“Son Pasta, nın Hikâyesi SON POSTA SAMIMI iKi ARKADAŞ A GE ti. Çemizeze © Turn ile Pletanek çok samimi iki ar - © kadaştılar. Bir gün Turni (oPletanek'in Praga geldiğini, beş ahbabından yirmi - ger kuruş ödünç aldığını haber aldı. Ar - © kadaşını icab ettiği tarzda karşılamak i - çin derhal evine koştu. İlk iş olarak bü » tün odaları kilidledi. Sonra kapıcının ya- na indi. Onun eski p ödü Tarak istedi.. odasınâ di © daha eski görünmesini temin etti, Bu işi © bitirince pipoyu ortasından (kırarak iki © parçayı telle birbirine bağladı. Sigara © tablasının içindeki bütün izmaritleri top- adı. Bi: in içine doldur - z y eleri çıkararak bir dolaba kilidledi.. bunların yerine bah. çede çalışırken giydiği eski ve yırtık'pır- © tık elbiseleri giydi. Para kesesinin için » deki bütün paraları sakladı. Kesenin için- de ancak bir kron kadar ufaklık bıraka - © rak keseyi masanın üstüne koydu. Sökak kapısının yanındaki siyah tahta- bin üzerine tebeşirle şunları yazdı: «Bakkala olan borcum: 2 kron 45 hel - ler; kasaba borcum: 12 kron 50 heller, giz borcum; 24 hellerdir.» Bütün bü işleri bitirdikten sonra tekrar kapıcının yanına indi. Ona: — Çok yakında biri gelip beni araya - cek, dedi. Sakın ha onun yanında bana ekselans deme!, Doğrudan doğruya efen- © di diye hitab et! Herhangi bir sual kar - Şısında, benim artık bu evin sahibi ol - madığımı söylemeği unutma!. 'Turni odasına dönünce derin bir nefes aldı. son bir defa daha ortalığı bir göz attı: Her şeyin yerli yerinde oluşundan memnun kaldı. Artık Pletanek gelebi - Tirdi.. k Hakikaten çok geçmeden Pletanek çı- © kağeldi. yüzü düşünceli (ve meyusdu. “Turni arkadaşının pallosunun — dirse - İGinde yeni vurulmuş bir yama (o gördü. Dikkat edince, yamanın altında sapasağ- ; Jam palto kumaşını görebildi. İlk söze başlayan Pletanek oldu: — Allah versin, görüyorum ki keyfin yerinde, dedi, Yeni bir ev almışsın!, Hal- buki ben hep başaşağı gidiyorum.. 'Turni evvelâ hafif tertib bir öksürdük- ten sonra: — İşlerim zannettiğin okadar pek de yolunda değil. dedi. Evi almamla satmam bir oldu. t — Bundan bir şey çıkmaz. İnsan çok — defa daha iyi ve daha yenisini almak 4 - çin elindekini satar. Fakat benım halimi “hiç sorma.. yayan olarak Praga geldim. © Günlerdenberi yayan yürümekten ayak- larım şişti. Esasen felâket geldi mi top- i “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 14 Ha iki üç defa, istemiyerek yerinden Okalkmağa Omecbür Ol: Muştu fakat servisi yaparken öyle ki- © bar ve sevimli bir tavır takınıyordu ki ” bizmet etmesi aykırı görünmek şöyle © dursun bilâkis hoşa gidiyordu. Cevad hiç bir n farkında olmu * yormuş gibiydi. Bütün ömrünü kibar bir muhitte ve servet ve siman içinde geçirmiş Insanlara mahsus bir tabiilik- her vaziyeti idare etmesini biliyor » ve kendi evinde, hizmetçi ve uşakları nin büyük bir itina ile yaptıkları işle * © ye mukabil bur&da, fekir fakat asil bir “âile içinde yemek yemeği çok tabit gö-| © rüyordu. Hattâ kendi evinde mükem * aşçı elinden çıkan mutena ye- a yediği sade ye iyormuş görü « Bir defa önündeki tabağı Muallâ de-| Biştirmeğe mecbur kalmıştı. Genç kız, “servis vaparkön onun biçimi çok gü- © zel olduğu halde ev işlerile bozulmuş Olan ellerine baktıktan sonra gözleri - © ni kendi etlerine çevirdi. e Bunlar, en tan gelir. Benim üç yüz krona şiddetle! İhtiyacım var. bereket versin insan ka- Ta gün dostlarını hatırlıyor da biraz mü- teselli oluyor... Turni, «artık pipoyu (oçıkarmak sırası geldil. diye düşündü. Pletanek o pipoyu görünce hayret etmekten kendini alama- dı: — Bu ne? dedi. Senin mükemmel bir İpipon vardı.. ne oldu 07. | Turni derin derin içini çekerek: — Evet, bir zamanlar vardı. fakat o » İ nu satmak zorunda kaldım.. ne yaparsın dostum, zamanlar çok değişti. şimdi be- nim pipoyu düşünmeğe halim mi kaldı?, İyi ki hatırıma geldi: Yahu, sende tütün var mi? — Bende tütün ne gezer? Sigarayı bi- rakalı yıllar oldu. Fakat dostum, sen beni korkutuyorsun!,. Bu senin halin ne? Şim- di ben kimden para (isteyeceğim?, Hey Allahım hey!.. — Hemen iki senedenberi bu kötü pi - poyü kullanıyorum.. kaç defa bir yeni - sini almağa niyet ettim. Fakat para ne| gezer.. işte çantam masanın üstünde. İ - çinde topu topu bir kron param var. Ve bu para ile de bir, hattâ ik: ay yaşamak mecburiyetindeyim.. — Ne felâket! Halbuki ben senin ya - nına gelirken ne büyük ümidlere kapıl - mıştım.. Şimdi ben ne yapacağım? Bu - gün akşama kadar hiç olmazsa on iki kron bulamazsam, muhakkak kendimi öl dürürüm.. Halbuki bu para ben yeni bir haya kurar, çocuklarımı giydirir ve doyurab'l'rim. Gene Turni sordu: — Yahu, sen evli değildin!,. Bu çocuk» lar nereden peyda oldu?. senin oanlayacağın de yolda Hepsi de hasta. En büyüğünün hayatını kurtarmak için ameliyat yapmak Jâzim. Halbuki ameliyat için en aşağı yüz yir - H. Alaz KR seriya oradan toplarım. orada pek çok. Bundan başka Alman tıyatrosu önünde de bulmak kabil. — Sen hiç olmazsa bu gibi şeyler için cuk babası olan benim gibi bir adam bu- lâket üstüne. Praga niçin geldiğimi bili- şulardan birinin ahırını yakama yapıştı... Buna kron ödemek omecburiyetindeyim.. işte ben sana bunun için geldim.. senden &â- mimi, senden yakın bir başka arkadaşım yok ki... Turni tekrar arkadaşının sözünü kese- rek: — Aman, aman hatırıma (çok mühim bir şey geldi.. bugün şü tahtadaki borç « larımı ödemek zorundayım.. hey allahım bunları nasıl ödeyeceğim?. Bu esnada kapı çalındı, İçeriye merkez postanesinin para tevzi eden (o müvezzii girdi: — Bonjur ekselans, dedi. Lütfen imza ediniz!.. Sapsarı kesilen Turni titrek ellerile Libniyadaki margarın fabrikasının aylık geliri olan dört yüz yetmis kronu Fını imzalarken müvezzi de masanın ü- zerine birkaç demet banknot yığdı. Müvezzi dışarı çıktıktan sonsuz bir kinle dostunun ) elini salladı ve: — Al, ne kadar lâzımsa al, dedi. Alla - hın belâsı, Nebbaş herif, Ve hir çocuk gibi ağınmağa başladı. Yarınki nüshamızda: Vezne'arın macerası Nakleden! Faik Berçmen Gemlik Hukuk Hakimliğinden: mi kron lâzım fakat ben bu parayı nera- iden bulabil Yayatını nasıl kurt idim ar- | kadaşlarımda, senin gibi eski ve samimi dostlarımdadır. İnsun böyle günlerde... | Turni arkadaşın sözünü kesrek: | | | — Canım öyle bir sigara — istedi ki Sorma.. kederli haberler işittikçe insa -| nın canı sigara istiyor. Dur bakalım ceb- lerimde bir şeyler olacak galiba. 'Turni cebinden bir iki izmarit çıkardı. Bunları ufaladı. Bunlarla piposunu dol- durdu ve tekrar söze başladı: — Bunları merkez postanesinin önün » den topladım. Esasen izmaritlerimi ek - Nakleden : Muazzez Tahsin > idiler. Muharririn dudaklarında hafif! bir tebessüni belirip uçtu ve gözleri Muallânın heyecandan biraz kızarmış oian güzel yüzüne takıldı. Yemekten sonra, trene yetişmek için hemen ev sahiblerinden izin alıp gitti. Gece vakti bozuk yollardan otomobil- le geçmek istemiyordu. Fakat gitme - den evvel düğünün altı hafta sonra ya- pılmasını teklif etti. Bu teklif karşı sında Muallâ bilâihtiyar: — O kadar çabuk mu? diye sormak” tan kendini alamamıştı. Kendisine hay İretle ve hafif bir istihza ile bakan göz- lerin karşısında kızardı. — Yapılacak bir çok işlerim oldu - ğundan düğünün biran evvel yapılma- sını istiyordum. Maamafih siz bu tari- İhi çok yakın buluyorsanız İstediğiniz İzamana talik edebiliriz. Fakat bu bir iki saniye içinde Mual- lâ düşünmüş, geri dönmiyecek olduk- lan sonra düğünün bir an evvel olup bitmesini daha münasib bulmuştu. Nikâhın Cevadın istediği tarihte ya- pılması tekarrür etti. Geimlikte Dimırsubaşı mahallesinde 49 nu- maralı evde mütekaid Celil Tümerin Üskü- da, yede. Çit sokak-8 No. lu evde oğlu ad aleyhine açtığı duvada oğlu da- valının 18 yaşını Ikmal etmiş, hâlen memur . “metan mukadder nafaka - nın kat'ını dava etmesine davalının Yi ederek hâlen ikâmet belli olmadığı inde kılınan davetiyesi zah - rındaki mübaçirin şerhinden (anlaşıldığın « dan usulün 141 ci maddesine tevfikan ilâ“- nen tebliğat icrasına karar (o verilmiş ve 25/3/0839 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 10 a talik edilmiş olduğundan davalının o gün bizzat veya tarafından bir vekil gön- dermesi, aksi takdirde hakkında müamelei giyabiye Icra kılınacağı tebliğ yerine ilân 0- e bir haber çıkmadı. Yalnız her gün posta ile fevkalâde güzel bir sepet çiçek geliyordu. Bu çiçekler o kadar relisti ki Münire hanımla Jdle her de- fasında hayretle bağırmaktan kendile- rini alamıyorlar ve ihtiyar dadı da se- peti masanın üzerine koyarken Şu söz“ leri mırıldanmaktan geri kalmıyordu: bolsa sokaklara saçsın! Be- im, adam nişanlısına hergün derecek yerde önu görmeğe Musllâya gelince, o Cevadın gelme- mesini tercih ediyordu. Genç kızlığı - nın son günlerini kendi kendine geçir» mek, ağir ağır hazırlanmak ve gelecek günlere kendisini yavaş alıştırmak is- tiyordu. Yabancı ve müstebid bir ada- mm yanmda geçireceği günleri düşün- mek içine garib bir korku ulaştırıyor- du. Bi, sabah Cevadın şoförü geldi. Ne- dim beye dolgunca bir zarf verdikten sonra #sfendisinin nişanlısına gönderdi- gi hediyeleri getirdi. Ömründe görmediği ve varlıklarını ancak kitablarda okuduğu nefis ipek- lileri, kürkleri, dantelleri ve sair nadi- de şeyleri görmek de Muallâya büyük bir korku vermişti. Hele mahfazalar açılınca içinden çıkan elmaslar herke sin gözlerini kamaştırdı.Neyyfre hanım çok görmüş geçirmiş bir kadın tavrile: —Bunlara kıymet takdir edilemez.di- yor ve bütün bu güzel şeylerin kızının güzelliğini bir kat daha arttıracağını düşünerek seviniyordu. Nedim bey, gurur ve hasedle karışık bir tavırla Muallâya baktı: vakit bulabiliyorsun!, Halbuki dört ço *| nun için bile vakit bulamaz!.. Felâket fe-! yor musun? Çocuklarımdan birisi kom-! yakmış!. Herit da sekiz yüz bir nokta OLİN Bütün hayat imtidadınca dişle” rin güzelliğini ve sağlamlığım temin eder. ANCAK: Bu gr rantiyi elde edebilmek için diş- leri «RADYOLİN> ile sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra muntazaman fırçalamak lâzımdır, Yemekleri müteakıb her gece yatar-| bu mikroblar ve salya ifrazatı büyül ken temizlenmiyen dişler mikroblara| tahribat yaparlar. Geceleyin fırçalan ve onlar derecesinde muzır olan yemek! ması ihmal edilen dişleri sabahleyiz | kırıntılarına muzir tesirlerine omaruz| temizlemeğe kalkışmak, kırılan bir va | bırakılmış, demektir. Geceleri ağız da-| zoyu cilâlamağa uğraşmaklan farksız l Nevralji, kırıklık ve bü'ün da kim alabilir, Karun gibi zengin vet olduğunu (kdir ediyor musun sen? Hayır değil mi? Hattâ küçük ha- nım bunlara bakmak bile istemiyor. Ne soğuk nişanlısın sen kuzum? Öyle su- Tatı asmış düşünecek ne var? — Beykozda bir çiftlikte yaşıyacak olduktan sonra Cevad beyin bana niçin bu kıymetli eşyayı gönderdiğini düşü- nüyorum baba. — Sen Beykozda ömür geçireceği « ni mi tasavvur ediyorsun? Ben buna inanmıyorum artık... Fikrimce nişan- lm seni görüp beğendikten sonra bu kıymetli şeylere Jâyık olduğunu anla- mış ve sana münzevi bir hayat yaşat- maktan vaz geçmiştir. Muflaka sana hiç ummadığın bir hayat hazırlıyor ” dur, Mua&lâ korku ile gözlerini açtı: — Böyle bir şeyi temenni etmiyo - Tum baba. — Pele sen bir defa o monden ha - yatın tadını al, sonra seninle konuşu - ruz vahşi kızım. Bu elbiseler, bu kürkler, bu elmaslarla salonlarda na- sıl patrlıyacağını tasavvur ediyor mu- sun? Bütün bunlar ne nadide, ne seç- me şeyler yarabbi! Doğrusu Cevad bey çok hüsnü tabiat sahibi imiş. Nişanlı- sma yakışacak her şeyi bulup seçmiş, Jale pembe ipekten bir kumaşı abla- sınm vücudüne sararken Nedim bey de muhfazasından çıkardığı inci ger danlığı onun boynuna takmıştı. i Neyyire hanım tuzaktan bunları sey- rediyordu. zarif kadınlarınki gibi itinalı ve ince) O günden sonra bu acayib nişanlı -| — Tabif... Karısına bunları o almaz| — Sen böyle güzel şeyler kullanma” NEM İcatında günde 3 kaşe alına dam! Bu hediyelerin ne büyük bir ser-| tı. “İN hilinde 35 dereceye varan hararetle) dır. Bunun için: Sabah Öğle ve Akşam her yemekten sonra günde 3 defa RADYOLİN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser. a | yıksın kızım. Bak ne kaklar yakış Muallâ bu göz kamaştırıcı güzellik- leri görmek istemiyordu. Kendisini hiç aramıyan, kendisine ruhan yakın olmak için hiç bir teşebbüste bulunmı* yan soğuk ve mağrur bir nişanlımın, sırf sadak» kabilinden gönderdiği bu erin ne gibi manevi bir kıymeti © labilirdi? Bir genç kız kalbinin para ku e avlanmasına imkân var miy- ? Bütün bunları ufak bir muhabbet karşılıklı bir sempati uğruna feda et- meğe seve seve hazırdı. Hediyelerle birlikte Cevaddan kısa" cık bir mektub da gelmişti. Bu mektub çok nazikâne bir ifade ile yazılmış ve meşhur muharrir bu yazısında bütün kalem meharetini kullanmıştı. Yatısı na3ik olduğu kadar soğuk ve uzaktı. Muallâ, Cevadın hiç olmazsa, duyma - dığı bir hissi duyuyormuş gibi göste - rerek kendisini aldatmadığına mem »- nun oldu. Fakat ona cevab yazmak ne güç sey” di! Her zaman kolaylıkla mektub ya - zan ve çok tatlı bir ifade ile istedikle - rini anlatan Muallâ bu kısa mektubu yazmakta çak zorluk çekiyordu, Haki- katte tanımadığı bir nişanlı hakkında kalbi dilsiz kalıyor ve kafası birkaç na- zik öümlevi bulmakla müşkülât çeki - yordu. Son haftaların getirdiği (o üzünlüler yüzünden gelen baş ağrısı bu vesile ile bir kat daha artmış ve genç kız kuv - vetli bir ateşle yatağa düşmüştü. (Arkası var)