1 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

1 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇANA m. General Gemil Conkun hatıraları; 2 sma K SON POSTA AA KALE Gülcemalin Torpillenmesi Dünkü kısmın hülâsası 2011914 de çıkan terfi defterinde yarbay olduğu tebliğ edilen General Cemil Conk, bilâhare İzmirde bulunan 12 nci fırkanın 30 mel piyade alayı komutanlığı vazifesini de- ruhde ediyor. 33918 te gelen bir emirle General Cemfi Conkun mensub bulunduğu kuvvetlerin Ça. nakkale cephesini takviye etmek üzere İş - tanbula hareket etmeleri bildiriliyor, Fakat 5.8915 gününde bir İngiliz fot hs İzmiri bombardımana başlıyor, Bu yüz- den General Cemil Conkün kumandasında bulman kuvvetlerin hareketi teahhura uğ- “Di gün sonra, İzmiri bombardıman eden #ilotlllâ amiralı Pyra, İzmir valisi Rahmi Be- ye bir beyanname yolluyor ve teslim olma- larını #etiyor. (Hatıralar devam etmektedir) İşte, bu beynamenin tevdtinden sonra- dır ki vali Rahmi Bey, halkın içeri çe - kilmesini bildirmiş bulunuyordu. Size, burada enteresan bir şey daha söyliyeceğim: Visamiral Pyrs'in beyanna- mesini getiren zat kimmiş biliyor mu - #unuz? Altı, yedi ay evvel dahiliye neza- reti mülkiye heyeti teftişiyesi riyasetin- de bulunan Mösyö Dys! Beyannameye karşı, vali Rahmi Beyin Ted cevabı vermesi üzerine, visamiral Pyrs namına Mösyö Dyss çu teklifte ba-| Yunmuş: Vilâyet, İzmir limanmın, her pe suretle olursa olsun, bahri bir üs şek. Ende kullanılmıyacağına dair söz versin! Buna mukabil, İngiliz donanması da İz- mire karşı bir harekette bulunmamağı taahhüd edecek! 2 103-1915 güründe duyduğumuza göre, vilâyetin umuru ecnebiye müdürü Ka - rabiber Efendi; 9 Marta amiral gemisine gitmiş ve Mösvö Dyss'iri yaplığı ikinci tek Mife karşı da gene Ted cevabı götürmüş. 113.915 te bütün İzmir halkını sevin - diren bir hadise oldu. Demirhisar torpi - döbotumuz, düşman donanmasının mu « hasara hattını yararak limana girmeğe muvaffak olmuş ve İzmir rıhtımına ya- naşmış, Ahali, rhtıma toplanamış, De. mirhisar torbidobotunu £ seyrediyorlar, neş'eli' neş'eli görüşüyorlardı. Küçük de olsa, bir Türk sefinesinin görünmesi her kesin kuvvelmeneviyesini arttırmış idi. Fakat, biz, ihtivata riayet ederek harb cephesine gitmek üzere İzmirden ayrıla- mıyorduk. Bu suretle 3.4.1915 tarihine kadar olduğumuz yerde kaldık. Hareket emrinin verilmesi üzerine ala- yımı önden yolladım ve ben de tam saat 12 de yola çıktım. Artık İzmiri, arkamda bırakmış bulunuyordum. Fakat ilerisi de benim için meçhul id:. Çünkü alayımın Bereye sevkedileceği kat'i surette tekar- Tür etmiş değil idi. Hedefimiz Çanakkale olmakla beraber, İstanbul Boğazma git- memiz #htimali de verdı. Bu yüzden, se- yahatimizi İstanbula kadar uzatarak, De. rincede trenden indik, Orada bir, iki gün kaldık. Nihayet, Çanakkaleye hareket etmemiz bildirildi. Alsyımı Çanakkaleye götüre »- « cek olan gemiler şunlar idi! Gülcemal ile Almanların Patmos şilebi, 10 Mayıs sabahı yola çıkacak idik. Fa kat, hareketimizden önce, Derince nokta kumandam, aldığı müstacel bir şifre üze- rine hemen yanıma geldi ve: — Tekirdağ açıklarında düşman de - nizaltısı varmış, dedi! Nokta kumandanı şifreyi halletti, Bun- da, bizi korumak üzere bir torpidobot gönderildiği yazılıyor ve torpidobotun muvaşalatından evvel hareket etmemek. Hiğimiz bildiriliyordu, Ne ise, çok beklemedik. 8,30 da torpido bot İzmit körfezine girdi; biz de yola çık- tk. Anadolu sahilini yakından takib edi. yorduk, Bir tehlike vukuunda, hemen ka. Taya oturmak için, bu tedbire başvurmuş 4k! Patmos yolsuz olduğu cihetle önden gidiyor, benim de içinde bulunduğum Gülcemal arkadan gelerek rotasını ona uyduruyordu, Muhafızlık vazifesini ya. pan torpidobot ise, etrafımızda dolanıp duruyordu. Akşama kadar, yolumuza bâdisesiz de. vam ettik, Marmaranın güzel gurunu General Cemil Conk doya doya seyrederken Kapıdağ yarım adası ile İmralı adasının arasına gelmiş bulunuyorduk,. Akşam yemeği için salona inmiştik. Fa- kat midemin nasibi bir, iki lokmadan fazla değilmiş. Birdenbire şiddetli bir in- filâk ve sarsıntı ile sofradan kalktık. Sü- | vari, peçetesini telâşla yere attı ve: — Torpillend'k, diyerek yukarıya fr- ladı! Artık hepimiz güverteye fırlamış idik. Gülcemal baş su kesiminden yara al- miştı, Rahneden içeriye sular giriyordu. Bereket versin, gemide sarnıç ve bölme- lerin, mevcudiyeti suyu (tutuyordu. Bu suretle batmak tehlikesini atlatmış idik. Torpidobot, bize issbetine mâni olam, dığı torpilin ikincisini de yememekliği miz için yanımızdan ayrılmıyor, dört bir hanımızda lâmelif çeviriyordu. Gülcemalin yarası muayene edildi ve süvari neticeyi bildirdi: — Yolumuza devam edemeyiz! Bunun Üzerine, torpidobota Patmosla yoluna devam etmesi işaretini verdik ve İmralı adasına döndük. Telsiz ile İstanbul, başkumandan vekili Enver paşaya ve Çanakkalede beşinci or- dü kumandanı general Liman Fon San - derse vaziyeti bildirdim, Gülcemalde bu. lunan askerin Çanakkale cephesine sevk edilebilmesi için, hemen İmralıya gemi yollanılmasım istedim. Yarım saat sonra, telsiz ile, askerlerimi almak üzere vasita gönderildiği haber ve- rildi, Bizi Çanakkaleye götürecek olan bu vapurun gelmesini beklemekten başka, artık, yapacağımız bir şey yoktu Fakat, © bekleyiş dakikaları, bana ne kadar w. zun geliyordu bilseniz... Böylece saatler geçiyor idi. Nihayet, beklediğimiz şileb yerine, saat 23 Taşoz torp'dobotu göründü. Yanımda Gülcemalden alınmış bir de hatıra olduğu halde, askerlerim ile bera. ber İmralıda beklemek mecburiyeti da- ha iki gün devam edecekmiş meğerse! —— —— — —— —P üsküdar tramvayları umumi heyeti dün toplandı | Bahsettiğim hatıra Gülcemale çarpan İdüşman torpilinin bir parçasıydı. Bu. in- filâkten sonra yukarı fırlıyarak, güver. teye, askerlerin ortasına düşmüş. Bu torpil parçasını, askerlerim, bana| getirdiler. Derhal sordum: | — İçinizde yaralanan var mı? — Hayır. cevabını verdiler. Kötü talihimizin içinde göze çarpan bu iyi talihimize çok sevindim ve o torpil parçasını kiymetli bir yadigâr gibi « bir âsker için, harb ası en kıymetli şeydir - sakladım, hâlâ dâ sakliyorum... Fakat, pek iyi takdir edersiniz ki tor. | PİL parçasına ald duygum, mi hi miz srasında parlıyan bir samsn alevi bile değildi. İmralıya gelen Taşoz torpidiobotu zaten civarımızda imiş. Vak'adın tölsizle ha - berdar edilmiş, İmralı sularını dümen kırmış. Ertesi gün yani 11 Mayısta, sat 630 da! Şirketi Hayriyenin 67 numaralı vapuru ile askeri sevkiyat idaresinin Samsun is- timbotu güründüler. Az sonra, Derince ile Çanakkole ara - sında cephane taşıyan Pilevne gemisi de| iskeleye yanaştı. Pilevne, İmralıdaki kasj labahığı görmüş. ne olduğunu anlamak! için yaklaşmış, l İstanbul man kumandanlığı ise, mü- itemadiyen telsiz ile vas'ta gönderildiğini bildiriyordu. Bunların o İmralıya gelip gelmediğini soruyordu. Bu örala mülga Seyrüsefain idaresine sid Burgaz vapu.| yunun da yola çıkarıldığını öğrendik. Filhakika saat 15'de Burgaz da İmralı iş. kelesine yanaşmış bulunuyordu. Burga- zın müvasslâtına, en çok sevinen Gülçe. malin süvarisi oldu. Çünkü Burgaz vapu- ru ile dalgıç, amele ve ma'zeme gönderi). miş. Gülcemalin 0 zamankı süvarisi - ki gimdi maalesef ismini hatırlıyamadığım bu zat, hakiketen çok değerli bir denizci| İdi - gemisinin tamir olunduğunu gör görmez, adetâ bir çocuk gibi sevinmişti. Askerlerimi vapurlara yerleştiriyor dum. Fakat alayının Gülcema'de bulu. nan kısmını tamamen yerleştirememiş idik. Bereket versin kı saat 17 de Şirketi | Hayriyeye aid araba vapurlarından bir! dah -geldi. Bu suretle İmrulıva veda et. mek imkânına kavuşmuş olduk. Amma Isabahı da ettik. Nihayet Mayısın 13 inci günü saat 16:45 de Akbaşa varabildik Gelibolu ya. rım adasının iskelesi Maydos idi, Fakeş| |Maydos, endirekt düşman ateşine müruz| | kalmış, yanmıştı. Bu vaziyet karşısında JAkbaşın iskele olarak kullanması raru- reti tahaddüs etmişti, Koy. vapurlar ile; sahil, asker çadırları ile dovdolüu idi, (Arkası var) ce —.erremesesarrasasaaneasesasn Ercümend Ekremin «Ah ne baygın bakışın var, a beyaz şemsiyeli isim. M romanı üstadın rahatsızlığından do- İayı bügün konamemıştır. İtizar ede. riz, © MİZAH Kara Yazan : İsmet Hulüsi Doğduğu zaman evin büyük hanımı: — Selâmün Kâvlen! Demişti. Oynamak istediği zaman evin çocukları: — Haydi oradan sen de marsık! diye onu kovdular, kardeşlerini: — Pisi pisti Diye çağırıp onları oynattılar, Büyüdüğü zaman evin beyi, hanımı, o- nu kucaklarına almadılar, tüylerini ok- şamadılar, Hele pamuğun yattığı kana - pede yatmasına hiç razı olmadılar; — Pist pist! Diye terlik ökçesile başına vurup ka - çırdılar. Kars kedi, kendisine karşı yapılan ha- reketlere hiddetlendi, Fakat tahammül etti, kaçmadı, Geceli gündüzlü düşündü; fena muamele edenlerden intikam al - mak istiyordu. Bir gün evin slti yaşındaki küçük be. yile, dört yaşındaki küçük hanımı kar - şılıkhı oturmuşlar, oyun oynuyorlardı. Karakedi, onların aralarından. geçti. E- yin küçük beyi, evin küçük hanımına bakti; -— Sen miks... Dedi, Küçük hanım ağlamıya başladı: — Mirikçı sensin. Küçük bey, elindeki oyuncağı kaldı» rmeca küçük hanımın başına vurdu. Kü- çük hanım küçük beyin üzerine atıldı. Saç saça baş başa kavgaya tutuştular. Onların bu hali Kara kediyi şaşırtmış- ti. Kara kedi kaçacaktı, Tam kapıdan çı. kacağı sıradâ, evin beyile, hanımı da 0 - daya g'riyorlardı. Kara kedi ikisinin ara- larından geçti. O geçer geçmez, evin be- yi evin hanımına bağırdı: — Hep kabahat sende, yalnız bırakırsın. — Niçin kabahat bende oluyormuş. se- nin de çocukların değiller mi; birazda sen alâkadar ol! — Çocuğa bakmak senin vazifen. — Benim ne kadar vazifemse senin de bu çocukları vazifen, pencereden komşuları gözetliye- | ceğine... Artık fazla ileri gidiyorsun, kes se- 5 — Sen kes sesm!, yoksa şimdi, yangın var, diye bar ba: bağırır, mahalleliyi ba- şıma toplarım. Alçak herif, — Alçak sensin! Kara kedi bir şeyler anlamış gibi idi, kendi kendine; — Acaba ben mi sebeb oldum, dedi, çocukların aralarından geçtim, kavga et- tiler; beyle hanımın aralarından geçtim, kavga ettiler; merdivenleri indi, sokak kapısı açıktı, Sokak kapısının aralığında evin hizmetçisile, kasabın çırağı tatlı tat. İı konuşuyorlardı. Kara kedi kulaklarını dikti; — Hele, dedi, şunların aralarından da bir geçeyim, şimdi tatlı tatlı konuşur - Dünkü toplantı dan bir intiba Üsküdar tramvay işletmesi heyeti umumiyesi dün okunmuş, bilânço dört yüz bin lira olarak tesbit toplanmuştır. Yıllık bında eski heyet aynen !pka edilmiştir. larken bakalım kavga edecekler mi? Kara kedi evin hizmetçisile, kasab Çi rağının aralarından geçti, Kasab çırağı tatlı tatlı anlatırken du - ralamaıştı; < — Ne o, dedi, geçen yoğurtçu sana işa. ret etti hal Hizmetçi gözlerini kırpıştırdı, kaşları nı kaldırdı: — Sana öyle gelmiş! — Benim gözüm kör mü? Bara lululu ha? — Aa. bir de çıkışıyor, haydi oradan koyun kafalı! — Sus bulaşık bezi suratlı. Nisan 1 kedi — tüzmetçi kapıyı kapadı. Kasab çırağı da, Kara kedi de sokakta kalmışlardı. Kara kedi sevinçli idi. — İşte bu âlâ, dedi, beni sevmiyen in- sanlardan intikamımı alacağım! Kara kedi artık, sokak sokak dolaşır, &ve girmez oldu. İki dostun aralarından geçiyor, onları birbirine düşman yapı « yor; iki ortağın aralarından geçiyor, on taklar birbirlerinden ayrılıyorlar; iki nis şanlının aralarından geçiyor, nişanlılar nişanı bozuyorlardı. Kara kedi gistikçe işi azıtıyor, gittikçe küstahlaşıyordu. Bir gün bir hükümdarın $#arayma girdi, Hükümdar tam O esna. da sadrazamını karşısına almış, onunla konuşuyordu. Kara kedi aralarından gen çer geçmez hükümdar sadrazamı azletti, Kara kedi bir yolunu buldu. Bir gün parlâmentoya girdi. Parlâmentoda bin kanun müzakere ediliyordu. Kafa kedi meb'uslar arasında dolaştı, ve reisin kün süsünün altında durdu, seyretti. Biraz evvel güze! güzel konuşan meb'uslar bas gırıp çağırrmya haşlamışlardı. Birbirle « rine söylemediklerini bırakmadılar, hat. tâ aralarında dövüşen!er bile oldu, Kara kedi bir tarihte İtfihad ve Te « rakki fırkamında göründü. Furka. Azaları arasında dolaştı. O dolaşır dolâşmaz aza arasında bir ihtilâf çıktı. Birhirlerile can ciğer kuzu sarması olanlar ikiye ayrıl 7 dılar, birbirlerinin düşmanı oldular. Kara kedi bir dünya seyahatine çıkmak emeline düştü, Az gitti, uz gitti, dere te. pe düz gitti, hududlar geçti. O, hududlar dan geçerken; hududun iki yanındaki devletler birbirlerile harbediyorlar, bir; lerce insan ölüyordu. Kara kedi bü iştey memnundu. Durmadı, dinlenmedi, bütüz Avrupayı baştan aşağı dolaştı. Asyayı gitti, Afrikaya gitti, Bir yolunu buldu bir vapura girdi, denizleri dolaştı, Ame rikaya kadar ulaştı. Kara kedinin dünya seyahatine çıktığı sene 1914 dü. Ve 1918 de geyshatini bi - İtirmişti. | Kara kedi çok yorulmuş, zayıf düş. müştü, Gene dolaşıyor, hududlar aşıyor, devletlerin aralarından: geçiyordu ammaş 1914-1918 seneleri arasmdaki kadar fazla geremiyordu. Fakat bir iki gene evvel kara kedi ye niden kuvvetlendi, yeniden 1914 de ol - duğu gibi hiç bir yerde durmadan, din - lenmeden dolaşmıya, devletlerin arala « rmdan geçmiye başladı. İsmet Hulüsi p | | a : , & i

Bu sayıdan diğer sayfalar: