YEZİCR Amerikanın müstakbel Cümhurreisi Nevyorkun bugün en sevdiği adam odur 1933 belediye intihabında ne demokratların, ne de Ruzveltin namzedi kazandı, La Guardiya belediye reisi seçildi. Bu, manası çok büyük olan kir netice idi İsmine gazetelerde sık sık rastgeli - ir... Nevyork belediye reisi La Guar dia şunu yaptı, bunu yaptı... Şöyle söy- ledi... Böyle söyledi... Bu adamın şöhreti gün geçtikçe art- maktadır. Onun i lde reizteimhur olacağını muhakkak sayanların adedi hergün artmaktadır. Bu yazımızla La Guardianın kim olduğunu, nasl yetiş- tiğini anla ğız. Evvelemirde şunu izah edelim ki, bir çoklarımın sandıkları gibi La Guardia udi değildir, Tam bir Protestandır. Şimdi mevzuumuza geliyoruz. Bir prensesin arzusul Herbi Umumiden en sene evvel... Habsburg hanedanına mensub prenses Marie Annunzista bir yaz günü Adri - yatik sahillerinde gezintiye çıkar. Maca Tistanın kapısı sayılan Fiume Hmanma uğrar. O sırada limanda sıralanmış olan bir çok büyük vapurlar görür ve bu vapurların nereye gideceklerini sorar. Amerikaya Macar muhacirlerini taşı - yacaklarını öğrenir öğrenmez vapur - lardan birini ziyaret etmek ister, Fa - kat ona vapurun ancak dört gün sonra hareket edeceğini söylerler. Bunun üzerine prenses der ki: — Emrediyorum, muhacirler vapura bugün irkâb edilsinler, bunların haya- tını görmek istiyorum... “ Prenses varsın beş gün beklesin!,.. ,, O vakit Fiume şehrindeki Amerikan konsoloshanesi genç bir kâtib tarafın dan idare edilmekte idi, Bu kâtib mü - — Nasıl tanımam, anacığım? İkimiz bir kaba işeriz. Salt o mu? Bütün On fkilerle dostuz, ahbabız, Haniya, saygı” sızlık gibi olmasın amma, anladın mı. İstanbul halkı onların sayısını bir defa On İki diye bellememiş olsa, anladın ma, yeküna fakiri de katıp On Üçler demek daha doğru olurdu. Ulan, benim becer- diğim işlere onların içinde en zorluları bile parmak ısırır. Sen nerem diyorsun? Beni ufak tefek gördün de Karamusal sepeti mi sandın? Gel buraya! Bana bir öpücük ver! Rânâ kımıldamadı. Başında dolaşan! belânın korkusu içine iyiden iyiye çök- müştü, Sadık ısrar etti: — Gel, diyorum! Elâlemin tırpan at- tığı bahçeden bana bir gülü de mi çok görüyorsun? İstemem! Senin La Guardiye halka karşı söylediği bir mutuktan sonra kürsüden iniyor kemmel surette Macarca, Almanca, İ *| bı göndermek herhalde bir cesaret ese" talyanca, İngilizce biliyordu. ri idil. Hususile prenses Habsburg ha Macar zabiti prenses tarafından ge -|nodanına mensub ise vaziyet daha clid- lip de kendisine vapurun kaldırılması | di demekti. emrini verince hiç istifini bozmadan şu| Avusturya - Macaristan imparatoru cevabı verir; — Muhacirlerin elim vaziyetlerini | bini şikâyet eder. Bu şikâyet görmek istiyor ise prenses hazretleri! kâtib Nevyorka geri çağırılır. varsın beş gün beklesin! Ben, bu biça- Şefi ona der relerin elim vaziyetlerini teşdid eyle-| — Beni iyi La Guardia! Ma - mek arzusunda değilim! dem ki muhacirlere karşı bu derece bü” 1904 senesinde bir prensese bu ceva- (Devamı 10 uncu sayfada) üzerine “Ah ne bay gın ba Sadık, nevazişle * rine famla verip tok- râr söze başladı: olsun!, | mez. — Gördün mü ? Şöyle adam ol, ba - kayım! Senin zana » zamparayâ kafa tutmağa gel - Adamı haca - atte, Tenezzül etmem.. anladır mı? Şimdi, | mat ediverirler. Sen, istesem, buradan kalkar, gider, Gelx - taya geçerim. Orada Maltızlı Marinin evine damlar, senin gibi on tane karı bulurum. Paramla değil mi Hepsini de kapatırım. Hem onlarınki temiz aksuata. Seninki gibi nazlı, düzenli de-| gil. anladın mı? Rânâ nefes alıyordu. Ah! Dediğini yapsa da, defolup gitse diye içinden dua etti. Lâkin, Sadık bu girizgâhı mahsus yapmıştı. — Lâkin. diye söze devam ett miyeceğim.. gitmem! Ben ena; Bugün de canın! burasını çekti, Osman- İh: zamparalığının tadı başka. Gelgele - Hm, nazlısına, yapmactığı ziyade olana çattık. Çattık amma.. ben onu da yola getirmesini bilirim. Bir kere şu kafaya! koydum: Seni dost tuta: cağım! Dünya bir ya gelse vazgeç” mem. Anladın mı? Gel, buraya! Kadın tirtir titr Bu adamın hsrikulâde tesiri a) di. N yrkuyordu ordu. İnsi- saçlarında gezinirken, gözlerini kapa” dı. Burnu Takı kokusuna bedel sanki bir kan kokusu duyuyor gibi idi. götürdü -İve dişlerile kırarak, ağım da tuta -|ki o her zaman düşüp kalktığın sünbülbe - bek tohumu çit kı “ rüdı beylere bak - ma. Onlar, anladın mı, erkekten sâyıl - mazlar, Erkek de - diğin böyle olmalı! Önündeki su ka - gehini yakaladığı gi bi ağzına çati, çutur yedi, Rânânın gözleri deh -| epey yardımım olmuştur. İki üç herge- şetten, faltaşı gibi açılmıştı. Herif, eli-|leye tahtalı köyü boylatmış herifim, nin tersile, dudaklarından sızan kanılanladın mı? sildi ve kadının yüzüne gururla bakıp:| Kadın dehşet içerisinde sordu: — Nasıl? dedi.. senin Rezzâkizadeler! — Ne? Adam mı öldürdünüz? bu b..u yerler mi? Biz, meyhanede zev-| — Eh! Gücümüz yettiği kadar.. ecel- ize göre meze (bulamadık mı idi,İleri benim elimdenmiş.. le kadeh mezesile çakarız. Anladın| Rânânın dudaklarından olanca kanı- En farkedi nce, ilâve etti: â, ne söylediğinin farkın” Ki be yahu! Hiç lah! deyiverdi İdin mi? Ha h Ne sanıyorsun? Be-| var ki, koyun kesersen kü m: < amı dost tutmaz mısın? ? He| da, adam boğazladın mı katil olursun. £ Sana yan bak -| Maamafih, o de bize göre değil... Fer cestret “edenin — kemiklerini 'de| manliyız! le yerim ben. Bugüne kadar Azrsile! —...... İfaada bulunuyor derhal Vashingtona konsolosluk kâti -|ediyor. Son Posta'nın Romanı : 90 kışın var, Rânânın soluk dudaklarından, belli belirsiz bir «Evet; çıktı , | dığı cihetle kin ve intikam hırsı neşvü- vlenen münakaşa J | G4 sene sonra ale Abdülâzizin ... katledildiği iddiaları doğru mudur? Sultan Azizin ölümü hadisesini müteakıb doktorlar tarafından verilen rapor, şüpheleri izale edecek derecede sarahati havi değildi —23— — Ben; Sultan Aziz kendini öldürdü, diyemem, öldürmedi de diyemem... Ben, zaten Mustafalar ile Hacı Mehmedin orâ- ya gelişini pek beğenmemiştim. Damad Nuri Paşa, açık ve sarih bir şe-| kilde (akt7) 4 itiraf ediyor. Damad Mab-| mud Paşa ise, mankeme esnasında velâ (intihar) üzerinde durarak r Fakat sonra, (varaka) yazarak, mahkemeye veriyor ISulan Murad, ve validesi ve 1 yin Avni Paşa hazır olduk gahib Abdülkerim ağa v hi çağırıp, Nuri Paşaya musvenet ol üzere, «süvari Mustafaya söyle. Bir evvel Sultan Azizin vüc nün ortadan kaldırılmasile, Nuri Paşadan alacakları emre imtisal etsinler, Sonra kendileri, mabeyni hümayuna acaklardır» dedi Kulunuz da« nasıl, ba irâde; şahaneyi tebliğ edeyim» dediğumde, Hüseyin Avni Paşa gözlerini açıp, üçü birden: «Ne de- mek?. Sonra, ten fena olursun.» diye ku- Tunuzu tehdid ettiler, Çi Sultan Mu- rad, bir kuvvei müeb're cülüs etti - ğinden, istifa etmiye, bu söz üzerine ce. saret edemediğimi arzeylerim. 1 'Temmuz 91. köleleri Mahmud) Şehidler haremağası Reyhan (1) mü-| him ifşaatta bulunuyir.. Mustafalarla Ha cı Mehmedin, Fahri Rakırnın, Sultan Azizin odasma girdikle- rini. larını çekerek kapıda beklediklerini. Sul- tan Azizin «Aman Aliah.» dıye feryad e- derken, kadınlırla Valide Sultanın bu feryadı işiterek koşup geldiklerini iddia Gene şahidlerden ve Sullan Azizin ca- riyelerinden (Pervini Felek) (2) kalfa ile > Dolmakabça sarayından gönderilen dört haremağasından biridir. (2) Geçenlerde vefat eden Parls sefiri Mü- nir paşanın fk zevcesi, — Demek, barış * tik artık, değil mi? Dost olacağız. Rânânın soluk! &udaklarından, bel - 4 belirsiz bir: « E - veti» çıktı, Sadık, o kurduğu| plânın birinci &ıs - mmda tamamile mu vaifak olmuştu. * Haftada Jki*defa muntazaman geli - yordu. İrfana, işle - rin yolunda gittiği- ni, Rânâdan mü- kemmel bir intikam almak için fırsat gö- zettiğini ve onun ha- rimine bu maksadla yerleştiğini söylemişti. Vaziyetlen İs - tifade ederek, İrfandan vire para çe - kiyordu. O da, Sadıkın dostluğuna ve sözüne pek ziyade güvendiğinden eline avucuna geçeni getirip ona veriyordu. Basit ruhların kini başka insanla - rnkine benzemez. (Kin gütmiyenler, meyi benliklerini kültürle, terbiye i le yükseltmiş olanlardır. İrfan gibiler- İğ ekseriya başka duygulara ve tah - sisen duyguların incel e yer olma- nema için çok müsaid zemin bulur. Mansur paşanın kayrı, Cavidanı baş- tan çıkarmadığı, hattâ çıkarmağa te - ssbbüs bile eimediği halde, sırf evine Beyim, haremağası | kas zabit Ali ve Nezib Beylerin, kıç -| (Zevkiyab) kalfa, (katl) cihetini kuv « vetlendirecek şeki Elimizdeki mehaz okunamıyan biz haremağası da, ayni ifa« İdeleri teyid Sultan Azizin e kanidir, E kâtibesi k re yazdırmış. ve bü di defi a ( name) adını V (Katil) zannını kuv sebebler Bir hükümdarın, esi mi tlendiren rengiz bir memek için çok icra ederek bul şüphe ve mün cak bir şekilde - tes lirken, buna ehemm ölüm vak'asının ak tandan ba e dışmda bulunan lerini atmak 1 ri Bey) in anla tifa edilmiştir. Sonra.. ölüm hâdisesini m'iteakıb dol& İtorlar tar: n verilen rapor, şüpheleri izale edecek derece; ati havi de « ğildir. Raporda ; terilmiş.. milen ifade yalnız (Paha arını dinlemekle ik « esaz üzerine veri)yrişlir. Halbuki, kanlı in çırçıplak soyu « ikkatle her tarafının muayene edilmesi lâzım - gelirdi. Eğer böyle yapılmış» olsaydı, hiç şüphesiz kl 64 senedenberi devam eden bu garib dan va, daha kolay halledilirdi, Bu yanları yazarken temas ettiğim - çok yüksek düşünceli - bazı zevat, bü meselede (intihar) dan başka düşünüleş (Devamı 10 uncu sayfada) bir kere götürmüş olmasını Rânâya bh türlü affedemiyordu. O kadından öcü nü mutlaka alacaktı, Ve (icab ederse mahşere kadar beklemeyi de göze al « miştı. Mukaddes bir hemen her saraya kâdar geliyor, Sadi haber soruyordu; — Ne var, ne yok? — Daha bir şey yok. Ben işi tavla 9 makla meşgulüm, Bir bahane uydur 4 malıyım ki karı ile çıngar (oçıkarayım da işini bitireyim, ” - Aman, Sadık ağabey! senden olur! — Merak etme be kardeşim! Söz bil Allah bir! Yeter ki bir punduna gel $ sin. Sen hele fakire biraz mangiz ua 9 lan! Ne olursa — Al mam! Helâl olsun! Ve paraları sayıp, kuzu kuzu dönü * yordu. Garibi şu ki Rânâ Sadıkı sevmeğe başlamıştı. Onun kâba saba, fakat ep kekçe hallerinden adeta hoşlanıyordu, Ömrünün sonbaharında bu adamı hırpalamalarından marazi bir zevk duy makta idi. Onun haşin o munfmelesİ, uyuşmağa yüz tutan benliğini kamçı 9 yor, harekete getiriyordu. Sadık da bu vaziyetten hem mem nun, hem de mağrurdu sanki. (Böyle mutena, derli toplu bir kadın onun dd sefil hayatına ilk defa olarak ka: tanın iğrenç karılarından, o müstek « h fuhuş sahnelerinden pek uzak, bam aşka bir aşıyordu. Rânâ temizli e idi, Sonra, bu ayni kça, ona eza ve cefa runu okşuyordu. (Arkası var)