SON POSTA Mart 14 Dünyanın beş büyük zengininden biri Son senelerin en müthiş Katil TENEKE KRALI Bu adam bugünkü müthiş servetini ne sayede yapmıştır, bilir misiniz? İşlediği bir hata Sayesinde! Dünyada sayısı dördü, beşi geçmiyen büyük zenginlerden biri Pariste yaşar. | Her sabah Şanzelizede yaya bir gezinti yapar. Öğleleri yemek yediği - ne de-; mokrat bir yemektir bu! - lokantada onu| görenler hiç demezler ki bu adam, Ame- rikanın «tacsız krallar; 1 gibi bir para kralıdır. | Mister Simon Ratino - bu mes'ud im- sanın adı budur - otuz beş sene önce Bo-| Bvianm payitahtı olan La Pazda büyük bir şirkette ufak bir tahsildarmış. Bütün gün meteliksiz yerlilerle küçük maden ocağı ve koru sahiblerinden şirketin ala- €aklarını koparmaya çalışır, aybaşında da azacık bir maaş alırmış. Şirket bir gün kendisini Hilarion Arce adında bir borçlusundan 195 sterling tu tan borcunu istemeye yollar. Aree'in on parası yoktur, fakat şirketi müflis müş. terilere aman vermiyeceğini de bilir. Ne yapsın, düşünür taşınır, nihayet Patinoya şu teklifte bulunur; «Evet şirketinize 195 sterling borçlu” yum. Fakat bunu nakden ödiyecek vazi- yette değilim, Ufak bir maden ocağım var. Borcuma mukabil onu size vereyim. Zaten dünyada başka da bir malım yok. Pâtronlarınız beni mahkemeye de verse- ler daha fazlasım alamazlar.» Patino bu teklifi âmirlerinin menfaati- De çok uygun bulur, kabul eder ve he- men oracıkta tapunun feragını imzalar. İyi bir iş gören bir insanın neş'esile de doğru patronlarma gider, meseleyi an- Yatır, Fakat yanıldığını anlamakta gecikmez. Şirket sahibleri onu, umduğu gibi, tebrik edecekleri yerde işinden çıkarırlar. mum menajer: .Patino, der, artık hizme. tinize Bizum kalmadı. Bugün 195 sterling yerine on para etmez bir ocak tapusile döndünüz. Sizi işinizde (o slıkayacak ol. sam, kim bilir yarın da başka bir borç- İudan uyuz bir eşek mi getirirsin, ne ya- İ stediği de oldu. Her vakit ken disine karşı tehalük ve inhimak gösteren adamın bu sefer bu türlü sö fuk davranmasından omuztarib olan Viyoletin hüngür küngür ağlamasına aldırış bile etmiyerek, kanapenin ü * zerinde yalnızca sabahladı. We ertesi gün, erkenden fırlayıp, ilk vapurlardan biri ile Üsküdara geçti, oradan da bir paytona atlıyarak Top- hanelioğluna çıktı. Belediye bahçesi kapılarını henüz aç mıştı. Bu erkenci müşteriyi hayretle karşılayan garsonlar onun şişen göz kapaklarından, yorgun ve düşünceli tavrından bir maceranın kahramanı olduğunu anladılar. Memduh, öğleye kadar kâh oturdu, kâh bahçenin muntazam ve çiçekli tarhlarının arasında dolaştı. Çölü sa- yam koyu karanlıklar içinde yolunu ş#- Şırmiş bir gurbet yolcusu gibi, gönlü-| hü aydınlatacak seher yıldızının doğ - masını bekliyordu! * Hürmüz, onun gönderdiği cevabı el #uştı. Ve zaten analığınm direktifleri" Ye hareket ettiği için, derhal ona götü- Tüp vermişti. Rânâ, memnun olarak: — Eh! demişti, Herif burnundan ya- Kalandı.. şimdi artık zokayı sonuna ka- âr yutturalım! Demir tavında dövü - İr.. o gelmeden biz kaçalım. Gelsin, bulamasın. Biraz daha alevlensin ki bir daha elimizden kurtulamasın. Hay» di, kız. hazırlan. Çamlıcaya, Huriyenin evine misufir gidelim. O, bizim peşi - mizden gelir, görürsün. Erkek kısmı çok enayi olur. Bunu öğren, işine yarar yavrum. İşin iç yüzünü Beberuhiden de sak- Jamışlardı. Zaten, Hürmüzün ağzından y.Jlar. Bolivyanın merkezi parsın? Hem haberiniz olsun, eğer bu 195 sterlingi bize yirmi dört saate öde- mezseniz bir iki sene hapsi göze alın» Patinoda 195 sterling ne gezer! Bereket karısının amecası «yğeninin adı lekelen- mesin» diye bu borcu öder de onu hapis- ten kurtarır. İşsiz bir tahsildarın elinden ne gelir? Patino boş düşüncelerle vakit kaybet- mektense ister istemez kendinin olan şu ocağı bir göreyim, der. Ocak hemen he- men çıkılamıyâcak kadar sarp bir dağ tepesindedir. Bereket versin yanı başın- da ufacık bir kulübesi de vardır. Karı ko- ca yalnız başlarına bu kulübeye sığınır. Hummalı bir çalışmadır başlar ve ara- dan haftalar geçer. Bir sabah kazdıkları yerden maden gibi pırıldayan bir takım idi külçeler çıktığını görürler. Patino bunların ne olduğunu anlamak için der. hal ahır, şehre iner. Hususi, WEE - tubta beygn eyledi- ği sevginin de aslı İisslı yoktu. Rânâ © na sevmemeyi, bir erkeğe bağlan » mamayı çoktan öğ“ retmişti. Kız, mu - kabil cinsin men - suplarını, kim olur- sa olsun düşman bellemeğe alışmış - tı. Erkeği O, zul - mün ber türlüsüne lâyık ve müteham - mil bir hayvan bili- yordu. Erkek zen - gin ise soyulur, düş- künse, üzülür, 20r - lu ise, ne yapıp ya pıp mat edilir bir mahlüktu. Ona kat'iyen yüz vermeğe gelmezdi. Gönül vermiye hele hiç! Hakiki kadın, onu ayaklarının altında, kirli bir paçavra gibi sürüklemesini bilen ve becerendi İşte Rânâ, Hürmüzü böyle bir mek- tebde yetiştiriyordu. Ve Allah için, şa- kird hocasına taş çıkaracak bir kabili- yet göstermekte idi. Herhansi bir akla” mı kafese koydukça, ne zamandır göz- lediği oyuncağa kavuşmuş bir çocuk sevinci ile adeta çırpınıyordu. Memduha giden mektubu da yazan o İdi, Lâkin, iyiliğini ve hirayesini gör düğü Rânâya bir köpek kadar sadık bulunan ihtiyar kambur, Memduha * hakikatin bir zerresini dahi sezdirmi- yerek o bildiğimiz Hsanı kullanmıştı. Bu sefer de, Memduhun mektub tu- zağına düşmüş olması önü Çılgıncasına sevindirmişti. Ana kız, Cumayı s#bır- sızlıkla beklemişlerdi. Millet bahçesi- ne gider gitmez, Memduhu orada, ken- di ellerile koymuş gibi bulacaklarına La Pazdan bir manzara Gösterdiği Amerikalı mühendis On «Mösyö Patino der, bunlar tenekedir. Dünyanın pek az yerinde çıkar, Hem si- zin getirdiğiniz nümuneleerde yüzde alt- mış saf teneke var ki bunun şimdiye ka dar bir eşine daha ras'lanmış değildir. Bir nevi yeni bir dünya rekoru.» Patino mühendisin lâboratuarından çı- kına derin bir heyecana düşer. Evet te- eke kıymetli bir maden sayılamaz am- ma kaç büyük san'atm vazgeçilmez bir unsurudur da. Sulh vakti konserve kutu- larında, muharebe zamanı harb techizatı için hep o kullanılmıyor mu? Karısının amcası - hani evvelce şirke. tin borcunu ödiyen - Patinoya gene bir iyilk eder. Ocağı işletmek için ilk elden Yâzım olan 300 sterlingi verir, Patino ile karısı ocağın bulunduğu dağ başında iki yıl tariki dünya gibi yaşar- lar. Birkaç yerli ameleden başka insan (Devam: 10 uncu sayfada) Son Posta'nın Romanı : 74 Omuzuna bir el dokundu, irkildi, döndü, baktı, emindiler. Ve ona karşı kullanacakları Wbiyeyi çoklam bazırlamışlardı. * Öğle oldu.. biraz daha vakit geçti. gittikçe sabırsızlanan Memduh zaval- ısı ne yapacağını bilemiyordu. Bahçe henüz tenha idi. Garsonların, bahçı vanların kendisi ttiklerinin far- kında olmıyarak nlarını yoklu- yor, havuzun içindeki kırmızı balıkla- rin başında durup uzun uzun seyredi- Fransada muhakeme ediliyor Muhakemeyi takib için ta Japonyadan ga- zeteciler geldi, mahkeme salonunda yer tutanlar bu haklarını 100 er liraya sattılar Paris 11 (Mart) — Veidmanın muha - kemesi başladı, bu, bir Almandır, bir se- neden de kısa bir zaman içinde, sırf pa- ralarmı almak için 6 kişiyi öldürmüştür. Şimdi yarım düzüne suçunun hesabı werecektir, du. Dün gazetecileri çağırdı, hepsine ay« rı ayrı yerlerini gösterdi ve başka bir ar- zuleri olup olmadığını sordu: Gazeteciler tarafindan görülmiyen ve yazılmıyan vak'a halk kütlesi için gays« ri mevcud değildir, diyordu. Muhakeme «Versay: da görülüyor, Pı-| Gazeteci kafilesini fotoğrafçı ve sine « rise nazaran Versay. İstanbula nazaran | macı kafilesi takib etti, Onlar için de hu- Bakırköye benzer. Tren, tramvay, oto -| susi prizler yaptırtılmıştı, ziyanın geliş büs, otomobille 45 dakikada birinden di- | istikametine göre yerler ayrılmıştı, on « Berine gidebilirsiniz. Eskı zamanlarda | lara da ayrı ayrı izahat verildi. Franmz krallarının sayfıyesi olmakla| Matbustın memnun olduğunu söylemi. meşhurdu, elân da «Hükümdar şehri, a-| ye lüzum yok. Fakat dinleyiciler için böy, dını taşır, fakst adliye sarayı Perisinkine |)e bir iddiada bulunmıya cesaret ede « benzemekten uzaktır. Hele cinayet mah- | miyorum. kemesine tahsiz edilen salonu onunki ya- Bir sandalye 100 liraya pmda nihayet bir klübün konferans sa -| ransada cinayet davaları, hele meşhur lonunu andırır. Bununla beraber bu sa -| hâdiseler de binlerce kişiyi cezbeder, dü- lona (214) dü gazeteci, (100) ü şahid. | vetiye sahibi nadir bahtiyarlar haricinde (60) a sivil polis, (150) si de dinleyici ol-| içeri girebilmek, sıraya tâbi olduğu için mak üzere 500 (kişinin sığması tâzım, İiemdri öolinele bir gece b enimlme “yan Gazeteci halkn gözü ve dilidir alanlar yüzlerle sayılır, Kendi yerlerine Burada size karakteristik bir noktadan | bir başkasını para ile nöbete sevkedip tam bahsedelim: Sirf Veidmân'ın muhakeme- | zamanında onun yerine geçenler de olury sini takib elmek üzere Parise Japonya | fakat bu defa bu şekilden kaç kişi isti « ile Brezilya ve Amerika da dahi) olmak | fade edebilecek, tshmin edemiyorum. Kas şartibb dünyanın her tarafından gazeteci | buna göre muhakeme âlenidir ve sara « kafilesi geldi, buna Fransız matbuatı . | yin kapısı mutlaka oçilacaktır, fakat içes nınkini de ilâve edince mutbuat mümes.|7i kaç kişi girebilecek? Göremiyeceğim, silleriin süyısı 214 dü buldu. Bunları ne. | söyliyemiyeceğim. Bununla beraber bu reye sığdırmalı? sabah bir arkadaş: Bir tahta bölme yerinden kaldırıldı | — Tek sandalyenin fiati 100 liraya çıl& Bir koridor genişletildi, mutad üzere ge: | 1, amma bulmak kabi) değil, diyordu. yireilere bırakılmış olan sahanın bir kış. | Şimdi size hâdiseyi anlatayım: mı ile bir memur köşesi de gazetecilerin 1937 yazı #mtiyazlı mıntakasına ilâve edildi. sonra| 1937 yılı Temmuzunda Mis Jan dö Kos ven isminde Amerikalı genç bir dansöz biraz dinlermek için halası ile birlikte Parise gelmişti, Parisin mükellef otelle, rinden birine yerleşmişti, Bir sabah 30 « kağa çıktı ve bir daha otele dönmedi Dansözün halası kızın bir sergüzeşte atıklığı zannındaydı. İlk gece ses çıkar 4 medi. Fakat yeğeni fkinci gece de gö « rTünmeyince polise haber verdi. Zabıta kızı aradı, bir türlü bulamadı. Aradan haftalar geçti. Derken meydana bir İpün cu çıktı, genç kızın cebinde bir seyyah (Devamı 10 uncu sayfada) verir. Böyle anlarda, âşıkın şuuru ha « leldar olur. Muhakemesini kaybeden mantığın ne olduğunu unutur, En ina“ ılmıyacak şeyleri havsalası kolayca kabul eder, Memduh, en kötü ihtimalleri sklına getirerek kendi kendini müteellim cdh yordu. Bahçedeki neş'eli kalabalığın arasına katılarak, lâkaydane piyasa e“ diyer gibi görünüyor, fakat üç beş adına alar atmaz gene tekrar gayri ihtiyari kapının önüne geliveriyordu. Semtleri Çamlıcaya uzak olanlar ave İbu mıntakaya yeniden sıra ve masalar yaptırıldı. Fazla olarak sarayın iç tara-| imda gazetecilerin istirahat edebilme » Deri, rahat yazı yazabilmeleri için İki ta. ik ne salon ayrıldı. Fakat mafbuata verilen ehemmiyet bundan ibaret değil: Bizzat posta idaresi de saraya hüsusi te- efon ve telgraf hatları getirtti, sirf güze- teclerin . 'kullanabilmeleri için 24 tane telefon kabinesi yaptırttı, telgrafhaneyi de emirlerine verdi. Haftalarca evvel başlamış olan bu ha- zırlağı bizzat mahkeme reisi takib ediyor. lecanını belli etme - den, her yeni sima- yı tetkik haddesin- gey la dete başlamışlardı. Kalabalık yavaş ya- ni mile oİvaş seyreliyordu. Delikanlı artık üm dini kesmek üzere iken, kapının önün“ de dura temizce bir kira arabasından iki süslü hanım indi, Memduhun yüres ği o anda hizlı hizlı çarpmağa başladı Bu gelenlerde Rânâ ile Hürmüzü ta « şan bahçeye henüz ne Rân gelmişti, ne de Hürmüz, Mem duh deli olacaktı, Perişan kafasının i» çinde bin türlü ih - timal karşılaşmada idi. Acaba ks#nbur yalan mı söylemiş» ti? Rânâ ile kızı Çamlıcaya değil de başka yere mi git- mişlerdi Yoksa ev- de idiler de, başka bir misafir bekle - dikleri için işi bu #irhi mü idare ettirmişlerdi? Veyahud da Hürmüze hitaben yazdığı mektub âna“ sının eline geçmişti de, henüz başlan- gıcmda bulunan bir münasebeti birden kesmek maksadile Memduhu nazikâne istiskal mi etmişlerdi? Farkında olmaksızın Hürmüzü kıs kanıyordu, İçine, kıskançlık denilen o yaman, o katil kurd habersizce girmiş- H. Seven adam, nazarlarına çarpan, yâ- Kenara çekilip onlardan bir iltifat bekledi. Lâkin tam o esnada Üsküdar mutasarrıfının faylonu araya girdi. O Heçip gidinceye kadar da Memduh seve gilisinin izin! kaybetti. Arkalarından deli gibi atıldı, Nözarı dikkati celbrden bir istical ile bahçe rin -ewbesl tarhları arasından Se « yordu. 'TA nihayette, büyük hawu“ izasında kendilerine yetişti. Soluk soluğa idi, Etrafına bakmıp, yerin tenha olduğunu müşehade eyles dikten sonra, Rânânın yanına sokulduş — Burada mısınız? Kadın onu görmemiş gibi d CAN bir hayretle: — Av! dedi, Korktum.. siz mi idiniz Memduh bey? Buralara da gelir im niz? Memduh .bir yalan atmağa lüzum zan andı, yor, zaman öldürmeğe çalışıyordu. hud ki hafızasında uyanan her yeni mcazadem vardır. Ar Derken, kapının önünde tek tük ara-| hâdiseden sevgilisiri (alâkadar eden gelirim... ba.ar durmağa, bunların içinden ka “| ahkâm çıkarır. Kıskanan insanda bu veden kendini gh » dınlı, erkekli geziciler inip, bahçeye) hükümler ekseriya menflidir. Kalbine yayılmağa başladılar. Her ayak sesine, zavallı Memduh kulak kabartıyor, he doğan her şüphe çiğ bir yaranın için” de dönen hançer gibi müthiş bir ıztırab — Meranun oldum bü tesadüfe, (Arkası var)