ERE Mayss * N şriyattan Evvel dil Yazan; Muhittin Birgen m — aarif Vekâleti, Ankârada neş- IM riyat işlerimizi, imkânların hu- dud ve müsasdesi dairesinde, Heci dırmak üzere bir kongre tertib etti. Bu satırlar intişar ettiği sıralarda Okorgre mesaisini” bitirmiş ve kararlarını vermiş ümet, menilekele ciddi bir kütüblane vücude getirmek için esaslı fadakârliklar yapmayı dahi göze almıştır. Ayni zeman« da, hükümet, Türx milleti arasında oku- ma zevkinin artmasını, tabı işlerinin u- cüzlamâsinı, kitab mâliyetinin düşürül- mesini ye müellifterin, vücude getirdik- jeri eserlerden kabil u kâdar istifade etmelerini temin için azami de- recede dikkatle çalışmaya ve bu bususl peyderpey tedbirler almaya ehemmiyet veriyor. : Bütün bunlar iyi şeylerdir ve, okuyu-| cülârımız hatırlarlar ki, bu sütunlarda bir hayli zaman müdafaa edilmiş fikir- lerdir, Bu fikirleri tanzim ve tertib et- mek, bunları hayata geçirmenin yelları- mi hazırlamak gibi bir takım tatbiki yelere doğru yürümeğe başlıyan Maarif Vekâletinin bu teşebbüsünü memnun yetle karşılamamak kabil olamaz. Ümid ederiz ki istiğari bir maksadla memleket | münevverlerinin büyük bir kısmını bir âraya toplamış olan bu kongrenin karar- İarını Madrif Vekâleti, kendi tarafından Yapılacak tetkiklerle ıslah ve ikmal ede-| yek yakın zamanlarda müsbet bir fasli-| yete geçmiş olacaktır. * Fakat, her şeyden evvel şu nokta üze- rinde durmak lâzımdır: Bütür..bu ne riyatı hangi dille yapacağız? Evet, hung dille? Bugünkü dil sam ma- nasile bir kelime ve gramer snarş dedir, Gramer anarşisi belki bir der ye kadar hafif, fakat, kelime anarşisi, ar- tak elimizde bir dil bir lüget bulundu Bunu Iddia edemiy z bir haddi dar ileri gitmiştir. Mes: arının ellerinde dolaşan var ki bizim bunu aniâmem yoktur. Buna muh bizim anladığımız| dili de mekteb çocuklarının anlamalar ni temin edemeyiz. Gençler arasında öy- le Üniversite hocaları var ki tahsillerini enebi dille yapmış oldukları için türk- genin grarerini de ona uydurma fıyorlar. Neticede böylelerinin k rinden düğgün cümleler ancak eseri olarak çıka Birçok ahvalde görüşruz ki, profasör. İlerimizin ve doçe' I bir İmama! eğer Almanyada tahsil etmişlerse ıstalah-| larını almanca, Fransada tahsil etmişler. 80 fransızca, İngiltere veya Amerikada tahsil etmişlerse ingilizce kullanıyorlar, Şu halde ilim kitablarımızı hangi ıstılah-. larla ve hangi kelimelerle yazacağız? Bunlar ıstılahlı ağır ilim kitablarıdır. Bir de alelâde, orta derecede ilim kitab- larile edebiyat vasfına geçecek olursak görürüz ki herkesin cebinde kendisine mahsus bir iigat kitabı vardır. Türkçeyi türkçeleştirmek namına rasgele kelime icad etmekten ibaret olan bu indi usule bir nihayet vermedikçe ne bir Türk diğ teşekkül eder, ne de böyle bir dille ya- pılacak neşriyatan bu memleketin nesil. lerine bir fayda gelir, Eğer yevmi bir gazelenin sütunları müsaid olsaydı rasgele elime alacağım yeni neşriyattan iler alarak türkçe- Rin ne kadar feci bir hele geldiğini bu sütemlarda gösterirdim, Fakat, fikir ve yazı adamların zaten hergün esef ve #eessürle gördükleri bu facia, erbabınca © kader teferrüatile malümdur ki bunu #yrca misallerle isbata kalkmak dahi Mizumsuzdur. Yalnız şu kadar söyleme. Tiyim ki bu sahada dile ald bir takım şey- Teri bilmek dahi kabahat olmuştur. Bugünkü anarşiye bir nihayet verme- dikçe, türkçeyi muayven bir disiplin al- tıma alıp onu bu disiplini ları dahilinde tedrici surette tekâmül et- tirmeği temin eylemedikçe ne neşriyat programı yapmakta, ne de bilhassa neş- Fiyat faaliyetine girişmekte fayda vardır. Gönül isterdi Xi bu neşriyat kongresin. den evvel dili inzibat altma alacak bir hareket yapılsın ve yeni neşriyat bu inzi. emle. desadif Makale: Ps*i bir Çin darbı meselinde denilir ki: — Bir türünün yarısı diğer yarısı ile tüğü zaman nizam ve asayişi temin etmek vazifesi kurda düşe Anelerde o'duğu ihtilâf halin insan di: gibi milletlerde de kuyveti yapan £kir, his ve gayebirliğidir: İtthaddan Küvvet doğar, cümlesini belki Âdem babamız söylemiştir. Fakat muhakkak sonuncu kror edecektir, olmaması şartile, SOZ ARASINDA Meşhur Nevyorok sergisinde | Bir dansöz | | Amerikalı dansöz Faith Bacon Nevyork- ta açılan dünya sergisinde meşhur dans: tın çizdiği çerçeve içine alınsın. Faka madem ki neşriyat programının yapılma- sina bu kongre ile daha evvel başlanmış- tır, şu halde hiç olmazsa bu programın| tatbikatına başlanmazdan evvel, bu dil meselesinin bir dereceye kadar olsun halledilmesine teşebbüs edilmelidir. Maarif Vekilimizden bunu mutlaka is teriz. Dil meselesini haliletmiyen bir ma- arifin hattâ mekteb ve kitabla meşgul! olması dahi manasızdır. Hiç olmazsa mekteblerde ve Maarif Vekâleti tarafın- dan bimaye edilecek neşriyatta olsun dil muayyen bir inzıbata alınmaz ve her ©- kuyup yazan insan, dilde kelime veya kai- de !ead etmekte kendisini müçtebid tanı- makta devam ederse, Türkiyede kendi kendisine bir dil teşekkül edinciye kadar, | mektebi de, kitabı da kapamak - biraz| mübalâğa ile - pek doğru bir fikir olur. Mektebden ve kitabdan vazgeçtik; Ma- arif Vekâleti bize her şeyden evvel bir dil yapsın! Muhittin Birgen mak için mürat Hergün bir fıkra Bir fıkra ve mabadi Ayyaş erkek geveze karısile könü şuyordu. Kadın sna şu Jikyayı yarım olarak anlatınıştı; — Bir gün bir eşeğin önüne bir ko va su, ve bir kova rakı koymuşlar; eşek rakıyı bırakmış, suyu içmiş. Kocasi fıkrayı tamamlamıştı: i | z — Amma o eşek te onun için. Kadın bu söze de verecek cevab bulmuştu: İ — Sen demek bir eşek kadarda o j lamayorsun? | — Ya sen olabiliyor musun? — Ben mi? — Öyle yaz bir eşek kadar olabil. İ sen böyle vareir konuşmazdı, eşeğin İ konuştuğuna hiç rasladın mı? i im İngiliz ordusunda Yer bulamıyan eski te reisi Erkânılr Yedi yıl İngilte- re imparatorluğu ” erkâniharbiye reis. İiğini yapan ve İn- gütetenin munmış “as etmiş ise de alâka dar makamlar keni.k:n6 göre bir Iş bü-| lamadıklarından evrakını dosyada hifzet- mişlerdir. Lord Milne bir gezeteciye: «— Arilaşilan yarım maaşla da olsun| Feld Mareşallira iş yok. 72 yaşındayım | amma, yaşıma göre müthiş faalim» de-| miştir. “Esrarensiz adam,,ın mozayik resmi Londrada İngiltere bankasının yeni medhalinde, banka müdürü, «Esraren- giz adame diye tanılan Montaku Nor - man'ın mozayiklerden işlenmiş yüzü yeri süslemekte, ve müşteriler, bu yü- ze basarak geçmesin diye de, mozayik- lerin başında iki nöbetçi beklemekte - dir. 10 meşhür Mütehassısın Bekledikleri hasta at 1944 senesinde Londrada büyük Derbi ve St, Leger yarışların kazanan meşhur ve 100 bin İngiliz lirası değerindeki ata, geçenlerde ikinci defa olarak başından ameliyat yapılmıştır. Newmarkel aheüisi atlara karşı ola merak ve sevgilerile tanınmışlardır. K sabada günün mevzuu Windsor Lad is- mindeki bu atın sıhhati olmuştur. Bu - nunla beraber Windsor Ladın hayatı teh Mikededir. Geçen Ağustostanberi beyninin yanın. da çıkan bir urdan muztaribdir. Hayvan şimdi meşhur bir baytarın kliniğinde ya- ri baygın bir halde yatmaktadır. Bülün dünyaca maruf 10 beynelmilel şöhretli baytar. konsültasyon yapmak üzere has- tanım başucuna oçağınılmıştır; Hayvan cerrsh!si profesörü İrlândalı O'Connur da bir buçuk saat süran ameliyatı yapmış - tır. Söylendiğ'ne göre profesörün yaptığı bu ameliyat, şimdiye kadar atlara yapı- lan ameliyatlar en gücü ve mühlikidir. Ruzvelt İngiltereye davet edildi İngiltere Kral ve Kraliçesinin daveti üzerine Amerikan Gümhurrelsi Ruzvelt ile Madam Ruzvelt ilk fırsatta İngiltere. ye geleceklerdir. :* İSTER karar vermiş. Kararını icab ettiren seb: «Piyasada makul fiatla iyi kolonya bı sini okuyoruz. Tamamen haklıdır. Herkes hatırlar ki, bir buçuk sene k herkesin ucuz fiata kolonya alabilmesini addetmiş, kolonya fiatına esas teşkil mühim miktarda indirmişti. Buna rağmen kolonya fiatla- * İSTER İ İNAN, İnhisar idaresi çok iyi ve çok ucuz bir kolonya çıkarmıya İSTER ebler arasında: ulunmayışı> cümle. adar evvel hükümeti bir sıhhat meselesi eden ispirto fiatın arasıra Kü NAN, İSTER İNANMA! rında, bir “ki firmanınki müstesna, hiç bir değişiklik görül. medi ve ispirto fiatmın indirilmesi ile hükümetin kasasın- dan eksilen para kolonyacının cebine aktı, Bunun çindir ki sihhat ve hayst bakımından elzem olan bazı maddelerin metin veya belediyenin bu şekilde bir müda- halesinin eizem olduğuna biz inanıyoruz, bu müdahale ha- ricinde bâzı tüccerm insafı muhafaza edebileceklerine. INANMA! Sözün kısası Sakala dair E, Talu on asrın — garibelerinden biri diye tanınmış olan (Sakallı kadın) ın öldüğünü Fransa gazeteleri önemli bir hâdise olarak haber v: ler. Ben bu hatunu, bundan otuz üç evvel Pariste, Neuilly panayırında g müştüm. Üzerimde bıraktığı tesir bir tiksintiden ibaret kalmıştı. Erkeğe bile haşin, vahşi bir hüviyet veren sakal, hele kadında çok feci bir oluyor. Maamafih, Ayrupada şöhret kazananı müteveffa m Döle'nin nev'i şahsıma pek de münhasır değildi sanırım. Eski koraşu ve aşinalarımız arasında çareb- ru ermeni duduları olduğunu ve bun » ların bıyıklı sıfstlerile r eyledik- lerini hatırlarım. Ben o vak damlacık çocuktum ve bu mahlükla dan ürker, bucak bucak kaçardım. Sönra Sonra, aklım her şeye ermeğe başladığı vakit bu sakallı, bıyıklı ka * dınların zavallı kocalarını düşünüp, 8- Gr oldum. Bununla beraber, o sakallı köcülafın da kâriları, bence, ayni de - recede merhamete şayandır. Amma, ne bileyim? Bazı kadınların da sak hoşlandıkları o söylenir. İyattâ eskiden, erkeğini! ' «Benim, me * nekşe sakallı kocacığım!» diye geven - ler de varmış: Kendi hesabıma, bu teş bihten sonra menekşeye karşı olan tgu- İ habbetim herhalde artme>, eksili Gelgelelim, galiba bu da görenek ve İmoda mesel Maymun iştihalı insan“ İların vakit vakit, manasız heveslerin - İden doğan sakal nevileri bir bir h Tanacak olursa epey bir yekün tutar: Torba, tahta, çatal, didon, köseç, kaba, " süpürge: bam; yarım.. sonra bıyıkları , Pırasa. kaytan, pala, pos, kırpık, PİS) İdüşük, Almanvari, burma. nevileri; bir zamanlar kadın zevkinin paylaşa - erkek güzelliği tetümmetından idi? di belki çok olsaydı, erkekler aras ıda böylelerini seçmek ve sevmek de ihti - mal ki moda olurdu. Fakat anlaşılıyor ki, tabiat kadınla - ra erkeklerin üzerinde bu (bakımdan olsun bir faikiyet temin etmek istemiş; ve onları, tek kocalarının eline verme- sinler diye sakalsız yaratmış. Zira, ma“ lümdur ki bir tahakküm timsali telâk- ki edilmesine rağmen sakal (o ekseriyâ ve kaptırıldı mı idi, nüf irili | ! i sakal düşmanlığı da j2 geliyor, dersmiz? Va * rkekliğin icabatın- İrid İdan bulunduğu hissini verecek kadar tejmmüm ettiği şu zamanda, bizlerin hiç değilse sakaldan kurtulmak iste * mekliği i, onu ele vermemek endişe sile tefsir edenler pek aldanmazlar gi” bime gelir. İkinet hir sebeb daha hesaba katmak Tâzımdır ki, o da sekalın ekseriya sa * çabuk ağarmasından (ve yaşınızı belli etmesinden çekindiğimizdir. Dedelerimiz: «Yok sakaldan aksaka * la geldik!» diy ünürlerdi. Biz, bu * nun aksile müftehiriz «Aksakaldan yoksakair gelmiş.» insanlarız. Amma ne de isabet etmişiz! Çene - nin altında o kıl kümesi de çekilir mi idi?! E. Talu e TAKVİM