Tarihte Garib Ve İnanılmaz Tesadüfler (6 ) nın uğursuzluğu : Abbasi halifelerinin 6, 2, 18, 24, 30, 36 ve 2 ncisi katledilmişlerdi uçüncü Mustafa ile birinci Abdülhamid zamanındaki 9 sadrazamın hepsi Mehmed ismini taşıyordu Yazan Reşad Ekrem üleyman Faik Efendi risalesin- de yazar: Emevi halfelerinin birincisi Muaviye 4. Bu ailenin bu iik kolu ikinci Muavi- ğe ile münkariz olmuştu. İkinci kol Mer- Yan ile başlamıştı, bunların da sonuncu- $u ikinci Mervan olmuştu. İlk Abbas halifesi Ebil-Abbes Setfahın öl ahı Abdullah idi, Abbasilerin son ha- Mfesinin asıl adı da gene Abdullah oldu. Fatımöerden balifeleğini ilk ilân eden Abdullah Elmehdi idi, Fatımilerin 80- buncusunun adı da gene Abdullah ol - fmuştu. * Çok garib bir tesadüftür ki, Abbasf ha- Bielerinin her altıncısı ya hal'edilmiş, yahud da katlolunmuşlardır. Altıncı ha- We Emin hal ve katledilmişti, On ikine Halife Müstein keza hal ve katlolunmuş- Hu. Ondan sonra on sekizinci halife Muk- bedir iki defa hal ve sonra katlolunmuş, dördüncü halife Tabı hal, otuzuncu ife Raşid hal ve katlolunmuştu. Otuz Bikıncı halife Müstansir zehirli bir niş - Berle öldürülmüş, kırk ikinci halife Mus- İsim, Hülâgü tarafından idam olun- muştur, * Abbasi halifelerinden Mustâsım, sekiz Ey sekiz günlük doğmuştu. Abbasilerin gökizinci halifesi oldu. Sekiz yıl hilâfet yaptı. Sekiz erkek ve sekiz kız çocuğu Dünyaya geldi. Zamanında sekiz şehir İetholundu. Hayatında sekiz köşk yap- Bırtttı. * Yıldırımdan sonra Emir Süleyman ile Musa Çelebiyi hükümdarlar arasında Baymıyan eski müverrihlere güre birinci Ahmed, on dördüncü Osmanlı padişahi- Bar, On dört yaşmda cülüs etmiş, on dört bene padişahilik yapmıştı. Bugün kendi ndma nisbetle anılan İstanbuldaki meş- bur ozmisinin altı minaresinde 14 şerefe yardır. * Mevlânarın oğlu Sultan Veledin oğlu. hun oğullarının adı Abdülceki ve Ab- Hülcemil idi. Birbiri arkasından Mısırda: M8 mevlevi dergfühma şeyh olmuşlardı. Sultan Veleğin kızımın oğullarının ad- Barı da Celfileddin ve Cemaleddin “di. Bunlar da birbiri arkasından Ed'rnedeki mevlevi dergâhına şeyh olmuşlardı. Tarihin garib bir tesadüf'ü (Mısırda Abdüleellin öldüğü gün Edirnede Celâ- loâdin ölmüş, Mısırdn Abd nilin öl- düğü gün de Edirnede Cemaleddin öl- müşlü. * Üçüncü Mustafa ile birinet Abdülba- mid zamanında birbiri arkasından dokuz yadrazamın âdı hep Mehmed olmuştu: Danacı Mehmed Paşa, Muhsinzade Meh- #meâ Paşa, İzzet Mehmei Paşa, Derviş! Mehmed Paşa, Darandeli Mehmed Paşa, | Kalafat Mehmed Paşa, Silâhtar Kara İehmed Paşa, tekrar İzzet Mehmed Pa- pe. Yegen Mehmed Paşa, * On yedinci asır vüzerasından Zurnazen Mustafa Paşanın sadareti birkaç saat sür- getiştü, ve sadrazam olarak bir tek iş Yapış, Karagöz Mehmed Efendiyi def- terdar tayin etmişti. Devrin zarif şairle- rinden biri de şu msra söylemişti; Çalıcak rummasını çıktı cebinden Ka ragöz. * İbrahimin gözdelerinden Şekerpare ka- 'dının nüfuzu ile Pirinççizade yeniçeri a- #ası tayin edilmişti. Diğer bir zarif şair de bu fırsatı kaçırmamış: Ameli sükker ile oldu pirincim zerde! Demişti, * Gene garib tesadüflerdendir. On ye- dinci asır deflerdarlarından Etmekçiza- âe Ahmed Paşa azledilmiş, yerine Yah- nfkapan Abdülkerim Paşa tayin edil. işti. Etmekçizade ile Yahnikapan lâkatla- rının yanyana gelişini de kağırmadılar; uzun zaman meclislerde nükte ve zarafe- te misal olarak şu beyi? dolaştı: Etmekçizade kıldı dünyayı nâne muhtaç, Âhâr sımatı devlet Yahnı kapanın oldu! e Tarihin eldden garib tesadüflerinden biri de üçüncü Seh'm ile dördüncü Mus- tafanm zamanlarında, küçük ve büyük devlet ricali ve memurları ile halk era- sında şöhret kazanmış birçok kimselerin adının hemen hep Meustafa oluşudur: 4 Belgrai kalesindeki yeniçeri yamak- ları, serkeşliklerinden ve ahlâksızlıkla- rından dolayı Belgraddan kovulmuşlar. dı. Seryerdelerinin adı Köse Mustafa idi. Bu adam, 1210 da Rumelinin meşhur mütegallibe eşkiyasından Pezvandoğlun- den istimded etmiş. Belgradın yeniçeri ağası bulunan Çelebi Mustafa ağa le an- Yaşmıs, vamaklar ve yardımcı eşkiya ile Belgrada girmis, Rel#rad muhafızı Sen- gült Mustafa Paşayı kalede muhasara et- miş idi. Belgrad muhafızınm İmdafına Rumeli vasi Selâniki Mustafa Paşa memur olmuştu. .. #* O sırada timar ve zsamet nazırının | adı Mustafa Rasih efendi id, Rumelide. ki dağh eşkiyası Üzerine gönderilen kı. taatın kumandanı da Haseki Mustafa ağa id 4 Gene o yıllar içinde Anadoluda İcel Tmmtalamnda Gölgeli Mustafa adında bir saki tüneristi #* 121141212 yıllarınds o Rumelindeki değh eskiyasınm en meşhurları Kara Mustafa ile DR Mustafa idi. Bunların ü- zerine de Rumeli valisi Mastâfa Pasa ile Bosna velisi Silâhtar Mustafa Paşa gön- derilmisti. Bu kuvvetler az görülmüş Setânik valisi Mustafa Paşa da eşkiya ü- zerine sevkeğ'Tmişti. * Navolvon Mısıra çıktığı zaman ken- disine karşı *Ik sevkedilen kuvvetlerin kırmandanı Köse Mustafa Paşa idi. Na- polyona Mısırdaki küvvetlerle karsı koy- mağa calısın da Emirülhac Mustafa Ket- hüda otmustu. Gene bu askeri harekâtın kumandanlarmdan biri de Arnavud Mus. tafa Paga idi Wi Fransızlardan Arişi zap- tettiği sırada cephane ateş almış ve 4s kerile beraber telef olmuştu # Bu devrin güzide ricalinden biri de defterdar Çelebi Mustafa Reşid *di, ki tarihte Köse Kethüda adı ile meşhurdur # Gene o tarihlerde şeyhülislâm Mus. tafa Âşir Efendi, darbhane nazır Mus. tafa İffet Bey idi. 1216 da sadaret kaymakamlığına ve. zirlik rütbesi verilerek çavuşbaşı Musta fa Bey tayin olunmuştu. 1217 de şehreminliğ'ne Derviş Efen- dizade Mustafa Bey, sadaret mektubeu- tuğuna Mustafa Refik Elendi tayin edil. mişti. Diyarbekir valısı ile Hanya vali- sinin isimleri de Mustafa idi. 4 Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ii, Âmedelnin Mustafa Mazhar Efendi, çavuşlar kât“binin adı Mustafa Resmi E- fendi, piyade mukabelecisinin adı Mus- tafa Şeci Efendi, arabacılar kâtibinin &-| dı Seyid Mustafa Efendi idi O sırada Tuna seraskeri de Alemdar | Mustafa Paşa idi. İ 4# Üçüncü Selimin hal'ile neticelenen kanlı #etirâlin sergerdeşi, Karideniz bo- Ben vamaklarından Kabakçı Mustafa idi İKabakçımın sağ eli yerinde olan arkadaşı da Kazancı Mustafa idi. Bu fesadda en mühim rolü oynıyanlardan biri de Ham- maloğlu Hafız Mustafa ağa id”. Selimin verime de dördüncü Mustafa tahta çıka- rilmasta. * İhtlâleilerin ileri gelenlerinden bir zorba da Mustafa Cavuş adında biri idi, sekbanbası tayh edildi. O vakit, yeniçeri zorbalarından olup Gala yakasını kasıp kavuran bir ser. perde de kahveci Burunsuzoğtu Mustafa idi # İstililden sonra Bursalı Mustafa E- fendi rfkâbı hümayun kethüdası, Musta- fa Nazif Efendi Tonhane nazırı. Mustafa Tahir Efend! kapıcılar kethüdası tavin eğ'imislerdi Nisancı Hacı Mustafa Efen- dive de vezere* rütbesile sadarat kayma kamlığı verilmişti, * Bu karışık devirde el altından bir çok entrikatar çevirenlerden biri de Şah| sultenm kocası Mustafa Paşa idi. #* Dördüncü Mustafanm en sevgili gözdeleri Cüce Mustafa, Müsahib Nevzen Mustafa Bey, Hammaloğlu Mustafa ve! Hafız Mustafa idi, Ücüncü Selimi boğan katillerden bi- ri de Bostancı Mustafa idi. İ Alemdar Mustafa Pasa sadrazam ol duğu vat yeniçeri ağalıtını Mustafa" ağa adımda bir zat, hekimbasılığa Musta- fa Mesud Efendi telhisciliğe Zaralı! Mustafa Bev, karakulakhö, Kara Mus. tafa, sekbamicedid binbasılığına Arnavud Mustafa ağa tayin olunmuslardı, O zamanlar taşra &yanlarının kadir ve kıymetleri çok yüksekti Bunlar ara- sında da dördünün sdı Mustafa idi: Çer- men âvanı Mustafa Paşa, Hasköy âyan Mustofa gön, Bilecik âyanı Kalyoncu Komiser: “Sahneye çıkan karakola! Yoksa saçların sürüye götürürüm!,, diye bağırdı Anlatan? İsmet Halâsi Sahneye çıkan #k Türk kadınile karşı ıyayız: 6 anı ben hiç unutmam, diyor, birinci perde ile ikinci perde arasında, sahnede- ki odamın kapısı vuruldu. Kapıyı açtım. Kınarla Şehberi gördüm. Her ikisi da te- İâşlı idiler, Kırar: — Seni saklıyacığım Afife gol, dedi. — Beni meye saklıyorsunuz. Ben kim den saklanıyorum? Diye bağırdım. — Polisler gekdiler, seni götürecekleri, — Beni götürecekler mi, nereye”. Sahrenin İapısı güm güm vuruluyor. du. Gözücile baktım. Reşad Nuri, Hüse- yin Suad, Habd Fahri orada idiler. Ka pıyı açmak istemiyorlardı, fakat dışar- dan o kadar hızlı vurdular ki kapıyı aç- maya mecbur kaldılar, Ben gene odamdayım. İskemlede otu- ruyorum, Uzun boylu bir komiser, arka sında da birkaç polis var. Bana yiyecek gibi baktı: — Oyuna çıkan sen anisin? — Benim, ne olacak! — Yürü karakola! — Benim karakolda işim yok! — İşin olup olmadığını karakolda an- Yarsın. — Ben gidemem! — Gidersin! — Gitmiyeceğim! — Gidersin, seni saçlarından sürüye sürüye götürürüm. — Götür de göreyim. — Ben seni götürüp taş odaya kapa- yım da gör. — Sen beni, şimdi götürürsün, fakat oradan kurtuktuğum an gene beni bura da, sahnede göreceksin. Artık tahammülüm kalmamıştı. Ava- zım çıktığı kadar bağırdım: — Çık dışarı! * Sahneye çıkan ilk Türk kadını Afifeyi gözmek. onunla konuşmak, onu dinlemek istiyordum. Sahnemizin en büyük inki- libını yaratan kadın sağdır. Bulundu. ğum şehirde yaşıyor, fakat onu bilmiyo- rum. Tanımıyörum. Yerimi yurdunu bir türlü bulamıyorum, bu olacak şey mi? Bir muharrire sordum: — Sen Afifeyi tanır mıydın? — Tanımaz olur muyum, onu sahnede gördüğüm zaman me kadar çok alkışla mıştım. — Şimdi nerede? — Kim bilir öldü mi, kaldı mı? Şehir tiyatrosu artletlerinden birine sordum: — Acaba Afife nerededir? Dudaklarını büktü, omuzlarını silkti: — Kim bilir? Bıma demişlerdi kt: — Eyüb Sabri eski ve yeni hemen he- wen bütün artistlerim adreslerini bilir, Mustafa, İznik âyanı Mustafa Bey. 4 O devrin vekayiini zaptedip yazan da Babıâlı Ticalinden Mustafa Necib E- fendi olmustur. Reşad Ekrem ersareemmaansanesan 250 bin kilo yapak satıldı Pamuk için piyasada ehemmiyetli ta - Vebler vuku bulmaktadır. Yeni bir firma tarafından Almanyaya 200 bin kiloluk ya- pak satılmıştır. Bu parti için Anadolu malları 57 ve Trakya malları 68 kuruş - ten Hamburg teslimi fat verilmiştir. Burdan baska gne A'manya için 52.53 kuruştan Anadolu cinsi 50 bin kilodan fazla bir parti satılmıştır. 400 bin kilo tiftik ihraç ediliyor 'Tfiiklerin İngiltereye hususi takas yo Hile ihracı anlaşması piyasada fiili tesir. ler yapmakta berdevamdır. Evvelce yeni mevsime kadar almamak kararını veren Sovyetler bu vaziyet kar- şısında kararlarını değiştirmişler ve 100 bin kiloluk bir partiyi 125-130 kuruş ata - sında Fob İstanbul mübayaa etmiş - lerdir. 3 gün zarfında piyasadan İngiltereye ihraç için satılan tiftiklerin miktarı da 300 bin kiloyu bulmuştur. bir kere de ona sor! Eyüb Sabriyi gördüm. Afifeyi aradı- Zımı kendisine söyledim: — Adresini biliyordum, amma şimdi 0- rada değil, fakat ben arar bulurum. Bu, emekli tullat artisti, Afifeyi aradı. Her yerden sordu ve beni bir ikinci defa gördüğü zaman, müteessir bir vaziyette: ifeyi çok aradım, çok sordum, fa- kat bulamadım! Dedi, Kendisine burada teşekkür etme- yi borç biliyorum. * Bir gün bir mecliste Şehir tiyatrosun- dan Naşidden, erkek, kadın artistlerden bahis açılmıştı. Bu arada söz sahneye çi- kan ilk Türk kadınına intikal) etti O gün tamıştiğım İnhisarlar kutu fabrikası mi dür muavini Muzaffer; — Ben Afifeyi çok iyi tanırım. Ayni mahallede doğduk. Dedi. Ben hemen sordum: — Afifeyi görmeyi çok istiyorum, aca- ba şimdi nerededir? » — Kendisini bulurum ve sizinle görüş- türürüm, * Yağmurlu bir gün Muzaflerie beraber Sahneye çıkan ilk Türk kadını hayatını “Son Posta,, ya anlattı sensin, ha! Yürü bakalım dan tutar, vallahi sürüye | | Afifenin o zamanki resimlerinden biri yürüyoruz. Afife bizi bekliyor. Tiyatro inkılâbının yaşıyan, fakat nerede olduğu bilinmiyen bu kahramanını bir an evvei görmek için, içim içime sığmıyor. Şehza- debaşında bir sokağa sapıyoruz. Bir evin önündeyiz, bir odadayız ve Afife orada. Gözlerinde yaşlar var: — Fakat unutmayanlar, beni hatirli- yanlar da oluyor, Gazeteden kesilmiş, buruşmuş bir yazı- İyı çantasından çıkarıp masanın Üzerine koyuyor: — Halid Fahrinin bir sene evvel Son Postaya benim hakkımda yazdığı yazı! Gene gazeteden kesilmiş bir yazı: — Bu da tanımadığım bir muharririn yazısı, beni düşünmüş, benim adımı yâz- maş! «Tanımadığı muharrir» in yazısına ba kıyorum. Yazını altında benim imzam İvar, utanıyorum. unutulmuş Afifeyi has itarlamış olan yalnız Halid Fahri, ve Afi feyi bir kere bile sahnede görmiyen ben mi olacaktık. * Afife anlatıyor: «Nereden başlıyayım, ne söyliyeyim. bilmiyorum ki! Kaç sene geçti. Belki çok az; belki bir asır, Ben o zaman henüz ön dört yaşında idim. O devrin tiyatro meke tebi olası Darülbedayiin Türk kızlarını talebe olarak mektebe aldıklarını duy muştum, Müvahhid ve Raşid Rıza tavas © Sut ettiler, Nemlka ve Ülviye adlı iki ars adaşımı da ikna ettim ve biz Darülbes dayi heyeti edebiyesine çıktık. Psati direktördü. Heyeti. edebiyede bulunanlardan hatırhıdıklarımın isimles rini söyliyeyim: Reşad Nuri, İbnirrefik Ahmed Nuri, Savni, Yahya Kemal, Haliği Fahri, İsmail Cenani, İzze: Melih, Yakub Kadri, Mehmed Ranf, Hüseyin Suad, Sar im (baba), Refik Halid. Mektebe kabul edildik. Ben muntazar man derslere devam ediyordum. Benime le beraber giren arkadaşlarım çekilmişe ler, kız talebe olarak tek ben kalmıştımız Bir sene sonra bana: — İmtihan ver, artist namzedi ol Dediler. Sahne imtihanında Tahsin Nâs hidin «Rakibe. sindeki Leylâ rolünü yapi mıştım. Beni alkışladılar: — Sen bizim yıldızımızsın! Diye bağırıyorlardı. ” Bütün emelim sahneye çıkmaktı. O 7a8 man maarif namrı olan Rızs Tevtiğim sahney çıkmama müsaade ettiğini de söye © lemişlerdi. Ben sevincimder duramiyon sahneye çıkacağım dive çiklırıyordumu Fakat o arada kabine değişmiş, Rıza Teye” fik yeni kabineye alınmamıştı, benimi” sahneye çıkmam da bu yüzden geri kal dı. Pek az değil, tam bir sene bekledim. ia * Darülbedayi o zaman heftada bir (Devam: 10 uncu sayfada)