10 Sayfa » Bulgarlar Slâv mı, yoksa Turanlı mıdırlar ? (Baş tarafı 7 inci sayfada) yetinin Kazan vi'âyetinde ve Kazanın yüz kilometre cenubundaki Bolgary, ya- hud rusça Uspanskona adlı köyün yanıba- şında, eski yıkık cami ve minaresi ile, he- müz ayakta durmaktadır. V inci asrın sonlarına doğru bir Ak Bulgar han veya Kanı olan Libertem, za- ten eskidenberi oralara yaptıkları mü - teaddid akınlarla zenginlikleri Bulgar larca bilinen Dobrica, Mezya, Trakya ve Bizansı daha ko'ay vurmak maksadile, yurdunu Azak denizi kıyılarından Dinye- pere genişletti, Sonra bu ırmağı da aşa - rak Bizanlılarla harbetti, İşte bu ikinci istilâ hareketi neticesi Karadenizin şimali doğu. şimal ve ş'mal batı kıyılarında ku- rulan yeni Türk yurduna Kara Bulgarya denildi. VI nci asrın bidayelinde, diğer bazı Türk veya o demek olan Hün oymakları arasında Bulgar adlı kab'lelerin Bizansa akın ettikleri ve Dasi se Daçya'da yer - leşmek hakkını aldıkları ve bu suretle Bulgarların şimdiki. yurdlarına bir usul dairesinde yaklaştıkları görülür. Bu esnada A Bulgarların, yani Volga Bulgarlarının Harı Kurt. yahud Kobrat Ak ve Kara Bulgaristan birleştirerek büyük Bulgâristanı kurmağa muvaffak oldu, Bizans tarihleri bu Türk hanımın, Hayatım: Büyük san'atkâr Fehim Efendi (Baştarafı 8 inci sayfada) Evvelâ tiyatro sahibleri tereddüde düş- müşler, sonra Közım Beyin: — Ramazan buna güzel bir misaldir, U- nutmayın!.. Demiş. Aramıza girdi. Şahsıma aldat çıktıktan #onra yüzde yirmi, arkadaşlarıma İyi mess verilmek fizere Kontrat yanıldı. Kndroyu yeni baştan tanzim ettim. A- sım Efendi, Karakes, Memduh, Çoban - yan, Hali, İsmail Zahl4, Receb Safa, Simram, Virlin, Zarifi Oranya, Avanti- yadın mütesekkI kumanya ile ise bas. ladrk, Patronlar hiç bir masraftan kacın- madıkları icin arzu ettiğimiz oyunları va7'ı sahne ediyorduk. Manakyan renertüvarmdan: (Mühen » disin kırı). (Yabani kız), (Amerika kor- Herakliyüs tarafından vaftiz, yani hıris- tiyan edildiğini yazarlar. Han Kurt öldükten sonra büyük oğlu, baba yurdunun merkezi Bolgarda kaldı. Diğer oğullar ise semt semt dağılmışlar- dı. Bu meyanda Kurtun üçüncü oğlu Han Asparuh, yahuA İsperik, milâdın 660 ıncı senesine doğru bazı Türk Bulgar kabi - leleri Dinyeper ve Dinyester ırmaklarını aşarak şimdiki Besarabyanın bulunduğu bataklık yerlere gelmiş ve burada muh- kem yerleşmişti. Bundan sonza, onun ha- leflerinin, yani şimdiki Bulgarların Tuna sahillerinde Bizanslları yenerek 679 da Warnayı ve müteakiben Mezya ve Trak- yayı aldıklarını ve zaman zaman bütün Balkan yarımadasını bile istilâ ettikleri- ni görürüz. Bunlar da gösteriyor ki bugünkü Bul- garistan Bulgarlarının menşe ve ırkları meselesi, hattâ Macar ve Finlerinkinden bile daha açık ve Türk, yahud o demek olan Tatar urukundan gelme oldukları bellidir. Böyle iken ve Türk ad ve karak. terlerini muhafaza edebilmiş iker Bul- garistan Bulgarlarının Slâv dil ve mez - hebini nasıl kabul ederek bugünkü yarı Slâvlaşmış hale düştüklerinin hikâyesi- ni diğer bir yazıya bırakıyoruz. H. E, Erkilet natır, muvaffakiyet derecesine göre nu- mara verirdi. Muntazam ve clddi bir şekilde çalış - tık. Rejisörlüğü üstad yapıyordu. Ben bü tün kuvvetimi sarfediyor, üstadın tskdi- tini kazanmak için didiniyordum, Oyun| gecesi tiyatro tıklım tıklım doldu. Evvelâ! dramı oynadık. O hokkabaz, ben çırağı (Volvan) rolünü oynuyordum. Dram çok mükemmel oynanmıştı. Ar - kadan (Veli lokantasının çırağı) kome «| disine basladık. İtiraf ederim, çok heye -| canlı idim. Biraz da korku vardı içim - de.. Çünkü, üstad, senelerce İstanbul hal. kıni teshir ettiği kendi rolünü bana ver. mişti, Acaba muvaffak olabilecek mi İ- dim?. Çıktık, oynadık. oyun harikulâde gü. 7el bitti. Fakat perde berbad bir şekilde sanları), (Hokkabar), (Sefiller) (Monte) kapandı. Kristo); merhüm İsmali Zahidin bir Ğİ eserleri, secme inldat, orte oyunu bir cümle ile halkı memnun edecek bütün 0- yün'arı sıraya kovuk. İş patronların &- midi hilâfma gittikce kuvvetleniyor, ha- sılat artıyor, #vatrenım müşterisi coğal. dikra coğahvordu, Bilâhare aramıza Fah- ri Rey de iltihak edince biraz daha can- Janrirk, Dramlarımıza ekseriya Östai Ahmed Fehim Ffendi nezaret ediyordu. Üstad artık sahneden eskilmisi. Boş vakitleri. nİ beni çok sevdiğinden bize hasrediyor- du. Her gece kantadan sonra değerli mu- herrir Ercümend #kremle gelir, bir kö - şeden oyumlarımızı sevrederlerdi, Ben ik! ahbab çavuslar, onları görünes, sahne - den tekılmağa baslardım. Bizi takdirle seyrederler, ertes! gün oyundaki muvaf- fakivetten Anlavı havanı memnuniyet ey. lerlerdi, Sshneden cekilmekle beraber sahneye olan sevsisini ayni tazelikle rm. hafsza wen üstad, o temiz topluluğu ünce bir sün costu: Nasld, seninle karşılıklı fkl oyun oy nıyscağım, ilân et! Padi,. Üstadia hir aahnere mörükmek seref » Yİ İrerenacığımdan âdeta deliye dönmüş. tüm Öyle serinivar ve gurur duvuvor - dum ki, bunu imkim vok anlatamam. Derhal fanlivete cectik. Hemen ertesi gün bi kartelâlar, üstad Fehimin Mi- Tet tiyatrosunda (Mekkaz), yahud (Bir peder he kasr sef'h olursa olsun gene pe derlir) isimli 5 verdel'k dramla, (Veli İokahtasmın cırair) komedisini oynıya » çağını Din sd'vordu. Bu komedi, Fehim Efendinin senelerce #eve seve oynarım, halkın pek zivade be- Benin almelarığı bir ovundu. Fehim E - feni 7 talebelerine bu komediyi oy- Ben oyunda ölcü üzerine babamı arı. yorum. Fehim Efendi ile karşılaşınca Ü - zerine atılıyor: — Ah babacığım! Diye onu kucaklıyordum. O zamanlar gene oyun san* edilmişti. On ikide temsilin bitmesi lâ- zım geliyordu, Aksi bir polisin biri zorla) perdeyi kabattırmağa kalkışmış, ne ise gene lütüfkâr bir tesadüf tam; — Ah babacığım! Diye Fehim Efendinin boynuna sarıl - dığım zaman perdeyi kapattırmıştı, Bu münasebetsizliğe rağmen Fehim E- fendi neş'esini kavbetmemişti. Beni al - nımdan öptü: — Sen komik değil, san'atkör bir a - damsın oğlum Naştd" dedi.. Sen her râ - Tün içinden çıkıyorsun. Büyük san'âtkâr- sın, Beni ilk defa İbislikten sıvırm senet kâr yapan Fehim Efendidir, Ondan sonra san'atkâr ünvanını kullanmağa başladım. Üstad, hevkeli dikilecek büyük bir Türk san'atkârıdır. Memleketimizde voğvilei - Uiği, alafranga komediyi yapan, Molveri sevdiren odür. Bugün tanınmış bütün san'atkârlarımız, bilhassa Şehir tiyatro. sundaki arkadaşlar, onun talebesi bulu - huyoruz. Ben de büyük takdirlerine maz har olmakla daima öğünmekteyim. (Arkası var) TURAN Tiyatrosu Bugün mat 16 da gece 20,99 da muma Ertuğrel Sadi Tek ve s-kerasları SEFİLLER SP, (Se) ABİR Revlsli böyük veryote Çinlilerin hayret veran numaraları 28 Şobat Salı günü akşamından itibaren İNSAN MABUT Tıb Fakültesi Dekanlığından : ub Fakültesi mecmuasının şimdiye kadar çıkmış ve bundan sonra çıkacak nüshaları, 25 er kuruş fiatla İstanbulda Ankara caddesinde Üniversite Kitab- evinde satılmaktadır. — (1261), Teri tahdid |- SON POSTA Dünyanın en küçük kayakçısı Uludağda (Baştarafı 7 inci sayfada) — Hayır.. burası çok güzel. sabahtan akşama kadar Dağlı ile oynuyoruz, kayı- yoruz. — Yalnız başına dolaşmaktan korkmu- yor musun?,, — Neden korkâcağım.. tepelerde uçar gibi dolaşıyorum. Bana hiçbir şey yeti- şemez, Sonra yanımda Dağlı var, O hiç benim yanımdan syrılmaz ki.. — Baban seni Avrupayu gönderecek- miş. orada herkesi geçip, direğe bayrağı çektireceğini ümid ediyor musun?. Yaşından umulmıyacak bir cevab ver- di: — Babamın dediği olacak!,. Bir dağ tepesinde kendisini meteorolo- ji işlerine hasrederek çalışan genç baba- nın bu idealini slkışlamamak mümkün mü?.. Bir taraftan vazifesini yaparken, diğer taraftan şeref direğine şanlı sanca» Eımızı çektirmek için daha sekiz senelik | bir uğraşmayı göze alıyor, oğlunu hazır- iyor. Ertesi sabah hav, çok güzeldi. Erken- den kayakevinin önüne çıktığımız vakit, karşımızdaki tepede anları gördük. Önde Dağlı, arkada Tosun, en arkada Ekrem). Karay bize doğru geliyorlardı. Tosunun dik bayırlardan öyle “süratli! İnişi, öyle mahirane bir kayışı var ki, in. sen bu çocuğun cesaretine hayran oluyor. Kayakevinin sırtını yasladığı tepeye bir kaç delikanlı, 5 ve babası çıkıp bir iniş tecrübesi yaptılar. Gateba küçük Tosun. da kaldı. Babasının işarst ettiği hataları derhal tashih eden küçük kayakçı, bu seneki 17 yaşında bulunan olimpiyad birincisi Fran #ız sporcusu gibi birkaç sene sonra dün- ya şampiyonudur. O manasını bile bil. mediği kelimeyi diline dolamış, müte- madeyin söylüyor: — Ben şampiyon olacağım! İnşallah. Müsret Safa Coşkun HALK UPERETİ Matise 16 da neşem 9 da PİPİÇA Meşhur operet 3 perde (FOKS) Yani Macar Bale heyeti ye (Baştarafı 2 nci sayfada) Ben, kendi hesabıma, şimdiki vaziyet. ten o kadar gayri memnun değilim. Bi- zimsiyasi bünyemiz bir taraftan inkişaf ediyor, Diğer taraftan da halkın çok şi- kâyet vazifesine karşı sadakatsiz memur tipi, kayrılmak suretile memuriyet al- mak hastalığı bu memlekette herkesin gözüne çarpacak derecede azalıyor. Ben, içtima! hayata henüz gözlerimi açtığım sıralarda, bundan otuz sene evvel, bu memlekette insanların bir kısmı beşik- te âlim, rüştiye mektebinde mülâzim, Harbiye mektebinden çıktıktan biraz sonra paşa veyahud Mülkiye mektebine girmeden Şürayı Devlet azası olurlardı. Bir takım insanlar bir takım memuriyet. lere tayin edilirler. fakat, o memurliye- tin semtine bile uğramıyarak bol bol ay- lik alırlardı. Bütün bunlsrdan eser kak | mamıştır. Hattâ bunlardan eser kalma. dığı gibi, memur'ar, elde mevcud vasıta- ların imkânı dairesinde sıkı bir kontro- la da tâbidirler. Hentiz ideale varmak'an eğer varmak mümkünse - çok uzakla. İyız; fakat, iyiliğe doğru katettiğimiz me- safede hayli büyüktür. ve herhalde halk kütlelerinin oşuurlanma (hareketlerine nisbet edildiği zaman, bu harekete nis. betle daha fazladır, Demek oluyor ki â mir mevkiinde bulunan memur kütlesi, Bundan başka: (15.990, lerle (20.090 ve 10.090) liralık mweyiniz Sizde piyangonun şirmiş olursunuz... dr samara Kaman ali şii klanlar 1 AAA AAA ALARA KALA Türk Hava Kurumu 0 YUK PİYANGOSU Beşinci Keşide: 11 /Mart / 939 dadır. iyük ikramiye: 50. 000 Liradır.., 12.000, 10.090 liralık | ikramiye- Bu tertibden bir bilet alarak iştirak etmeyi ihmal ok mes'ud ve bahtiyarları arasina AK AAA Şubat 26 Hergün : Bütün şikâyet mevzularının sebebleri Devlette değil bizdedir İmemlekette henüz halk kütlelerin! koutrolunu tesis etmeğe cesaret edem yorsa, hiç olmazsa kendi kendisini si bir kontrol altıma almaya muvaffak c muştur. Artık onda geniş bir milif şut teşekkül etmiştir. Bunun çok iyi bir ile leme hareketi olduğunu teslim edelim Bana şikâyet mektubları gönderenle, cevab olarak yapmaya lüzum gördüğü: tavsiye şudur: Bütün şikâyet mevzular nın sebebleri devlette değil (o bizdedi halk kütlesinde, Biz, halk olarak ken kendimizi ne kadar ıslah edersek, ilin kültürü ve bilhassa siyasi şuur ve mil vicdan sahasında ferden ne kadar ile: gidersek, bizim hepimizin münferid kur vetlerimizin bir araya gelmesi demek « lan devlet te, makine ve teşkilât itibaril, © kadar mükemmel şekiller alır. Şikâye edenler, şikâyetlerini ve tenkid gözleri kendi kendilerine, kend'mize, halka tex cih etmeyip devlete çevirenler, yanl: bir yoldan gidiyorlar. Bunlar armudu pişip ağızlarına düşmesini bekliyenler gaflet ve dalâlet içinde bulunanlardı Devletin şunu yapmamasını veya bün yapmasını istiyorsak, bunları evvelâ ker dimizde, allemizde ve etrafımızda arıya lum ve ıslahata oradan başlıyalım. E kestirme yol bu yoldur. Muhittin Birgen iki aded mükâfat vardır... PZR MY a YOLCULUĞ EN-LUZUMLU e mi SİSE "BAVULU