13 Nism ma amm SON POSTA MM... ML A fa Iimanya, harbe girmek —E ister mi, girerse uzun bir harb yapabilir mi? Almanya dışındaki mütehassıs Almanlar vaziyeti na Imanya, Cihan Harbi arifesin- td de dünyanın en zengin millet- #rasmda idi. Memleket dışındaki a- takin Yirmi beş milyar altın mark olarak deki n ediliyordu. Reichsbank tedavül - 1800 milyon mark için 1700 milyon- Bi Ziyade ihtiyat bulunduruyordu. Al hyanın kredisi o kadar yüksekti ki tâ ©) Sonuna kadar, vereceğinin Üçte Fi inatla ödemek süretile, dış piyasa Bull Veriş etti. 1018 yıh sonunda): #bank hâlâ iki milyar iki yüz mil- ihtiyat altına sahibdi. 5 gün Almanyanın mali vaziyeti bu Vaziyet ile kıyas dahi edilemez. z anla riyecilerin bazıları ne derlerse de- ila, Pa Vaziyet askeri vaziyete doğ - Mi oğruya tesir eder. Herkes bilir © e harb bir sanayi harbidir. Ve asında fabrikada çalışan işçi cep Mn asker kadar kıymetlidir. biyen e hariç piyasalardan tatmin ede- si manya; ihtiyat nüfusunu fabri- Ayırmıya mecburdur, Demokrat - taah böyle değildir. Para, insan yerini Büz, pe Amerika harbe girmese bile İn- İğçisi lam Parasile tutulan Amerikan Bk, iki memleketin aekeri kudretine Ve katılmış olacaklar demektir. Geler, z Yetim, iz Üçüncü Reich'in yiyecek vazi- Mag beden âskeri beslemenin e- Misel a i bugün meydana çıkmış bir bunu, sildir. Meamafih, şu yakınlarda duk ye .iX bir misaline daha şahid ol- eh, Oya müdafaasının kırılmasın- Bir. İk sebeb açlık oldu, Popoya, iler nasyonal sosyalist rejimi, det yi, da icabı, memlekette uzun müd. » çetkadan vurma» masalını yaptı, N delin «Almanya 1918 de akk €vletlere mağlüb olmasa bile dan Kiya, dahildeki düşmanları tarafın. Halbuk; 29'e uğrıyacaktıs “ deniliyordu. br in Reich matbuatında meş - pölüktan ge harrirler 1918 hezimetinin VAR. Kaçış rl Eeldiğini açıkça söylüyor. mlardan - harbiys nezare - homes adında bir miralay Mağlübiyetinin açlığa da - tıka, Mİ (8 19161917 genelerine Mahya, vaktadır, tün 4. e tipki 1914 de olduğu gibi, bu- eN yüzde yirmisini dışa - mecburdur, Alman hal PEN müfegyi aelıktan kıvrandığını söy- aker y,, tlere kulak asmamak Uzm Yonaj ,.; Deütseh Wolkswire adlı nas - İrez, iy İst ekonomi mesmuasına ba- 1037 | imani işçisinin yiyecek derecesi li © 'n biraz sma düş - kat 9 mdilik çok bir Mir yala tün y.y, *5A beslenememek derdi bü - 8 sirayet edecektir. Halbuki! Bü- Yon Merge Alman ordusu Pragda mma mand Pierhal bu yazıyı Stermberg adında bir Almanın Çekos- Wvakyanın inhilâlinden sonra yazdi- Ğ bir eserinden almıştır. Sternberg ekonomi politiğe ve s08- yolojiye dair kıymetli yazılarile ta. mınmiştır. Bilhassa «Alman harb vo tansiyeli veya Hitlerin harbi ne ka- dar sürebilir?» adını verdiği bu son eseri Avrupanın garbında büyük bir ş Slâka uyandırmış, derhal ingilizceye, İransızcaya çevirilmiştir. Almanya di şındaki Alman mütehassıslarının va- siyeti nasıl görmekte olduklarım an- £ latması itibarile şayan dikkat buldu- ? ğumüz bu yazıyı iktibas ediyoruz. — İ Yamuna 2. SE yili a Ek iyük Harbde ablukanın tesiri Almanyaya seneden evvel tesir edememişti * Harb potansiyelinde sınal iştihsalin kudreli de pek mühim bir elemandır. Al j manya b ada büyük bir üstünlük gös- | teriyor. Fabrikalarını modern hale koy - du. Rasyonalizasyonda her milletten ileri gitti. Kimya sanayiinde Amerikayı bile geride bıraktı. Bununla beraber, Alman sanayiinin şimdiden var kuvvetile çalıştığını ve O - lanca randımasını vermekte olduğunu da unutmamalı. Harb, bu randımanı pek az yükseltebilecektir. Garb devletleri ve bilhassa Amerika için bu, böyle değildir. Bu devletler, harb zamanı tam randımanla çalışınca istih - salleri bugünkünün dört mislini bulabi - lir. İşte demokratların sanayide bu hıza ulaşmalarına meydan bırakmamak endi- şesi, Almanya için «kısa harb: zarure - tini büsbütün arttırmaktadır. Alman askeri kuvvetine gelince: Bu noktada techizatı mükemmel bir ordu ile karşılaşıyoruz. Tayyare, ağır ve hafif top, mitralyöz, tank, gaz maske, her türlü harb vasıtası bol... Faka: malze - meyi kullanacak insandır. Alman ordü- su ise muallim askef ihtiyatından mah - rümdur Büyük Harbden sonra askerlik hizmetinin ortadan kaldırılması yüzün - den 1901-1913 sınıfları telim göremediler. İ Öyle *i, bir harb vulruuhda Fransa ilk hamlede 5 milyon talim ve terbiye gör - müş askeri silâh altına alabileceği halde | Almanya ancak 3 milyon çıkarabilecek - tir. Bu vaziyet bir kaç sene geçmeden de- İ ğişemez. Bundan başka bir de petrol meselesi İ var, İngiltere, Fransa gibi Almanyanın da petrol kuyuları yoktur. Fakat ikt demck- rat devlet bu #htiyaçlarımı deniz yolile hariçten temin edebilirler. Almanya bü meseleyi synthâtigue petrolle halletmek sıl görüyorlar? istedi. Yapılan istatistikler bu usulle şim- ram muharrirlerinden Ar. jıdiye kadar ancak sulh vaktindeki petrol ihtiyacının yüzde kırkının karşılanabil - diğini meydana çıkardı. Bu miktar harb zamanı petrol ihtiyacına nazaran ehem » miyetsizdir, Diğer taraftan, bir ton syn'hâtigue pet- rol yapmak için dört buçuk ton kömür sarfetmek lâzımdır. Yapılan hesablar yilk bir devletin harb zamanında yirmilp İyon ton petrole muhtaç olduğunu gös-| i« teriyor, Şu halde Almanya bir harbde kendisine gereken petrolü elde edebilmek için doksan milyon ton kömür sarfına, ijyani istihsal ettiği kömürün yarısını bu yola harcamıya mecbur kalacaktır ki, o zaman da geri kalan (huy) memleketin ihtiyacına yetmiyecektir. Hem de huy, #İ Almanyanın harici mübadelesinde en kıy metli bir elemandır Bundan başka, sen- tetik petrol istihsali için ameleye lüzum vardır. Petrolünü hariçten satın alabilen devletler, işe yarıyabileceği şüpheli olan bu petrol uğuruna işçi ayırmak külfetin- den kurtuluyor demektir. Geriye #tifaklar kalıyor. Almanyanın bugün iki müttefiki var: İtalya ve Ja - ponya... İkisinin de harb potansiyeli, Al. man harb potansiyelinin noksanlarile ma- 1âL İkisinin de mali vaziyetleri bozuk, ne hariede alacakları veya kredileri, ne de içeride ihtiyat altınları var, İkiside Al. manya gibi ham maddeden yana fakir... Fazla olarak Japonya Çin harbine gir - mekle kuvvetinden çok şey kaybetti, Ja- ponyanın böyle bir harbe atılmakla nas. yonal sosyalist mahfellerini nasıl bir in- kisara uğrattığını Alman matbuatı o va- kitler açıktan açığa göstermişlerdi. Zira Almanya için Japonya, her şeyden önce, Rusyanın düşmandır. * Nasyonal sosyalizm rejimi; Alman harb potansiyeline ilk büyük ve kıymetli yar. dımını Südetleri ilhak etmekle yaptı, Fil hakika oÇeko-Slovakya'nın inhilâli ile - petrolü ve yiyeceği bol - Asya Avrupa- sının yolları Almanyaya açıldı. Şu kadar var ki, buraya muslihane hulül edilebilir. Buna da vakit ister. Gerçi birkaç sene bekliyebilse Almanyanın askeri kuvveti çok artar amma beri tarafta demokrat devletler de silâhlanıyorlar. Hele İngiltere son süratle silâhlanmakta... Acaba Almanya; onlar hazırlıklarını bitirmeden hücuma Kalkışmıya heves e- decek mi? İşte meselenin ruhu bu nok - tada, Ve sulhün talfhi Retch liderlerinin bu meseleye vereceği hal şekline bağlı. Hülâsa olarak diyebiliriz ki: Alman harb polansiyeli 1914 dekinden geridir. Düşmanlarınm ki ise daha ileri... Al. manya 1914 harbin! kaybetmişti. Bugün bu vaziyette ayni maceraya atılmakta hiç şüphesiz tereddüd edecektir, Çeviren: K. Neyyir E Neşriyat Yazan: Halid 'Türk edebiyatının ve Türk edebiyat- çılarının derdini bu sütunlarda kaç kere deşmeğe çalıştık. Camekândan kaldırıma düşen kitabın ve en yorucu dimağ ve ruh mahsulü ekseriya yok pahamna satın ali- nan muharririn sessiz ıztırabını her fır. sat düştükçe belirtmeği vazife bildik. Bu- rada şunu tekrar edelim ki ne o kitab bir tektir, ne o muharrir... Hakiki bir emek, hakiki ve yüksek bir çalışma mahsulü olan birçok kitabların, muharrirleri gibi, hazin ve ne zamandır değişmiyen talihi. dir bu! Maamafih, Türk kültürünü, Türk edebiyat ve ilim sahasım daraltan, en değerli yancıları yalnız aralarında derd- li derdli hasbıhallere sürükliyen bu faci- anın umarız ki artık sonu gelmiştir. Maa- rif Vekâletinin Ankarada gelecek ay için- de toplıyacağı Neşriyat Kongresi bize bu büyük ve sonsuz ümidi vermektedir. Ken- disi de çok kıymetli bir muharrir olan sa. yın Maarif Vekili Hasan AM Yücelin bu büyük teşebbüsünden memleket maarif hesabına genç ve dinç bir hamle ile um- duğumuz ve özlediğimiz parlak neticeyi iktıtaf edeceğine de şüphemiz ; yoktur.| Bunun için şimdiden seviniyoruz. Burada, küçük bir makale içinde, Neş- riyat Kongresine arzedilecek bütün mev- zuları, ayrı ayrı teferrüatile tetkike Im- sif ederek ihtiyaca göre umumi bir neş- İriyat programı yapılması gibi maddt ve #e girerken en esaslı noktadan başlıya. rak sırasile bütün manevf cepheleri gözönüne koyan meseleler bu mevzula- rın içinde birer yer almışlardır, Orta tah. sil çağındaki talebelerimizin okuyacak- ları telif ve tercüme eserler kadar mü- him bir nokta da, az zamanda zengin bir çocuk edebiyatı kütüphanesi vücude ge tirmekf'e Kongrenin en başla görüşece. #i mühim meselelerden biri de halk ede- İle yazma ve basma eserlerimiz. rar neşri icab edenlerin tesbitidir. sonra, ansiklopedi ve müracaat hazırlıklara lüzum görüleceği ve memle. kette telif ve tercümeyi teşvik için mü. kâfatlar tesisinin nasıl “sullere bağlan- ması gibi meseleler geliyor. Okumağı teşvik etmek, matbaaların verimini art. tırmak, hakkı telif kanununu daha mfi- tekâmil bir şekle koymak gibi mevzula- Ta da münakaşa kapıları açılıyor ve işte şimdiye kadar yalnız gazete veya mec mua sütunlarında arasıra mevruubahs 0- lan, fakat hiçbir netice veremiyen bütün bu kültür davaları Türkiye maarifi tari de ilk defa olarak bir kongrenin salâ- iyetine havale ediliyor, Demek ki bu, ilk im adımdır ve bunun arkasından, kongrede verilecek olan kararların tat- b'k sahasına çıkarılması gelecektir. Bu noktada, şimdiden, müsbet veyı menfi ortaya sürülecek hükümler her ne olsa, netice muhakkak ki bir zafer getirecek» tir: Türk kültürünün zaferi... Eğer bun- dan hâlâ şüphe edenler varsa açıkça söy- Hiyelim ki bütün manasile eski düşünce- ler, iradesiz şahsiyetlerdir. Hüsnü niyet. le, enerji ile her sahada elde ettiğimiz tekâmül ve muvaffakiyetler meydanda iken Neşriyat Kongresinin meyva neti- celerinden şüpheye düşmek bunun için manasızlık olur. Yeter ki her mesele en İnce noktalarma kadar görüşülsün ve ve. tilecek kararlar ona göre verilsin. Öyle sanırız ki Maarif Vekâletinin köngre aza. larından beklediği de bilhama budür. Yüksek edebiyat, çocuk edebiyatı, halk edebiyatı... bunlar bir cephenin eserleri. dir. Diğer tarafta da, her türlü ilmi eser. lerle gazete ve mecmualarımızın tam ve. rimli bir hale getirilmesi meselesi var. Bu da neşriyatın diler mühim bir cephe. sidir. Şimdi bu fki cephenin gayesini bir yere getirip neticeyi hülâm edersek orta. da bir tek dava kalır: yazılan ve yazan meselesi. Önce yazılan, yani eser... Burada şunu hüzünle itiraf edelim ki, son senelerin neşriyalı içinde ilm ve edebiyat &lemi- mizi utandıracak pek karşılaştık; yanlış tercümeler, kıymet- siz teli atılmış adâpteler sayunzdır ve işin firaklı tarafı da bu cins mağşuş malların revacı da çoğalmasıdır. Sebebi ise, bu biçarelike lerin herhangi bir kitabeiya yahud bir gazete veya mecmua idarehanesine, yük- sek telif eserlere teklif edilemiyecek ka- kân göremiyorum. Resmi ve hususi te. şekküllerin sermaye ve kuvvetlerini tek- | eri vücude getirmek için ne gibi! çok garibelerle! pılsa azdır kanaatindeyiz. Nile! İYAT II kongresi Fahri Ozansoy Maorif Vekili Hasan Ali Yüce dar ucuz bir fiata satılabilmeleridir. Bu suretle hem okuyanların zevi: bozulu. yör, ham onlara karşı sistematik »: sah- tekârlik yapılmış oluyor. Bizim diyarda bir kitabın kendisine getirilen bir e serin ilmi veya edebi kıymetini bakkile tayin edebilecek bir mihengi ise yoktur. Ekserisi sadece esnaftırlar. En az mas- rafla en çok kazanmanın yolunu ararlar. Gazete veya mecmualara gelince, bunla- rın da bir kısmı gene ayni ucuza mal et- mek sevdasile, bir kısmı da her eserin telif mi, yahud adapte mi olduğunu tayi- ne vakitleri ve imkânları bulunamadığın. dan bu çığırı devam ettirip gidiyor - (lar. İşte Neşriyat Kongresi, telif eserleri mükâfatlandırmağı düşünürken, bilhas- sa, Türk kültür hayatına bir leke teşkil eden bu gibi müsamshaların ve haksız. lıkların önüne geçmeği de düşünmelidir. Kitabe'ların sermayelerini birleştirme. lerine imkân göremiyorum. Onlar bu ci- hete pek yaklaşmak ( istemiyeceklerdir. Yalnız bir şey yapılabilir: Maarif Vekâ. letinin hakiki mütehassıslardan teşkili e- deceği devamlı bir ilim ve edebiyat ko- misyonunun tetkik ve takdirinden geçen eserlerin bir kısmını bu kitabcıların bas- maları mecbur! tutulmalıdır. Çünkü yal. Yız Maarif Vekâleti kendi bütçesile bu işe yetişemez. Meselâ kitabcıların bu su- retle basacakları eserlerin bir sene için- deki forma adedi tayin olunur. Onlar da sermayelerinin yüzde otuz yahud yirmi kadarını bu hayırlı teşebbüse basreder- ler. Ancak © zaman da, bu neviden yük- sek değerde eserlerin muharrirlerine &- mekleri ile mütenasib bir tahrir hakkı verilmek te şart koşulmalıdır. Yoksa bu- günkü kitabcı istismarının önüne hiçbir zaman geçilemez. Halbuki nice değer yazıcıları gittikçe yazmaktan”“usandıran ve (ne yalan söyliyelim) âdeta tiksindi- ren vaziyeti bir an evvel önlemek mec - buriyetindeyiz. Neşriyat Kongresinin edebi mülkiyet hakkına dair mevzuatı günün İhtiyaçla. rina göre tadiline de mutlak surette ibti- Yaç vardır. Kongreye arzedilecek olan mevzuların bu #onuncu on dördüncü maddesi üstünde bilhassa uzun bir mü- nakaşa ile durulmalıdır. Çünkü gerek antoloji vesaire şeklinde intişar eden &- serler, gerek sahibinin reyi ve müsaadesi alınmadan rasgele sahnelerde oynanan piyesler ve gene hiçbir hakkı telif öde- meğe lüzum görmeden herhangi şairin manzumesini besteleterek piyasaya sürü- len plâklar ve daha bunun gibi en meşru bir hakka tasallutlar devam edip gitmek- tedir. Bu, en doğru tâbirile bir hırsızlık- tır ki eser sahiblerini cidden müteessir ediyor. Buna çare aramak zamanı İse çoktan gelmiş ve hattâ geçmişti: bile... Kongre, artık bu yarayı da kapatacak de- mektir, Şimdiden alkışlamalıyız. Her hususta mütekâmil memleket, o- kur yazarlarının çokluğu ile kıyas edil diğine göre bu gayeyi temin için ne ya. kim Maa- rif Vekâleti hepimizin düşündüğümüz bu yahud telif damgasfie ortaya | derdin devasını esaslı surette araştırır. ken bir kongre âktine karar vermekle ük büyük ve ışıklı kararı vermiş oluyor. Bu meşnlenin arkasından şevkle ve a- zimle yürüyelim ve şuna emin olalım ki ilmi ve san'atı ne kadar korursak yarını- (Devamı 14 üncü sayfada)