Hergün Önümüzdeki yaza harb Yoktur; fakat Önümüzdeki kışa? Yazan: Muhlttin Birgen V ersallles'in icad ettiği Çeko-Slo- vakya ismi tarihe karışı. Mer- kezi Avrupanın en gürültücü milleti ol. mâkla maruf, iddialı Çekler, Habsburg imparatorluğundaki mevkilerinden de ok mak şartile, kendi kabuklarının içine ge- kildiler. Yirmi bir sene evvel Avustur- ya - Macaristan camiasında vatandaş Ol- dukları halde, bugün - yeni Alman istı- lahınca - Büyükalmanya dı zel tabiat pars) çası üzerinde kurulmuş o gini yıkmış olanlar, şimdi, içerde de, di- şarda da cezalarını çekeceklerdir! Bir aralık, Löndrada bir alev pariadı: Bir saman alevi. Parladı ve söndü. Bir kuvvet ve tecavüz politikasile bir takım milletlerin hürriyetlerini çiğniyen Cermanizm karşısında, milletlerin hürri- yet ve istiklâllerini müdafaa etmek Üze- re tedbirler alacaklarını söyliyenler, &- caba tedbir mi aldılar, yoksa tedbir alı- yor mu göründüler? Burasını ancak on- lar bilirler ve belki biraz da bizler bili- fiz: Tarihin ezeli hailesini tecrübelerile uzaktan seyredelner! 5 Şimdi, her şey gene erki mecrasına gir- di. Habsburg imparatorluğu, Almanlığın büyük ve kaynakları kuvvetli gölünü, Almanya içinde tutan bu sed, Almanya-| ya hem dost, hem de rskib, gene bizzat| Almanlığın elile kurulmuş ve o el ile i- “dare edilen büyük ve tat teri seddi | idi. Onun yıkılması ile şimdi sel Tuna! havzasını istilk ediyor. Buna göyet tabii| olarak bakacağız. Hattâ, bizzat bir kısım Fransızlar bile bu hadiseye bu gözle ba- kıyorlar ve dizlerini dövmekten başka bir şey yapamıyorlar. 'Bu sel, kuvvetini kaybede ede, bir müd- det daha Tuna havzasına boşalacak ve sonra, eğer aldanmıyorsak, ocereyanım cenubdan şarka doğru çevirecektir. Selin ilk dalgaları daha şimdiden Romanya hu. dudlarna çarpmaya başladı. Yakın za- manlarda, nasil, Tuna nehri, kendi etra-| fındaki su ayaklarını kendisine doğru çekerse, 'Tuna havzasına taşan bu siyaset seli de, birkaç kücük devletin siyasetini kendi yatağına çekecektir. ” | Çeko.Slovakya | gürültüsünün heniz) baş vermekte olduğu günlerde yazmış ol- duğum gibi, son hâdiseler, gazete okuyu cularına heyecan veren bazı günlük | vak'alar gibi, gelip geçti, Önümüzde daha bu nevi bizi vak'alar var. Bunlar da olup bitecekler ve dünya efkârmda (birkaç ünlük heyecan mevzuları olmaktan ba- ka bir föğir yapnmiyâcak. Önümüzdeki yaz için harb tehlikesi olmadığın Çek vu. kuatı çıktığı sırada, bundan yirmi gün evvel bu siltunlarda yazarken, bu vazl- yeti biliyor ve bekliyorduk. Bugün tek- rar edebilişiz: Bazı memleketlerin sefer- ber halinde bulunmasına rağmen önü. müzdeki yaza harb tehlikesi yoktur. Fakat, önümüzdeki senenin, 1040 baha- rına kadar birçok hâd'selerle dolu oldu. Bunu zannediyoruz. “Bu hâdiselerin bir kısmı bugüne kadar gördüklerimize ben- ziyen cinsten olduğu gibi büsbütün başka mahiyette vukuatın zuhüru da muhte meldir. İzah edelim: Almanya - İtalya mihveri, devir süra- tini artırıp kuvvetli bir politika randı. manı vermeğe başladığı, yani Anschluss tahakkuk ettiği tarihtenberi her iki taraf matbuatının mütemadiyen tekrar edip durdukları bir fikir vardır. Buna Alman matbuatı Nevordntungin Furopa diyorlar. Bu, Avrupada yeni nizam, yahud Avru- panm yeniden tanzimi gibi bir mana ifa- de eder. Fikrin babası Almanya olduğuna göre bu «tanzimatını esas plânını da o hazırlamış ve İtalya ile bunun üzerinde mutabık kalmış olsa gerektir. “ Bu plânın hedefi nedir? Gene iki mem- leket matbuatınin muhtelif zamanlardaki neşriyatına bakılırsa bu hedef, Çekoslo vakyanın ortadan kaldırılması, şu mem. leketin bu tarzda, ötekinin bu şekilde tıraş edilmesi gibi şeyler değildir. Bu he. © “def daha geniş ufuklu ve şimdiye kadar » gördüğümüz ve bildiğimiz şeylerden da- ha farklı bir siyaset hareketidir. Hattâ, şimdiye kadar yapılan şeylerin bu ha- reketin umumi hazırlıklarından ibaret n tarih ahen-| Resimil Makale: Kazançları ve hayatları riyazi bir intizam altında geçmi. yen insanlar vardır: — Gün güne, ay aya, yıl yıla uymuyor, diye ederler. Kazançlarının mütemadiyen artıp eksil: müteessirdirler, Bu gibi kimseler hayatı hakiki msnasile anlamamış olanlardır. . İngilterede sakallı D rektörler İngilterede, mü, €ss0s0, banka di - rektörlerinin ek « serisi sakalsızdır. Yalmz İngiltere bankası direkiö « rü Montagü Nor « man beyaz sakalı ile meşhurdur, Hu susi şirket müdür. leri arasında da maruf Danhil pi - poları ogirketinin müessist o Mister Danhil en güzel sakallı müdür lâ - kabı ile anılmaktadır. buğu tercih eder. Eşeğine su verirken altın madeni bulan kadın Meksikada Zacatecas eyaletinde eski bir altın madeni merkezi olan Sombrere- tede bir nehirden eşeğine ru verirken ye- re düşen, düşmesi ile muazzam bir altın kaynağının Içine düştüğünü gören bt - yar bir Mekafkalh kadın, hâdiseyi arka - daşlarına haber vermiş; ve aradan 1$ gün geçmeden bu yerde mantar gibi beş yüz çadır birden bitmiştir. Şimdi 5000 talihli, her gün kumlar arasından bir ki loya yakın altın tosu toplamaktadırlar. Kendi hissesini bir şarkıya değişen ka - dın sarhoşluk yüzünden müşahede altına alınmıştır. © me eee ea olduğunu farzetmek dahi mümkündür. Bu harekete, zihnimizde henüz bir çer. çeve tasavvur edemiyoruz. Fakat, Avru- paya yeni bir nizam vermek, yahud Av- rTupayı yeniden tanzim etmek davasının, ssdece bir takım hududları değiştirmek hedefile iktifa etmiyeceğini tahmin edi- yoruz. Dünya, büyük bir siyaset cambaz- hanesine dönmüştür. Bir taraftan kendi- mizi manen ve maddeten tahkim etmek ve diğer taraftan da önümüzde hazırla nan şeyleri çok büyük bir dikkatle takib eylemekten ibaret olan vazilemize bugün daha büyük bir ehemmiyetle sarılmak mevkiindeyiz. Önümüzdeki sene meçhullerle doludur. i Mister Danhil asla pipo kullanmaz, çu-|: Olmasın, cacık olsun, meze yaparız. $| o SON PoSra m Hâdisesiz vE EE geçmiyen hayat yolu. a Hayat bir şerid halinde dümdüz uzanan bir yol olsaydı, yolcusuna sıkıntı verirdi, ilk günden son gününü anlamak kabil olacağı için hayatın bize memfhun olalım, fa şikâyet inden delim. m Hergün bir fıkra Gacık olsun Ev sahibi, misafirlerine çok iyi ay : ran yoptığından bahsetmi; — Şimdi size kendi elimle bir ay- ran yapayım da içiniz! Diyerek yoğurd, su, büyük bir kap, bir kaşık getirmişti. Kollarımı snvadı, yoğurda su katıp büyük kap içinde kaşıkla karıştırma- ya başladı. Karıştırırken arada sıra- da parmakları da yoğurda girip çıkt- yordu. Misafirlerden bunu görenler- den bir kaçı bakıştılar, misafirler &- rasında bulunan zarif bir zaf: i — Zarar yok, dedi, varsın ayran | i i i i i i 5 ; i Ni e Sahibine servet Köozandıran at İrlândalı bir doktora ald olup öldüğü zaman terekesi arasında 28 İngiliz lira - sına satılan, «İşçis ismindeki at Londra - da yapılan Gran nasyonal at yarışlarında birinci gelmiş, sahibine bahsi müşterek - lerde bir milyon İngiliz lirasma yakın bir para kazandırmıştır. Talihli atın sahibi, eokeyi, meneceri İrlândalıdır. Yarışa gelemiyen İrlândalı - ların birçoğu bu at üzerinde bahsi müş - tereke girişmişlerdir. Şimdi Dublin şehri, «kahraman atla - rını Karşılamak için muazzam hazırlık- larda bulunmaktadır. (İşçi) yi yarışı ka- Muhittin Birgen - İzanırken görüyorsunuz. İSTER ne maruzdur, boşaltılmıştır. İstanbul gazeteleri bu haberi verirken: — Alâkadar makamlar tehlike gösteren parçaları yıktırt- mıyd kârar vermişlerdir. Cümlesini de ilâve ettiler. Fakat bu fıkranın Üzerinden 24 saat geçmemişti ki, gene İstanbul gâzelelerin- den birinde; İSTER INAN, İstanbul hapishanesinde bazı kısımlar yıkılma tehlikesi- İSTER «Umumi hapisha şem bir sarayın gizl mektubunu gördük sağlamdır, demiş, sının yıkılmasını ve yerine adliye sarayının yapılmasını intişarı İstanbul şehri için ey okuyucu sen: İNAN, İSTER bütün cazibesini kaybederdi, onun için mütemadiyen sürprizler hazırlamasından kat sıkıntıya düşmemek iç:n de yaşayı- şımızı her vakit kazanabileceğimiz miktara göre tanzim ©- Yaman bir atlet olan Bir Japon sefiri öldü Japonyanın en kıymetli | diplo - matlarından, Pa- ris Sefiri Yotara Sugimura, tedavi edilmek üzere dön düğü Tokyo şeh - rinde ölmüştür. Suğimura eski Japon atletlerinin en başında gelen - lerindendi. Cu-cit- so oyununu mü- kemmel surette bi. birdi. Sefir, geçen sene Pariste, Ja pon (o sefaretinde yapılan bir maçta 54 yaşında olma - sna rağmen, geng ve dinç, ayni za - manda ülkesinin şampiyonu olan bir Ja - pon atletini gayet kısa bir zamanda yen. mişti. Resmimiz, sefiri bu maç esnasında İdinlenirken gösteriyor. Hastanın başı ucunda dö- vüşen ve vuruşan doktorlar... Vak'a Amerikada Velparaiso şehrinde cereyan etmiştir. Hastanelerden birine vaziyeti biraz nazikleşmiş bir hasta nak- Jedilir. Hastaneryin #k8 operatörü de © #ırada orada bulunmaktadırlar... Her iki- si birden hastayı muayene ederler ve he- men ameliyat yapılmasına karar verir » ler... Fakat ameliyatın icrası tarzı hak - kında aralarında şiddetli bir münakaşa baş gösterir. Münakaşa, mudarabeye müncer olur. Nihayet operatörün biri da- yanamaz, tabancasını çeker ve arkadaşı. nın üzerine endaht eder. Adamcağız he - men yere düşer ve ölür. Yapmış olduğu işin dehşetini idrak eden doktor kaçar. A- meliyathane masasında uzanmış olan bi- çare hasta akibetini büyük bir sükünet içinde beklemeğe koyulur. Polisler vazi- felerini yaptıktan sonra doktorlar has - tayı tekrar muayene ederler ve ahvali !sihhiyesinin iyiliğe yüz tuttuğunu gö - İrürler... İNANMA! ne binasının duvarları arasında muhte- li olduğunu. keşfetmiş olan bir mimarın — Hapishane binası harubdır, fakat İbrahim Paşa sarayı Maksadı meydandadır. Hapishane bina- istememekte berdevamdır, Olabilir. Fakat biz bu maksadın bir fayda olduğuna inanmıyoruz, amma NANMA! Mart 3v Sözün kisası il Çocuktan al haberi/ E, Talu izim Derdimendin çocuğu «Av cir» heniz ilk mektebe bu yıl gitmeğe başladı. Allah bağışlasın, topua gibi, ein bakışlı, cevval bir yavru! Babas 8, bazan onu alır, bana getirir. Ber de eline bir paket çikolatayı rüşvet diye sw kışlırarak İyice okşayıp sevdikten sonra salıveririm.. gider, kendi kendine oynan Geçen gün baba oğul gene gelmişlerdi, Biz, Derdimendle dünya ahvalinden bahs se daldık. Acar da, uçurtmasının yarım kuyruğunu tamamlamak'için bens — Bak, oralarda Yüzumsuz, kıymetsis kâğıdlar bulursun. Onları al da, oynal dedim.. gitti. Öteden, beriden bir saât kadar konuş odamın tâ öbür ucunda rünen Acarın hiç sasi çıkmıyordu. arada merhametsiz bir makas temadiyen doğramakta olduğu kâğıdların hışırtısını duyuyorduk. Bir aralık, Derdimend merak etili Gitti, baktı.. o anda bir azar ava im, Çocuğu kulağından yakala yiyordu. — Ne var? Ne oluyor? diye sordum. — Ne olacak? dedi. Çocuğa yüz verin sen, sonunda böyle olur, işte! — Ne yapmış ki? — Eline geçen kitabı doğramış, Ume, lime yapmış. — Getir bakayım, Acar! Çocuk getirdi: Bir yığın kâğıd talaşı! Hakikaten, sapasağlam bir risaleden, el İdeğmemiş yalnız iki üç yaprak kalmıştı İKat'iyen fütursuz olarak yüzüme dik diğ bakan Acara hilm ile sordum: — Ne imiş bu? — Versay muahedesi yazılı idi üstüm de! — Ne diye parçaladın? — Ne bileyim amcacığım? kâğıd aradım, bunu buldum. — Ne biliyordun bunun değe Değersiş iz ob . İduğunu? — Bâbam da, siz de az mı söylediniz! Hem bunu benden önce parçalıyanlar ok muş ta, kimse sesini çıkarmamış! Ben dg ref ettim, , Acar! Ya bu yaprakları nedeti ayırdın? Neden ilişmedin onlara? — Ya! Onlara dokunmadım. Alzas Low rene &i'd onlar, — Yani?! — Onlara da sıra gelecek amma, daha sonral Kartalda Ankara caddesinde istimlAğ edilip etrafı beton duvarla çevrili bis saha narenciye fidanlığı haline getirik miştir. Trabzondan getirilen mandarins fidan ları dikilmiştir. Maltepede Dragosdağı eteğinde de 300 dönümden fazla bir arazinin haritası tan, zim edilmiştir. Bu arazi de satın alınaral Orman Müdürlüğü tarafmdan fidanlığı yapılacaktır. Sucuk yiyen bir genç zehirlendi Bakırköyünde Zeytinlikte oturan 14 yaşında Yorgi gecce (yarısından sonra sucuk yemiş ve bir müddet sonra ze * hirlenme alâim; göstermiştir. Yorgi imdadı sihhi otomobili ile Ye dikule Rum hastanesine kaldırım