“Son Posta, Göz alabildiğine uzanan bu zengin çift- Hklerin sahibi Pitera, duvarda asılı du - ran silâhlarına çatk kaşlarla baktı, Mem- leketinin harb ve istilâ felâketini atlat - tığı yıllar, ona çok geride kalmış gibi gö- rünüyordu.. Yatanının geçirdiği buhranlı devirlerin kahramanı olan, hiç kimseden, hiç bir geyden yılmıyan Fingel ailesinin çocuğu Piters, şimdi artik bir çift kadın gözü - nün baygın bakışları, ince bir kadın dü- dağının fettan gülümseyişleri karşısında teslim mi oluyordu?. Kuytu odasında sessizo» oturmakta O » lan Piters, elinde sevdiği kadından he- biz gelen mektubu tutmakta idi. Cesur Pitersin tunç gibi yüzünde kederli bir ifade yaratan ve orun bütün ümidierini kıran bu mektubda şu meş'um öatırlar 0- kunuyordu: «Evlenme teklifinize ved cevabı vere- rek karınız olmak şerefinden kendimi mahrum ederken, bunun sebeblerini size açıkça bildirmeği de kendim için bir borç © sayıyorum. Teklifinizi kabul etmeyişi » © amin biricik sebebi, yaşlarımız arasındaki büyük farktır. Vöklâ siz benim çok, pek çök hoşuma gidiyorsunuz! Fakat buna rağmen evlenişimizin bizi mes'ud etmi - yeveğ'ne 'kanlim. Bu bahislere dokun »- mak bana çok ağır geliyor. Yaka hakiki © #sbebi zikretmek hususundaki dürüstlü - ğümü takdir ederek beni mazur göre - ceğinizi umarım.» Piters içini çekti ve elile başını tuttu. © Sevdiği kadım!a aralarında büyük bir yaş £arkı olduğu doğru idi. Fakat Piters kuv- vet ve mrütehammil idi, zengindi. Ce - #miyette iyi bir mevkii vardı, Aşkı, sev- gilisine gösterdiği ihtimamlar, ona temin cdeceği müreffeh hayat, nasıl oluyor da sevgilisine bu yaş farkını unutturamıyor- du?. Sonra, hepsinden mühimmi, Piters, kadının kendisini sevdiğine, hemen he- men kani gibi idi. Pnerz, süratle karar veren, ve verdi. ği Kararları süratle hayata tatbik eden bir adamdı, Hususi hayatında, iş hayatın- « da 'kararlarındaki süratle ve enerjisile ta- © mantı b Bizzat 'kadınla görüşmeğe karar verdi. Yaş farkı, kendisile sevgilisi arasında bir hall olabilir mi idi?. İki saat içinde hazırlanmıştı. Derhal yola çıkarak kendisini sevgilisinn bu - lunduğu eski bir cenub şehri olan Te - messiye götürecek olan trene bindi. * Piters avludan içeri girerek çekıl taş- farile döşeli yokfan binaya doğru yürür- İ BiRİNCITESRİN VE HAZIRAN | ERE AZ Lai, ÇE İZE? nın Hikâ H. Alaz Ayn ken, Teodora Diming, zarif ve şık evi -İne'büyük uçurumlar açılacağını, bilmem, nin merdivenlerine oturmuş, yaz akşa “| hiç aklınıza getirdiniz mi?. Bir kaç sene! mının güzelliklerini seyretmekle meşgul. | sonra birimiz şömine başında oturarak ki| Bütün acı, ağrı, sızı ve ıztırablarda yegâne cankurtaran dü. İtab dkumsktan zevk duyarken veyahud ayaklarındaki, romatizmadan şikâyet e - derken, diğerimiz tiyatrolardan, barlar- dan, geç vakitlere kadar süren gece ge - zimtilerinden zevk alacak. Hayır sevgili arkadaşım; bu olmama'ıdır. Aramızdaki farka Mayısla Kânunusani demesek bi- le pekâlâ Teşrinievvelle Haziran başlan- gıcı diyebiliriz. — Ben hiç bir vakit sözünüzden dışarı çıkmaz, dalma sizin dediğiniz gibi hare - ket ederim; Teo. Yalnız siz razı olunuz!, — Hayır dostum, hareket edemezdi - »iz!, Şimdi şu dakikada yapabileceğinizi rsulruz, fakat hayatta bunun adığını bölmelisin!z', Hem rica ederim, fazla ısrar etmeyiniz!. Piters mağiib olmuştu Fakat o, kibar ve mağrur bir adamdı, Vedalaşmak üze- re âyağa kalktığı zaman, dudakları sım- sıkı birbirine kidli ve omuzları dimdik. vi... Piters ayni gece, gerisin geriye simale doğru yola çıktı. Ertesi gece de duvarm- İda silâhlar asılı duran kendi odasınday- &ı. Daha ertesi günü, öğle yemeği için Biy'nerek, büyük bir dikkatle beyaz bn- İyumbağım bağlarken aklından şunlar ge çiriyordu: — Ben de gittikçe Teova hak verme - İğe başhyorum. Onun haer'kulâde gözel bir kadın olduğunu irkâr edemem. Fakat len insaflı bir tahmine göre onun yirmi İsekiz yaşında olduğunu ds kabul etmeğe mecburum. Halki Piters henüz on dokuz yaşında idi. İsvanya - Amerika harhinds vurulup ölen babası, ona büvük bir çiftlik, muaz- zam bir servet, geniş bir şöhret bırakmış- tı. Kadın Pitersi çok tabii bir gülümse -! yişle karşıladı. Piters kadından bir ba - samak aşağıda dururken aralarındaki yaş farkı pek o kadar göze çarpmıyordu. Piters, yüzü güneşten yanmış, uzun boylu, muntazam vücudlü, parlak gözlü bir adamdı, 'Teodora ise kadınlığının inki- şaf anlarını yaşıyordu. Teodora, Pitersle göz göze gelince: — Sizi hiç te beklemiyordum, dedi. Fakat mademki geliniz, şöyle yanıma, merdiven basamağına oturabilirsiniz!. Mektubumu almadınız mi idi?. Piters: — Aldım, dedi. Esasen buraya gelişi « min sebebi de budur. Size çok yalvarı - rım, Ten, bana verdiğiniz cevab üzerinde biraz daha düşününüz! Teodora, Piterse baktı ve sevgi ile gü- Mümsedi. Piters, hiç te yaşından fazla gös- termiyordu. Kadın Pitersin kuvvetini, sıhhatli görünüşünü, cesaretini samimi o- larak seviyordu. hattâ... Belki de... Fa- kat hayır!, Kadın, kat'iyet ifade eden bir tavırla başını salkyarak: — Hayır, hayır, dedi, Bunun lâfı bile olamaz!, Siz benim fevkalâde hoşuma gi- diyorsunuz!, Fakat evlenmemiz katiyyen doğru olamaz!, Benim yaşımla sizin yaşı- m2!. Fakat çok rica ederim bana her şeyi yeniden tekrarlatmavınız!. Ben size düşüncelerimi açıkça yazmıştım. Pitersin güneşten yanmış yüzü biraz daha karardı. Perde perde inmekte olan yaz akşamını hüzünle seyrederek bir müddet sustu, Evet, bu bir hak'katli: Za- man ve kader ora fens bir oyun oynu- bordu. Kendisile saadeti arasında bir kaç yıliik bir zaman mefhumu duruyor. du. 'Teodoranın beyaz ve yumuşak eli, ya- na doğru kaymış, Pitersin kuvvetli ve es-| mer avuçları içine hapsolmuştu, Kadın, nihayet, sevgiye, zâfa yakın bir his du - yar gibi oluyordu. Yumuşak bir sesle: — Piters, dedi siz bütün bunları faz- Jaca izam ederek mesele yapmayınız!, Dediğim şekilde hareket etmek her iki - miz için de hayırlıdır. Ben her şevi çok esaslı düşündüm. Bir gün gelecek, benim. le evlenmemiş olduğunuza siz de mem- nun olacakanız!, İlk zamanlar belki iki - miz de mes'ud ve bahtiyar olacağı:!. Fa- kat bir kaç yıl geçtikten sonra aramızda ! | N Yarınki pishamrrda: $*hret projektörü Yazan: Mark Hellinger Çeviren! İbrahim Hoyi İstanbul İkinci İflis Memurluğun dan: i Müflis manifaturacı Ali Enisin alacak- | hılarına teklif ettiği (Malların alacaklılara terki suretle) konkurdatonun müzake - resine devam edimek üzere alacakhların 24/3/9389 Cuma günü saat İl de dairede hazır bulunmaları ilân olunur. o (16151) İ Soğuk algınlığından mütevellid nezle, grip ve bronşiti hem önler, bir marka verirlerse deposu ve buz İabrikası 45 gün müddetle hem tedavi eder. Baş, diş, mafsal, adale ve sinir ağrılarını geçirir. Aldanmayınız. ri gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. GRİP N yerine başka şiddetle reddediniz, EEE A A WEE DEE Edirne Belediye Riyasetinden: Edirne mezbahasına yapılacak olan 71832 lira 61 kuruş bedeli keşifli soğuk hava kapalı zarf usulile münakasaya çika « rılımıştır, Talibler şartname, proje ve keşifnameyi İstanbul ve Edire Belediye. sinde görebilirler. İhale 25/Nisan/939 tarihine müsadit Sah günü saat 15 tir. «1857» ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman dişlerinizi fırçalayıvız “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 23 — Bundan dolayı sizi tebrik ederim fakat bu odanın felâket getirdiği hak- kmdaki efsaneden o korkmaz mısınız? © Hattâ bazı kimseler burada Güzel Fat- © manın haysilinin bile dolaştığını riva- yet ederler. Muallâ odanın Uıklığına rağmen buz gibi olan ellerini ısıtmak için ocağa yak- Jaşarak sordu: — Bu Güzel Fatma da kim? — Benim büyük annemin annesi. yani bu köşkü yaptıran paşanın odalığı © İken sonradan karıs: olan ve paşaya bin bir çılgınlık yaptıran Çerkes kızı, Bu © güze! ve akıllı kadın kocasının eli ay: ğı ve söz bebeği imiş, evi, çiftliği bü- yük bir cerbeze ile idare edermiş, Bir rün büyük anneme memleketten © bir misafir gelmiş; bu, on beş on altı yaşlarında, çirkin kambur bir amca kt “om imiş. Güzel Fatma ona acımış, ya - © nında alakoymuş, onu kardeşi gibi bağ- © rma basmış... Meğer bu kız bir yılar” dan başka bir şey değilmiş, çünkü da: ha bir sene geçmeden paşaya âşık ol - © reuş, onunla evlenmeği zihnine yerleş- ğe tirerek amcasının Kızını ve velinime - tini kıskanmağa başlamış... Bir gün Güzel Fatma birdenbire or” tadan kaybolmuş... Arsfnışlar, tara - mışlar, onu bulamamışlar, Kapıdaki nöbetçiler onun dışarıya çıkmadığına yemin ettikleri halde hanımefendi bir türlü meydana çıkmamış. Zavallı paşa, onu bulacak adama büyük bir servet vâdetmiş, etrafa adamlar (çıkarmış. hepsi boş! Halbuki evinde rahat ve mes'ud bir hayat sürerken kadıncağır zın birdenbire ortadan kaybolmasına ne gibi bir sebeb olabilirdi; bahusus ki kocasından başka çocuklarına karşı da tam mânasile fedakâr ve vefakâr bir kadınmış. Velhasıl bütün aramalar boşa çıkmış, Güzel Fatma bulunamamış. Henüz genç yaşta olan paşa, deli gibi olmuş, kim- seyi görmek istemiyor, yalnız başma bütün gün, bütün gece çiftlikte ve or- manda dolaşıyormuş. Gitgide aklım kaybetmeğe başlamış ve karısınm bazı geceler kendisini imdada çağırdığını duyduğunu söyliyerek evin içinde oda- nakis ten : Muazzez Tahsin 2 lardan sofalara, sofalardan odalara koş| mağa başlamış. Bir taraftan da, Güzel Fatmanın ha - layıklarından biri bir gece hanımının, kaybolduğu gün giydiği sırmalı esva- bile bü odada dolaştıktan sonra içeriki salona pirdiğini gözlerile gördüğünü yemin etmiş... Cevad bunu söylerken bir iki adım yürüyerek > vâkte kadar Muallânın farketmedii bir kapıyı açtı. Burası biraz loşça bir salondu. Du - varda eski zaman kıyafetile, nişanlı ve sarıklı bir adamm resmi asılıydı. — İşte paşanın gençliği... Ne güzel miş değil mi? Yazık ki o zaman kadın: ların resimlerini yaptırmaları yasak * mış, yoksa mutlaka onun yanında gü” zel Çerkes kızını, büyük annemin an nesini de görecektik. Muallâ etrafına pek bakmıyordu. O nu asıl alâkadar eden, bu esrarengiz vak'a idi. Bu sebebten kocasına sordu: — Zavallı paşa sonra ne yaptı? Cevad müstehziyane güldü: — Ne yapsın? Bu teselli kabul etmez koca, en sonunda, kendisile beraber ka: ! rısının felâketine #ğlıyan ve bu acı 20- manlarında çocuklara büyük bir şefkat ve itina İle bakan kambür kızla evlen” di, Lâkin, vak'a bu kadarla kalsa, iyi ©- İurdu. Bir kaç ay sonra, paşanın büyük oğlu bir zehirlenme neticesinde ölme- sin mi? Hem bu sefer hain kadın ibti- yatsız davranmış, sırrını tevdi ettiği bi- risi targfından aldatılmıştı. Bunun ü“ zerine onun, amcasının Kızının katili olduğuna hakli olarak büküm verildi. Yakalandığını anlıyan alçak kadın, bir gece kendisini ormanın içindeki de- rin bir kuyuya attığı için Güzel Fatma- nın âkibeti hakkında kimse bir şey öğ- renemedi w bütün bu vak'alardan sonrâ aklını tamamile kaybeden paşa da, bir gün kafasını bu ocağın merme- rine çarparak kendisini öldürdü. Görüyorsunuz ya bizim çiftliğimizin böyle feci bir romanı var; hattâ bir çok kimseler, başta annem ve Müzeyyen olmak üzere, geceleyin yalnızca bu 0 daya gelmekten korkarlar, burada Gü- zel Fatma ile kambur Çerkesin hayal - lerini görürler diye titrerlerdi. Siz bun- lardan korkmuyor musunuz? — Hayır, ben açık yerlerde yaşama” ğa alışkınım; İzmitte geceleyin karan- lık avlumuzda ve arkadaki ağaçi'kta dolaşırdım. Böyle s#çma asabiyetlere ve korkulara kapılmam. Bütün bu sözleri, sırf karısının cesa-” retini ölçmek için, biraz mübalağa ile anlatmış olan Cevad, gülümsedi: Demek sizin sinirleriniz hasta de- 1. buna bilhassa sizin nammıza mem- nun oldum. | Ağır ağır yürüyerek tekrar küçük! İ salona dönmüşlerdi. Burada, zayif ve İ hasta denecek kadar solgun bir kızca- Bız onları bekliyordu. Siyah bukleli saç- ları, yüzüne garib bir parlaklık veren korkak ve mahzun mavi gözleri vardı. Cevad onu görünce, soğuk bir tavır- i Zeyneb? Yaklaş ve an- nenin elini öp bakayım? Zeyneb, beni öper misin yavrum? Çocuğun iri gözleri şaşkın ve korkak bir mana ile onu süzdü; sonra solgun dudakları uzanarak yanağına hafifce dokundu. Genç kadınım kalbi, bu anasız büyü- yen zayif ve mahzun çocuğa karşı, bir- denbire büyük bir muhabbetle dol - muştu. Onu elinden tutarak uzakta du- Tan ve kendilerine yarı müstehzi yarı meraklı gözlerle bskan Cevada doğru yürüdü. — Sizin küçük Zeynebiniz cidden pek şeker bir kız, onu seveceğime emi nim. Sonra kızcağıza döndü: — Babanın elini öpmez misin vav » rum? Zevneb gözlerini babasına kaldırdı” ğı zaman Muallâ bu çocuk bakışlarında gördüğü korkak fakat müşfik manaya hayret etti, Çekingen bir ses: — Bonjur baba... dedi. Cevad dalgın gözlerle çocuğu sözüp bukleli başını hefifce okşadıktan son va soğuk bir sesle cevab verdi: — Bonjur Zeyneb... Annenin sözünü her zaman dinle emi? Haydi şimdi matmazelin yânına giti. O dakikada hizmetci çay tepsisile içeri girmişti. — Zeynebin burada biraz kalmasını, müsaade etmez Misiniz? — Nasıl isterseniz... Ayni lâkayid sesle bu cümleyi söy « Fakat Muallâ beklemeden ona yek- İledikten sonra hizmetciye dişarı çık * laşmış, kızcağızt kucaklıyarak alnından | masını işaret etti ve tekrar karısına öpmüştü. baktı. — Seni gördüğüme pek sevindim / (Arkası var) di e. |