13 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

13 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA ” “Son Posta, nın Hikâyesi UHAF BİRY ANLIŞLIK MA Sp, Gemiz e ? “Ceys, bir fabrikada ustabaşı idi. Daha | görüşte birbirimizden hoşlanmamış- e, Tuhaf bir bakışı vardı. Daima çene- oynatır, lüzumlu lüzumsuz emirler r pek hoşlanırdı. Ona ilk tesadüf ettiğim gün: Sen buraya neye geldin? dedi, © İdare memuru bana şu kâğıdı ve rek size müracaat etmemi söyledi. — Sen bana bunları öğretme, senin ak- ma ihtiyacım yok. — Esasen benim size akıl ki... — Çok fazla konuşuyorsun! — Ne yapalım dilimi yutacak değilim öğrettiğim şlarını çattı ve bana aksi aksi bak- mağ başladı: — Şu fsraş gibi ağzını kapa da işe baş- la bakalım. Eline kazma küreği al, - Ker- Piçten bir b'nayı göstererek - şuraya git. Gireceğin çukurun içinde sana da yetişe- cek kadar iş var. Sonra, burada kalmak niyetinde isen şu ağzını kapa. İşltiyor husun? Haydi marş!. z Çukur, bayağı bildiğimiz genişçe bir çukurdu. Kırk kadem derinliğinde var- İçinde ©n kadar işçi çalışıyordu. Bun- dizlerine kadar çamurlara batmış ir halde, çamurları el arabalarına yük- Tüyorlardı. Bir baska işçi grupu da bu a- ları ileride bir yere götürüyor ve eki çamurları bir kenara yığıyor- Ben, böyle bir yerde hiç çalışmamış- n, Derin derin düşünmeğe daldım. Hal. düşüncelere değil çamura dalmam Çukura girdiğim zaman Ceys orada idi. Ben bir ona, bir çamura, bir de kendi a- ma baktım. Çizmelerim olup ol- dığını bana sordu. © — Lözem olacaklarını düşünmemiştim, © Ceys, omuzlarını kaldırdı ve: « — Haydi bakalım atla!. kumandasını verdi. © Biran için bütün bunları terkederek 0- ri kaçmak düşüncelerini hatırımdan reçirdim. Fakat çalışmak mecburiyetin- Be idim. Kaçmadım. Yalmayak daha iyi çalışabileceğ'mi düşündüğüm için ayak- 7 mı çıkarmağa başladım. Bunu 1 n Ceys: v y —Şu züppeliği bırak, diye bağırdı. © — Böyle daha iyi. o — Ukalalık etme arkadaş, burusı isti- rahat yeri değil. Çalışmak istiyorsan a- 'yakkablarınla çalış. Burasını dans salonu Mu zannettin? Son Posta,,nın Edebi Romanı: 46 — Cevaddan bahsetmek için, fırsat kol- Itmak, Cevada aid bütün bildiği şey - sayıp dökmek, Cevadın her yazdı- beğenmek, her söylediğini tam ba kikat bellemek ihtiyar tüccar için çok il bir itiyad haline gelmişti. iliyad gitgide bir hastalık haline girmiş, kar'sına Cevaddan başkasın - ın bahsetmez olmuş ve onun yanında nç muharrir aleyhinde ufacık bir söz liyenlerle siddetli münakaşalara gi e başlamıştı. © İstanbula vaki olan bir çok seyahat- leri esnasında gerek Mustafa beyin ge- *kse karısı Avşe hanımın Cevada kar- olan gözü kamalı itimad ve sevgile - rini görenler nihayet onların yanında nç adama aid dedikodulardan bah - setmez olmuşlardı. © — Bu ihtiyar kar! koca küçük yeğen- lerini o kadar çok seviyorlardı ki ona dünyanın en yüksek sıfatlarını ve me - ziyetlerini vermeği tabii buluyorlar, de 'yip geçiyorlardı. Cevad evlendiği zaman ihtiyar amca yengesini düğününe davet etmek - te kusur etmemişti, Fakat onlar mev - Bu sözleri duyan oradaki işçilerden bir kaç tanesi gülmeğe başladı. Üzerimdeki kıyafetle çalışmağa başla- dım. Çamurlu sular ayakkablarımdan i- çeri girdi. Bir iki saniye sonra ayakla. rımda bir ıslaklık hissetmeğe başladım. Öğle paydosu oldu. Fabrika civarında oturan dostlarımdan birine gidip çizme islemeğe karar verdim. Acele gitmek mecburiyetinde idim. Çünkü öğle pay- dosu ancak yarım saatti. Talihim varmış. Cimin karısı evde idi. Kocasının çizme. lerinin yerini yordu. Ben çizmeleri ayaklarıma geçirinciye kadar kadıncağız bana bir sandoviç hazırladı, hem sando- viçimi yiyor. hem konuşu rağmen beş dakika geç ka Ceysten adamakıllı bir başlama yiye- ceğimi zarmediyordum. Halbuki Ceys adeta bir dost gibi bana gülümsedi. Bu gülümseme, buraların arifes'ndeki dur- gunluğa benziyor Fakat o, mütema- diyen gülümsüyordu. Ben bu işe bir türlü akıl erdiremiyordum. .Ceys, benimle konuşmağa başladı: — Çizmeleri almak için boşuna yorul- dunuz, Ben daha yemekten önce artık bu çukurda çalışmıyacağınızı size söyle- mek niyetinde idim. — Beni kovduğunuzu mu söylemek is- tiyorsunuz?. Ceysin lâflarından ben ancak bunu an- Tamıştım, Fakat o: — Hayır, hayır, diyerek sözümü kesti, merak etmeyiniz. öyle bir şey yok. So- kağı temiz tutmak lâzım. Çünkü buradan kalkan tozlar, doğru fabrikanın içine do- luyor. Mak'neleri bozuyor, oMüdüriyet, buralarda en ufak bir toz bile kalmama. sını emretti. Siz şurada gölgede bir yerde durunuz ve yapılacak temizliğe nezaret ediniz. Ben bu sözler karşısında ne diyeceği- mi şaşırdım. Böyle bir lütfü ömrümde görmemiştim. — Ben sabahleyin de size fena muame- le yapmak İstememiştim. Bu sabah ara- muzdan geçenleri artık unutalım, dedi; Ben ancak: — Aldırma canım, demekle iktifa et- tim, Böyle birdenbire terfi edişime şaşır- mıştım doğrusu, Şimdiki işim tamamen dalga idi, Önümden gelip geçen fabrika daktilolarını seyretmekten başka bir şey yaplığım yoktu. Onlar da bana bakarak kahkaha ile gülüyorlardı. Anlaşılan bu güneşli havada, koca çizmelerle gülünç bir hal alıyordum. Pakat güneş çabucak kayboldu. Biraz A nakleden : Muazzez Tahsin — sim kış olduğu için buna imkân bula - mamışlaı ve seyahatlerini (yaza talik etmişlerdi. Mustafa beyle Ayşe hanım Muallâyı görür görmez sevdiler. Ayşe (hanım genç kadınla konuşurken kocası Ceva- dı bir köşeye çekti: — Tam kendine lâyık bir inci seçmiş sin oğlum. Sana bundan münasib zev - ce olamazdı, Senin onu yalnız başma çiftlikte bırakıp gitmene aid dediko - dular tâ Adanaya, bizim (kulağımıza kâdar geldi amma şimdi ben bir defa daha bu dedikoduların kıskançlar ta - rafından uydurulduğunu © anlıyorum. Karın çok güzel, çok sevimli oğlum. Al lah mübarek etsin; Allah ikinizi birbi- rinize bağışlasın Cevad amcasının sözlerini (o sükünet ve muhabbetle dinlemişti: — Amca, sakın Muallânın yüzüne karşı bir şey söylemeyin, çok mahcub- dur. — Bu kadar mahcub o ve mütevazi ha Âlâ. çok âlâ... Bugünkü kızları görüp de ümidi kesmemeli demek. iç- lerinde böyle helâl süt - emmişleri de| | — H. Alaz anamın sonra yağmur da başladı. Ceys bana ses- İ lendi: — Orada ıslanacaksınız!, Yağmur yağ- dığı müddetçe şu kapının içine giriniz. İkimiz beraber kapının içine sığındık. Bulunduğumuz yer dar olduğundan yan. yana durmak mecburiyetinde idik. Ona yağmur hakkında bir şeyler söylemek ihtiyacını hissettim, — Evet, dedi. Bu mevsimde havalar hep böyle olur. Biraz sustuktan sonra gene lâAfa baş- (adı; — Babanızın işleri nasıl gidiyor? — Babam mı?. O öleli beş sene oluyor. Benim bu bevabım karşısında Ceys'in yüzünde gördüğüm hayret ifadesini ha- yatımın sonuna kadar unutamıyrcağım. — Nasıl, öldü mü? — Evet. Ağaçtan düştü ve 5ldü. onunla tanışıyor müydunuz?, sualimi duymsmıştı, galiba. in adın nasıl yazılıyor?. — VA-L-E.N-T-A-Y, — İsmimin son harfi olan Y harfini | telâffuz ettiğim zaman adeta çıldıracaktı. - Cadde artık temizlendi. Haydi gene Şu p's çukurun iç'ne gir. Defoli, Ben, bu olan bitenlerden bir şey anla. maksızın tekrar çukurun içine girdim. Fakat akşam paydosunda bir arkadaşım- dan bu İşin esasını öğreni Siz Meğer milyonerlerden birinin oğlu o sene kollej; b'tirmiş. Hayata atılmak is- tiyormuş. Fakat o senenin modasına göre en aşağı kademelerden ise başlaması lâ- mmış. Burun soyadı Valanta imiş. Bi- zm ustabaşı Ceyst ote benim adımı bir «Yas noksanile öğrenmiş. Beni o milyonerin oğlu — zannetmiş. İhtiyar milyonerin gözüne girmek için oğluna hafif bir *$ vermeği muvafık görmüş. İşciler bu küçük yanlışlığı öğrendikle- İri vakit gülmeden bayıldılar. Ceys çuku- ira geldiği zaman bile onlar hâlâ gülmek- te devam ediyorlardı. Ben burada daha fazla kalamıyacağımı anladım. Yiğiflik bende kalsın diye ko- vulmadan çıktım. Birkaç gün sonra da kendime daha iyi bir iş buldum. Yarınki müshamızda: Seyyar satış memuru Yazan: İsmet Hulüsi var... Öyle ise sen sakın aramıza gir - me oğlum; yengenle ben onu kendi kı- zımız gibi sevip biraz şımartacağız. — Nasıl isterseniz öyle yapın am - cl... Muallâ sizin sahici kızmız. — Maamafih sen de onu az şımart - mamışsın ya! Elindeki yüzüklere, arka sındaki esvaba bak! Mustafa bey gülerek yeğeninin 6 - muzlarını okşuyordu. OO sırada Ayşe hanım Muallânın elini tutstak ona yaklaştı: — Oğlum karını tanıdığıma çok se - vindim.. ihtiyar gönlüm açıldı. Allah sizi birbirinize bağışlasın. Ayşe hanımın sesi titriyordu. Sözü - ne devam edemedi, gözlerini silerek i- çini çekti: — Ah benim Nerminim de dünyada olsaydı, böyle evlâd hasreti çekmezdik! biz... Muallânın müşfik kalbi bu acı söz - lerle titredi. Ayşe hanımın yanına yak- laşarak ihtiyar kadının elini öptü. — Yengeciğim, izin (verirseniz ben sizi öz kızınız gibi seveyim, sizin yanı- nızda onun yerini tutayim, Ayşe hanım genç kadının boynuna sarıldı: — Eksik olma kızım, Allah sana ev- lâd acısı çektirmesin. Mustafa bey, heyecanla bıyıklarını kemiriyor, Cevad da çok sevdiği bu te- miz ihtiyarların acılarına hürmet ede- rek susuyor, mihani bir hareketle Zeynebin saçlarını okşuyordu. Genç evlilerin müteessir oldukları - İn: gören Ayşe hanım kendisini topli - yarak sözü değiştirdi: — Kızım, sen galiba etrafındakilerin Nisan 13 Gayrımenkul satış ilânı İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden : Bay Mehmed Şükrünün 10285 hesab No. sile Sandığımızdan aldığı (400) Tira- ya karşı birinci derecede ipotek edip vadesinde borcunu vermediğinden 3202 No. lu kanunun 46 cı maddesinin matufu 40 cı maddesine güre satılması İcab e den Üsküdarda Salacak mahallesinin arka sokağında eski 13 yeni 23 numaralı ahşap bir evin tamamı bir buçuk ay müdetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır. Arttırmaya girmek istiyen (55) lira pey akçesi verecektir. Milli bankalarımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye, resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli ve tellâliye rüsumu borçluyya aiddir, Arttırma şartnamesi 20/4/93$ tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık hukuk işleri servisinde açık bulundurulacaktır, Tapu sicil kaydı vesair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takib dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar, bunları tetkik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibar olunur. Birinei arttırma 5/6/9839 tarihine müsadif Pazartesi günü Cağaloğlunda kâin Sandığı mızda saat 10 dan 12 ye kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tereihan alınması icab eden gayrimenku! mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde son arttıra - nm taahhüdü baki kalmak şartile 22/6/939 tarihine müsadif Perşembe gü- nü ayni mahalde ve ayni saatte son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çök arttıranm üstünde bırakılacaktır. Hakları tapu sicillerile sabit olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiblerinin bu haklarını ve hususile faiz ve massrife dair iddialarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evra- kı müsbitelerile beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarım bildirmemiş olanlarla hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malümat almak istiyenlerin 9938/1188 dosya numarasila Sandığımız hukuk işleri servisine müracaat etmeleri lüzumu ilân ahımur *k DİKKAT Emmiyet Sandığı: Sandıktan alınan gayrimenkulü ipotek göstermek istiyenle- re muhamminlerimiz'n koymuş olduğu kıymetin nısfını tecaviz etmemek üzere ihale bedelinin sına kadar borç vermek suretile kolaylık göstermektedir (2490) Sam'atkâr aranıyor. Devlet de niryo ları Umum Müdürl ğürden Eskişehir şimendifer fabrikasında çalıştırılmak üzere tesviyeci, tornacı ve ka- zancılıktaki bilgileri yüksek derecede olan san'at erbabı işe alınacaktır. Ücret leri imtihanda gösterecekleri ehliyet ve liyakate göre tesbi tedilecektir. İmti- hanlar Ankara deposunda, Eskişehir cer atelyesinde Alsancak cer atelyesinde, Yedikule cer atelyesinde yapılacak ve matlub evsafta görülenler tavzif edile cektir. Tal'blerden Ankarsda bulunanlar cer dairesine, Eskişehirdekiler cer a- telyesine, İstanbulda bulunanlar Sirkecide 9 uncu İşletme Müdürlüğüne, İzmir. de bulunanlar da Alsancak ötelyesine müracaat etsinler. (o (1247) (o (417) İstanbul Sıhhi Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan : Leyli Tıb Talebe Yurdu talebeleri için 1000 çift yazlık iskarpin kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. I — Eksiltme 144.939 Cuma günü saat 15,30 da Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacaktır. 2 — Muhammen fiat bir çift iskarp'niçin 510 kuruştur. 3 — Muvakkat garanti: 382 lira 50 kuruştur. 4 — İstekliler şartname ve nümunesin: ergün Fuadpaşa Türbesi karşısında Leyli Tıb Talebe Yurdu merkezinde görebilirler. 5 — İstekliler cari seneye aid Ticaret Odası vesikasile 2490 sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu de birlikte teklifi havi zarflarını ihale saatinden bir saat evvel makbuz mukâ- bili komisyona vermeleri. (2124) hepsine neş'e ve saadet £ saçiyorsun. Zeynebi az kaldı tanıyamıyordum. Hal buki onu göreli üç sene olmadı. Şimdi yanakları pembeleşmiş, büyümüş, gü- zelleşmiş, yüzüne ve gözlerine bir can- lılık gelmiş. Mustafa bey küçük kıza baktı. — Hakikaten öyle... Gözleri (tıpkı sana benzemiş oğlum, fakat yüzü mer- humeyi andırıyor; hattâ diyebilirim ki onun bir timsali... Değil mi hanım? — Evet bey... Cevadın kaşları bir saniye için ça - tıldı; hiç cevab vermeden durdu; sonra kızına işittirmemek için dudaklarının arasında mırıldandı: — Yüzü annesine benzeyecekse, hiç olmazsa huyu benzemesin ve onun gi- bi manasız bir bebek olmasın! * Birkaç gün çiftlikte kalmak ihtiyar amca ve yengeyi Muallâiya büsbütün bağlamıştı. O kadar ki, hafta sonunda, birgün Mustafa bey Cevada mühim ka- rarıni tebliğ etti ve bu hususta kimse- nin bir itirazını dinlemiyeceğini bildir- di: i -—— İstanbulda Bahçekapıda ( benim bir hanım var; onu Muallâya verece - ötm, . — Niçin amca? Benim malım onun değil mi? — Evet oğlum onun, Zeynebin ve gelecek çocuklarınızın; fakat ben, sa - na vereceğim emlâkten bir (tanesini yalnız ona hediye etmek istiyorum. Bu nu ihtiyarlığıma, bunaklığıma ver de ses çıkarma! — Şes çıkarmak haddim mi amca ? Nasıl isterseniz öyle yapın! Karımı sev- meniz beni cidden minneltar ediyor amma buna lüzum görmüyorum. — Dedim ya, bunu ihtiyarlığıma, bu- naklığıma bağışla! — Estağfrullah amca; nasıl isterse « niz öyle olsun. ; — Sen sakın Mudllâya bir şey söyle- me; yengen onunla konuşacak. — Ona da peki.. Fakat amcasile yengesinin bu karar- ları Cevadı cidden müteessir etmişti; acaba ihtiyarlar, öteki dünyadan gelen bakışlarile, Muallânın hayatında geçen dıramı, anlamışlar mıydı? O akşam yemekten sonra herkes 0 - dasın4 çekilince, genç adam karısına yaklaştı. — Hava çok güzel, sizinle bahçede hiraz dolaşalım mi? Yanyana yürüyerek bahçeye çıktı - lar ve avakları tabii bir surette denize bakan ağaçlığa doğru gitti, Cevad, garib bir heyecanla titriyor- du. Karısının kendisine bir şey söyle « memesinden veya fena bir haber ver - mesinden korkuyor gibiydi. Fakat Munllâ, gayet sakin bir sesle söze başladı: — Yengeniz . bu sabah bana çok tu- haf bir haber verdi: Amcanız bana bir han hediye etmek istiyormuş. Bütün susmak kararlarına rağmen Cevad bilâihtiyar cevab verdi: — Haberim var... — Nasıl? Sizin bundan heheriniz var mı? Övle ise ne diyorsunuz? — Hiç bir şey... Birisi size bir hedi- ve veriyor; bunu kabul edip etmemek - le serbestsiniz fArkax var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: