Yazan: ZİYA ŞAKİR Battal ortada yok! Şu ortadaki kesik baş da gösteriyor ki, babamın mertebesine erdim. Buna bi- naen, babamın ekmeğini isterim. Dedi. Ömer bey, sakalını eline aldı. Dü - şünmeye başladı. Diğer beylerin çeh - relerinden anlaylıyordu ki, önlar da Battalı haklı buluyorlardı. Lâkin Abdüsselâm, oturduğu yerde, birdenbire dizlerinin üzerine dikildi: — Ne demek?. Serdarlık, çocuk o - yuncağı değildir. Bu makama geçebil Mek için, yaşlı bekl ve tecrübe sahibi olmak gerektir. Bu, bir... İkincisi, Bat- tal Mihailin başını kesmekle, babasi - nın intikamını almıştır. Lâkin, bize de çok büylik fenalık Oo yapmıştır. Hiç şüphesiz ki Şamas T#kavor onun bu hareketini affetmiyecek.. büyük bir or- du ile Üzerimize gelecektir.. Acaba o zaman, Hüseyin Gazinin oğlu bizi kur tarabilecek midir?.. Dedi... Bu sözleri söylerken de, ora- da kendisine taraftar olsn beylere, giz- Mer işaret etti, Biraz evvel, Battalın kahramanlığı - nı tebrik ve tahsin eden bu beyler, şim di Abdlisselâmın tarafına döndüler, Ve ona, hak verdiler. Bu vaziyet karşısında Ömer bey ba » şın önüne eğerek daha derin bir dü - şünceye daldı. Abdüsselâim, Beylerbe- yinin bu vaziyetinden o cesaret alarak şöylece tekrar söze başladı: — Hey Perttal!.. Gerçi baban, nam - dar bir kahramandı. Ve sen de, onun yerini tutmaya çalışıyorsun. Lâkin, ya niltyorsun. Senin çağında bir çocuğa, at üzerinde sürtüp kelle kesmeğe ça - lişmaktan ziyade, medrese köşesinde 0- urup, ilim tahsil etmek yaraşır... Ser- darlık dilersin, Amma, serdarlık yalnız kılıç ve baru küvvetile olmaz. biraz da ilim ve irfan sahibi olmak gerektir. Battal, artık tahammül edemedi. Derhal Abdüsselâmın sözünü kesti: — Abdüsselâmi. Sen bu sözleri, kıs- kançlık yüzünden söylüyorsun. Fakat, bir gün olup bu sözlerinden utanaca - ğını düşünmüyorsun... Ben; yaptığım bu işden dolayı, Şamasın intiltam ala - cağını düşünemiyecek kadar gafil de- gilim. Şu beyler şahid olsunlar ki, eğer Şamas böyle bir harekete kalkışacak o İmrsa, bana düşen vazifeyi ila edece - ğim... İlim ve irfan bahsine gelince, bunda da cahil değilim. Babamın sağ - Tığında, itim tahsili uğurunda bir hay- li dirsek çürüttüm. Kendime lâzim o - Isn şeyleri öğrendim. Eğer beyler verirlerse, seninle de imtihana gire - rim... Lâkin görüyorum ki, beylerin çoğu, senin hatırını sayıyorlar. Ve huk sız yere sana taraftarlık oediyorlar... Onlara karşı zorbalık yapmak elimden gelmediği için, şimdi süküt edip bura- gideceğim. Fakat eminolki, bir gün gelecek, serdarlık makamını, kı - Jıcrmm ve bazumun kuvvetile elde e - deceğim... Cümleniz, hudaya olun. i Deyip, kahramanca Obir yürüyüşle, meclisi terketti. Saide hatun ile Tevabil, sabirsizlik - la Battah bekliyorlardı. Abdüsselâm gibi nüfuzlu bir adamla çarpışmasının neticesinden korkuyorlardı. Battal, bağ evine dönünce, koşup o - Bu karşıladılar. Büyük (bir mersk ve lecan fle, ne olup bittiğini sordular. Battal, meseleyi olduğu gibi naklet- ti. Sonra, derin bir iman ve tevekkül ile içini çekerek: — Cenabıhakkın Mituf ve keremin - den, ümidimi kesmiyorum. Babamın yolunda attığım ilk adımda bana bü - yük bir muvaffakiyet ihsan eden Al - lah, hiç şüphesiz ki, bundan sonra da benden inayetini kesmiyecek.. bir gün gelip, beni serdarlık makamına geçi - recektir. emanet * Bu taraftan. Abdüssellmin içine bir kurd girmişti. belki de günün birinde, mansubumu| elimden alacak... Bunun önüne nasıl geçmeli?. Diye, garezkirlikla düşünceye kapı- hvermişti. Ömer beyin konağından sonra, şehri dolaşmış; — Hüseyin Gazinin oğlu, gerçi Mi » bailin kafasım kesti. Bir kalıramanlık gösterdi, ammâ.. Allah bunun encamı - 1 iye... Uyur bir düşmanı u- yandırmaya ne lüzum vardı. Hüseyin! sazinin vefatındanberi bize karşı sulh İkün gösteren Şemas, hiç şüphe - siz ki şimdi ordusunu toplayıp gele - cek, Bizi, mut beye mecbur edecek. Diye, Battal aleyhinde dedikodu ve tezvirata girişti. Abdüsselâmın bu sözleri, derhal te- sirini gö Ona taraftarlık eden -| ler #rasımda, birdenbire: — Bu oğlan, başımıza iş İyisi mi, beldemizden çıkıp gitsin. Bi- zi, dostlarımızla düşman etmesin, Diye, bir takım sesler yükseldi. Bir güruh halk, Ömer beyin kona - ğına geldiler. Onun huzuruna çıkarak ayni sözleri tekrar ettiler. Ömer bey, müşkül bir vaziyette kal dı çıktıktan çıkaracak. Emsali sz görülen bir kahramanlık gösteren alın kalbini kırıp, onu in- citmeye razı olmuyordu. Bir kr sım halkın Battal aleyhindeki bu ha - reketinin de iyi bir netice vermiyece - ğini hissediyordu. Onun için, her iki tarafı da memnun edecek bir (tedbir nüvordu. ALLAHIN TAKDİRİ, YERİNİ BULMALIDIR Ömer bey bu düşüncede !ken. meş - Kuvvet hastalıklarına, HASAN KUVVET ŞURUBU'ndaı edilebilir. İç ve dış BASUR DA, CERAHATLENMİŞ FİSTÜLLERDE — Hay.. bu oğlan, Benim rahat ve huzurumu kaçıracak.. nereden çıktı?. | ZÂFI UMUMİ, KANSIZLIK, RO- MATİZMA, SIRACA, KEMİK, SİNİR cılız yavrular, yürüyemiyen, diş çıkaramıyan ço- cuklar, dermansız ihtiyarlar, solgun kızlar, vereme istidadı olanlar verir, şifai tesirleri çoktur. Fenni surette imal. edilmiş, kolay ve lezzetli bir şurubdur. Küçük ve büyük her yaşta istimal MEMELERİNİN ILTIHAPLARINDA, KANAMALARIN- üm bir haber duyuldu, Hakikaten Ab- düsselâmın tahmin ettiği gibi, Şemas büyük bir ordu toplamış. kıymetli ser- darının inli almak için, ağır â * ğır Malatya e geliyordu. Bu taraftan.. Battal da, Abdüsselâ » mn teşvikile aleyhinde (o başgösteren dedikoduları duymuş, son derecede mü cessir olmuştu. Annesile o Tevabilin nasihatlerini dinlemediği için, kalbin - de büyük bir nedamet duyuyordu. İşte bu sırsda, Şemasın bir ordu ile Malatva üzerine hareket ettiğini haber| aldı, Kalbinde derhal büyük bir sevinç | ve ümid uyandı. | Sevinmesi, bu ordunun karşısında Abdüsselâmın âciz kalacağını bilme - sinden ileri geliyordu. J etmesi de, ona büyük ü- midler veriyordu. * Bu sırada, Şemas ordusunun Malat- sklaştığına dair baber geldi, Ö- düsselâmı çağırarak, askeri toplayıp karşı çıkmasını emretti, Abdüsselâm büyük bir telâş içinde, oradan oraya koşuyordu, Fakat ordu - Sayfa 13 alar “ Yollarda gördüklerim Akşama doğru bir vadinin ta dibinde kâin bir ikamet- gâha vâsıl olduk. Buradaki bazı kayalar bize yeni bir arazi başladığını gösteriyor Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Ayni süzette tüccar ve daima birbir-| geçirmiş olduğum zaman tabiatinin yün lerine rakib bulunan bu iki millet müte- kabil yüksek tekliflerile hazineyi zengin ediyorlar. Onlar da elde ettikleri imti- yazı idarede beceriksizdirler. Hırs ve ta- mahlari daima cehaletlerine kurban olu- Or. z Memleha göllerinde teşekkül eden ta- bii tuzu toplamağa, kurutmağa ve mu- hafaza etmeğe mahsus hiçbir hangar ya- bir senenin bol mahsulü fena bir senenin noksanını telâfi edemiyor. Yağmurlar toplaması o kadar kolay olan bu zengin mahsulü mahveyliyor, Satıcının ve alıcı- nın cehaleti onları mütekabilen birbirle- rine bağlıyan şeraiti vücude getiriyor denebilir. Müşteriler gelip tuzu gölden bizzat a- hyorlar ve arabalarına yüklüyorlar. Bun- ların kaç beygiri olacağı ve ne flat veri- leceği kararlaşmıştır. Fakat muayyen bir noktaya vâsıl olmadan evvel araba içindeki Oyükün ağırlığından dolayı kırılacak olursa bundan dolayı müşteri- nin para cezası vermes! ve malının mü- sadere edilmesi şart koşulmuştur. Halbu- yu, kolayca toplıyamıyordu, Çünkü, askerler onu - sevmiyorlardı. Vaktile, Hüseyin Gazinin bir işaretile evini, barkını, çoluğunu, çocuğunu feda ede- rek din ve millet uğ enğe koş | lar, şirndi Abdüsselâmın kumandı tına girmek istemiyorlardı. Ömeş bey bunu anladı. Konağmın önünde bayrak açtı, Davullar çalakak halkı vazifeye davete başladı. (Arkası var) Şurubu n içmelidir, kanı arttırır, iştiha mesi PATI'mn DEVAMLI TATBİKİ İLE ŞIFAYI ÇABUK TEMİN EDER tuzlardan dolayı ziyan ettiklerini, daimi bir harb halinin 'kârlı bir ticarete temel teşkil edemiyeceğini fsrketmiyorlar, Memlehalar havalisini geçtikten sonra, Minalı tamirinden ziyade mümbit ve mebzül vasfına lâyık bir ziraat karşısın- da bulunduk. Ovaya dağılmış birçok köy- ler bize alâkaya lâyık bir manzara arzet- tiler. Çünkü çoktanberi böyle, bir levha görüp te zevk almamıştık. Akşama doğru bir vadinin tâ dibinde kâ'n bir ikametgüha vâsıl olduk. Burada bazı kayalar bize yeni bir arazi başladı. Bını anlatıyorlardı. Filhakika, ertesi gü- nd, dağlık bir arazi gördük. Öğleden ev- vel hep böyle bir araziden geçtik, Öğle üzeri, kaya içinde yontulmuş ve gayet dar bir yokuştan inmek için arabamın tekerleklerini bağlamak lâzım geldi. Bu yol bizi Bahçesaraya götürüyordu. Bu şehre pek akşam olmadan vâsıl ol- duğum için artık veda etmek mecburiye- #nde kaldığım istirahat esbabının kâffe-| sini aşikâr bir surette göröbildim. Tatarlar Kam'ı nezdinde Fransız kon- solosu bulunan Sienur Fornetty on sene- denberi işgal ettiği eve beni kabul etti. Bu ev bana tahsis edilmişti, Binanın taksimatı yanımda - getirdiğim kimselerin ikametine müsaid değildi. Bu mahzuru adamlarım pek şiddetli suret'a hissettiler. Uzun bir yolun rahatsızlığın. dan yorgun bulundukları için, bu. garib udun manzarasi onları bütün bü- tün yese düşürdü. Pihakika teslim et - meğe mecburum ki yeni fkametgâhim buraya vâsıl olmak için katettiğimzi 990 fersahlık mesafenin acısını unutturamaz- dı. Açık bir ahşap merdivenin yağmur dın çürümüş basamakları ağırlığa ta- hammül edemiyorlardı, Sikletçe en ha- ff olanlar bu merdivenlerden tek bir kata çıkmağa muvaffak olabiliyorlardı. Bu kat bir sofa fle iki yanda fki odadan terekküb ediyordu. Odalar salon ve yatak odası hizmetini görüyorlardı. Vaktile - zerleri beyaza sıvanmış olan duvarlar, döseme gibi, binanın nasl inşa edilmiş Slaler anlamağa imkân veriyorlardı. Sandıklarımın ağırlığına binanm ta- hammül edip edemiyeceğini kestirmek için müzakere ettik. Maamafih bu ameli. yeye epeyce bir muvaffakiyetle cüret gösterdik. Bu binada her şey bir yoluna girdiği için, herkes, biraz sonra, yorgun. luğunu çıkarabilecek bir yer bularak a- raya başını soktu, Yolda gelirken tenküb eden şeylerin tenevvüü seyahatin hedefine vânli olmak için iktihamı elzem manialardan başka bir şeyle iştiğele vakit bırakmıyorsa da nihayet bu gaveye müvasalat edilince el. de edilen devamlı vaziyeti tetkik etmek sıram geliyor. Biz uykudan uyandığımız zaman biz de İşte bunu ysptık. Kâtib sı- fatile bana refakat eden M. Constilller le pılmamıştır. Bunun neticesi olarak, iyi| ki ne satıcı, ne alıcı yol üzerine dökülen | muşaklığı ve sabrı mevkiinin bütün mahe İxurlarına mukavemet edeceğine dair ben« de bir kanaat tevlidine kâfi gelmişti. Yan nımıza kâtib tercüman sıfatile bulunmali üzere M, de Vergenves'in Mösyö Rusin$ intihab etmesi de gayet muvafıktı. Biraa sonra bu iki gencin samimi refakatleri onların neş'elerini canlandirarak sohbete lerini bence gayet hoş bir hâle soktular. Zaten yegâne zevkim bundan ibareli İ kalıyordu. Başta yanıma aldığım bir kes İşişin ve Lehli iki Ermeni misyonerin peh İişime yaradıklarını iddia edemem. Man halli işler hakkındaki vukufuna artik is İtiyaç hissetmediğim zaman İstanbula dös İnecek Sieur Forvelty'nin de bir faydası olmadı, Muvasalatım derhal Kam'ın vezirinş haber verilmişti. Bu birinci vezir ilk hs zura kabul merasiminin icrasını maünasiN göreceğim zaman efendisinin beni göm mekten duyacağı memnunıyeti tarafıma tebliğ ederken prensin tahsis etmiş oldum ğu tayını da bildirmişti. Bu usul bir kim seye Itası tensib olunan miktarda yiyde cek vermekten ibarettir. Bütün şarkta, hep bir şey vermek suretile ikram ve ik tifat edilir. Bu tarzda ikramı kabule me& İbur olduğum için bana verilen tayını be İnim küçük Alman kolonisinin iaşesine | tahsis ettim. | Maamafih bu yardım onları bolluğa kavuşturmağa kâfi geliyorsa da maliye timdekiler benim şahsi iaşemi temine im» kân göremiyorlardı. Ekmekten, pirinçten, koyundan, sıska tavuklardan başka bir gıda bulamadığıruz için çok fena bir yes mek yemek mecburiyetinde kalıyordu. Dünyanın en güzel topraklarının ve pek yakındaki denizin aynı tereyağından, zerzovattan ve balıktan mahrum bırakıl. mâsını aklım almıyordu. Fakat çok geç- meden öğrendim ki kereviz Kam'ın bah« çesinde nadir bir nebat gibi yetiştirildi yordu. Tatarlar tereyağı dövmesini bil miyorlardı. Sahl ahalisi de ovalarda otu. ranlardan ziyade denizci değildiler, Bu vaziyete boyun eğmek mecburiyetinde kaldım. Sonra, adamlarım kendi kendiliğinden İyetişmiş bazı zerzevatlar keşfettiler de İbiraz mütesetli olduk. Bursda ekmek için İ İstanbuldan tohum celbetmek üzere ted- bir ittihaz ettim. Bu maksadla köyde bir ev kiraladım. Almanları oraya yerleştir. dim, Onlara inek verdik. Yeni çiftliğim biraz sonra her şeyi bol bol yetiştirdi, Ekmeğimi kendim yapmağı da karar verdim, Adamlarımdan biri gayet iyi bir fırinci oldu. Güzel güzel yemek yemeğe bütün bunları kendimiz yaratmış olma” xevkini de ilâve ettik. (Arkası var) | UM dp a NAME