SON POSTA ESERLERİMİN EN GÜZELİ EE Ey, Çe ire” * Jan ile Mari zengin bir allenin iki genç kızı idiler, Fakat zaman ayni şek W He gitmediği o için şimdi de biri piyano, diğeri de Şan dersi vererek ihtiyar an « nelerile mütevazı bit hayat sürüyorlar - dı. Gürültülü ve patırdıı o bir iflâstean “sonra ölen babaları mal yesine ödenecek bir çok borç bırakmıştı. Varlarını yok - İarım satarak bu borcu ödemişlerdi. Her türlü zevk ve eğlenceden mahrum yaşıyorlar, işleri ve güçler lardı «12 iyi günlerde oldu na gü nde de dostluk geri kalmıyan Maksim Lötuş kendileri - © ni sık sik ziyaret ediyor, biraz müzik, bi- taz sohbet, da briç ile gece yarıla « rına kadar hoş vakit geçiriyorlardı. Genç kızlar Maksimin ziyaretlerinden bahti - yorlardı. Anneleri de bu va da bazı defa kendi kendi namasına sebeb n& yordu. Büyük kızı Mari bi - pesend ve hodbin olmasına el idi... Hele sesine diyecek Jana gelince; tam manas'le bir ev şi at biraz çirkin idi, Fa - kat Maksimin daha ziyade Mari ile alâ adar olduğu her hal'ni ön. Zaten bir gün bir tesadüt ile kızları- nın bir muhaveres'ne ni olmuş, üzi Bi çal, Kileri dinlet çin sana da tahammül r, asil sevdi- © Bi 'hem de aşkla sevdiği benim. Ona va - Tacağım. Zavallı Jancığım, bu suratınla! onu elde edebileceğini aklından nası! ge © Şirdin.. bilemem. demiş ve Jan da mah - — 'Tabit, biliyorum. Senden güzel ol - duğumu da iddia etmiyorum. o Meksime Aşık da olsam —ki âşıkım— onun bun -| dan haberi bile olmıyacaktır... Hakkın da — yök değil... Söylesem bile Maksim benim “Üe alay etmekten başka bir şey yapmı » “ yacaktır... diye cevab vermişti. Bu vak'adan bir müddet sonra Maksim yeni aldığı bir spor otomobili fle iki kar- eşi Konjiyen korusuna (yemeğe davet| © etmişti. Hiç bir yere gitmeyen iki kızı bu ©tomabil gezintisi pek sevindirmisti. Saç Tarı rüzgârdan dalonlana, dalgalana te - © miz havayı ciğerlerine doldurmak mak » sadile derin derin nefes alarek gidiyor » — llardı... Maksimin de keyfi onlarınkinlen aşağı değildi. Arkadaşlarımı memnun € - debildiğinden mağrur, otomobili olanda süratile sürüyordu. Bir ık bu süratle asırdide meşe a - Baçları arasından geçerken önlerine çı - kan koca bir taşa tekerleğin o sürçmesile ©omobilin taklak atıp ağaçlardan birine çarpması bir oldu. Maksim aklı başına geldiği zaman ken dini bir klinikde kolu bağlı bir halde © gördü. Telâş ve heyecanla başında du - ran hemşireye! — Arkadaşlarım nerede? diye sordu. İnz dudaklarile burnu meydanda idi. O- .İna, YÜZ & göstermekten | , | gördükleri zaman Marir — Merak etmeyiniz onlara bir şey ol - Sön Postanın edebi romanı: 65 Aşıklar yolcuları Onun ihtimal düşünmeden söyledi- ği bu “on söz içime bir hançer gibi . Bir lâhze Süheylâyı bembe-| jmiyecek mi? esile bir başkasının © kollarında düşündüm. Halbuki o be - yazları benim giymeli idi ve bu “ oda; yalnız bir aşk odası değil, bir zifaf da olmalı idil “Titrivordu. Beik! üşümekten, belki “de leessürden... Kalktım, pencereleri © Kapayıp tekrar yanma geldim ve bu © defa ona cevab verirken adetâ inilde- > dim: — Sübeylâ, demin o sözünü düşüne- rek mi edin? Demek beyazlarını hazırlamışsın”! © Birden, irkildi. Gözleri gözlerimin * içinde eridi. © — Affet, Tuğrul, dedi, bu gece ilk sen Anciten ben oldum! madı, sıhhattedirler. Madmazel Mari al nından hafif yaralı. Fakat hemşiresinin yarası biraz daha ağırcadır. Yüzünün bo- zulmuş olmasından korkuyor Bu sözü duyan Maksim! — Zavallı Jan, hakikaten talihsizmiş... demekten kendini alamadı, Hasta bakıcının hakkı vardı. Jan ken- dine geldiği zaman başının, sarıl bir pa- ket haline gelmiş olduğunu gördü. Yal - eliyatlarında mahir ve şöhre- Dr. B. nin tedavisi al M söylediler, Doktor ak şam konsültasyonuna geldiği zaman Jan|y bütün cesaretini toplıyarak yalvardı — Dinleyiniz beni, dok! dan evvel zaten güzel d yüzüm beni büsbütü tirecek kadar bozulmuş ise yaşamak de - Bil, ölmek isterim. 1, haydi böyle üzülmeyiniz £ « Bana itimad ediniz gi yi dokte r e teşekkür 8 i1.için beni iğrenç bir| halde yaşamaktan kurtarın. Doktor genç kızın bu derin azab ve ü - sü karşısınia ona tekrar tekrar ken le bilhassa meşg ağım. hattâ! parsumanını bile bırakmıya « . Bu kaza -İği Faik Bercmen AMESAMİR kat ve ihtimamla baş ucuna yerleşti. Ja- nın umumi ahvali iyi idi. Pansumanları | bizzat doktor yapıyordu... ak istedi) Ji ai parmağını dudğaına ü : «Konuşmak yok!» dedi. dndelökrndeki tebessüm her şeyin yo - Junda gittiğini gösteriyordu. Pansumanlar bilip sargılar Janın yüzüne bir takım pomadlardan y: geçirdile çıkarıldı pılmış muvakkat bir maske Sabrı, tahammülü bir hahişle: çık den b A yarı Memi Dalancançrz coil çıkarıp Jana ve yöri korkulu K aldı cağını vâdetii Maksim ile Mari birk nikten çıkmışlardı. Bi lerini tekrar n alnında derin bir yara izi vardı'ki zamanla zail olaca - ğına şüphe yoktu. Maksimin de kolu he vallı Jana bu hafta sonunda son bir ame-| Hyat daha yapılacak ve netice ancak bu ameliyattan on beş gün sonra bell ola - caktı. ran iki gözün kendi üzerine dikilmiş el - duğunu gördü, Hastayı masaya yatırdık.! ları zaman usulca yol? yaklaşarak Kuz! Tağına: «Cesaret!» diye fısıldadı, Berbad bir hale al genç kızın yü « zündeki ölü nesivleri fevka'beşer bir mu cize ile işleyecek düzeltecekti. Şimdiye kadar bu yolda sevindirdiğ. bedbahtların badâi, hesabi yoktu. Belki Jan da bun «jPİ ların arasına katılabilecek, bahtiyar o - lacaktı. Doktorun mahir eileri çürümüş ve bo- zulmuş derili bu yüzü büyük bir ahenk le makâslarla, pensierle. agraflarla * yordu. Asistanlar, hayranlıkla, profesör- lerinin şimdiye kadar görmedikleri büyük bir gayret ve istekle çalıştığını seyredi - yorlardı, Ameliyat bittiği zaman etrafındakiler, doktorun her vakit barid ve durgun olan yüzünün tatlı ve yumuşak bir ifade al - dığını dudaklarının gülümsediğini gör - düler... Ve kendi kendi erine «ameliyst.| tan ve neticesinden doktor o memnun'»| diye düşürdüler. Hastayı boş bir odaya! yatırdılar ve bir hemiş'ra büyük bir dik- RR bir hıçkırıkla $i ön bira ün sonra kli-(yüzür «Oh's çeşi çıktı, Gülr srimaya başlayan olları © arasında buldu. akan minnet rine sarılarak on- nden İları bo jeline alarak İnanamıyordu. Bö mıydı? Yüzü ı uzun yüzünü 5 mucizelere sonra da vi bitmiş Mi yum üzüne bir iki defa d El ul Jan aynayı elin. Yr uzun veda esli. urun o- na de ili mahzun sesls Bu mahzun hal, ğzüntülü s denbire sarstı, Şimdiya kada” duymamış Iduğ: ifklerine kadar ürperten altında kekeliyerek: — Gidemem, doktor gidemem. seviyorum, sizi seviyorum, dedi. Bu iiraf karşısında yüzü heyecan ve meserretten allak bullak olan Dokter, Janı kolları arasını alarak, kulağına fı « sıldağı: — Peki, peki gitmiveceksiniz... Artık | büsbütün benim olacaks'nız! Siz” benim eserimsiniz... Hem de şimdiys kadarki eserlerimin en güzeli ve en manalısışı- Diz. rr Yarınki nüshamızda: Pek'n köpeği Çeviren: H. Sizl 4laz Jam bir «| ve Eytam Bankası İstanbul Şubesinde Yeri Eiymeti Vin i S1 Beyoğlu Teşvikiya Mah. kalmıyan Jan büyük zümü görebileceğim di-! Harbiye yeni Yol soke gında No, 10, 12, 21 858 Beyoğlu Teşvikiyo Mah. Bostan Harbiye ve yeni Yol sokağı Nö: Eski 4, 8, 8 yeni 10, 12, 2: 17.888. — 20,188. — Nevi Mesahası Depozito Harita NO L. Arsa 559 M2 3577.00 721 M2 4076 | — Mevkileri yukarıda yazılı arsaların satışı, ilki peşin ve geci kalan. yeli se. nevi müsavi taksitie faizsiz ödemek üzere kapalı zarf usulite arttırmaya konulmuştur. 2 — İhale 272939 Pazartes; günü saat ondadır. İstekli olanların şubemize mü- racaatla tafs tlât almaları ve bir lira mukabil nede yazılı hükümler datresinde teklif ame edinmeleri. ını nihayet 27/2/ de birer şa mektu günü saat 10 na kadar şubemize vermeleri ve yanlarında nü- Herkesin üzerin- de ittifak ettiği bir hakikat Sabah, öğle ve akşam her yemek'en sonra kullanınak şartile Radyolin Dişserinizi tertemiz, bembeyaz ve saps gınm yapar. Una yirminei sı“ kimyasının harikalarından bi- ridir denil bir. Kokusu güzel, Jez- Z huş, mikroplara karşı tesiri yüzde yüzdür. d vesikalık fotograf getirmeleri. RADYOLIN Kullananlar dişlerini en ucuz şeraitle sigorta ettirmiş sayılırlar. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayınız.. NEVROZİIN Bas, Diş, Nezle, Grip, Romatizma “Nevrali, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. NE İcabında günde 3 kaşe alınabilir. GEM) (GENE — Yazan: Halid Fahri Ozansny O zaman ona sadece şunu söyledim; — Yalnız o beyaz elbiseli hayalin bile sana, aynaya baktığın akşam iztırıb ver- Devam edecektim. E'lerile ağzımı ks- padı: — Tuğrul, diye yalvardı, Tuğrul! Sana mektubumda ne yazmıştım? Bu gecemiz yalnız kalbimizin ve dudaklarımızın ge - cesi olsun... Fakat babamın ruhuna ye - min etmişimdir, seninle evlenmemek ij « çim... — Ruhlar o kadar zalim mi? diye söy- lendim. Hem başkasının hatasını neden bana ödetiyorsun? — Sitem.. gene sitem. öyle mi?. dedi. Halbuki ben ne umuyordum, ne bekli - yordum! Bunu derken, o baygın, koyu menekşe gözlerinden bir kaç damla yaşın solgun. gör te buna tahammülüm yoktu. Ağlaması ni istemezdim. — Ağiama, dedim. ödeştik. Benim si- temim, senin bu bir kaç damla göz ya - ii Bu kadarı yeter! İla sözüm onu biraz sakinleştirdi. Son- İ ra, göyle komuştnk: İ — Peki... Anlacım, Süheyli. benden uzaklaşacaksın . fakat istikbalde? — Kimbilir. belk!.. ne diyeyim?. Fa- kat bir zaman için ben; unut, Tuğrul! Sa- pa bünun sebeblerini evve'ca uzun uzun anlattımdı. Tektarlamıyalım. — Peki, ya şimdi annem seni her za - man yanımda görmekten mes'ud olacak» sa?.. Acı acı gülümsedi: — Onun bu saadeti de kendisi için bir fedakârlık olur. Çünkü, ne de olsa, ben Naciye hanımın kızıyım. Dedim ya, unu- talım bunları... Sonra duvardaki resimlere baktı: — Bunların hepsi senin yaptığın rasim- ler mi? Diye sordu. — Hayır, dedim, yalnız bu taraftakiler, Bu sualine muükebelem önce onu Şa - pi Çünkü ilk söz olarak: — Hayır! Demiştim. — Hayır mı? — Evet.. çünkü bütün o resimleri ora- dan kaldıracağım ve oraya yalnız senin resmini asacağım... Bunu diyerek kalktım, acele resim sehpamı, boyalarımı, fırçalarımı hazır lemağa başladım, O, benim bu hareketimi, hiç bir şey demeden, yalnız dudaklarında artık hiç eksilmiyen o bin bir manalı, bazan acı, bazan tatlı tebessümü ile takib ediyordu. Nihayet ber şeyi tamamladım ve tuvale bir kaç kalem darbesile yüzünün krokisini çizdim. — Hayal, dedim, başını hep öyle tut, hafifce yana eğili.. evet, orada, sarı em- pulün sarı saçlarına vuran ışığında... Sehpayı, bana da Karşıdan biraz ışık gelsin diye yana çevirmiştim, Şimdi, ha- yalimde aylardır işlediğim güzel çehreye twalimde renk verirken fırçam elimde titriyordu. * — Benim resmimi de bunların arasına Şimdi sabah. o gitti ve ben sözümü asacak mun? tuttum, göz yaşlarımı kalbime içirdim. Fakat o, boynuma son defa sarılırken hıçkıra hıçkıra ağladı Şu dakikada gözlerim, onun, bıraktığım şu duvarın ortasındaki daha böyası kurumamış olan resminde! Bu resmi bitirip de ona gösterdiğim zaman ne çocukça bir sevinçle ellerini çırpmıştı: — Ah, ne de güzel olmuş! Demişti. Zavallı Süheylâ! ve zavallı ben! iki - mizin de son sevincimiz işte yalnız o an- dır ve ondan sonra, çılgın bir ihtirasla birbirimizin kollarında bayıldığımız da. kikalar... aplak Şimdi gitti. hem yalnız benim yanım. dan, yalnız Adadan deği. İstanbuldan da gidecek bugün... yaşlı kocasile Mısı- ra gidecek... Ve bir daha gelecek mi?, Kimbilir?. Gitti.. bu anda başka bir şey bilmiyo. rum. gitti. kat'i olarak bildiğim bu. gitti... Ve ben işte, » gittikten sonra, böy. le arkasından içim yaralı, kollarım dü. şük, yalnız, yapyalmız kaldım, Ben, Âşık. lar Yolunun son yolcusu. Romanın yazılışı bittiği tarih: