ET 24 — ta, KAPI, dişmrdan kilidiidir. Anah- muhafız askerlerdedir. > tal Gazi, anahtarı arayıp bulmak- vey it geçirmek istemedi. Bütün kuv- tk kapıya yüklendi. Kalın meşe &- Ge arından yapılmış olan kapı, Battal ZİRİN zoruna dayanamıyarak arka - *2A devrini verdi. manzarası o kadar hazin idi we lı anda, derhal Battal Ge- pa in nazarı dikkatini oelbetti... Tava- Wi, Socirle asılı olan kandilden, solgun e ziya dağıhyordu. İşittiği gürültü den korkarak bir köşeye büzülmüş m Bizans prensesi, -Hizr, Me-yem İrlerinde görüldüğü gibi - kollar. se Böğsünün üzerinde çaprad'amış, in çlarının içini omuylarına dayamış, “mü bekliyor gibi görünüyordu. i kadın da gençti. Bu kadın da, Kirk Bakireler manastırı baş rahibasi “PAsva Ana gibi harikulâde güzeldi. Solgun ışığın altında bile, perişan <hresindeki temizlik ve masumiyet yi Meryemin simasına benziyor - ga ttalın İri gövdesi, heybetli çehresi, 3 asa elindeki kanlı kain bir #nda dehşet vermişti. Sarâydan gönderilmiş bir cellâd 244 Mep rek, derhal yere İriş ara Senelerdenberi çektiğim #un 1 İT. Su son dakikalarımda ol -| » SEMA fazla 24 Diye, ln > »rab çektirme. ketle Battal Gazi, büyük bir neza- Da bi selâmladıktan sonra: Bizi ku Tya Eleonora... Korkmayınız. Zi urtarmak için her fedakârlık gö. iz a ünü bir dost karsısında bulunuyor. Dedi, a sözlerden, kabinde az çok em - t hasil olan prenses, Batia) Gazi -| Bin li cevab mere dikkatle baktıktan sonra | manastırındakiler, içindelerdi. hasta yattığı müddet zarfında, rahibe- “lere gösterdiği nezaket ve iyi muamele ile kendisini o kadar sevdirmişti ki; bü tün bu kadınların kalblerinde ayrı ay- tıcı kız elimize verdi. Kâğıdı bizi e ei BATTAL GAZ kunç sükünu içinde, karanlıklara dal- Arı bir altın yığını gibi parlıyordu. |du * GOZ YAŞLARININ IMRAMI Amma bu taraftan. Kırk Bakireler ük bir düşünce Çünkü Battal Geti orada etm Hikâye: Büyü Yazan: ZİYA ŞAKIR Kirya Eleonora kaçıyor! Ekserisi birer macera kurbahı ©' A ve dünyanın bütün erkeklerine katşı derin bir nefret duyan bu târiki dünya kadınlar, Battal Gaziyi düşünürlerken: — Ya; bu münis ve yumuşak adam, Battal değildir.. veyahud; bu âdama isnad edilen kanlı ve korkunç menkıbe- ler, yalandır. Diyorlardı. Ve, kısa bir zaman evvel, Battal Gazinin ismi anıldıkça, tüyleri ürpererek haç çıkaran bu kadınlar, şimdi derin derin onu düşünüyorlardı. (Arkası var) lü şekerler (Baştarafı 12 pci sayfada) ilere uzattım. Hepsi hisselerini aldılar ve sonra | kese kâğıdını cebime attım, Nihayet fim | bitti, biz de eve geldik, İşte ertesi günü| idi, ki Luşalar beni çağırdılar. Küçük kızları 41 derece harâretle yatıyordu. Ilık bir ilkbahar günü olduğu için keyfim ye- — Sizi, tanımıyorum, kimsiniz?.... | Dedi. Ve elindeki kanlı *, kapıyı gösterdi. Battal Gazi, önden indi. Deve tüyü kılıcın ucu hn İrinde idi. Luşuların evinde ve hallerinde bir fev- kalâdelik görmedim. Her vakitki gibi su- ratları asik ve canlarından bezmiş bir halde “diler, Fakat çok terbiyeli idiler. Küçük kız alelâde bir anjine tutulmuştu amma boyuna sayıklıyordu. Yüzü istakoz gibi kızırmıştı, Neyse onu muayene edip dışarı çıktım, Beni kapıya kadar geçiren Yensinde geniş bir mantoya bürünmü; çocuğun annesini elimden geldiği kador San Bizans Lik prensesi, Battal Gaziyi tav kib etti, z ve Pidan çıktıkları zaman, saf ve seri ei , Bâva, birdenbire Bizans prense- ne tatlı bir sarhoşluk verdi. Derin de- Nefes alarak solgun dudakları tit - ve Hürriyete kavuştuğuna bir türlü an AMYan genç kadın o kadar heve- İçinde idi ki, bir tek kelime bile hü; yemedi. Bu, başdöndürücü ve he- ka, eticesi kendisince mechul olan eti Sersemlemiş gibi bir halde idi. Batal Gazi, genç kadının bu halini al anladığı için, hafifce onun ko- Birdi. Rıhtımda, hafif hafif çalka- kayığa sevketti, Ha 420, kayıkta yüzüstü yatan aske- tü ki manzarası, kadına büsbü- Lo *r ürküntü verdi. Geri geri çe - pt Gazi, derhel kayığa atladı. Zane ex darbesile hayatı sönen Bi- Yakalıyarak, bir çuval gi- » Bi Üzerine fırlattı, attı. Son- N, m >*s€ doğru kollarını açarak: kuyu, m değil, sizin hayatınızdan kor -| yi mırıldandı. © ka al Gazinin tavrında ve Miyeş , SÜYÜk bir ciddiyet ve sami - İl kayın İK prenses Bleonora, der- Pekie Iİ atladı ; Tİ aldı. Gecen; sözlerinde Dedim ya keyfim derin düşünecek karışık hareketler karşısında, a-|den geçerken bir Elimi cebime oki pakete takıldı, Bir d, İmada aldığımız mah; hâlâ cebimde. hırsa tım. Şekerlerin bir kı, duğu damın üstüne döküldü, celli etti. İkinci ziyaret iyi fakat giz ve acalh buldum. Beni nerek teşekkür ettiler değil nl? zer? Oğulları azametli azametli b; karak: — Çah Biraz daha geç kalıp büyüyü boz maç uk rica ederim, çabuk... Ken-|dık zevallıyı kurtaramıyacaktık.. teselli ederek: — Korkacak mühm bir şey yok, dedim, öbür gün gene gelirim. Çocuk sekiz güne varmaz ayağa kalkar. Kadin elile müphem bir işaret yaptı ve: — Bu şeye bakar, dedi. — Neye bakar, ne demek istiyorsunuz? Büyü ve tılsımın cinsine. diye mı- da, Anlamadım; anlamağa da uğraşmadım. yerinde olduğu için pek halde değildim. Bahçe- sigıra içmek istedim. unca parmaklarım bir © ne göreyim, sine- ud pis şeker kâğıdı ahp havaya fırlat. sm domuzlar İşin garib tarafı daha ertesi Bünü te. timde çocuğu anne ve babasını daha esrar, görünen seyi Ne ge- ana ba- — Kardeşim iyi oldu çok şükür, deği masay- — Büyü mü? Ne büyüsü bu? — Yeşil renkli haplar. merak etme. yin, zaten büyünün kimin tarafından ya. pıldığını da biliyoruz. Omuzlarımı silktim; fakat ansızın zik. nime bir şey saplandı. Şekerler, — Gösterin bana su yesil hapları!, de- Gele gele o mahud şekerleri getirmez- ler mi? Bir tane alıp ağzıma attım ve: — İşte, dedim, büyü dediğiniz şeyi yut gene kese kâğıdını bana verdiler. Ben de/tum. Bakalım neresi dokuanacak bana. — Büyünün size tesiri olmaz, dediler. Acaba ilim adamı olduğum için mi bü- yünün bana tesir edemiyeceğini söylemek istediler? Orasını pek kestiremedim. Bu kara cahillik beni dondurdu, Ağzımı açıp fazla bir şey söylemedim. Ne desem inan- mıyacaklardı. Müddeiumumi önünde duran bir tutam çimeni koparmağa uğraştığı için gözleri yerde doktora cevab verdi: — Ne olursa olsun bir şeyler söyleme- liydiniz! — Müşterilerimin, batıl da olsa çok kuvvetle iman ettikleri bir şeyi cerhe ça- lışarak onları tahkir edeceğimi zanneder misiniz? Bunların, büyücü sandıkları Garşi ailesinin yaptıkları büyü ile çocuk- larının hasta olduğuna inandıkları ve bu yüzden ihtiyar çiftçiyi öldürecekleri ne- reden aklıma gelirdi?.. — Anlaşıldı doktor, senin hukuku âm- me namına dava takibine niyetin yok. Maamafih şahid sıfatile mahkemeye ge- leceksin değil mi? Doktor biran tereddüd ettikten sonra: — Ha, dostum, dedi, biraz daha gayret edersen beni müttehim olarak mahkeme. ye çağıracağa benziyorsun. haydi canım, bu işde itham edilecek biri varsa onlar da: Sinemada pis şekerler satan satıcı, si- İnemayı icad eden kimse vo Luşalar gibi | cahil köylülerin kafasını büyü, sihir, tı). sım, fal gibi sersemliklerle dolduran bu- dala ve nihayet anjin denilen hastalığın zuhuruna meydan veren tablatin icabs. tıdır. İnsanların her fena hareketlerinde mes'ullerin kim olduğunu aramağsı kal- karsak, bu mes'uller, o kadar çoğalır ki İ bunları bir sona bağlamamıza imkân ka). maz. 5 Müddeiumumt mırıldanır gibi: — Pekâlâ, dedi. Her ikisi de hüzünlü hüzünlü birbirle- rine bakarak gülümsediler. e İN Yarınki nüshamızda: Baba Yorgi Yazan: Nezihe Muhiddin e — — Garib zi Bir sabah Babıâli bana merasim esvabile bir topçu zabiti gönderdi. Bü zabit her taraf'a refakatimde bulunacak, elinde sopa ile önümde gezecekti Tercüme eden: Hüsoy'ı Cahid Yalçın Beni o kıskanmağa (başlıyan zarlar sadece, mütenekkiren çalışmamı taleb etmekle iktifa eylediler. Avam hal- kın © zamana kadar yalnız müslümanlara hasredilen bir işi bir Avrupalının ifa et- mesinden müteessir olacağı yolunda zâ- hiren doğru görünebilecek bir bahane ile bana tercüman esvabı giydirmek için pa- dişahın isminin ileri sürülmesine padişa- hın böyle gülünç bir ihtiyat tedbiri tav- siye etmiş olacağı, ne de halkın Çanak- kalede kumanda ettiğimi gördükten san- ra zöhiren çök daha az mühim hususata memur edilmekliğimden keder duyacağı hakkında bana bir kansat veremedi, Masmafih, bir müddet, nazrların bu Adi kıskançlıklarına boyun eğmeyi mü- nasib gördüm. Onların zayıf taraflarını! biliyordum. Padişah beni istihdüm etmek istiyordu. Bu arzusu pek kuvvetli idi. Na- zarları ise hem onun sabırsızlığından, hem kendilerinin liyakatsizlikleri hakkında bir kanaat peyda etmesinden korkuyor- lardı, Padişah üzerindeki nüfuzumdan ve bana beslediği :timaddan istifade ede- rek bazı tebeddüllere bais olmamdan da endişe ettikleri muhakkaktı, Fakat bu korku beni uzaklaştırmak için besledikle. ri arzuyu muhik gösterebilirse de onlara ancak muhtemel bir tehlike arzedebilir. di. Daima mevcud miübrem bir tehlike yordu. Ameleleri bizzat ben idare et- mek mesburiyetinde idim. İçlerinden ç0- ğu vebaya tutulmuşlardı. Kendimi korü- (mak için ocakların sıhhate iyi kokusun- dan başka bir şey yoktu. Buna işleri ida» re için bastonumun ucunu kullanmak ted- ibrini de ilâve ediyordum. İhtimsik; Sü- tün bunlardan ziyade beni bu musibet hafazaya sebeb olan şey telkin et- tiği meş'um fikirlere hiçbir zaman kendi- mi kaptırmamak olmuştur. İhmal veya istihfaf edilen san'atları daima ele geçirmek fırsatını kaçırmıyan Yahudiler İstanbulda domuz kılı kullan» | mağa mecbur bütün işlere sahib olmuş lardır, Bunlar dövme aletlerinin imali hususunda bana çok faydaları oldu. Hal- kin pek gözü önünde çalıştığın için, en 'ufacık işlerim herkesçe malüm oluyordu. sz ve isyan his- bulunduğunu Talebelerim olmağa namzed elli Türk İtopçusundan ibaret bir müfrezeye vere- ceğim ilk derslerde padişahın da hazır bulunacağını bana söylemişlerdi. Bu 651 rada, küçük topçu kuvvetimin hazır ol. duğunu haber alınca, Kâğıdhanede (mek- teb orada idi) çadırlar kurdurdu. Sonra, padişah yerine nazırlarının ziyaretini ka- bul edeceğim: duydum. Sabahleyin er- karşısında bu korku silinmeli idi. Bahset-! kenden bu küçük heyeti kabul için Kâ- tiğim tehlike ise efendilerini kızdırmak tehlikesi idi. İşte onların aleyhine çevirmesi elimde olan bu silâh ile mücehhez olduğum halde Babıâliye gittim, İptida, yeni esvabıma yakışan ciddi bir tavır aldım. Sadrazamım | benimle müzakereys memur olduğu muh-| telif mevzuları soğukkanlılıkla dinledim. Süratli topçu yetiştirmek (o genç padi - şahın müstacelen meşgul olmamı arzu ettiği bir mesele idi. Veziriazamının bu hususta yaptığı ısrarların şiddetine baka- rak padişahın müracaat edeceğim vasıta- ların tercih ve intihabı hususunda ona| bir. söz hakkı bırakmamış olduğunu an-| ladım, Ertesi sabah, gene ayni meseleye dair vukua gelen mülâkatta icraata geçmek hususunda rehavet ve betaet eseri gös- termekte hiç mutadım olmamaya berde- vam ettiğim için, veziriazam rahatsız o- Tup olmadığımı, yahud şevkimi kıracak surelte bir şeye darııp | darılmadığım merak ile sordu. — Böyle hiçbir şey yok, dedim. Yalnız bana giydirdiğiniz esvabın hâsıl ettiği maddi tesir altında kalıyorum. Bu esvab insanı sükün ve istirahate davet ediyor. Şüphesiz onun verdiği bir rehavet benı istilâ etmeğe başlıyor. Bunu giymemi ar- zoda ısrar edecek olursanız biraz sonra ben de etrafınızdaki adamlar seviyesine düşeceğim. Vezirlazam gülerek: — Bizim esvsbamızın faaliyetimize ha- lel getirdiğine mi hükmediyorsunuz? de. di. İhtimal ki böyledir. Herhalde, efendi. miz sizin faaliyetinze vâkıf olduğu için ondan İstifade etmek istiyor, Bu faaliye. #&n azaldığını görecek olurda bize kaba- hat bulacaktır. Rahatça giyininiz; muh- taç olduğunuz şeyleri bizden isteyiniz. Rica ederim, efendimizin bizzat şahid ol- mak istediği seri ateş tecrübesini hazır. lamak hususunda gayret gösteriniz. Babıâli ertesi sabah bana merasim €3- vabile bir topçu zabiti gönderdi. Bu zabit her tarafta refakatimde bulunacak, elin. de sopa ile önümden gidecek ve beni mu- afaza edecekti, Ayni zamanda, döküm. hanelere, tersmnelere ve Tüzum hissedece- ğim sair yerlere serbestçe girmemi de te- min eyliyecekti. Belgrad muahedenamesine takaddüm eden harbde Ruslardan alınmış iki top bularak memnun oldum. Fakat bunları kurmak ve işletmek lâzımdı. Bu yeni tar. zı mesai için ameleler yefiştirmek mec- buryeti bu ilk tecrübeyi gayel zor ve na- boş bir şekle soktu. Zaten o sene İstan- bulda 150 bin kişinin vefatına sebeb olan veba o günlerde şiddetle hükmünü sö - gıdhaneye gittim. Topçubaşı benden evvel davranmıştı. Muvesalatımda beni selâmlattı o Hiçbir gizli maksadı bulunmasını aklıma getir. mediğim bu nezaketlerle bana hâzırla- muş olduğu hiyeneti şüphesiz ki gizlemek istemişti. Böyle bir şey yapacağını ak. lımdan geçirmemiştim. (Arkası var) asesssnsanai Nöbetçi eczaneler Bu gere nöbetçi olan eoraneler şan. lardır: İstanbul cihetindekiler: Şehzadobaşında: (İ Hali), Eminönüm- de (Necati Ahmedi, Aksârayda: (Pertev), Alemdarda: (Eşref Neşet), Beyandda; (Haydar), Fatihte: (Ellsnmeddin), Ba- kırköyde: (HILA), Ryübde: (Arif Beşir), Beyoğlu cihetindekfler: İstikill caddesinde: (Della Suda), Dai- rede: (Güneş), Taksimde: (Limonciyan), Pangaltıda: (Nagileciyan), Karaköydet (Hüseyin Hüsnü), Beşiktaşta: (Süleyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy, Adalardakiler: Kadıköyünde: (Kadıköy), Üsküdardat (İmrahor), Buriyerde: (Osman), Bü- yükadada: (Halk). Yevmi, Biymal, Havadis ve Halk gazereği © Yerebatan, Çataiçeşme sokak, 25 — İSTANBUL Gazetemizde çkan yazı ve resimlerin bütün halkları mahfuz ve gazetemize giddir, ABONE FIATLARI Jiânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. i © Ponta tuzu : 741 İtanbul. & Telgraf : Son Posta i Telefon : 20203 İ m