12 Say Sevgili oğlum Sacid. BiR YANLIŞLIĞIN METiCES gamma, Yazan : Muazzez Tahsin Berkand Maşmsfih bü güzel resme de zevkle| | j ANE ani bir cesaretle ona yaklaştı ve hürmetle Mektubunu aldım. Bunca senedenberi| bakmaktan kendini alamıyordu. Yüzün Çeğilerek şapkasını çıkardı * Anadolunun dağlarını birbirine ba sularını bir yerden başka bir den bendler yaplıktan sonra 'bir müddet dinlenmeğe ve kazahdığın pa- rayı güzel bir İstanbul kızile beraber ye- € Smeğe karar verdiğine pek sevindim. De - mek henüz ihtiyar halana olan itimadın © eksilmedi? Çocukken giyet an dâ seçeceğin mesi: tişare ettiğin gibi bugün de kı “olarak seçeceğin küçük hanımı beğenip sana takdim etmemi i# öyle mi? Bununla beni pek mütehassis ettiğini söyledikten sonra, uzun tafsi girişmeden asıl meseleye gi orum. Son sylarda artan romatizma buhran ları beni Erenköyünden İstanbula git © meekten menettiği için bu işle doğrudan doğruya meşgul olamıyacağımı anlıya - © rak komşumuz Nem'de Hanıma meseleyi açtım. Onun çok görgülü ve bilgil. bir ka- dın olduğunu ve kendisine her hususta güvenilebileceğini sen de benim kadar iyi bilirsin. Nemide Hanim bu maksadla bir iki defn İstanbula indi, sana hem iyi bir karı, hem de bir fikir arkadaşı olabilecek güzel ve okumuş bir alle kızı intihab et « mek arzusfle birçok ahbablarının ev'ne girip çıktı ve nihayet bu zümrüdü anka kuşunu buldu. Küçük hanımın resmini © Allah için güzel taze. mile uygun. Kızcağız sonra şirketlerden bi: çalışmıya baş- Yyarak babasının yükünü hafifletmeğe koşan fedakâr aile kızlarından... Nemide Hanım artık Sabahati methede ede bitire- iyor. Ev işi, el işi bilirmiş, sesi güzelmiş, © ilk... Sana her ihtimale karşı onun hem evinin, hem de çalıştığı yazıhanenin sd - resini veriyorum; istersen tahkikât yap - “tir, sor, anla, ona göre kararını ver. Ben sana bir yol gösteriyorum, o yolda nasil 5 yürüyeceğini kendin bilirsin. Yalnız şu- © rasını da ilâve edeyim ki, Nemide Hanım © Sabahate de senden bahsetti ve bir res « “ mini gösterdi. Teklifinin reddedileceğini > hiç zannetmiyorum. Binaenaleyh tered - * düdsüz yürüyebilirsin. Gözlerini hasretle © öper, senden cevab beklerim oğlum.» Mühendis Sacid halasının mektubunu — okuyunca gülümsemekten kendini alama- dı. İhtiyar kadıncağızın «evlenmeğe korar verdim» cümlesini he kadar büyük bir ciddiyetle kabul ederek hemen icraata © girişmesi, hattâ müstakbel nişanlı olarak seçtiği kızın resmini gönderecek kadar © iİşgüzarlık yapması tuhafına gitm yolluyorum. esi bize tama- yi bitirdikten ? “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 58 Ondan sonra da bizzat aşçıbaşıyı çak ğırarak öğleyin için hanıma hafif ye- mekler ısmarlamıştı. Aralarında bir gece evvel baloda geçen vak'aya aid bir tek kelime bile konuşulmamıştı. Muallâ kocasının bir “ şeyler hissetti ve kendisinden izâ- “hat istiyeceğini biliyordu. Cevadın “hakkı vardı: Muallâ ona istediği bütün “İzahatı vermiye hazırdı. © İlk heyecan saatleri geçtikten sonra Belkis hanımın alçakça sözlerinin ken- “di üzerinde hiç bir tesir bırakmadığını 1. Cevadın bir çok kabahatleri rdi; fakat karısma karşı böyle bir cürüm işlemesine imkân yoktu. Ko- “ cası hakkımda böyle çirkin iftiralarda bulunabilmek için o kadının ne şayanı “nefret bir yılan olması lâzımdı; Şimdi Genç kadın, Belkisten başka “birisinin de Cevadın kusurlarını ve ilk “ karısına karşı olan lâkayidliğini evvel- 'ceden kendisine çok mübaleğalı, hattâ hakikate uygun olmıyan bir şekilde an- Jatmakin alçakça bir hareket etmiş ol- “duğura kani oluyördu. Bütün bu fikirleri, yüzüncü defa zih- * | gitmek üzere t çizgileri muntazam, gözler ıri ve manalı, | İboy uzun, vücud ince, bacaklar mevzun... Gözlerinin zevki için, karşısında iyi gi - yinmiş bir İstanbul hanımını görmenin İçine verdiği ferah için bu fotoğrafı ma - sasinin Üzerine, İâmbasile yazı takımı a - rasına koydu. Artık günde birkaç defa o- na bakiyor ve her baktıkça bu sevimli yüzü daha cana yakın, daha manalı bulu- yordu. İlkin bir kapris gibi başlıyan bu ni . O kadar ki, İstanbula e bindiği gün kalbinde âdeta bir telâş hissetti: Sevgilisine koşan bir adamın telâş... | Galata rıhtımına çıktığı zaman saat tü, Eşyalarını bırakın kendisine çe! zen verdikten sonra Beyoğluna çıktı sadsız dolaşmak, senelerdenberi uzak kaldığı şehrin taşını, toprağını seyretmek istiyordu, Fakat ilk rastladığı kadın ona) Sabahati hatırlattığı için birdenbire ka - rar vererek Galatava indi ve dairelerin paydos saatini beklemeğa koyuldu. He - men o gün Sabahati işinden çıkarken gör- mek istiyordu Saat beşle altı arasında geçen dakika - ları sayarak dolaşırken kendi kendisine İ gülüyor, Hseyi ilk bitirdiği seneyi hatır. lıyarak kendisinin sokakta sevgilisine ran- devü veren bir mektebliye benzediğini düşünerek iç eğleniyordu. sından Sa- baha ikte çıktı - ğını gördü. Tesadüfe bakın ki üzerinde fotoğraftaki elbise vardı. Demek yeni a - lınmış bir resimdi o... Arkadaşlarile ko- nuşarak, gülüşerek tremu kiben Beyoğluna doğru yürümeğe başla- dılar, Sacid bilâihtiyar arkalarmdan git-| ti. Kendisinde maceraya heveslenen bir delikanlı hafifliği duyuyordu. Fakat ertesi gün, gens ayn! saatte ken- disini bu meçhul hanımın arkasından gi-| derken görünce vaziyeti ciddi bir şekilde! muhakemeye mecbur kaldı ve aylardan- beri karşısında gördüğü bu resmin sa - hibini ümid ettiğinden çok düşünmekte olduğunu anladı İstanbulda hiç bir işi olmıyan Sacide iş çıkmıştı şimdi. Her gün saat altıda Ga - İataya iniyor ve günden güne daha çok beğendiği Sabahati, kendisini ona göster- memeğe gayret ederek tA Cihangirdeki e vine kadar götürüyordu. dü - Mak” y yolunu ta- — Bonjur hanımefendi... Genç kızin gözlerindeki hayret ve kor- mrünün sonuna kadar unutamıya- caktı — Siz kimsiniz beyefendi? Tanımadı - ğınız bir kadına ne hakla selâm veriyor. sunuz? — Sizi nasıl tanımam efendim? Saba - t Hanım değil misiniz? Ben de Sacid.. » Bunları tanımı - lacak, iâ kıpkırmızı olarak özür diledi. Fa kat bu haka € kân yoktur. Çapkı: sokak adamı gibi hareket ettiğine esasen bir pişmanken |bir de ondan hakaret görmek! O gece pek sinirli geçti; fakat gün gene ayri seatte Sabah : için sokakta beklemekten kendisini me- nedemedi. Artık sadece fotoğraftaki gü - zeli değil, bir baftadanber! hallerini ve tavırlarını tetkik ederek içine sindirdiği düstinüyor, onumla evlen. mek isti Halbuki kendisine izdivne teklif etmeğe hazırlandığı genç kıza ka çok kabaca muamele etmiş, onun tarafın- şti, Mü. ü idi gı de ile ve a» canlı Sabahati dan ağır bir hakürete maruz kal: hendis Sacid için büyük bir üzi bu... Hele birsz sönra onun şirketter kınca kendisine serbest bir t demi tenezzülle baktığını görünce bütün soğukkanlılığını kaybetti. büs « mesine imkân yoktu... Hemen ilk va - purla Kadıköyüne gitti ve bir otomobile atlıyarak soluğu halasının köşkünde 31- dı. — Hekkın var oğlum; Nemide Hanım bir yanlışlık yapmış... Sana Sabahatin bir fotoğrafisini göndermek için onun ar- kadaşlarile bir grup halinde çıkardığı res- mi kesip büyüttürmek üzere kızile Bey- oğlundaki bir fotoğrafhaneys göndermiş. Halbuki kızı, Sabahatin resmin, büyüt « türecek yerde arkadaşlarından birinin » kini büyütüp bana vermiş. Benim bir şey- den hâberim yoktu. Yanlışlık sonradan meydana çıktı amma artık senin Anado - lunun hangi köşesinde olduğunu bilmedi- bununla iktifa etmesine imkân yoktu. Aylardanberi dost bir yüz gib. benimse- diği ve hele son bir hafta zarfında cazi - Bir gün. s9: kendisinin de ar” nakleden : Muazzez Tahsin — | ninden geçirerek kocasını ilk günden İ beri tanıyamamasına sebeb olan kim - seler için için lânet ediyor ve bir yan- dan da onu bekliyordu. Cevad, sabah giderken öğle yemeğini müteakib he - men tekrar yukarıya çıkacağını söyle- mişti. Saate baktı.. ikiye gelmişti. Nerede ise o gelecekti artık... Kalbinde büyük bir helecanla onun ayak seslerini bekli- yordu... Ne kadar geç kalmıştı... İşte saat iki buçuk! — Amcamın bugün bütün gevezeliği üstünde idi. Bir türlü yakamı birak -| madı. Halbuki ben seni öyle merak e- diyordum ki... Telâşla odaya giren Cevad karısına yaklaşmış, ellerini tutmuştu. Bilâihti - yar ona herkesin yânında hitab ettiği gibi «sen diyordu. Munllâ kalbinin heyecanının birden- bire sükünet bulduğunu, içine derin bi sdadet sıcaklığı dolduğunu duydu. — Nasılsın şimdi? Baş ağrısı falan kalmadı ya yavrum? — Hayır, vallahi hiçbir şeyim yok... besine büsbütün kapıldığı bir genç kızın Cevari karısının yanına oturmuş, el- lerini ellsri içine almış, ateşli gözlerle onun gözlerini #rıyordu. — Bir gün istirahat etmekten ne çı- kar Muallâ? Alışmadığın bu yorgun » lukların seni pek hırpaladığını görüyo- rum. Âlemi eğlendireceğiz diye senin sıhhatini kaybetmeni kat'iyen istemem. Bu sabek babanla uzun uzun konuş- tum; haddim olmıyarak kendisine bir nasihat ta ettim. Artık eline bir iskambi! kâğıdı almıyacağına yemin et- ti. Onu bu yemininden döndürmemek için elimden geleni yapacağım. Fakat asıl sana vereceğim sevinçli bir haber daha var... Bülendin tayya- reci olmistsma babanı razi ettim. — Sahi mi? Aman ne memnun ol - dum. Zavallı Bülendeik bu derdle için Meseleyi halasından başkasınm harlet-| | Muhammen bedeli 9071 lira 20 kuruş olan çelik çekme boru, bakır çekme bo- ru, çelik saç, yuvarlak, bakır çubuk, bakır levha, pirinç çubuk, pirinç levha, çinko levha, külçe çinko, alüminyüm demir ve galvanize tellerle yay teli, gal- vanize kablo, bakır tel, pirinç tel, sinek teli, pirinç kafes teli, bağdadilik kafes teli gibi malzeme 8/5/939 Pazartesi günü saat 15 on beşte Haydarpaşada gar bi- hası dahilindeki komisyon tarafından kapalı zarf usulü ile satı nahnacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 680 Jira 34 kuruşluk muvakkat temina! ve kanunun tayin ettiği vesaiki ve tekliflerini muhtevi zarflarını eksiltme günü saat 14 on dörde kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Bu işe aid şartnameler ko- misyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. — (2529) P.T.T. Umum Müdürlüğünden 1 — Ankara radyosu için biri (200). diğeri (125) lira ücretle iki spiker alna- caktır. 2 — Taliblerin lise mezunu olması ve telâffuzlarının, düzgün seslerinin mikro- fona müsaid bulunması, bilhassa dilimizi çok iyi bilmeleri ve konuşmaları lâ - zamdır. 3 — Ayml evsafta olanlar arasında yabancı dil bilenler ve yüksek mekteb mezunları tercih edilecektir. 4 — Taliblerin 1 Mayıs 939 tarihine kadar istida ile P, T, T. Umumi müdürlü- ğüne müracaatları. | (1408) (2851) Dİ LV İstanbul İkinci İflâs Memurluğun * dan: ş Müfliş Bakırköy Çimento Fabrikssı Şirketi masasına kaydolunan Hüseyin Hüsnünün (400) lira ecri misil alacak ta- lebi İdarece tetkik edilerek ecri misil tak- dirine'salâhiyet olmadığı ve işgalin hük- met sübutu lâzım geldiğinden alacak kayıd talebinin reddine karar verildiği ilân olunur. (171710) İstanbul İkinci İflâs Memurluğun - dan: Müflis Avunduk masasına müracaat €- den hazinenin istediği 108937 lira 80 ku- ruş hakkında idarece yapılan tetkikat bu alacak hakkında mukaddemâ verilen red kararı üzerine keyfiyet mahkemeye intikal etmiş bulunmasına ve mezkir dava derdesli rüyet bulunmak itibarile yeniden Karar ittihazma mahal olmadı- ğına iflâs idaresince karar verilmiş oldu- ğu ilân olunur. — (17170) | BİR KAŞE NEOKALMİNA DIR lâşile onun elini tutmaktan kendini me- nedmedi. — Yarın akşam öizi görebilir miyim? Göz yöze geldiler. Sacldin yalvaran se- si Melihanın yüzüne ateş çıkarmıştı, Bir saniye tereddüd ettikten sonra gülümsi- yerek: — Peki... dedi. Ve ertesi akşam buluştular, kendisi hakkında fena fikirler beslemesi- ne tahammül edmezdi. Ertesi gün gene Sabahat zannettiği ha- nımı buldu: — Affedersiniz hanimefendi, sizden ö- zür dilemeğe mecburum, Sacid vak'ayı anlattıkça genç kız bü - yük bir alâka ile dinliyor ve gülümsüyor- du. Öyle ki, bilâihtiyar yanyana yürür -| lerken Sacide bazı sualler bile sormağa ve arkadaşı Sabahat hakkında ona izahat vermeğe başlamıştı. Evinin önüne ge - ince durarak mühendisin yüzüne baktı. — Mesele halledildi; artık, üzülmeyiniz İ efendim. Allaha ısmarladık İ Sacid, son ümidine sarılan lemiye mecburum. Belkis hanım bans! bu dakikada karısına söyliyecek bir sö- dün gece ilk karımın ölümünü mütea-!zü kalmamıştı. Onun yüzünde, gözle - kib ortalıkta dolaşan çirkin ve asılsız | rinde, dudaklarında dolaşan dudakları dedikodulardan bahsetmişti. liçinin ateşini bütün kelimelerden dahâ Cümlenin sonuna doğru sesi bilâih- kuvvetle karısına anlatıyordu. tiyar kısı! Cevad endişe ile titri-| İlk şaşkınlık dakikaları geçtikten yerek; fakat gözlerinde dürüst ve te-|sonra genç gdam karısının omuzlarını Yarınki nüshamızda: Yetim kız Yazan: İnci Özkert adam te-| miz bir bakışla karısına doğru eğildi: — Buna kat'iyen inanmadım Ce - vad... Böyle bir şeyin imkânı voktur. Sesinde, gözlerinde, vücudünün tit- reyişinde bu alçakça ithamı reddeden bir isyan vardı. Cevadın yüzü birden- bire büyük bir saadetle ışıldadı. Biraz dahâ eğilerek karısının alnına dökülen kumral huklelerini uzün uzun öptü. tutarak onu biraz uzaklaştırdı ve göz- derine baktı. — Ancak birkaç gündenberi bu sev- gili lerin derinliklerini görmeğe mu- vaffak oldum. Ondan evvel senin bana karşı olan duygularını anlatmıyordum Muallâ, Ne zamandanberi bana yakın olmağa başlamıştın? — Çoktanberi.. belki de ta başlan * — Teşekkür ederim sevgilim... Her| gıçtanberi... Fakat söyle bana Cevad, şeye tahammül ederim; fakat senin na- niçin bana karşı o tavırları takınmış- zarında namuslu bir insan gibi görün-! 4n? Evlendiğimiz gün neden bana O )leyhimde bir şey... Onların beni ne ile için eriyordu. Sana karşı olan minnet-| tarlığımı nasıl ödeyeceğimi bilmiyo - rum Cevad. seni, hiç sevmemiş, sevgi nedir bilme- Bildihtiyar o da kocasına «sen» di - Miş bir insan gibi derin, ateşli ve haris yordu artık. Genç adam karısının bu bir aşkla seviyorum. Fakat sen de bana yakınlığından fevkalâde mütehassis ol. bir şey söyle Muailâ.. bir tek kelime.. duğunu göstermek için onun elini du- bir cümle söyle... Bana: «Seni seviyo - daklarıma ürdü ve birdenbire ağır- Tum» diyebilir misin sevgili? Beni öyle laşan, ciddileşen gözlerle ona baktı: | |mes'ud ederdin ki... — Soracağım suale cevab verirsen ğ.| Genç kadın vücudünü dolvan müş. deşmiş oluruz Muallâ. Dün gece Tarab- | fik ve ateşli bakışların karşısında) bü - yadaki baloda seni ##mak için küçük|tün kuvvet ve tereddüdünün eridiğini salona girdiğim vakit annem ve Belkis | duydu. Başıni Cevadın omuzuna dayı- hanımın sana bir şey söylediklerini yü- | Yarak hıçkıran bir sesle: zünden 'anladım.. bana aid, benim a - memeğe hayır... Dünyada en çok kıy- — Seni seviyorum Cevad... dedi. ve niçin itham: ettiklerini bana söyle -| Bir kaç dakika saadetlerinin sar - meni rica ederim. En büyük mücrimle- | Boşluğu içinde sessiz kaldılar. Birbir - rin bile kendilerini müdafaa oetmiye)|lerine sokulmuş, nefes olmaktan kor- hakları vardır değil mi? kuyor gibi hareketsiz kalmışlardı. Bü- öğle yemeğine de inebilirdim. — Hakkın var Cevad; sana bunu söy-| yük sevinçler derin ve sessiz olur. Ce- met verdiğim insan sensin Muallâ ve İ sözleri söylemiştin? Evet, kabahatim büyüktü benim; seni fena halde kır * mıştım. Fakat öyle genç, tecrübesiz ve acemi bir kızdım ki — Hakkın var sevgilim; &abahatin hepsi benim... O dakikada gurur göz” lerimi bürümüş, aşkımı örtmüştü; hal- jbuki daha o zamandan seni seviyor * İdum ve bunu sana söyliyecektim, On“ dan sonraki hallerimi, izdivacımızın ik aylarındaki çirkin hareketlerimi de £© ne gururum bana yaptırıyordu. BU gençlikle ve güzellikle sana ıztıra? çektirmek, erkek gururum te'min edil mediği için seni hir köşede bırakıp git İmek ne çirkin bir hareketti! Fakat £€ ne erkek gururum beni eğilmekten, 88 na izahat vermekten, sana kendimi s€V* dirmek için bütün fedakârlıkları yap” maktan menediyordu. > . (Arkası var) vadın da, kalblerinin beraber çarptığı!