlerin yerini tutan » san'atkârlar: Bıyıkta başlayıp sakalda biten erkek tuvaleti hergün nihayet yarım saatlik bir işdi, Fakat kadınlar, çok eski devirlerde de şimdikinden daha az süslü değildiler. Dişi mahlük, Havva anamızın gününden- beri, tuvaletine meraklı idi. Bugün, yal nız süslenme vasıtaları değişti. Meselâ, şimdiki kuvafürlerin yerini, vaktile ha- mam ustaları işgal ederdi, Her hamamda, kadınları yıkamak, yi- kadıktan sonra da, saçlarını tanzim et- mekle mükellef bir takım ustalar vardı. Bu ustalar, eli işe yatkın, güzeli, çirkini ayırd etmesini bilir, hal aşina kimselerdi. Baş yapmak, onlara vergi idi Bundan kırk elli sene evveline gelinciye kadar, lirdi: Örme #aç, topuz, kâkül. Her kadın, bu şekillerden hangisini İkendine yaraştırıyorsa, o şekli seçerdi. Fakat tereh sebeblerini tayin etmek, çok defs hamam ustasının vazifesi Onun v son hükme, razı şıklığın icâbındi İtaları edilemezdi. Çok eski tarihlerde, saçla rıp, sırma ile örerlerdi. € terkedildi. Fakat, saçların örgü müddet 10-14 den aşağı düşmemişti, Ni-| ayet bu da basitleştirildi: Kadınlar, iki örgü saçla iktifa eder oldular. Saç örgüleri, genç kızlarda belden aşa- ğı salı irdi, Klavuz Kadınların «sağ- lik» verdikleri kızı: — Saçı, topuklarını dövüyor! diye met hetmeleri bundan ileri gelirdi. Saç, ne kadar uzun olursa, o derece ho- şa gideri Evli kadınlar, saçlarını başlarının etra- fında bir çember gfbi toplarlardı, Vakti- le, tanesi on liraya kadar satılan kıymetli oyaların işlenmiş kandili tülbendleri zevk ta bir zarafet alâmeti sayılırdı. Hotoz da, tuvaletin tamamlanışı mahiyetinde idi. 12 inci asırda, Venedik kadifesinden yapılmış mahruti şekilde, kutu biçimin- de, ki 1 andırır çeşid çeşid hotozlar kullanılırdı. Sonraları bunlar terkedile- rek inci ile, oya ile işlenmiş hotozlar mo- da oldu. Bu hotozların üzerine, türlü mücev - herler takanlar vardı, Hotoz, kadın ba- şında bugünkü şapkanın vazifesini gö- rürdü, Hamam ustaları, kadının yalnız saçı, başı ile uğraşmazlardı. Onları giydirip kuşatırlardı da. bu giydirip kuşatmanın bazan saatlarca sürdüğü olurdu, Gümüş işlemeli el aynalerı, kadın tu- valetinin başlıca Tevazımındandı, Pudra ve hele krem, çok sonraları, keşfedildiği için, yüz tuvaletinde yalnız düzgün kul- lamlırdı. Düzgün, üstübeç halitasından mürekkeb bir mayidi Bu mayle, bazan inci kırıkları, has pul, sülmen gibi şeyler de karıştırılıp iyice ezilirdi. Düzgün, sü- rüleceği zaman, şişeyi iyice çalkalamak ve kullanılacağı sırada, ağıza su almak âdetti. Bu, dişleri çürülüp siyahlattığı malüm olan düzgünün (tehlikelerinden korunmak içindi. Kaşlar, şimdiki gibi, yok edilmek şöy- le dursun, bilâkis, rastıkla büsbütün bes- lenirdi, Yüksek aileler arasında, düzgün, pek makbul bir tuvalet suyu değildi. Kibar kadın, tabil görünmeği tereih (ederdi. Pudra keşfedildikten sonra, düzgün büs- bütün gözden düştü. Bir de allık vardı, Daha çok bu işde miyan kral ve kreliçe dün akşam mai - yetlerile beraber şehirde bir gezinti yap- mışlardır, Bu arada 5,20 de Parkotele gitmişler, çay içmişlerdir. Kral ve kra - liçe, prenseslerle beraber bir masada o » turmuşlar, maiyetlerini teşkil eden diğer zevat ayrı bir masada mevki almışlardır. kadın saçlarına, başlıca şu şekiller veri-| idi. kırmızı gaz be İ yumma kımayı tercih vardı. Bunlardan başa yemeni bağlamak|, Hamam ustaları arı kullanılırcı, 80 manın ucu, suya ü. Sonraları, küçü ili. Kına, su içinde ezildi maklara bez parçaları b naklara istenilen şekil verilir, ve ona gö- re üzerlerine sıvanırdı. Bir de avuç kınası vardı. kapatılarik, avucun içine iki parça kına konulup iple bağlanırdı. Bunun bir ismi de yumma kına idi. Avuç. böyle kapalı olarak, sabaha kadar kalırdı Parmakla ihtiyarlar da, ederlerdi, Sabah olunca, parmak kınası, parmak» tan çıkanlır, nişadır ve kireçten mürek- keb bir mahlut, kınanın ye: lerek ateşte kızdırılırdı. Ha kına, gitgide karsrarak, siyah üzüm rengini bağlardı. Kınanın bu rengi alma- sı, pek makbuldü. Eski dadınler, (bh) e de kıymet verir. Gençler, parma ler lar, lâdenden sun' gördükleri nokta! Hamam ustalarının bir v lerde, bu ustalardan mutlaka nesi peylenirdi. Ustalar, misafi toz ve feracelerini alır, gelenlere yol gö terir, gidenleri teşyi ederlerdi. Hamam ustalarının san'atlarındaki me- haretleri hakkında fikir hâsıl etmek için, belki uydurma, belki değil, şöyle bir fık- ra anlatırlar: Vaktile çarşı esnafından bir adem, kas rısını öldürür. Fakat, izleri, örtbas edil diği için, cinayetin kimse farkına var. maz. Aradan zaman geçer. Bir gün kom. şularının ihbarı Üzerine subaşı kadinm öldürüldüğü odaya ansızın bir baskın ya- parak, halıya ilişmiş bir yumak kadın saçı bulur. Bu saç yumağının, kocasile yaptığı kanlı mücadele esnasında, kadi nın başından koparıldığını anlıyan SW başı, yumak elinde, hamam ustalarını bi- rer birer dolaşır. Bu ustalardan biri, saçı muayene ederek: — Hat. der, bu filân yerde oluran fi lânca kadının saçıdır! Üç ay evvel, filân hamamda başını bana yaptırmıştı. Koca- sından çok şikâyetçi idi" Bu sayede, yakalamp sorguys çekilen kocası, işlediği suçu itirafa mecbur olur, Eski hamam ustaları, san'atlarının ehli olmaktan yana anlaşılan şimdiki kuva. förlerden çok üstünmüşler! Ali Akıncı miştir, Kraliçe ile fransızca konuşan kral, gar- sonlara fasih bir şive ile türkçe hitab et. miştir. Kral ve kraliçe Parkotelde 7 ye kadar oturmuşlar, kajkarken çalgıcılara para hediyesi yollamışlar, bundan sonra 8 de Muvasalatları saatinden itibaren dün| Kralın bulunduğu masa için meyva, | Perapalasa avdet etmişlerdir. akşama kadar oteldeki dairelerinden çık- pasta, kokteyl, çay, çikolâta ısmarlan - Nusret Saja Coşkun