6 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

6 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© “Son Posta, 22-10-193. © Sevgili «Anna» cığım, © Âşık olduğumu zannediyorum. Hem bu erkeğe dün tesadüf ettim, Bu bah- m genç, iri mavi gözlü, yüzü gü- — meşten yanmış bir atlettir. Dudakları. İa- © kat çok heyecanlı olduğumdan tarif ede- z van görüşte hayalimde yaşattığım erke- vi bu olduğunu anladım, sesi o kadar tat| “İh ve ihtizazlı ki Anhacığım onunla konu- | “ürken, adetâ dalıyerüm. İki üç kere, — kendisi de bunun farkına varmış olacak. Kim bilir beni ya bir deli veyahud abda- lan biri sanmıştır. © Bugün bir arkadaşının evinde buluş- mak üzereyiz. Çok sinirliyim, Şimdiye) okadar dört kostüm değiştirdim, bunlar- 'dan hiç biri beni tatmin etmiş değildir. Ah moda ne güzel şeydir. © SŞunu da söyliyeyim ki delicesine tut- kun olduğuma şüphe etme, Puseler. p Marsel * Anmacığım, küçüğüm, Hakiki bir aşkla kalbimin çarpmasına sebeb olan ilk erkeğe, İlk aşkıma karan- Askia, bir sinemada tesadüf edeceğimi hiç tır ve hayale getirir mi idin? Ben doğ- “rusu bunu, hiçbir zaman tasavvur ede- dim, Sanki tatlı bir rüya görüyorum ii geliyor bana, Bu hâdise dün cereyan , Baat tam altıda randevu verdiğim , bir arkadaşımın evine gidecektim. Bu Şantten çok evvel sokağa çıkmış bulundu. Oğum için, vaktimi geçirmek üzere bir si- o Bemaya girdim. Filmi takib ediyordum. o Ansızın biri önümden geçerken ayağıma - basmasın mı?... © < Ben benim yerimde olsan böyle bir hal : karşısında elini kaldırıp bir şamar atar- odin ya! Fakat bende büsbütün aksi oldu. Acıdan turmaklarımın söküldüğünü san- -mıştım, Buna rağmen bu erkeğe karşı K bir şefkat besledim. Tevekkeli ka- © dın kalbi, altın bir hazinedir diyorlar. © Birkaç iskemle ötede oturduğunu ka- © ganlılta seçebildim, Lâmbaların yanma- sabırsızlıkla bekliyordum. Nihayet 25-10-193, nın Hikâyesi MARSELİN MEKTUBLARI LEE Ar Çer : Zed rar mmm dar manalı gözlere tesadüf etmemiştim. | Anlaşılan o da ayn hislerle mütehassis | olmuş. Bir aralık gülümsediğini farket- tim. Tebessümü ne kadar tatlıydı bilsen. Mukabele etsem belki beni eterelelli> zannedebilirdi... O kadar ki istemiyerek ben de gülümsedim. Bu dakikada ışıklar da söndü. Sinemadan çıkarker onu kapıda bek- ler vaziyette buldum. Bana yaklaşarak büyük bir nezaketle selâmladı. Koluma girdi, ses çıkarmadum. Bu cesaretine kar- şı kızmak hatırırşdan bile geçihedi... Gözlerinin tesiri altında ipnotize edi miştim, O bir gün, yani yarın için ben- den'bir randevu istediği anda «hayır» di- yebilmek kudretini kendimde bulamadım. Onu seviyorum! Yarın buluşacağız. Hayatımda ilk defa seviyorum Anna. Gözlerinden öperim. Marsel Haşiye: Bundan evvelki mektubumda bâhsettiğim mavi gözlü atle' ile aramı- zn bozulduğunu yazmayı unuttum, ab- dal ve sersemin biri olduğunu anlamakta gecikmedim. M. * 211-193. Sevgili Anna, : Neden acaba ben bu kadar meyusum. Ağlamak istiyorum. Niçin? İnsanlardan, adetâ nefret ediyorum, yalnız kalmak ve sızlamak istiyorum! Çok bedbahtım Annam, evet bedbah- tım, çünkü seviyorum. Evet! Aşk, meğer bir ıstırabmış! Bir gölgeye âşık oldum. Ciddi konuşu- yorum, bir gölgeye, bir sinema artistine. Meksikalı «Gometh Garillas yı seviyo- rum. Dün akşam lik f'lmini gördüm. (Atsız süyari). Hevesandan (dizlerimin bağı çözülüyordu. Saçları yana taranmış, | isiyah iki göz, ufak bi yık ve vahşi bir gülüş. Tasavvuz et, bütün bunlar, ona bir esir gibi bağlanmama kâf. geldi. Bugüne Ağla, Annacığım, ağla zavallı bedbaht Marselciğine ağla. Dünyanın en bedbaht kızı benim. - İlk aşkıma - fec' ve yürekler paralayıcı olan nokta şudur ki, kalbimi Mir yandığı zaman onu gördüm. Görmez olaydım. Bet hayatımda bu ka- - “Son Posta nın gg Edebi Romanı: 8 Ailesini ifiçsa ve felâkete sürükledik- oten sonra bu vaziyeti kurtarmak için cen küçük bir gayret sarfetmemiş ve tam bir tevekkülle kendisini gevşekli- ğe koyuvermişti. — Müfid beyin bizdeki eski kâğıdları hatırlamış ojması ne iyi bir tesadüf ol. © du! Bu vesile ile zatıâlinizle teşerrüf © Etmek fırsatını ele geçirdik. Ben artık © İstanbullu bir adam değilsem de sizin » oradaki mevkiinizi çok iyi biliyor ve ç eserlerinizi takib ediyorum. Şöyle ra- — bat oturunuz efendim, sizi bu havada, böyle soğuk bir odaya aldığım için af- fınızı dilerim. Hakikaten oda o kadar (o soğuklu ki Cevad bile paİtosunu çıkardığına piş - nan oluyor ve ayaklarından dizlerine “doğru dondurucu bir soğukluğun çık - “ tağını duyuyordu. Onun üşüdüğünü an Tayan Nedim bey mütereddid ve çe « © kingen bir tavırla sordu: 5 — Cesaret etsem, sizden yandaki ye- “mek odasını teşrif etmenizi rica ede - cektim, Ailece orada oturuyor ve ora- sını ısıtıyoruz. Bu vesile ile de yenge” “nizin çocukluk arkadaşı olan karımı da size tanıtmış olurum. Bir de sıcak çay içeriz. O müddet o zarfında da büyük © kızım size aradığınız okâğıdları bulup getirir. Bu eski şeylerle hiç meşgul ol- © madığımı ve ancak kızımın bunlarla a- —Tâkadar olduğunu itiraf ederim, — — Teklifsizce kabul edilmek ve'ha » mama deşen ve içimdeki ateş, körüklü hayale hiçbir zaman malik olumıya, ğim- Nakleden : Muazzez Tahsin > nımefendiye takdim edilmekle büyük şeref alacağım efendim, — O halde bir dakika müsaade edin de kendisine haber vereyim, Dışarıya çıktı ve ayni dakikada av » det etti. Bir koridordan geçerek geniş kapılı bir odaya girdiler. oBurası evin en iyi döşenmiş ve en bakımlı odası idi. Duvar soluk kâğıdlarla kaplanmış- tı, Ceviz bir büfe, odanın bir köşesini süslüyor, pencerenin önünde asılı du- ran bir kafes içinde öten fki kanarya: nın civrltları sıcak odanın havasına çok tatlı bir sıcaklık veriyordu. Sobanın karşısındaki bir şezlenkta, kırk yaşlarında kadar bir kadın uzan. mıştı, Kapı açılınca ince ve zayıflıktan adeta şeffaf olmuş yüzünü misafire doğru çevirdi ve hastalıktan incelmiş sesile: — Buyurunuz efendim... diyerek Ce- vada yer gösterdi. Nedim bey odanın en yeni koltuğunu öne çekmiş, misafi- ri karısile bırakarak kızını aramağı gitmişti. Fakat böyle kıymetli bir a- damla konuşmak şerefini bir dakika bile kaçırmak istemiyormuş gibi he - men avdet etti ve çoktanberi hasretini çektiği İstanbula aid havadisler sor - mağa başladı. Gözleri biraz Muallânınkileri andı - ran Nedim beyin bakışlarında, elli ya- şına rağmen hâlâ İstanbuldaki zevk ve safa günlerini düşünen, onlara acıyan iBazarı dikkatimi celbetmedi. Cok soğuk | bir tip, Bıyığı sinir mi s'nir. Ben nişan'ı- l 1 ! . ya. İkadar beni hiçbir erkek bu derece büyük > bir ıztıraba garketmedi. ;Ea'ıkesir caddeleri ai dır. Şüphesiz onu görecek ve sesini işites bileceğim. Bu da sinema sayesinde oli- cak... Lâkin onu kucağımda sıkmak saa- detini elde edemiyeceğim, Artık hayatın benim için bir manası ka'mamıştır Anma. Bu ümidsizlik ve ıztırab içerisinde yaşa- mak bir işkencedir. Orada ebediyen kal mak üzere bir manastıra kapanmağa kat'i surette karar verdim. Mademki hayat genç yaşımda zehir olacak... Gözlerinden öperim. Marsel Haşiye: Sinemada ayağıma basan o münasebet-! siz küstahın verdiği randevuya gitmedi- ğimi söylememe bilmem lüzum var mı? Küstah hem ayağıma bucsın, hemi de üs- telik benden randovu istesin? M. * 3114193. Annacığım, Sana yazacak müh'm bir Ohavadisim var. Evleniyorum. Konserve fabrikatörü Osear Lapisod ile, Tabil kasa boylu ve biraz şişmanca, yaşı da biraz geçkin. haddi zatında çok hisli bir adam olduğu anlaşılıyor, binaentieyh kendisini seve. bileceğime <inhem yok. Bu satırları çok acele ka” 4 “rum. Çünkü Gteber' almak! için nişanlım ile sokağı çıkmak üzere-| yin: iuzllie, e et | GN Haşiye: Dün akşurn Oscar ile bir sine- maya gittik. Garillanın yeni bir filmi oy- nanıyordu. Doğrusu bu sefer artist hic te mı tercih ediyorum. Hem © göbekceğizi olmasına rağmen. Marsel Yarınki nüsherızda: Başkalarının öğüd'eri Nevralji, kırıklık ve bütün Çeviren: Faik Bercmen Jİ ğaçlanıyor | Belediyece Tupalk mevkündeki çamlığa İyeniden 2500 tane daha çam dikilmiş, Çay- deresi üzerinde beton bir köprü yaptırılma- sına ve Anafartalar caddesinden sonra Mil İtkavvetler eaddesinin yaya kaldırımlar) - inin da karasiman döşenmesine başlarmış” tar. ? Umum Müdürlüğe müracaatları. ve onları hasretle istiyen bir mâna se-| da cidden hayran Kalan Nedim bey der- ziliyordu. hal heyecanla atıldı: O sırada on dört yaşında zayıf ve in-| — Onları alıp götürünüz ve istediği» ce bir kız, elinde kızarmış ekmek dolu|niz kadar yamnızde alakoyunuz efen- bir tabakla göründü. Arkasında da, çay|dim © Muallâ, giriyordu. Ceva Muallâya döndü: üyük kızım Muallâyı biraz evvel| — Belki de küçük hanım bunlarla görmüstünüz efendim. Öteki de ikinci | meşgul oluyor. Onu mahrum etmek is- kızım Jaledir. temem. Mual'â ekmeklerin üzerine tereyağı) Genç kız başını salladı: sürerek çayları hazırlamağa başlamış-| — Artık onları tedkik edecek vaktim tı. Cevad, kendisine mahsus bir belâ-| yok efendim. Bilâ tereddüd alıp götü- gat ve parlaklıkla konuşurken, onun| rebilirsiniz. en ufak bir hareketini bile kaybetmi.| Cevad hürmetle eğilerek teşekkür yordu. Onun gibi meşhur ve müdekkik)etti ve tren vakti geldiğini söyliyerek bir romancı için, bir taraftan konuşun) ev sahiblerine veda etti. diğer taraftan da Karşısındakini tedkik| Dışarıya çıktıkları vekit Nedim be- etmek kolay bir işti. yin yüzü birdenbire değişti, sert bir Muallâ kendisine bir fincan çay ge-| sesle bağırdi tirdiği zaman teşekkür ederek aldı ve yanındaki masamın üzerine koyduktan sonra ona hitab elti: — Yengem size verilmek üzere bana bir paket #öndermişti efendim. İnce bir kordelâ ile bağlı olan küçük bir paketi uzattı. Genç kız biraz çekin- gen bir tavırla hediyeyi aldıktan sonra hemen Cevadın istediği kâğıdları ge - tirmeğe gitti. Bunlar sararmış eski ya- zılardı ve Cevad, ev sahiblerinden af dileyerek kâğıdları okumağa başladı. Bu eski vesikalarla kızının meşgul ol- duğunu Nedim bey söylediği için vakit vakit durarak Mualjlâya bir şey: soru- yor, ondan izahat istiyordu. Genç kız, tâ kalbini görmek istiyormuş gibi de- rin derin kendisine bakan bu yabancı fakat güzel gözlerin karşısında biraz sıkılganlık duymasına rağmen gene © nun suallerine tabif ve sade bir tavırla cevab veriyordu. Genç muharrir kâğıdları tekrar kat- layıp iade ederken: — Bunları daha inceden inceye ted- kik edemediğime pek müteessirim, i - çinde çok enteresan şeyler bulacağıma eminim, deği, Bu zengin ve parlak adam karşısın- na canım, Biri *ız, biri erkek iki küçük Ceva » dın sanfalye üzerine bıraktığı palto - sunun kürküne ellerini ve yüzlerini sü- rerek eğleniyorlardı. Bu masum eğlence karşısında Cevad gülerek: — Zararı yok efendim; dedi. Ayni dakikada Muallâ yetişmiş, u - tancından yüzü kızararak çocuklari a up götürmüştü, Fakat giderken, onun ciddi fakat tat- lı bir sesle söylediği şu sözler müharri- rin kulağına geldi: — Misafirin paltosuna dokunmak ne ayıb şey! Buna bir çocuk sesi cevab verdi: — Aman ablacığım, görsen ne sıcak- tı. Hem öyle güzel kokuyordu ki... Cevad pallosunu giydikten sonra ka- pıdan çıkarken ev sahibine baktı: — Kalabalık bir aileniz var galiba beyefendi? Nedim bey derinden derine ah etti: — Beş çocuğum var beyim. Karımın sıhhati de pek bozuk. Eğer büyük kı - zım olmasa halimiz ne olacaktı bilmi- Pirinç - Mercimek - Arpa - Kornflör - Yulaf Patates Unu vesair müstahzaratı: Yavrularınızı neş'e ve sıhhate ulaştıran bir zafer yoludur. Tarihi tesisi : 1915 M. Nuri Çapa Beşiktaş Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma MEME) EEE İcalında yönde 3 kaşe alınabilir. MAM) MENE Almanca mütercimi aranıyor Askeri fabrikalar umum müdürlüğünden Almancadan türkçeye ve türkçeden almancaya mükemme'en tercümeye muh tedir bir mütercim alınacaktır. Almanca ie beraber fransızcayı da ayni derece- de bilenler tercih olunacaktır. İsteklilerin şartları öğrenmek üzere birer istida ile — Mualâ, gelip şu çocuklara baksa! yörüm?. Bereket versin ki o kardeşle: | kışık alıyor mu? ağrılarınızı derhal keser. dizim) rini pek seviyor ve onlarla meşgul © luyer. Fakat bir gün evlenecek olursa ne yapacağız? Bunu söyler söylemez başını salladı ve kendi kendisine mirıldanıyormuş gi bi ilâve etti: — Adam sen de, dünyanın bir ucun- da kalmış, parasız bir kızı kim alır? Maalesef güzellik her zaman para et miyer, — Hakkınız var efendim. Fakat rica ederim rahatsiz olmayınız. Bu kapıdan dışarıya -bir adım almamanızı rica e - derim, Odaya döndüğü zaman Nedim bey heyecanla konuşmağa başladı: — Ne harikulâde adem! Ne. zarafet, “ ne şıklık! Onun hakkında gazetede oku” duğum ve işittiğim sözler hiçmiş me » “ ğer! Bu adam, bütün başları kendisine çevirecek kadar fevkalâde ... Öyle de gil mi? Yabancı bir misafirin gelmesinden biraz canlanmış gibi görünen karısı ce- vab verdi: — Evet, cidden yüksek bir adam. Müfis bey'in sayesinde onü tanıdığımı" za ben de memnun oldum. Fakat biraz mağrur değil mi? — Hakkı da var. Dünyada her şey © na tebessüm ediyor; hiç bir eksiği yok. Bu sözlerde haff bir kıskançlık se ziliyordu ve güya bu kıskançlığı yem mek İstivormuş gibi Nedim bey beş aşağı beş vukarı odada dolaşmağa, & nüne gelen eşyayı düzeltmeğe başladı. Odanın havasında hâlâ Cevadın bırak” © tığı tatlı kolonya kokusunu koklamak için burnunun deliklerini açarak derin derin nefes alıyordu. 4 Müualâ içeriye girmiş, çay masasınt toplamağı başlamıştı. Nedim bey iç sir kıntısını onun üzerinde geçirmek iste” di ve birdenbire durarak kızma baktı: — Pana baksana sen, arkandaki es" “ vabını değiştiren olmaz mıydı? Mis

Bu sayıdan diğer sayfalar: